19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] HARBİ SEMİH POROY OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc yahoo.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ [email protected] 22 HAZİRAN 2010 SALI CUMHURİYET SAYFA 15 Recep’e göre PKK taşeronmuş. BOP’un taşeronu olmasın! Bedel Haberleşme Zekai Buluç: Muhaberat olmadan, muhabere olmaz. Muhaberatını ABD'ye ve peşmergeye bırakanın da burnu pislikten kurtulmaz!” Sifon Soner Önal: “Yahudi lobisi, Amerika’ya giden AKP heyeti ile görüşmemiş. Demek ki yakında, sifonu çekecekler!” YağmurDeniz İşitme merkezindeki türbanlı İŞİTME kaybı olan bir okur, Cumhuriyet gazetesinde gördüğü “Si-Ser İşitme Merkezleri” ilanı üzerine randevu alıp Kadıköy Altıyol’daki “Si-Ser” şubesine gidiyor. İşitme testine giriyor ve test sonrası sonuçların değerlendirilmesini beklerken karşısına türbanlı bir kadın (kız da olabilir) çıkıyor: Türbanlı, “Buyurun oturun” deyince okur beklenmedik bir tepki gösteriyor: “Size muayene olmayı reddediyorum!” Türbanlı şaşkın bir şekilde soruyor: “Neden?” Okur: “Başınızdaki sembol yüzünden!” Şaşkınlığı üzerinden atan türbanlı: “O halde ben de sizi muayene etmek istemiyorum.” Okur, yanındaki arkadaşıyla “Si- Ser”den ayrılırken bu kez arkadaşı soruyor: “Ne yaptın yahu!” Okur: “Benim cebimden çıkan paranın bir kısmıyla İslamcı sadaka kuruluşlarına bağış yapılmasına veya dinci gazetelere abone olunmasına izin vermedim.” Arkadaşı: “O bakımdan sormadım, kulaklarındaki işitme kaybı ne olacak?” Okur: “Karşı kaldırımdaki binanın alt katına bak, camda ne yazıyor?” Arkadaşı: “İşitme merkezi, ücretsiz test yapılır.” Okur: “Gidip soralım, içeride türbanlı var mı!” Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” DÜN, 21 Haziran’dı. 21 Haziran, gündüzün yani aydınlığın en uzun, gecenin yani karanlığın en kısa olduğu gündür. İşte böyle bir günde, en aydınlık günde Aydınlanma Bilgesi İlhan Selçuk’u yitirdik. Türkiye’nin aydınlık insanlarının başı sağ olsun. Karanlıktan beslenenler ve İlhan Selçuk’un ölmesi için ellerinden geleni yapanlar da uygun yerlerine kına yaksın, zil takıp oynasın! İlhan Selçuk’un ölmesi için çalışanlar, ne demek? Onların adını yazıp böyle bir günde sevgili başyazarımızın biricik gazetesinin sayfasını kirletmek istemiyorum. Onları herkes biliyor. Kimisinin adını bilmesek de onları tanıyoruz. Onlar, 83 yaşında kalp hastası İlhan Selçuk’a terör örgütü yöneticisi palavrasını yakıştıranlardır. Onlar, İlhan Selçuk’un telefon konuşmalarını dinletenlerdir. Onlar, İlhan Selçuk’un evini bir teröristin evini basar gibi sabaha karşı kuşatıp basanlardır. Onlar, İlhan Selçuk’u gözaltına aldıranlardır. Onlar, İlhan Selçuk’u bir teröristi sorgular gibi karanlık odalarda sorgulayanlardır. Onlar, İlhan Selçuk hakkında silahlı terör örgütü yöneticisi suçlamasıyla iddianame hazırlayanlardır. Onlar, İlhan Selçuk’u sanık yapanlardır. Onlar, İlhan Selçuk’u terörist ilan etmek için televizyonlarda görüş bildiren, gazete köşelerinde yorum yapanlardır. Onlar, demokrasiden zerre kadar nasibini almamış saltanat heveslisi siyasilerdir. Ve onlar 12 Mart döneminde İlhan Selçuk’a işkence yapan faşistlerin ardıllarıdır! Bu kez işkence yapmadılar... Ama beterini yaptılar... Hasta kalbini öyle yordular ki 84 yaşında ameliyat masasına neşterin altına yatmasına neden oldular. Doktorlar, açtıkları göğüs kafesini acil müdahale gerekirse diye bir süre kapatmadı, kapatamadı. İlhan Selçuk, ona da göğüs gerdi. Ama bir yere kadar! Ve İlhan Selçuk dün 85 yaşındaydı ve en uzun günde... Onlar, İlhan Selçuk’un öldüğünü sanıyorlar ama yanılıyorlar. Aydınlanma Bilgesi İlhan Selçuk, Aydınlanma Devrimcisi Atatürk’ün Cumhuriyeti var oldukça yaşamaya devam edecek. Onlar mı? Bir süre sonra onların en meşhuru bile tarihin çöplüğüne gömülecek! En Uzun Gün MAVİ SÜRGÜN SERDAR KIZIK Öldürüyorlar... UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] Sevgili İlhan Abimizi kaybettiğimizi öğreneli on dakika oldu. Tam 14 yıl önce aynı “En uzun gün”de vefat eden rahmetli babam Dr. Suphi Baykam’ı anmak için Nakkaştepe’ye gitmek üzereyken aldım haberi... Türk Aydınlanmasının yüce devrimci çınarını kaybettik. Atatürkçülüğün, Türk-sol düşünce hayatının yıllardır merkez odağı olan bu ödünsüz büyük insan, arkasında ölümsüz izler bırakarak aramızdan ayrıldı. Sevgili İlhan Abi, daha yıllarca o meşaleyi elinde taşıyıp, ülkesine fiili öncülük yapmayı da sürdürürdü. Ama onu utanıp sıkılmadan “Ergenekon” davasına, en uydurma şekilde yamamaya çalışan zavallılar, onun halkıyla bütünleşerek kapladığı koca alana katlanamadılar. Onun 83 yaşında zaten doğal olarak narin bir konumda olan sağlığını, evine sabahın köründe yaptıkları baskınla altüst ettiler. Onun tansiyonunu da, uykusunu da, “katlanma” kapasitesini de, yaşam ritmini de olmadık şekilde bozdular... O gözaltı operasyonundan sonra, İlhan Abi’nin sağlığı bir türlü eski haline dönemedi. Bir ömür düşünün ki, ilk yıllarından itibaren, rotasını çizmiş, tüm yolunu buna göre oluşturmuş... En kararlı şekilde Kemalizme, sosyalist ilkelere, demokrasiye güç katacak çabalarını gece-gündüz birbirine eklemiş... Bu uğurda hapse girmeyi, tehdit altında yaşamayı, ölmeyi hep göze almış bir demokrasi ve Aydınlanma kahramanıydı İlhan Abi. Onun için, Atatürk’ün açtığı yoldan ilerleyecek, dik durarak, her karanlık totaliter ve faşist beyne haddini bildirerek “İlhan Selçukça Yaşamak” , oksijen alıp verişinin vazgeçilmez ikiziydi. Bu ülkenin çelişkilerinden türemiş olan her türlü cerahatli yobaz, faşist veya bölücü, İlhan Selçuk’a kafalarına göre en büyük kötülükleri yapabilirdi. Onu Ziverbey zindanlarına atmak, ona işkence yapmak, onu korkutmaya çalışmak veya Muammer Aksoy’a, Uğur Mumcu’ya, Ahmet Taner Kışlalı’ya yaptıkları gibi onu öldürmek, bu zavallıların yapabilecekleri en ağır eylemlerdi. Ama hiçbir zaman başaramayacakları şey, İlhan Abi’yi sindirmek veya yolundan döndürmekti. İlhan Selçuk ismi, bu Cumhuriyetin aydınlanma ateşini temsil ettiği kadar, Cumhuriyetimizin sözcüsü ve bekçisi olan Cumhuriyet gazetesinin Yunus ve Nadir Nadi’den sonra gelen simge ismiydi. İlhan Abi’nin ömrü böylece bu iki “Cumhuriyet”le özdeşleşerek geçti. Cumhuriyetin kendisi de, adını taşıyan onun kadar eski gazetesi de, İlhan Abi’nin sorumluluğunu hiçbir an bırakmadığı, göğüs kafesi ve beynini her an kaplayan değişmez sevgilileriydi. Bu ülkenin satılmış kalemleri, utanmadan kendi varlığını demokrasi ve Atatürkçülüğe feda etmiş bu yeri doldurulamaz insanı, ellerinden gelen her yöntemle, iftiralarla, sataşmalarla, lekelemeye gayret ettiler. Onun adını ilkel yorumlarla “faşizm ve darbecilik”le anmaya çalışan zavallılar oldu. Türkiye’nin 20. yüzyılını anlama kapasitesinden yoksun, beynini ve cebini şeytana satmış, demokrasi kelimesini “rüzgâra göre eğilme ve değişme” olarak yorumlayan bu insancıkların, İlhan Selçuk gibi bir abideyi anlayabilmeleri ne yazık ki bu ömürlerinde mümkün değil. Bir dahakinde bir ağaç veya bir çiçek olarak gelirlerse, belki sıfırdan başlayarak evrene bakıp kendilerini yeniden farklı bir konuma oturtabilirler. İlhan Abi’yle her görüşmemizde, üzerinde o kendine has sade ve şık giyimiyle, en sakin ve sevecen ses tonuyla, tane tane konuşur, en seçilmiş kelimelerle, her cümlesinde derin bir tarihçenin sentezini yaparak, yaşayan bir canlı kitap olduğunu size hissettirirdi. Onunla geçirdiğiniz her anda, bu eşsiz ulvi duruşu ve yaşanmış bilgi katmanlarının yoğunluğunu, iliklerinizde hissederdiniz. Birkaç kere, yakın siyasi tarihimiz üzerine kendisiyle derin sohbetler yaptık. Bunlar çıkardığım çeşitli sergi gazeteleri ve kitaplarda yer alarak, tarihe kaldılar. İlhan Abi’nin o uzun görüşmelerimizde gerek Kuvayı Milliye, gerek 27 Mayıs, gerek 68 Kuşağı, gerek günümüzde şeriatçılık ve bölücülüğün Cumhuriyetimize yönelttikleri saldırıları konusunda yaptıkları değerlendirmelere baktığımızda, nasıl hep haklı çıktığını, berrak gözlerle nasıl bu ülkenin iç hastalıklarını teşhis etmeyi başardığını görüyoruz. İlhan Abi’ye bir gönül borcumuz var, bunu hep beraber başaracağız: Onun uğruna ömür adadığı düşünceleri iktidara taşımak... Bunu gerçekleştirmeye artık her zamankinden daha fazla mecburuz! YAKAMOZ BEDRİ BAYKAM Aydınlanmanın Devrimci Öncüsünü Kaybettik [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ “Loğusa- otu” da deni- len ve kökleri halk hekimli- ğinde kullanõ- lan bir bitki. 2/ Marmara Bölgesi’nde bir göl... Kalõn bükülmüş si- cim. 3/ Uyluk kemiğinin bi- limsel adõ... Kayak. 4/ Bir renk... Pe- ru’nun başkenti. 5/ Çoğunlukla kahve- rengi demir karbonat bileşimli demir cev- heri. 6/ Lezzet... Un, et ve bamya ile ya- põlan bir yemek. 7/ Uyuşuk, miskin... Yüz metre kare tu- tarõnda, alan ölçüsü birimi. 8/ Eskrimde kullanõ- lan üç silahtan biri... Argoda marka düşkünü züp- pe kimselere verilen ad. 9/ Bir topluluk içinde bir kimsenin durumu ya da kazandõğõ saygõnlõk. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Akdeniz Bölgesi’nde yetişen ve halk hekimli- ğinde kullanõlan bir tür kokulu çalõ. 2/ Elemeye yarayan araç... Kuran’õn her tümcesi. 3/ Müslü- man ülkelerde oturan Yunan asõllõ kimse... Bu- dizm’in en önemli yapõsõ olan, kutsal emanetle- rin saklandõğõ Hint kökenli anõt. 4/ İstenç yitimi... Kesintilerden sonra kalan miktar. 5/ Akla gelen, içe doğan düşünce. 6/ Bir gõda maddesi... “ --- san- mak için kendimi / Ne kâğõt isterim ne kalem” (Or- han Veli). 7/ Hintli kadõnlarõn ulusal giysisi... Kü- çük mağara. 8/ İstem dõşõ yapõlan hareket... Mih- rak. 9/ Pizza ve İtalyan yemekleri veren lokanta. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 S E R H A D D İ U M İ A K O D A R A S T I K R N N K İ N E T İ K A D M Ş A S E M E R E K B İ T E Ğ E A R A L İ Z A B E E S E N E Z E G R İ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Sadi Yak: “Kürt açılımının bedeli, Recep’in kelle yakıştırması yaptığı çocuklarımızın Türk bayrağına sarılı tabutları ile ödeniyor!” Kâmil Masaracı yıllık izninin bir bölünü kullanacağından çizgilerine bir süre ara vermiştir. [email protected] www.bedribaykam.com İnsanlar öldürülüyor. Denizler öldürülüyor. Balıklar, diğer deniz canlıları, kuşlar, kısacası doğal hayat öldürülüyor. Kalanların içi acıyor, gözleri yaşlı, eksik. Tükeniyoruz... Niçin? Enerji ve doğal kaynaklara sahip olmak için. Küresel sömürüyü daha da büyütmek, kârlarına kâr katmak uğruna. Ne yaman çelişkidir; basıp dağıttıkları paraları toplamak adına. Dünya düzeni kanla şekillendiriliyor... Ölüm tohumları ekiliyor yeryüzüne. Meksika Körfezi’ndeki kara sızıntı devasa boyutlara ulaşıyor. Baş edemiyorlar kara sızıntıyla, beş yıl daha süreceğini söyleyenler var. Çokuluslu şirketlerin teknolojisi durumu kurtarmaya yetmiyor. Öyleyse okyanusun 1500 metre altında neden petrol çıkarıyorlar? Hafta sonu ortaya çıktı, ABD Kongresi’ndeki rapora göre sızıntıdan sorumlu BP, yalan söylüyor. Günde 5 bin değil, 100 bin varil petrol, denizi, canlılarını yok ediyor. Guardian’da yer alan bu habere göre BP Kongre’ye “yanlış ifade” vermiş. Oysa “yanlış” değil, düpedüz “yalan...” Medya insanlığın bilinçaltını “zararın karşılanabileceği” yönünde oluşturuyor. Şirket, “kirlilikten doğan zararı karşılamak” için 20 milyar dolar ayırmış, ne yazar! Doğa kaç yılda kendini toparlayacak acaba? Ölen canlıları kim geri getirecek? Irak yeryüzünün petrol zenginiydi. “Demokrasi getireceğim” diyen işgalciler, 1.5 milyon insanın canına kıydı. Doğa zehirlendi, talan edildi. Küresel sermayenin çıkarları uğruna ortaya çıktı bu fatura. Kırgızistan’ı karıştıranlar onlar.. Afganistan’da da kanlı işgalleri sürüyor. Kendi yarattıkları, destekledikleri, büyüttükleri dinci güçlere, tarikatlara karşı sözde savaş. Oysa gerçekler farklı, Afganistan bölgede köşe taşı. Geçen hafta Pentagon’un bir iç yazışmasında Afganistan’da yaklaşık 1 trilyon dolar değerinde maden bulunduğu ortaya çıktı. Bunun ardından Afganistan Madenler Bakanı Vahidullah Şahrani, ülkede henüz açığa çıkarılmamış yeraltı kaynaklarının değerinin üç trilyon doları bulduğunu söyledi. New York Times’ta yayımlanan haberde, ABD’li yetkililerin, bulunan rezervlerin Afganistan’ı dünyanın en kârlı madencilik merkezi haline getirebileceği hatta savaşın yönünü tamamen değiştirebileceğini söyledikleri belirtildi... Emperyalizm, Türkiye’yi kıskaçta tutuyor. Gencecik askerlerimiz küresel güçlerin çıkarları uğruna, 22 ülkenin sınırlarını değiştirecek BOP uğruna şehit oluyor. Bu satırları yazarken kalbimi sızlatan çok acı bir haber geldi. Tarifsiz kederler içindeyim. Sömürüye karşı çıkan, Aydınlanmacı, büyük devrimci, Cumhuriyetçi, Atatürkçü İlhan Selçuk Ağabeyimiz aramızda yok artık. Yaşamı mücadeleyle geçen, Ergenekon soruşturmasıyla birlikte sağlığı bozulan sevgili ağabeyimiz yok. Küresel sömürü düzeni canımızı aldı. Artık yazacak söz de yok...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle