19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 ARALIK 2010 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 Beklemediğim gelişme Üruğ Paşa ile görüştükten birkaç gün sonra Baransel, Evren Paşa’nın beni sorduğunu söyleyip Köşk’teki durumu özetledi. Evren’in Özal’la aynı kaba konulmaktan rahatsız olduğunu belirtti Üruğ Paşa ile görüşmemizin üzerinden bir gün geçti. Özal’ın yasak sorununu çözmenin önündeki engelleri aşmak için muhalefet lideriyle görüştüğü, ancak olumlu bir sonuç alınamadığı toplantılar izledik. (4 Mayıs 1987) Özal, “bugün muhalefet liderleriyle görüştüm. Sorunun çözüm yeri Köşk” dedi. Özal’ın önce Köşk’le görüşüp sonra liderlerle bir araya gelmesi ilginç. Genelde bir yumuşamanın başladığı söyleniyor. Erdal İnönü ile Hüsamettin Cindoruk böyle söylüyor Akşamüzeri Baransel telefon etti ve sonra buluştuk. Baransel: “Bu sabah anayasa değişikliğiyle ilgili gazete kupürlerini götürdüm komutana” diye başladı: “Bir ara Evren Paşa, ‘Yahu Cüneyt na şunları söyledi demiş olmalı. Ne hız!) Paşa, ‘Yok böyle bir şey. O, 12 Eylül’den sonra lehimize yazılar yazdı. Bakma, bir ara KUDETA oldu, boşver’ dedi. Ben de ‘Sizin çevrenize sokulmuyor, kırgınsınız diye görünmüyor’ dedim. Yok kırgınlık falan dedi. Bana kalırsa sana yumuşak bakıyor, çağırabilir.” Ali’ye Üruğ’la yaptığım konuşmayı anlattım. Baransel, Köşk’teki durumu özetledi. Çözüm orada çünkü. Ali’ye “Eğer Özal’ın açıkladığı gibi Evren Paşa, referandumda yüzde 60 katılımda direnirse, siyaset yine gerginleşecek. 12 Eylül de, Evren Paşa da eleştirilecek” dedim. Ali, “Evren Paşa bugün benden Cindoruk’un beyanatlarını istedi. ‘Bak, pek çok yeri birbirine uyuyor’ dedi. Bu, DYP’ye önem verdiğini ve görüşlerinde paralellik gördüğünü gösterir. Durum şu: Cumhurbaşkanı, Özal’ın ‘Köşk’le mutabıkız’ demesinden sonra kamuoyunda, basında çıkan tepkilerden rahatsız, beklemiyordu. Özal’la aynı kaba konulmaktan da rahatsız. Tepkilerden sonra yüzde 60’a daha yumuşak bakıyor.” Ali’ye, “Şayet yüzde 60’ı kaldırır ya da çok alt düzeylere çekerse Evren Paşa, bunalım bir anda aşağı düzeylere iner” dedim. “Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir katılım oranı yok.” “Katılım kalkarsa referandum propagandasında 12 Eylül de Evren Paşa da tartışılmaz.” ne yapıyor, Cumhuriyet’te rahat mı’ diye sordu. Yazılarını okuyorum, koşuşturuyor’ dedi. ‘Ne yapsın’ diye cevap verdim. Evren Paşa: ‘Genelkurmay Başkanı ile konuştum. Cüneyt, Cumhurbaşkanı bana kızıyor, beni sevmiyor demiş. (Hayret ettim, Üruğ Paşa ile cumartesi günü konuştuk, ayın 2’si. Bugün 4’ü ve pazartesi. Demek ki, Evren Paşa geziden döner dönmez Üruğ ile görüşmüş. O da ba HAYAL ve GERÇEK KÜRŞAT BAŞAR Özgürlüğün Adı Var Başbakan’ı protesto eden üniversite öğrencileri 1 yıl 3 ay hapse çarptırıldı. İzinsiz gösteri yapmak suçundan. 20082009 öğretim yılının açılışında İTÜ’de konuşma yapmaya gelen Başbakan, “Fikirlerin en özgür ve demokratik olarak ifade edildiği, saygı gördüğü bir üniversite ortamından kimse rahatsız olamaz, olmaya da hakkı yoktur. Bütün üniversitelerimizde birbirine saygı çerçevesinde, en aykırı fikirler dahi serbestçe yer bulabilmeli, tartışılabilmelidir” dediği sırada, dışarıda gösteri yapan gençler polis tarafından gözaltına alınmış ve mahkemeye verilmişti. Belki kastedilen üniversitenin bahçesi değil de içiydi ya da dışardakiler konuşmayı tam olarak duyamıyordu. Gerçi Sayın Başbakan daha sonra açıklama yaptı ve konudan haberi bile olmadığını söyledi ama görüntü böyle. Dua etsinler ki, darbe yaparak hükümeti devirme suçundan haklarında iddianame yazılmamış. Üniversitelerin özgür tartışmanın merkezi olarak gösterilmesi bizim için yalnızca şaşırtıcı olabilir. Çünkü hepimiz gayet iyi biliriz ki bizim üniversiteden anladığımız bu değildir. Üniversite öğrencisinden beklediğimiz genellikle sessiz, sakin, efendi insanlar olmaları, büyüklerine saygılı, küçüklerine sevgili, dersine çalışıp iyi notlar alan, mümkünse üstü başı düzgün dolaşan, fazla etliye sütlüye bulaşmayan, futbol dışında hobisi olmayan bir örnek öğrenci portresi çizmeleridir. Üniversitede bilim yapan, ülkenin geleceğini biçimlendirecek bilimsel gelişmelere temel sağlayacak hocaların da durumu fazla farklı değil tabii. Onlardan da beklenen öyle kendilerini ilgilendirmeyen konulara karışmamaları, hatta ilgilendiren konularda bile fazla ses çıkartmamaları, emir komuta zincirinde okullarına gidip gelerek maaşlarını almalarıdır. Ben kendimi bildim bileli, hatta ondan da öncesinden beri, her hükümet ve darbe döneminde en başta potansiyel suçlu görülenler üniversite hocaları ve öğrencileri olmuştur. Üniversitelerde yalnızca başbakanlar, bakanlar, politikacılar değil, yazarlar, oyuncular, sanatçılar, işadamları da protesto edilir. Kimi zaman ipin ucu kaçar, kimi zaman sempatik bir protesto şekli bulunur. Ama iş birilerine zarar vermeye uzanmadıkça öğrencilerin bu tepkilerini doğal görmek gerekir. Her sesini çıkartanı bir bahaneyle içeri tıkmaya veya dersini vermeye çalışmak demokrasiye uygun bir davranış biçimi de değil, bizim bağışlayıcı geleneklerimize de uygun değil. Ayrıca yakın tarihimizde sayısız örnekleri olduğu üzere, sonuçta işe yarayan bir uygulama da değil. Doğrusu ben de zaman zaman bana haksızlık ettiğini düşündüğüm bir yazar veya eleştirmenin hapse değil hatta uzaya gönderilmesini içimden geçirmişimdir. Ama ne yazık ki, bizi de haklı ya da haksız gerekçelerle sevmeyenler olduğunu öğrenmek hayatın sevimsiz yanlarından biridir... [email protected] TUZAK Demirel, Köşk’te “yumuşamanın işaretlerini” kabul ediyor. “Katılımdan vazgeçilirse referanduma ‘karşı’ çıkmayacağını” söylüyor ve “yüzde 60 bana tuzak” diyor. Ne ki, Evren’le Demirel arasındaki buzlar eriyeceğe benzemiyor. Örneğin, Ali’nin anlattığına göre, Demirel’in Antalya’da “Çankaya’ya sahip çıkanlar var” sözüne fena halde bozulmuş Evren. Hemen yanıtlayacağını söylemiş. Ali: “Evren Paşa’ya ‘Efendim, politikacılar zaman zaman böyle şeyler söyler. Korutürk bir seferinde, bu hükümet eksantirik, demişti; öyle eleştiriler geldi, Demirel’den öyle ağır sözler dinledi ki, doktor kapısında nöbet tuttu’ dedim. ‘Siz şanslısınız’ deyince, güldü Evren ve ‘Galiba haklısın’dedi. ” Bir diğer bilgi ise, Metin Toker’le ilgili. Her ay Evren’le konuşuyor ve ‘demokratik bir rejimde yasakların kalmamasını’ telkin ediyormuş. Gece, Demirel’le görüştüm. Her şeyin Cumhurbaşkanı’nın elinde olduğunu, oldukça önemli yumuşama gözlediğini söylüyor. Muhalefet liderleri birlik olurlarsa etkili bir eylem gerçekleştireceklerine, çarşamba günü (6 Mayıs 1987) Cindoruk Evren’le görüşürken Köşk’le kavgaları olmadığını söylerse etkili olabileceğine değindim. 1989’da Çankaya’dan ayrıldıktan sonra (Demirel’in) “başına taş yağdıracağı” gibi olumsuz duygular içinde olabileceğini söyledim. “Geleceğe dönük bir DYP güvencesi iş görmez mi”ydi? Demirel, Cindoruk’un bu ve buna benzer (Evren’le) bir konuşma yapacağını söyledi ve (alaylı bir sesle) “Zaten, Cindoruk, Evren’e ‘demokrasinin teminatı’ dememiş miydi?” diye ekledi. ECEVİT’İN YENİ FALI Gidip gelmeler… Muhalefet liderlerinin aralarındaki toplantılar… Evren’le ilgili değişik haberler… Yorumlar… Söylentiler… Ardı arkası kesilmeyen günler yaşanıyor. Özal, 4 Mayıs gecesi dört gazeteciyle uzun bir görüşme yaptı: Yalçın Doğan, Yavuz Donat, Güneri Civaoğlu ve Muammer Yaşar Bostancı ile.. Gazeteciler Özal’dan çıkmış Demirel’e gitmişler. Demirel telefonda anayasa değişikliğinin anahtarını söyledi: “Yüzde 60 katılımın yasadan çıkarılması şart!” Muhalefet arasında da referandum mu yoksa sorunun Meclis’te çözümü mü konusunda mutabakat yok. Örneğin Erdal İnönü, Meclis’te çözümü yeğliyor. Bir olay: Telefon çaldı. Arayan Özal’dı. Evren, anlatılanları dinledi: “Ne haliniz varsa görün!” dedi. Evren’in tepesini attıran, Başbakan Özal’ın yüze yüze kuyruğuna gelen yasaklar konusunda son dakika çıkardığı engellerdi. Katılım konusunda yeni kimi öneriler ortaya atıyordu. Evren, İstanbul’a giderken “Özal, bu işi arapsaçına dönüştürdü… Yasakların kalkmasını istemiyor” diye mırıldandı. 11 Mayıs: İstanbul’dan dönmüşler. Baransel aradı. Birkaç gün içinde Evren’den çağrı geleceğini söyledi. “Benim ne acelem, ne de görüşme talebim var. O nedenle aceleye gerek yok” dedim. Doğrudan politika içinde değil Ecevit, ama konuşuyoruz. “Yine falcılık yaptı diyecekler ama…bence durum şu: Özal istermiş gibi görünüp yasakların kalkmasını istemiyor. Her çareye başvuruyor. Aslında yasakları 10 yıldan 15 yıla çıkarmak hedefi” dedikten sonra geleceğe dönük görüşlerini açıkladı: “ Özal anayasa değişikliği yaparken hiç kuşkunuz olmasın 1989’da kendi cumhurbaşkanlığını, Cumhurbaşkanı seçilme hayalini kuruyor. Hükümet başkanı olarak başlattı işi. Keyfi yönetimi Çankaya’da sürdürmeyi tasarlıyor. Bu, bir tezgâhtır. Özal’ı tatmin edecek tek bir sonuç vardır: Sayın Demirel’in pes edip teslim olması… Sayın Demirel teslim olmadan Sayın Başbakan’ın huzura kavuşmayacağı anlaşılıyor.” ..ve Özal birden döndü Ve… Özal (12 Mayıs 87) birden döndü: “Referandumda geçerli oyların yarıdan bir fazlası” kuralını kabul etti Oh! Nihayet anayasa değişikliği TBMM’ye geldi ve 340 oyla kabul edildi. Yeni tartışma konusu, referandumun olası sonucu. Referandum günü… yasaklı liderlerin kader günü… siyasal yaşamda yeni bir dönemin başlangıcı diye nitelenecek gün… 6 Eylül 1987! Propaganda günleri başlıyor. Demirel, anayasa değişikliğinin ikinci görüşmesi yapılmadan önceki günler kimi illerde halka konuşuyor. Örneğin Sakarya’da: “Özal yasakların kalkmaması için elinden geleni yapacak. 12 Eylül öncesi olayları anlatarak direnecektir. Biz ‘12 Eylül’ü yapanları biliyorduk. Meğer arkalarında sen varmışsın’ diyeceğiz. ‘Evet de, Özal’dan kurtul’ kampanyası” başlattı. Bir de hikâye ile süslüyor bu sözlerini: “Aydın’da Menderes’in Çakırbey çiftliğindeki bir köylüyü hükümete küfrettiği için hâkim karşısında çıkarmışlar. Hâkim sormuş, köylü ‘Evet, küfrettim’ dedikten sonra, ‘bütün köy halkı küfrediyor, belki de hâkim bey, siz de içinizden küfrediyorsunuz’ diye konuşunca hâkim ‘Çıkarın bu adamı dışarı’ demiş…” “Meğer arkalarında Özal varmış” sözü ile örtüşüyor bu hikâye! Özal’ın referandum kampanyası: NO uhalefetin meydan meydan gezerek sesini ancak gazetelerdeki haberlerle duyurmasına çabalarken… ….Demokratik hakların savunucusu olduğunu sürekli söyleyen Turgut Özal, yasakların kalkmamasına evet çıkması için iktidar olmanın bütün olanaklarını kullandı. Tek TV, devlet TV’si… TRT! Dört eski parti liderini karalamak için günlerce TV’de 12 Eylül öncesinin karanlık, kanlı olaylarını sergileyen filmlerin gösterilmesini sağladı. Yanı başından ayrılmayan (bir ara enflasyondan yakındığım ve bana ikinci iş şoförlüğe başlamamı salık veren) prenslerinden Güneş Taner…. üzerinde büyük harflerle “NO” yazan tişört ile göründü. Foto muhabirlerine poz verdi. Fakat, Özal’ın bu sert davranışına karşın ANAP hükümetinde görev alan gerçekçi kimileri de vardı. Bunlardan biri Eğitim Bakanı Vehbi Dinçerler’di. Sordum: “Halkoylamasının sonucu?” “O da bitti. Kalkar” dedi. Özal’a karşın Demirel’in mitingleri bir gün sonra manşetlerde... Değişik bir hava! Bu arada referandum gününü daha önce 13 Eylül diye açıklayan Özal, tarih değiştirdi. 6 Eylül! Demirel’e bu değişikliği nasıl yorumladığını sordum. Güldü ve: “Özal’da ameliyat sonrası acayip bir değişiklik gözleniyor” dedi.. 20 Mayıs 1987 Çarşamba: “Sayın Cumhurbaşkanı cuma günü saat 16.00’da sizi bekliyor” dedi Ali Baransel. KuDeTa’ya tavrı belli. Ne ve nasıl konuşacağız? Ama çaresiz. Gideceğim elbette Köşk’e. Evren yine eleştirisel olursa neler söyleyeceğimi tasarlayarak! Kamyon kahvehaneye girdi: 1 ölü TOKAT (Cumhuriyet) Tokat Behzat Bulvarı’nda taş ocağına ait taş yüklü kamyonun freni boşaldı. Kontrolden çıkan kamyon önce cadde üzerinde bulunan ‘Simsan’ adlı simitçiye, ardından duvarları yıkarak bitişiğindeki Kamil Polat’ın sahibi olduğu Gonca Kıraathanesi ve İzzet Sansar’a ait Erenler Market’e girdi. Olay sırasında her üç işyerinde bulunan 13 kişi yaralanırken, kamyon altında sıkışan Kamil Polat yaşamını yitirdi. M Hafriyat çetesine baskın İstanbul Haber Servisi Bazı trafik polislerinin organize bir şekilde fazla yük taşıyan hafriyat kamyonu sürücülerinden rüşvet aldıkları ihbarını değerlendiren İstanbul Asayiş Şube Müdürlüğü Gasp Büro Amirliği ekipleri çalışma başlattı. Yaklaşık bir aylık teknik ve fiziki çalışmanın ardından dün operasyon düzenleyen polis, biri komiser 8 trafik polisi ile bu polislere rüşvet verdikleri öne sürülen 11 kişiyi gözaltına aldı. İntihara teşebbüsün nedeni taciz KOCAELİ (AA) Kocaeli’nin Çayırova ilçesinde evlerinde aşırı dozda ilaç içerek intihar girişiminde bulunan kız çocuğu E.Ü. (15) ailesi tarafından hastaneye kaldırıldı. E.Ü’nün polise verdiği ifadede, annesine elektrikçi olduğunu söyleyerek eve giren bir kişinin kontrol yaptıktan sonra gittiğini ancak annesinin evde bulunmadığı sırada yeniden gelerek kendisine silah zoruyla tacizde bulunduğunu anlattı. Ü.S. tutuklandı. Galatasaray stadında 3. ölüm İstanbul Haber Servisi Şişli’de Galatasaray Spor Kulübüne ait Telekom Arena Stadı inşaatında çalışan Cihan Gayretli isimli işçi, birlikte çalıştığı ağabeyi ve arkadaşıyla inşaat üzerinde yürürken düştü. Arkasında yürüyen kardeşinin olmadığını gören ağabeyi ve işçilerin aramaları sonucu Gayretli’nin cansız bedenine ulaşıldı. Kitap kampanyasına destek İstanbul Haber Servisi Artvin Kültür ve Yardımlaşma Derneği, Artvin Yenimahalle İlköğretim Okulu’na kurulacak kütüphene için kampanya başlattı. Kampanyaya destek vermek isteyenler, kitaplarını Artvin Kültür ve Yardımlaşma Derneği’nin Ataç 2 Sokak, 66/1 Kızılay/Ankara adresine gönderebilecek. (Tel: 0312/ 431 60 69) YARIN: EVREN’LE ÇANKAYA’DA C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle