19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 17 NİSAN 2010 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 19 GÖRÜŞ Prof. Dr. MUSTAFA AYSAN Bunalımdan Sonrası 2009 bunalımı, tüm dünya ekonomilerini derinden sarstı; bazı ülkelerde yüksek oranlı milli gelir azalmalarına neden oldu. Şimdi, “hasar tespit” çalışmaları içinde, bunalımdan sonrasının “yeni finansal mimarisini” düzenleme amacıyla yoğun çalışmalar yapılmaktadır. Araştırmaların çoğu, bunalımın “merkez üssü” sayılan ABD kaynaklıdır. Bu ülkenin konu ile ilgili son yayınlarından elde edilen bilgilere göre ilk araştırmalar, şu konularla ilgilidir: ? Son bunalım, ABD toplumunun, serbest rekabete dayalı pazarların, kendi sorunlarına kendi kendine çözüm bulacağı konusundaki inançlarını sarsmıştır. ABD toplumu, kapitalist ekonomik sistemin işleyişi konusundaki bu temel inancının, bunalımın gerçekleriyle yalanlanmış olmasının kaygıları içinde, serbest pazarlara ve özel işletmelere duyduğu “toplum güveni”ni yeniden kazanmanın yollarını araştırmaktadır. ? Bunalımın ortaya çıkmasında büyük şirketlerin sahip ve yöneticilerinin, gelirlerini arttırma konusundaki hırslarının önemli payı olmuştur. Bu yüzden, özel kesimin özellikle en önemli ve büyük kuruluşları gibi, bu kuruluşların egemen ortakları ve üst düzey yöneticileri de önceki dönemlerde sağladıkları “toplum güvenini” yitirmişlerdir. Geçmiş dönemlerde yapılan özelleştirme, serbest pazarları kurallardan arındırma (de-regulation) ve küreselleşmenin yaygınlaşmasını özendirme uygulamaları, serbest pazarları, kuralsız oynanan futbol maçlarına çevirmiş ve dünya ekonomilerini altüst etmiştir. ? Muhasebe ve bağımsız denetim mesleğiyle ilgili tüm kişi ve kuruluşlar da, bunalım içinde toplum güvenini önemli oranda yitirmiş bulunmaktadırlar. Özellikle büyük şirketlerin muhasebe ve iç-denetim sistemlerinin yarattıkları ve halka açıkladıkları finansal raporların, birçok büyük şirkette halka doğru finansal bilginin açıklanmasını sağlayamadığı, batan şirketlerle ilgili araştırmaların ortak sonuçlarındandır. ? Bunalım içinde batmış olan büyük şirketlerle ilgili araştırmalar, bu şirketlerle ilgili olarak halka açıklanan finansal raporları denetleyerek onaylayan bağımsız muhasebe ve dış denetim uzmanlarının da finansal raporlarla halka gerçek dışı bilgilerin sunulmasında ağır sorumlulukları olduğunu ortaya çıkarmıştır. Ayrıca, bu şirketlerle ilgili olarak en yüksek finansal notlandırmalar yapmış olan finansal derecelendirme (rating) kuruluşları ile onların üst düzey yöneticilerinin, finansal araçlara yatırım yapan kişilere aracılık eden danışmanlar ve aracı finansal kurum ve kuruluşlarda çalışan uzmanların da bu konuda ağır kusurları ortaya çıkmıştır. Bu grupta olanlar, bunalım içinde batmış ve bunalımın çıkmasından sorumlu olan büyük özel işletmelerden topluma açıklanan finansal raporların, onayladıkları finansal tablolarda halka açıklanan bilgilerin, “gerçeklerin topluma oldukları gibi, adil ve tarafsız biçimde yansıtıldığını” sağlayamamış oldukları ortaya çıkmıştır. ? Bunalım içinde finansal raporları yüksek varlık ve kâr düzeyleri gösteren ve en yüksek finansal doğruluk dereceleriyle notlandırılan finansal olan ve olmayan büyük kuruluş bilanço ve kâr/zarar tablolarının yüzde 30’a varan oranlarda şişirilmiş oldukları, bunalımdan sonraki araştırmalarda ortaya çıkan gerçeklerdendir. ? Uluslararası Finansal Raporlama Standartları (UFRS), ABD’nin Genel Kabul Görmüş Muhasebe Prensipleri (ABD-GAAP), Avrupa Birliği Finansal Raporlama Direktifleri ve onların etki alanlarında uygulanan muhasebe ilke ve kuralları da suçlananlar arasındadır. Araştırmalar, şimdilik uygulanabilir çözümlere ulaşmamıştır. Şimdiye kadar yapılan batan büyük şirketlerin, devletlerce, yani halktan alınan vergi gelirlerinden yapılan yardımlarla kurtarılmasından oluşmaktadır. Bunalımdan çıkarken, kalıcı ve etkili uygulamalar ortaya çıktıkça, burada sonuçlarını izlemeyi ilginç bulacağınızı sanıyorum. [email protected] [email protected] Savcının Tutuklanma Nedeni Arkadaşımız İlhan Taşcı, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nden haber ödü- lü alan çalışmasını “Hükümet-Cemaat Kuşatması/Cüppeli Adalet” başlığı al- tında kitaplaştırdı. Tarikatlara yönelik soruşturma aç- tıktan sonra hakkında tutuklama kara- rı çıkarılan Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’e karşı yürütülen harekâtın bel- gelerle aktarıldığı kitapta öyle bir bel- ge var ki... Tüm kamuoyu başsavcı İlhan Ciha- ner’in “Ergenekon terör örgütüne üye olmak, resmi evrakta sahtecilik, iftira ve tehdit” nedeniyle soruşturmaya uğra- dığını ve bu nedenlerle tutuklandığını bi- liyor değil mi? Tam olarak öyle değil- miş işte: “Başsavcı İlhan Cihaner için 2010/10, 17 Şubat 2010 tarihli tutuklama mü- zekkeresi düzenlendi. Erzincan Cum- huriyet Başsavcısı’na yönelik suçla- maların başında ‘Ergenekon terör ör- gütüne üye olma’ ilk sırada yer almış- tı. Ancak tutuklama müzekkeresi dik- katle incelendiğinde günlerce terör ör- gütüne üye olma suçundan tutuklandığı dillendirilen İlhan Cihaner’in aslında ‘resmi belgede sahtecilik’ suçlamasıy- la tutuklandığı anlaşıldı. Görünen oydu ki terör örgütü suçlaması, başsavcılık makamına yapılacak baskının may- muncuğu edilmiş, sonrasında ise baş- savcı başka bir suçlamayla tutuklan- mıştı!” Sonradan anlaşılıyor ki suçlamalar buna benzer tek belgede toplanma- yarak başsavcı Cihaner’in yapacağı ola- sı tahliye istemleri bürokratik incele- meye boğulmuş... Yani amaç, şöyle ya da böyle, başsavcı İlhan Cihaner’in içe- ride tutuklu kalması... Konum Abdullah Gül, CHP’nin anayasa değişikliğine ilişkin çıkışları sorulunca, “Konumum bu konu hakkında tartışmaya müsait değil” demiş. Abdullah Gül, geçen şubat ayında, “Yeni bir anayasa için büyük bir mutabakat var. Bu Meclis’e yeni bir anayasa yapmak yakışırdı, ama çeşitli sebeplerden dolayı bu fırsat kaçırıldı” derken de aynı konumdaydı. Freud’un ordu yorumu Neredeyse hemen her gün bir ve- ya birden fazla subayın gözaltına alınması ya da tutuklanmasını, ya- ni bir bölüm askerin tasfiyesini, ordunun, bugün dünyada geçerli küreselleşmenin resmi ideolojisinin deyimiyle ‘yeniden yapılanması’na, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İl- ker Başbuğ ile ilgili bir kitap yazan Ercan Çitlioğlu’nun ifadesiyle de “çağın gereklerine göre transforme edilmesi”ne bağlamıştık. Bir okurumuz, Sigmund Fre- ud’un “Uygarlık, Din ve Toplum” adlı çalışmasından bir bölümü anımsatmış. Freud diyor ki: “Kilise ve ordu yapay gruplardır, yani çözülmeyi engellemek ve ya- pıdaki değişmeleri kontrol altında tutmak için dışarıdan belli bir güç uygulanır. ...Kilisede olduğu kadar orduda da, gruptaki herkesi eşit sevgiyle se- ven bir başın -Katolik kilisede İsa, orduda ise başkomutan- bulun- duğu yanılsaması geçerlidir. Her şey bu yanılsamaya bağlıdır: Bu yanıl- sama ortadan kalktığı takdirde, dış- sal güç izin verdiği ölçüde kilise de, ordu da çözülür.” Geçen hafta Hürriyet’ten Fatih Çekirge, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un, orduya ilişkin gelişmelerin gündeme geldiği toplantılarda “yaka silkecek” hale geldiğini, bu yüzden emeklilik gün- lerini iple çektiğini yazmıştı. Birkaç ay önce “Bildiklerimizi halkla paylaşmaya başlayacağız. Bizim de elimizde birçok bilgi var. Bunları açıklamak zorunda kala- cağız” demişti ya Orgeneral Baş- buğ. İşte bunları açıklamadan emekli olmamasını dileriz. Olup bitenden halk da yaka silk- ti çünkü! Makina Mühendisleri Odası genel kurul sonuç bildirisinden: “AKP iktidarı ve bazı yandaşları Türkiye ekonomisinin krizden etki- lenmediğini, büyümeye başladığını söylüyorlar. Gerçekler emekçi halktan gizleniyor ve başarısızlıklarını gizlemek için rakamlar cilalanıyor. Finans oli- garşisinin, Türkiye ekonomisini spe- külatif rakam oyunları ile şişirdiği aşi- kârdır. 2009’da ekonominin yüzde 4.7 oranında küçüldüğü ülkemizde ye- ni büyüme oyunlarının sıcak para ve yüksek ithalat bağımlılığına bağlı ol- duğu gerçeğinin üzeri örtülmek is- tenmektedir. Gerçek göstergeler olan işsizlik ve çalışan kesimlerin yoksulluğu ise göz ardı edilmektedir. Üretimden, sanayileşmeden ve istihdamdan uzak bir büyüme, ancak dış kaynakların ül- kemize daha fazla kâr elde etmek için gelmesiyle mümkün olabilir. Borsaya, devlet kâğıtlarına ve hizmet sektörle- rine gelen sıcak para ve doğrudan ya- bancı sermaye, gerçekte üretim ve ih- racatın fason üretime dayalı olması- nı koşullamakta ve dış borç yükünü arttırmaktadır. Ekonomiyi saran bu finansallaşma dünyada da korkunç boyutlardadır. Toplumcu iktisatçılar, serbestleşme, finansallaşma politikalarıyla birlikte reel sektörde kullanılan her 1 dolara karşılık dünya finans piyasalarında 25–30 dolarlık bir işlem hacmi ger- çekleştiğini; 1970’lerde günde yakla- şık 190 milyar dolar hacmi olan döviz piyasası işlemlerinin 2008-2009’da 1.8 trilyon dolara ulaşmış olduğunu; bu ra- kamın dünya ticaret hacminin 70 misline ulaştığını belirtmektedir. Kısaca kapitalizmin insanlığa dayattığı, fi- nansal hareket şişkinliği ile oluşan bir balon ve halklara yönelik bağımlılık ve sömürü zinciridir. Diğer yandan emperyalizm, AKP eliyle ülkemizin zaten sorunlu olan de- mokrasisini daha fazla vesayet altına almaktadır. Bu anlayışın siyasi, sosyal yaşamdaki tezahürlerine emek ve meslek örgütleri, üniversiteler, bilim kurumları ve yargıyı kuşatma ve ana- yasa referandumu gibi konularda sık sık karşılaşmaktayız.” Boyutun korkunçluğu Margarinlerdeki ‘Trans Yağ’ Hassasiyeti SADIK ÇELİK 13 Mart 2010 tarihli “Tüketici Haftası yaklaşırken farkında mısınız?” başlıklı yazımız üzerine Mutfak Ürünleri ve Margarin Sanayicileri Derneği yazılı bir açıklama gönderdiler. Başta nezaketleri için dernek başkanı Sayın Metin Yurdagül’e teşekkür ederim. MÜMSAD gönderdiği açıklamada, margarinin içinde gıda güvenliğini sağlayan, besin değerine destek veren, kaliteyi koruyan katkı maddeleri bulunduğunu ve margarinin taşıdığı özellikler sebebiyle dengeli beslenme (optimal beslenme) kuralları çerçevesinde tüketilebilecek bir yağ alternatifi olduğunu da özellikle belirterek margarinlerde kesinlikle trans yağ olmadığını, margarinin A ve D vitaminlerini içerdiğini, margarinin yüzde yüz bitkisel yağlardan üretildiğini ve kolesterol içermediğini belirtmiştir. Aşikâr ya da gizli o kadar çok yiyeceğin içinde trans yağ var ki… Bisküvi, kek, çikolata, salata sosları, mayonezler, kurabiyeler, pastalar, poğaçalar, baklava, patates kızartmaları… Dikkat ederseniz bu gıdaların paketlerinde “hidrojene nebati yağ” ya da “hidrojene bitki yağı” şeklinde ifadeler bulunur. Son yıllarda Dünya Sağlık Örgütü trans yağların diyetten çıkarılması yönünde herkesi uyarıyor. Birçok trans yağ düzeylerine de bu sebeple sınırlama getirildi. Beslenme uzmanlarının verdiği bilgiler ışığında, trans yağ asidi içerikleri ile ilgili araştırmaya göre ülkemizdeki trans yağ oranları bisküvi çeşitlerinde yüzde 1-30.5, gofrette yüzde 21.8, mısır cipsinde yüzde 0.7, kek çeşitlerinde yüzde 4.6, krakerde yüzde 2.1, milföy hamurunda yüzde 16.3 şeklindedir. Margarin ve bitkisel sıvı yağların değerlendirilmesiyle ilgili yapılan araştırmalar, öncelikle trans yağ asitlerinin cis yağlara göre erime noktasının ve termodinamik stabilitesinin daha yüksek olmasından ötürü endüstriyel üretimde tercih edildiğini gösteriyor. Trans yağ asitlerinin içerisindeki bileşikler, doymuş yağ asitleri gibi LDL (düşük yoğunlukta) kolesterol miktarını arttırırken, HDL (yüksek yoğunluklu) kolesterol miktarını düşürüyor ve kalp hastalıkları riskini yükseltiyor. Geleneksel margarin üretim teknolojisi olan kısmi hidrojenasyon yağların katalizör eşliğinde, hidrojen basıncı ve yüksek sıcaklıkla belirli bir iyot değerine kadar doyurulması işlemidir. Bu işlem ile sert tip margarin üretimi sırasında oluşan trans yağ asidi miktarı yaklaşık olarak yüzde 10-35 arasında değişmektedir. Yağlarda trans yağ asit düzeyinin yüzde 0.1’i aşması bu ürünün kontrolsüz bir ısıl işleme maruz kaldığının bir göstergesidir. Toplum sağlığının önemini kavrayan ülkelerde, trans yağ asitlerine karşı ilk önlem olarak margarin üretiminin azaltılması yoluna gidilmektedir (Harun Dıraman, Yaşar Hısıl, H. Hüsnü Gündüz; Çeşitli Yemeklik Bitkisel Tohum Yağlarında, Margarinlerde ve Zeytinyağlarında Trans Yağ Asitleri, Türkiye 10. Gıda Kongresi; 21-23 Mayıs 2008, Erzurum). Elbette toplum sağlığının önemini kavrayan ülkelerde, rafine sıvı bitkisel yağlara oranla margarinde daha yüksek trans yağ asidi bulunması, margarin üretiminde birtakım önlemlerin alınmasını gerekli kılmıştır. Türkiye’de margarin üretiminin yaklaşık yüzde 92’sini gerçekleştiren MÜMSAD üyesi firmalar da kısmi hidrojenasyon yöntemini değil “interesterifikasyon” tekniğini kullanarak trans yağ oranını yüzde 1’lere kadar düşürerek ürettikleri bitkisel margarinlere “trans yağ içermez” ve ambalajlarına da “Trans yağ yoktur” etiketi yapıştırmaktadırlar. Margarin üreticileri her ne kadar “Margarinlerimizde trans yağ yok” deseler de toplumumuzda margarinlere karşı bir hassasiyet olduğu gerçeği ortadadır. Kalp Haftası’nı kutladığımız şu günlerde uzmanlar, bırakın risk grubundakileri, sağlıklı kişilerin bile margarinlerden uzak durmasını öneriyorlar. Üreticiler ise margarinler üzerindeki olumsuz söylemlere ve açıklamalara şehir efsanesi, internet dedikodusu diyerek konuyu daha da hassaslaştırmaktadırlar. Her şeye rağmen, Napolyon’dan bugüne margarin tarihine baktığımızda gelinen aşamayı göz önünde bulundurursak margarinlerdeki trans yağ sorununun yüzde 1’lere kadar indirilmiş olmasını göz ardı edemeyiz. Bu başarıda katkısı olan herkesi de ayrıca kutlamak gerekir. Türk Gıda Kodeksi Gıda Maddelerinin Genel Etiketleme ve Beslenme Yönünden Etiketleme Kuralları Tebliği, sıvı yağlarda ve margarinlerde; ürün içindeki toplam yağın 100 gramında 1 gramdan az trans yağ bulunması halinde o üründe “Trans yağ içermez” ibaresi kullanılmasına müsaade ediyor. Sözün özü, siz tüketiciler A ve D vitaminlerinizi yüzde yüz bitkisel yağlardan üretilen, kolesterol ve trans yağ içermeyen margarinler yerine kalsiyumdan zengin besinlerden de alabilirsiniz, tercih sizin. [email protected] KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Lavta aile- sinden, gövdesi armut biçimin- de küçük telli çalgõ. 2/ Dere- beylik Japon- yasõ’nda en aşağõ sõnõfõ oluşturan halk... Sarõmtõrak ve yağlõ bir pey- nir. 3/ Ağõzdaki kokularõ gidermek için çiğnenen baharlõ bir madde... Bir nota. 4/ Toprak kaymasõ. 5/ Bir şeyi bir yere ulaş- tõrma... Argoda peşin paraya verilen ad. 6/ Durum ve davranõş- larõyla hoşa giden, çe- kici bir görünümü olan... Bir cins gü- vercin. 7/ Ateş... Afrika’yõ Asya’ya bağlayan üçgen biçimindeki yarõmada. 8/ İskambilde bir kâğõt... Ga- zete ya da derginin baskõ sayõsõ. 9/ Yarõsaydam bir süs taşõ... Güney Amerika’da bir ülke. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Çeşitli ülkelerde melezler için kullanõlan ad. 2/ Yu- nan mitolojisinde tutku tanrõçasõ... İçine ok konulan torba ya da kõlõf. 3/ Savaşta ölen yeniçerilerin erkek çocuklarõna verilen ad... Bir nota. 4/ Halk edebiya- tõnda aruz ölçüsüyle yazõlan şiir türlerinden biri. 5/ 106 taşla oynanan bir oyun... Birini başkasõna kar- şõ kõşkõrtma. 6/ Tanrõ bağõşlamasõndan yoksun kal- ma... Ekolojide, bir canlõnõn varlõğõnõ sürdürebildi- ği yaşama ortamõnõn en küçük birimi. 7/ Yemek... Çirozluktan sonra yağlanmaya başlayan uskumru. 8/ İri taneli bezelye... Arnavutluk’un plaka imi. 9/ Kafatasõnõn biçimine bakarak insanõn karakterini ve zihinsel yeteneğini inceleme. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 O T O F O B İ Ö T O M A K N A R O M N A F İ L E F A N N E A N O K A N R U M B F E R A S E T İ N İ U S T İ A L A M E T K Ö R E N T İ K İ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle