23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B Kültür Servisi - Türkiye ve dünyadan emek- çilerin yaşamlarõnõ ve mücadele deneyim- lerini izleyicilerle buluşturmayõ ve Türki- ye’deki işçi filmi üretimini özendirmeyi amaçlayan “İşçi Filmleri Festivali”, önce- ki akşam yapõlan açõlõş töreniyle başladõ. Bu yõl beşinci kez düzenlenen festivalin, Tak- sim tramvay durağõnda RitmArt’õn müziği eşliğinde başlayan “Geleneksel Festival Yü- rüyüşü”ne, “Emek Sineması’nı Yıktır- mayalım Platformu”, TEKEL işçileri ve aralarõnda Saadet Işıl Aksoy, Serdar Or- çin, Gülsen Tuncer’in de olduğu birçok sa- natçõ katõldõ. Emek Sinemasõ’na 3 Nisan’da asõlan ve kimliği belirsiz kişiler tarafõndan sökülen “YIKTIRMIYORUZ” pankartõnõ ve “Emek Sineması Hâlâ Burada. Yıkmak İstiyorlar, Yıktırmıyoruz” plaketinin ye- niden asõlmasõnõn ardõndan, festivalin açõlõş töreni Beyoğlu Yeni Rüya Sinemasõ’nda ger- çekleştirildi. Oyuncu Levent Üzümcü’nün sunuculuğunu üst- lendiği tören, Uluslararasõ İşçi Filmleri Fes- tivali Koordinatörü ve Dev Sağlõk-İş Genel Sekreteri Tufan Sertlek ve DİSK Dev-Sağ- lõk-İş Genel Başkanõ Arzu Çerkezoğlu’nun konuşmalarõyla başladõ. Emek Sinemasõ ça- lõşanlarõnõn ardõndan, festivale destek vermek adõna törene katõlan Türkan Şoray da kõsa bir konuşma yaptõ. Bir sinema emekçisi ola- rak festivali tüm kalbiyle desteklediğini ve açõlõşõnda yer almaktan çok mutlu olduğu- nu söyleyen Şoray, Emek Sinemasõ’nõn ka- patõlmasõna karşõ olduğunu da sözlerine ek- ledi. Senelerini sinemaya vermiş bir set emekçisi teşekkür plaketini Sine-Sen Genel Başkanõ Zafer Ayden, Türkan Şoray’õn elinden aldõ. Şair Nihat Behram’õn şiirleriyle, İlkay Akka- ya’nõn şarkõlarõyla katõldõğõ gecede, TE- KEL işçileri ve festivalin katõlõmcõlarõna da birer plaket verildi. Açõlõş töreni, “Gördü- ğünüz kendi yüzünüzdür” adlõ TEKEL di- renişi belgeselinin gösterimi ile sona erdi. ELİF BEREKETLİ Ç ağõmõzõn kuşkusuz en çok merak uyandõran sanatçõlarõndan Fernando Botero’nun 64 yapõttan oluşan kap- samlõ bir sergisi bugün Pera Müzesi’nde açõ- lõyor. 18 Temmuz’a dek sürecek serginin, “sirk”, “boğa güreşi”, “Latin Amerika halkı”, “Latin Amerika yaşamı”, “ölüdoğa” ve “sanat tarihinin ustalarından uyarla- malar” adlõ altõ bölümü var. Hazõrlõk ça- lõşmalarõ yaklaşõk iki yõl süren sergi, usta sa- natçõnõn 2009 yõlõnda Kore’de açõlan ve 220 bin sanatsever tarafõndan ziyaret edilen son sergisinden bir seçkiyle Pera Müzesi’nin üç katõna yayõlõyor. Uluslararasõ sanat çevrelerinde 60’lõ yõl- larõn başõnda tanõnmaya başlayan Fernando Botero’nun sanatõnõn en ayõrt edici özellik- lerinden biri kişilerinin taşkõn bedenleri, ka- dõnlarõn iri gövdeleriyle yarattõğõ dünya. An- cak, Botero “şişman insan ressamı”na in- dirgenmeyecek kadar da zengin bir sanatçõ: Abartõ ve fantastik olana eğilimli Latin Ame- rika kültürü kökeni ile Avrupa kültürünü bir- leştirerek resimlerine karakteristik bir özellik katan 1932 Kolombiya doğumlu sanatçõ, sa- nat tarihinin ustalarõna “parodi”ler, ölüdoğa tablolarõ, zengin renk kullanõmõ ve özellikle son dönemlerde Ebu Garib Hapishanesi’ndeki iş- kence sahneleri ve Kolombiya’daki askeri dar- be gibi siyasi olaylarõ resmettiği tablolarõyla ça- ğõn en merak uyandõran isimlerinden biri. İlk İstanbul ziyaretinde eşi Yunanlõ sanatçõ Sophia Vari ile birlikte yurtdõşõndan, galeri- ci, eleştirmen ve koleksiyonerlerden oluşan 100 kişiyi aşkõn bir grubun eşlik ettiği Botero, İs- tanbul’da kalacağõ dört günü Sultanahmet gezisi, Boğaz turu gibi turistik aktivitelere ayõr- mõş. “Çok iyi hazırlanmış” dediği sergisinin basõn toplantõsõ sonrasõ sanatçõyla yaptõğõmõz söyleşiden satõr başlarõ: - Sanat dünyasõ hacim gerçekliğini uzun yõl- lar boyunca göz ardõ etti; bir ara tekrar söz- konusu olmaya başlasa da, 21. yüzyõlda artõk hiç yok. Genç sanatçõlar, sanat tarihinden dersler çõkarmõyor, her biri kendine ait yön- temler geliştiriyor. Ben gençlik yõllarõmda Flo- ransa ekolünden çok etkilenmiştim. Bu ekol- deki perspektif derinliğiyle her baş başa kal- dõğõmda “hacim” ile ilgili bir derdim olduğunu daha net görmeye başladõm. 1944’ten bu ya- na bu meseleyi ele almama rağmen, hâlâ şevkimi kaybetmedim. 15. yüzyõl resmini ta- nõdõğõm için kendimi şanslõ sayõyorum. O figürler insanlara abartõlõ gelebilir ama as- lõnda onlarda “irilik” değil “orantısızlık” var. Hacim vurgusu onlara canlõlõk, gerçeklik katõyor. Ayrõca sonuç olarak da, bu unsurlarõn sanatseverin dikkatini çekmesi, onu daha sõra dõşõ ve dikkatli bir gözleme yöneltiyor. Ben- ce her sanatçõnõn, her sanat eserinin bir derdi olmalõ, kendi adõna konuşmalõ. Bazen, dünyanõn en güzel müzelerinde şahane resimler görü- yorsunuz, sizi içine çekiyor, mükemmel bir gör- selliği var ama size hiçbir şey diyemiyor. - Hiç siyasi mevzulara değinmeden çok önemli şeyler söyleyen, son de- rece önemli sanatçõlar var. Bu yüzden “Sanatçı mutlaka siyasi konulara değinmeli” diye- mem. Ressam ressamdõr, gazeteci değil. So- nuçta, ortaya çõkan sanattõr, bildiri değil. Uzaktan resmine bakõldõğõnda, “Aaa, bu bil- mem kimin tablosu olmalı” dedirtmeli. Önemli olan konunun ne olduğu değil, sanat- çõnõn ona ne kattõğõ, onu nasõl verdiği. - Bir üçüncü dünya ülkesinde doğdum, müzelerle ve sanat koleksiyonlarõyla çev- rili bir ortamda değil. Bu yüzden sanata yepyeni, taze bir bakõş açõsõ geliştirdim. Ge- lişimini daha iyi gördüm, eksik kalan yer- lerini, fazlalarõnõ... İlk kez gerçek bir tab- loyu 17 yaşõmda, bir müzenin girişinde gördüm. Daha evveli hep kötü resim ki- taplarõ ve zevksiz izlenimci resimlerden ibaretti. Böyle bir ortamda insanlara “Ressam olacağım” dediğimde bunu delilik olarak görürlerdi, “aç kalacaksın” derlerdi. Zaten matador olmanõn eşiğin- den dönmüştüm, yani bugün bu işlerle uğ- raşmak yerine, boğalarla uğraşõyor ola- bilirdim. - Türkiye’nin çok zengin bir geçmişi, gele- neği ve tarihi var. Bir genç Türk sanatçõsõ New York’tan bir akõm takip etmeye çalõşõrsa ya- zõk olur. Bu birikimden yararlanõlmasõ lazõm. Türkiye çok kendine özgü bir ülke. Çin örne- ğine bakalõm; onlarõn sanatõ da çağdaş dünyaya ayak uydurmuş, hatta çağdaş dünya onlarõn sa- natõnõn peşinde. Ama onlar kökenlerinden as- la kopmadõlar; bu da sanatõ her zaman egzo- tik yapan bir durum. Aynõ arayõş Hindistan ve Türkiye gibi ülkeler için de geçerli olmalõ. Çeşitli nedenlerden dolayõ, 60 yõldõr ana- vatanõm olan Kolombiya’da yaşayamõyorum ne yazõk ki. Orada huzurlu bir şekilde ya- şamak benim için ancak bir rüya, ama yine de kendimi “Yaşayan en Kolombiyalı sa- natçı” olarak tanõmlõyorum. Tablolarõmda Kolombiya ve Latin Ame- rika’nõn bu kadar görünür olmasõnõn sebe- bi, elbette oraya duyduğum özlem. Ama eğer hep orada yaşasaydõm bazõ bağlantõlarõm ola- mazdõ. Ya da Luvre’a, Metropolitan’a gidip yeni, yaratõcõ ve güzel işleri gördüğümde al- dõğõm ilhamõ hiç alamamõş olurdum. Ve eğer hep Kolombiya’da yaşamõş olsaydõm da, yi- ne de orayõ resmederdim. Bu yalnõzca bir özlem meselesi değil çünkü. 1955-1960 arasõnda kõsa süre Ko- lombiya’da yaşadõm, yine Kolombiya’yõ res- mettim. Ya da, New York’ta ve Paris’te ya- şadõğõm sürelerde hiçbir zaman Amerikan veya Fransõz resmine özenmedim. Sinema emekçilerive işçilerkolkola “Türkiye’nin çok zengin bir geçmişi, geleneği ve tarihi var. Bu birikimden yararlanõlmalõ. Sanatçõ, kökenlerinden asla kopmamalõ.” Fotoğraflar: VEDAT ARIK ODTÜ Mezunları Derneği’nden dev konser Kültür Servisi - ODTÜ Mezunlarõ Derneği 6 Mayõs’ta saat 19.00’da derneğin Vişnelik Tesisi’nde “Darağacõnda Üç Fidan” başlõğõ altõnda kapsamlõ bir konser düzenliyor. Devrimci 78’liler Federasyonu, 68’liler Dayanõşma Derneği ve Çankaya Belediyesi’nin katkõlarõyla düzenlenen konsere Yavuz Bingöl, Grup Kibele ve Mehmet Özer katõlacak. Konser biletleri ise 5 TL. ‘Sinema ve Yeni’ konferansları Kültür Servisi - Kadir Has Üniversitesi İletişim Fakültesi 6-8 Mayõs tarihleri arasõnda “Türk Film Araştõrmalarõnda Yeni Yönelimler XI: Sinema ve Yeni” başlõklõ uluslararasõ bir konferansa ev sahipliği yapacak. Etkinlikte aralarõnda Fatih Özgüven, Yeşim Ustaoğlu ve Müjde Ar’õn da olduğu sanatçõlarõn da katõlacağõ panel ve oturumlar, Ahmet Uluçay ve Halit Refiğ anõsõna düzenlenen bölümler de olacak. ‘Sanatçının bir derdi olmalı’ - Bu tablolar bugün burada sergilenemi- yor maalesef, çünkü tüm seriyi ABD’de Berkeley Üniversitesi’ne armağan et- tim. ABD’de izleyiciyle buluşmasõ be- nim için çok daha önemli; ayrõca baş- kalarõnõn acõlarõndan para kazanama- yacağõma göre, bunlarõ en anlamlõ ye- re bağõşlamam gerekiyordu. - Eskiden sanatõn kimileri için de olsa yõp- ratõcõ bir kurum olmamasõ gerektiğini, çünkü hiçbir şeyi değiştirme yeteneği olmadõğõnõ düşünürdüm. Ama zaman- la bazõ olaylara olan hõncõm beni sanatõn “bir şeyler söylemek zorunda oldu- ğu” fikrine yöneltti. Ebu Garib’deki akõl almaz işkenceleri resmettiğim tablola- rõmõn, var olan durum üzerinde hiçbir etkisi yok, görüyorsunuz. Zaten siyasi, toplumsal işlerin böyle sonuçlarõ ola- maz. Ancak üzerinden belli bir zaman geçtiğinde, o gün aslõnda unutulmuş olacak şeyleri sizlere hatõrlatõr. Guer- nica’nõn bombalanmasõnõ Picasso’nun o ünlü tablosu olmasa bugün kaçõmõz hatõrlayacaktõk? Ebu Garib tablolarõ Kolombiyalõ efsanevi sanatçõ Fernando Botero, Pera Müzesi’ndeki sergisi için Türkiye’de kultur@cumhuriyet.com.tr Botero’nun 64 yapõttan oluşan sergisi 18 Temmuz’a kadar izlenebilecek. Pera Müzesi’nin üç katõna yayõlan sergi 6 bölümden oluşuyor. 4 MAYIS 2010 SALI CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 17 Botero, Irak’ın Ebu Garib Hapishanesi’nde, uygulanan işkenceleri resmetmişti. Nüfus Cüzdanõmõ, öğrenci kimliğimi ve sürücü belgemi kaybettim. Hükümsüzdür. CAN ÜNAL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle