16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 1 EK M 2010 CUMA CUMHUR YET SAYFA HABERLER 9 SÖZDEN YAZIYA SÜHEYL BATUM Göreceksiniz Yargıçlar Yine de Var Olacaklar Evet anayasa değişikliğinin gerçek amacı ve hedefi “yargıyı ele geçirmek” idi. Yani amaç, yargının da “bizim çocuklardan” oluşması idi. Yani emniyette, YÖK’te, tüm kurumlarda yapıldığı gibi yapılması; “kendi adamlarının” yargıya yerleştirilmesi idi. Kısaca yargıçların, “neler yaptıklarını yakından gördüğümüz dönüştürülmesi idi. Zaten bunun için 2005 yılında bir gece yarısı, “herkesin telefonlarının dinlenebilmesine yönelik yasa değişikliği” yapılmamış mıydı? Üstelik dinleyecek kurumun başkanının “Başbakan’ın tek başına belirlediği kişi olması” sağlanmamış mıydı? Yine aynı şekilde, “tüm yargıçların iktidara bağlı 5 bürokrat tarafından atanması için yasa değişikliği” yapılmamış mıydı? Bu yasayı, AKP iktidarının atadığı Abdullah Gül, sabaha karşı yurda dönmesine karşın, nasıl yaptıysa(!) hemen imzalayarak(!), Resmi Gazete’ye göndermemiş miydi? Pekiyi yargıç ve savcıların “belli görüşteki kişilerden oluşturulması” ve “bazı özel yetkili savcı ve yargıçlara dönüştürülmesindeki” amaç ne olacaktı? Çok basit! Türkiye’de oluşturulmak istenen baskı ve korku düzeninin sürekliliğini sağlamak. Hani son dönemde çok ilginç ve acayip işler oluyor ya, bunların daha da sürmesini, hem de daha da acayipleşerek sürmesini sağlamak. Üstelik bunu “ne yapalım canım, biz istemiyoruz ki, yargı böyle istiyor” bahanesiyle yapabilmek. Yani kısacası bugüne kadar medya aracılığı ile ve bazı savcılar ve yargıçlar aracılığı ile kurmak istedikleri “yeni düzeni” yargının tümü eli ile oluşturmak. Tek hedef ve amaç bu idi. Bunu biliyorduk. Ve söyledik de. Bırakın söylemeyi, İlhan Cihaner soruşturması ile, Osman Kaçmaz davası ile, YARSAV ve Ömer Faruk Eminağaoğlu hakkında açılan davalar ve Ergenekon davası ile yaşadık da. Yine “Kozmik odanın aranması” olayı ile, “102 subayın kaçak(!) olarak yakalanması(!)” kararı ile yaşamadık mı? Hatta yargıçların, doktorların gözü önünde yaşamını yitiren Kuddusi Okkır ile, hepimiz yaşamadık mı? Amacın ne olduğunu, nasıl gerçekleştirilmek istendiğini hep birlikte görmedik mi? Üstelik bırakın görmeyi, söylemeyi, Hanefi Avcı bunun kitabını bile yazmadı mı? Bu soruşturmaların, kanıtsız suçlamaların, evrensel hukukla ilgisi olmayan nedenlerini açıkça belirtmedi mi? Ama tabii bildiğiniz gibi meğer Hanefi Avcı da terör örgütü üyesiymiş. Onunla suçlanıyor. Büyük tesadüf! Aynı İlhan Cihaner’in, Osman Kaçmaz’ın olduğu gibi! Türkan Saylan’ın, İlhan Selçuk’un olduğu gibi! Tuncay Özkan, Mehmet Haberal, Fatih Hilmioğlu’nun olduğu gibi. Ama iktidar ne yaparsa yapsın, ne isterse istesin. Türkiye’de yine de yargıçlar vardı. Aynen “ihtiyar kadının, ” dediği gibi, Türkiye’de de, 80 yılı aşkın bir süreden beri devam eden bir Cumhuriyet geleneği vardı. Demokratik hukuk devletine inanan yargıçlar vardı. Mahkemeler vardı. Bu geleneği, “bağımsız yargı anlayışını”, iktidarın değil, “Başbakan’ın adamları değil, bağımsız yargının mensupları olma” isteğini sürdüren yargıçlar ve savcılar vardı. Bu isteklerini açıkça ortaya koydular. Kararları ile koydular. Baskıya direndiler. İşte özellikle HSYK’nin yapısının değiştirilmesi, bunun için gerçekleştirildi. Yoksa Adalet Bakanı, bugüne kadar yapılan tüm eleştirilere ve Türk yargıçlarının tüm taleplerine karşın, HSYK içinde kalır mıydı? Müsteşar kalmaya devam eder miydi? Adalet Bakanı, yine HSYK’nin Başkanı olarak kalır mıydı? “Kurulun yönetimi ve temsili tamamen Bakan’a aittir” hükmü getirilir miydi? Bugüne kadar hep eleştirilirken, “Bakan, yargıç ve savcıların soruşturulmasına izin verme yetkisine yine sahip” olur muydu? Üstelik bundan böyle, Bakanın “soruşturmaya izin verme ya da vermeme yetkisi, idari yargı denetimi dışında bırakılır mıydı?” Ne yani anayasayı değiştiren iktidarın “yargıya tamamen hakim olmak” düşüncesi yoktu da, “sadece doğrusunu yapmayı beceremedikleri için mi” böyle oldu? Gerçekten böyle zanneden var mıdır sizce? Yani gerçekten iktidarın, beceriksiz olduğu için böyle bir değişiklik yaptığına inanan var mıdır? Yani iktidarın hiç böyle bir amacı yoktu da Müsteşar Yardımcısı ve Personel Genel Müdürü, tamamen tesadüf olarak mı HSYK’ye aday olacağı söylenen ilk kişiler oldular? Ama göreceksiniz. Yine olmayacak. Tabii ki içlerinde, bugün olduğu gibi, yine bazıları(!) çıkacak, bazılarından yararlanacaklar, kullanacaklar. Ama ezici çoğunluk, Cumhuriyet geleneğine sahip çıkacak. Demokratik hukuk devletine inanmaya ve üstelik yaşatmaya devam edecekler. “Bağımsız yargı anlayışını”, ve “Başbakan’ın adamları değil, bağımsız yargının mensupları olma” isteğini sürdürmeye devam edecekler. Tüm baskılara karşın. Göreceksiniz, göreceğiz. Okullarda yaşanan şiddette yumruk ilk sõrada yer alõrken onu zorbalõk izliyor Şiddet kışın zirvede Okul çocuklarõ arasõnda ya- şanan şiddet davranõşlarõ, çocuğun sağlõğõnõ, gelişimini, öğ- renme kapasitesini ve akademik başarõsõnõ olumsuz biçimde etki- liyor. Akranlar arasõnda gerçek- leşen şiddet olaylarõnõn çoğu, yö- neticiler ve öğretmenler tarafõndan fark edilmiyor. Akranlar arasõnda yaşanan en yaygõn şiddet türü, yumruk, tekme atma, tokat gibi fiziksel zarar ve- ren davranõşlar olarak sõralanõ- yor. İkinci sõrada zorbalõk, tehdit, sataşma, üçüncü sõrada ise dedi- kodu, ad takma gibi davranõşlar gözlemleniyor. İstanbul Tabip Odasõ’nõn “Ço- cuk ve Şiddet Çalıştayı” kita- bõnda yer alan bilgilere göre, okul- lardaki şiddet olaylarõ en çok kõş aylarõnda görülüyor, okul açõlõş ve kapanõş dönemlerinde sõklõğõ aza- lõyor. Okullarda, gözlemlenen ak- ranlar arasõ şiddet davranõşlarõ, çeteleşme, fiziksel kavga, politik, dinsel ve õrksal baskõ oluşturma, alay etme, küçük düşürme ve dõş- lama olarak sõralanõyor. Okullardaki şiddetin önlenme- sine yönelik çözüm önerilerinden bazõlarõ ise şunlar:  Okullarda yaşanan şiddet, “Nasıl bir dünyada, hangi top- lumsal yapı içinde ve nasıl bir eğitim sisteminde ortaya çık- maktadır” sorusu bağlamõnda incelenmeli.  Çocukla ilgili her girişimde “çocuğun yüksek yararı” ilkesi temel düşünce olmalõ.  Okullarda yaşanan şiddet, bir “halk sağlığı sorunu” olarak kabul edilmeli ve çocuk sağlõğõnõ korumayõ ve geliştirmeyi amaç- layan, uzun soluklu, bilimsel ve in- sancõl yaklaşõmlara dayalõ, tüm ta- raflarõn yetki ve sorumluluk aldõ- ğõ çalõşmalar yapõlmalõ.  Disiplin soruşturmasõnda ve- linin dinlenmesi zorunlu olmalõ.  Çocuğa soruşturma sõrasõnda hukuki yardõm sağlanmalõ.  Eğitim fakültelerinde çocuk haklarõ, şiddet, sõnõf yönetimi be- cerisini geliştirmek üzere verilen dersler etkin hale getirilmeli.  Eğitimcilerin öğrenciye fi- ziksel şiddet uygulama, aşağõlama, notla tehdit etme gibi tutumlarõ eği- tim aracõ olarak kullanmalarõ en- gellenmeli. Sempozyum başlıyor Psikolojik Rehabilitasyon ve Eğitim Programlarõ Derneği (PREP) ve Harvard Tõp Fakülte- si, Boston Çocuk Hastanesi, Fo- garty Uluslararasõ Ruh Sağlõğõ ve Gelişimsel Bozukluklar Araştõrma Programõ işbirliği ile bugün ve ya- rõn Point Otel Barbaros’ta düzen- lenecek üçüncü Okul Ruh Sağlõ- ğõ Sempozyumu’nda, “Olumlu okul ortamlarının yaratılması: Şiddet ve saldırganlığın önlen- mesi” konusu ele alõnacak. Sempozyumun başkanlõğõnõ Prof. Dr. Yankı Yazgan ve Dr. Kerim Münir yapacak. Okullarda bağış kalabalığı İstanbul’daki bazõ ilköğretim okullarõnda sõnõf mevcudunun 70’i aşmasõ, öğrencileri, öğretmen- leri ve velileri isyan ettirdi. Çevre- lerinde “iyi” olarak ün yapan bu okullarõn yöneticilerinin, bazõ öğ- rencileri, ikamete dayalõ kayõt sis- temine göre adresi tutmasa da yük- sek miktarda bağõşlar alarak kayõt ettikleri iddia ediliyor. Özellikle ilköğretim birinci sõnõf öğrencileri, çok kalabalõk sõnõflar- dan ürkmeleri ve teneffüste tuvalet sõrasõ gelmemesi gibi nedenlerle okula gitmek istemiyorlar. Bu “popüler” okullardan biri de Üm- raniye’de. Bu okulun sõnõf mevcu- du 2009-2010 öğretim yõlõnda 25- 30 iken bu öğretim yõlõnda 55- 60’a, 1. sõnõflarda 65’e çõkmõş. Bayrampaşa’da bir lisede ise bu öğretim yõlõ başõnda 30 olan sõnõf mevcudu, çevreden öğrenci alõn- masõ nedeniyle iki katõna ulaşmõş. Veliler, “Okul yöneticilerinin çevre ilçelerden bu okula gelmek isteyen öğrenci velilerinden yük- sek miktarda bağış alarak kayıt yaptıklarını duyduk” iddiasõnda bulunurken, okul yöneticileri, “Sı- nıf mevcudunu biraz düşürebil- mek amacıyla idare odalarını sı- nıfa çevirerek geçici şubeler açı- yoruz” dediler. Yöneticiler ayrõca, hiç kimseden zorla para istemedik- lerini vurguladõlar. SINIFLAR TIKIŞ TIKIŞ Türkiye Satranç Federasyonu’nun ana sponsoru ş Ban- kası, Harran’da satranç sınıfı açtı. ş Bankası’nın, ço- cukların zihinsel ve kişisel gelişimlerine önemli katkılar ya- pan satranç sporunu yaygınlaştırmak, ilköğretim okullarında çocukları satranç oynamaya teşvik etmek, öğretmenlerin dikkatini bu alana çekmek ve olanakları sınırlı okullarda mal- zeme yetersizliğini ortadan kaldırmak amaçlarıyla Türkiye genelinde açtığı satranç sınıfı sayısı 3 bin 500’e ulaştı. Harran’a satranç sınıfı Eyüboğlu Eğitim Kurumlarõ, “Özel Arkadaşların Dünyası- nı Keşfetme” konulu projeyle “ECIS Sir Pe- ter Ustinov Ödülü”nü kazandõ. 2010-2011 öğ- retim yõlõ boyunca uy- gulanacak olan proje, ECIS tarafõndan 2.425 Avro ile ödüllendirildi. Ödül alan Eyüboğlu IB öğrencile- ri, bu öğretim yõlõnda farklõlõklarõ nedeniyle diğer yaşõtlarõ ile birlik- te okuma olanağõ bulunmayan özel eğitime ihtiyacõ olan Tekrime Tarman Özel Eğitim Okulu öğren- cileri ile birlikte çalõşacaklar. Eyü- boğlu öğrencileri, Tekrime Tar- man Özel Eğitim Okulu öğrencile- rine spor yapmayõ, dans etmeyi, folklor oynamayõ, resim yapmayõ ve şarkõ söylemeyi öğretecekler. Oyuncakları onardılar İlköğretim öğrencileri, Sabancõ Üniversitesi Toplumsal Du- yarlõlõk Projeleri’nin yürüttüğü “Kültürel Mirası Koruma ve Gençlerin Aktif Katılımı” proje- si kapsamõnda, tarihi oyuncaklarõ restore etmeyi öğrendiler. Sabancõ Üniversitesi öğrencileri, ilköğre- tim öğrencileri ile birlikte Uluslar- arasõ Tarih ve Sanat Eserlerini Ko- ruma Enstitüsü’nün (IIC), Sabancõ Üniversitesi Sakõp Sabancõ Müze- si ve Sabancõ Holding işbirliğinde bu yõl ilk kez İstanbul’da gerçek- leştirdiği “Doğu Akdeniz Resto- rasyon ve Konservasyon Kong- resi”nde, “Restorasyon Atölye- si” düzenlediler. Kongrede, Erol Türker İlköğretim Okulu 4. sõnõf öğrencisi 10 çocuk, 15 tarihi Os- manlõ oyuncağõnõn reprodüksiyon- larõnõ önce drama ve oyunlarla kõ- rõp sonra restore ettiler. Burs şansõ İngiltere’nin başkenti Lond- ra’da bulunan Westminster Üniversitesi, Türk üniversite öğ- rencilerine toplam 250 bin İngiliz Sterlini tutarõnda (yaklaşõk 600 bin TL) burs verecek. Türkiye’den se- çilecek öğrenciler, bu burstan 2011-2012 öğretim yõlõ itibarõyla yararlanabilecekler. Eyüboğlu’na ‘Ustinov Ödülü’ Doğuş Grubu, Cumhurbaşkan- lığı Senfoni Orkestrası (CSO) ana sponsorluğu ile geçen yıl ilkini gerçekleştirdiği “Kampüste Senfonik Akşamlar” projesini bu yıl farklı Ana- dolu kentlerine taşıyor. CSO’yu bu- güne kadar gitmediği Anadolu’daki illere götürerek, bu illerde bulunan üniversiteler aracılığıyla gençlere ve bölge halkına klasik müziği sevdir- meyi hedefleyen Doğuş Grubu, 17-23 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek turnenin duraklarını, Kars-Kafkas Üniversitesi, Erzurum-Atatürk Üni- versitesi, Rize Üniversitesi, Trab- zon-Karadeniz Teknik Üniversitesi ve Giresun Üniversitesi olarak belirledi. İstanbul’un göbeğinde iş kazası: Boyacı öldü İstanbul Haber Servisi - Nişantaşõ’nda bir binada boya yaparken, 6’õncõ kattan hava- landõrma boşluğuna düşen 41 yaşõndaki Mu- sa Kandemir olay yerinde hayatõnõ kaybetti. Müfide Küley Sokak, 14 numaradaki Kadifekale Apartmanõ’nda saat 12.00 sõra- larõnda meydana gelen olayda, pencerede çalõşõrken dengesini kaybeden boyacõ, boş- luğa düştü. Başõnõ beton zemine çarpan bo- yacõnõn arkadaşlarõ, hemen sağlõk ekipleri- ni çağõrdõ. İlk müdahaleyi olay yerine yeti- şen Beşiktaş Belediyesi’ne bağlõ bir sağlõk ekibi yaptõ. Ancak Musa Kandemir’in ha- yatõnõ kaybettiği belirlendi. Şişli Cumhuri- yet Savcõlõğõ’nõn yaptõğõ incelemeden son- ra, ceset İstanbul Adli Tõp Kurumu’na kal- dõrõldõ. Olayla ilgili soruşturma başlatõldõ. Kampusta senfoni stanbul Haber Servisi - Yeşiller Par- tisi’nin stanbul’da yapılması planla- nan 3. köprünün yapılması halinde kesilecek 2 milyon ağacı kurtar- mak ve projeyi durdurmak amacıyla başlattığı “2 milyon ağaç için 2 milyon stan- bullu” kampanyasının ana etkinliği yarın ger- çekleştirilecek. 2 milyon, 3. köprü karşıtı stan- bullu saat 20.00’de stan- bul Boğazı’nın 22 ayrı noktasında elle- rinde mumlarla “3. köprüye ha- yır” diyecek. Saat 20.00-21.00 arası gerçekleşecek etkinlikte bir- çok grup ve sivil toplum kuruluşu sergileyecekleri çeşitli perfor- manslarla 3. köprüye hayır diye- cek. Fındıklı, Kadıköy, Beşiktaş ve Galata Köprüsü’nde yoğun katılımla- rın beklendiği eyleme aralarında Tuncel Kurtiz, Yetkin Dikin- ciler, Pelin Batu, Meh- met Ali Alabora, Rüs- tem Batum, Nejat Yavaşo- ğulları, lkay Akkaya’nın da bulunduğu sa- natçılar ile Buğday Derneği, Doğa Derneği, Greenpeace (Yeşilbarış) ve TÜRÇEK gibi sivil toplum kuruluşları, TMMOB, stanbul Tabip Odası, 3. Köprü Yerine Yaşam Plat- formu, Küresel Eylem Grubu, Sulukule Platformu, Beşiktaş Çarşı Grubu destek verecek. Tüm stanbulluları 2 sahillere da- vet eden Kampanya Koordinatörü Serkan Köybaşı, “Bu proje stanbulluların trafik sorununa çözüp olmayacağı gibi stan- bul’un oksijen damarlarını da kesecek. Bu yıkıma 2 Ekim akşamı tüm stanbullularla hayır diyeceğiz” dedi. stanbullu yıkıma hayır diyecek Alternatif çok ama... Yeşiller Partisi, 3. köprü projesine alternatif projeleri de derleye- rek, 2 milyon ağacın kesilmesi yerine bi- lim dünyasında dikkat çeken projelerin gündeme alınması çağrısında bulundu:  Marmaray projesinin bitmesi beklen- meli  4. Levent-Göztepe arasına metro: Köprülerden yüzde 85 oranında binek arabası geçiyor ve sıkışıklığı bu binek arabaları yaratıyor. Göztepe veya Söğüt- lüçeşme ile 4. Levent arasında deniz al- tından geçecek bir metro inşa edilerek bu hatta günde 1 buçuk milyon yolcu ta- şınabilir.  İki katlı köprü yapılabilir: TE- MA Vakfı’nın önerisi dikkate alınabilir. Ye- ni köprü yapmak yerine Boğaziçi köprüsü yıkılarak yerine iki katlı ve raylı sistemli bir köprü yapılabilir.  TRANSMAR Pendik- Yeşilköy Yüzer Otoray Projesi: Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp tarafından geliştirilen projeyle İstanbul’a girmesi gereken tran- sit trafik Pendik-Yeşilköy arasında inşa edilecek yüzer bir viyadük aracılığıyla Bo- ğaz’ın güneyinden geçirilebilir. 50 km’si denizde olan 80 km’lik proje olan TRANSMAR iki katlı olacak ve alt katın- dan raylı sistem geçecek. TRANSMAR TUNCELİ (Cumhuriyet) - Munzur Vadisi’nde yapõlmasõ planlanan Bozkaya 1 Barajõ ve Hidroelektrik Santralõ’nõn (HES) sondaj çalõşmasõnõ başlatan Ha- zal Elektrik şirketine ait bir adet sondaj aracõ yurttaşlar tarafõndan durduruldu. Yaşanan arbede üzerine sondaj çalõşmalarõ dur- durulurken BDP’li Tunceli Bele- diye Başkanõ Edibe Şahin, “Bundan sonra hiçbir biçimde mühendisi ile işçisi ile emekçisi ile buraya çalışmaya gelen hiç kimseye acınmayacaktır” dedi. Jandarmanõn geniş güvenlik önlemleriyle çalõşmalarõna baş- layan sondaj aracõnõn önünde ba- sõn açõklamasõ yapan avukat Barış Yıldırım, “Munzur Va- disi içinde yapımı kararlaştırı- lan barajlar yasal değil. Bugün sondaj çalışması yapılan Boz- kaya HES de yasal değil. Mun- zur Vadisi Milli Parkı içinde yapımı kararlaştırılan bütün barajlar yasadışı” dedi. ‘ACIMAYACAĞIZ’ Munzur’a HES gerilimi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle