19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 2 DÜNYANIN sızma kriptolar yüzünden çalkalandığı, ülkenin yarım yüzyıllık geleceğini etkileyecek bir genel seçime hazırlandığı bir dönemde, hiç değilse bir hafta sonu yazısını çocuk istismarına ayırmak hoş görülmelidir. Konu öylesine yürek burkucu ve isyan ettirici ki, seyirci kalmak mümkün değil. Üstelik, büyük çoğunluğun istismar saymayacağı, sayısız ailenin keşke bizim oğlan ya da kız da ekranlara çıksa da ünlü olsa ve biz de para kazansak diyebileceği bir durum söz konusu. Zaten böyle olduğu ve olay yanıltıcı bir kılıfa büründüğü için, daha fazla yürek burkmadan ve masum çocukları suça bulaştırmadan mutlaka bir an önce düzeltilmesi gerekiyor bu durumun. AÇI MÜMTAZ SOYSAL Reklamlar ve Çocuklar D izileri, haber bültenlerini sık sık delen bazı reklamlarda o cana yakın, sevimli afacanları herhalde seyretmiş ve hatta sanatçı yeteneklerine hayran kalmış olabilirsiniz. Ama acaba onlar ne yaptıklarının bilincindeler mi? Neyin reklamını yaptıklarını tam biliyorlar mı? Kimlere para kazandırdıklarının farkındalar mı? Daha doğrusu, on sekiz yaşında olsalardı böyle bir reklama soyunurlar ve şirket reklamı için kendilerine öğretilen rolü oynayarak ezberletilen sözleri söylerler miydi? Çocukları bir sanat etkinliğine katmak, bir tiyatro oyununda, bir filmde onlara rol vermek başka şeydir, bütün çocuk masumluklarıyla ticari amaçlı bir reklama çıkarmak başka şey. ocukları esirgemek ve onları reşit olmadan büyüklere para kazandırma yolunda kullanılmaktan korumak amacıyla kurulmuş derneklerin, vakıfların, ulusal ve uluslararası resmi kurumların bu yaraya şimdiye kadar parmak basmamış olması gerçekten şaşırtıcıdır. Bu konuda çıkarılmış yasa hükümleri, birtakım sözleşmeler ve UNICEF’ce yayımlanmış bildirgeler, kararlar, mutlaka vardır; o metinleri uygulama iradesi nerede? Masum çocukların koruyucuları neredeler? Kurallar olmasaydı bile, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun bu uygulamayı durdurması gerekmez miydi vicdanen? OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Üretici Yok Ediliyor... İsmail ÇETİNKAYA ge’de üreticiler, ekim yağmurları kasıma sarkınca, buğday, arpa ekmekte geç kaldı... Cebinde parası olanlar traktörün deposunu doldurup tarlalarını, yaş, çamur demeden ekmeye çalışıyor... Parası olmayanlar ise akaryakıt istasyonuna giderek, veresiye mazot alıp alamayacaklarını öğreniyor. İstasyon veresiyeye yanaşırsa, belirli koşulları var. Önce parayı ne zaman alabileceğini öğreniyor. Sonra traktörün deposunu doldurduğu günkü litre fiyatı üzerinden değil, parayı tahsil edeceği günkü litre fiyatı üzerinden hesaplayarak bedeli alacağını söylüyor. Bu da yetmiyor, bir de kefil getirmesini istiyor. Bu zorluklar içerisinde ekiliyor tarlalar. Ekiliyor ama sadece bununla da iş bitmiyor. Bazı topraklar her yıl işlendiğinden verimliliğini yitirdiği için hayvan ve yapay gübreye ve de doğal olarak işçiliğe ihtiyaç duyuluyor. CUMHURİYET 4 ARALIK 2010 CUMARTESİ Ç E [email protected] İş yine paraya geliyor. Cebinde paran varsa, yapay gübreyi alır atarsın, o kolay... ama hayvan gübresini bulmak neredeyse olanaksız. Çünkü köylünün elinde hayvan kalmamış. Bundan 810 yıl önce köyde yaşayan üç kişiden birinin 2530 civarında küçük veya büyükbaş hayvanı olurdu, şimdi yok olmuş... Zaten Kurban Bayramı’nda da bu durum kendisini belli etti. Birçok kişi pahalılıktan kurban kesemedi. Dışarıdan getirilen ithal hayvanlar da pahalılığa çare olamadı. Alaşehir, Sarıgöl, Kiraz ilçelerindeki hayvan pazarlarında kurbanlıklar, kamyonların üzerlerinden aşağıya indiriliyor, parası olan fiyatını sormuyor. Hayvanın boynuzunu tutuyor, “benim” diyor. Mal sahibinin vicdanına kalmış fiyatını belirlemek. Yıllarca ekile ekile yorulan, verimsizleşen topraklarını yeniden işler hale getirebilmek için uğraş veren üreticilerin durumu her geçen yıl kötüleşiyor. ONUNCU KÖY BEKİR COŞKUN Vikvikleme… “Müfteriiii…” “Alçakkkk…” “Seviyesizzzz…” Ne oluyor derseniz, Başbakanınız televizyonda WikiLeaks belgelerinde iddia edildiği gibi “Küstah bir gurur, azgın bir hırsı” olmadığını anlatıyor… Yok eğer yine de anlamaz da vikviklemeye devam ederseniz, başınıza ne geleceğini de yine bizzat kendisi açıklıyor zaten: “Biliyorsunuz benim bir milyar dolarım olduğunu söyleyen şimdi nerede?..” “…….?” “Ergenekon’dan içerde yatıyor…” Ne denir bilmiyorum, Silivri’deki arkadaşımız da darbe yapmaya teşebbüsten içeride yattığını sanıyor… Hadi bakalım… Vikvikleyin görelim… Fısıldayarak evdekilere “Niye kızdı?” diye sordum. ABD Ankara Büyükelçiliği’nin Washington’a gönderdiği kriptolarda “Sekiz İsviçre bankasında hesabı var” denilmesini yazan gazetelere ve gazetecilere kızdığını da söylediler… Ellerimi koltuk altlarıma sokuşturup karnımın üzerine yumularak ve sallanarak, alçak sesle fikrimi söyledim: “Demek ki parasız…” Zavallı Türkiye… Bir gün anlayacaksın… Başına nelerin geldiğini, neye umut bağladığını, neye güvendiğini, neyin peşinden gittiğini… Bir demokrasi kılığına girmiş faşizm; senin adına ağzını açanı, senin için sesini yükselteni, senin için dizine vuranı, senin için söylenen herkesi işte böyle itiraf edildiği gibi yok ederken, bunun sana neye mal olduğunu er geç bir gün anlayacaksın… Gözünün nasıl boyandığını… Denize düştüm diye sarıldığın kalasın seni nereye sürüklediğini… Elimi ağzıma kapatarak, avucum televizyondan yana ve fısıldayarak: “Peki, şimdi neye kızdı?..” Muhterem karım Fransızca üzerinden Türkçeye çevirdi: “Vikvikleyenlere söylüyor, sen de başlama, sonra biliyorsundur…” [email protected] C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle