12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 MAYIS 2010 ÇARŞAMBA 16 KÜLTÜR DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Balkan Rüzgârı Yahya Kemal, “Aldım Rakofça kırlarının havasını” diye yazmıştı bir şiirinde, Üsküp’te geçen çocukluğunu anlatırken. Diline olan bağlılığından söz açıldığında ise “Türkçe ağzımda annemin sütüdür” demişti. Balkanlar, yüz yıl öncesine dek Anadolu ile birlikte iki yurdumuzdan biriydi. 1912-1913 yıllarındaki savaşlar sonucu bu topraklarda ulusal devletler kuruldu. Buralarda yaşayan Türkçe konuşan insanlar için de zorlu bir dönem başladı. Zaman zaman soluklandıkları kısa süreli özgürlük dönemleri olsa da acılar hiç eksilmedi bu insanların yaşamlarından. Rodop Dağları arasında küçücük bir ilçe merkezi olan, Türkçe konuşulan Ardino (Eğridere) belediyesi, son yıllarda mayıs ayında düzenlediği şiir şenliğiyle adını duyurmaya çalışıyor. Bu yıl Ardino belediyesi etkinliklerinin ana teması, “Türkçemizi sevelim, sevdirelim”di. Bu etkinliklerin bir parçası olarak ozan arkadaşlarım Ahmet Emin Atasoy, Nahit Kayabaşı ve Selahattin Yolgiden ile birlikte Rodop Dağları’ndaki köylerde dolaştık. Çamdere, Akpınar, Sütkesiği ve Tozçalı köylerinin okuma salonlarında çocuklarla, yetişkinlerle buluştuk, dilimiz üzerine söyleştik. Yalnızca köy isimlerine bakmak bile buralarda yaşayan Türkçenin arılığını, güzelliğini görmeye yetiyor. Uzun yıllar Türkçe eğitimin olmayışı, dilimizdeki güncel gelişmelerin, dahası bozulmaların buralara uğramasına engel olmuş. İnsanların ağızlarında dedelerimizin, ninelerimizin temiz konuşma dilleri korunmuş. Artık yirmi beş yıl öncenin Türkiye’ye büyük göçlere neden olan isim değiştirme baskıları yok. Yine de bu alanda çok eksiklerin olduğu ortada. Seçmeli ders olarak okutulan Türkçe kitapları 1992’den beri yenilenmemiş. Her yıl çocukların eline kullanılmaktan parçalanmış kitaplar yeniden veriliyor. Sütkesiği köyünün merkezinde yirmi beş yıl öncenin baskılarına karşı girişilen mücadelenin başlangıç yerinde yer alan anıtın üzerinde Latin alfabesiyle Türkçe şu satırlar yer alıyor: “Totalitarizme ve soykırıma karşı ilk protesto mitingi 24.12.1984 tarihinde burada yapıldı.” Çamdere köyünün otuz beş yıldır seçimle işbaşında kalan muhtarı Nadiye Topçu da, mezar taşlarının bile değiştirilmek istendiği günleri unutturmamak için bir yazıt koydurmuş. Avrupa Birliği’nin getirdiği işsizlik ve yoksulluk ise baş edilir gibi değil. Köylerde yaşayanların hayvancılıktan başka yapabilecekleri bir uğraş kalmamış. Dağlar arasındaki yemyeşil çayırlarda otlayan hayvanların sütü otuz beş kuruşa satılıyor. Buna karşın bakkaldan bir kutu ayran almak isteseniz yetmiş kuruş vermeniz gerekiyor. Bu yılki etkinlikler içinde iki de saygı toplantısı vardı: Hem Türkçe, hem de Bulgarca ürünler veren, pek çok ozanımızı Bulgarcaya çeviren Naci Ferhadov’un 70. doğum yılı Ardino’da; gördüğü baskılar sonucu 1989’da Türkiye’ye sığınan Bulgaristan’daki Türkçe şiirin önde gelen ozanlarından Ahmet Emin Atasoy’un 50. sanat yılı ise Kırcaali Devlet Tiyatrosu’nda yapılan toplantılarla kutlandı. Kırcaali, sokaklarında ağırlıklı olarak Türkçe konuşulan bir kent. “Kırcaali Haber” adlı Türkçe bir gazete yayımlanıyor. Kentteki devlet tiyatrosu da ünlü halk sanatçısı Kadriye Latifova’nın adını taşıyor. Bugün Bulgaristan Kültür Bakanı, aynı zamanda ünlü bir heykel sanatçısı olan Vecdi Raşidov, Kadriye Latifova’nın oğlu. Bakan’ın son günlerdeki uğraşlarından biri de Bulgaristan’da çok fazla kentte devlet tiyatrosu olduğu, bunlardan bir bölümünü “tasarruf önlemi” olarak kapatmak gerektiğiymiş. Kapatmak istediği tiyatroların başında da annesinin adına taşıyan Kırcaali tiyatrosuyla Nâzım Hikmet’in adını taşıyan Razgrad Tiyatrosu geliyor. Yazgı mı dersiniz, nasipsizlik mi, politik hesaplar mı, paranın gücü karşısında insanın insanlıktan çıkması mı? Rodop Dağları’nda esen insani rüzgârlar, bakalım bu küreselleşme heveslerini ters çevirebilecek mi? [email protected] [email protected] İÜHF 1959 MEZUNLARINDAN ŞÜKRAN DUYURUSU İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakülte- si’nin 1959 yılı mezunları (59’lular), me- zuniyetimizin 51. yılında bir araya gel- dik; Bizleri, Cumhuriyetimizin temellerini oluşturan Atatürkçü düşüncelerle do- natılmış, aydın hukukçular olarak ye- tiştiren değerli hocalarımızı saygı ile an- dık; Artık aramızda olmayanlar ışıklar için- de yatsın diyor; Bizleri aydınlatmaya devam edenlere sağlık ve esenlikler diliyoruz. “59’lular” CMYB C M Y B KAYA ÖZSEZGİN C anlõ ya da cansõz olsun, nesnelerin aidiyetini ta- nõmlayan unsurlardan bi- ri renktir. Sanatçõnõn görsel algõsõ, bu rengin ayrõmsal özelliğiyle doğ- rulanõr. Bir başka deyişle renk, üzerini kapladõğõ nesnenin kimlik- sel bileşenidir. Yansõtmacõ estetiğin ilkelerine kendilerini bağõmlõ his- seden ressamlar, bu bileşeni õşõkla birlikte kullanõrken değişimleri de rengin asal değeriyle özdeş tutma- ya özen gösterirler. Şair Mallarmé bu soruna ilişkin son noktayõ koy- muş gibidir: “Nesneler resmedil- mezler, ancak onların sanatçı üzerinde bıraktığı etkiler yansı- tılır.” Etkilerin dozu ve niteliği, sa- natçõdan sanatçõya değiştikçe bakõş açõlarõ da çoğullaşõr doğal olarak. Figüre ağõrlõklõ bir yer tanõmõş olan Mustafa Ata’nõn resimlerin- de bu canlõ nesnenin “duruş”u, bulunduğu konumla uyumlu bir õşõk atmosferine göre düzenlenmiş görünür. Bu yönüyle de boyanõn õşõk etkileriyle bütünleşen sentezi üze- rinden kendi ifade biçimine odak- lanõr. Devinim içindeki figür, bu ey- lemini sürdürdükçe õşõğõn varyant- larõ da farklõlaşõr. Zemine konulan renk düzlemi üzerinde kõvrõlan fõr- ça efektli devinimsel tuşlar, figüre atõfta bulunurlar ama, bu, devinimin figürden koparõlmõş ya da soyut- lanmõş etkisini hiçbir zaman silmez. Böyle baktõğõmõzda boyanõn de- rinliği vurgulayan kõvrõmõ sõk sõk be- yazla vurgulanõr. Mustafa Ata, ren- gi beyazla dengelerken derine kaçan etkiyi öne çõkardõğõnõn bilincinde- dir. O nedenle fõrçanõn işlek salõnõ- mõ, hem içinde taşõdõğõ nüanslarõ gö- rünür düzeye getirir hem de beyaz ayrõntõlarõn bu konudaki işlevini biraz daha keskinleştirmiş olur. ANLAM İLİŞKİSİ... Üçüncü boyut konusundaki bu dikkate değer hassasiyet, Ata’nõn tu- val üzerine karõşõk teknikle oluş- turduğu çalõşmalarõ için önemli bir referanstõr. Sürekli olanla geçici olan arasõndaki anlam ilişkisi, böy- lece dolaylõ yoldan vurgulanõrken, bu ilişkinin yaşam bazõnda ifade et- tiği esneklik, görsel düzeyde gün- deme getirilmiş olur. Boşluğun ya da espasõn şiirsel- renksel planda yapõlandõrõlmasõ ola- rak da tanõmlanabilecek bu ifade bi- çimi, Mustafa Ata’nõn 1970’ler- den bu yana dengeli ve kararlõ bir eğilim halinde taşõdõğõ ve sanatçõ kimliğiyle kanõtladõğõ tercih ölçüt- leridir bu aynõ zamanda. Resim sa- natõmõzda orta ve daha ileri kuşağõn õsrarla üstlendiği sanatçõlõk misyo- nu, kuşkusuz Ata için de geçerlidir. Onun da içinde bulunduğu kuşağõn mensuplarõ, benimsenmiş kalõn çiz- gilerin dõşõnda kalarak varlõk gös- terme çabasõna öncelik vermekte birleşmişlerdir bugüne kadar. Mustafa Ata’nõn bu yöndeki kat- kõsõ, kendi yaklaşõmõnõ olabildiğin- ce genişletme ve derinleştirme doğ- rultusunda olmuş, figür kaynaklõ yo- rumuna sõkõ sõkõya bağlõ kalmõştõr. Ancak bu bağlõlõk, figür bazõnda ol- sa bile, onun bedenselliğini vurgu- lamaya yönelik olmaktan çok, de- vinimsel formunu işleyip soyutla- macõ estetiğe öncelik vermekten yana olmuştur. Onun resminde be- densel devinim soyut ve saltõk bir değer olarak vardõr. O nedenle de daha öğretim yõllarõndan başlayarak canlõ model kullanmanõn sağladõğõ deneyimsel birikim, onun resminde bir arka plan motifi olarak işlevini hep korumuş görünür. YENİ BİR YOL ALIŞ Bildirimin aracõ olan “dil”, yani görsel ifade Mustafa Ata’da, yapõt- la ilintili gerçeklik olgusunu bütün ayrõntõlardan ayõklayarak öne çõ- karmayõ ilke edinirken, canlõ mo- delin varlõk konumunu devinimsel açõdan irdeler yalnõzca, beden ola- rak değil. Onun resminde beden bir illüzyon unsuru olarak vardõr; gör- sellik de bu kapsamdadõr. Uzakdoğu Japon geleneği, iyi sanatçõ olmanõn koşullarõndan biri- ni, fõrçanõn özgürlüğüne bağlamõş- tõ. Mustafa Ata’nõn sanatõnõ seç- kinlik düzeyine ulaştõran neden- lerden biri de kendini fõrçanõn buy- ruğuna, dolayõsõyla özgürlüğüne adamõş olmasõnda yatõyor. Eğer denebilirse, bir fõrça ressamõdõr Ata; fõrça, onda yaşamõn derinlik- lerinde gezinmenin aracõdõr. Fõrça, herhangi bir yabancõ rehbere gerek duymaksõzõn kendi yolunu çizer tuval üzerinde, soluklanacağõ nok- talarõ kendisi belirler, gerektiğince payõnõ alõr õşõktan, gönderme yapa- cağõ alanlarõ kendisi saptar. Üç yõl aradan sonra bu sergi, ye- ni bir yol alõşõn göstergesidir. ([email protected]) Mustafa Ata’nõn ‘Sonsuzluk ve An’ başlõklõ sergisi 12 Haziran’a kadar Galeri Işõk’ta Fõrçanõn güdümündeUzakdoğu Japon geleneği, iyi sanatçõ olmanõn koşullarõndan birini, fõrçanõn özgürlüğüne bağlamõştõ. Mustafa Ata’nõn sanatõnõ seçkinlik düzeyine ulaştõran nedenlerden biri de kendini fõrçanõn buyruğuna, dolayõsõyla özgürlüğüne adamõş olmasõnda yatõyor. Peyote Müzik’ten 4 yeni albüm Kültür Servisi - Alternatif seslere açõk Peyote Müzik, Replikas’õn “Zerre” ve Proudpilot’un “Monsters Exist” albümlerinden sonra yoluna dört yeni albümle devam ediyor. Ricochet, Sakareller ve DDR’õn ilk albümleri ve Nekropsi’nin daha önce yayõnlanmamõş şarkõlarõndan oluşan 3. albümü bu ay Peyote Müzik etiketiyle raflarda yerini alacak. Kültür Servisi - Fransa eski Kültür Bakanõ Jack Lang, bugün ve yarõn “İstanbul’un Kültürel Ye- niliği” ve “Kültür, Ekonomi ve Demokratikleşme” konulu söyle- şilere katõlmak üzere Türkiye’ye ge- liyor. Etkinliklerde ilk günkü söy- leşinin ardõndan “İstanbul - Mar- silya” fotoğraf sergisinin de açõlõ- şõ yapõlacak. Bugün saat 18.00’deki etkinlik, “İstanbul’un Kültürel Yeniliği” başlõğõyla Türkiye’nin en büyük yazarlarõndan biri ve Lang’õn da ya- kõn dostu olan Yaşar Kemal’in sunumu ve müzisyen, yazar ve yö- netmen Zülfü Livaneli’nin de ka- tõlõmõyla gerçekleşecek. Birkaç yõl- dan bu yana birçok yeniliğe açõlan ve Avrupa başkentleriyle rekabet eden İstanbul’un konuşulacağõ söy- leşi, Fransõz Kültür Merkezi’nde yapõlacak. Söyleşi sonrasõ Lang, Ara Güler, Cathe- rine Izzo ve Bernard Plossu’nun fotoğraflarõndan oluşan “İstanbul - Marsilya” fotoğraf sergisinin de açõlõşõna katõlacak. Yarõnki söyleşi ise İlber Ortaylı’nõn sunumuyla “Kültür, Ekonomi ve Demokra- tikleşme” başlõğõyla Galata- saray Üniversitesi Aydın Do- ğan Oditoryumu’nda saat 14.30’da başlayacak. Her iki söyleşi sõrasõnda simültane çe- viri yapõlacak. 1981 yõlõndan başlayarak 10 yõl boyunca Fransa’nõn kültür bakanõ olarak görev yapan Lang, 1982 yõlõnda Müzik Bayramõ ve Ulusal Miras Günleri’ni baş- latmasõnõn yanõ sõra ünlü sinema oyuncusu ve Yunanistan eski Kültür ve Bilimler Bakanõ Melina Mercouri ile birlikte Avrupa Kül- tür Başkenti fikrinin de öncülüğü- nü yaptõ. 1972’de Chaillot Tiyatrosu direktörlüğüne atanan Lang, aynõ za- manda Sosyalist Parti’nin kültürel etkinliklerden sorumlu ulusal se- kreteri oldu. SÖYLEŞİYE YAŞAR KEMAL VE ZÜLFÜ LİVANELİ DE KATILACAK Fransa’nõn eski Kültür Bakanõ İstanbul’da iki söyleşiye katõlacak, ‘İstanbul- Marsilya’ fotoğraf sergisinin açõlõşõnõ yapacak. JackLangİstanbul’ukonuşacak ANTALYA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Aydõn Doğan Vakfõ’nõn düzenlediği 27. Aydõn Doğan Uluslararasõ Karikatür Yarõşma- sõ’nda birinciliği Ahmet Öztürk- levent kazandõ. 25. Aydõn Doğan Uluslararasõ Karikatür Yarõşma- sõ’nõn da birincisi olan Öztürkle- vent, Muammer Olcay’la paylaş- tõğõ gazetemizin 64. Yunus Nadi Karikatür Ödülü’nü 7 Mayõs’ta düzenlenen törende almõştõ. Aydõn Doğan Uluslararasõ Kari- katür Yarõşmasõ’nda ikincilik ödülünün sahibi Rusya Federas- yonu’ndan Sergey Bobylev, üçüncülük ödülü ise yine Türki- ye’den Kürşat Zaman’õn oldu. Seçiciler Kurulu, Musa Gümüş (Türkiye), Necdet Yılmaz (Türki- ye), Evzen David (Çek Cumhuri- yeti), Vladimir Kazanevski (Uk- rayna), Valentin Druzhinin (Rus- ya Federasyonu), Mohsen Nasari (İran), Gomez Claudio Antonio (Brezilya), Jerzy Gluszek (Polon- ya), Moacir Knorr Gutterres (Brezilya), Kürşat Zaman (Türki- ye), Mohammad Ali Khalaji (İran) ve Pavel Constantin’e (Ro- manya) ise “Başarı Ödülü” veril- mesini uygun gördü. Yarõşmaya, 73 ülkeden, 865 sa- natçõnõn 2 bin 561 karikatürle ka- tõldõğõ yarõşmada, önseçiciler kuru- lu, 42 ülkeden, 172 sanatçõnõn, 188 karikatürünü değerlendirmeye al- dõ. Yarõşmada birinci 8 bin, ikinci 5 bin, üçüncüye 3 bin 500, başarõ ödülü kazananlar da 500’er dolar ödülün sahibi oldu. Yarõşmanõn bugün açõlacak sergisi, 5 Hazi- ran’a kadar görülebilecek. Ödül töreni ise ekim ayõnda İstanbul’da yapõlacak. Kültür Servisi - Koç Holding Yöne- tim Kurulu Başkanõ Mus- tafa V. Koç’un 2006 yõlõn- dan bu yana odaklandõğõ vahşi doğa fotoğrafçõlõğõ alanõndaki çalõşmalarõn- dan oluşan “Karşılaşma- lar” adlõ sergisi dün açõl- dõ. Rahmi Koç Müze- si’nde bir ay boyunca açõk olacak sergide Mustafa Koç’un 40 fotoğrafõ yer alõ- yor. Sergi ile aynõ adlõ bir ki- tabõn da hazõrlandõğõ sergi kapsamõnda, kitabõn satõşõndan elde edilen gelir Türkiye Aile Planlamasõ Vakfõ’na bağõşla- nacak. Türkiye’deki tek pro- fesyonel vahşi doğa fotoğraf- çõsõ Süha Derbent’in danõş- manlõğõnda oluşturulan sergi için Mustafa Koç, “Vahşi do- ğa da hayatta kalma müca- delesi veriyor, fotoğrafla- rımla bu mücadeleyi ortaya koymaya çalıştım. Ayrıca iş yaşamında elde ettiğim di- siplin, vahşi doğada çok işi- me yaradı” diyor. AhmetÖztürklevent AYDIN DOĞAN KARİKATÜR YARIŞMASI Öztürklevent’ebirödüldaha Vahşi doğada yaşam mücadelesi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle