28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 29 HAZİRAN 2010 SALI 6 HABERLER TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ [email protected] - www.mehmetfarac.com Çocukluğumun Urfasında valiler bizim için insanüstü canlılardı! Adları çok büyük gelirdi bize... Ola ki makam araçlarıyla sokaklarından kanalizasyon akan mahallemizin ana caddesinden geçsinler, hemen arkalarından koşar el sallardık. Valiler devletin varlığını hissettiren çok önemli insanlardı bizim için. Makam araçlarının önünde dalganan Türk Bayrağı’nı görünce onlara saygımız daha da artar, törenlerde yüzlerini görebilmek için çırpınıp dururduk... O yüzden Urfa’da kimi valilere “Babo” lakabı takılmıştı. “Babo”, Urfa şivesinde “Baba” demekti... Yani “Devlet baba...” Feodalitenin hüküm sürdüğü coğrafyalarda, ardında aşireti olmayanlar, ağanın ya da din sömürücüsünün baskısı altında inleyenlerin tek dayanağı, devletin hem gülen yüzünü hem de otoritesini gösteren valilerdi!.. Valinin üzerinde yalnızca devletin gömleği olurdu. Yakasında Atatürk rozeti, kalbinde vatan ve millet sevgisi... Nice ki ANAP iktidara geldi, Nakşi- Nurcu zihniyeti devletin bürokrasine işledi. Urfa kadın eli sıkmayan valiler, kaymakamlar bile gördü! Artık yakasında parti rozeti, elinde siyaset flamasıyla dolaşan valiler türedi. Parti il başkanlarının önünde esas duruş bekleyen, delegelerin parmağında oynattığı valiler çıktı ortaya!.. Örneğin 1990’larda Urfa’da Ziyaettin Akbulut adlı bir vali vardı. Particilikle valiliği öylesine karıştırmıştı ki, bir gün onu Konya’da, Necmettin Erbakan’ın parti otobüsünün üzerinde boy gösterirken gördük! Boyunu beğenmiş olacaklar ki, Milli Görüş’ün çocukları onu alıp Tekirdağ’dan milletvekili bile yaptılar. Eminim Urfa’daki kamu arazisini Fethullahçı bir vakfa üç kuruşa vermesi de onun bürokrasiden siyasete atlayışında büyük etken olmuştu! Ya Şehabettin Harput?.. Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in konvoyunu kente sokmadığı için soruşturma geçiren Harput, Urfa’nın Suruç ilçesindeki kız Kuran kursu binasının açılışında kendisini dinleyenleri “Kuran etrafında kenetlenmeye” çağırınca kentteki tarikat ve cemaatlerin takdirine şayan olmuştu! Urfa’da Nurcuların kurduğu “Bediüzzaman Vakfı”nın etkinliklerine katılmaktan kaçınmayan Harput da Bursa’ya vali yapılarak ödüllendirildi... Şimdi de karşımıza devletin koltuğunda, devleti kuran partiye saldırabilecek kadar pervasızlaşan bir “vali” var! Kırklareli Valisi Cengiz Aydoğdu ne işi varsa, geçen hafta Fethullahçı “Abant Platformu” nun Bolu’da düzenlediği bir toplantıya katılmış! Vali bey burada konuşma yapmış ve demiş ki; “Demokrat Parti’nin CHP’yi kapatmaması, İnönü’yü huzurlu bir yere göndermemesi talihsizliktir...” AKP salt ülkeyi ekonomik çöküntü ve güvenlik kaosunun içine düşürmedi, devletin ve bürokrasinin ciddiyetini de yok etti. Seçim öncesi kömür ve buzdolabı dağıtanlar bir yana, Cumhuriyet Türkiyesi’nin hangi döneminde makam aracında bayrak taşıyan bir vali ana muhalefet partisini hedef tahtasına koyabilmiştir? Bu ne pervasızlıktır, bu ne rezalettir?.. Devletin çivisinin çıktığını gösteren en büyük kanıt valilerin parti militanı gibi davranmaya başlamasıdır. Bu da en çok AKP iktidarı döneminde yaşanıyor. Elbet bu ülkeyi devlet ciddiyetiyle yönetecek bir parti en kısa sürede iktidara gelecektir. Ve elbette ki devletin valisi olmayı bir türlü öğrenemeyen bu zatlar da “huzurlu” olabilecekleri yerlere gidecektir!.. Artık orası huzurevi mi olur, tarikat yurdu mu olur yoksa AKP Genel Merkezi mi olur bilinmez!.. O zaman bizde işte o çocukluğumuzun görkemli bürokratlarına, devletin valilerine kavuşmuş oluruz!.. Huzurevi Valileri!.. Geçen cuma günü birkaç sivil toplum temsilcisi Diyarbakır’da bir caminin önünde toplanarak PKK’ye “Silah bırak” çağrısı yaptı. Bu çağrı örgüte yönelik yöre halkının ilk kitlesel tepkisiydi. Amaç, şiddetin bir an önce sona ermesi ve diyalog zemininin silahın olmadığı bir alana çekilmesiydi!.. PKK’nin çatı örgütü KCK yani “Kürdistan Topluluklar Birliği” bu açıklamaya hemen bir uyarıyla yanıt verdi! Örgüt, “Tek taraflı ateşkes ve silahların şartsız bırakılmasını istemenin AKP’yi ve devleti cesaretlendireceğini” öne sürdü. Açıklamanın devamı şöyleydi: “İkna edilmesi gereken ve çağrı yapılması gereken taraf Türk devleti ve AKP hükümetidir...” Bu açıklama, şiddet yorgunu haline getirilen Güneydoğu insanını çok zor durumda bıraktı. PKK’nin saldırıları ve devletin operasyonlarının arasında kalan insanlar için bu uyarı çok anlamlıydı! Güneydoğu’da yaşayan herkes PKK’nin yaptığı bu tür açıklamaların ne anlama geldiğini çok iyi bilirdi!.. Nitekim KCK’nin “bize değil devlete seslenin” içerikli bu uyarıları Diyarbakır’da 99 sivil toplum örgütünü bünyesinde barındıran “Adalet ve Çözüm Girişimi” adlı grubun “barış” bildirisinin şekillenmesinde de etkili oldu! Grup, son günlerdeki terör olaylarına ilişkin ortak açıklama yaparak, operasyonların durdurulması ve PKK’nin eylemsizlik kararı alması çağrısında bulunmak istedi. Medyadaki haberlerden de anlaşılıyor ki, 3 gün önce bu kapsamda hazırlanan bildiri de, bölgedeki gergin ve baskıcı ortamdan payını almış!.. Örneğin bildirideki “Silahlar susmalı demokratik siyasetin önü açılmalı” cümlesinin yerine, “Her türlü operasyonlar durmalı, PKK eylemsizlik kararı almalı” şeklinde satırlar konulmuş!.. Güneydoğu’da bir dönem Hizbullah’ın arkadan kafaya tek mermi sıkarak gerçekleştirdiği eylemler nedeniyle sokakta yürümek zordu!.. OHAL ve benzeri uygulamalarda ise siyaset zorlaşmıştı... Böyle kimse sokağa çıkıp Öcalan ya da Şeyh Said için nara falan atamıyordu! PKK’nin aklıselim çağrısı yapanlara yönelik son uyarısı da kanıtladı ki, Güneydoğu’da artık en zor şey “Barış” diyebilmek!.. Bu yüzden sivil toplum örgütlerinden önce olaya BDP’nin müdahale etmesi gerekiyor. Her fırsatta “Kürtlerin temsilcisi” olduğunu iddia eden BDP’nin şiddetin bir an önce durdurulması konusunda daha aktif bir pozisyona gelmesi kaçınılmaz görünüyor... BDP madem iddia ettiği gibi “barış” uğruna top koşturuyor o halde İmralı’ya ve Güneydoğu’ya; yani iki arada bir derede kalanlara pas atmaktan vazgeçmeli!.. ‘Barış’ Kolay mı?.. BİLİM ve SİYASET ORHAN BURSALI Kürt Sorunu, Çözüm ABD’ye yalvar yakar, nihayet Süper Kobra helikopterlerinden iki tane bize satılmasına izin alınmış! Bazı gazetelerin manşetlerine iri iri yansıtıldığına göre (Kobra Fatihi Erdoğan!) nihayet terörle savaşta bir kırılma noktasına doğru gideceğiz bu Süper Kobra’lar sayesinde! Öyle mi? Sorun, askerin elinde yeterli vurucu silah olmamasında mı?! Süper Kobra’lardan 10 tane daha satın alınsa, terör sorunu çözülecek mi? Eh, asker arazi takibinde belki daha etkin olabilir! Fazladan iki terör örgütü üyesi daha saf dışı bırakılabilir! Bu, bütün içinde anlamsızdır! Yönetim anlamına gelen Arapça “idare” sözcüğü herhalde Türkçedeki kadar başka hiçbir dilde böylesine iğdiş edilmemiştir: İdare et abi! İktidar da, savaşı idare ediyor! Terör saldırıyor, asker savunmada! Komşudan da giriyor, vuruyor, kaçıyor... PKK askeri vuruyor, bomba patlatıyor kentlerde, millet ayakta! Kürtlerle Türkler arasında mesafe daha da açılıyor! Aslında sürekli bir saldırı-savunma durumu var! Bu sürdürülebilir değildir! Bu durum sadece daha çok bölünmeyi kışkırtıyor! AKP iktidarı taa buradan İsrail’e kükrüyor! Filistin için dayılanıyor! Ama kendi savaşında aciz! Örneğin, uluslararası hukukun kendisine verdiği hakkı kullanıp, terörün geldiği ülkeye sesini çıkartamıyor! Sınırı geçici de olsa dağların ötesine taşıramıyor! Topraklarında terörü barındıranları, Dışişleri Bakanımız “Mesut Ağabey” diye baş köşede ağırlıyor! Karşı taraf, sıkışınca, “Terörü topraklarımızda barındıramayız” gibi uyutucu sözlerle bizimkileri yatıştırıyor! AKP, ülkemizde terörü arttıran, genişleten, büyüten ve bölünmeyi biraz daha hızlandıran çaresiz bir iktidar görünümünde! Başbakan ise terörün basında destekçileri var diye bağırıp çağırıyor! Baktım kimler bunlar diye: Hepsi el üstünde tuttuğu, sağa sola yerleştirdiği kendi destekçi takımı! Böylesine bir ironi! Kürtlere özgürlük, özerklik savunan iktidar destekçileri, Kıbrıs Türklerini Rumlara peşkeş çekme yarışında! Katmerli bir ironi! TÜSİAD üyelerinden pek çoğu Güneydoğu meselesini çözmüş durumda! Bir “milliyetçi” üye, “İmralı’ya af, anayasada Kürt varlığı, özerklik, bunları kabul edersek terörü çözeriz” diyor. Bunu dünya âlem biliyor! En son, büyük bir holdingimizin yöneticisi “Şiddet hiçbir şeyin çözümü değildir..” diyor. Ama bunu kime dediği belli değil. Habertürk iyi bir gazetecilik yaptı ve TÜSİAD üyelerinin fabrika-yatırım dağılımlarının haritasını verdi! Güneydoğu-Doğu’da neredeyse yoklar! Yatırımları güvenli yerlerde! Sanki vatanın gizli tarifleri var, haritada! Türklerle Kürtler mutlaka birlikte yaşamak zorunda değiller şüphesiz ki! Sorun, bu kadar iç içe geçmiş iki halkın nasıl ayrılacağında! Ayrılığı körükleyen her şey, çok büyük ve kanlı iç savaşların da tarifini yapmaktadır! Ama ben Kürtlerin büyük çoğunluğunun ayrılmak istediğine inanmıyorum... Özgür bir siyaset olmadığı için, hiçbir şey bilinmiyor! Benim reçetem birlikten yanadır: Bunun için önce Kürt siyasetini özgürleştirmeli: 1) Terörün Kuzey Irak kaynaklarını-köklerini kesen kararlı bir siyaset. Bunun sonucunda bakalım ne nedir, ne değildir! 2) Özgürlük! Baskı değil! Kürt bölgesinde ve bütün Türkiye’de siyaset yapmanın üzerindeki şiddet/terör ipotekleri kaldırılmalı (İktidar veya PKK kaynaklı). Kürtlerin ne istediğini yüzde yüz bilelim! 3) Çok hızlı ekonomik yatırımlar! Hemen! Şimdi! Örneğin beş yıl içinde diyelim ki 10 milyar liralık bir yatırımın planlanması! Devletin Doğu Yatırım Ajansı kurması, bu bir KİT de olabilir!... Bol keseden atıp tutan TÜSİAD parabalarının ellerini ateşe sokmalarını sağlayacak yasal düzenlemeler! Örneğin, belirli bir düzeydeki holdinglerin Doğu’ya yatırım yapmaları! (Sesler duyar gibiyim: Serbest piyasaya müdahaleeeee).. Evet müdahale! Serbest piyasaya her ülke kendi yararına her türlü müdahaleyi yapıyor da (bin bir türlü teşviki alınca iyi oluyor!), bir ulusun en can alıcı konusunda böyle bir “müdahale” neden yapılmasın! Böylece, patronların vatan kavramlarının sınırlarını da genişletmiş oluruz! Ekonomi, bireyi özgürleştirmenin bir numaralı kaldıracıdır! Kürtlerin birey özgürlüğüne yararı olacak her şeyi onaylamalıyız! Ve böylece 4. maddeyi konuşabiliriz. Kürt kimliğine daha büyük özgürlükler, birliktelik içinde nasıl tanınır? Önce bütün özgürlükler.. teröre son... Sonra, ne yapacağımızı tartışalım.. Diyarbakõr’da 99 sivil toplum kuruluşunun hazõrladõğõ ortak deklarasyon dün açõklandõ ‘Hertürlüoperasyondurmalõ’ DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) - Diyarbakõr’da kentin hemen tüm dinamiklerini temsil eden 99 sivil toplum kuruluşu, günlerdir hazõrlõğõ süren ortak dek- larasyon dün açõklandõ. Deklaras- yonun taslak metnindeki “Silahlar susmalı, demokratik siyasetin önü açılmalıdır” cümlesi, son da- kikada “Her türlü operasyonlar durmalı, PKK de eylemsizlik ka- rarı almalıdır” olarak değiştirildi. Taslak metindeki “Ergenekoncu ve milliyetçi çevrelerin kışkırt- maları” ibaresi ise çõkarõldõ. Diyarbakõr’da aralarõnda meslek odalarõ, borsalar, sendikalar, in- san haklarõ örgütleri, basõn örgütleri, dernekler, inisiyatifler, koopera- tifler, esnaf kuruluşlarõ gibi yakla- şõk 100 sivil toplum kuruluşunun, üç gündür merakla beklenen ve üze- rinde tartõşõlan ortak deklarasyonu sonunda açõklandõ. Memur-Sen ise AKP’ye yönelik eleştirileri sert bulduğu için son anda imzasõnõ geri çekti. Diyarbakõr Ticaret ve Sa- nayi Odasõ (DTSO) yanõndaki tarihi surlarõn önünde gerçekleştirilen açõklamaya, deklarasyona destek veren sivil toplum kuruluşlarõnõn temsilcileri de katõldõ. Deklarasyon okunmadan önce açõklama yapan DTSO Başkanõ Galip Ensarioğlu, PKK tarafõndan tehdit edildikleri yönündeki iddialara karşõ çõkarak “Hiç kimse bizi tehdit etmedi. Bu tür haberler gerçekdışı. STK’ler olarak bir araya geldik ve bu açıklamayı hazırladık” dedi. Dek- larasyon öncesinde Kürt sorununun çözümü için çeşitli sivil toplum ku- ruluşlarõ tarafõndan yapõlan açõkla- ma ve görüşlerin o kurumlarõ bağ- ladõğõnõ, ancak bu deklarasyonun ortak olduğunu vurgulayan Ensa- rioğlu, daha sonra metni okudu. ‘Krizler yaşandı’ Deklarasyonda şu görüşlere yer verildi: “Cumhuriyetin kurulu- şundan günümüze kadar Türki- ye’nin temel sorunu olan Kürt sorununun çözümünde demok- rasi dışı yöntemler çözüm aracı olarak kullanıldığı için ülkemiz büyük acıların yanında ekono- mik, sosyal ve siyasal krizleri de beraberinde yaşamıştır. Sağdu- yulu, vicdan sahibi ve akıl tutul- ması olmayan herkes tarihsel ve toplumsal olan bu sorunun ya- sakçı, baskıcı, inkârcı ve ope- rasyonel politikalarla çözüleme- yeceğini artık yüksek sesle ifade etmektedir. Son bir yılda Kürt sorununun çözümü için tarihi fır- satlar yakalanmasına rağmen, somut adımlar atılamamış ve bu süreç heba edilmektedir. Türki- ye toplumuna güven verici de- mokratik yasalar zaman geçiril- meden yaşama geçirilmediği, Kürt sorununun tüm boyutla- rıyla özgür ortamda tartışılma- sı için düşünce, ifade ve örgüt- lenme özgürlüğü önündeki en- geller kaldırılmadığı, seçme ve se- çilme sisteminde düzenlemeler yapılmadığı, hazırlanan anayasa taslağının Kürt sorununun çö- zümünü kolaylaştırmadığı, Ha- bur’dan gelenlerin, çocukların, siyasetçilerin, seçilmişlerin ve insan hakları savunucularının tutuklanması şiddet ortamına ve silahların konuşmasına dave- tiye çıkardığı görülmüştür. Tüm bu gelişmeler toplumda barışın geleceğine dair güven ortamını zedelemiştir. Her türlü operasyonlar dur- malı, PKK de eylemsizlik kara- rı almalıdır. Kürt sorununun çözüme kavuşması ve ülke in- sanlarımızın birlikte ve barış ortamında yaşamasını sağlamak için, çözümde etkin rol alacak bü- tün dinamikler sürece müdahil edilmelidir. Hükümeti, muhale- fet partilerini, TBMM’yi ve dev- letin tüm kurumlarını Kürt me- selesinin demokratik çözümü- nün anayasal zeminini hazırla- ma sürecini başlatmak için ek- siksiz bir irade koymaya, Kürt meselesinin çözümünde tüm ta- rafları ve dinamikleri yok sayan yaklaşımlardan vazgeçmeye da- vet ediyoruz. Bizler aşağıda imzası bulu- nan sivil toplum örgütleri olarak atılacak olan bu adımların Tür- kiye’nin barışa giden yolunu açacağını, kardeşlik duyguları- nı güçlendireceğini, güzel ve ay- dınlık yarınların yakınlaşacağı- nı düşünüyor, herkesi gerekli duyarlılığa davet ediyoruz.” Ensarioğlu, metinde değişiklik yapõlmadõğõnõ belirtse de bazõ cümlelerin son dakikada değişti- rildiği öğrenildi. Taslak metinde- ki “Ergenekoncu ve milliyetçi çevrelerin kışkırtması” ibaresinin kaldõrõldõğõ görülürken “Silahlar susmalı, demokratik siyasetin önü açılmalıdır” cümlesinin ise “Her türlü operasyonlar dur- malı, PKK de eylemsizlik kara- rı almalıdır” olarak değiştiril- mesi dikkat çekti. Ensarioğlu basõnõn deklaras- yonla ilgili sorularõnõ yanõtladõ. “Tüm taraflar ve dinamik- ler”den Abdullah Öcalan’õn da kastedilip edilmediği sorusuna Ensarioğlu, bundan MHP’yi de, BDP’yi de her kesimi de kastet- tiklerini söyledi. BDP’Lİ BELEDİYELER ‘Özerklik’ Meclis gündeminde ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - DSP, BDP’li belediyelerin “PKK desteği” de ala- rak “yerel özerklik” ilan etmesini Meclis gündemine taşõdõ. DSP Milletvekili Hasan Erçelebi, Başba- kan Tayyip Erdoğan tarafõndan yanõtlanmasõ istemiyle sunduğu soru önergesinde, BDP’li belediyelerin “yerel özerklik” ilan ettiği ve PKK yöneticisi Cemil Bayık’õn da, “bölgesel özerkliği yaşama geçirmek” için terör ey- lemlerini sürdüreceğini açõkladõğõna dikkat çekti. BDP’nin “yerel özerklik” için ilk aşa- mada 9 pilot belediye belirlediğine işaret eden Erçelebi, “Öcalan’ın avukatları aracılığıyla ortaya attığı bölgesel özerklik tehditi, PKK ve BDP tarafından Türkiye’nin ulusal bir- liğine ve ülke bütünlüğüne karşı bir tür fe- derasyon provası olarak eyleme geçirilmek istenmektedir” görüşüne yer verdi. Erdo- ğan’a “Hükümetiniz, İmralı’daki ‘ağõrlaştõ- rõlmõş müebbet hapis’ hükümlüsünün avu- katları aracılığıyla terör örgütünü ve siyasi uzantılarını yönetmesine daha ne kadar se- yirci kalacaktır” diye soran Erçelebi, İmra- lõ’nõn “terör örgütü karargâhı” olarak kul- lanõlmasõnõn önlenmesi gerektiğini ifade etti. Erçelebi, şu sorularõ yöneltti: “Hükümetiniz, özellikle İçişleri Bakanlığınız, BDP’li bele- diyelerin PKK’nin peşine takılarak, yürür- lükteki Yerel Yönetim Yasası’nı tanıma- dıklarını ilan etmeleri ve kendi kendilerini özerk kılacaklarını açıklamaları konusun- da niçin suskundur. Fiili isyan durumu ya- ratmaya yönelik İmralı yönlendirmeli ve PKK damgalı bu federasyon provasında kimi belediyelerin açıkça rol alması sizce demokratik bir açılım mıdır? Suskunluğu- nuz, bölgesel özerklik talebi için bir ‘olabi- lirlik onayõ’ anlamına mı gelmektedir?” İstanbul’un Halkalı semtinde askeri personel taşıyan servis otobüsüne düzenlenen bombalı saldırıda ağır yaralanan ve yapılan tüm müdahalelere karşın önceki cumartesi günü şehit düşen jandarma uzman çavuş Mehmet Boşnak’ın (37) cenazesi Samsun’un Bafra ilçesinde toprağa verildi. Törende şehidin eşi Emel, annesi Hatun, babası Selim ile diğer yakınları cenazeye katılanlar tarafından teselli edilmeye çalışıldı. Şehit uzman çavuşun oğlu Berkay (12) ile kızı Begüm (10) de babalarını son yolculuğuna uğurladı. Şehidin cenazesi daha sonra Site Camisi’ne götürüldü. Şehidin cenazesi törenin ardından top arabasına konularak ilçe girişindeki şehitlikte toprağa verildi. (CEMİL CİĞERİM) HATAY İki köylü terörist sanılarak öldürüldü İSKENDERUN (Cumhuri- yet) - Hatay’õn Hassa ilçesinde güvenlik güçlerinin, kekik topla- yan köylüleri terörist zannederek ateş açmasõ sonucu 2 köylü öldü, 1 köylü yaralandõ. Hatay Valisi Mehmet Celalet- tin Lekesiz, Hassa ilçesinin De- demli köyü Şekerim Deresi mev- kisinde terör örgütü üyelerine karşõ konuşlanan güvenlik güçle- rinin kekik toplayan köylüleri, terörist sanarak ateş açtõğõnõ söy- ledi. Lekesiz, köylülerden Ali Dalmış (63) ile Mustafa Fil’in (66) olay yerinde öldüğünü, ya- ralanan Mehmet Sak’õn Mustafa Kemal Üniversitesi (MKÜ) Tõp Fakültesi Hastanesi’nde tedavi altõna alõndõğõnõ belirtti. İbra- him Yalçın (52) ise askerlerin açtõğõ ateşten yara almadan kur- tulmayõ başardõ. Lekesiz, “Olaylardan dolayı çok üzgü- nüz ve müteessiriz” dedi. Ya- ralõ köylüleri ziyaret eden Leke- siz, daha sonra da İl Jandarma Komutanõ Jandarma Albay Ve- dat Çolak ve Emniyet Müdürü Ragıp Kılıç ile Hassa’ya gitti. Valilikten yapõlan açõklamada ise İl Jandarma Komutanlõ- ğõ’nca yapõlan operasyonda üç kişinin görüldüğü, “dur” ihta- rõna uymayan bu kişilere ateş açõldõğõ belirtildi. Açõklamada, “Olay neticesinde 2 şahsın bir noktada, 1 şahsın da baş- ka bir noktada yatar vaziyet- te görüldüğü, şahıslara yak- laşıldığında 2 şahsın ölü ol- duğu anlaşılmıştır” denildi. Memur-Sen AKP’ye yönelik eleştirileri sert bulduğu için son anda deklarasyondan imzasõnõ geri çekti. Diyarbakõr Ticaret ve Sanayi Odasõ yanõndaki tarihi surlarõn önünde gerçekleştirilen açõklamaya, deklarasyona destek veren sivil toplum kuruluşlarõnõn temsilcileri de katõldõ. Bafra şehidini uğurladı [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle