19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
[email protected] 29 HAZİRAN 2010 SALI CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 15 CMYB C M Y B Aydınlanmanın öncülerinden bilge kişi İlhan Selçuk artık aramızda değil. Ama aklın ışığı olarak bizi devamlı aydınlatmaya devam edeceği kesin. 1962’de Cumhuriyet’te yazdığı makale yukarıdaki cümle ile bitiyor. Bu cümle ile verdiği mesaj onun neden önemli bir düşünür olduğunu ortaya koymaya yetiyor. Herkes İlhan Selçuk’u yazar, bilge adam, filozof olarak biliyor. Oysa İlhan Selçuk aynı zamanda bir denge ustası, bir patron, bir finans uzmanıydı. Cumhuriyet gazetesi de tüm basında olduğu gibi yazıişleri ve iktisadi işletmeden oluşuyor. Yazı işleri yazarlar, muhabirler, gazeteyi çıkaran emekçilerden ibaret iken iktisadi işletme gazetenin idari, mali ve finansman işleri ile meşgul olan birimdir. Burada idareciler, hukukçular, muhasebeciler, diğer uzmanlar çalışır. Gazetenin patronu Cumhuriyet Vakfı’dır; yani çalışanlar ve okuyuculardır. Vakfın yönetme ve isim imtiyazı vardır. İşte İlhan Selçuk hem Vakfın başkanı hem de gazeteyi çıkaran şirketin başkanı idi. Gazetede çalışan her seviyede kişinin sorumluluğunu üstlenmiş bir sabır ustasıydı. Gazetenin çıkarılması yanında iktisadi işletme tarafındaki tüm sorunlarla ilgiliydi ve sorunların çözüm merkezi idi. Tartışanların hakemi, kavga edenlerin barıştırıcısı, mali problemlerin çözümleyicisi, kredi kullanmadan özkaynak katkısı temin eden bir finans ustasıydı. Bugün şirket satın almaları, hisse satışları, şirket evlendirmeleri, finans yönetimi, hepsi birer uzmanlık alanıdır. Siz şirketinize bir ortak bulmak istiyorsanız, bu konuda uzman bir ekipten yardım almak zorundasınız. Bu ekip şirketinizin takdimini size ortak olacak kişi ve kurumlara yapar. Oysa İlhan Selçuk’un olduğu yerde böyle bir ekibe gerek yoktu. İlhan Selçuk büyük ikna yeteneği ile şirkete katkıda bulunacak kişi ve kurumları ustaca bulurdu. Katkıda bulunanlar şirketin ortağı oldular ama hiçbir zaman şirketin sahibi olamadılar (ayrıca olmak da istemediler). Bu İlhan Selçuk’un dehası ile yarattığı “üçgen” formülü idi. Üçgenin tepe noktası olan A’da Vakıf, taban B noktasında kaynak yaratan şirket, C noktasında gazeteyi yayımlayan şirket var. Bu üçgen onun için çok önemli idi. Gazetenin maliyet ve kârlılığını, fiyatını, eklerini, sayfa adedini onunla tartışabilirdiniz. Bilge kişiliği ve engin gazetecilik deneyimi ile uzmanlara tavsiyede bulunurdu. O bir psikiyatrdı. Kafası karışık olanı rahatlatırdı. Sorunu olanın sorununu çözerdi. Kavga edenleri büyük sabırla dinler ve “tepişmeyin” komutunu vererek nasihatta bulunurdu. O bir Marko Paşa’ydı. Kadınların iş ve sanatta gelişimlerine tüm gayretiyle katkıda bulunur, onları teşvik ederdi. Aklı fikri gazetenin yaşaması ve gelişmesinde idi. Patron olarak mütevazı yaşar, maaşı, geliri, kârı düşünmezdi. Çalışanların maaşının öncelikle ödenmesi onun için en önemli bir konuydu. Vefalıydı. Kolay kolay adam harcamazdı, harcatmazdı. Toplantı sanatını çok iyi bilirdi. Lafı uzatanları, çözüm getirmeyenleri ince espri yeteneği ile hizaya sokardı. Toplantıda İlhan Selçuk’un manyetik alanında konuşmak bir beceri işiydi. Aklının ışığı insanları kendine getirirdi. Onun yanında büyükler küçük, küçükler büyük olabilirdi. O sanki bir düşünür, yazar değil, yıllarca şirket yönetmiş bir patrondu. O tek adamdı; ama dikte eden değil, ikna eden tek adamdı. Onu çok özleyeceğiz.. onu çok arayacağız... Atatürk’ün ülkemiz için açtığı pencereden devamlı bize aydınlanma dersleri veren dev adam İlhan Selçuk aklımızın ışığı olmaya devam edecek… Atatürk’ün Türkiye’ye Açtığı Pencereden Işık Düpedüz Girer... Aklın ışığı! M A L İ Y E C İ G Ö Z Ü Y L E / M U S T A F A P A M U K O Ğ L U pamukm superonline.com İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER Yenilgi - Yengi [email protected] Silahtan daha etkili gücün medyatik algılama olduğu, sanalla gerçeğin her zaman yer değiştirebildiği, toplumsal algılamanın nasıl yaratıldığının giderek daha fazla anlam, önem kazandığı bir çağı yaşıyoruz.. Yenilgi sıklıkla yengi gibi de kitlelere algılatılabiliyor. Gerçeğin algılanabilmesi için sorgulamanın önemi giderek daha fazla anlam kazanıyor.. Erdoğan hükümetlerinin dış politika atakları ile Türkiye Ortadoğu’nun liderliğine mi koşuyor? Yoksa tam tersi üst üste yaşanan yenilgilerle, emperyal çıkarların Büyük Ortadoğu projelerinde kullanılan, bir adım ileri güvenlik çıkarlarına yönelik olmazsa olmazları kırılan, savaşsız yenilgiye uğratılan ülkesi mi? “One minute” atağı AKP iktidarına seçimlerde birçok puan kazandırdı, Ortadoğu halkları arasında Türkiye’yi, daha çok da Başbakan Erdoğan’ı sevilen lider konumuna getirdi. Üstüne üstlük, her kritik sorunda Türkiye’nin yanında yer alan Yahudi lobilerini kırmış, bir ölçüde turizme zarar vermiş olsa da uzun soluklu Türkiye-İsrail ilişkilerini kökten değiştirmeyeceği izlenimi verildi. Dahası ABD’nin gerçek stratejik her koşulda bir numaralı müttefiki, iç siyasetinin belirleyicisi İsrail’in son yıllarda devlet terörü üzerinden işleri sarpa sardırmasında ABD Ortadoğu çıkarları ile ters düştüğü, sonuç olarak ABD’nin ikincil dereceden stratejik ortağı olan Türkiye eliyle İsrail siyasilerini hizaya getirdiği tezleri inandırıcı gerçeklik gibi sunuldu.. Doğrudan Başbakan Erdoğan da işin içinde olarak AKP iktidar kadrolarının Hamas’la yakınlıklarının ABD-AB cephesinde nasıl algılandığı üzerinde bir değerlendirme yapmadan, İHH gemisinin yola çıkması ile yaşanan gelişmelere geçelim.. Başbakan Erdoğan önde, AKP iktidar kadrolarının İran cephesinde başta ABD-AB-BM kararları dünyanın diğer büyükleri ile karşı karşıya düşmeleri bir başka boyut, kötü bir eşzamanlama.. En önemli boyut sonuçta Türkiye’nin sorumluluğunda bir yardım gemisine açık denizde İsrail askeri gücü ile gerçekleştirilen saldırıda silahsız 9 vatandaşımızın öldürülmesi. İsrail’in devlet teröründe vardırdığı boyut, bizim Türkiye Cumhuriyeti olarak tarihimizde yaşanmamış bir saldırıda mağdur olmamız gerçeğini, önemini hafifletmiyor. Türkiye Cumhuriyeti olarak bu gerçekle hesaplaşmamız gerekiyor. İsrail’in 9 silahsız insanımızın açık denizde ölümlerine yol açan saldırıdan sonra, bir resmi özrü bile çok gördüğü ortada. Dünya kamuoyuna dönük tezlerinde ise Türkiye doğrudan suçlanıyor, Erdoğan hükümetinin Hamas ile işbirliği içinde provokasyon olayın içinde olduğu tezi ile uluslararası arenada Türkiye’yi haksız konuma sokmayı seçiyor. İsrail’in aslında bu olaydaki açık evrensel hukuk ihlalleri ile geri adım atmak zorunda kalmış olması, Gazze’ye uygulanmakta olan ambargoyu hafifletmek zorunda kalması suçluluğunun, devlet terörü uygulamasının kanıtı olsa da Türkiye’nin konumunu düzeltmeye yetmiyor... Ortadoğu’nun Müslüman halkları arasında Türkiye ve Başbakan Erdoğan’ın kahraman ilan edilmesinin ise uluslararası konumumuza en küçük anlamlı katkısı söz konusu değil.. Türkiye açısından çıplak gerçeklik devletlerarası hukuk ilkeleri içinde haksız askeri saldırı karşısında Türkiye’nin konumunu düzeltecek uluslararası hiçbir gelişmenin henüz gündemde olmaması. BM’nin İsrail’i kınayan kararı simgeselden öte bir anlam taşımıyor. ABD vitrinde kınamanın ardından İsrail’den yana ağırlığını koymakla kalmadı, AB ülkeleri, diğer süper güçler aynı çizgide BM kararının yanında yerlerini aldı. Sonuçta İsrail, uluslararası hukuku ayaklar altına alan, Türkiye’ye yönelik askeri saldırı içerikli suçunda soruşturmayı kendi yürütme hakkını eline almakla kalmadı, şimdiden Erdoğan hükümeti siyasetlerini, kimliğini kullanarak Türkiye aleyhine vitrin yaratmada başarılı adımlar attı. Tam da bu sürecin içinde Fethullah Gülen’den, ABD’den gelen durum değerlendirmesi, özünde ABD yanlısı İslami güç odakları, karşıtları arasında giderek derinleşen bir ayrışma içerikli olsa da dış politika dengeleri içinde Erdoğan hükümetinin en azından siyaseten yanlış adımlar attığının göstergesi... AKP’nin, ABD’nin Irak işgalini onaylayacak bir Türkiye Cumhuriyeti hükümeti projesinde Refah’ın içinden iç ve dış odaklarca büyük bir destekle kurulmuş, yaratılmış, güçlü iktidara getirilmiş parti kimliği şimdilerde artık fazlası ile açığa çıkmış olsa da, her anlamda anlamlı bir eksen kayması gerçekten gündemde.. En son Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı’nın öncülüklerinde, ABD-Obama iktidarı eliyle sağlamaya çalıştıkları İsrail’in Türkiye’den özrü ile durumun düzeltilmesi gelişmeleri iyiye gitmiyor. Sonunda vitrinde bir özür sağlanabilirse bile hangi ağır ödünlerin karşılığı olacağı, Türkiye’yi Ortadoğu dengelerinde nerelere sürükleyeceği hiç belli değil. Erdoğan iktidarı Midyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan oldu. Beter olsun diyesim geliyor ama kaybeden ülkemiz, biziz.. Ekonomi Servisi - Ford Motor Company Yönetim Kurulu Başkanõ Bill Ford, “Biz her zaman için Türki- ye’yi yatırım yapmak için pozitif ülke olarak görme- ye devam edece- ğiz” diyerek “Türki- ye’ye yatırıma devam” mesajõ verdi. Koç Hol- ding’le işbirliğinin 82., birlikte üretimin 50. yõlõnõ kutlamak için ailesi ile birlikte ülkemiz- de bulunan William Ford (Bill), Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanõ Mus- tafa Koç, Ford Avrupa Başkanõ John Fleming, Ford Motor Company Mali İş- lerden Sorumlu Başkan Yardõmcõsõ Lewis Booth, Koç Holding Yönetim Kurulu üyesi Ali Koç ile birlikte ga- zetelerin ekonomi yöneticileriyle bir araya geldiği yemekli toplantõda, Koç Hol- ding ile birlikte Ford Otosan’da yeni ya- tõrõmlara devam edeceklerini belirterek “Bu konuda çok somut planlarımız var. Ama şimdilik bir ürün açıklama- sı yapamam. Ford Otosan’ın, bizim için yalnızca üretim değil, bir mühendislik merkezi olarak da öneminin arttığını söylemeliyim” dedi. Otosan’ın önemi artacak Toplantõda kõsa bir konuşma yaparak kendisine yöneltilen sorularõ cevaplayan Ford, “İş hayatında çok az ortaklık 80 yıl sürer. Bizim ortaklığımız ayakta kal- makla kalmayıp büyüyerek devam etti. Koç ailesi ile aramızda üç ku- şaktır süren köklü ilişkiler dördün- cü ve sonraki kuşaklarda da devam edecek. Çok net söyleyebilirim, bundan sonra da yatırımlar artacak ve Ford Otosan’ın Ford Motor Company için- deki önemi artmaya devam edecek” der- ken yeni yatõrõmlarõn ayrõntõlarõ konusunda şu sõralarda bilgi vermek istemediğini söy- ledi. Son 10 yõlda Otosan’da Koç Holding’le 1.5 milyar dolarlõk bir ortaklõk haline ge- len Ford, Southampton fabrikasõnõn üre- timi azaltma kararõ alõnmasõnõn hatõrla- tõlmasõ üzerine de “2 yıl önce kamyonette devam ancak diğer üretimi Türkiye’de yapma kararı almıştık. Bu konuda ül- kelerde gerekli görüşmeler yapıldı” diyerek çalõşmalarõn sürdüğünü açõkladõ. Bill Ford, sorularõ cevaplarken, Türki- ye’nin otomotivde hem coğrafi avantajõ, hem işgücünün kalitesi, hem de yatõrõm- larõ bakõmõndan Avrupa’nõn en iyi üretim üslerinden biri olduğunu, demografik po- tansiyeli nedeniyle otomotiv sektöründe geleceğin üretim üsleri arasõna Çin, Hin- distan, Brezilya ve Tayland’la birlikte Tür- kiye’yi de ekleyebileceğini, bu ülkedeki yan sanayiinin de kalitesiyle önemli bir dü- zeye geldiğini, dünyanõn tüm ülkelerine ihracat yapan Türkiye’nin ileride daha bü- yük bir ihracat merkezi haline geleceği- ni belirtti. Bill Ford bu arada, ABD’ye Ford Tran- sit Connect ihracõyla çok gururlandõğõnõ da sözlerine ekledi. 50 yıllık toplam üretim: 2.4 milyon adet 50 yılda sağlanan toplam istihdam: 21.500 kişi 50 yıllık ihracat cirosu: 18 milyar dolar 50 yıllık ciro: 38 milyar dolar toplam ihracat yapılan pazarların sayısı: 80 Toplam satış adedi: 2.5 milyon adet FORD OTOSAN’DA RAKAMLARLA 50 YIL: Borç liginde şampiyon oldular Ekonomi Servisi - Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) sigorta prim borç- lularõ listesine giren 52 spor kulübü adeta kalabalõk bir “sigorta borçluları ligi” oluşturdu. Kuruma 100 bin lira ve üzerinde si- gorta prim aslõ borcu bulunanlara ilişkin listeye bu yõl 11 bin 371 işveren girdi. Listede belediyeler ve tekstil işletmele- rinin fazlalõğõ dikkat çekti. Listede 52 de spor kulübü yer aldõ. Kulüplerin toplam 15 milyon 26 bin 379 lira sigorta prim as- lõ borcu söz konusu. Spor kulüpleri arasõnda en fazla sigorta prim borcu Bank Asya 1. Lig takõmlarõn- dan Samsunspor’a ait. Kulübün 967 bin li- ralõk sigorta prim borcu var. Samsunspor’u 931 bin 741 lira borçla Göztepe, 859 bin 725 liralõk borçla Adanaspor izliyor. Borçlular listesinde iki de Turkcell Sü- per Lig ekibi bulunuyor. Ankaragücü ve Manisaspor, 100 bin liranõn üzerinde sigorta prim borçlarõ bulunmasõ nedeniyle listeye yer alõyor. Kayõtlara göre, Ankaragücü’nün toplam 351 bin 734.31 lira, Manisasporun 331.325.47 prim borcu bulunuyor. Yoksulluk sõnõrõ 2 bin 664 TL’ye çõktõ Ekonomi Servisi - Türk-İş, dört kişilik bir aile- nin haziran ayõ açlõk sõnõrõnõ 818 TL, gõda harcamasõ yanõ sõra giyim, konut, ulaşõm, eğitim, sağlõk ve ben- zeri ihtiyaçlarõ kapsayan yoksulluk sõnõrõnõ 2 bin 664 TL olarak açõkladõ. Çalõşanlarõn gelir düzeyinin önemli bir göstergesi olan asgari ücret ile bir günlük çalõşmanõn karşõlõ- ğõnda ancak bir kilo kõyma et alõnabildiği belirlen- di. Ağõrlõklõ olarak tükettikleri mal ve hizmetlerdeki fiyat artõşõ nedeniyle, yõlbaşõna göre bugün 76.10 TL daha fazla harcama yapmak durumunda kaldõ. Diyarbakõr’da en büyük sorun işsizlik Ekonomi Sevrisi - Diyarbakõr Büyükşehir Be- lediye Başkanõ Osman Baydemir, sosyal beledi- yecilik anlayõşõ çerçevesinde Diyarbakõr’da yaşa- dõklarõ en büyük sorunun işsizlik olduğunu söyle- di. Diyarbakõr’da çalõşabilir nüfusun yüzde 60’õnõn düzenli bir işi bulunmadõğõnõ belirten Baydemir, nü- fusun yüzde 49’unun 19 yaş ve altõndaki gençler- den ve çocuklardan oluştuğunu kaydetti. Baydemir, oluşturduklarõ sosyal politikalar kap- samõnda 10 bin metrekaresi kapalõ olmak üzere 80 bin metrekarelik bir alan üzerine sosyal merkez kur- duklarõnõ ve burada 29 konuda kadõnlar başta olmak üzere, çocuklar, engelliler ve gençlere yönelik kurslar düzenlediklerini böylece kalifiye ara eleman sorununu hafifletmeye çalõştõklarõnõ anlattõ. Dünyanõn dördüncü büyük otomotiv şirketi Ford Motor Company’nin kurucusu Henry Ford’un torununun oğlu Bill Ford, “Koç ailesi ile aramõzda süren köklü ilişkiler dördüncü ve sonraki kuşaklarda da devam edecek. Çok net söyleyebilirim, bundan sonra da yatõrõmlar artacak ve Ford Otosan’õn Ford Motor Company içindeki önemi artmaya devam edecek” dedi. Ekonomi Servisi - İstanbul Ticaret Odasõ’nõn (İTO) kayõtlarõna göre, İstanbul şirketlerinin kârlõ- lõk oranõ, 2009 yõlõnda artõş gösterdi. İTO’dan ya- põlan açõklamaya göre, İstanbullu şirketlerin 2009 ticari kazançlarõ üzerinden 2010’da Maliye Bakan- lõğõ’na verdiği beyanlara göre hesaplanan munzam aidat tahakkuku, 2008’e oranla yüzde 11.5 artarak, 62 milyon 376 bin 298 lira oldu. Şirketlerin 2008 yõlõ kazançlarõ üzerinden ta- hakkuk eden munzam aidatlarõ, 55 milyon 928 bin 888 lira seviyesinde gerçekleşirken, 2009 yõlõn- da kâr ettiğinden dolayõ munzam aidat tahakku- ku yapõlan üye kategorisine giren firma sayõsõ, 2010 yõlõnda 149 bin 363 oldu. 11 bini aşkõn prim borçlusu işveren arasõnda 52 spor kulubü de yer aldõ. Samsunspor 967 bin lirayla spor kulüpleri arasõnda birinci borçlu oldu. CORENDON, DEVLERİ GETİRECEK İki Türk ortağõn kurduğu Hollanda merkezli Corendon Group, Türkiye’de tu- rizm sezonunu 12 aya yaymak için kollarõ sõvadõ. Tur operatörlüğü, havayolu, emlak ve otel işletmeciliği alanõnda faaliyet gösteren Corendon, Hollanda ve Belçika’dan Türkiye’ye giden her 4 turistten birini Türkiye’ye ge- tiriyor. Corendon, 5 olan uçak sayõsõnõ geçen hafta 7’ye çõkardõ. Şirketin ortaklarõndan Atilay Uslu, kõş ay- larõndaki sõkõntõyõ aşmak için ürün çeşitli- liğine gittiklerini kaydetti. Bu amaçla Fini- ke’de bisiklet, Antalya’da golf ve briç yarõş- larõ yaptõklarõnõ ifade eden Uslu, “Golf için 5 bin kişiyi taşõdõk. Geçen yõl Avrupa’dan 44 futbol kulübü götürdük. Bu yõl ocakta aralarõnda Ajax’õn olduğu Avrupa’nõn en büyük 4 takõmõnõ Antal- ya’ya getirerek dev bir turnuva dü- zenleyeceğiz” dedi. Uslu’nun ver- diği bilgiye göre geçen yõl 297 bin turist getiren şirket, bu yõl sayõyõ 450 bine çõkaracak. Geçen yõl 105 milyon Av- ro’luk cirodaki bu yõlki hedef de 170 milyon Avro oldu. Yıldıray Karaer Atilay Uslu İstanbul şirketleri 2009’u kârla kapattı Türkiye’de yatõrõma devam Efsanevi Anadol’un doğumu İnönü’de ilk dizel motor Otosan AŞ’nin temeli 1959’da İstanbul’da atõl- dõ. 1960’da montaj hattõndan çõkan ilk ürün kõr- mõzõ bir F600 kamyon oldu. Aynõ yõl Otosan’õn ilk otomobili Ford Consul de montajdan indi. An- cak Otosan’õn efsanevi markasõ Anadol oldu. Adõnõ halkõn koyduğu ilk Anadol 1966’da sefe- re çõktõ. 1984’e kadar 84 bin Anadol üretildi. İlk Transit de burada üretildi. 1979’da İnönü Fabrikasõ’nõn temeli atõldõ. 83’te İnö- nü’de Ford Cargo üretimi başladõ. Aynõ yõl Ford Motor Company, Otosan AŞ’den yüzde 30 pay al- dõ. Türkiye’nin ilk dizel motoru “ERK” burada üre- tildi. 2003’te İnönü fabrikasõnda Türkiye’nin sõ- fõrdan tasarlanmõş ilk motoru olan Ecotorq ağõr hiz- met dizel motoru olarak üretildi. Bu motor V. Tek- noloji Ödülü Jüri Özel Ödülü’nü aldõ. Ford Taunus’tan ‘ticari’ye Anadol’un yerini 12 Eylül 1985’ten itibaren bant- tan çõkan ve “En İyi Yerli” unvanõnõ alan Ford Tau- nus aldõ. Daha sonra Taunus da yerini 1993’te Es- cort’a bõraktõ. 1999 sonuna kadar 59 bin 389 adet araç üretildi. 3 Ekim 1997’de Ford ve Otosan his- selerini eşitledi ve Ford Otosan ortaya çõktõ. Kocaeli Fabrikasõ’nõn temeli 1998’de atõldõ. Nisan 2001’de fabrikanõn ilk üretimi Transit Connect oldu. Gebze Teknoloji Merkezi Bugün Ford Otosan Kocaeli ve İnönü Fabri- kalarõ 8 bin kişiye istihdam sağlõyor. Kocae- li, Transit ve Transit Connect, İnönü de Car- go kamyon, motor ve aktarma organlarõ olmak üzere toplam 330 bin adet ticari araç ve 65 bin adet motor üretim kapasitesine sahip. Ford Otosan, otomotivin anavatanõ olan ABD’ye ilk Türk aracõnõ gönderen kurum. Bill Ford
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle