19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 6 KÜLTÜR SÖYLEŞİLERİ CUMHURİYET 20 ARALIK 2010 PAZARTESİ İki kadın iki deneyim Gazeteci yazar Meral Tamer ve Emine Çaykara’yla, yaşadıkları sağlık sorunlarını anlattıkları kitapları üstüne konuştuk MELTEM YILMAZ n her yerinde, sağitap satış rakamları, dünyanıe alınan kitaplara lem lık sorunları üstüne ka tığı yönünde. Heolan ilginin giderek art malarına aşinayız; üzerine yaz kimlerin uzmanlık alanları ebir denenusu sağlık sorunlarını bir aları. yeni olan, söz ko kaleme alm ıklarını yimleyen kişilerin yaşad BİLİM ve SİYASET ORHAN BURSALI Kılıçdaroğlu ve Kadınlar Kurultay üzerine birkaç noktaya daha değinelim: CHP seçimlerde kadınlara yöneliyor. Birincisi, Parti Meclisi’ne (PM) 21 kadın üye girdi, tarihsel bir rekor olabilir bu sayı. PM’nin yarısının kadın olmasını arzu ederdim! Büyük devrim olurdu. Kılıçdaroğlu ve yakın çalışma arkadaşları erkek olunca, böyle bir devrimin gerçekleşmesi zor. Bu durum, biraz da toplumsal /siyasal mücadelede daha çok erkeklerin savaşçı rolde olmasından kaynaklanıyor (biyolojik özellikler ve iş bölümünün doğurduğu durum). O zaman: Kadınlar arasında (uzman, saygın) siyaset savaşçıları daha çok öne çıkmalı! K l Tamer ve Emine Çayİki gazeteci ve yazar, Mera iki sağlık sorunu olan ygın kara, Türkiye’de en ya lerini bet” alanlarında, deneyim par“kanser” ve “diya yaşamının bir diyabeti okurla paylaştı. Çaykara r ise kansere gülümsemee getirmiş, Tame rı çası halin kadın gazetecinin, yaşadıkla yi başarmış. Biz de bu iki nasıl geldiklerini, onlardan en bu zor süreçlerin üstesind ıştık. renmeye çal dinleyerek öğ Bir barışma hikâyesi eçen haftalarda Alfa Yayınları’ndan çıkan “Diyabetimi Seviyorum” adlı kitabıyla okuyucuyla buluşan Emine Çaykara, şaşkınlık, şok, isyan; ne kadar ürkütücü duygu varsa hepsini döküveriyor önümüze, ama yalnızca ilk bakışta... “İnsan, yaşamını, beslenme biçimini değiştirmesini gerektiren bir rahatsızlıkla karşılaştığında önce şaşırıyor, şok yaşıyor, isyan ediyor” diye özetliyor diyabetle tanışma sürecini, bir başka deyişle 15 yaşındaki ruh halini. Sonrası ise tam bir “barışma” hikâyesi... “Diyabetimi Seviyorum” başlıklı kitabınızda, diyabetle nasıl tanıştığınızı ve bu süreçte yaşadıklarınızı, son olarak da hastalıkla nasıl barıştığınızı anlatıyorsunuz. Nasıl bir süreçten geçtiniz? İnsanın yaşı küçükse, her şeye başkaldırdığı ergenlik çağındaysa, bir hastalığı olduğunu algılaması, bu durumu kabullenmesi zaman alıyor. Başta isyan ediyorsunuz, ama bir süre sonra bakıyorsunuz ki öğrendikçe her şey rayına oturuyor. Okuyarak, bilgilenerek, merak ederek bir de baktım ki sağlıklı yaşamı öğrenmişim, diyabet de benim bir parçam olmuş ve onu yönetmeye başlamışım. Ve aslında erken yaşta tanıştığım diyabet benim karakterimi şekillendirmiş, bana kattıkları nedeniyle ben onu sevmişim. Zaten sevgisiz hiçbir şeyi doğru algılayamazsınız. Bir de şu var; aslına bakarsanız diyabetle herkesin öğrenmesi gereken sağlıklı yaşam arasında bir fark da yok. Hastalığınızı kaleme alma fikri nasıl oluştu? Güzel yemek yapan ve yemekle uğraşmayı seven biriyim. Diyabetim nedeniyle neyin içinde ne kadar var, sağlıklı besinler gibi bütün bilgiler zaten yaşam biçimimin parçası. Bir gün, dışarıda bir yemek tattım ve bunu evde denemeye karar verdim. Yemekle ilişkiniz varsa o tadı dama G ‘Diyabetimi Seviyorum’ kitabının yazarı Emine Çaykara, “Diyabet benim bir parçam oldu ve onu yönetmeyi başardım” diyor. ğınıza kaydedersiniz. Birkaç hafta sonra kabaklı bu yemeği hazırladıktan sonra aklıma tariflerimi kitaba dönüştürme fikri düştü, zaten uydurduğum lezzetler diyabetlilere yönelikti. Hastalığa sorun değilmiş gibi bakan ve iyi yöneten biri olmam, insanlara kendi hikâyemle faydalı olabileceğimi düşündürttü. Diyabeti deneyimlemeniz dışında, sizi yazmaya iten başka nedenler de var mıydı? Türkiye, özellikle sağlık konusunda yeni yeni bilinçlenmeye başladı, çeşitli alanlarda faydalı olabilecek televizyon programları ve kitaplar var tabii ki ama insanı serseme çeviren bilgiler de uçuşup duruyor. Ancak ne yazık ki diyabetle ilgili broşürler, küçük kitapçıklar dışında çok fazla yayın yok. Bu kitap benim 31 yıllık diyabetli hikâyemi içeriyor, ama içinde yaşama pozitif gözlerle bakan bir kişinin sağlığı yaşamına nasıl soktuğunu da anlatıyor, diyabete ve sağlıklı yaşama yönelik bilgileri, önerileri eğlenceli ve samimi bir dille aktarıyor, bir tür rehber gibi. Tariflerin yanında neyi eklerseniz sağlıklı bir mönü oluşturursunuz gibi bilgilerim de var. Bunu da, diyabetle başa çıkmaya çalışan diyabetli hastalar önerdi. Kitabınıza yönelik tepkiler ne yönde? Kitap yeni çıktı, daha yeni yeni tüm Türkiye’ye dağılıyor. Facebook’ta bir sayfa oluşturdum ve diyabetlilerle yazışıyorum, ilgi çok büyük, bir kere daha gördüm ki herkes bu konuda bilgiye aç. Halbuki ne kadar bilgiliysek sorunlarla baş etmemiz o kadar kolaylaşıyor. Son araştırmalara göre 20 yaş üstü Türkiye nüfusunun yüzde 14’ü diyabetli, nüfusun yaklaşık yüzde 40’ı obez! Diyabetin seyrini gösteren ve 46 arasında olması gereken ‘HbA1C’ oranı ise nüfusun yüzde 65.2’sinde yüzde 7’nin üzerinde. Bunlar çok ciddi rakamlar. Bu arada paylaşımlarda gördüm ki diyabeti sevmeyenler de, hatta nefret edenler de çok. Umarım bu kitapla insanlara faydalı olur, diyabeti kolay bir şekilde yönetebilmelerini ve sevmelerini sağlarım. İkincisi: Kılıçdaroğlu, konuşmasında kadınlara büyük bir bölüm ayırdı! AKP’nin yumuşak karnı, kadınlar ve yoksulluktur. Buraları döve döve RTE ringe serilebilir! Toplumda on yıllardır süren sağ ideolojik düşünsel terör, en çok da kadınları etkisi altına almıştır. Özellikle, toplumu geleneksel kötülerin cenderesi içinde tutmaya yönelik bu kafa yıkama faaliyeti, en çok yoksulları etkilemektedir. Yoksulluk, epey eğitim ve kültürel yoksunlukla ilişkilidir. Kırılmaz görünen bir kötülükler sarmalı! RTE ve benzer politikacıların her zaman kulaç attıkları, beslendikleri bir “kirli havuz”! Bu açmaz içindeki kadınların sayısı milyonlarca! Bu kadın kütlesi, erkek mi erkek, tutucu mu tutucu kocalarının güdümünde ve doğrultusunda oy kullanırlar! Kılıçdaroğlu, yoksul kitlenin kadınlarına, asgari ücret maaşı ve aile sigortası sözü veriyor! Bu girişim, açmazdaki kadını hareketlendirmek ve dincigeleneksel cenderenin dışına çekebilmek için çok önemli bir anahtar olabilir. Kılıçdaroğlu, yüzde 58’in bu büyük kütlesini hedef alıyor gibi! Bu kadınlar, bu güvencelerle, aile içinde ve çevresindeki kadınlar üzerinde de değiştirici bir etkene dönüştürülebilir! Buna yönelik seçim stratejisi, büyük bir fotoğraf olarak görülmeli; büyüteç altına alınmalı konu; vakit geçirmeden inceden inceye çeşitli payandalarla desteklenerek, başlı başına bir politik çalışma alanı yaratılmalı! Sağ zincir, kadınlar üzerinden kırılabilir! Sağcı politikacıların ebedi/ezeli ideolojik düşünsel prangalarını, “yüksek politika”larla kıramazsınız! Parti Meclisi’ndeki tek tek kişilerle uğraşarak, “bak şunu da aldı, oysa o neler demişti” kafasıyla hareket etmek, ormanı görmeyi engeller. Bütünü görmek ve AKP yönetimi altında ellerimizde eriyen Türkiye’yi düşünmek gerekir. Bugüne kadarki Baykal ve Sav’ın insan, parti ve ülke politikaları, sonuçta yüzde 21’lerde erimiştir! Yüzde 8.5’larla da “baraj altında” kaldığı zamanlar yaşanmıştır! Ellerdeki “Kemalist” ve “Atatürkçü” pusulalarını kişiler üzerinde dolaştırarak, ortalıkta çığırtkanca dolaşmanın, yaşadığımız büyük Türkiye fotoğrafında hiç anlamı yoktur! CHP’yi bir “24 ayar saf kadro” olarak, sürekli marjinal politikaların içinde tutmak, Türkiye’ye kazandırmıyor, kaybettiriyor! Kitle partisi olarak CHP’nin, şüphesiz ana politik damarına bağlı ama toplumun değişen sorunları ve giderek fazlalaşan ve farklılaşan toplumsal tabakalarını saracak geniş bir yelpazede politikalara/politikacılara gereksinimi vardır. Enver Aysever’in de bu tabloda yeri vardır, Sezgin Tanrıkulu’nun ve diğerlerinin de... Hele hele, Binnaz Toprak’ın ve diğer kadınların da! Bunu savunurken, partinin önemli bir damarını oluşturan ve “Kemalist” olarak yaftalanan/kötülenmeye çalışılan insanların “temizlenmesi” gerektiğini vaaz eden, parçalayıcı ve diğer uç noktadaki “arındırıcı” önerilere itibar etmek de hiç akılcı değildir! Parti geniş yelpaze bütünlüğünü korumalı ve hızla yürümelidir! Hızla! Koşusunu arttırarak! CHP’de görev Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarındadır! Not: Şöyle bir dizi gazeteye göz gezdirdim, bazıları kurultayda “yeni bir şeyler” bulamamış! Kılıçdaroğlu’nun onlara durmadan “yumurtlaması” gereken “altın” yoktu kurultayda! Abartılmış hayal kırıklıklarından popoları göğe değiyor... Herkes alabilme kapasitesiyle sınırlıdır. Hele biri, politikadan anlamaz bir arkadaşına sormuş, meğer bu konuşmayı o iki dakikada yazarmış... Birinci sayfası muhalif olmaktan boşaltılmış gazeteye, şüphesiz ki yakışıyor bu kimseler... Kansere gülümsemek eral Tamer, “Aşkolsun Kanser” adlı kitabında, meme kanserine nasıl olup da “gülümsemeyi” başardığını anlatıyor. “Kanser kelimesinin bile korku yarattığı bir ortamda Meral Tamer, kanserle arkadaş oluyor” diye yazıyor kitabın arka kapağında. Kanserle arkadaş olunabilir mi gerçekten? Meme kanseri olduğumu, rutin mamografi kontrolünün ardından anlamamdan hemen sonra, ameliyat olmaya karar verdim. Her şey çok kolay oldu, hatta ameliyata makyajla girdim ve öyle çıktım. Çok kısa sürede de toparlandım. Öyle ki ameliyattan çıkıp eve geldiğimde üzerimde şık kıyafetlerim ve topuklu ayakkabımla geçmiş olsun demeye gelen misafirlerimi karşıladım. Ameliyattan ne kadar süre sonra yazmaya başladınız? Ameliyattan sonra yaklaşık 2 ay köşemdeki yazılarıma ara verdim, çünkü artık aynı şeyleri yazmak istemiyordum. Ama bir yandan gazete tarafından da maaşım ödeniyordu ve bir şeyler yazmam gerekiyordu. Bunun üzerine yayın yönetmenimle de konuşup kanseri yazmaya karar verdim. Okuyucular, hazırladığım kanser yazı dizisini o kadar beğendi ki bunu kitap haline getirmemi istediler. Böylece kitap oluştu ve önümüzdeki günlerde üçüncü baskıya gir M Meral Tamer, ‘Aşkolsun Kanser’ adlı kitabıyla, meme kanseri hastalığına nasıl olup da “gülümsemeyi” başardığının hikâyesine yer veriyor. meye hazırlanıyor. Kanser üzerine yazarken daha önce fark etmediğiniz neyi fark ettiniz ve bu süreç canınızı acıttı mı? Bu kitabı yazabilmemin arkasında, kanserin bir tür tabu olarak görülmesinin yattığını anladım. İnsanlar kanseri öcü gibi, üzerinde konuşulmaması ve yazılmaması gereken bir konu gibi görüyorlar. Saklıyorlar hastalıklarını. Hayır, bu süreçte benim canım acımadı. Kendimin ne olduğunu hatırladım, bu gerçekten heyecan vericiydi. Kitabınızda, hastalığın ardından edindiğiniz beslenme alışkanlığınıza ilişkin bilgi de verdiniz mi? Mutlaka. Hastalıktan sonra, kanser kovucu beslenmenin önemini daha iyi kavradım. Bir yaştan sonra vücudumuzda her gün 25’le 300 arasında kanserli hücre çıkıyor. Bağışıklık sistemimiz bunu savuşturuyor. Bağışıklık sistemimize yardımcı olsun diye salatayı ve kansere karşı olduğu bilinen gıdaları aldığımızda, eti, balığı gönül rahatlı ğıyla yiyebiliriz. Ben içinde semizotu, roka, mercanköşk olan salata yemeye, çörekotu yabanmersini tüketmeye özen gösteriyorum. Hayvansal gıdalar ve şeker, kanserli hücreleri besliyor. O nedenle peyniri de çok azalttım. Sadece kahvaltıda çörekotu ve maydanozla karıştırdığım böreklik loru yiyorum. Kitabınızda kanser hastalarına özellikle ne öneriyorsunuz? Kanseri “normal” algılamam sayesinde onunla arkadaş oldum, bu hastalığı deneyimleyen herkese de aynı yaklaşımı tavsiye ediyorum. Öncelikle erken teşhis için ellerinden geleni yapsınlar, çünkü akciğer kanseri çok hızlı gelişiyor ve kendini son dakikada belli ediyor. İkincisi, beslenmelerine dikkat etsinler. En önemli tavsiyem de kanseri konuşmaları. Bundan kaçmayalım, öğrenelim, günlük hayatımıza sokalım. Bende, tüketicinin bilinçlenmesi gibi kanser konusunda da bilinçlenme sağlayabiliriz şeklinde bir umut doğdu. Dünyada ve Türkiye’de kanser ölümle aynı şeymiş gibi algılanıyor. Oysa, tıpta da hayatın birçok alanında olduğu gibi o kadar çok ilerleme kaydedildi ki... http://orhanbursali.blogspot.com [email protected] Eroğlu, bypass ameliyatı oldu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, kalp damarlarıyla ilgili cerrahi bir müdahale için geldiği Özel Ankara Güven Hastanesi’nde, Koroner bypass ameliyatı oldu. Hastane’nin Başhekimi Tevfik Ali Küçükbaş, Eroğlu’nun dün koroner arter rahatsızlığı nedeniyle hastaneye geldiğini bildirdi. Tetkiklerin ardından Eroğlu’nun doktor Haldun Karagöz ve ekibi tarafından Koroner bypass ameliyatına alındığını belirten Küçükbaş, operasyonun başarılı geçtiğini ifade etti. Küçükbaş, Eroğlu’nun yoğun bakım ünitesinde tedavisine devam edildiğini kaydetti. Moshe Kohen toprağa verildi İstanbul Haber Servisi Belgrad Ormanı’nda tek kurşunla başından vurulmuş halde bulunan ve intihar ettiği belirtilen İsrail El Al Hava Yolları Türkiye Müdürü Moshe Kohen, Hasköy Musevi Mezarlığı’nda toprağa verildi. Mezarlıkta düzenlenen törene Türkiye Musevileri Lideri Hahambaşı İshak Haleva da katıldı. Haleva’nın trafik nedeniyle, mezarlığa yakın bir yerde aracından inerek yürümesi kısa süreli paniğe yol açtı. Moshe Kohen’in intiharı ile ilgili yürütülen soruşturma sürüyor. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle