19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B HAYAL ve GERÇEK KÜRŞAT BAŞAR Sahi Neydi Bu 12 Eylül? Acaba bunca yıldır 12 Eylül’ü konuşmak, o yılları tartışmak, yazmak yasak mıydı? Peki Özal ve sonrasında 12 Eylül anayasasının istediği yerlerini değiştiren politikacıları daha fazla değişiklik için engelleyen mi vardı? Kenan Evren yıllardan beri halkın arasında dolaştığında herkes gelip çocuklarıyla fotoğraf çektirmiyor mu? Kenan Paşa’nın açtığı sergilerdeki resimleri kapış kapış satılıp geliri vakıflara bağışlanmıyor mu? Bu konuda bir sürü kitap yazılmadı mı, fimler çekilmedi mi, belgeseller, televizyon programları yapılmadı mı? Şimdi birdenbire 12 Eylül yeniden mi keşfedildi? Kimse kusura bakmasın ben 12 Eylül’le ilgili düşüncemi açıkça söyleyeyim. 12 Eylül 1980 öncesini çeşitli yerlerdeki okullarda geçiren biri olarak o günleri çok iyi hatırlıyorum. Türkiye’nin yaşadığı belki de en karanlık günlerdi onlar. Tümüyle kilitlenmiş bir siyasi ortam, sürekli çatışma, kurtarılmış bölgeler, can güvenliği olmayan bir ortam, herkesin birbirine şu ya da bu ideolojik bakışla düşman kesildiği, kardeşlerin bile farklı fraksiyonlarda birbirine silah sıktığı, kentlerin, mahallelerin bile sağ, sol diye ayrıldığı, ekonominin dibe vurduğu, yoklukların başladığı, her gün genç insanların ölümlerinin artık haber değeri bile taşımadığı, toplumsal barışın tümüyle bittiği, Alevi-Sünni, Kürt-Türk düşmanlığının katliamlara dönüşmeye başladığı, kimilerinin devrim, kimilerinin bölünme, kimilerinin şeriat sloganlarıyla sokaklara çıktığı, polisin, bürokrasinin, öğretmenlerin, sendikaların, baroların, akla gelecek her yerin ikiye bölündüğü, kimsenin kimseye güvenemediği inanılmaz bir ülkeydi Türkiye o günlerde. Polise düşen bir yakınınızı nerede bulacağınızı bilemiyordunuz. Şimdi herkes işkence 12 Eylül sonrasının bir ürünüymüş gibi konuşuyor, ama ondan önce işkence ve kayıplar sıradan bir olaydı zaten. Bunun böyle devam edemeyeceği ve ya askeri bir darbe olacağı ya da artık çatışmanın ciddi bir iç savaşa dönüşeceği herkesin konuştuğu bir konuydu. Zaten askerler kim bilir kaç kez bu gidişin sinyalini vermiş, hükümetle, muhalefetle konuşmuş, gazeteler “bu gidişe dur diyen yok mu” manşetleriyle çıkmaya başlamıştı. Ülkenin en büyük iki partisinin başkanları birbirleriyle konuşmuyor, bütün bu gerilim içinde, çocuklar birbirini öldürürken, birbirleriyle gazeteler aracılığıyla kavgaya devam ediyorlardı. Cumhurbaşkanı bile seçilemiyor, suikastlar, bombalamalar, toplu mekânların taranması gün geçtikçe artıyordu. Sonunda olacak olan oldu ve 12 Eylül sabahı marşlarla uyandık. Aslına bakarsanız o sabah kimse bu duruma şaşırmadı. Çoğu insan çocuklarının artık güvende olacağını düşündü. Evren’in halk gezilerinde herkes alanlara toplanıp onu alkışladı. İşkence yapan bir polisin bile yıllar sonra izlenip örgütler tarafından öldürüldüğü bir ülkede kimse darbecilere bir şey yapmadı. Şimdi darbe muhasebesi yaparken sanki bu iş durup dururken olmuş, ondan önce yapılanların, bir ülkeyi yönetme yeteneği olmadığı halde yıllarca orada duran siyasilerin, gençleri birbirine karşı kışkırtan teorisyenlerin ve onların devamlarının şimdi çıkıp askeri darbe başka yerlerde tezgâhlandı, herkes oyuna geldi diye hikâyeler anlatması biraz ayıp oluyor. [email protected] 27 TEMMUZ 2010 SALI CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 HÜKÜMET SÖZCÜSÜ ORHAN BİRGİT ANLATIYOR Ç õkarmanõn zaferini kamuoyu ile birlikte elbette hükümet olarak bizler de paylaşõyorduk. Bakan- lar Kurulu’ndaki ilk çatlak Güvenlik Kon- seyi’nin ateşkes kararõna uyulmasõna, Er- bakan ve arkadaşlarõnõn karşõ çõkõlmasõnõ istemesi ile başladõ. Başbakan’õn iç ve dõş kamuoyuna Barõş Harekâtõ olarak sunma- ya çalõştõğõ harekât Hoca ve arkadaşlarõ tarafõndan Kõbrõs’õn ikinci fethi olarak al- gõlandõğõ için Ecevit kararõ aldõrtmakta adeta kök sökmek durumunda kaldõ. Ateşkesi isteyen sadece BM ve özellik- le ABD değildi. Kissinger’õn ülkesi adõna sürdürdüğü baskõda eski öğrencisine uy- dulardan Pentagon’a gelen bilgilere göre kaç çõkarma gemisinin kapak açtõğõ ve kaç tankõn ve topun adaya getirildiği de yer alõrken Genelkurmay Başkanõ Sancar da askerin, Ecevit’in Bakanlar Kuru- lu’nda naklettiği örneğe göre, Genelkur- may Karargâhõ ile Etimesgut arasõndaki kadar bir bölgede yõğõnak yapmõş olduğu için, bir Yunan hava bombardõmanõ olur- sa büyük telefat vereceği korkusu da var- dõ. Komutanlar da soluk alma olanağõ isti- yorlardõ. MSP’nin direnişi MSP’nin direnişi ikinci çõkarma sõrasõn- da da sürdü. Azalan yakõt, cephane gibi hayati malzeme, uygulanmaya başlanan ambargonun engeline takõlmõştõ. Ama ne gam Hoca, kendisinin Suudi Arabistan’a giderken bir torba dolusu Rum askeri kulağõ götürmesine de imkân tanõnõrsa, İslam dünyasõnõn bu ikinci fethi, mübin için sadece keseyi açmakla yetin- meyeceğine, askerlerini de cihada gönde- receğine bizleri inandõrmaktan vazgeç- mek istemiyordu. Onun güvendiği o camia, 1974’ten bu yana Kõbrõs Türkünün özgür iradesi ile oluşturduğu devleti tanõmamakta dire- niyor. Bakanlar Kurulu’nda ilk çatlak B İ T T İ G idebilirsiniz, dediler. Niza- miye kapõsõnda üsteki Ame- rikalõlarõ kente götüren tak- siler duruyor. Birine atladõm. Doğru gazetenin Adana bürosuna… Param yok, büro- daki arkadaşlar ödedi. Şehirlerarasõndan İstanbul’u, gazete- yi aradõm. Genel Yayõn Müdürü Nezih Demir- kent telefonda. “Hâlâ Ada’ya gidemedin mi?” di- ye çõkõştõ. “Geldim” dedim. Anlamadõ. “Yahu git şu Ada’ya. Resim… yazı ” Yineledim. “Geldim!” Yine anlamayõnca, sabrõm tükendi. “Bak Nezih. Askeri yönetim. Tele- fonlar dinleniyor, geldim diyorum işte” dedim. Bu kez anladõ. Hemen gel, dedi. Kal dese kalacak değildim zaten. Bir araba kiraladõlar. Bütün gece son hõzla yol aldõk. Adana’dan İstanbul’a. Cağaloğlu’ndaki merkez binaya gir- diğimde saat 10.00 veya civarõ idi. Ne- zih’e filmleri teslim ettim. Öptü beni, kutladõ. Başarõnõn mükâfatõ bu idi. ‘Girne’den geliyorum’ Filmleri yõkattõ. Renkliler de siyah beyazlar da çok iyi. Oturdum, “Girne’den Geliyorum” manşetiyle yayõmlanan bir yazõ ile çõ- karmanõn öyküsü yazdõm. Getirdiğim resimler birinci sayfada ve iç sayfalarda yayõmlandõ. Çok mutluydum ama pislik içindey- dim. Kadõköy’deki kayõnpederin evine gittim. Eşim Esin İstanbul’da ailesinin ya- nõnda. Tatilde. Kapõyõ çaldõm. Açtõ ve beni başõm- da denizci erlerin güneşten korunmam için verdikleri kep, sakalõ uzamõş, kirli bir suratla görünce: Bayõldõ. Ankara’ya döndüm. Başbakan Ecevit aradõ. Kõbrõs’õ, çõkarmayõ sordu. Her şeyin çok düzgün yürüdüğünü söyledim. Ülkede savaş havasõ yerini bayram sevincine bõrakmõştõ Asker başarmõştõ. Ecevit başarmõştõ. Kazanan Türkiye ve Kõbrõs Türkleri idi. “Yalnız” dedim. Ecevit’e: “Suyu yok askerlerin. Bu sıcakta?” Güldü: “Bir su tankeri Ada’ya yola çıktı” dedi. ‘Telefonlar dinleniyor geldim diyorum’ B İ T T İ B ir ağacõn gölgesinde bir havacõ subay otu- ruyor, sõrtõnõ ağaca dayamõş... Uçağõ ya da heli- kopteri düşerken atlamõş mõ, öyle bir öyküsü vardõ, anlattõ.. Ama kolu kõrõlmõştõ. Komutanlarõn bulunduğu toplantõ odasõna gittim. Ayakta idiler, konuşuyorlar- dõ... Kolu kırık subay “Dışarıda kolu kırık, ıstırap içinde bir subay var” dedim. İçlerinden biri subayõn derhal Adana’ya nakledilmesini emretti. Koşa koşa subayõn yanõna gittim, kalkmasõna yardõm ettim. Tek umudum olan helikoptere atladõk ve havalandõk. Helikopterin her yanõndan rüzgâr giri- yordu. Yer yer deliklerden… Önce bir ikmal için dağlõk bir yere indik. Benzin ikmali için. Oradaki subaylarõn top- lu resmini çektim. Adana Ve… Adana NATO üssüne indik. Heli’den çõktõm. Dikkat çekmemek için nizamiye kapõsõna doğru ağõr adõmlarla yü- rüdüm. Tam kapõdan çõkarken bir subay fõr- ladõ. “Dur bakalım” dedi. “Siz nereden geli- yorsunuz? Burası yasak. NATO hava üs- sü.” Kõbrõs’tan geldiğimi söyledim. “Dur ba- kalım” dedi. Bir yerlere telefon etti. “Sizi komutan bekliyor” dedi. Götürdüler alan komutanõ havacõ genera- le. Rütbesini şimdi anõmsamõyorum. Çok nazikti ve gayet dikkatli sorular sordu. Kõb- rõs’tan geliyordum. Çõkarma birlikleriyle Ada’ya gitmiştim. Şimdi dönüyordum. Bir yaralõ subayõ da getirmiştik. Hürriyet muha- biri olduğumu ve kimliğimi gösterdim Filmlere el koyarlarsa... Çevresindeki subaylardan biri gitti, geldi ve komutana söylediklerimi helikopter per- soneli ile yaralõ subayõn doğruladõğõnõ söy- ledi. Korkum cebimdeki filmlere el koymala- rõ… Komutanla bir süre harekâtõn başarõyla sürmesinden ve Türk savaş uçaklarõndan, Ada’ya havadan birliklerin başarõyla indi- rilmesinden söz ettik. Dikkat çekmemek için nizamiye kapõsõna doğru ağõr adõmlarla yürüdüm. Tam kapõdan çõkarken bir subay fõrladõ Bir koşu Türkiye... İstanbul Haber Servisi - Küba Devrimi’nin 51. yõldönümü, İstanbul’da Türkiye Komünist Partisi (TKP) üyeleri tarafõndan Taksim Gezi Parkõ’nda düzenlenen etkinlikle kutlandõ. TKP Siyasi Büro üyesi Kemal Okuyan, Küba devrimi etkinliğinde yaptõğõ konuşmada, sosyalistlerin ülkeyi neden gericiliğe ve ABD’ye teslim ettiğini sorgulamasõ gerektiğini belirterek, “Küba dostu çok olan bir ülkede Che’nin şapkasını takmak tek başına bir anlam ifade etmiyor. Küba devriminin altında zorbalığa, baskılara ve faşizme karşı başkaldırmak yatıyor. Küba için sesini çıkaran biz sosyalistler bugün neden suskunuluğa bürünüyoruz bunu sorgulamamız lazım. Sömürü düzenini yok etmek için örgütlü oluşumu sağlamalıyız” dedi. Küba Komünist Partisi Merkez Komitesi Uluslararasõ İlişkiler Departmanõ Avrupa Sorumlusu Julio Garmendia Pena ise Küba devriminin üzerinden 51 yõl geçtiğini anõmsatarak, “O gün emperyalizme karşı yürütülen mücadele, bugün aynı kararılılıkla sürüyor. Yaşasın sosyalizm, yaşasın Küba” diye konuştu. Bulutsuzluk Özlemi ve Gülcan Altan’õn konseri ile etkinlik geç saatlere kadar sürdü. Yüksek yargıya ince mesaj ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - TBMM Başkanõ Mehmet Ali Şahin, Sayõştay Başkanõ Re- cai Akyel ve TBMM’de geçen hafta seçilen 5 Sa- yõştay üyesini kabul ettti. Şahin, kabul sõrasõnda Sayõştay üzerinden, aldõğõ kararlarla sõk sõk hükü- metin hedefi haline gelen Anayasa Mahkemesi, Yargõtay ve Danõştay’a üstü kapalõ mesaj verdi. Sayõştay’õn, TBMM adõna denetim görevini yeri- ne getirdiğine işaret eden Şahin, Sayõştay’õn, ka- rarlarõ kamuoyunda hiç tartõşõlmayan, riayet edi- len kurumlarõn başõnda geldiğini kaydetti. Kursa katılmayan evlenemeyecek! KIRŞEHİR (AA) - Kõrşehir Sosyal Hizmet- ler İl Müdürlüğü ile Kõrşehir Belediyesi tarafõn- dan ortaklaşa yürütülecek “Bilerek Evlenelim Projesi” kapsamõnda düzenlenecek seminerlere katõlmayan çiftlerin nikâhõnõn kõyõlmayacağõ bil- dirildi. Sosyal Hizmetler İl Müdürü Mahmut Dal- galõ, toplumsal çözülme ve modernist eğilimlerin, Türk aile yapõsõnõ tehdit etmeye başladõğõnõ söyle- di. Aile yapõsõnõ güçlendirmek için Aile Danõşma Merkezi kurduklarõnõ belirten Dalgalõ, “Gelin ve damat adaylarõna birer hafta eğitim vereceğiz. Bu sayede çiftlerimizin evliliğe daha bilinçli bir baş- langõç yapmalarõnõ planlõyoruz” dedi. Çubukçu hakkında suç duyurusu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türk Eğitim-Sen Başkanõ İsmail Koncuk, Milli Eğitim Bakanlõğõ’na bağlõ il ve ilçe milli eğitim şube mü- dürlüğü kadrolarõndan boş olan 920’sine norm kadro bulunmasõna karşõn, atanma şartlarõna uy- gun olmayan kişilerin asaleten atandõğõnõ kaydet- ti. Koncuk, 214 boş kadronun ise devleti zarara uğratacak şekilde geçici görevlendirme yoluyla çalõştõrõldõğõnõ belirtti. Koncuk, kendi yandaşlarõ- na makam sağlamak adõna, kariyer ve liyakat il- kelerini hiçe sayõp görevlendirmeler yaparak dev- leti zarara uğratan Bakan Nimet Çubukçu hakkõn- da suç duyurusunda bulunduklarõnõ bildirdi. El Kaide üyeleri tutuklandı İstanbul Haber Servisi - İstanbul’da, terör örgütü El Kaide’ye yönelik operasyon kapsamõn- da gözaltõna alõnan 12 kişiden 9’u “terör örgütü üyeliği” suçlamasõyla tutuklandõ. 3 zanlõ ise tutuksuz yargõlanmak üzere serbest bõrakõldõ. Küba Devrimi 51. yılında TKP ÜYELERİ ETKİNLİKLERLE KUTLADI (Fotoğraflar:ALİAÇAR)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle