16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
hibi mi? Değil ama onun çaldığı düdük, de diği dediktir! Değişen bir şey var mı? İstanbul un orta ye rinde sanat galerileri ba sılıyor. Sanatçılar yara lanıyor. Cam, çerçeve indiriliyor. Mahalle baskısı yoktur deni yor. Ortada olan ne? Da ha ne olsun? Prof. Bin naz Toprak, Prof. Şerif Mardin aylarca araştır dılar, incelediler. Ma halle baskısı vaaar! dediler. Olay büyütü lüyor muş. Konu kapa tılıyor. Sanata saldırma ları boşuna değildir. Öz gür düşüncenin tohumları sanatla atılır, kapalı göz ler sanatla açılır. Kanıtsız, kesin konu şandan korkarım, bir. İki, kırk yıl öncesinin kinini taşıyorsa birisi, ondan sakınırım. Kişi, başka sını kendisi kadar dinle miyorsa, kantarın topuzu çoktan kaçmıştır.. Bir de dışarıya baka lım. 1980 lerde Polon ya da sosyalist yönetim vardı. Leh Valesa adın da bir işçi, köle rolünü iyi oynayıp, yaşadığı düze ne bayrak açtı. Ardına binleri taktı. 1989 da sos yalizmden dönülünce, Valesa devlet başkanlı ğına dek uzandı. Oraya oturdu, emekçilere arka sını döndü. Sınıfına iha net etti. Emekten yana ol ması gerekenin, gelece ğini kapitalizmin kolla rında görmesi üzücüy dü Polonya da özel leştirme Valesa ile baş ladı. Orada şimdi emek çiler aç, sefil, işsiz Va lesa yı sorarsanız yedi, içti, göbeğini şişirdi. Sır tında, yanlış kararlarının sonuçlarını ömrü olduk ça utançla taşıyacaktır. 2000 yılında yapılan dev let başkanlığı seçiminde oyların yüzde 1 ini ala rak, yaşamının en öğre tici dersini gördü. Ama atı alan Üsküdar ı çoktan geçmişti Bizde Valesa örneğini gören var mı? Olabilir mi? Aisopos, yüzyıllar ön cesinden günümüzü gör müş: Semirmiş bir kö le olmaktansa, özgür biri olarak açlıktan öl mek yeğdir. Kölelik, özgür olma yan ortamın ürünüdür. Köleliğin kökleri, özgür eğitimle, bilimsel tanı larla kurutulur. Kim ya pacak bu işi? Görev he pimizin CMYB C M Y B SAYFA CUMHUR YET 5 EK M 2010 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER PENCERE Halkın Lideri... İngiltere Kralı 8 inci Henry nin Anne Boleyn e aşkı tarihte pek ünlüdür. Eninde sonunda bir aşk değil mi?.. Önemi nerede?.. Henry yakışıklı, sporcu, dinbilimci, sanatsever bir Rönesans adamı. Anne Boleyn le evlenmek için karısından boşanmak istiyor. Kilise öğretisinde boşanmak yasak. Papa 7 nci Clemens ın özel izni gerek. Papa bu işe yanaşmayınca kıyamet kopuyor. 16 ncı yüzyılın ilk yarısındayız. Avrupa Reform la çalkalanıyor. İngiltere Kralı aşkı yüzünden Papalığa posta koyup Anglikancılığa yönelecektir. Reform tarihini öğrenmeden 8 inci Henry nin yaşamını anlamak olanaksız... Mustafa Kemal 1938 de gözlerini kapadı; 60 yıl sonra Türkiye Atatürk diye hop oturup hop kalkıyor; halkın Gazi ye sevgisi meydanlarla sokaklara taşıyor. Her ülkenin tarihi insanlıkla birlikte yaşanmış, anlam kazanmıştır. Mustafa Kemal i de uygarlık tarihinden soyutlayarak değerlendirmek olanaksız. Avrupa da gerçekleşen Aydınlanma Devrimi nin felsefesini bellemeden 20 nci yüzyılın ilk yarısında Anadolu da yaşananları nasıl anlayabiliriz?.. Laik Cumhuriyetin var oluşunu insanlık tarihi kapsamında yerli yerine oturtmadan Atatürk ten söz açmak boş laf etmekle bir... Bir dizi sözcüğün altını çizelim: Emperyalizm, Ulusal Kurtuluş Savaşı, iç savaş, hilafet, padişahlık, bağımsızlık, cumhuriyet, laiklik, öğretim birliği, yeni takvim, ağırlık ve uzunluk ölçüleri, giyim kuşam, özel hukuk, kamu hukuku, yeni yazı, dil devrimi, ulus devlet, kadın hakları, milli eğitim, medeni nik h, Yurttaşlar Yasası vb. Sözcüklerin ilk çağrışımları bile nasıl bir dönüşüm yaşadığımızın yankılarıdır. Avrupa da Aydınlanma Devrimi nin çalkantıları yüzlerce yıllık tarihtir; İslam dünyasında Aydınlanma güncel kavganın içeriğini oluşturuyor. Afganistan dan Sudan a dek her Müslüman ülkede Aydınlanma nın önderi ister istemez Atatürk olacaktır. Çünkü insan Aydınlanmadan geçmeden ne yurttaş olabilir ne de demokrat!.. İnsan hakları, Aydınlanmamış toplumlarda düşten başka bir şey değildir. 29 Ekim 1998 de bir güzel gerçek tartışılamaz biçimde ortaya çıktı; Cumhuriyet Bayramı resmi düzenlemelerin dışında halkın bayramı olarak kutlandı. Bugün 10 Kasım 1998... Gözlerini yaşama kapadığından bu yana geçen 60 yıl sonrasında Atatürk halkın tartışmasız lideridir; Cumhuriyetin kuruluşunda devletin ideolojisi gibi görülen öğretiyi artık halk sahiplenmiştir. Bugün ağlanacak bir gün değil... 10 Kasım 1998 Salı tarihli yazısı B u sorunun yanıtını vere bilmek için AKP nin anayasa değişikliği nde ya da yeni bir anaya sa da hangi düzenleme leri yapmak istediğine bakmak gerek mektedir. Öncelikle belirtmek gerekir ki, AKP nin rejimle sorunu laiklik il kesinde odaklaşmaktadır. AKP, Ata türkçü düşüncedeki laiklik anlayışını ve anayasadaki laiklik tanımını kabul etmemekte; kendi dünya görüşünü egemen kılabilmek için bu anlayış ve tanımı değiştirmek istemektedir. Ana yasada yer verilen laiklik ilkesine gö re din duyguları, devlet işlerine ve po litikaya kesinlikle karıştırılamaz; dev letin sosyal, siyasal, hukuksal ve eko nomik düzeni din kurallarına dayan dırılamaz; din duyguları ve dince kut sal sayılan değerler siyasal ya da kişi sel çıkar sağlamak amacıyla kötüye kullanılamaz. Ayrıca anayasada dev let, bu laiklik anlayışı ve tanımının ko runması için gerekli önlemleri almak la görevli kılınmıştır. Cumhuriyetin daha İslami bir yapıya kavuşturulabilmesi için, bu la iklik anlayışı ve tanımının değiştiril mesi ve laikliğin din ve vicdan öz gürlüğü düzeyine indirgenmesi ge rekmektedir. Bunun için de anayasa nın başlangıç bölümündeki ilgili kural ile 24. maddesinin değiştirilmesi zo runludur. İkinci olarak AKP hükümeti, son günlerde yakından izlenildiği gibi, yüzde 58 evet in verdiği cesaret ve güçle Kürt açılımı sürecini hızlan dırmış, bir yandan devlet kurumları eliyle İmralı yla görüşürken, bir yan dan da BDP ile masaya oturmuştur. Bu açılım kapsamında İmralı ve BDP nin istekleri netleşmiştir: Kürt kimliğinin anayasaya girmesi, anadilde eğitim ve bölgesel özerklik, yani Meclis, bayrak ve güvenlik gücüne sahip ol maktır. Bu isteklerin tümü, anayasanın 2. maddesinin gönderme yaptığı başlan gıç bölümü ile 3. maddesine aykırıdır. Ayrıntılarını ayrı bir yazı konusu yap mak üzere şu kadarını belirtmek gerekir ki, bu bölüm ve maddede yer verilen kurallara göre Türkiye Devleti, ülke si ve ulusuyla bölünmez bir bütündür; dili Türkçedir; bayrağı, beyaz ayyıl dızlı al bayraktır; başkenti Ankara dır. Bu kurallar, üniter ve ulus devlet ni teliğini ortaya koymaktadır. Ve 3. madde değiştirilemez, değiştirilmesi teklif edilemez niteliktedir. Üniter devlet yapısının ayrıntıları anayasanın 123127. maddelerinde düzenlenmiş, merkezden yönetim ve yerinden yö netim esasına dayanan idare nin, kuruluş ve görevleriyle bir bütün ol duğu belirtilmiştir. Öte yandan, ABD nin BOP kapsa mında yeniden oluşturduğu ülke sı nırlarına bakıldığında, Güneydoğu Anadolu nun, sözde Kürdistan sınırları içinde bırakıldığı görülecektir. BOP Eş başkanlığı nca, gerek doğrudan gö rüşmelerde, gerek Dışişleri bakanlık ları arasında imzalanan sözleşmede, Er meni, Kıbrıs, Ege, Irak açılımları ya nında Kürt açılımı için kimi sözler ve rildiği, taahhütlerde bulunulduğu an laşılmaktadır. Siyasal iktidar, gerek seçimlerde bu bölge halkının oylarını alabilmek, ge rek verdiği sözü yerine getirebilmek için, İmralı ve BDP isteklerinden en azından bir kısmını yaşama geçirmek istemektedir. Bunun için üniter ve ulus devlet sisteminden vazgeçilmesi ve bunun anayasaya yansıtılması ge rekmektedir. Üçüncü olarak, Sayın Başbakan, geçmişte yaptığı konuşmalarda, baş kanlık sistemine geçileceğini açık lamıştır. Bugün fiilen Başbakan lık sistemi olarak uygulanan siyasal yapı, Sayın Erdoğan ın Cumhurbaş kanı olma projesi kapsamında baş kanlık sistemine dönüştürülmek is tenmektedir. Bunun için anayasa de ğişikliğine gereksinim vardır. Ancak re jimin sağlığı yönünden, bırakınız baş kanlık sistemine geçmeyi, Cumhur başkanı nın yeniden TBMM ce se çilmesine olanak sağlayacak değişik liğin yapılması gerekir. Dördüncü olarak, her ne kadar, Ana Muhalefet Partisi Genel Başka nı, haklı olarak, bunca ulusal ve ulus lararası yüksek mahkeme kararı var ken, artık türbanın anayasa değişik liği ya da yasal düzenlemeyle serbest bırakılamayacağını söylese de, siya sal iktidar, Anayasa Mahkemesi nin üye yapısının değişmesinden aldığı güçle, bu konuyu da yeniden anaya saya taşıyacak gibi gözükmektedir. Çünkü türbanın yalnız yükseköğre timde değil, aynı zamanda tüm öğ retim kurumlarında ve kamu kurum ve kuruluşlarında da serbest bırakıl ması hedeflenmektedir. Son olarak AKP, bundan önceki değişikliklerde TBMM ye kabul etti remediği siyasal parti kapatılmasını ola naksız kılacak değişiklikleri yeniden anayasaya koymaya çalışacak; yargı bağımsızlığını sağlayacak yargı re formunu yapmamakta direnecektir. İşte tüm bu nedenler, özellikle üni ter devlet ve laik Cumhuriyet yapısı nı bozacak değişikliklerin halkın ço ğunluğunun tepkisini çekeceğini dü şünen siyasal iktidar, bu durumun oy kaybına neden olacağını hesaplayarak, anayasanın hemen değiştirilmesini is tememektedir. Anayasayı seçimden sonraya bırakan iktidarın türbanı hemen çözelim yak laşımı da oy kaygısını açıkça orta ya koymaktadır. Çünkü türbanın ser best bırakılmasının, iktidara oy artışı olarak döneceği bilinmektedir. Ayrıca büyük bir anayasa değişikli ğinin hemen yapılması durumunda, si yasal iktidar, toplumun çok kısa süre önce salt yargıyı ele geçirmek için ne den değişikliğe gidildiğini, neden top lumun aylarca bu konuyla meşgul edildiğini ve bu yoksul halkın 150 mil yon lirasının neden harcandığını an latmakta güçlük çekecektir. Son olarak siyasal iktidar, seçim lerden yeterli milletvekili sayısıyla çıkarsa, anayasayı yine çatışmacı yöntemle ve dayatma ile değiştirmeyi planlamaktadır. Sayın Başbakan ın, gerekirse yine halka gideriz söy lemi bunun sinyalini vermiştir. Cum hurbaşkanı nın TBMM de seçimin de, Cumhurbaşkanı nın halka seçtiril mesine ilişkin anayasa değişikliğinde ve yargının ele geçirilmesine ilişkin son değişiklikte uzlaşma kültüründen ne ka dar uzak olduğunu kanıtlayan siyasal iktidar, seçimlerden önce yapacağı propaganda ile de halkın kendisine ana yasayı tek başına değiştirme yetkisini verdiğini söyleyerek, uzlaşmaya gerek de görmeyecektir. Üstelik bu kez, laik Cumhuriyet karşıtı düzenlemelerle bölünmeye ne den olacak düzenlemeler ayrı ayrı hal koyuna sunulacak; birincilerin kabulü, ikincilerin reddi sağlanarak bir taşla iki kuş vurulacaktır. Çünkü böylece, bir yandan Cumhuriyetin daha İslami bir yapıya kavuşturulmasının önü açılır ken, öte yandan Kürtlere ve dış des tekçilerine, yaptım ama olmadı denilerek sorumluluktan da kurtul muş olunacaktır. AKPAnayasayıNedenSeçimdenSonrayaBırakıyor? Bülent SERİM Eski Anayasa Mahkemesi Genel Sekreteri K öleye sormuşlar: Özgür ve zengin biri olsan, ilk ne yi elde etmek isterdin? Köle hiç düşünmeden ya nıtlamış: Çok kölem ol sun isterim! Bu anla tımda, ülkemize benzer lik buluyor musunuz? Kö lelik düzeni, insanlığın en kara sayfasıdır. Kendi düşüncesinden ötekini görmeyenlere öz gür diyebilir miyiz? Çünkü çevresi çelikle çevrilidir. Özgürlüğün ka pılarını kapat. Köle ticare ti yap. Korku üret, korku sat. Bizde böylesine deni yor demokrat Yönetimin dorukların da olanların hangisine so rarsanız, Dün köley dim! diyor. Bir üst yö neticimiz, Ben de Kunta Kinte idim! sözünü övü nerek söylemişti. Sanki kölelik özendiriliyor. Peki, köle sayımızda azalma var mı? Hayır, tam tersi. Elle rinden gelse, güçleri yetse köle sayısını patlatacak lar. Kul, köle sayısındaki artışla ne kadar sevinsek yeridir! 12 Eylül 1980 sonrasın da anlatılırdı. Bir konuda anlaşmazlık çıkarsa, dışa rıdan birisi, Filan paşaya soralım dermiş. Peki, paşa bu konuda bilgi sa Kökten Köleler Nusret Ertürk hibi mi? Değil ama onun çaldığı düdük, de diği dediktir! Değişen bir şey var mı? İstanbul un orta ye rinde sanat galerileri ba sılıyor. Sanatçılar yara lanıyor. Cam, çerçeve indiriliyor. Mahalle baskısı yoktur deni yor. Ortada olan ne? Da ha ne olsun? Prof. Bin naz Toprak, Prof. Şerif Mardin aylarca araştır dılar, incelediler. Ma halle baskısı vaaar! dediler. Olay büyütü lüyor muş. Konu kapa tılıyor. Sanata saldırma ları boşuna değildir. Öz gür düşüncenin tohumları sanatla atılır, kapalı göz ler sanatla açılır. Kanıtsız, kesin konu şandan korkarım, bir. İki, kırk yıl öncesinin kinini taşıyorsa birisi, ondan sakınırım. Kişi, başka sını kendisi kadar dinle miyorsa, kantarın topuzu çoktan kaçmıştır.. Bir de dışarıya baka lım. 1980 lerde Polon ya da sosyalist yönetim vardı. Leh Valesa adın da bir işçi, köle rolünü iyi oynayıp, yaşadığı düze ne bayrak açtı. Ardına binleri taktı. 1989 da sos yalizmden dönülünce, Valesa devlet başkanlı ğına dek uzandı. Oraya oturdu, emekçilere arka sını döndü. Sınıfına iha net etti. Emekten yana ol ması gerekenin, gelece ğini kapitalizmin kolla rında görmesi üzücüy dü Polonya da özel leştirme Valesa ile baş ladı. Orada şimdi emek çiler aç, sefil, işsiz Va lesa yı sorarsanız yedi, içti, göbeğini şişirdi. Sır tında, yanlış kararlarının sonuçlarını ömrü olduk ça utançla taşıyacaktır. 2000 y
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle