Katalog

4 ARALIK 2010 CUMARTESİ HABERLER POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA CUMHURİYET SAYFA 5 CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’a kendini akla çağrısı yaptı ‘İsviçre’den yazı al, aklan’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, WikiLeaks belgeleriyle ilgili olarak Başbakan Tayyip Erdoğan’a “Sayın Başbakan’dan da isteğimiz, eğer arzu ederse tabii ki kendi bileceği şey, İsviçre’deki bankalara başvurup, herhangi bir hesabının olmadığına dair yazı alması ve bunu kamuoyu ile paylaşması. Bundan daha doğal ne olabilir” çağrısı yaptı. Kılıçdaroğlu, dün CHP’nin yenilenen resmi internet sitesinin tanıtımı ve yayına açılması nedeniyle basın toplantısı düzenledi. Kılıçdaroğlu, sitede birçok yenilik olduğunu ve kullanıcıların fikirlerini burada yazabileceklerini, kendisine ait Facebook ve Twitter hesaplarına da buradan ulaşılabileceğini kaydetti. Kılıçdaroğlu, “WikiLeaks belgelerinde İsrail’in parmağı olduğu yönünde açıklamalar var. CHP’nin bu konudaki düşüncesi nedir?” sorusuna “CHP’nin yaklaşımı şu; belgeleri yalanlayan hiçbir organ ABD’nin Nükleer Silahları Nerede? Demokrasi, özgürlükler, derken birdenbire medyanın üzerindeki baskı, gazete yönetimlerinde yazarlara uygulanan sansür, Başbakan’ın açık gözdağı vermesi, tarikatçı, dinci, yandaş kalemlerin tutumu... Gerçekten Türkiye’de basın özgürlüğü var mı? Muhalif yazarların, bilim insanlarının, yargı bağımsızlığını savunan, hukukun üstünlüğüne inanan savcıların, yargıçların izlenip özel yaşamlarının didik didik edildiği, komplolar kurulduğu böyle bir dönemi hiç yaşamadım. Sivil darbe hukuku, kendisi gibi düşünmeyen gazetecileri, bilim insanlarını, savcıları, yargıçları, sendikaları, demokratik kitle örgütlerini sindirmek için her yolu geçerli sayıyor. Tarikatçı, dinci ve yandaş medyanın bülbülleri, bavul bavul belgeleri gazetelerine taşıyorlar, gizli açık servisler internet sitelerinde yayımlanıyor, “özel hayatın mahremiyeti” gizli kameralar kurularak çiğneniyor. Bu mudur demokrasi, özgürlükler ve insan hakları? İnsanları karalamak, onları bir terör örgütüyle ilişkilendirmek bu denli kolay olmamalı. Gelişmiş demokrasilerde, ülkeyi yönetenler böylesine bir damgalama, karalama kampanyası yürütmez. Topluma egemen olan korku, medyada da kendisini gösteriyor. Gazeteciler Başbakan Erdoğan’a istedikleri soruyu soramıyor. ABD diplomatlarının Washington’a gönderdikleri bilgilerin çoğu doğru olmayabilir, bu ayrı bir konudur... Bunlar tartışılır, yazılıp çizilir... ABD, WikiLeaks belgeleri için “yalandır” demiyor, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Philip Crowley, diplomasiye yaklaşımlarının değişmeyeceğini belirttikten sonra bakın ne diyor: “Diplomatlar bunu yapar. Bizim diplomatlar da diğer ülkelerin diplomatları da aynı şeyi yapıyor.” ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Crowley, Yabancı Basın Merkezi’nde gazetecilerin sorularını yanıtlarken Başbakan Erdoğan’a da yanıt veriyor... Diplomatların görevleri gereği bulundukları ülkelerin hükümetleriyle ve özel kişilerle iletişim içinde olduğunu vurgulayıp, kendi başkentlerine rapor vermelerinin olağan olduğunun da altını çizen Crowley’in bir soruya verdiği yanıt şu: “Rapor hazırlamak onların görevidir. Raporları hazırlayan diplomatlarımız dürüst insanlarımızdır.” Olay ortada!.. ABD Dişişleri Bakanlığı, Washington’a bilgi gönderen diplomatlarına inanıyor, güveniyor. Cumhuriyet’in Washington temsilcisi Elçin Poyrazlar’ın haberine göre Siyasi İşlerden Sorumlu ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı William Burns, Türkiye’yle ABD arasındaki ortaklığın “mükemmel” olmadığını vurguluyor. Fotoğrafa dikkatli bakmamızda yarar var... ABD, diplomatların yazışma biçiminin değişmediğini açıklıyor, onlara güvenlerinin sonsuz olduğunun altını çiziyor. ABD Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu’nda konuşan Cumhuriyetçi üye Ilena RosLehtinen ise AKP hükümetini açık bir dille eliştirmedi mi? RosLehtinen’ın yaptığı konuşmaya bir göz atalım isterseniz: “Türkiye açıktan açığa Tahran’ı kucakladı, ekonomik işbirliğini arttırdı, önemli bir doğalgaz boru hattı anlaşması imzaladı. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına ret oyu vermek de dahil olmak üzere ABD’nin İran tehdidini durdurmaya yönelik çabalarını baltalamaya çalıştı.” RosLehtinen salt bununla kalmıyor, Türkiye’nin NATO’nun Lizbon zirvesinde İran’ın bir füze tehdidi olarak nitelenmesini engellediğini vurguluyor. ABD Türkiye’yi kendi sömürgesi mi sanıyor? Türkiye’nin kendi komşularıyla ilişkisini “işler mükemmel” diye niteleyen ABD, böyle bir tutumu İngiltere, Fransa, Almanya için sergileyebilir mi? WikiLeaks belgeleri, çok önemli bir konuyu gündeme getirdi ama bu Türkiye’de tartışılıp konuşulmuyor. ABD’nin nükleer silahlarından bir kısmının Adana İncirlik’teki hava üssünde koşullandırıldığı doğru mu, değil mi? Bırakın Başbakan’ın İsviçre’deki bankalarda hesaplarının olup olmadığını... Tartışılması gereken ABD’nin Türkiye dahil hangi Avrupa ülkelerinde nükleer füzelerinin bulunduğu... Yıllardır medyada ABD’nin Belçika’da 1020, Almanya’da 1020, İtalya’da 110, Hollanda’da 1020 ve Türkiyeİncirlik Hava Üssü’nde 50 tane nükleer başlıklı füzesinin olduğu yazılmadı mı? Yazıldı! WikiLeaks belgelerinde (2009 tarihli ABD belgesi) bu yayımlanınca kimsenin sesi soluğu çıkmadı... Bence asıl sorgulanması ve tartışılması gereken de bu!.. ERDOĞAN’DAN WIKILEAKS UYARISI ERDEM GÜL ANKARA AKP MKYK’nin, Başbakan Tayyip Erdoğan başkanlığında dün yapılan toplantısında, WikiLeaks olayı değerlendirildi. WikiLeaks belgelerindeki iddialara kızan Erdoğan, partileri uyardı. Erdoğan, WikiLeaks belgelerindeki ifadeleri ve iddiaları kastederek, “Arkadaşlarımız görüşmelerinde kiminle ne konuştuklarına dikkat etsinler” dedi. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ise Dışişleri’nde yeni bir masa oluşturulacağını açıkladı. Buna göre ikili görüşmelerle ilgili çıkacak belgelerle, Türk tarafının tuttuğu notlar ve kriptolar karşılaştırılacak, tutarsızlıklar meydaya açıklanacak. yok. Bazı iddialar çok ciddi, o iddialara sorumluluk sahibi olan kişiler yanıtlarını verirler” dedi. Kılıçdaroğlu, “Başbakan’ın açıklamaları sizin için tatmin edici mi?” sorusu üzerine de şu değerlendirmeleri yaptı: “Ben Türkiye’deyken Almanya’da olduğum şeklinde haberler yer almıştı. Ben gidip o gün, o saatte THY uçağı ile Ankara’dan İstanbul’a gittiğimi kanıtlamak için THY’den yazı aldım ve kamuoyu ile paylaştım. Sayın Başbakan’dan da isteğimiz, İsviçre’deki bankalara başvurup herhangi bir hesabının olmadığına dair yazı alması. Bağırıp çağırmaya gerek yok. Ben bağırıp çağırdım mı? Üstelik çok daha çirkin iddialarla suçlandım. Başbakan, ‘CHP’ye yönelik de iddialar var, onlar için üzüldük’ diyor. Peki geçmişte bizim için yapılanlar vardı. Acaba Başbakan hiç üzüldü mü? Benimle ilgili iddialar bir televizyon kanalında dile getirildi, haberleri tekzip ettik. Ama aynı haberler ikinci kez yayımlandı ve üzerine tekrar logosu dahi konmadı. Biz linç edilirken onlar neredeydi?” Baykal İsviçre’den yazı almıştı CHP’li Şahin Mengü de bir hukukçu olarak AKP’lilere yol gösterirken şunları söyledi: “Geçmişte Deniz Baykal böyle yapmıştı. İsviçre bankalarında hesabının olduğu yönünde düzmece bir belgeye dayanarak iftirayı manşetine taşıyan Sabah gazetesi aleyhine dava açmış, Sayın Baykal’ın ve birinci derece yakınlarının İsviçre’de hesabı olup olmadığının araştırılmasını Türk mahkemelerinden talep etmiştir. İsviçre mahkemeleri, herhangi bir hesap olmadığını belirtmişti.” [email protected] Faks numaramız: 0212 343 72 69 ABD BÜYÜKELÇİSİ’NİN BİLGİ ALDIĞI İDDİASI TGC: Gazeteciler açıklansın İstanbul Haber Servisi Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Basın Senatosu Başkanı Nail Güreli, WikiLeaks adlı internet sitesi kaynaklı haberlere değinerek, “ABD Büyükelçiliği bilgi aldığı gazetecileri açıklasın” dedi. Güreli tarafından yapılan açıklamada, diplomatik haberleşme metinlerine dayanılarak verilen haberlerde, bir dönemin ABD Ankara Büyükelçisi’nin tartışma yaratan bilgileri bazı gazetecilerden aldığının iddia edildiği anımsatıldı. Açıklamada, gazetecilerin şikâyeti üzerine, TGC Basın Senatosu Başkanlık Divanı’nın konuyu ele aldığı belirtildi. Divanın aldığı kararın paylaşıldığı açıklamada, “ABD’nin Türkiye Büyükelçisi’nin bazı gazetecilerden bilgi aldığı yolundaki iddiaların açıklığa kavuşturulmasını gerekli görüyoruz. Gazetecilerle temasın hangi çerçevede olduğunu, meslek ilkeleriyle bağdaşıp bağdaşmadığını değerlendirebilmek için, görüşülen gazetecilerin adlarının ve alınan bilgilerin niteliği açıklanmalıdır. Hiç kimsenin genelleme izlenimi verecek şekilde gazetecileri şaibe altında bırakacak iddialar ortaya atmaya hakkı yoktur” vurgusu yapıldı. İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ KAMPANYASI DİSK’ten ‘Acil Demokrasi’ İstanbul Haber Servisi DİSK “güvencesiz çalışma, taşeronlaştırma, işçi sağlığı, iş güvenliği” sorunlarına karşı “Acil Demokrasi” kampanyası başlattı. Kampanya kapsamında mücadelenin kitleselleştirilmesi için ülke çapında toplantılar düzenlenecek. 13 Şubat 2011 tarihinde ise Türkiye’deki bütün sendikal kadrolar ve işyeri temsilcileri ile Ankara’da büyük bir buluşma gerçekleştirilecek. DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün yaptığı yazılı açıklamada, özgürlükçü, eşitlikçi, demokratik bir anayasa için yasal değişiklikleri amaçlayan mücadelenin yanında yeni bir kampanya daha başlattıklarını duyurdu. Görgün, AKP’nin gündeme getirdiği “Ulusal İstihdam Strateji Belgesi”nin az işçi ile çok üretim yapmayı, güvencesiz, kuralsız, esnek çalışmayı hedeflediğini ve bu durumun işsizliği daha da arttıracağını vurguladı. Türkiye’de demokratikleşmenin önündeki en büyük engelin 12 Eylül Anayasası olduğuna dikkat çeken Görgün, emeğin özgürleşmesinin, barışın sağlanmasının demokratik bir anayasa ile sağlanabileceğini kaydetti. Görgün, çalışma koşullarının iyileştirilmesi için başlattıkları “Acil Demokrasi” kampanyası hakkında şu bilgileri verdi: “Örgütsel toplantılara hız verilecektir. Sendikalarımıza üye temsilcileri gerek bilgilendirme gerekse mücadelenin kitleselleştirilmesi için ülke çapında toplantılar gerçekleştirilecektir. Tüm sendikal kadrolar ve üye sendikalarımızın baş temsilcileri Ankara’da büyük buluşmaya katılacaklar. Kararlar 2011 mücadele stratejimizi oluşturacaktır.” C MY B C MY B