19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 ARALIK 2010 CUMARTESİ HABERLER PROF. DR. HABERAL’IN TEDAVİ SÜRECİ İNCELENİYOR CUMHURİYET SAYFA 7 Birinci Ergenekon davasında tutuklu sanık İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek: ‘Remzi Gür gizli kasa’ HATİCE TUNCER GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Özürlülerden Engellilere... İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Erhan Kansız, ifade verdikten sonra serbest bırakıldı. 3 Aralık, yani dün, Dünya Engelliler Günü idi. Diğer özel günler gibi bugünü de, sınav yönteminin dilimize kazandırdığı tanımla sözel olarak andık. Ülkemiz özel günler açısından dünyanın en zengin ülkelerinden biri konumunda. Aynı adı taşıyan kimi günleri, hem uluslararası takvim hem de ulusal takvimde ayrı ayrı günlerde anmak ya da kutlamak gibi bir ayrıcalığımız da söz konusu. Örneğin iki ayrı dil bayramımız var. Öğretmenlerimizi de uluslararası takvime göre 5 Ekimlerde, ulusal takvime göre de 24 Kasımlarda kutluyoruz. Dünya Engelliler Günü de geleneklerimize uygun biçimde, yani durumu saptayan ve bol keseden vaatlerin dile getirildiği bir gün olmaktan öteye gidemedi. Ama hakkını yemeyelim, ilk başlardaki “özürlüler” tanımını “engelliler” olarak değiştirilebilmiş olmak da az başarı değildir. “Birleşmiş Milletler Özürlü (Engelli) Kişilerin Haklarına Dair Bildirge” 9 Aralık 1975 tarihinde genel kurul tarafından kabul edilerek açıklandı. Bildirgenin başlangıç bölümündeki şu üç paragrafı anımsatmadan geçemedim: “Fiziksel ve zihinsel özürlülüğe karşı korunma ve özürlü kişilerin hemen her faaliyet alanında yeteneklerini geliştirme ve normal yaşamla mümkün olduğu kadar bütünleştirmelerini sağlama gereğini akılda tutarak, Gelişmelerinin ilk aşamalarında olan bazı ülkelerin, bu hedef için sadece sınırlı bir çaba göstereceklerinin farkında olarak, Bu özürlü kişilerin haklarına dair bildiriyi ilan eder ve aşağıdaki hakların korunması için ortak bir temel ve çerçeve olarak kullanılmasını sağlamak üzere ulusal ve uluslararası alanda faaliyette bulunmaya çağırır.” Bildirge 13 maddeden oluşuyor. Nelerden söz ettiğini yinelemeye gerek yok sanırım. Çünkü bildirgedeki kuralları dinleye dinleye öğrenmiş durumdayız. Zaten akıl ve mantık da yapılması gerekenleri, bildirgeyi okumayanlar açısından bile yönlendiriyor. Bildirinin 1975’te kabul ve ilan edildiğini dikkate alırsak, 35 yıllık bir süreç yaşanmış demektir. Yukarıda, bildirgeden siyah harflerle alıntıladığım paragrafın içeriğindeki tanımdan ve saptamadan kurtulabildiğimizi söylemek bana olası görünmüyor. Yasalarda yapılan değişiklikler ve son anayasa değişikliğinde getirilen pozitif ayrımcılık iyi de, uygulamada ve güncel yaşamın zorluklarını azaltmakta başarılı olduğumuzu söylemek zor bir görev oluyor. [email protected] İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri’de görülen davanın dün 166. oturumu gerçekleştirildi. Duruşmada söz alan İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek yargıçlar Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu’nun davadan çekilmelerini talep ederek “İki gün önce BOP Eşbaşkanı Tayyip Erdoğan ‘1 milyar serveti hakkında açıklama yapanların Silivri’de yattığını’ bağıra çağıra ifade etti. Erdoğan daha önce de kendi imzasıyla dağıttığı broşürlerde ‘Biz Silivri’de özel mahkeme kurduk’ diyordu. Şimdi de o mahkemelere hasım olarak gördüğü büyük servetini ortaya koyanları Silivri’de hapsettirdiğini ortaya koydu” diye konuştu. Perinçek daha sonra Başbakan Erdoğan ile işadamı Remzi Gür’ün ses kayıtlarını dinletti. Bu kayıtların İrtica ile Mücadele Eylem Planı davası dosyasında yer aldığını ifade eden Perinçek şöyle devam etti: “Tayyip Erdoğan, yurtdışındaki muhasebe memuru Remzi Gür’e telefonla ‘Sümeyye’ye 2025 yolla’ diye talimat veriyor. 2025 milyon ya da bin dolar neyse banka hesabından yollanacak. Erdoğan’ın kişisel ödemelerini Remzi Gür yapıyor. Tayyip Erdoğan’ın banka hesaplarının adresi Remzi Gür.” Doktorlar mercek altında İstanbul Haber Servisi İkinci Ergenekon davasında tutuklu yargılanan Başkent Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın tedavi süreci, Ergenekon soruşturmasını yürüten Cumhuriyet Savcısı Fikret Seçen tarafından mercek altına alındı. Haberal’ın tedavi gördüğü İstanbul Üniversitesi (İÜ) Kardiyoloji Enstitüsü’nde görevli doktorlar dün şüpheli olarak ifade verdi. Prof. Dr. Haberal’ın taburcu edilmesine karar verilen ve tedavisine ayakta devam edilebileceğine ilişkin 16 Ekim 2009 tarihli sağlık raporu ortaya çıkınca savcılık harekete geçti. Haberal’ın tedavisini üstlenen doktorlar ve enstitü müdürü hakkında “terör örgütüne yardım etmek” suçundan soruşturma başlatıldı. Savcılık bugüne dek Haberal hakkında verilen sağlık raporlarını inceledikten sonra, Enstitü Müdürü Erhan Kansız ile Haberal’ın doktorlarından Prof. Dr. Zerrin Yiğit, Prof. Dr. Cengiz Çeliker, Prof. Dr. Sezer Karcıer’i ifadeye çağırdı. İÜ Kardiyoloji Enstitüsü Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Zerrin Yiğit, enstitü müdürü Kansız, Çeliker ve Karcıer dün Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne gelerek şüpheli sıfatıyla soruşturma savcısı Fikret Seçen’e ifade verdiler. Haberal’a ait raporda imzası bulunan Doç. Dr. Cengizhan Türkoğlu’nun ise 5 Aralık Pazartesi günü tanık olarak ifadesinin alınacağı belirtildi. Rapor geçersiz Haberal’a verilen ve bir yıl sonra ortaya çıkan rapor gazetelerde yer alınca Kardiyolog Prof. Dr. Sezer Karcıer’in Kardiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanlığı’na 30 Eylül 2010’da gönderdiği yazı Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunulmuştu. Yazıda, “16 Ekim 2009 tarihinde Haberal’ın ayakta tedavi edilebileceğine ilişkin bir rapor planlandığı, ancak hastanın şikâyetlerinin artması ve kullanmakta olduğu ilacın yan etkilerinin meydana gelmesi üzerine bu rapordaki tıbbi değerlendirmelerin geçersiz hale geldiği ve işleme konulmadığı” ifade edilmişti. Duruşma savcısı Mehmet Ali Pekgüzel de bu raporun mahkemeye 28 Ekim 2010 tarihinde geldiğini belirterek, “Bu rapor mahkemenizden gizlenmiştir. Raporu gizleyen ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunulmasını talep ediyoruz” demişti. ALPARSLAN ARSLAN: Ses kayıtları Başbakan Erdoğan’ın İsviçre’de 8 banka hesabı olduğuna ilişkin belgenin 6 yıldır kendisinde olduğunu belirten Perinçek, WikiLeaks belgelerinin de bu hesapları kanıtladığını söyledi. WikiLeaks’in yayımladığı ABD Büyükelçiliği’nin kriptosundaki ilgili bölüme dikkat çeken Perinçek “Aynı paragrafta ‘Çocuklarını bir işadamı okutuyormuş’ diye bir bilgi daha var. Büyükelçi, çocukları okutan işadamının aslında Tayyip Erdoğan’ın banka hesap memuru olduğunu kendi diliyle bildiriyor” dedi. ‘Baskı altındayım’ aşkan Şengün ısrarla parmak kaldırarak söz isteyen Alparslan Arslan’a da söz verdi. Arslan’ın “Ben buradaki ifademi baskı altında vermiştim” sözleri üzerine Şengün “Kimin baskısı” diye sordu. Arslan şunları söyledi: “Bir TC vatandaşı olarak kanunlara aykırı bir şey söylemek istemediğim halde baskı neticesinde bunları söylemek zorunda bırakıldım.” Üye hâkim Haşıloğlu da Arslan’a “Beş yıl boyunca pişman olduğunuzu söylemediniz. 5 yıl sonra ne değişti? Size kim baskı yaptı” diye sordu. Arslan, “Benim devleti yıkma gibi bir düşüncem yok, pişmanım. Topluma kazandırılmak, topluma tekrar katılmak istiyorum” dedi. Daha sonra Arslan’ın ülkücü arkadaşlarından avukat Adnan Güleç dinlendi. Güleç, Yüzbaşı Muzaffer Tekin ile bürosunun aynı binada olduğunu Arslan’ı Tekin’le kendisinin tanıştırdığını söyledi. Önceki günkü oturumdaki beyanları sırasında ruh sağlığını yitirdiği izlenimi uyandıran tutuklu sanık SESAR Başkanı İsmail Yıldız, Fethullah Gülen, Aydın Doğan ve Bedrettin Dalan’ın kardeş olduklarını, nüfus kayıtlarında görülebileceğini iddia etti. Sürekli ölüm tehdidi altında olduğunu ifade eden Yıldız, Başkan Şengün’ün de ölüm tehdidi altında olduğunu söyledi. Duruşmada tutuksuz sanık “Küçük Salih Hoca” olarak anılan Salih Yaşar da tanık olarak dinlendi. Sanık Süleyman Esen ile 1500 kez telefon görüşmesi saptandığının anımsatılması üzerine Yaşar “Evet, günde iki üç kez görüşecek kadar yakındım” diye konuştu. Yaşar, “Arslan’dan cin çıkardığı” şeklindeki iddialar üzerine ise Danıştay olayından bir hafta önce, kendisini halsiz hissettiğini söyleyen Arslan’ın isteği üzerine Ayetel Kürsi okuduğunu ifade etti. B Gizli kasa İşadamı Gür’ün, Erdoğan’ın gizli kasası olduğunu iddia eden Perinçek mahkeme heyetine “İşte size yüklenmek istenen sorumluluk bu. Hesapların bekçiliği mahkemeye düşüyor. Bizi içerde tutmak için görevlendirilmişlerdir” dedi. Bunun üzerine Başkan Köksal Şengün, “Lütfen savunma sınırlarında kalınız. Mahkeme böyle bir sorumluluk kabul etmez” diye uyardı. Perinçek‘in “Siz zaten böyle bir sorumluluğu kabul etmediğiniz belli. Sizin için söylemiyorum” sözleri üzerine Şengün, “Mahkemenin hiçbir üyesi böyle sorumluğu kabul etmez” dedi. Perinçek ise “Ben de hukukçuyum. Ben ‘Size yüklenmek istenen görev’ dedim. Siz de bu tertibe maruz kaldınız Sayın Başkan. Sizi vareste tutuyorum. Ortadaki manzara iki yargıcın baskıyı göğüsleyemediğidir. Tarafsız olamıyorlar. Hâkim onurları varsa ‘Ne demek bana talimat vermek’ diyeceksiniz” diye yanıt verdi. Başbakan Erdoğan’a “Çık dokunulmazlık kalkanının arkasından” diye çağrıda bulunan Perinçek, “Bizi burada Erdoğan’ın talimatıyla tutuyorsunuz, lütfen çekilin” dedi. AVUKAT SALONDAN ÇIKARILDI İstanbul Haber Servisi Birinci Ergenekon davası sanıklarından SESAR Başkanı İsmail Yıldız’ın önceki günkü duruşmada “Tuncay Güney’in öldürüldüğünü” iddia etmesi üzerine dikkatler bir kez daha yurtdışında yaşayan bu isme çevrildi. Anadolu Ajansı muhabirinin, Tuncay Güney ile temas kurmak için, yaşadığı Kanada’nın Toronto kentinde yaptığı tüm araştırmaların sonuçsuz kaldığı öğrenildi. Toronto polisinin 5 Kasım1 Aralık arası kayıtlarında Daniel Levi, Daniel Güney ya da Tuncay Güney ismine ait herhangi bir olayın kaydına rastlanmadı. Tüm aramalara rağmen Güney’in ev ve cep telefonları da açılmadı. Kamuoyuna daha önce Güney’in çalıştığı sinagog olarak açıklanan adreste ise tadilat yapıldığı ve binanın tamamen işyeri haline geldiği görüldü. Tuncay Güney hakkında 2009 yılında “Kara Kutu: Tuncay Güney” isimli bir kitap yayımlayan ve Güney ile en son görüşen gazeteci olan Faruk Arslan, “Güney ile bir ay kadar önce telefonda görüştük. Moralman çökmüştü. ‘Bana dokunanın hayatı kararıyor. Eşi, benim yüzümden ablamı boşadı. Annem hasta ve beni özledi ama göremiyor. Çok bunalıyorum’ demişti” diye konuştu. Güney’in kendisine adını değiştirmeyi düşündüğünü söylediğini ifade eden Arslan, “Türklerin yaşamadığı ya da az olduğu başka bir yere taşınmak istediğini söyledi. Ben yaşadığını düşünüyorum” dedi. Zirve davasında olay çıktı SELAHATTİN GÖKATALAY Çin Milli Savunma Bakanlığı’na bağlı bir heyet Türkiye’de temaslarda bulundu TürkiyeÇin askeri işbirliği çıkışta BARKIN ŞIK C MY B C MY B ANKARA Türkiye ile Çin arasındaki artan askeri işbirliği faaliyetlerine bir yenisi eklendi. Türkiye ve Çin arasında gerçekleşen ortaklaşa hava ve kara tatbikatlarının ardından Çin Milli Savunma Bakanlığı’ndan Tümgeneral Wang Yongsheng Ankara’da temaslarda bulundu. Tümgeneral Wang Yongsheng başkanlığındaki heyet, Terörle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi’ni de ziyaret etti. TMMM dünya üzerinde kurulmuş önemli terörle mücadele merkezleri arasında yer alı yor. Türk Silahlı Kuvvetleri ile Çin Halk Kurtuluş Ordusu’na bağlı komandolar geçen günlerde ortaklaşa kara tatbikatı gerçekleştirmişti. İki ülke askerleri, Isparta’daki Dağ Komando Okulu ve Eğitim Merkezi’nde, dağlık bölgede komando savaş tekniğinin geliştirilmesi için ortaklaşa tatbikat yapmıştı. İki ülke 20 Eylül4 Ekim tarihleri arasında da Konya’da ortak bir hava tatbikatı gerçekleştirmişti. Tatbikatta, Çin’den 4 adet Sukhoi27 (SU27) savaş uçağıyla Türk Hava Kuvvetleri’nden ise F4 savaş uçakları katılmıştı. ABD, tatbikata F16 uçaklarının katılmaması konusunda Türkiye’ye uyarıda bulunmuştu. Türk Hava Kuvvetleri de bu talep doğrultusunda tatbikatta F16 uçakları yerine F4 uçaklarını kullanmıştı. Türkiye ve Çin’in ortaklaşa gerçekleştirdikleri hava ve kara tatbikatlarınından atmalarının ardından Tümgeneral Yongsheng’in ziyareti gerçek leşti. Yongsheng’in temasları kapsamında ziyaret ettiği Terörle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi, 11 Eylül saldırıları sonrasında 2002 yılında yapılan Prag zirvesinde NATO savunma politikaları ile komuta yapısının yeniden şekillendirilmesine paralel olarak Türkiye tarafından oluşturuldu. Merkezin amacı, ülkeler arasında terörizm konusunda stratejik ve operatif seviyede eğitim vermek ve ortak bir anlayış yaratmak olarak belirlendi. 28 Haziran 2005 tarihinde açılan merkez, NATO’nun bu alanda faaliyet gösteren tek kuruluşu. Terörizmle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi Komutanlığı tarafından iki yılda bir defa, uluslararası “Küresel Terörizm ve Uluslararası İş Birliği Sempozyumu” gerçekleştiriliyor.Terörle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi ilk defa kapılarını Çin’den gelen bir heyete açtı. MALATYA Zirve Yayınevi Davası’nın 30. duruşmasında olay çıktı. Sanıklardan Abuzer Yıldırım’ın avukatı Mert Eryılmaz, mahkeme heyetine “Burası PKK mahkemesi değil, Protestan mahkemesidir, usul ve işlemleri laylaylomdur. Burası Malatya’dır, burada yaptırmazlar” diye bağırınca salondan çıkarıldı. Müdahil avukatları davanın Kafes Eylem Planı soruşturmasıyla birleştirilmesini istedi. Malatya’da 18 Nisan 2007’de Zirve Yayınevi’nde Tilman Geske, Necati Aydın ve Uğur Yüksel’in boğazları kesilerek öldürülmesi nedeniyle 6’sı tutuklu 9 kişinin yargılanmasına devam edildi. Müdahil avukatlarının talebi üzerine Kayseri Jandarma Bölge Komutanlığı’ndan mahkemeye gönderilen yazıda olaydan önce Malatya eski Jandarma Komutanı M.Ü.’nün misyonerlikle ilgili olarak düzenlenen seminere katıldığı belirtildi. Geçen celse dinlenen tanık Erhan Özen, mahkemeye gönderdiği dilekçede can güvenliği olmadığı gerekçesiyle bazı konularda açıklama yapamadığını, can güvenliğinin sağlanması halinde ek ifade vermek istediğini iletti. Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklu bulunan Emekli Tuğgeneral Levent Ersöz de gönderdiği dilekçede tanık Özen’in iftira ve yalan beyanda bulunduğunu savunarak hakkında işlem yapılmasını istedi. Cumhuriyet Savcısı, Malatya’da yapıldığı bildirilen misyonerlik faaliyetleri ile ilgili seminer ve tüm kayıtların Malatya Jandarma Komutanlığı’ndan istenmesini, Ercan Genli ve Veysel Şahin’in mahkemede dinlenmesini talep etti. Duruşmada sanıklardan Varol Bülent Aral dinlenirken, mağdur avukatları ise, davanın Ergenekon soruşturmasıyla birleştirilmesi talebini yenileyerek, tanıkların mahkeme huzurunda dinlenmesini ve Erhan Özen’in Tanık Koruma Yasası’ndan yararlandırılmasını istedi. Terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Papa’ya gönderdiği mektuptan bazı bölümleri de okuyan Eryılmaz, mahkeme başkanının tüm uyarılarına karşın bağırarak savunma yapınca salondan çıkarıldı. Duruşma 20 Ocak 2011’e ertelendi. Mağdur avukatlarından Erdal Doğan, davanın “Kafes Eylem Planı” soruşturmasıyla birleştirilmesini istediklerini söyledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle