23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B kultur@cumhuriyet.com.tr ESEN ÇAMURDAN 17. Uluslararasõ İstanbul Tiyatro Festivali’nde yeni dil arayõ- şõ içinde olan çalõşmalardan biri de “Ruhr Üçlemesi”nin 2. bölümünü oluşturan “Cinecittà Aperta” idi. Alman- ya’nõn Ruhr bölgesinde iş alanlarõnõn yaygõn biçimde yok olmasõnõn neden olduğu soru ve sorunlara dikkati çekmeyi amaçlar oyun. Ya- põm olarak pek çekici olmasa da tiyatro sah- nesine yeni uzamlar kazandõrma girişimi ba- kõmõndan ilginç bir deneyimdi. Yönetmen, iç uzam ile dõş uzam arasõnda organik bir bağ kurmaya yeltenir; İç’i Dõş’a, Dõş’õ da İç’e ta- şõmaya kalkõşõr. Bunun için, hem sahnede gördüğümüz oyuncularõn rol aldõğõ ve çeşitli yerlerde videoya çekilmiş olan filmler gös- terilir, hem de oyun sõrasõnda tiyatro binasõ- nõn önünde geçen sahnelerin çekimleri kul- lanõlõr. Hep birlikte sahneden çõkan ekip Haldun Taner Sahnesi’nin bulunduğu caddede sür- dürür oyunu. Bu arada, her iki seyirci kesi- mi de olup biteni anlamaya çalõşmaktadõr: So- kaktaki, şaşkõn bakõşlarla önünde devinen ki- şileri izlerken salondaki ise, yansõtõlan video filmden sokağõ seyreder. Ancak tiyatro uza- mõnõ bu çoğullaştõrma edimi seyirciyi zaman içinde bir yolculuğa çõkarmaz; şimdiki za- manda kalõr sahne, yer değiştiren yalnõzca oyunculardõr, onlar bizi alõp başka yerlere gö- türürler. GERÇEK BİR OLAYDAN John Malkovich’in büyük bir ustalõkla ba- şõ çektiği “Şeytani Komedya: Bir Seri Katilin İtirafları” opera ile tiyatroyu bu- luşturmayõ dener. Barok orkestra, iki sopra- no ve bir oyuncu için yazõlmõş oyun gerçek bir olaydan yola çõkar ve seyirciye hüküm giymiş bir katil, tutkulu bir şair, yazar, ga- zeteci olan, çeşitli rehabilitasyon merkezle- rinde kaldõktan sonra on bir fahişeyi öldüren, tutuklanan ve intihar eden Jack Unterwe- ger’in hikâyesini anlatõr. Bir monologdan oluşur metin; yeni çõkan romanõnõn ilk okumasõnõ yapmak üzere sah- nede bulunan Jack’in itiraflarõna tanõk olur seyirci ve onlarõn ardõnda yatan toplumsal dü- zenin kandõrõcõ başarõsõna. Kahramanõn ha- yatõndan geçen kadõnlarõ canlandõran iki soprano kendilerini şan sololarõyla ifade eder. Müzik, kimi zaman oyuncuya eşlik eder, kimi zaman da seri katilin dile getiremedi- ği duygularõ iletir gibidir; art alanda yatanõn trajik boyutunu ortaya çõkarõr müzik. BİR BAŞYAPIT Festivalin son yabancõ gösterisi olan “Da- mıtılmış Kırmızı” kanõmca bir başyapõttõ. Çok yetenekli bir oyuncu ile bir yönetmen, Hollanda edebiyatõnda önemli yer tutan bir yazardan yapõlan başarõlõ bir uyarlama ve son derece yerinde bir sahne tasarõmõ... Oyunun bir ilginç yanõ da, Butoh dansõyla ortak ama ters yönde bir ilişkinin bulunmasõ: Ko- nu yine II. Dünya Savaşõ ve Japonya ile bağ- lantõlõdõr ancak burada Japonya ezilen/bom- balanan değil, ezen/işkence yapan konum- dadõr. “Damıtılmış Kırmızı” hem ölmüş bir annenin ardõndan yakõlan ağõttõr, hem de Ja- ponya tutsak kampõna dair çocukluk anõla- rõnõ kapsar. Monologdan oluşan yapõmda oyuncu, kendi kendiyle konuşurmuşçasõna ama se- yirciyle ilişkiyi hiç koparmadan, ona soluk bile aldõrtmadan canlandõrdõğõ huzursuz ka- rakteri tüm incelikleriyle aktardõ, katõlaşmanõn tüm aşamalarõnõ gösterdi, ne denli nasõrlaş- sa da insanõn ta içinde, ruhunun diplerinde ya- tan o küçük çocuğu, bastõrõlmaya çalõşõlan tüm duyarlõğõyla gözler önüne serdi. Etkile- yici sahne tasarõmõ ve ses-õşõk yerleştirme- leriyle de desteklendi monolog. Ve hiçbir öğe ötekinin önüne geçmedi, teknoloji göz bo- yamadõ; sahnedeki her şey oyuna hizmet edi- yordu. Bu yõlki festivalde bir tek yeni biçim ara- yõşlarõna tanõk olmadõm. İnsan olmanõn ta- nõmõnõn yeniden yapõldõğõnõ, insan acõsõnõn özüne başka açõdan bakõldõğõnõ da gözlem- ledim. Ezici bir karamsarlõk, güzellik, derin duyarlõlõk vardõ oyunlarda... Tiyatro evrenindeki yolculuğum beni zen- ginleştirdi, yeni ufuklar açtõ önüme; daha da önemlisi, her sahici yolculuğun yaptõğõ gibi, kendi kapõmõn önüne çõkmamõ sağladõ. BİTTİ 1 7 . U L U S L A R A R A S I İ S T A N B U L T İ Y A T R O F E S T İ V A L İ ’ N İ N A R D I N D A N ( 2 ) Kültür Servisi - Başlamasõ- na haftalar kala; festival ala- nõnda katõlõmcõlarõn tuvalet, ye- mek ve içecek sõrasõnõ bekle- yecek, konser sõrasõnda müzik- severleri sõrtõna alacak “Haya- ti”lerin olacağõnõ söyleyerek adõndan çokça söz ettiren 9. Efes One Love müzik festivali, pazar günü The Ting Tings konseriyle kapanõşõnõ yaptõ. Al- ternatif müzik hayranlarõnõn bu- luştuğu festivalin yoğun ilgi toplayan diğer isimleri arasõnda Fischerspooner, Groove Ar- mada ve Sophie Ellis Bextor da vardõ. Langõrt, dart, tõrman- ma duvarõ gibi çeşitli etkinlik- lerle katõlõmcõlarõn konser din- letileri dõşõnda iyi vakit geçir- melerini amaçlayan festivale, bu sene önceki senelere göre ol- dukça yoğun bir katõlõm oldu. “Hayati”ler ise festival yöneti- minin tartõşmalarõn ardõndan verdiği söze uygun olarak, gü- neş kremi, õslak mendil, serin- letici su spreyi ve çimlere otur- mak için küçük kilim temin et- mek gibi hayatõ kolaylaştõrõcõ konularda izleyicilerin yanõnda oldu. MüzikseverlerOneLove’dabuluştu Cinecittà Aperta Okan Demiriş, çoksesli çağdaş müziğin geleneksel müzikten ayrõ düşünülemeyeceğini savunmuştu İSTANBUL (AA) - İstanbul’da 3 gün önce yaşa- ma veda eden besteci ve opera şefi Dr. Okan De- miriş (68) son yolculuğuna uğurlandõ. Devlet sa- natçõsõ Demiriş için Kadõköy Süreyya Operasõ bi- nasõnda tören düzenlendi. Demiriş’in Türk bay- rağõna sarõlõ naaşõnõn sahneye konulmasõnõn ar- dõndan saygõ geçişinde bulunuldu. Kültür ve Turizm Bakanlõğõ Müsteşar Yardõmcõsõ Kemal Fahir Genç, törendeki konuşmasõnda, “Sanatçılar bıraktıkları eserlerle, sonsuza kadar yaşayacak insanlardır” dedi. Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Rengim Gök- men de “Demiriş, eserleriyle her zaman ya- şayacaktır” dedi. Gökmen, Demiriş’in “Yusuf ile Züleyha” ve “4. Murat” eserlerinin önü- müzdeki sezon yeniden sah- neleneceğini bildirdi. Töre- ne Demiriş’in eşi soprano Leyla Demiriş ve kõzõ Arzu Demiriş’in yanõ sõra sanat- çõlar ve sevenleri katõldõ. Demiriş, tören sonrasõ Teş- vikiye Camisi’nde kõlõnan öğle cenaze namazõnõn ar- dõndan Zincirlikuyu Mezar- lõğõ’nda toprağa verildi. Okan Demiriş uğurlandõ EVİN İLYASOĞLU B esteci, orkestra şefi ve kemancõ Okan De- miriş’i (d. 1942) geçen hafta 18 Hazi- ran’da yitirdik. 1989’da yazdõğõm “25 Türk Bestecisi” (Pan Yayõncõlõk) kitabõmda yer alan en genç besteciydi o zamanlar! Ekrem Zeki Ün’le keman ça- lõşmõş, 1963’te İstanbul Belediye Konservatuva- rõ’nõ bitirip Ankara Konservatuvarõ’ndan yüksek derece almõştõ. Daha sonra İstanbul orkestralarõnda kemancõ olarak görev yapmõş, Türk Müziği Kon- servatuvarõ’nda ve Atatürk Eğitim Enstitüsü’nde armoni, teori ve keman dersi vermişti. 1969’dan 1986’ya dek İDOB Orkestrasõ’nõn kon- sertmaysteri ve 1979-92 yõllarõ arasõnda aynõ kuru- ma, dört ayrõ dönemde Müdür ve Genel Sanat Yö- netmeni olarak atanmõştõ. İlk atamadan sonrakileri hu- kuk yoluyla elde etmişti. Opera sanatçõsõ soprano Ley- la Demiriş ile evliydi, konser aryalarõnõ ve operala- rõnõn baş kadõn rollerini eşinin ses rengine göre bes- telemişti. Kendisine 1987’de Boğaziçi Üniversitesi tarafõndan fahri doktora, 1991’de de “Devlet Sa- natçısı” unvanõ verildi. Okan Demiriş’in yapõtlarõ modal olup özgün folk- lorik renkler yansõtõr. Operalarõnda, librettonun akõ- şõna göre, halk müziğini, divan müziğini, gizemsel İslam ilahilerini ve mehter müziğinden alõntõlarõ da kullanmõştõr. Demiriş, çoksesli çağdaş Türk müziğinin geleneksel Türk müziğinden ayrõ düşünülemeyece- ğini savunmuştur. Onun geleneksele bağlõlõğõnõ mo- dern sanat için düşünceleriyle anlatabiliriz: “Yaşamla müzik bir uyum oluşturmalıdır. Ça- ğımızın müziğinde melodi ve armoni, sanki ya- ratıcının özgürlüğünü engelliyormuş gibi, birçok besteci bu öğelerden kaçmak için büyük çabalar harcıyor. Bazıları cazibeden kurtulmak için ya- pıyor. Bazıları da gereksiz yenilikler arayıp, ye- ni bir düzenin öncüsü olmayı arzuladığı için. Bü- tün bu arayışlar izleyiciyi geleneksel tavrından de- ğişiklikler yapmaya zorluyor. İki taraf için de bir zorlama. Sonuçta, izleyiciye kapalı olan modern sanat, yaratıcılarını, yaklaşım yolları arayışı için- de kaybolmaya mahkûm ediyor. Çağımızda tek- noloji ne kadar akıl almaz boyutlara ulaşırsa ulaş- sın, armoni, insan ruhunun uygarlığa armağanı olarak kalacak. Modern sanat için geleneksel ta- biatçılığın şekil bozukluğudur diyebiliriz.” (Mil- liyet Sanat, 15/12/1983) İlk yapõtlarõ askerlik yaptõğõ Sarõkamõş yöresinin et- kisindeki orkestra süitleridir: “Pasinler”, “Doğu Süiti”, “Posof-Digor Süiti” gibi. Operalarõndaki lib- rettolar Nezihe Araz ve Turhan Oflazoğlu gibi ya- zarlara aittir. “IV. Murat” (1977-79) en çok sahne- lenen yapõtõ olmuştur. “Karyağdı Hatun” (1988) onu izlemiş, “Yusuf ile Züleyha” 1988’de ortaya çõk- mõştõr. Bestecinin “Rüyalar” (1992) adlõ bir bale ya- põtõ ve bir piyano konçertosu (1971) da vardõr. “Hürrem Sultan”a sahne müziği bestelemiştir (1982). Son yõllarda tamamladõğõ iki operasõ “Büyük Hakan Alparslan” (1992) ve “Deniz Kurdu” (1997), umarõm önümüzdeki mevsimde opera mü- dürlüklerinin gündemine gelir ve sahnelenme şansõ bulur. (evini@boun.edu.tr) ‘Armoni,insanruhununarmağanı’ 22 HAZİRAN 2010 SALI CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 17 MADRİD (AA) - İtalyan Ulu- sal Sinema Yazarlarõ Sendika- sõ’nõn (SNGCI) verdiği “Gü- müş Film Şeritleri” ödüllerin- de, yönetmen Ferzan Özpe- tek’in filmi “Serseri Mayın- lar”, “En iyi komedi filmi” dahil dört dalda ödül aldõ. İtal- yan sinema dünyasõnõn bu en eski ve en itibarlõ ödüllerinin bu yõlki dağõtõmõnda Özpe- tek’in filmi “En iyi komedi fil- mi”, “En iyi yardımcı erkek oyuncu” (Ennio Fantastichini), “En iyi yardımcı kadın oyun- cu” (Elena Sofia Ricci ve Lu- netta Savino) ve “En iyi fotoğ- raf” (Maurizio Calvesi) dalla- rõnda ödüle değer görüldü. 64. “Gümüş Film Şeritleri” ödül- lerinde, “En iyi yönetmen”, “La prima cosa bella” filmiy- le Paolo Virzi’ye, “En iyi er- kek oyuncu” “La nostra vita” adlõ filmdeki rolüyle Elio Ger- mano ve “İl figlio piu picco- lo” filmindeki rolüyle Christi- an de Sica’ya, “En iyi kadın oyuncu” da “La prima cosa bella” adlõ filmdeki rolleriyle Stefania Sandrelli ve Micaela Ramazzotti’ye verildi. Özpeteködüledoymuyor SophieEllisBextor İSTANBUL CUMOK’TAN BAŞSAĞLIĞI İLHAN SELÇUK ÖLÜMSÜZDÜR PENCERE’Sİ CUMHURİYET’İ AYDINLATIYOR Hacı Bektaş ulaşımı için lütfen yerinizi ayırtın. 0532 344 52 22 – 0533 235 03 14 – 0532 275 21 42 www.cumok.org Amasya Bildirgesi’nin 91. Yılı ? “Türk Ulusu”nu tarihten silmeye kalkõşanlara karşõ yapõlacak “Milli Mücadele”yi Atatürk, 22 Haziran 1919’da kabul edilen “Amasya Bildirgesi” ile ilan edip başlatmõştõ. ? 91 yıl önce; “Ülkenin bütünlüğü tehlikede” diyordu Bildirge 91 yıl sonra; bugün 22 Haziran 2010’da, ülkenin “bütünlüğü” yine söz konusudur; Türkiye’nin parçalanmasõ ne yazõk ki, “iç”te ve “dış”ta açõkça gündeme getirilmektedir! ? 91 yıl önce; “İstanbul’daki hükümetin, üzerine aldığı sorumluluğun gereklerini yerine getirmediği” Bildirge’de açõkça vurgulanõr. 91 yıl sonra; bugün de, Ankara’daki “AKP” hükümeti, üzerine aldõğõ sorumluluğu hiçe sayarak, ülkeyi geri dönülemez bir “KAOS”a sürüklemeyi dirençle sürdürmektedir. ? 91 yıl önce; “İstanbul’daki hükümetin dış güçlerin elinde, güdümünde olduğunu” vurgulayan Bildirge: “Bu durum ulusumuzu yok olmuş gibi gösteriyordu!” diyerek tarihsel saptamasõnõ yapar. 91 yıl sonra; bugün laik Türkiye Cumhuriyeti devleti, “Ilõmlõ İslam Devleti”ne dönüştürülmüş; ülke adeta Washington ve Brüksel’den yönetilir duruma getirilmiştir. ? 91 yıl önce; ülkeyi “yok olma” durumundan “ulusun kesin kararı ve direnişinin kurtaracağı” bildirilmiş ve bu yerine getirilmişse 91 yıl sonra; bugün de “öyle” olacaktõr... KADIN ARAŞTIRMALARI DERNEĞİ (KAD) ? ? ? ?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle