28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 28 TEMMUZ 2010 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ [email protected] EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN Büyük Durgunluğun Öğrettikleri Büyük durgunluk (great recession) kavramı 2008’den bu yana küresel ekonominin içine sürük- lendiği kriz olgusunu betimlemek için kullanılmak- ta. 2008 öncesinin artık klişeleşmiş iktisat reçeteleri hızla gözden geçirilmekte ve daha pragmatik ve da- ha gerçekçi yeni kavramlara dönüşmekte. 2008 öncesinin bu tür klişeleştirilmiş doğmatik inançlarından birisi de para politikasının sadece tek bir hedefe odaklanması gerektiği ve bunun da fiyat istikrarı olması gerektiği düşüncesiydi. En- flasyon hedeflemesi rejimi diye adlandırılan bu dü- şünceye göre, merkez bankaları reel ekonomiye müdahale etmek yerine kendilerini sadece en- flasyon öngörülerini kamuoyu ile şeffaf olarak paylaşmak hedefi ile sınırlamalıydı. Sermaye ha- reketlerinin düzenlenmesi (finansal regülasyon) bir makro ekonomi politikası olarak düşünülmeme- li; dolayısıyla, döviz kurları ve diğer tüm finansal varlıkların fiyatları piyasanın görünmez eline tes- lim edilerek “yüzmeye” terk edilmeliydi... Büyük durgunluğa dönüşen 2008/2009 krizi bu savları kökünden sarstı. Her şeyden önce, finans pi- yasalarında istikrar sağlamadan, tek başına fiyat is- tikrarı sağlamanın makro ekonomik istikrarı sağla- maya yetmeyeceği gerçeği ortaya döküldü. Bir yanda döviz kurlarında aşırı ucuzlama, diğer yanda konut, hisse senetleri gibi finansal varlıkların fiyat- larındaki balonlaşan köpükler yaşanırken, merkez bankalarının görev alanlarını sadece tüketici fiyat en- deksini kontrol etmekle sınırlı tutmasının finansal sis- temdeki kırılganlıkları önlemeye yetmediği ve bu kı- rılganlıkların bir küresel krizin ana nedeni haline dö- nüşebileceği anlaşılmış oldu. Daha teknik bir ifadeyle, finansal varlıkların fiyat- larının temel değerlerinden (fundamentals) likidite faz- lası nedenlerinden ziyade, spekülatif nedenlerden de sapabileceği artık açık bir gerçek olarak kabul gör- mekte. Yani, yıllardır “spekülasyon gereklidir”; “pi- yasa yönünü arıyor” gibi söz oyunlarıyla piyasanın kısa dönemli, rasgele inişli çıkışlı balonlarının artık dü- zenlenmesi ve yönlendirilmesi gereği bu krizin temel öğretilerinden birisi oldu. Bu tespitleri paylaşan kurumlar arasında IMF’nin de olduğunu ve IMF uzmanlarının “yeni finansal mi- mari yapı” arayışları arasında sermaye hareketleri- ni yönlendirmek ve hızını yavaşlatmak üzere iki öne- ri geliştirmeye hazırlandıklarını okumaktayız. Bun- lardan birincisi “finansal istikrar katkısı” adı altında sabit oranda toplanması düşünülen bir ek verginin bankacılık işlemleri üzerine konulması düşüncesi; di- ğeri ise oranı ülkelerin tercihlerine bırakılmak üzere, bir finansal işlem vergisinin uluslararası düzeyde uy- gulamaya geçilmesi önerisi. Her iki vergi türü de ulus- lararası sermaye hareketlerini yönlendirmeyi ve ulusal paraların aşırı değerlenmesini (döviz kurları- nın aşırı ucuzlamasını) önlemeyi amaçlıyor ve iktisat literatüründe genel olarak Tobin vergisi kavramıyla birlikte anılıyor. Önerilen kur rejimi 2000’li yıllarda Latin Amerika ülkelerinin -özellikle Arjantin ve Brezilya’nın, uygu- lamaya koydukları istikrarlı reel kur hadefini andırı- yor. Arjantin, özellikle sürüklenmiş olduğu 2001 kri- zinden sonra reel kurun istikrarlı ve rekabetçi bir ko- numda kalmasını sağlayacak aktif faiz, kur ve ser- maye hareketlerinin vergi/teşvikler aracılığıyla diz- ginlenmesi ve yönlendirilmesi politikalarına dayan- dırılmakta idi. Arjantin merkez bankası bir yandan en- flasyon öngörülerini hedeflerken bir yandan da pa- rasal büyüklüklere ilişkin hedeflerini kamuoyu ile pay- laşıyor ve bu yolla enflasyonist beklentilerin çapa- lanmasını sağlıyordu. İstikrarlı ve rekabetçi kur rejimi operasyonel ola- rak, Arjantin’in cari işlemler açığını milli gelire oran- la yüzde 3.5-4 aralığında tutmayı hedeflemekteydi. Söz konusu rejimin büyüme üzerine etkileri son de- rece olumlu olmuş ve Arjantin 2002-2008 arasında ulaştığı yüzde 8.5’lik büyüme hızıyla tarihindeki en güçlü büyüme dönemlerinden birisini yaşamış idi. Örnekler kuşkusuz hayatın pratiği içerisinde çoğ- altılabilir. Ülkemiz açısından ise uzun süredir ya- şanmakta olan yüksek cari işlemler açığı sonu- cunda, istihdam kayıpları ve sanayi üretiminde ara malı ithalatına bağımlılığın yarattığı tahribat dü- şünüldüğünde, kur rejiminde daha yönlendirici bir politika demetinin kurgulanması gerektiği yadsı- namaz bir derstir. Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu yeni istihdam yaratma yerine teknolojiye yatõrõm yapmayõ tercih etti Ekonomi Sevrisi - Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşlarõ 2009’da mali yapõda daha önceki kriz yõlla- rõnda görülmedik şekilde nispi de ol- sa iyileşme gerçekleştirdi. Devlerin kârõ da bu dönemde artmasõna rağmen istihdam yaratmada eksiye gidiş var. İstanbul Sanayi Odasõ’nõn (İSO) 42 yõldõr aralõksõz olarak hazõrladõğõ ‘Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu 2009’ raporu açõklandõ. İSO Yönetim Kurulu Başkanõ Tanıl Küçük tarafõndan açõklanan rapora göre 2009’da İSO 500’de üretimden satõşlar cari fiyatlarla yüzde 13.1, toplam satõş hasõlatõ yüzde 12.3 dü- şerken cari fiyatlarla dönem kârõ yüzde 10.8 oranõnda arttõ. Rapora gö- re kâr eden kuruluş sayõsõ 60 firma ar- tarak 412’ye yükselirken zarar eden kuruluş sayõsõ 88’e düştü. 2008’de kâr eden kuruluş sayõsõ 352, zarar eden kuruluş sayõsõ 148 olmuştu. Raporda şu tespitlere yer verildi: 2009’da özel kuruluşlar kriz- le mücadele edebilmek için çalõşan sayõlarõnõ azalttõ. Teknolojiye ya- tõrõm yaptõ. 2009’da çalõşan sayõsõndaki azal- ma İSO 500 genelinde 2001’dekinden daha düşük, özel firmalarda ise daha yüksek oranda gerçekleşti. İSO 500’de özkaynak kârlõlõğõ yüzde 9.9’dan yüzde 11.8’e, aktif kâr- lõlõk yüzde 4.7’den yüzde 6’ya, eko- nomik kârlõlõk yüzde 12.7’den yüzde 13.3’e yükseldi. İSO 500’ün ihracatõ, bir önceki yõ- la göre yüzde 31.7 oranõnda azaldõ, ay- nõ yõlda Türkiye ihracatõndaki azalõş oranõ yüzde 22.6 oldu. İSO 500 ih- racatõnda ilk sõrayõ yüzde 27.5’lik pay- la taşõt araçlarõ sanayii aldõ. Ekonominin önemli ölçüde kü- çüldüğü 2009’da, İSO 500’de satõş- lar önemli ölçüde düşmüş, ancak da- ha önceki kriz yõllarõndan farklõ ola- rak satõşlardaki düşüşe rağmen, kâr- lõlõk ve katma değer arttõ. Kâr arttı isimler gizli kaldı 2 009 verilerine ilişkin ka- naatinin sanayicinin üze- rine düşeni yaptõğõ yö- nünde olduğunu vurgulayan İSO Yönetim Kurulu Başkanõ Tanõl Küçük, “Sanayici çok uzun zamandır üzerine dü- şenleri yerine getirmenin gayreti ve çabası içinde. An- cak sadece sanayicinin çabası ve gayreti yetmiyor. Ekono- minin diğer aktörlerinin, özellikle ekonomi yönetimi- nin de üzerine düşeni yap- ması gerekiyor” dedi. İSO 500’e giren kuruluşla- rõn 17’si 2008’de adõnõn açõk- lanmasõnõ istemezken 2009’da bu sayõ 23’e çõktõ. Tanõl Küçük “Dileğimiz, bunların azal- ması şeklindeydi. Kârlılık- taki artış, herhalde ismini açıklamak istemeyenlerin oranını arttırdı” yorumunu yaptõ. Araştõrmanõn birtakõm gerçekleri ortaya koyduğunu vurgulayan Küçük, “Önü- müzde yaklaşan genel se- çim var. En azından şunu görüyoruz ki yaklaşan bir seçim ortamında yapısal re- formların gerçekleşmesi zor bir ihtimal. Son dönemlerde İSO olarak, iç ve dış siya- setteki tüm gelişmelere rağ- men gözlerin ve dikkatle- rin ekonomide olması gere- ğinin altını hep çiziyoruz” di- ye konuştu. İstihdamdaki aza- lõşa ilişkin de Küçük, istihdam azalõşõnõn verimliliğe yönlen- dirmesinden dolayõ kârlõlõğõ arttõran unsurlardan biri oldu- ğunu belirterek, araştõrma so- nuçlarõnõn ‘sanayicinin kâr- lılığı artmış, bu istihdama yeteri kadar yansımamış’ şeklinde yorumlanabileceğini ancak 2010’da sanayi alanõn- da istihdamda bir artõş olaca- ğõnõ öngördüklerini kaydetti. Sızıntı BP’ye hem zarar hem istifa getirdi Ekonomi Servisi - İngiliz petrol şirketi BP, ikinci çeyrekte 16.98 milyar dolar zarar ettiğini açõkladõ. Şirketin Meksika Körfezi’ndeki petrol sõzõntõsõ ile ilgili olarak ayõrdõğõ karşõlõk ise 32.2 milyar dolar oldu. Şirket ayrõca Üst Yönetici (CEO) Tony Hayward’õn 1 Ekim’de görevi bõrakacağõnõ ve yerine Robert Dudley’nin geçeceğini açõkladõ. Hayward’õn 30 Kasõm’a kadar yönetim kurulunda kalacağõ ve BP’nin Rusya’daki ortak teşebbüsü TNK-BP’de icrada görevi olmayan yönetici adayõ olarak planladõğõ belirtildi. Şirket borçlarõnõ 18 ay içinde 10-15 milyar dolar düzeyine çekmeyi planlõyor. Kale, insansız hava aracı üretecek Ekonomi Servisi - Kale Grubu Yönetim Kurulu Başkanõ Zeynep Bodur Okyay, yeni bir taktik insansõz hava aracõ için deneme aşamasõnõn tamamlandõğõnõ, kõsa süre içerisinde seri üretime geçilecek olan istihbarat aracõnõn 1200 kilometre menzile sahip olduğunu söyledi. Okyay, Kale Grubu’nun 53. kuruluş yõldönümünde yaptõğõ konuşmada “Kale Grubu olarak 2010’un ilk altı ayında geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 30’luk ciro artışı sağladık. Yine aynı dönemle karşılaştırdığımızda brüt kârımızda yüzde 50’lik bir artış sağladık. Özetle belirtmek gerekirse, 2010’un ilk 6 ayında hacmimizi ve kârlılığımızı arttırmış olduk. 2010 içinde gerçekleştireceğimiz yatırımların toplamı ise 27 milyon dolar seviyesine ulaşacak” dedi. Okyay, 2010’da yapõlan çalõşmalarla, özellikle Kaleseramik ve Kalekim gruplarõnda çevre ve atõk geri kazanõm tesisleri yatõrõm tutarlarõnõn 7 milyon 500 bin dolarõ aştõğõnõ, çevre faaliyetleri içinse 4 milyon 900 bin TL harcandõğõnõ ifade etti. [email protected] Edip Cansever’in ‘Masa da Masaymış Ha’ şiirini bilirsiniz… Adamın sevinçlerini, hüzünlerini, pencereden süzülen ışığı, bisiklet sesini, biranın bardağa dökülüşünü, uykusunu, uyanıklığını, sonsuzluğu, açlığını, tokluğunu koyduğu masayı... Sonunda da; “Masa da masaymış ha Bana mısın demedi bu kadar yüke Bir iki sallandı durdu Adam ha babam koyuyordu” diye seslenişini de hatırlarsınız… Doğup büyüdüğüm Büyükada benim için Edip Cansever’in masası gibiydi. Yaseminin kokusunu, begonvilin morunu, martıların çığlıklarını, kedilerin sereserpe güneşe yatışlarını koyardım. Günbatımında Aya Yorgi tırmanışlarını, ekim ayında bisikletle kocayemiş sefalarını, faytonları çeken atların nal seslerini, denizin sesini, bembeyaz süzülen vapurları eklerdim… Rum bakkal Koço, Ermeni demirci ustası, postacı Ömer Efendi, çımacı Ali Amca, tahta evdeki Madam Froso masamdaki vazgeçilmez renkteki portrelerdi… Yükledikçe yüklerdim masamı, bana mısın demezdi… Çünkü benim yüklerim adanın dokusu, varlığı, kültürü ile örtüşürdü... Ama artık masam çökmek üzere. Başkaları ele geçirdi. Taşıyamayacağı kadar ağır sevimsiz yüklerle doldurdular, üst üste, hınca hınç… Benimkileri ise ellerinin tersiyle bir köşeye iteklediler. Koca hipermarketleri, adım başı kebapçıları açtılar. Sevimsiz oteller diktiler. Cam su damacanalarının yerini sağa sola atılan plastik su şişeleri aldı. Güzelim vapurları çekip yerine korkunç bir gürültü ile çalışan, can güvenliği olmayan yolcu motorlarını yerleştirdiler. Turizmin en vahşisine, kapitalizmin en acımasızına açtılar kapıları. Motorların anonsları, kornaları ve motor gürültüsü nedeniyle Ada sahilleri oturulmaz halde artık. Her sabah çekirge sürüsü gibi akın ediyor insanlar, ellerinde poşetlerle, mangallarla… Yayılıyorlar, yiyor, içiyor ve günbatımında bütün çöplerini bırakıp dönüyorlar. Çoğu ayak bastıkları adanın tarihini, kültürünü, sit alanı özelliğini, nasıl koruması gerektiğini bilmiyor, ilgilenmiyor bile… Adanın eski kibar faytoncuları çoktan yok oldu. Tek dertleri 2.5 ay süren sezonda olabildiğince para kazanmak olan bir arabacı mafyası, çoğu Arap ve Ortadoğu’dan gelen turist kafilelerine odaklanmış şekilde atlarını gün boyu koşturup duruyorlar… Sıcaktan şişen hayvanlar düşüp yerinden kalkamaz hale gelince ise yol kenarına atılıp acımasızca ölüme terk ediliyor… Bisiklet kiralama başlı başına bir sektör haline geldiği ve denetimler yetersiz kaldığı için kullanmasını bilmeyen sürücülerin yol açtıkları kazalar giderek artıyor… Kaçak iskeleler, kaçak yapılaşma da cabası… Yıllardan beri Adalar’ı plansız kontrolsüz şekilde turizme açmanın sonucu bunlar. Masa bunca yükü bunca hoyratlığı kaldıramadığı için çöküyor… Ne yapmalı? İstanbul Adaları Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Derneği’nin geçen hafta düzenlediği toplantıya katılan TMMOB Mimarlar Odası Kadıköy Şubesi Başkanı Arif Atılgan yeni planlamaya göre Adalar’ın Kartal MİA projesine bağlanmaya çalışıldığını hatırlatarak “Adalar’a yüklenen yeni fonksiyonlar Adalar’ın Kartal’a bağlanması planının bir parçasıdır. Bu planın yürütülmesi halinde Adalar’ın eski durumunu korumak ve güzelliğini kurtarmak olanaksız olacaktır” demişti. Öncelikle şunu kabul etmek gerekiyor: Adalar’ın sorunları İstanbul’un herhangi bir ilçesinin sorunlarına benzemez. Benzeyemez… SİT özelliği, tarihi geçmişi ve kültürü ile farklı bir ayrıcalığı var. Bu yüzden İstanbul’la bütünleştirilerek çözüm aranmaması gerekiyor. Bugün İstanbul’un yanı başında emsalsiz bir inci hızla kirleniyor, yağmalanıyor, ölüyor... Onu kurtarmak, öncelikle daha farklı bir eğitim, bilinç ve kültür düzeyine sahip olmayı gerektiriyor... Adalar’a Kim Sahip Çıkacak? Vergi öncesi dönem kârõ İSO 500 genelinde bir önceki yõla göre cari fiyatlarla yüzde 10.8 artõş gösterirken buna karşõlõk büyük sanayi kuruluşlarõnõn çalõşan sayõsõnda yüzde 5.1’lik küçülme söz konusu. Çalışan sayısı azıldı İSO Başkanõ Küçük: Sanayici çok uzun zamandõr üzerine düşenleri yerine getirmenin gayreti ve çabasõ içinde. Ancak sadece sanayicinin çabasõ ve gayreti yetmiyor. Ekonomi aktörleri de üstüne düşeni yapmalõ. Sanayici çabalıyor TÜPRAŞ YİNE BİRİNCİ TÜPRAŞ, 2005’ten bu yana olduğu gibi İSO 500’de yine ilk sırada yer alırken, Elektrik Üretim AŞ ikinci, OYAK Renault üçüncü oldu. Araştırmaya göre 2008’de 652.4 milyon lira zarar ederek kâr ve zarar toplamında 500. sırada yer alan Elektrik Üretim AŞ (EÜAŞ), 2009’da 1 milyar 423 milyon 726 bin 131 lira ile en fazla kâr eden sanayi kuruluşu oldu. İSO 500 içerisinde ilk 10 kuruluş arasında tek kamu kuruluşu EÜAŞ oldu. Listede en büyük sıçramayı 435. sıradan 174. sıraya yükselen Doğuş Çay ve 276. sıradan 144. sıraya yükselen Koza Altın yaptı. 2009’da istihdamda 2008’e göre düşüş olmasına karşılık ilk 50 kuruluştaki istihdam azalışı diğer 450 kuruluşa göre daha küçük kaldı. 2009’da ilk 500’deki ilk 50 kuruluş, Türkiye GSYİH’sinin yüzde 5.3’ünü yaratırken Türkiye ihracatının yüzde 22.7’sini gerçekleştirdi. B‹ L G ‹ T O P L U M U N A D O / R U / Ö Z L E M Y Ü Z A K Zeynep Bodur Okyay 2010 yılında toplam 27 milyon dolar yatırım yapacaklarını dile getirdi. Tanıl Küçük Onca yüke, 40 derece sıcakta saatlerce koşturmaya dayanamadı yı- ğıldı kaldı. Sahibi ise tekmeyi bastı, kayışı kesti, bırakıp gitti. Devler işsizi görmedi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle