Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
PANO
DENİZ KAVUKÇUOĞLU
Uzaktan
Mert’in televizyon ekranındaki o komik
görüntüye bakıp “Saçma, çok saçma” deyip
kafasını sallayarak gülmeye başladığını anımsayınca
güldüm. Görüntü gerçekten de “saçmalaştırılmıştı”.
Filmin o sahnesinde dört adam yuvarlak bir
masanın çevresine oturmuşlar, kâğıt oynuyorlardı.
Dört adamdan ikisinin sol ellerinin işaret ve orta
parmakları, birinin ağzının sol yanı ve masadaki iki
kül tablası daire biçimindeki flu lekelerle
görünmezleştirilmişti. İki adam ellerini, öbür adam
da başını hareket ettirdikçe lekeler, havada uçuşan
kavak pamukçuğu görüntülerini andırıyordu.
Görüntünün, Mert’in, “saçma” bulduğu yanı ise
hareketli ya da hareketsiz tüm lekelerin arkasından
dumanların yükselmesiydi. Birazdan adamlardan
birinin öbür üçünü öldüreceği o gerilimli sahne
öncesinin tüm dramatik öğeleriyle bağdaşmayan
komik görüntülerdi bunlar.
Mert de “Deniz amca, bu komik lekeler de ne?”
diyerek tam o sırada sormuştu sorusunu.
“Adamların sigara içtiğini göstermek
istemediklerinden, canım” diye yanıtlamış, onun
gülmeye başladığını görünce daha ayrıntılı açıklama
yapmaktan vazgeçmiştim. 8 yaşında bir çocuk için
bu kadarı yeterdi.
AKP hükümetinin “dumansız hava sahası
açılımının” yol açtığı komikliklerden biriydi bu.
Bu yazıyı birkaç günlüğüne gittiğim Paris-
St.Germain’de, Buci Sokağı’nda bir kafede
şarabımı içip sigaramı tellendirirken, dizüstü
bilgisayarımda yazıyorum.
Fransa’da 1 Ocak 2007 günü yürürlüğe giren
sigara/tütün yasağı ilkin okul, hastane, postane vb.
kamu kurum ve kuruluşlarını kapsıyordu. Bir yıl
sonra, 1 Ocak 2008 günü lokantalar, barlar, kafeler,
diskotekler, eğlence yerleri de yasak kapsamına
alındı. Yasağı çiğnemenin cezası kullanıcılar için 68
Avro, kullanıma göz yuman işyeri sahipleri için ise
168 avro. Yasak titizlikle uygulanıyor.
Şimdi haklı olarak bana, “Yasak titizlikle
uygulanıyorsa sigaranı gizlice mi tellendiriyorsun?”
diye sorabilirsiniz.
Bilindiği gibi Fransa dünyanın en çok turist çeken
ülkelerinden biri; 2007 yılında Türkiye’ye gelen turist
sayısı 22.2 milyon iken Fransa’da bu sayı aynı yıl
81.9 milyona ulaşmış. Paris ise yılda 10 milyonun
üzerinde ortalama ile bu sayı içinde önemli bir yer
tutuyor. Örneğin, 2005 yılında turistler Paris
otellerinde 26 milyon geceleme gerçekleştirmişler.
Kent estetiğinden müzelere, parklardan sanat
galerilerine, tarihsel yapılardan çağdaş görselliklere
kadar Paris’in çekici birçok yanı var. Bunların
arasında yeme-içme kültürü de önemli bir yer
tutuyor. Paris’te kaldırımlara taşmayan lokanta,
kafe, bar düşünülemiyor. Bu yazıyı hava -2
dereceyken Café L’Atlas’ın kaldırıma çıkarılmış
masalarından birinde yazıyorum, fakat
üşümüyorum. İki yanımız kalın, saydam, plastik
perdelerle korunmuş; rüzgâr almıyor. Üstümüz kalın
bir tenteyle kapalı; sık aralıklarla ısıtma aygıtları
yerleştirilmiş. Tüm masalar dolu, yarıdan fazlası da
yabancı turist. Burada dileyen sigarasını
tellendiriyor, dileyen piposunu tüttürüyor.
Fransızlar sigara/tütün yasağını yürürlüğe
sokarken -kaldırım gibi- gastronomi mekânlarının
açık bölümlerinde “üstü de açık olacak, yanları da
açık olacak, önü de açık olacak” türünden AKP tipi
abukluklara sapmamışlar.
Bizde bu tür abukluklar çoğu kez yasa
uygulayıcıların iç bunalımlarından da kaynaklanıyor
sanki. Onca dil dökmesine karşın Başbakan’ını
“domuz gribi aşısı” olmaya ikna edemeyip gözden
düşen, şimdi milyonlarca dolarlık işe yaramaz aşının
üzerinde oturan Sağlık Bakanı Recep Akdağ
örneğinde olduğu gibi. Başbakan’a yetmeyen gücü
ancak tütün kullanıcılarına yetiyor Sayın Bakan’ın;
bir de sinema filmlerini lekelemek ile yeniden göze
girebilmek için yakası paçası bir yanda, TBMM’de
muhalefet sıralarına yumruk sallamaya.
Sorun gerçekten de söz konusu yasak değildi,
sorun, uzaktan daha belirgin görülen, 8 yaşında
çocuklara alay konusu olan bu kafalardı.
dkavukcuoglu@superonline.com
www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com
Özelleştirme İdaresi Başkan-
lõğõ (ÖİB) yargõya “takılan”!
Galataport’u yeniden pazarla-
yabilmek için bu kez “danışa-
rak” hareket edecekmiş... 4 fir-
madan teklif aldõğõ “danışman-
lık” ihalesini “EFG İstanbul
Menkul Değerler AŞ - Mag
Mühendislik Ltd. - İşmen Hu-
kuk Bürosu”ndan oluşan “şir-
ketler birliği” (konsorsiyum)
kazanmõş...
ÖİB’nin açõklamasõna göre
şirketler birliğinde uluslararasõ
tecrübeye sahip, kõyõ yapõlarõ
ile imar planõ konusunda “de-
neyimli danışmanlar” varmõş.
Arkadaşlara başarõlar dilerken,
konuyla ilgili bazõ gerçekleri de
yeniden anõmsatmakta fayda gö-
rüyorum:
1- Galataport Projesi’nin Mi-
marlar Odasõ’nca “dava” edil-
mesinin nedeni, “ihale”si değil;
ihale edilen projeye esas olan
“imar planı”ndaki yasalara ve
şehircilik ilkelerine aykõrõ, top-
lum ve kent çõkarlarõnõ gözet-
meyen “ayrıcalıklı yapılaşma
hakları”dõr.
2- Nitekim yüksek yargõ da
ihaleyi kazananlara adeta “ar-
mağan” edilen bu “kayırmacı”
imar haklarõnõ hukuka ve kamu
yararõna aykõrõ bulduğundan, in-
şaat olanağõnõ yitiren mimari
proje “geçersiz” konuma gelmiş;
aynõ nedenle ihale de “daya-
naksız” kalmõştõr.
3- O halde şimdi yapõlmasõ ge-
reken, başta “kıyı”, “imar” ve
“koruma” yasalarõna uygun;
“imar hukuku”na ve “şehirci-
lik ilkeleri”ne aykõrõ olmayan ve
öncelikle “toplum yararı”nõ
gözeten bir arazi kullanõmõnõ ve
mekân tanõmlamalarõnõ sağla-
yacak yeni bir plan üretmektir.
4- Yeni Galataport da işte bu
yeni plana “uygun” bir mima-
riyle düzenlenmedikçe, huku-
ken geçerlilik kazanamayacaktõr.
Eski proje nasıldı?
Peki, iptal edilen plan ve pro-
je, “hangi nedenler”le kamu ya-
rarõna ve şehircilik ilkelerine
aykõrõydõ? Özetleyelim;
“Liman tesisleri yapmak
adına Boğaziçi kıyısında ya-
salara aykırı süper ‘lüks dai-
re’ler, gösterişli ‘ofis’ler, denize
nazır ‘ticari ünite’ler ve alışve-
riş mağazaları; kültür ve eğ-
lence adı altında çeşitli rant ya-
pıları inşa ederek kamuya ait
bir arazide hukuka aykırı sa-
tılık ve kiralık dev bir emlak
pazarı yaratmak; kentin ve
toplumun bu kıyı alanındaki
kuşaktan kuşağa haklarını yok
saymak”tõ...
Nitekim projedeki “ra-
kam”lar bunun kanõtõydõ. 100
bin m2’lik alanda 150 bin m2 in-
şaat öngörülmüştü. Asõl amaç
olan “yolcu limanı” sadece 8 bin
m2 iken, “pazarlanacak me-
kânlar” 90 bin m2’ydi... Örne-
ğin otel bile terminalden bü-
yük, 10 bin m2 iken; mağazalar
24 bin m2; konut-ofis bloklarõ 40
bin m2’yi geçiyordu.. yani, Ga-
lataport’un aslõnda yüzde 5’i
“port” (liman), gerisi “emlak
rantı”ydõ...
Bu dengesizliğin yasalara gö-
re Boğaziçi kõyõsõnda “teklif” bi-
le edilemeyecek olan “otel-re-
zidans-lüks konut-ofis-
mağaza” vb’lerinden
kaynaklanmasõ ise sözde
“liman”a eklemlenen
rant binalarõnõn ne denli
“fırsatçı” bir anlayõşla
tasarlandõğõnõ kanõtlõ-
yordu.
ÖİB yeniden “ben-
zer” bir proje peşindey-
se, “danışman”larõn
“uluslararası dene-
yim”leri de işe yaramayacak;
çünkü dünyanõn hiçbir uygar
ülkesinde, şehirciliğin ve mi-
marlõğõn toplumsal yükümlü-
lüklerini bu denli yok sayan bir
“devlet projesi” üretilemez...
‘Şehircilik’ nerede?
Danõşman şirketler birliğindeki
firmalarõn “uzman”lõklarõ
“menkul değerler”, “mühen-
dislik” ve “hukuk”. Hukuku an-
lamak mümkün; çünkü mahke-
menin iptal ettiği bir planõn ar-
dõndan izlenmesi gereken yeni
yol için “hukuka saygı” önko-
şul...
Bu yolun öncelikle “mimar-
lık ve şehircilik ilkeleri”ne uy-
maktan geçeceği yargõ kararõna
da bağlanmõş olduğuna göre,
danõşmanlõğõn buna uygun uz-
man kuruluşlarla belirlenmesi
gerekmez miydi?
Galataport projesinin bir daha
mahkemece “iptal edilmeye-
cek şekilde” hazõrlanmasõ için
danõşmanlarõn ilk yapacaklarõ iş
yargõ kararõnõ ve kararõn dayan-
dõğõ bilirkişi raporlarõnõ oku-
mak.. sonra da kamu yararõnõn ve
kentsel sorumluluklarõn ne an-
lama geldiğini bilen ve savunan
“mimar ve şehirci danışman-
lar”la çalõşmak...
Tabii, ÖİB “sakın onları din-
lemeyin, pazarlanacak yapıları
çoğaltmaya çalışın” demezse...
ÇED KÖŞESİ
OKTAY EKİNCİ
‘Galataport’a danõşmanlõk!..
HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com
ekinci@cumhuriyet.com.tr
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com
HARBİ SEMİH POROY
17 ŞUBAT 2010 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
15
Polis, Recep’in
dünürünü dövmüş.
Yeğenini
dövmeyenin
dünürünü
döverler!
Ayarlı
Hilmi Kayıhan:
“Silopi’de savcı ve
yargıçları ayarlayınca
teröristler suçsuz
oluyor, Silivri’de
ayarlayınca suçsuzlar
terörist oluyor!”
Sokrates
Işık İşgüden: “İlker
Başbuğ bildiklerini
söylemezse,
Sokrates söyler:
Bir şey
biliyorsam, o da
hiçbir şey
bilmediğimdir!”
Frensiz
Necati Cebe: “Recep,
‘Açılımı askıya almak
bir yana fren bile
yapamayız’ demiş.
Frenine basamadığın
arabanın
direksiyonunda
ne işin var?”
YağmurDeniz
Koyunları sayan genç adam!
ÇOBANIN biri dere kenarında
koyunlarını otlatıyormuş. Lüks bir
otomobil çobanın yanına gelmiş,
içinden iki dirhem bir çekirdek
giyinmiş genç bir adam inmiş ve
çobana “Kaç tane koyunun
olduğunu bilirsem, bana bir tanesini
verir misin” diye sormuş:
Çoban, bir adama bir de
koyunlarına bakmış,
“Tamam” demiş. Adam
telefonunu bilgisayarına
bağlayıp, bir uzay araştırmaları
sitesine girmiş, bulunduğu yeri
taramış, bir database ve logaritma
ile doldurulmuş tablo açmış, 150
sayfalık bir rapor basmış. Ardından,
çobana dönerek, “Tam 983 koyunun
var” demiş.
Çoban “Doğru bildin” diye cevap
vermiş, “Koyunlardan birini
alabilirsin.”
Adam otomobilin bagajını
açmaya çalışırken çoban adama
dönüp, “Peki... Senin nerede ve ne
iş yaptığını bilirsem, koyunumu geri
verir misin” diye sormuş. Adam da
“Evet neden olmasın” diye
yanıtlamış. Bunun üzerine çoban
“Sen Uluslararası Para Fonu
uzmanısın” demiş. Genç adam
“Nasıl oldu da bildin” diye hayretle
sorunca çoban hiç istifini
bozmadan:
“Çok basit. Buraya çağrılmadan
geldin, bu bir. İkincisi benim bildiğim
bir şeyi bana söylemek için benden
bir koyunumu istedin. Üçüncüsüne
gelince, bir .oktan anlamıyorsun
çünkü köpeğimi aldın.”
Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in
günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar,
sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist
değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi
çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra
Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü
Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler;
benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.”
FRANSIZCA kökenli “inisiyatif” sözcüğünün
birkaç anlamı var: Öncelik, üstünlük. Karar verme
yetkisi. Bir şeyi ilk olarak ortaya atıp düzenleme.
Gerekli kararları almayı bilen kişinin niteliği.
İnisiyatif için bir liderde veya “önde giden”de
bulunması gereken özelliklerden biri de
diyebiliriz. Verdiği kararlarla önce davranıp
üstünlük kuracak; konunun veya olayın sevk ve
idaresinde düzenleyici olacak.
İnisiyatif sahibi olmak, inisiyatif almak kişinin
özel yetenekleri arasında bulunabildiği gibi
eğitimle de kazanılan bir özellik.
Örneğin askerlikte “kurmay” eğitimi bu amaçla
veriliyor ve general sınıfına yükselebilmek için
birkaç istisna dışında mutlaka kurmay olmak
gerekiyor.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker
Başbuğ, adı üstünde kurmayların kurmay
başkanı... Bir orgeneral, kurmayların başkanı da
olsa İlhan Selçuk’un yanıtını aradığı “Her
genelkurmay başkanı komutan mıdır” sorusunun
yanıtını vermek yine de kolay olmuyor! Yaşanan
güncel olaylar karşısında bu soru, “Her
genelkurmay başkanı inisiyatif sahibi midir”
şekline dönüşüyor.
Başbuğ, geçen gün Türk Silahlı Kuvvetleri’ne
yönelik saldırılar konusunda “Sabrımız taşarsa
bildiklerimizi halkla paylaşmaya başlayacağız”
dedi. Halk AKP iktidarında, askerin başına önceki
komutanı Hilmi Özkök tarafından geçirilen
çuvalın çıkarılmasını ve eski komutanı Yaşar
Büyükanıt tarafından ayağına sıkılan “sırlı
kurşun”un temizlenmesini beklerken İlker
Başbuğ, bir anda güncel bir konuda inisiyatif aldı.
Aldı da ne oldu?
Cumhuriyet düşmanı bir yobaz sürüsüne karşı
Erzincan’da başlatılmak istenen fakat iktidar
tarafından durdurulup “Ergenekon dalgası”na
dönüştürülen soruşturma kapsamında
Erzincan’daki 3. Ordu Komutanı Orgeneral
Saldıray Berk “şüpheli” sıfatıyla ifadesi alınmak
üzere savcılığa çağrıldı!
Bir ordu komutanı şüpheli şahıs oldu! Savcı
ifadesini aldıktan sonra tutuklanmak üzere
mahkemeye sevk edebilir; orgeneral cezaevine
gönderilebilir.
İlker Başbuğ ya inisiyatifi elinden kaçırdığının
farkında değil ya da sabrının taşması için
mahkemeden kendisine celp gönderilmesini
bekliyor olabilir!
İnisiyatif
SESSİZ SEDASIZ (!)
HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ
100 bin m2’de liman 8 bin m2;
emlak 90 bin m2.
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ “Babatatlısı” da
denilen bir tür ha-
mur tatlõsõ. 2/ Sa-
hip... Ürün daha tar-
ladayken, yetiştiği
zaman teslim edil-
mek üzere önceden
pey verilerek yapõ-
lan satõş. 3/ Çok es-
nek bir kumaş türü...
Kent. 4/ İlkel ben-
lik... Bir kimsenin
çevresinde bõraktõ-
ğõ etki. 5/ Aksaray ilinde,
tüf kayalara oyulmuş pek
çok dinsel yapõnõn bulun-
duğu ünlü vadi... Parola. 6/
İlgi eki... İstanbul’da, Bi-
zans mozaik sanatõnõn en
güzel örneklerini barõndõ-
ran yapõ. 7/ Bir nota... İs-
kambil kâğõtlarõnõn atasõ
sayõlan ve fal bakmakta
kullanõlan deste. 8/ Vene-
dik gondolcularõnõn doğaçtan söyledikleri şarkõ. 9/ Muğ-
la’nõn bir ilçesi... İslam inancõna göre, ölüleri mezarõnda
sorguya çekecek olan iki melekten biri.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Dürüm gibi sarõlmõş yufka arasõna ceviz ya da fõstõk
doldurularak yapõlan bir tür hamur tatlõsõ... Bir göster-
me sõfatõ. 2/ İsyan eden... “Gel ey --- kaşlõm dizim üs-
tüne/Ay bir yandan sen bir yandan sar beni” (Sabahat-
tin Ali). 3/ Yumuşak ve yağlõ bir toprak cinsi... Bir et-
kinliğin geçici olarak durdurulduğu süre. 4/ İri ve tatlõ
bir erik cinsi. 5/ Karõşõk renkli... Güneydoğu Asya’da ye-
tişen ve mobilya yapõmõnda kullanõlan bir cins kamõş.
6/ Bizmut elementinin simgesi... Zimbabve’nin başkenti.
7/ Marmara Denizi’nde turistik bir ada... Mardin yöre-
sinde, kõzartõlarak yapõlan içliköfteye verilen ad. 8/ Kü-
çük kareler biçiminde kesilmiş hamur katlarõ arasõna kõy-
ma konularak yapõlan İtalyan yemeği. 9/ Ermiş kimse-
lerin gösterdiklerine inanõlan doğaüstü durum.
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
A L K A R N A A
F A İ L E S İ N
A L K A N T A R A
L A R U B L E
İ K A R O M A
N E O İ L O L
A L T A Y T A Y
T A N E N T A
S İ N İ O R U N
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9