19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 30 NİSAN 2010 CUMA 20 KÜLTÜR ODAK NOKTASI AHMET CEMAL 12. Uluslararası Eskişehir Film Festivali… [email protected] Her yıl Anadolu Üniversitesi tarafından düzenlenmekte olan Uluslararası Eskişehir Film Festivali, yarın perdelerini on ikinci kez tüm sinemaseverlere açıyor. 11 Mayıs 2010 tarihine kadar sürecek olan bu yılki festival, Chiristian Cairon’un yönettiği Fransız yapımı “The Farewell” (Elveda) adlı filmle başlıyor. Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Sinema- Televizyon Bölümü ve Festival Başkanı Gülseren Güçhan’ın festival hakkındaki genel değerlendirmesi şöyle: “Eskişehir Film Festivali, Anadolu Üniversitesi’nin öğretim elemanları, öğrencileri ve çalışanlarının eseri. Bize katılan gençlerin enerjileri ve coşkuları ile, festival ne kadar yaşlansa da her daim genç kalacak. Bir film festivali yapmak her seferinde yenilenen arzu ve heyecan demek. Biri bittiğinde bir sonrasını hayal etmek, sonra bu hayali birçok kişi ile paylaşmanın mutluluğunu yaşamak, bu duyguyu yaşamaya alışmak ve vazgeçememektir.” Bundan on üç yıl kadar önce, Prof. Güçhan Eskişehir’de bir film festivali düzenleme fikrini ortaya attığında, ben de Eskişehir’de, İletişim Bilimleri Fakültesi Sinema- Televizyon Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak ders veriyordum. Böyle bir fikir, bir İletişim Bilimleri Fakültesi ve o fakültede de bir sinema-televizyon bölümü bulunan bir üniversite bağlamında elbette çok çekici ve önemliydi. Başlatılabilirdi. Ama bir kez başlatıldıktan sonra sürdürülmesi, hele hele kısa sürede uluslararası bir nitelik kazanması, çeşitli koşullar göz önünde tutulduğunda, biraz “ütopik” görünüyordu. Kurumlaşma olgusunun öneminin henüz yeterince anlaşılamadığı ortamlarda, sapına kadar idealist kişilerin varlığı büyük önem taşır. Eskişehir Film Festivali olayında da böyle oldu. Sadece derslerine girip çıkmayı akademisyenliği, “bilim insanlığı” için yeterli görmeyen Prof. Dr. Gülseren Güçhan, aslında zamanın genel akışına göre çok kısa sayılabilecek bir sürede, on iki yılda, Eskişehir’e uluslararası nitelikte bir film festivali kazandırmakla kalmadı, fakat bir üniversite tarafından düzenlenen bir festivale yakışır “ağırbaşlılık zemini”ni de sağlamak için elinden geleni yaptı. Festival programında yer alan ve sinemanın ustalarının gençlere deneyimlerini aktarmalarını öngören “Sinema Dersleri” başlıklı atölye çalışmalarında gerçekleştirilecek olan etkinlikler, Senaryo Geliştirme Atölyesi’nde, “3 Gün, 3 Yönetmen, 3 Senaryo” başlığıyla -bu yıl Eskişehir’i konu alan- yapılacak çalışmalar ve bunlara eklenecek daha başka seminer ve atölye çalışmaları, Eskişehir Uluslararası Film Festivali’nde “bilgi” ve “bilgi kazandırma” öğesinin ne denli ciddiye alındığını gösteren başkaca kanıtları sergiliyor. Bu yıl dördüncüsü gerçekleştirilecek olan “Sinema Kültürüne Katkı Ödülleri”, sinema kitapları, makaleleri ve televizyondaki sinema programları bağlamında bir yarışma niteliğinde. Sinema üzerine düşünenleri, yazanları, araştırma yapanları ödüllendirmeyi amaçlayan bu yarışmanın önemi, gerçek bir “sinema kültürü”nün yalnızca görsellikle değil, fakat o görselliğe temel olabilecek araştırmalarla oluşturulabileceğini vurgulaması. Geçen yılki 11. Film Festivali’nde ilk kez, Anadolu Üniversitesi’nden mezun genç yönetmenlerin uzun metrajlı filmlerine yer verilmişti. Bu yıl da -sayısal bir artışı sergileyen- bu yönetmenlerden Levent Semerci “Nefes”, Taner Elhan “Acı Aşk”, Meriç Demiray “Babam Büfe” ve Onur Ünlü “Beş Şehir” filmleri ile festivaldeler. Bu katılım, Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi için bir gurur tablosu sayılabilir. Prof. Dr. Gülseren Güçhan’ı ve böyle bir festivalin gerçekleşmesine katkıda bulunan herkesi, Türk kültürü adına kutluyorum. (Program konusunda ayrıntılı bilgi edinmek isteyenler, “eskfilmfest.” başlıklı web sayfasına bakabilirler.) [email protected] ÖZNUR OĞRAŞ B anka memuru Joseph K., bir sa- bah tanõmadõğõ kişilerce uyan- dõrõlarak bilmediği bir suçtan tu- tuklanõr. Bildiği belirli bir suçu olma- masõna karşõn, kendini savunma çabasõ- na düşer. Giderek gizlerle dolu bir yar- gõ mekanizmasõnõn içine sürüklenir ve bu mekanizma üzerindeki denetimini gittikçe yitirir. Joseph K.’nin hayatõ artõk bir “Dava”dan ibarettir. Yapõtlarõnda çağõmõz insanõnõn korku- larõ, yalnõzlõğõ, kendi kendine yabancõ- laşmasõ ve çevresiyle iletişimsizliğini dile getirmiş olan Franz Kafka’nõn “Dava” romanõ, bir zamanlar Jean Lo- uis Barrault ve André Gide tarafõndan sahneye uyarlanmõştõ. Bakõrköy Beledi- ye Tiyatrolarõ’nda sahnelenen “Dava” ise Steven Berkoff’un uyarlamasõ. Berkoff’un uyarlamasõ Kafka’nõn ro- manõnda yaratõlan dünyaya sadõk, ama oyunun yönetmeni Turgay Kantürk’ün yorumu günümüze daha yakõn. Oyunda kalabalõk bir koro kullanmõş Kantürk, kos- tümler cüretkâr ama aynõ zamanda sade. Oyunda oldukça abartõlõ kullanõlan mak- yaj ikiyüzlülüğü simgeliyor gibi. Kantürk, “Romanda Kafka’ya özgü karanlık atmosferin oyunda daha ay- dınlık, daha renkli bir atmosfere dö- nüştüğünü söyleyebilirim. Günümüz- de faşizmin kılıktan kılığa girerek giz- lediği yüzünü göstermekti amacım. Vaat edilen tüm sahte özgürlüklerin ve vahşi kapitalizmin yeni yüzünün ol- dukça aydınlık ve renkli olduğunu biliyoruz artık” diyor. Kantürk ‘Dava’yõ, “Benim ‘Dava’m, yakın bir gelecekte, belki de şu an kar- şılaştığımız ‘suç’ yaftalarını yeniden tartışan ve Joseph K.’nin, yani insanın vicdanında yaptığım tuhaf bir yolcu- luk” diye tanõmlõyor. ‘Dava’yõ seyrettiğimizde oyunda ya- şanan olaylar günümüz olaylarõnõ anõm- satõyor bize. Kantürk de, “Biz ne kadar öğretmek gibi bir yorumla sahnele- mesek de bu oyunu, ‘Dava’ Türkiye’de yaşanan kimi davaları alımlamamız- da da farklılıklar yaratacaktır diye dü- şünüyorum. Yaratmalı da” diyor. DEĞİŞİK BİR KAFKA Oyunda, dõşarõda olan olaylar par- maklõklarõn arkasõnda, içeride geçen olaylar ise parmaklõklarõn önünde anla- tõlõyor. Değişik bir Kafka var sahnede. Kantürk, günümüz Kafkaesk’inin bu ol- duğuna inandõğõnõ söylüyor: “Dava hâlâ güncelliğini koruyor. Günümüzde yaşanan süreci de göz önüne alırsak, ülkemizde daha da bir önem kazandığını söyleyebiliriz son günlerde. Çeşitli davalar ve yargı sü- reçleri yaşanıyor toplumun çeşitli kat- manlarında ve kurumlarında. Devle- tin kendi içinde bile sürmekte olan bu yargılamalarda taraf olmak değildi amacım. İnsanın bu durumda neler ya- pabileceğini sorgulamaya çalıştığımı söyleyebilirim bu sahnelemede. İzle- yiciyi yönlendirmeden, daha çok soru sordurarak, verecekleri yanıtlarla, ya- ratıcı bir izleyiciye dönüşmelerini, gü- nümüz dünyasını ve yaşananları yo- rumlamalarını sağlamak istiyorum öncelikle.” Her okunduğunda yeniden yorumla- nabilen bir kitap ‘Dava’. Kantürk, “Ya- sa karşısında, belirsiz suçlarla karşı karşıya kalan modern zamanlar bire- yinin öyküsü, bugünlerde her zaman olduğundan daha cazip ve ne yazık ki sürekli karşı karşıya geldiğimiz kamp- ların, kutupların bitmez tükenmez hesaplaşmalarına yeni bir tanıklık ge- tiriyor” diyor. “‘Dava’ dünya edebi- yatının en önemli metinlerinden biri kuşkusuz. Josef K.’nin ve tabii ki ya- zar olarak Kafka’nın suç ve adaletle yüzleşme, yüzleşememe öyküsü, her za- manda, her mekânda ve her toplum- da geçerli bir durumu sorgulamayı ön- görüyor. İşlemediği bir suçla yüzleş- meye çalışan insan, sorgulandığı sistemi de sorgulamaya başlıyor doğal olarak ve vardığı sonuçlar koskoca bir hiçli- ğe açılıyor.” BERKOFF’UN UYARLAMASI İLK KEZ SAHNEDE Steven Berkoff’un uyarlamasõyla ilk kez sahnelenen oyunda Josef K.’yi can- landõran Edip Saner etkileyici bir oyun gücü sunuyor. Gençlerden oluşan kala- balõk koronun yanõ sõra oyunda, Aytekin Özen, Ayşe Demirel, Orhan Kemal Ay- dın, Çetin Etili, Defne Şener Günay, Emrah Eren, Gülce Uğurlu, Füruzan Aydın, Burak Dur, Orhan Şimşek ve Beyti Engin de rol alõyor. Oyunun dekor ve õşõk tasarõmõnõ Cem Yılmazer, kos- tümlerini Gönül Sipahioğlu, koreogra- fisini Sinan Temizalp, müziklerini Tol- ga Çebi, dramaturjisini ise Sibel Arslan Yeşilay ve Ceren Ercan üstleniyor. (‘Dava’, bugün ve 2, 6, 7, 9 ve 15 Ma- yõs’ta Ataköy Yunus Emre Kültür Mer- kezi’nde izlenebilir. 0 212 661 19 41) Kafka’nın ‘Dava’sı Steven Berkoff’un uyarlaması ve Turgay Kantürk’ün güncel yorumuyla sahnede Bilmediğinbirsuçlayüzleşmek Yazarımız yurtdışında bulunduğundan bugünkü yazısını yayımlayamıyoruz. ‘Dava’da Josef K.’yı Edip Saner canlandırıyor. Ermeni Diyasporasının Yeni Umudu Soykırım iddialarının ne tarih ne de hukuk yolu ile haklılığının kanıtlanamayacağını anladılar. Devreye bizim VİCDAN-i aydınlarımızı soktular. O vicdanilerin soylarını bilmiyorum ama, bizim atalarımız vatanımızı savundu. Dün onlar savundu, bugün biz torunları olarak aynı görevi yapmaya hazırız. Meyveleri içlerindeki kurtlar çürütür. ÖZDEN GÖNÜL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle