22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada her kesime günübirlik saldıran konuşmalarıyla ünlenen Bay Bülent Arınç’ın fena halde sinirini bozmuş… ...olacak ki; “Hayır” diyor, “makam odasında yapılan aramaya baskın denilemez!” Bay Arınç, böyle baskın olur mu, diye sormakta haklı... Zira makam odalarına baskının nasıl yapılacağını siyaset dünyasında Bay Arınç’tan daha iyi bilen ve uygulayan yoktur. Baskının nasıl yapılacağını Arınç’tan öğrenelim: Makam odasına kapıyı vurmadan pür hiddet gireceksin. Karşısındaki kişinin kadın-erkek olduğuna, üstlendiği görevin önemine ve değerine bakmadan ağzına geleni söyleyeceksin. Hatta, Güldal Mumcu gibi, karşındaki hükümet üyesinin sinirleri öylesine gergin, neredeyse saldırgan, bir eylem yapmaya hazır olduğunu hayretle gözleyeceksin. Üstelik -baskın sırasında üst devlet görevlisi olduğunu unutarak- parlamentoda oturumlarını, TBMM Başkanlığı adına yöneten Güldal Mumcu’ya söylediğin yakışıksız sözleri… partizanlık kokan bir demeçle kamuoyuna duyurarak savunacaksın. Baskın dediğin öyle değil, böyle olur! Bay Arınç’ın pazar saldırılarından medya da nasibine düşen payı aldı. Sözcü gazetesinin konuyla ilgili habere koyduğu başlığı hiçbir gazetede göremedik: “…Arınç’tan medyaya ‘tükürük açılımı!’” Başlık Arınç’ı yüzde yüz doğru yansıtıyor, çünkü: Bay Arınç medyada başsavcının odasında yapılan aramayı manşetlerde “baskın” diye veren gazetelere, bu vesile medyaya duygularını şöyle özetledi: “ ‘Adliye basıldı’ diyorlar. Böyle baskın mı olur? Tuuuu size” dedi. Savcılarımız şimdi ellerini vicdanlarına koysunlar. Herhangi bir yazar, bir muhabir “Bay Arınç’ın medyayla ilgili sözlerine benzer ifadeleri Başbakan Yardımcısı’na yakışıyor mu? Tuuu ona!” diye yazacak olsa… …ertesi günü adliye koridorlarında soluğu alır ve savcılar Bay Arınç’a hakaret etmenin hesabını o yazardan, muhabirden sorarlardı. Bay Arınç, medyaya, yazarlarına, muhabirlerine, baskın başlığını koyan gazetelerin yüzüne tükürüyor. Acaba savcılarımız bir gazeteciye reva görecekleri işlemi Bay Arınç’a uygulamayı düşünüyorlar mı? Yoksa hakaret iktidardakilere bir ayrıcalık mı? Başbakan yardımcısıdır, siyasetçidir, hakaret de eder. Ama gazeteciler en ufak hakaret imasında bulundu mu, savcıların karşısında! Meslek kuruluşları Bay Arınç’ın hakaretini sineye çektiler, çekiyorlar demek istemiyorum ama... Milyonlarca insan izledi medyaya tüküren Bay Arınç’ı. Bay Arınç’a hakaret davası açmak için acaba ne bekliyorlar? Bay Arınç darbe sözcüğünü duyar duymaz… ne gelirse aklına ağzına, geçmişteki askeri müdahaleleri karalamak için kullanıyor. TBMM albümüne baktım. Beyefendi 1948 doğumlu. Bugün 62 yaşında. Lakin 12 Eylül 1980’de yaşı 32. Hukuk öğrenimi görmüş. Ola ki o tarihte Manisa’da avukatlık yapıyor. Bugün ortam darbelere karşı çıkmaya elverişli... TV’lerde medyada söylemediğini bırakmayan, bir numaralı darbe karşıtı olmanın kıvancını yaşayan Bay Arınç, lütfen söyler misiniz: 12 Eylül 1980 darbesini eleştiren veya karşı çıkan tek bir demeç verdiniz mi, tek satır karşı bir yazı yayımladınız mı, ufacık tefecik bir eylem gerçekleştirdiniz mi? O gün suspus ama bugün… ortam, sıfat elverişli Bay Arınç’a, darbe dediniz mi bülbül! Diyeceksiniz ki medyamız zaten bir âlem. Bu soruları sormaz Bay Arınç’a. Örneğin logosunda basında güven yazan gazetemiz Milliyet’e bakıyorsunuz. Kocaman puntolarla “Gül’ün süresi 7 yıldır” yazan bir manşet. Birden ne değişti; anayasa mı, Türk hukuk adamları mı görüş değiştirdi acaba, diye haberi okumaya başlıyorsunuz. Meğer Çankaya’dakine hiç değilse bir gün rahat nefes aldıran saptamayı yapan ne bizim onursal başsavcılarımız, ne anayasa hukukçularımız ne de Anayasa Mahkemesi’nin eski üyeleri! Türk siyaseti ve anayasal sistemi üzerinde çalıştığı öne sürülen hukukçu bir Fransız. Çankaya’daki 7 yıl kalmalı diyor. Neden? “Çünkü 7 yıllığına seçilen eski Fransa Cumhurbaşkanı Chirac da değişen yasaya karşın 5 değil 7 yıl görevde kaldı.” Bundan böyle cumhurbaşkanlığı görev süresiyle veya herhangi önemli bir konuda tartışmalara, araştırmalara... yasa masa yorum morum yapmaya gerek yok artık. Bak Fransa’ya. Uygulama ne ise Fransa’da, Türkiye’de de öyle olmalı! SAYFA 23 ŞUBAT 2010 SALICUMHURİYET 8 HABERLERİN DEVAMI TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 23 Şubat Oslo B -7 Helsinki K -5 Stockholm K 0 Londra Y 6 AmsterdamY 6 Brüksel Y 6 Paris Y 8 Bonn Y 7 Münih PB 5 Berlin Y 10 Budapeşte Y 10 Madrid Y 15 Viyana PB 11 Belgrad B 14 Sofya Y 12 Roma Y 16 Atina Y 18 Zürih Y 9 Moskova B -7 Aşkabat B 11 Taşkent PB 17 Bakû Y 8 Bişkek Y 10 Tiflis PB 15 Kahire PB 17 Şam B 19 İstanbul PB 13 Edirne B 13 Kocaeli S 16 Çanakkale B 14 İzmir B 18 Manisa B 18 Denizli B 17 Zonguldak B 13 Sinop PB 10 Samsun PB 12 Trabzon B 11 Giresun PB 12 Ankara B 9 Eskişehir B 11 Konya Y 11 Sıvas B 5 Antalya B 19 Adana Y 19 Mersin B 19 Diyarbakır B 11 Şanlıurfa Y 12 Mardin B 10 Siirt B 11 Hakkâri Y 5 Van B 5 Kars B 2 Ülkemiz geneli parçalı ve çok bu- lutlu, Marmara, İç Anadolu, Karadeniz, Doğu ve Güneydo- ğu Anadolu, Kuzey Ege yağışlı geçe- cek. İç Anadolu’nun kuzeydoğusu, Do- ğu Karadeniz’in iç kesimleri karla karı- şık yağmur şeklinde olacak. Rüzgâr; ku- zey ve iç kesimlerde kuzey ve kuzeybatı- dan kuvvetli olarak esecek. Son günlerde adalet mekanizması içindeki olayları kalın hatlarıyla anımsayalım: Özel Yetkili Erzurum Savcısı, tarikat ve cemaatleri soruşturan Erzincan Cumhuriyet Savcısı’nı, terör örgütü ile ilişkili olduğu gerekçesiyle tutuklattı. HSYK, yetki aşımı gerekçesiyle Erzurum özel yetkili savcılarının yetkilerini kaldırdı. Bunun üzerine Başbakan, AKP’nin hukuk kurmaylarıyla toplandı. Toplantıdan sonra Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bir açıklama yaptı: Arınç şöyle diyordu: “Bu ülkenin kutlu yürüyüşü asla ve asla durdurulamaz. Vesayetçi anlayışlar, statükocu yaklaşımlar, değişime direnen tutucular, bürokratik oligarşi ve ortaçağ zihniyetleri elinde bu ülkenin şahlanışı artık daha fazla ertelenemez.” Arınç’ın hedefinde yargıçlar vardı: “Türkiye bir yargıçlar devleti değil, demokratik bir hukuk devletidir, öyle de kalacaktır” diye bitiriyordu konuşmasını. Arınç’ın demokratik hukuk devleti adına, hukuk devletini savunan yargıçları suçlaması şaşırtıcı: Demokratik hukuk devletinin güvencesi zaten hukukun üstünlüğü değil midir? Bağımsız ve tarafsız yargıçlar, demokratik hukuk devletinin koruyucusu değil midir? Yargı bağımsızlığını, yargıçlar devleti diye niteleyebilir, hukuk devleti ve demokrasi adına eleştirebilir misiniz? Öte yandan, Arınç’ın kastettiği “kutlu yürüyüş” deyiminin anlamı açıktı: Deyim, her ne kadar konuşmanın tümü itibarıyla demokrasiye doğru bir yürüyüş gibi kullanılmış izlenimi veriyorsa da dinsel bir hedefe doğru gidiş, kitlelerin dini duygularına hitap eden demagojik bir anlam taşıdığı ortada. Arkadan AKP Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan konuştu: “Türkiye’nin Ak Parti’ye 10 sene daha ihtiyacı var. Bu memlekette kimin kızının başı örtülü, hepsini fişlemişler. Kimin çocuğu imam hatibe gidiyor, hepsini fişlemişler. Kim muhafazakâr, kim ramazanda oruç tutuyor, hepsini fişlemişler. Eee, şimdi biz onları fişliyoruz. 40 sene onlar bu halka yaptı, inşallah sıra bizde. Yapmaya çalıştığımız bu arkadaşlar” dedi. Öyle anlaşılıyor ki, AKP milletvekili vatandaşları “Biz” ve “Onlar” diye ikiye ayırıyor ve intikam peşinde koşuyor. Ayrıca bu işi bitirmek için de on yıl daha iktidarda kalmak istiyor. AKP bu “fişleme” işine sahip çıkmadı. Parti adına konuşan Çelik, milletvekilinin sözlerinin sadece kendisini bağladığını ve bu konuda uyarıldığını söyledi. Milletvekili ise kendisine bir uyarı gelmediğini belirtti. Ama bu sözlerinin genel bir siyasal ve ideolojik yaklaşımı yansıttığı yadsınabilir mi? Şimdi bu iki konuşmanın ardından bir de sayı anımsayalım: Son yıllarda Türkiye’de içki satan yerlerin ruhsat sayısında 17.000 (yazı ile on yedi bin) azalma olmuş. AKP iktidarı “İnsanları fişleyerek, on yıl daha ‘Kutlu Yürüyüşüne’” devam ederse on yıl sonraki Türkiye ne olur, düşünebiliyor musunuz? ekongar@cumhuriyet.com.tr www.kongar.org AYDINLANMA EMRE KONGAR ‘Kutlu Yürüyüş’ Nereye: İki Konuşma Bir Sayı Birinci Ergenekon davasõnda tutuklu sanõk Timuroğlu, Arslan ve Yõldõrõm tarafõndan kandõrõldõğõnõ ileri sürdü ‘Maşa olarak kullanõldõk’ diye konuştu. Timuroğlu, “Şimdi ol- sa ailemdeki kadınları Cumhuri- yet’e getirtir kınardık” dedi. Danõştay saldõrõsõ öncesinde Al- parslan Arslan, Osman Yõldõrõm, İs- mail Sağõr’la birlikte Ankara’ya git- tiklerini, 16 Mayõs günü dönmek is- tediklerini anlatan Timuroğlu, Ke- rinçsiz’in sorularõ karşõsõnda özetle şu yanõtlarõ verdi: “Cebimde para yok- tu, 20-30 milyonum olsa döner- dim. Osman ile Alparslan yüksek sesle tartışıyorlardı. Biz Petrol Ofi- si’nin karşısındaki çay bahçesin- deydik. Plaka konusunda tartış- tıklarını duydum ama Danıştay’dan bahsedip bahsetmediklerinden emin değilim. Osman ile Alparslan bizim yanımızda konuşmuyorlardı. Maşa icabı bizi getirmişler.” “Osman Yıldırım esrarkeş, yan- kesici, hapçı, hırsız, torbacıdır” di- yen Timuroğlu, “Buraya kadınları ve çocukları sokmamaları lazım. Os- man miletin ahlakını bozuyor. Bi- zi kandırıp kullanan Osman Yıldı- rım” dedi. Kemal Kerinçsiz’in, “Os- man Yıldırım ile Alparslan Arslan arasında sizin teslim edilmeniz ko- nusunda mutabakat olmuş muydu” sorusu üzerine Timuroğlu şunlarõ söyledi: “Osman Yıldırım ‘hak et- tiklerini alsõnlar sonra teslim ederiz’ dedi. Alparslan 750 bin vermiş ama Osman ‘evime haciz gelecek’ dedi, para vermedi.” ‘Çizgi film gibi adamsın’ Osman Yõldõrõm, maddeler halinde sõraladõğõ 40’tan fazla soru yöneltti. Timuroğlu “Çizgi film gibi adam- sın” deyince Yõldõrõm “Oğlum ya- şındasın bana hakaret ediyorsun” dedi. Başkan Şengün de “Madem senden küçük, akıllı ol” diye Yõldõ- rõm’õ uyardõ. Muzaffer Tekin’in avukatõ Selin Deviren Tahtabiçen’in sorularõ sõrasõnda Timuroğlu “Kim- se bana ‘para karşõlõğõnda eylem yap’ diye bir şey söylemedi” dedi. Danõştay’a silahlõ baskõn ve Cumhuriyet gazetesinin bombalanmasõ eylemlerinden tutuklu sanõk Erhan Timuroğlu, Osman Yõldõrõm’õn 5 Mayõs 2006’daki ilk bombayõ atan Tekin İrşi’ye “Pimini çekeceksin, taş atar gibi atacaksõn” dediğini anlatarak “Osman milletin ahlakõnõ bozuyor. Yalan konuşuyor. Bizi kandõrõp kullanan Osman Yõldõrõm” dedi. HATİCE TUNCER Birinci Ergenekon davasõnda Da- nõştay’a silahlõ baskõn ve Cumhuriyet gazetesinin bombalanmasõ eylemle- rinden tutuklu sanõk Erhan Timu- roğlu, “Cumhuriyet gazetesinin kendi kendisini bombaladığını” id- dia etti. Timuroğlu, Danõştay’õ basan Alparslan Arslan ve Gizli Tanõk 9 ol- duğu iddia edilen Osman Yıldı- rım’õn, kendisi ve diğer sanõk arka- daşlarõnõ kullandõğõnõ söyledi. Birinci Ergenekon davasõnõn dün- kü duruşmasõna müdahil sõfatõyla Da- nõştay Başkanlõğõ adõna görevlendi- rilen Hazine avukatõ Perihan Özcan da katõldõ. Mahkeme Heyeti Başkanõ Köksal Şengün, 29 Ocak tarihli du- ruşmada yarõm kalan çapraz sorgu- suna devam edilmek üzere tutuklu sa- nõk Timuroğlu’nu kürsüye çağõrdõ. Cumhuriyet’e neden girmedi? Tutuklu sanõk avukat Kemal Ke- rinçsiz’in sorularõnõ yanõtlayan Ti- muroğlu, şu iddialarda bulundu: “Al- parslan domuza başörtüsü bağla- yan Cumhuriyet gazetesine bomba atıyor. Danıştay’ı basıyor. Cum- huriyet tahrik ediyor. Cumhuriyet kendi kendini bombalattı. İlhan Selçuk ile Sabih Kanadoğlu konu- şuyor. Planlıyorlar, maşa olarak bi- zi kullanıyorlar. Başörtüsü davası ise domuz haram kılınmamış mı- dır? Danıştay yasaklamış, değişe- bilir. Niye Cumhuriyet’e girmiyor da Danıştay’a giriyor.” Osman Yõldõrõm’õn 5 Mayõs 2006’daki ilk bombayõ atan Tekin İr- şi’ye “Pimini çekeceksin, taş atar gi- bi atacaksın” dediğini anlatan Ti- muroğlu, başörtüsü konusunu ise anõmsamadõğõnõ söyledi. Cumhuriyet gazetesine 10 Mayõs gecesi atõlan ve patlamayan bombanõn ardõndan 11 Mayõs tarihindeki üçüncü bombayõ atan Alparslan Arslan’õn “Domu- zun başına böşörtüsü geçirenlerin a.k.” şeklinde küfr ettiğine ilişkin ta- nõk ifadesinin anõmsatõlmasõ üzerine Timuroğlu, “Bir şeyler söyledi ama hatırlamıyorum. Küfr etmemiştir” İstanbul Haber Servisi - Eski başbakanlardan Kasõm 2006’da yaşamõnõ yitiren Bülent Ecevit’in Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi’ndeki tedavi sürecine ilişkin tüm belgeler, Prof. Dr. Mehmet Haberal’õn avukatõ tarafõndan mühürlü bir zarf içerisinde İstanbul 13. Ağõr Ceza Mahkemesi’ne teslim edil- di. Avukat Dilek Helvacı, Ecevit’in eski koruma müdü- rü Recai Birgün tarafõndan te- davi sürecine ilişkin ortaya atõlan iddialarõn asõlsõz oldu- ğunu belirterek “Bülent Ec- evit’in Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi’ndeki te- davisi ile ilgili tüm evrak 8 yıldan bu yana devletin ve eşi Rahşan Ecevit’in elinde bulunmaktadır” dedi. Eski Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Ha- beral’õn avukatlarõ Köksal Bayraktar ve Yasemin An- takyalıoğlu adõna avukat Dilek Helvacõ, Silivri Cezaevi ya- nõndaki duruşma salonu önün- de bir basõn açõklamasõ yaptõ. Helvacõ, Ecevit’in tedavi- siyle ilgili tüm evrakõn rektör sõ- fatõyla Haberal tarafõndan dö- nemin Başbakanlõk Müsteşarõ Ahmet Şağar’a, eşi Rahşan Ecevit’e ve Başbakan’a sunul- mak üzere o tarihteki koruma müdürü Recai Birgün’e tuta- nakla teslim edildiğine dikkat çekti. Avukat Helvacõ, Prof. Dr. Haberal’õn uzmanlõk alanõ dõ- şõnda kalmasõ nedeniyle Bülent Ecevit’in 2002 yõlõnda Baş- kent Üniversitesi Ankara Has- tanesi’nde Prof. Dr. Turgut Zileli başkanlõğõndaki sağlõk ekibi tarafõndan yürütülen te- davi sürecinde yer almadõğõnõ kaydetti. Birgün’e dava açacağız Tedavi sürecindeki iddialarõn o dönem koruma müdürü Recai Birgün tarafõndan ortaya atõldõ- ğõnõ belirten avukat Helvacõ, Haberal’õn ve tedavide görev alan hekimlerin Recai Birgün aleyhine hukuk ve ceza davalarõ açtõklarõnõ söyledi. ‘Tedavi sürecine ilişkin iddialar asılsız’ Ş E M D İ N L İ İ D D İ A N A M E S İ Ferhat Sarıkaya tazminat ödeyecek ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Hâkimler ve Savcõlar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) 2 yõl önce Şemdinli iddianamesi nedeniyle meslekten ihraç ettiği dönemin Van Cumhuriyet Savcõsõ Ferhat Sarıkaya’nõn sürpriz bir şekilde Ankara’da ortaya çõkmasõ, kendisinden tazminat kazanan komutanla- rõ da hareketlendirdi. Sarõkaya’nõn kaybettiği taz- minatlar için 4 komutana faiziyle birlikte yaklaşõk 40 bin lira ödemesi gerekiyor. Sarõkaya’nõn hazõrladõğõ Şemdinli iddianamesin- de Abdulrezzak Uçaner’in imzasõz ve adresi yazõlõ olmayan mektubundaki, bölgede rüşvetin her kapõ- yõ açtõğõ, aşiret ağalarõnõn üst rütbeli komutanlarla işbirliği içine girip kaçakçõlõktan büyük kazanç elde ettikleri iddiasõ yer alõyordu. Bunun üzerine adõ ge- çen komutanlar tarafõndan Savcõ Sarõkaya hakkõnda tazminat davalarõ açõlmõştõ. Sarõkaya hakkõnda ilk tazminat davasõnõ, dönemin Şõrnak Jandarma Ko- mutanõ Albay Habib Doğar açtõ. Doğar, Sarõka- ya’nõn haksõz yere şeref ve haysiyetiyle oynadõğõnõ öne sürerek 15 bin lira tazminat talep etti. Mahke- me, kişiler hakkõnda hiçbir yönden araştõrõlmayan bir ihbar dilekçesine göre suçlanmasõ ve bu dilekçe- ye yer verilmesinin hukuka uygun olmadõğõ gerek- çesiyle Sarõkaya’yõ 5 bin lira tazminat ödemeye mahkûm etti. Karar, Yargõtay tarafõndan da onay- landõ. Sarõkaya hakkõnda daha sonra Şõrnak 23. Jan- darma Sõnõr Tümen Komutanõ emekli Tümgeneral Ali Karababa ile halen görevde bulunan Tümge- neral Ahmet Yavuz da 15’er bin liralõk tazminat davalarõ açtõ. Mahkemeler, Sarõkaya’yõ Karababa ve Yavuz’a da 5’er bin lira ödemeye mahkûm etti. Emekli Albay Aziz Ergen’in açtõğõ 10 bin liralõk tazminat davasõ da sonuçlandõ ve Sarõkaya bu dava- dan da 5 bin lira tazminat ödeme cezasõna çarptõrõl- dõ. Komutanlarõn açtõğõ 4 ayrõ davada 20 bin lira tazminat ödemeye mahkûm edilen Sarõkaya’nõn, şu an yaklaşõk 40 bin lira ödemesi gerektiği belirtildi. ‘Askere gitmemek için rapor aldı iddiası’ Sarõkaya’nõn ortaya çõkmasõnõn ardõndan Ge- nelkurmay Başkanlõğõ’nõn da çürük raporu ala- rak askerlik yapmadõğõ belirlenen Sarõkaya’nõn sağlõk durumuyla ilgili yeniden değerlendirme yaptõğõ iddia edildi. Yapõlan çalõşmalarda çürük raporunda bazõ eksiklikler ve şaibe tespit edildi- ği ileri sürülürken Sarõkaya’nõn askerlik görevini yapmamak için sahte rapor aldõğõna ilişkin bilgi ve belgelere ulaşõldõğõ da iddia edildi. Haberal’õn avukatõ Helvacõ, hastanede uygulanan tedaviyle ilgili evrakõ elden getirdi Bostancı’da 27 Nisan 2009’da yaşanan çatışma- nın ardından tutuklanan Devrimci Hareket dergisi çalışanı Mehmet Yeşiltepe’ye destek vermek isteyen ve aralarında Cezmi Ersöz, İlkay Akkaya, Ragıp Zarakolu, Temel Demirer, Mustafa Yalçıner, Suat Batı’nın da bulunduğu aydınlar, dün Beşiktaş Adliyesi’ne gelerek kendilerini ihbar etti. İddianamede Yeşiltepe’ye isnat edilen suçların kendileriyle yapılan röportajlar olduğunu belirten aydınlar, bu nedenle Yeşiltepe’nin değil, ken- dilerinin suçlu olduklarını beyan eden dilekçeyi savcılığa teslim ettiler. Eyleme, çok sayıda demokratik kitle örgütü de destek verdi. (Fotoğraf: SERKAN YILDIZ) Kendilerini ihbar ettiler
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle