28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU İzmir’de Bahar İzmir sıcak bir bahar yaşıyor. Isı 30’un üzerinde. İzmirliler çoluk çocuk kendilerini sokağa atmışlar, güneşin, yeşilin ve denizin tadını çıkarıyorlar. Kordon’daki tüm lokantalar, kafeler, pastaneler dolu; her yerden cıvıltılı insan sesleri yükseliyor. İzmir’in kızlarının bir başka güzel olduğu bilinir, kendileri de biliyorlar doğal ki, açılıp saçılmışlar, insan bakmadan duramıyor. Atalarımız ‘güzele bakmak sevaptır’ dememişler mi? Ne var ki kadın olsun, erkek olsun insana güzellik tek başına yetmiyor; güzellik ancak akıl ile bütünlenince bir anlam kazanıyor, çekicileşiyor. Bu bütünlük İzmir insanının yüzüne yansıdığı gibi kent yaşamına, toplumun davranışlarına da yansımış. Bu kentten söz edilirken, ‘Türkiye’nin aydınlık yüzü’ denmesi abartılı bir yakıştırma değil. İzmir, Türkiye genelinde aydınlanma sürecini en hızlı yaşayan bir kent; bu süreç İzmirlilere yüksek bir özgürlük bilinci, güçlü bir özgüven ve akılcı davranış yeteneği kazandırmış. Günlük yaşamında ılımlı, hoşgörülü olan İzmirli, özgürlüğünün tehlikeye girdiğini sezdi mi yırtıcı bir kaplana dönüşüyor. Bu nedenledir ki İzmir laikliğin, demokrasinin, özgürlükçülüğün kalesi olma konumunu koruyor. Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ve ekibi İzmir’e yeni güzellikler kazandırıyor. Açılışı 2008’in Aralık ayında yapılan Ahmed Adnan Saygun Kültür Merkezi’ni gezdim, mimari estetiği dört dörtlük, çok işlevli, 1200 kişilik konser salonu ve sergi alanlarıyla görkemli bir yapı; Başkan’ı kutluyorum. CHP’li öbür belediye başkanları da İzmirlilere kazandırdıklarıyla övgüyü hak ediyorlar. İzmir’de bulunma nedenim geçen cumartesi başlayan ve önümüzdeki pazar gününe kadar sürecek olan 15. İzmir Kitap Fuarı. Bir kitap etkinliğinin 15 yıldır sürüyor olması İzmir insanının öğrenme, bilgilenme, aydınlanma eğilimlerini somut olarak ortaya koyuyor. 306 katılımcı yayınevinin kitaplarını sergilediği fuar alanının girişindeki kapı sayaçları pazartesi akşamına kadar 86.700 ziyaretçinin geldiğini gösteriyor. Güneşli bahar günlerinde yeşillikler, çiçekler, deniz kıyıları dururken onca insanın kapalı bir alanda kitaplarla buluşmaya koştuğunu görmek, o coşku seline tanık olmak Türkiye’nin geleceği açısından insana umut veriyor. Başbakan’ın geçen cumartesi sabahı edebiyat yazarlarını ‘açılımları konuşmak’ için sabah kahvaltısına çağırdığını, katılımın beklenenden çok düşük olduğunu öğrenince düşündüm; keşke yazarları ayağına çağıracağı yerde kendisi yazarlara gitseydi, diye. İzmir Kitap Fuarı bunun için elverişli bir ortam sunabilirdi, örneğin. Fuarda hem kahvaltıya katılan yazarlardan çok daha fazlasıyla karşılaşabilir, hem de hiyerarşinin olmadığı rahat koşullarda daha verimli görüşmeler yapabilirdi. Geçmiş yıllarda eski Fransa Devlet Başkanı François Mitterrand’ın Paris Kitap Fuarı’nda bir yazarla kitap tezgâhının arkasına geçip derin bir sohbete daldığını, eski Alman Başbakanı Willy Brandt’ın da Frankfurt Kitap Fuarı’nda benzer bir görüntü verdiğini anımsıyorum. Ya da Başbakan fuardaki etkinlikler çerçevesinde bir konuşma yapar, sonrasında kendisini dinleyen yazarlarla düşünce alışverişinde bulunabilirdi. Daha bir hafta İzmir’deyim. İstanbul’un erguvan mevsimini 15 yıldır olduğu gibi bu yıl da kaçırıyorum ne yazık ki. Ama ne yapalım, başka güzelliklerle yetineceğim. Hayat da bir yanıyla olmayanın yerine bir ‘başka’yı arayış demek değil mi zaten? Her kitap fuarı yeni coşkular yarattığı gibi hüzne de yol açıyor. Gözler standlarda tanıdık yüzleri arıyor. Ama bazıları yok artık, Bilgi Yayınevi’nin kurucusu, sevgili Ahmet Tevfik Küflü, İzmir’in üretken yazarı, sevgili Dinçer Sezgin gibi… Onları saygıyla, özlemle anıyorum. [email protected] www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com ‘TOKİ ve Fatih Belediyesi artık yalanlara son versin...’ Bu haykõrõş bir basõn bildiri- sinin “başlığı”ydõ... Bin yõllõk mahallelerinden, sözde “kentsel dönüşüm” adõ- na insafsõzca çõkarõlan “Sulu- kuleli”lerin 8 Nisan’daki “Dün- ya Roman Günü Bildirisi”ni kaç kişi duydu; kaç kişi okudu? Başbakan’õn 14 Mart’ta Ab- di İpekçi Spor Salonu’nda Ro- manlara yaptõğõ “açılım ko- nuşması”nõ ise medya ve köşe yazarlarõ yere göğe sõğdõrama- dõlar: “En renkli açılım!..” Yaşamõn gerçekleri yerine si- yasetin düzmece gündemiyle ilgilenenler, Romanlarõn “her ortamda”ki yaşama kültürleri olan “darbuka”lõ neşelerine bakarak dediler ki: “Çok mut- luydular...” Oysa aynõ “görüntü”den “mutlu” olanlar sadece ikti- dardakiler ve siyasi yandaşla- rõydõ. Sözde açõlõmõn, özde “gü- nahları ört bas etme” olduğu- nu sesleri kõsõlana kadar anlatan Romanlar ise gazete ve TV’le- rin oralõ olmadõklarõnõ görünce, çareyi basõn bildirisinde bul- dular. Ne var ki onu bile kendileri yazõp, kendileri okudular... ‘Minareye kılıf...’ “Ne TOKİ’nin, ne de Fatih Belediyesi’nin minareye kılıf uydurma çabaları gerçekleri örtebiliyor” denilen Sulukule Platformu bildirisinde, “Roman Açılımı”nõn bu tarihi semtteki “yanlışlar”õ düzeltmek isteyen yöneticilere “fırsat sundu”ğu da anõmsatõlarak deniyor ki: “So- run belediye ve TOKİ’nin yoksul Romanların yararına bir çözümün yanında olma- masından kaynaklanıyor.” Peki, Sulukule’deki “kent- sel soykırım” projesi “kimin yararı”na? Antik Zeugma’da, İÖ 2. yüzyõldan günümüze “Anadolu güzeli” gözleriyle bakan “Çingene Kız”õn bin- yõllardan gelen kültür zenginli- ği “hangi medeniyet adına” acõmasõzca yok ediliyor? Yanõtõnõ bildirgeden okuya- lõm: “Sulukule sakinlerinin zorla yerinden edilerek yıkı- mın tamamlanmasının üze- rinden bir sene geçti. Bunun, mahalleyi yoksul Romanla- rın elinden alıp zenginlere ik- ram eden bir rant projesi ol- duğunu da 5 yıldır söylüyoruz. TOKİ Başkanı ise projeyi Ro- manlar için yapılmış gibi sat- maya çalışıyor. Oysa elleri- mizden alınan topraklar üze- rinde yapılacak lüks konutlar, yeni sahiplerine çoktan pa- zarlandı..” Nitekim aynõ projeden “lüks konut sahibi” olacaklarõn listesi basõnda bile yer aldõ; “iktidar partisi”ne yakõn kişilerin, Su- lukule’yi “satılık daireler ar- sası” yapan TOKİ’ye nasõl “müşteri” olduklarõ ortaya çõk- tõ… Bu “açık” yağmanõn “Ro- manlara hizmet”(!) söylemiy- le savunulmasõ karşõsõnda Su- lukuleliler şunlarõ da söylüyor- lar: “Halkı yerinden etmeyen, yoksulluk ve sosyal dışlanma sorununu çözmeyi hedefle- yen bir yerinde iyileştirmenin mümkün olduğunu 5 yıldır di- le getirdik; bunu alternatif projelerle ispatladık. Taş olsa dönüp bakardı; ama ne TO- Kİ, ne de belediye bu yönde bir işaret verdi...” ‘Mahallemizi istiyoruz’ İşte bu “taş”tan katõ yöneti- ciler, meğer Dünya Roman Gü- nü’nü kutlamalarõnõ da “biz düzenledik” dememişler mi?.. Bildiride tüm etkinlikleri “kendi olanaklarımızla yap- tık” diyen Romanlarõn “isyan”õ ise aynen şöyle: “Fatih Bele- diyesi bilmelidir ki, ‘halkla ilişkiler’ atraksiyonları, imaj düzeltme çalışmaları, kötü- lüğü kapatmaya kâfi gel- mez...” Sözün kõsasõ, Sulukule gerçeği Roman açõlõmõnõ geçersiz kõl- maktadõr. İstanbul’un bu duy- gulu ve “romantik” sakinleri- nin şu sözlerine ise hükümette- ki “insan hakları profesörle- ri”nden bile ses çõkmamasõ, si- yaset tarihimize en “vicdan- sız” aymazlõk olarak geçecektir; “Roman Açılımı” bir göste- ri değilse, Sulukule Romanlarõ- na yüzyõllardõr yaşadõklarõ ma- halleleri geri verilmelidir. Bir ta- rafta rant, diğer tarafta ise hak- lar ve vicdan duruyor. Kamu idarecilerinin, tercihlerini hak- lardan ve vicdandan yana kul- lanmasõnõ diliyoruz...” ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ ‘Roman Açõlõmõ’ ve Sulukule Gerçeği... HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] [email protected] KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] 21 NİSAN 2010 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 15 KKTC’de seçim sonucu: “Talat, Annan’ını da al git!” Son Ali Kayacı: “Recep’in hedefi başkanlık sistemi. Abdullah’ın Türkiye’nin son cumhurbaşkanı olacağı belliydi!” Salon Erol Soysever: “CHP 33. olağan kurultayını Ankara Atatürk Kapalı Spor Salonu’nda yapacakmış. CHP yöneticileri, bazı salonları üstü açık sanıyor!” Haram Işık İşgüden: “Eski futbolcu Rıdvan hayatında hiç haram yememiş; helal de yememiştir. Çünkü hiç kalecilik yapmadı ki!” YağmurDeniz Baykal’ın AKP’ye kaçıncı desteği! ”BU KAÇINCI” diyor Reşit Çağın ve CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a AKP tarafından aldatılmaktan bıkıp bıkmadığını soruyor: “Baykal; geçmişten ders almamışçasına sırf uyumlu görünmek uğruna Anayasa değişikliği konusunda AKP’ye tuhaf tekliflerde bulundu. Örneğin; ‘Cumhurbaşkanı söz verirse’ ön koşuluyla destekten söz etti. Baykal’a seslenmek istiyorum; AKP’nin Meclis’ten geçirdiği kimi yasalarda kalem ve kelime oyunlarıyla sizi nasıl atlattığını... 2002 seçimleri öncesi ekranlardan sizin yanınızda verilen ‘dokunulmazlıkların kaldırılması’ sözünden nasıl caydıklarını... RTÜK Yasası’na birkaç üyelik uğruna razı oluşunuzdan sonra RTÜK’ün kimlerin çiftliği haline geldiğini... Recep Erdoğan‘ın Başbakan, Abdullah Gül‘ün Cumhurbaşkanı olmasına MHP ile birlikte verdiğiniz desteğin... Türk siyasetine ve özellikle eğitimine, hukukuna ve uluslararası ilişkiler bağlamında çıkarlarına maliyetini ne çabuk unuttunuz? Toplum AKP zihniyeti ve zulmünden bunalmış bir halde çare ve seçenek arıyor. Siz seçenek ve umut olmak bir yana, hâlâ AKP’nin yarattığı gündemin peşinden sürüklenerek ya da kurduğu tuzaklara düşerek zevahiri kurtarmaya çalışıyor ve bir türlü ders almamış görünüyorsunuz. Sağlam kazığa bağlayamadığınız atlar sayesinde bu AKP’nin Üsküdar’ı kaçıncı geçişi olacak?” Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” ELİMİZDEKİ bilgiler, sınırlı sorumlu yapı kooperatifi toplantısında hükümet komiserinin açıklanmasını uygun gördükleri ile sınırlı. Memlekette “demokrasi” olduğu için açıklanmayan bilgiler “cıs” kapsamına giriyor; kurcalanması halinde el yakabilir! Civanımın padişahı Fatih Sultan Recep tarafından Milli İstihbarat Teşkilatı’na (MİT) bir ay kadar sonra müsteşar yapılmak üzere müsteşar yardımcılığına atanan Hakan Fidan’dan söz ediyoruz. Recep’le din kardeşi Abdullah Anayasa Mahkemesi raportörünü Denizcilik Müsteşarlığı’na müsteşar yardımcısı yaptıktan bir ay sonra mahkemeye üye olarak atama işini sevmişler; formülü hiç gerek olmadığı halde MİT’te de uyguluyorlar. Yoksa gerek var mı? Müstakbel MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın özgeçmişi hakkında bilgilerimiz sınırlı: 42 yaşındaymış. 1986’da Astsubay Okulu’nu bitirip 15 yıl “istihbarat astsubaylığı“ yapmış. Bir dönem Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından Almanya’daki NATO Süratli Reaksiyon Kolordusu Karargâhı’nda görevlendirilmiş. Yurtdışı görevi sırasında Almanya’daki ABD kökenli Maryland Üniversitesi’ni bitirmiş. Amerika’daki sümüklünün Maryland Üniversitesi’ne yüklü bağışlar yaptığını, üniversitenin de sümüklü için konferanslar düzenlediğini biliyoruz. Hakan Fidan üniversite diplomasını alınca ordudan ayrılmış. Bilkent Üniversitesi’ne gidip yüksek lisans ve doktora yapmış. Ama geçim sıkıntısı çekiyormuş. Para kazanması gerektiği için, AKP Çankırı milletvekili Suat Kınıklıoğlu’nun 2001’de boşalttığı görevi devralmış, Avustralya’nın Ankara Büyükelçiliği’nde siyasi ve ekonomik danışman olarak çalışmaya başlamış. Suat Kınıklıoğlu’nu tanıyoruz: 45 yaşında. Hava Harp Okulu’nu bitirmiş. Yüksek lisansını ve doktorasını Bilkent’te yapmış; Amerika’daki sümüklünün gazetesinde köşe yazarlığı yapmış. Hakan Fidan 2003’te Recep tarafından Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı’na getirilmiş; Afrika ve Orta Asya ülkelerinde çok yoğun çalışmalar yapmış. Sümüklünün bu coğrafyada devlet eliyle ve CIA gözetiminde nasıl yayıldığını biliyoruz. Müstakbel MİT Müsteşarı hakkında bildiklerimiz ve bilmediklerimiz şimdilik bu kadar... İşaretler, polis istihbaratındaki gibi bir f-tipi örgütlenmenin MİT’e de bulaştığını gösteriyor. MİT HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Güzel kokulu yapraklarõ yemek- lere katõlan nane ve yabankekiğinin or- tak adõ. 2/ İngilte- re’de çok sevilen bir cins bira... “Ce- zayirmenekşesi” de denilen, beyaz ya da pembe renkli çiçekler açan bir süs bitkisi. 3/ Cemaate namaz kõldõran kimse... Adlarõ sõfat yapan bir ya- põm eki. 4/ Sürat korkusu. 5/ Kedi ya da köpek yav- rusu... Kalõn kabuklu ve çekirdekli bir portakal cin- si. 6/ Japon lirik dramõ... Tanrõtanõmaz... Uğraş. 7/ Küçük erkek kardeş... Na- zilerin politikasõnda Ger- men õrkõndan kimselere yakõştõrõlan ad. 8/ Yerden sõçrayan çamur... . Mikroskop camõ. 9/ Kaynar suda haşlanõp üzerine yağ gezdirilen mõ- sõr unu yemeği. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Halk dilinde maydanoza verilen ad. 2/ Aldatma işi, hi- le... Yaratõcõsõnõn adõ bilinmeyen yapõt. 3/ “Evrensel ha- yat enerjisi” anlamõna gelen, çok eski bir Japon sağlõk tek- niği... Bir işi yerine getirme. 4/ Kafeince zengin, değerli bir kahve cinsi... Kemiklerin yuvarlak ucu. 5/ Cennet ile cehennem arasõnda bulunduğuna inanõlan yer... Üzüntü- lü düşünce durumu. 6/ Trabzon yöresine özgü, genellik- le yõlbaşõ günü doğaçlama oynanan köy seyirlik oyunla- rõnõn adõ. 7/ Ender, seyrek... Baryum elementinin simge- si... Asya’da bir õrmak. 8/ “Beşparmak” da denilen pa- muklu bir kumaş... Gümüş elementinin simgesi. 9/ İtici ne- den, güdü... Varõlmak istenen bir amaca doğru geçilme- si gerekli dönemlerden her biri. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 E H L İ B E Y T S E S U M E L A T R İ P M N C E G Z A M A S U T E T A T E R İ L O S P İ L Z E T E T İ K B M E K O N O M İ F L O R A E S 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Zeugmalı Çingene Kız 2200 yaşında...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle