23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 ŞUBAT 2010 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 19kultur@cumhuriyet.com.tr CMYB C M Y B 7 ŞUBAT 2010 PAZAR Saat:11.00 Konuğumuz; yaşamı boyunca saygı, sevgi, güven ve adalet kavramlarını benimsemiş, terör ve yolsuzluğa geçit vermeyen Yazar, Emekli Tümgeneral Sayın OSMAN ÖZBEK ile “TÜRKİYE NEREYE GİDİYOR” konulu kahvaltılı aydınlanma toplantısında bir araya geliyoruz. YAZARIMIZ KONUŞMA SONUNDA KİTAPLARINI İMZALAYACAKTIR. Yer: ADEN OTELİ (KADIKÖY RIHTIM) İletişim: 0532 344 57 22-0533 438 50 22- 0537 871 82 34 LÜTFEN YERİNİZİ AYIRTINIZ. KAHVALTI EDERİ: 20TL. İSTANBUL CUMOK ÇAĞRISI www.cumok.org Kadıköy Belediyesi Sanat Kütüphanesi’nde Panel “KARANLIKTAKİ TÜRKİYE” Aydınları hedef alan operasyonlar ve “Kürt Açılımı” nereye gidiyor, AKP ülkeyi nereye sürüklüyor? PKK, Hizbullah ve El Kaide ne yapıyor? Konuşmacılar Cumhuriyet Gazetesi Yazarları MEHMET FARAÇ ve ÜMİT ZİLELİ Tarih : 6 Şubat Cumartesi Saat : 15.00 Yer : Caddebostan Kültür Merkezi Büyük Salon Yazarlarımız etkinliklerin ardından kitaplarını imzalayacaktır. Çeviribilimci Vermeer yaşama veda etti Kültür Servisi - 1970’li yõllarda geliştirdiği ‘Skopos Kuramõ’ ile çeviribilimin özerk bir bilim dalõ olmasõnda önemli rol oynayan Alman kuramcõ Hans Vermeer önceki gün yaşama veda etti. Ülkemizde de önce Boğaziçi sonra da Okan üniversitelerinin Çeviribilim bölümlerinde ders veren Vermeer, Heidelberg Üniversitesi’nde dilbilim ve Hindu dilleri üzerine eğitim almõştõ. Antik Yunan’dan günümüze çeviri tarihini anlattõğõ ve çağdaş çeviribilim için temel bir kaynak niteliği taşõyan 7 ciltlik bir kitap kaleme alan 83 yaşõndaki kuramcõnõn çok sayõda basõlõ yayõnõn altõnda imzasõ bulunuyor. Vermeer’in her eylem gibi çevirinin de bir amacõ olmasõ gerektiğini savunarak çeviriye işlevsel bir bakõş açõsõ getiren ‘Skopos Kuramõ’ Türkiye İş Bankasõ Kültür Yayõnlarõ tarafõndan dilimize aktarõlmõştõ. Baden Baden’de Fazıl Say akşamı Kültür Servisi - Besteci ve piyanist Fazõl Say için bugün Almanya’nõn Baden Baden kentindeki Festival Salonu’nda bir müzik akşamõ düzenlenecek. Say’õn Ravel ve Mozart’õn piyano konçertolarõnõn yanõ sõra, “İpekyolu” adlõ kendi konçertosunu da sunacağõ “Fazõl Say Akşamõ”nda Mahler Chamber Orkestrasõ’nõ ünlü şef Kristijan Jarvi yönetecek. Dormen, Kürtçe provalara başladı DİYARBAKIR (AA) - Tiyatro sanatçõsõ Haldun Dormen, Diyarbakõr Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nda Cevat Fehmi Başkut’un ‘Buzlar Çözülmeden’ adlõ oyunundan uyarladõğõ ve Kürtçe olarak sahneleyeceği ‘Çirokeke Zivistane’ (Bir Kõş Öyküsü) müzikalinin provalarõna başladõ. Meslek hayatõnda ilk kez Kürtçe oyun yönetecek olan Dormen, “İşin içinden çõkabilecek miyim diye telaşlanõyordum. Ancak önce Türkçe sonra Kürtçe çalõşarak birçok sorunu hallettik” diyor. Oyun, 26 Şubat’ta prömiyer yapacak. İki yõl önce yitirdiğimiz Fazõl Hüsnü Dağlarca’nõn kült kitabõ, özel bir baskõyla yeniden yayõmlandõ ‘Çocuk ve Allah’ 70 yaşõnda ERDEM ÖZTOP Türk şiirinin en özgün, dil ve yapõ bü- tünlüğü bakõmõndan en sağlam yapõtla- rõndan biri… Şiirimizin ustalarõndan, iki yõl önce yitirdiğimiz Fazıl Hüsnü Dağ- larca’nõn unutulmaz kitabõ… “Çocuk ve Allah” yayõmlanõşõnõn 70. yõlõnda Yapõ Kredi Yayõnlarõ tarafõndan özel bir bas- kõyla yayõmlandõ. “Çocuk ve Allah”, hem Dağlarca’nõn hem de Türk şiirinin en bilinen, önemsenen yapõtlarõndan biri oldu. Tekrar baskõlarõnõn ya- põl(a)madõğõ yõllarda bile, sahaf- larda en çok aranan ve bulunamayan kitaplardan biriydi. Peki, “Çocuk ve Allah” neden yet- miş yõldõr hâlâ gündemde? Neden hep aranõyor, soruluyor, tartõşõlõyor ve Türk edebiyatõnda kült bir yapõt ola- rak önümüzde duruyor? Yoğun şiir gelişimi Türk şiirinin önemli adlarõndan Gül- ten Akın, Dağlarca’nõn bu şiirleri yaz- masõnda, çocukluğunun yatõlõ okulda geçmesinin, aileden uzak pek çok duy- guyu yalnõz, kendi içinde yaşamasõnõn payõ olduğunu düşünüyor: “Dağlarca ço- cukluğunun ikinci çağını yatılı okul- da geçirmiş. Evinden, sevdiklerinden ayrı. Bu onda acılar, özlemler, tedir- ginlikler geliştirmiş, ama sağlamlaş- tırmış, genişletmiş de onu.” Gülten Akõn, Dağlarca’nõn şiir geli- şimindeki pek çok önemli olgunun da yi- ne o yõllarda aranmasõ gerektiğini vur- guluyor: “Dünyası tekdüzelikten kur- tulmuş. Geçmiş, gelecek zaman, için- de bulunulan zaman aynı yoğunluk- ta yaşanmış. ‘Çocuk ve Allah’ ile baş- layan yoğun şiir gelişimi kendi kendine yeterlik, kendi kendini bütünleme, sanatıyla bütünleşmenin kökenlerini o yıllarda aramalı.” Akõn konu hakkõnda Dağlarca’dan şu nefis dizeleri örnek gösteriyor bize: “Bu eller miydi masallar arasından / Rüyalara uzattığım bu eller miydi? / Arzu dolu, yaşamak dolu / Bu eller miydi resimleri tutarken uyuyan?” Türk şiirinin önde gelen adlarõndan Ül- kü Tamer, Dağlarca’nõn bu ölümsüz ya- põtõnõn hâlâ diriliğini koruduğunu, bunun da ötesinde, günümüz şiirine yeni açõ- lõmlar yaptõğõndan söz ediyor: “Çocuk ve Allah, yazıldığı dönemin şiirine gö- re çok değişik, çok çarpıcı, sınırları çok geniş olan bir yapıt. Eskimeyen, günümüz şiirine bile yeni kaynaklar sunan bir kitap. Sapasağlam belirmiş bir kişiliğin ürünü. Hep yeni kalaca- ğını sanıyorum.” Şiirin kutsal kitabı Türk şiirinin daha yeni kuşağõndan Haydar Ergülen de, Dağlarca’nõn ya- põtõnõn, Türk şiirine inen bir “vahiy”, “şii- rin kutsal kitabı” gibi algõlandõğõndan söz ederek ilginç bir tanõmlama getiri- yor bu sözlerine: “Ama Tanrı katından peygamberlere gönderilen bir kitap gi- bi değil, bir ‘çocuk yalvaç’ın kendi saf- lığından, arzularından kendi avuçla- rına süzülen nasibi gibi. O yüzden de bu kitabın büyüklüğüne, yüceliğine ve erişilemezliğine sadece şairler değil, di- ğer insanlar, hayvanlar, bitkiler ve kainat da tanıklık etmiştir. İnsan bu kitapla şiire iman edebilir.” Türk romanõna olduğu kadar Türk şii- rine de önemli katkõlarõ olan eleştirmen Adnan Binyazar ise, Allah ve çocuk kavramlarõ üzerinden Dağlarca’nõn ya- põtõnõn Türk edebiyatõndaki etkisini ir- deliyor: “Allah, soyutun sonsuzluğu; çocuk, sonsuzluğun somutu (ya da öy- le algılanıyor)... Var oluş yok oluş, yok oluş var oluştur. İnsan, ne, oluşunun başlangıcını biliyor, ne yok oluşun so- nunu. Tutunduğu tek gerçek ‘ha- yat’tır. Şiir, duyumsamaları dille bi- çimleyerek yokluğun varlığını arar. Dağlarca, ‘Gözlerim örtük fakat yü- zümle görüyorum’ diyor. Bu dizede ‘göz’ varlıktır; görmek için var ol- muştur. ‘Yüz’ yokluktur; görmek için var olmamıştır. Şairde tapınç (kült) duygusu, varlıkla yokluk ara- sında bir sarkaçtır. Dağlarca, ‘Çocuk ve Allah’ta şiir atını bu görünmez sar- kacın ardından koşturmuştur.” Dağlarca’nõn bu ölümsüz yapõtõ, ben- ce de, bir çocuksal algõlayõşla, hatta onun gözünden, onun düşgücüyle, duyarlõlõ- ğõyla dünyayõ anlamaya her daim çaba- ladõğõndan ötürü bugün elden ele dola- şõyor, şiirsever her insanõn kütüphane- sinde sayfalarõ aşõnmõş olarak duruyor. Gülten Akın: Dağlarca şiirinin kökenleri çocukluk yõllarõnda aranmalõ. Ülkü Tamer: Eskimeyen, günümüz şiirine bile yeni kaynaklar sunan bir kitap. Adnan Binyazar: Dağlarca, şiir atõnõ, varlõkla yokluk arasõndaki görünmez sarkacõn ardõndan koşturmuştur. Haydar Ergülen: İnsan bu kitapla şiire iman edebilir. TEB BAŞKANI ÜSTÜN AKMEN: ‘Biz sustukça sıra herkese gelecek’ Kültür Servisi - Ulus- lararasõ Tiyatro Eleştir- menleri Birliği (IATC) Tür- kiye Merkezi (TEB) Baş- kanõ Üstün Akmen, daha önce çeşitli kişi ve kurum- larõ okurlarõna hedef göste- rerek kõşkõrtmaya özendiren Vakit gazetesinin, Özen Yula’nõn oyunu “Yala ama Yutma”yõ hedef tahtasõna çakmakla yetinmeyip, dün- kü “Böyle sanat olmaz ol- sun” başlõklõ haberinde de “Dar-ül Love”õ işaret etti- ğini söyledi. Akmen, TEB adõna yap- tõğõ açõklamada: “yeni ope- ra/oyun türünün örneği “Dar-ül Love”ın oyun ta- rihlerini ‘Sonumuzu Lut Kavmi’ne Benzetecekler’ başlığı altında verip, ‘du- yarlõ Müslümanlarõn tah- rik olmasõndan korktukla- rõnõ’ ifade ederek aba al- tından sopa gösterme ya- yını yapmak, fevkalade ürkünç bir yaklaşımdır” dedi. Akmen: “Siyasi erk mutlaka önlem almalı, al- mazsa ve bizler sustukça sıra herkese gelecek” diye konuştu. İKSV’nin yeni başkanı: Bülent Eczacıbaşı Kültür Servisi - İstanbul Kültür Sanat Vakfõ (İKSV) Yönetim Kurulu’nun dün gerçekleşen toplantõsõnda, Şakir Eczacıbaşı’nõn ve- fatõyla boşalan Yönetim Kurulu Üyeliği’ne seçilen Bülent Eczacıbaşı, oybir- liğiyle Yönetim Kurulu Başkanlõğõ’na getirildi. Bülent Eczacõbaşõ, yaptõ- ğõ açõklamada, Türkiye’nin ulusal kültürel ve sanatsal değerlerini dünya ölçüsün- da tanõtmak ve paylaşmak amacõyla 37 yõldõr çalõşma- larõnõ yürüttüğünü belirte- rek, “Ülkemizin kültürel yaşamında vazgeçilmez bir rol oynayan İKSV, bundan sonra da ilkele- rinden ödün vermeden kültür ve sanat alanında- ki yaratıcı, yapıcı, yeni- likçi ve öncü rolünü geliş- tirerek sürdürecektir” dedi. İKSV, bundan böyle, Bülent Eczacõbaşõ başkan- lõğõnda; Başkan Yardõmcõsõ Ahmet Kocabıyık ve üye- ler Hamit Belli, Nuri Ço- lakoğlu, Suzan Sabancı Dinçer, Ahmet Misbah Demircan, Oya Eczacıba- şı, Prof. Dr. Münir Eko- nomi, Gencay Gürün, Tayfun İndirkaş, Doç. Yekta Kara, Ergun Özen, Ethem Sancak ve Dr. Mimar Kadir Topbaş’tan oluşan Yöne- tim Kurulu ile çalõşmalarõ- na devam edecek. 1973’te Dr. Nejat F. Ec- zacıbaşı önderliğindeki 17 işadamõ ve sanatsever tara- fõndan kurulan İKSV’nin 37 yõllõk tarihinde ilk baş- kanlõk görevini Dr. Nejat F. Eczacõbaşõ üstlenmişti. Nejat Eczacõbaşõ’nõn 1993’te vefatõnõn ardõndan görevi devralan Şakir Ec- zacıbaşı, hayata veda ettiği 23 Ocak 2010 tarihine ka- dar bu görevi yürüttü.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle