28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 29 HAZİRAN 2010 SALI CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR [email protected] KARŞILAŞMALAR İNCİ ARAL Meskeni Dağlar Facebook’da “Sabahattin Ali Hayranları” kulübü açılmış. “Kürk Mantolu Madonna” yılın çok okunan romanlarından biri. Şiirleri internet sayfalarında dolaşıyor. Altmış beş yıl önce aramızdan ayrılmış bir yazarın genç kuşağı bunca etkilemesini neye yormalıyız? Sabahattin Ali, edebiyatımızın gerçekçi öncülerinden. 1925’ten sonra dergilerde çıkan şiir, öykü ve yazılarıyla tanındı. Eşitsizlikleri, ezilenleri, sömürülenleri yazdı. Ülkesinin insanını gücü ve güçsüzlüğü içinde derinlemesine yansıtmayı önemsedi. Düzenin sildiği küçük insancıkları dıştan görünmeyen yanlarıyla, özgün, kusursuz bir dille anlattı. Mutluluk, yaşam ve aşka dair zor sorular sorarken okurunu sürükleyip götürebilen bir yazardı. Sol düşünceyle, okumak için gittiği Almanya’da tanıştı. Faşizm rüzgârlarının estiği o dönemde öğrenimini bitirmeden yurda dönmek zorunda kaldı ve Aydın Lisesi’nde Almanca öğretmeni olarak çalışırken “yıkıcı propaganda yapmak”la suçlanarak üç ay tutuklu kaldı. 1932’de Atatürk’ü yeren bir şiir okuduğu iddiasıyla yeniden tutuklandı. Bir yıl Konya ve Sinop cezaevlerinde yattı, afla çıktı ve öğretmenliğe döndü. “İçimizdeki Şeytan” romanı milliyetçi kesimin tepkisiyle karşılaşmıştı. Nihal Atsız’a açtığı dava uzun sürdü, beraat ettiği halde kendisiyle uğraşanlardan kurtulamadı. Adı “azılı komünist”e çıkmış, işsiz kalmıştı. İstanbul’da Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz’la Marko Paşa, Malum Paşa, Merhum Paşa, Öküz Paşa gibi baskıcı tek parti iktidarınca kapatıldıkça adı değişen siyasal bir mizah dergisi çıkarmaya başladı. Yazıları hakkında sürekli kovuşturma açılıyordu, üç ay daha hapis yattı. Baskılardan bunalınca yurtdışına çıkmak istedi. Pasaport alamadı, kaçmaya karar verdi. Girişimi sırasında Bulgaristan sınırında yakalandı, karanlık bir cinayete kurban gitti. Genel kanı Kırklareli karakolunda işkenceyle öldürüldüğüdür. Yüzü tanınmayan cesedi olaydan altı ay kadar sonra, 1948 haziranında kırsalda bulundu. Gizlice, ailesine bile haber verilmeden bilinmeyen bir yere gömüldü. Kızı Filiz Ali, babasının üstünden çıkanların polis fotoğrafını görmüş. Kırık gözlüğü, tıraş takımı, fotoğraf makinesi, saati, meşin ceketi, gömleği ve bir Puşkin kitabı. Bunlar da aileye verilmemiş. Sözde, bir borcu nedeniyle haczedilmiş! Milli Emniyet’le bağlantılı bir ajan cinayeti düzmece bir itirafla üstlendi ama gerçekte faili meçhul kaldı. Gazeteci ve edebiyatçılar uzun süre onun hakkında yazmaktan çekindiler. Kitapları 1965’e kadar yeniden basılamadı. Cinayetin izini sürmeye çalışanlar çok oldu ancak sır perdesi aralanamadı. Bir gün devlet arşivleri açılır mı, devlet dersinde öldürülenlerle ilgili gerçekler ortaya çıkar mı bilinmez. *** Sabahattin Ali’nin mezarı yok. Bir şiirinde; Yerimi soran olursa benim meskenim dağlardır, diyordu. Ölü bulunduğu yerde, dağlara bakan bir kayanın başında anılıyor yıllardır. Ç.Y.D.D. Kırklareli Şubesi, “Sabahattin Ali Kültür Günleri” kapsamında, sivil toplum kuruluşları ve çeşitli sanat kültür etkinlikleriyle yirmi bir yıldır yazarın anısını koruyor. Bu yıl, Erdoğan Kantüre’nin önerisi, Belediye Başkanlığı ve Ünal Başkur’un desteğiyle oluşmuş bir proje hayata geçiyor. Mimar Ahmet Sağmal’ın katkıları ve Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyesi yontucu Ziyatin Nuruiev’in sanat emeğiyle yapılan Sabahattin Ali heykeli, 3 Temmuz 2010 günü Kırklareli’nde açılacak. Bu anıt, gecikmiş bir özür, Kırklareli halkının ülkesinin değerli bir yazarına sevgi ve saygı armağanıdır. Törene Filiz Ali de katılıyor. Emeği geçenler, bütün faili meçhul kalmışların eşleri ile çocuklarını ve herkesi bu anlamlı buluşmaya çağırıyor. [email protected] Diyarbakõr’dan Brüksel’e uzanan ‘Avrupa Edebiyatõ Türkiye’de-Türkiye Edebiyatõ Avrupa’da’ adlõ kültür projesi yine kent kent gezecek ÖZLEM ALTUNOK BRÜKSEL - 14 ayda 26 bin ki- lometreden fazla yol, onlarca kent, 40 bine yakõn katõlõmcõ, 200’ün üze- rinde edebiyat okumasõ, konser, sergi gibi farklõ disiplinleri kapsayan etkinlikler, keşifler, yeni bakõş açõlarõ, ortak hikâyeler der- ken geçtiğimiz yõl mart ayõnda başlayan “Yol- larda... Avrupa Edebiyatı Türkiye’de-Tür- kiye Edebiyatı Avrupa’da” etkinliği Brük- sel’deki bir kapanõş galasõyla sona erdi. Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu tarafõndan finanse edilen “Kültür Köprüleri” programõ kapsamõnda hayata ge- çirilen bu uzun soluklu pro- je, görünen o ki İstanbul, Avru- pa Kültür Başkenti olalõ düzenlenen en sağlam projelerden biri. Avrupa Parlamentosu’ndaki galaya, bir yõlõ aşkõn süredir ‘yollarda’, Antep’te, Sofya’da, Konya’da, Viyana’da, Kütahya’da, Bükreş’te, kâh Suriye sõnõrõnda, kah bir Ege kentinde üni- versitede ya da Venedik’te bir kitapçõda oku- yucularla buluşan yazarlar ‘ayaklarının to- zuyla’ gelmişti, onlara eşlik eden proje koor- dinatörleri, destekleyicileri ise daha çok bir ‘mo- la’da gibiydiler. Başta projenin mimarõ, Goethe Enstitüsü Müdiresi Claudia Hahn - Raabe ol- mak üzere... Şimdiden önümüzdeki eylül için yine ‘gezici kütüphane’ eşliğinde Trabzon’dan yola çõk- mayõ hedefleyen Raabe ve ekibinin kõsa süre- de yeniden harekete geçmek istemesi ancak 14 ayda biriktirdikleri hikâyelere, edindikleri tec- rübelere kulak kabartmakla olur. “Misafirlik üzerinden kurulan bir ilişkiyle iletişimi ola- naklı kılmak heyecan verici bir fikir oldu” diyor Raabe, özellikle projenin Türkiye aya- ğõnda yaşananlarõ anlatõrken. ‘Tek bir anın açtığı pencereler’ diye ta- nõmladõğõ o ‘an’lardan birkaç örnek verelim şimdi: Mesela Urfa’da tõklõm sõkõş bir salonda öğrencilerden birinin Alman yazar Renate Welsh’le kurduğu yakõnlõk vesilesiyle dede- si adõna ona evlenme teklifi yapmasõ ya da Fi- libeli Bulgar yazar Bozhana Apostolova için Trabzonlu öğrencilerin bir ‘Filibe’ filmi ha- zõrlamasõ. En vurucu anõlardan birini de Clau- dia Hahn Raabe’nin ağzõndan dinleyelim: “Sert, mesafeli ve soğuk bir yazar olan Hans -Ulrich Treichel’in Urfa’daki okuması, din- leyicilerle nasıl diyalog kuracağı benim için de merak konusuydu. Treichel, ailesi- nin Doğu Almanya’dan Batı’ya kaçarken yıllar boyunca geride bıraktıkları kardeşi- nin izini bulmaya çalışmalarını anlattığın- da dinleyicilerden biri ‘Sen benim hikâyemi anlatõyorsun’ dediğinde Avrupa Birliği, sı- nırlar, Almanya, dil... Artık söyleyecek bir şey kalmamıştı. İnsan olmanın ve benzer hi- kâyeleri yaşadığımızın bir kez daha kanıt- lanmasıydı bu.” NEMRUT ÜZERİNE HİKÂYE Antalya ve Malatya gibi iki farklõ yapõdaki kentte okuma yapan Björn Kern ise hem Nem- rut’u görme fõrsatõ bulduğu için, hem de ka- fasõndaki kõrsal imajõnõ yõktõğõ için bu yolcu- luktan en memnun kalanlardan. Kern’in bir pla- nõ da Nemrut üzerine bir hikâye yazmak. Projenin Avrupa ayağõndaki etkin- liklere katõlan, aralarõnda Şebnem İşigüzel, Ayşe Kulin, Ayfer Tunç, Mario Levi, Aslı Erdo- ğan, Murat Uyurkulak, Sema Kaygusuz, Müge İplikçi’nin de bulunduğu yazar grubu ise genç okuyucu kitlesiyle buluşmaktan, gördükleri il- giden hoşnut. Mercan Dede ve Elif Şa- fak’õ aynõ sahneye taşõyan gala konseri ile son bulan “Sounds of Love” başlõklõ kapanõş etkinliğinde ise Mer- can Dede’nin müziklerine, Elif Şafak “Aşk” romanõndan bö- lümler okuyarak eşlik etti. Claudia Hahn-Raabe, etkin- liğin ardõndan satõr aralarõnõ okurken “Hatırlamak, göç, köklerinden kopmak, politik mü- dahaleler, ekonomik ihtiyaçlar… Özellikle Türkiye ve Doğu Avru- pa ülkeleri için ortaya çıkan tüm bu başlıkların üzerine gitmek için devam etmeye değer” diyor ‘gelecek için tek umudun geç- mişle barışmak ve hesaplaşmak’ olduğunu vurgulayarak. Şöyle de söylenebilir ki, proje boyunca yazarlara eşlik eden ‘ge- zici kütüphane’ şimdi de eylül iti- barõyla tekrar yola çõkacak yeni hikâyeler paylaşmak, biriktir- mek için. CEREN ÇIPLAK İ nönü Stadyumu’nda üç gün bo- yunca müzikseverler ‘metal fırtınası’na tutuldu. İstanbullu müzikseverleri efsanevi rock topluluk- larõyla buluşturan dünyanõn en büyük müzik festivallerinden ‘exi 26 Ak- bank Sonisphere Festivali’ önceki gece Metallica konseri ile sona erdi. Festivale, ülkemizde ilk kez konser veren Alman endüstriyel metalin efsa- ne topluluğu Rammstein ile Metallica damgasõnõ vurdu. Pentegram konseri- nin ise ayrõ bir anlamõ vardõ; Penteg- ram’õn bu konseri 1995’ten bu yana grubun vokalistliğini üstlenen Murat İlkan’õn veda konseri oldu. Festivalin programõnda son anda konseri iptal eden İsrailli oryantal me- tal müzik grubu Orphaned Land dõ- şõnda fire yoktu. Festival seyircisinin coşkusunun hiç dinmediği konserler dizisinin ilk gününde Rammstein, hay- ranlarõnõ şaşõrtmadõ, beklenen ‘şov’la- rõn tümü gerçekleşti. Grubun klavyecisi Lorenz’in deniz botuyla seyircilerin üzerinde gezdiği sahne ile si- yah tişört giyi- nen binlerce gencin üzerini beyaz bulut gibi kaplayan ‘duman şov’u görülmeye de- ğer bir ‘manzara’ydõ. Müziğin geri planda kaldõğõ konser kõsa sürse de (90 dakika) topluluğun ‘ateşli’ şovlarõ unutulmazdõ. Son gün, festivalin dört bü- yük ağõr topu olarak nitelenen Anthrax, Megadeth, Slayer ve Metallica konser verdi. Sonuç ola- rak İnönü’yü sallayan topluluk Me- tallica oldu. Konser, İtalyan yönet- men Sergio Leone’nin 1966 yapõ- mõ “İyi, Kötü ve Çirkin” filmi- nin görüntüleri ile başladõ. Tür- kiye’de 4. kez konser veren Metallica’nõn solisti James Hetfield İstanbul dinleycisi- nin her defasõnda daha iyi olduğunu söyledi. Hetfield konseri de ‘tarihi bir an’ ola- rak niteledi. ‘Metalcilerin’ İnönü derbisi... ‘Metalcilerin’ İnönü derbisi... ‘Metalcilerin’ İnönü derbisi... ‘Metalcilerin’ İnönü derbisi... S O N I S P H E R E F E S T İ V A L İ M E T A L L I C A K O N S E R İ Y L E S O N A E R D İ ‘Anarşist Akşam Eğlencesi’ne davetliyiz Kültür Servisi - Avrupa Kültür Başkentlerinde yaşayan öğrencilerin, 2008 yõlõndan bu yana kamusal alanlarda gerçekleştirdiği “yeniden keşfetme” konseptiyle yapõlan “Geçici Kentler” (Temporary Cities) projesinin İstanbul’daki çalõşma alanõ Haliç Tersanesi olarak belirlendi. Proje kapsamõnda 30 Haziran Çarşamba günü saat 19.00’da atölye çalõşmalarõnõn sergileneceği Haliç Tersanesi’nde Belçikalõ grup DAAU (Die Anarchistische Abendunterhaltung- Anarşist Akşam Eğlencesi) da ücretsiz bir konser verecek. Avrupa Parlamentosu’ndaki etkinliğin galasõna, bir yõlõ aşkõn süredir ‘yollarda’, Antep’te, Sofya’da, Konya’da, Viyana’da, Kütahya’da, Bükreş’te, kâh Suriye sõnõrõnda, kâh bir Ege kentinde üniversitede ya da Venedik’te bir kitapçõda okuyucularla buluşan yazarlar ‘ayaklarõnõn tozuyla’ gelmişti, onlara eşlik eden proje koordinatörleri, destekleyicileri ise daha çok bir ‘mola’da gibiydiler. Ödül ‘Leyla ile Mecnun Gurbette’nin Kültür Servisi - “DOCUMENTARIST - İstanbul Belgesel Günleri” önceki akşam düzenlenen törenle son buldu. Belgeselde yeni arayõşlarõ desteklemek üzere bu yõl ilk kez verilen Yeni Yetenek Ödülü’nü, yönetmen Zeynep Özkaya’nõn anne ile babasõnõn, Türkiye ile Avrupa arasõnda gidip gelen hikâyesini anlatan “Leyla ile Mecnun Gurbette” adlõ belgeseli kazandõ. Onno Kervers, Diana Deleanu, Yeşim Ustaoğlu, Tülin Özen ve Uğur Kutay’dan oluşan jüri ayrõca Cahit Çeçen’in “Kahpe Devran” filmine ise özel mansiyon verdi. Panel, atölye, sergi gibi pek çok yan etkinliğin gerçekleştiği ve bir hafta süren festivalde 120’den fazla film gösterildi. Metallica Fotoğraf: Fethi Karaduman ClaudiaHahn ‘Metalcilerin’ İnönü derbisi...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle