19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 17 ‘CONTEMPORARY İSTANBUL SANAT FUARI’NIN ARDINDAN Amaç ‘duvarları’ yıkmaksa… esim ya da Plastik Sanatlar eleştirmeni değilim. Eleştiri görevini işin erbabına bırakıp sadece aldığım tadı, yüreğimde yanan yeni kıvılcımları paylaşmak için “Contemporary İstanbul Sanat Fuarı”nın ardından bu yazıyı yazma gereğini duyuyorum. Bu yıl beşincisi yapılan, Türkiye’den 43, yurtdışından 37 galerinin yer aldığı, 400’ü aşkın sanatçının, 2 bini aşkın eserinin yer aldığı bu sanat fuarı, Akbank sponsorluğunda gerçekleştirildi. İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda iki kata, geniş bir alana yayılmıştı. Fuarın kapanmasından sonra, yetkililer yerli ve yabancı sanatçıların eserlerinin yüzde 83’ünün satıldığını açıkladılar. ONSUZ DİNAMİZM Fuarda beni en heyecanlandıran olgu, farklılıkların yarattığı zenginlikti. Özetle sıralamaya çalışayım: Kuşaklar arası fark… Bakış açıları arasındaki fark… Biçemler arası fark… Yapılan seçimler arası fark… Bir yanda yıllardır bildiğimiz, izlediğimiz isimler, öte yanda ilk kez karşılaştığımız sanatçılar… En alışılageldikle en yenilikçi, en aykırı, en araştıranın yan yana sergilenmesi… Serüven, macera tutkusunda, düş gücünde sınır tanımamak… Gerçeklikle, illüzyon, yanılsama arasında gidip gelen işler… Normlara, standarda meydan okuyan işler… Çağdaş ve evrenselliği yakalayan tatlar. Bir araya geldiklerinde, sonuç çok geniş bir yelpazeye yayılan zenginlikti. Sonsuz bir dinamizm içeriyordu. Çok hareketli, kendi enerjisini ve sinerjisini yayan bir etkinlikti. Fuarı iki kez dolaşma olanağını buldum. Açılış akşamındaki yaygın gösterişi ve insanların sanat eserlerinden çok birbirlerine R olan ilgisini saymazsak, öteki günler gerçekten meraklı, anlamaya ve öğrenmeye çalışan bir izleyici kitlesi vardı. Gençler elbet çoğunluktaydı. (İzlenimlerimi genellemem ve isim vermemeye çalışmamın nedeni galiba şu: Fuarın medyaya yansıması sadece alışverişle, satış değerleri üzerinden oldu. Sanatsal değerden çok sansasyon ve para ederi yansıdı gazetelere. Bu da bende bir tepki oluşturdu!) S ABANCI GÖZÜYLE Fuar günlerinden sonra, fuara katılan Alman sanatçı Christian Schnurer’la konuşma olanağı buldum. Bir yabancı gözüyle “Contemporary İstanbul”u değerlendirmesini istedim. Dünyanın birçok yerinde fuarlara katılan Schnurer’ın söylediklerini şöyle özetleyebilirim: 1) Tüm fuarlarda ilgi ilk gün doruktadır, sonra azalır, son gün ise onun deyişiyle “galericiler ve sanatçılar baş başa kalır” … Oysa “Contemporary İstanbul”un son ana dek dolup taşması çok şaşırtıcıydı. 2) Hiçbir sanat fuarında bunca okul öğrencisine rastlamamıştı. 3) Sanatsal değeri yüksek bir fuardı, şaşırtıcı işler vardı… Christian Schnurer, ülkesinin dünya çapında ünlü sanatçılarından. Fuara gittiyseniz, “Argonot Mathilda” adlı heykelini görmemiş olamazsınız! Sanatçı kendi oluşturduğu bir heykel otomobili kullanarak Münih’ten yola çıkıp Avrupa ülkelerinin sınırlarını aşarak İstanbul’a gelmişti. Burada “Argonot Mathilda”yı tekneye dönüştürmüş ve Boğaz’ı geçmişti. Özetle meydan okumayı sürdüren bu heykel, hem karada hem suda giden “otomobil tekne”ydi. ANATSAL, COĞRAFİ, SİYASİ SINIRLARI AŞMAK Şu yukarıdaki eylemin sanatsal, coğrafi ve siyasi sınırları aşmak çabası olduğunu bil Y S mesem bunca ilgimi çekmezdi. Sanatçının Paula Domzalski’nin küratörlüğünde gerçekleştirdiği bu eylem, hem o zorlu yolculuk hem de eserin gelişmesi, AB’ye dahil olan ve olmayan ülke sınırlarını zorlarken Avrupa ve Türkiye’yi ayıran toplumsalsiyasi ve psikolojik etkenleri de sorguluyor... Christian Schnurer’le konuşurken, ona, Türkiye’nin giderek kendi içine kapanmasından duyduğum acıyı anlatıyordum ki, “Almanya’da da durum farklı değil” diyerek, kendi ülkesinin ve AB’nin ördüğü duvarları benimle paylaşmaya başladı… Bu bağlamda “Argonot Mathilda”nin içerdiği mesajlar daha da önem kazanıyordu. Nitekim onun bu eylemi ve bu eseri aynı zamanda Avrupa Topluluğu’nun dış sınırlarını aşamayan, hatta bu sınırlara varamadan boğulan insanların da anısına adanmış. Çünkü, sanatçıya göre “Avrupa kendini giderek daha da dışarıya kapatıyor…” Daha başta 1960 Çek yapımı, 3 tekerlekli bir aks ve Romen yapımı şişme borular (o borulara Matilda denildiğinden, adı “Argonot Matilda”) bu “enstalasyon”, Batı teknolojisinin kibrine de meydan okuyor. İstanbul Sanat Fuarı’nda bir heykel olarak yerini aldığında fuarın en ilgi çeken olaylarından biri oldu. Heykel, performans, video ve enstalasyon arasındaki çizgiyi umursamayan Christian Schnurer “yüksek sanat” ve sıradan günlük hayat arasındaki sınırları da görmezden geldiğini vurguluyor. İstanbul Modern Müzesi, bence bu eseri kendi bünyesine almalı. Tam da denizle içli dışlı olan o müzeye, hem görsel açıdan hem de içerdiği mesajlar açısından müthiş yaraşır. Bir sanat fuarı daha sona erdi. Amaç, duvarları yıkmaksa, evet, başarıyla bu görevi yerine getirdi. www.zeyneporal.com tanbul’da spel Korosua İsspel müziğini Soweto Go ik go İş Sanat, Afr Kültür Servisi ırmak üzere kurulan ve yık onurland my Ödülü’ne la arıyla üç Gram osu’nu, bu akşam performansl o Gospel Kor görülen Sowet Sanat Sahnesi’nde ağırlıyor. saat 20.00’de İş ika’nın rengârenk ses paletini r. fr Grup üyeleri A ruhani tınılarıyla birleştiriyo inin gospel müziğ BUGÜN BAŞLAYAN FESTİVAL 17 ARALIK’TA BİTİYOR BARİKAT FİLM FESTİVALİ Dünya müzikleri İstanbul’da Kültür Servisi İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti etkinlikleri arasında yer alan “Golden Routes” projesinin finali dünya müziklerini bir araya getiren bir festivalle İstanbul’da gerçekleşiyor. 2008 yılında Jules Verne’in kahramanı İnatçı Keraban’ın izinde başlayan, 2009 ve 2010 yıllarında Piri Reis’in ve Evliya Çelebi’nin iz Burhan Öçal lerini takip eden proje, bugün başlayarak 17 Aralık’a kadar devam edecek “WOMIST İstanbul Dünya Müzikleri Festivali” ile sona eriyor. “İstanbul Dünya Müzikleri Festivali”nin bugün İstanbul Kongre Merkezi’nde gerçekleşecek ilk konserinde İspanyol Maria del Mar Bonet ile Yunanlı Savina Yannatou aynı sahnede buluşacak. Festivalin ikinci konserinde perküsyon ustası Burhan Öçal ve piyanist Alexey Botvinov yarın ilk kez bir araya gelecek ve İstanbul Kongre Merkezi’nde Bach’ın “Goldberg Varyasyonları”nı birlikte yorumlayacaklar. Festivalin 10 Aralık’ta gerçekleşecek üçüncü konseri, İstanbul’da “Balkan rüzgârı” estirecek. Lütfü Kırdar Kongre Merkezi’nde yer alacak olan konserde, Balkanlar’ın en ünlü grupları, Suzan Kardeş ve Bekriya Band ile birlikte aynı sahnede yer alacaklar. Dünya Müzikleri Festivali’nin son konserinde ise Türkiye’den Zülfü Livaneli ve “EastWest Orchestra”, Macaristan’ın ünlü sanatçısı Kalman Balogh’un yönetimindeki “Los Baloghs” Çigan Orkestrası, Almanya’dan Henning Schmidt, Ulrich Meiss, Hagen Matzeit, 17 Aralık günü Lütfü Kırdar Kongre Merkezi’nde üç büyük kültürün müziklerinden oluşan özel bir repertuvar sunacaklar. Barikat engelleri aşıyor Kültür Servisi Beykent Üniversitesi, görmezden gelinen, ötekileştirilen ve zaman zaman yok sayılan engellilerin beklentilerini, duygularını, hayata bakışlarını, yaşama katılımlarını kamuoyu ile paylaşmak amacıyla “Uluslararası Barikat Film Festivali” düzenliyor. Bugün başlayarak 5 Aralık tarihine kadar Ayazağa Yerleşkesi’nde gerçekleştirilecek festivalin başkanlığını Hüseyin Nacar üstleniyor. Festivale ABD, İran, Rusya, İspanya, Bulgaristan ve Türkiye olmak üzere yaklaşık 200 film arasından ajitasyondan uzak, umut veren başarı öyküleri içeren 7 uzun metrajlı film ve 24 kısa film katılıyor. Filmlerin tümü ücretsiz olarak izlenebiliyor. Festival bugün saat 14.00’te Galatasaray Lisesi önünden yapılacak yürüyüşle başlayacak, aynı gün saat 19.00’da Beykent Ünivesitesi Ayazağa Yerleşkesi’nde festivalin resmi açılışı yapılacak. (www.barikatfilmfestivali.com) C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle