18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 23 ŞUBAT 2010 SALI 16 KÜLTÜR AYNA ADNAN BİNYAZAR Eğitimin İşlevini Tartışmak Son günlerde, Meclis’ten sokağa, kaba güç, ağza alınmayacak sözler... Sorunların saldırılarak çözüleceği sanılıyor! Bu, altmış yıldır, gittikçe kişiyi kişiye kul eyleyen eğitim anlayışının sonucudur... Oysa eğitim, bilgi ve beceri kazandırmak amacıyla yapılan işlevsel bir etkinliktir; bir yandan kişinin çevresinden edindiği olumsuz alışkanlıklarını kırar, öte yandan ona toplumsal yaşamın gerektirdiği tutarlı davranışlar kazandırır. Böyle bir eğitimden geçen kişi, saldırganlaşmaz, çarpıklıkları, sorgulayıp tartışarak çözmeyi düşünür. “Bilgi cehli (bilgisizlik) giderir, adamlık öğretmez” söylemi, eğitimin, insanı insan kılmasındaki etkinliğini açıklamaya yetiyor. Mark Twain, “Eğitim kafayı geliştirmek içindir, belleği bilgiyle doldurmak için değil” diyor. Hint düşünürü Krişnamurti de, “Gerçek eğitim, insana düşünmeyi öğretir” diyerek Twain’i tamamlıyor. Ezberciliği öne çıkarıp kural belletmeyen; öğrenciyi eleştirel düşündürmeye yönelten bir yöntem uygulanıyorsa, sorun temelinden çözülmüş olur. Laik eğitimden anlaşılan da bu değil mi? Aziz Nesin, Nesin Vakfı’nın kurulduğu 1972 yılında düşündüklerini ancak 15 yıl sonra, 1987’de, “Eğitim Konusunda Vasiyetimdir” başlığıyla yazabildiğini belirtir. Nesin, bu yazısında, kurduğu vakıf okulunda nasıl bir eğitim anlayışının uygulandığını açıklar. Ona göre eğitim, yaratıcılığı geliştirmelidir. Bunun da, öğrenciyi tüketici durumdan alıp yaratıcılığa yönlendirmeye bağlı olduğunu savunuyor. Nesin’in üreticilikten anladığı; öğrencinin, hayvansal, tarımsal, endüstriyel, el sanatları ve doğal kaynaklardan yararlanarak, bütün maddi ürünlerin elde edildiği bir ortamda üreterek eğitilmesidir. Öngörüsü, Köy Enstitüleri’nde uygulanan eğitim yöntemiyle örtüşüyor. Nesin’e göre, yinelemeye dayanan ezberci eğitim, kişiyi bilgi öykünücüsü (taklitçisi) durumuna düşürür. Bu koşullarda, öğrenci, dağarcığını bilgiyle doldurur, ama o bilginin gerçek sahibi olamaz. Nesin, bunun, öğrenciyi yasaklarla bunaltılmayan, sorunların özgürce tartışılıp özeleştiriden geçirildiği doğal ortamlarda gerçekleştirilebileceği kanısındadır. Bu yöntemle eğitilen öğrenci, olaylara eleştirel gözle bakarak düşünmeyi öğrenecektir. Cumhuriyet döneminin eğitim atılımı Köy Enstitüleri de bu amaçla kurulmuştu. Sözde köylüye toplumun öz yurttaşı olduğu bilinci verilerek, onun yaratıcılığı öne çıkarılacaktı... Egemenler, Köy Enstitüleri’ne ancak altı yıl dayanabilmiştir. Köy Enstitüsü türü eğitimin ilk ışığını, Pestalozzi 1762 yılında İsviçre’de, Neuhof (Yeni Çiftlik) adını verdiği çiftlikte yakmıştır. Korunma durumunda olan çocukların alınıp eğitildiği bu çiftlikte, öğrencilere çiftlik endüstrisi, sosyal ahlak, dil, aritmetik, müzik ve oyun dersleri veriliyordu. Pestalozzi, çocukların böyle bir ortamda özgürce eğitileceği inancındaydı. Çağımızda, böyle düşünenlerle “idealist” diye alay ediliyor. Bizde Cumhuriyetin yetiştirdiği “idealistler” dışlandıktan sonra eğitim, bilgisizlerin, hazıra konucuların, sorumluluk bilincinden yoksun, aydınlıkçı düşünceye kör bakanların elinde çağdışına itildi. Her alanda bilgisizliğin kör çukuruna düşmekte oluşumuza başka neden aramaya gerek var mı? [email protected] [email protected] Tiyatro Boğaziçi’nin ‘Molière Efendi’ oyunu, yazarõn tüm dünyaya gülen gözlerle bakõşõ üzerine odaklanõyor Keyifli bir Molière dersi 17 . yüzyõl Fransasõ’nda zengin ka- rakter komedileri, commedia dell’arte’den esinlenen dinamik oyunculuklar Molière’in tõrmanõşõnõ hõzlan- dõrõrken, yazarlõk ve oyunculuk alanõndaki ye- teneği ve zekâsõ onu ayrõcalõklõ bir yere ko- numlandõracaktõr. Molière, kõsa sürede Gü- neş Kralı’nõn himayesine girecek kadar ba- şarõlõ olur. Bir yanda, XIV Louis, güçlü bü- rokratlarõyla buyurucu kişiliğini her alanda hissettirmekte, öte yanda, bir tiyatro dehasõ olan yazar, toplumsal olaylarõ göz- lemlemekte ve eleştirel bakõşõnõ ustalõk- la işlemektedir. GÜLMENİN ENERJİSİ Molière’in oyunlarõnda düşünce örgüsü, gülme eylemi ve algõlama düzeyi arasõnda kurduğu ilişki ve sonuç önemlidir. Moliè- re için tiyatroda düşünce örgüsünün akõşõ gül- me eyleminin dinamiğiyle beslenerek eleş- tirel boyutu ortaya koyar. Bu bağlamda, Tiyatro Boğaziçi’nin “Mo- lière Efendi” oyunu, yazarõn sadece yaşadõ- ğõ topluma değil, tüm dünyaya gülen gözler- le bakõşõ üzerine odaklanan bir çalõşma ola- rak değerlendirilebilir. Tiyatro Boğaziçi’nin genç ekibi tarafõndan Molière üstüne yapõlan ortak araştõrmalardan hareketle oluşturul- muş. Projenin reji, metin, kurgu anlamõnda so- rumlularõ İlker Yasin Keskin ve Aysel Yıl- dırım. Molière oyunlarõnõn yoğun yapõda de- ğişik karakter kümelerini simgeleyen oyun- cularõn aralarõndaki etkileşimden çoğalan akõlcõ komik resimler ise Burak Akyunak, Duygu Dalyanoğlu, Eser Dilsöz, İlker Ya- sin Keskin, Aysel Yõldõrõm tarafõndan keyif- le aktarõlõyor seyirciye. Tiyatro Boğaziçi’nin bir önceki kuşağõndan Uluç Esen ise metin yazõmõndan oyunculuk çalõştõrõcõlõğõna kadar her anlamda danõşmanlõk yapmõş eki- be. Böylelikle, Tiyatro Boğaziçi’nin iki ku- şağõ arasõnda yine bir tür deneyim ve bilgi ak- tarõmõ yaşanmõş “Molière Efendi”nin kota- rõlõş sürecinde. Özdemir İnce’nin põrõl põrõl çevirisi ile di- limize kazandõrdõğõ Bulgakov’un “Molière Efendi” adlõ romanõ Molière dönemini algõ- lama ve ifade etme anlamõnda önemli bir re- ferans noktasõ olmuş topluluğa. Bu konuda İl- ker Yasin Keskin, “Bulgakov’da Moliè- re’in iktidarda olan gücün koruması al- tında ‘korkunç yaramaz çocuk’ rolünü oy- nayabilen bir sanatçı olarak ele alındığını düşünüyoruz. Bu biyografik romanda Mo- lière’in hayatı, yaptığı tiyatro merkeze alınarak anlatılmıştır. Bizim çalışmamız- da, bütün sınıfsal çekişmeler içinde, yaşa- dığı dönemi sanat yoluyla ve bütün zor- luklara rağmen anlatma çabası içinde olan bir tiyatrocunun yaşamından anek- dotların yer aldığı bir durum söz konusu- dur” diyor. “Molière Efendi” yazarõn yaşadõğõ döne- mi, çağõnõ, sadece Bulgakov’un romanõna de- ğil, az önce de belirttiğim gibi, Molière üzerine yapõlmõş çeşitli araştõrmalara ve ya- zõlmõş belgesel kaynaklara dayandõrdõğõ için belgesel niteliği taşõyor. Ancak buna tam bir belgesel çalõşmasõ diyebilir miyiz? Bu soru- nun cevabõnõ da “Hayır” diye yanõtlõyor Kes- kin: “Bulgakov’un “Molière Efendi”si ne kadar belgesel niteliği taşıyorsa, bu oyun da o kadar belgesel; ikisinde de kurgusal bir yön var.” GENÇLERE SESLENMEK Bir araştõrma projesi olarak başlayan “Mo- lière Efendi”nin en dikkat çeken yanõ, her yaş- tan tiyatro seyircisine, özellikle de gençlere seslenecek ve dolayõsõyla ortaöğretim ku- rumlarõna da taşõnabilecek bir yapõda kota- rõlmõş olmasõ. Bu anlamda, dünün gerçekle- ri ile günümüz gerçekleri arasõnda köprüler ku- ran bir Molière dersi olarak bakõlabilir Tiyatro Boğaziçi’nin ortaya koyduğu bu çalõşmaya. Oyunda, Molière’in hayatõndan kesitlerin yanõ sõra, ‘Cimri’, ‘Kibarlık Budalası’ ve ‘Hastalık Hastası’ gibi oyunlarõndan sahneler de sergileniyor. Umarõm bu yapõt İstanbul’da ve İstanbul dõşõnda olabildiğince çok lise sah- nesinde temsil olanağõ bulabilir. Çünkü, ar- tõk kemikleşmiş sistemler kõrõlmalõdõr eğitim sistemimizde ve bu bağlamda da, lise müf- redatõnda genelde sõkõcõ bir ders saati ile ge- çiştirilmek zorunda kalõnan, edebiyat kitap- larõnda birkaç basmakalõp cümleye hapsedi- len Molière’ler, Shakespeare’ler salt yaşa- dõklarõ çağõn değil tüm çağlarõn tiyatro de- halarõ, eleştirmenleri, gözlemcileri olarak da- ha sõkõ ilişkiler kurmalõdõrlar yetişmekte olan kuşaklarõmõzla… Bir küçük not; dünyayõ gülen gözlerle in- celeyen Molière’den belki de zaman içinde Ahmet Vefik Paşa’ya kadar uzanõr Tiyatro Boğaziçi’nin yollarõ... Bir araştõrma projesi olarak başlayan “Molière Efendi”nin en dikkat çeken yanõ, her yaştan tiyatro seyircisine, özellikle de gençlere seslenecek ve dolayõsõyla ortaöğretim kurumlarõna da taşõnabilecek bir yapõda kotarõlmõş olmasõ. Bu anlamda, dünün gerçekleri ile günümüz gerçekleri arasõnda köprüler kuran bir Molière dersi olarak bakõlabilir Tiyatro Boğaziçi’nin ortaya koyduğu bu çalõşmaya. Kültür Servisi - Kumbara- cõ50 Sahnesi, önceki gün yan- gõn merdiveninin açõlõşõnõ ya- parak ilk tatbikatõ destekçileriyle birlikte yaptõ. Sahne, Kumba- racõ50’de sahnelenmesi planla- nan “Yala Ama Yutma!” oyu- nu ile ilgili kõşkõrtma haberlerin ardõndan 8 Şubat’ta Beyoğlu Belediyesi’nce yangõn merdi- veni olmadõğõ gerekçesiyle ka- patõlmõş, etkinliklerine bir süre ara vermişti. Kumbaracõ50, bu ikinci açõlõşõyla birlikte yeniden pek çok tiyatronun oyunlarõna ev sahipliği yapmaya başladõ. Pek çok tiyatro sanatçõsõnõn da yer aldõğõ açõlõşta kurdeleyi kesen Mitos Boyut Yayõnla- rõ’nõn kurucusu Yılmaz Öğüt, Kumbaracõ50’nin Türk tiyat- rosu için yeni bir kuruluş ol- duğunu, çünkü yalnõz kendi oyunlarõnõ değil genç gruplarõn oyunlarõnõn oynanmasõna da fõrsat verdiğini belirterek, “Bunun gibi olayları biz daha önce çok yaşadık. Tiyatrolar yakıldı, yıkıldı, kapandı. Yeni kuşağın da dikkatli ol- ması, böyle olaylara hazırlıklı olması bakı- mından önemli” dedi. Kumbaracõ50’nin kurucularõndan Yiğit Sert- demir ise konuşmasõnda bu tehlikenin unutul- mamasõ gerektiğini söyleyerek “Bugün yeni olan bir tek şey var, o da bu merdiven. Aslında bu pek çok tiyatro için, hatta Be- yoğlu için de çok yeni bir şey. Yeniliklerin öncüsü olarak burada olmaktan mutluyuz. Ayça Damgacõ ‘Bu olay tur- nusol kâğõdõ gibi oldu, herkes kendi rengini belli etti’ sözle- rini hatõrlatan Sertdemir, söz- lerine şöyle devam etti: “12 Eylül’den beri süren tehlike kaybolmadı. Yarın başka bir oyunda, başka bir şekil- de her şey olabilir. Merdiven statik hesaplarla çözüldü, ama geleceğin statiği hesap- lanamıyor. O yüzden çoğal- maya devam...” dedi. Sertdemir, “Kumbaracı50 de, bu ekip de yalar ama yutmaz. Umarız bu bir sim- ge olarak hepimizin belle- ğinde kalır. Hem çok canı- mız yandı hem de acımadı ki” diyerek “Yala Ama Yutma!” ekibiyle her zaman yan yana olduklarõnõ sözlerine ekledi. “Yala Ama Yutma!”da rol alan Ayça Dam- gacõ ise “Bu süreçte gerek moraller gerek mo- tivasyon yönünden eksiye gittik. Herkes için- deki ‘sansürcü’ yanı, farkında olmadan ortaya koydu. Oyunu, gerilim olmayan koşullarda sergilemeyi planlıyoruz” dedi. Fellini Vakfı tablolarla kurtarılacak Kültür Servisi - ‘Tatlõ Hayat’, ‘Fred&Ginger’, ‘Ve Gemi Gidiyor’ gibi önemli filmlere imzasõnõ atan unutulmaz İtalyan yönetmen Federico Fellini’nin yaptõğõ 150 kadar resim, sanatçõnõn kendi adõna Rimini’de kurduğu ve yakõn zamanda iflas etmesiyle gündeme oturan Federico Fellini Vakfõ’nõn 250 bin Avro’luk borcunun ödenmesi için açõk arttõrmaya çõkarõldõ. ‘Tatlõ Hayat’ filminin çekilmesinin 50’nci yõldönümünde gelen iflas haberi üzerine İtalyan yönetmen Pupi Avati, vakfõn kurtarõlmasõ için sinema dünyasõna maddi yardõm çağrõsõnda bulunmuştu. EKSİK OLAN YANGIN MERDİVENİ TAMAMLANDI VE SAHNE AÇILDI Kumbaracı50’deilk‘tatbikat’ Pek çok tiyatro sanatçısının da yer aldığı açılışta kurdeleyi Mitos Boyut Yayınları’nın kurucusu Yılmaz Öğüt kesti. Kültür Servisi - Beyaz Müzayede’nin 27 Şubat günü saat 11.00’de Sofa Otel’de düzenleyeceği Çağdaş ve Modern Sanat Müzayedesi’nde 120 sanatçõnõn 380 eseri görücüye çõkõyor. Aralarõnda Selim Turan, Mübin Orhon, Nejad Melih Devrim, Fahrelnissa Zeid, Abidin Dino, Zeki Faik İzer, Sabri Berkel, Erol Akyavaş, Ömer Uluç, Burhan Doğançay, Adnan Çoker, Ferruh Başağa, Özdemir Altan, Mustafa Ata, Zekai Ormancı, Fikret Mualla, Cihat Burak, Burhan Uygur, Orhan Peker, Nedim Günsür, Neşet Günal, Neşe Erdok, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Eren Eyüboğlu, Nuri İyem, Leyla Gamsız, Avni Abraş, Turan Erol, Yüksel Arslan, Komet, Alaeddin Aksoy, Mehmet Güleryüz, Utku Varlık, Ergin İnan, Devrim Erbil, Şenol Yorozlu, Koray Ariş, Balkan Naci İslimyeli, Bubi, Kemal Önsoy, Haluk Akakçe, Mustafa Horasan, Temür Köran, Ekrem Yalçındağ, Hakan Onur’un da bulunduğu sanatçõlarõn eserleri müzayede öncesinde, bugünden itibaren müzayede tarihine kadar Sofa Otel’de sergilenecek. 11. Beyaz Müzayede’de Selim Turan’õn 1950’li yõllarõna ait eseri 350 - 500 bin TL, Erol Akyavaş’õn “Sarı Lam Elif” isimli eseri 350 - 500 bin TL, Ömer Uluç’un “Nü” adlõ eseri 275 - 350 bin TL, Burhan Doğançay’õn “Kurdela” serisinden bir eseri ise 300 - 500 bin TL fiyat aralõğõndan satõşa çõkacak. 2 7 Ş U B A T ’ T A B E Y A Z M Ü Z A Y E D E ’ D E YükselArslan 14.02.2010 tarihinden itibaren nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. EMİ KÜÇÜK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle