25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 5 OCAK 2010 SALI CUMHURİYET SAYFA DİZİ 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Ada Kesin Bölünmeye Doğru mu Gidiyor?Kıbrıs Rum kesiminde yayımlanan Simerini gazetesi, adanın kuzeyinde yaşayanların, Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığını isteyip istemediklerini öğrenmek amacıyla yaptırttığı bir anketin sonuçlarını yayımlamış. Bu tür nabız yoklamaları, kişilerin elbette sandık başına gittikleri zaman kullanacakları oylar kadar kesin sonuçlar vermezler. Ama, “Bugün seçim olsa” ile başlayan soruları dürüst ve bilimsel ölçüler içinde düzenleyen kurumlar tarafından yapılıyorlarsa, örnek olarak seçilmiş olanların görüşlerini doğruya çok yakın ölçülerde yansıtırlar. Adanın tek bir devletin çatısı altında birleştirilmesini amaçlayan AB ülkelerinin de, ABD’nin de keyfini kaçıracak; Hristofyas ile Talat’ın aylardan beri boşuna pala çaldıklarını ortaya koyacak bir sonuç çıkmış, 505 Kıbrıs Türk’ünün, geçen yılın aralık ayının son haftasında, kendilerine sorular yönelten Kıbrıs Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin anketçilerine verdikleri yanıtlardan. İki ayrı devlet isteyenler... Yüzde 48.1 oranındaki Kıbrıs Türk’ü, adanın bölünmesini ve yola iki ayrı devlet olarak devam edilmesini istiyormuş. Kıbrıs’taki soydaşların, Rum Ortodoks Kilisesi’nin, adanın Yunanistan’a ilhakı için bayrak açtığı 1948’li yıllardaki çabalarını durdurabilmek amacıyla Müftü Dana Efendi’nin, anavatan Türkiye’den gelecek “Ya taksim ya ölüm” sloganlı mitingleri beklediği günlerden farksız, bu araştırma sonucunu bizim siyasi iktidarın başı acaba nasıl değerlendirecek? Zira onun, Rauf Denktaş’ın yerine ikame etmek için Soros’u da devreye soktuğu 19 Nisan 2005’teki Başkanlık seçiminin altından çok su geçtiği 2009’da yapılan genel seçimlerde Derviş Eroğlu’nun UBP’sinin tek başına iktidara gelmesi ile ortaya çıkmıştı. Ancak Ankara, bu sonucu görmezden gelmeye ve adanın geleceğini belirlemek amacıyla sürdürülen ikili görüşmelerde Derviş Eroğlu hükümetinin dışlanmasını destekleyen tutumundan vazgeçmedi. Milli iradeciler! İlginçtir... AKP’nin, gerçek demokrasi, milli irade gibi söylemlerinde samimi olduğuna inanan ve bu inançları doğrultusunda Erdoğan’ı destekleyen kimi çevreler, KKTC’de hızla değişen eğilimleri bastırmaya yönelik bu politikaya karşı çıkmamayı sürdürdüler. Ankara’daki iktidarın ve destekçilerinin KKTC’deki gelişmeleri görmeyen ve duymayan tutumlarına karşın Kıbrıslı Türkler, Simerini’nin son araştırmasında kendilerine yöneltilen “Kıbrıs’ta tek devletin egemenliğini istiyor musunuz?” sorusunu yüzde 44.6’lık bir oranla “kabul edilemez” diye yanıtlamışlar. Dahası, aynı araştırmadan taraflar arasında “Anlaşma olacak mı?” sorusuna yüzde 84.6 oranında “Hayır” çıkmış. Adada iki ayrı devletin egemen olması halinde, Türkiye’nin garantörlüğünün sürmesini, KKTC yurttaşlarının yüzde 84.6’sının istediği de yine bu kamuoyu araştırmasının sonuçları arasında öne çıkıyor. Ya Rumlar? Söz 1960 Londra Antlaşması’nda yer alan Türkiye, Büyük Britanya ve Yunanistan hükümetlerinin ada üzerindeki garantörlük haklarının sürdürülmesine gelmişken, Simerini’nin verdiği, bir başka “bomba” haberden söz edelim. Kıbrıs Rum Ordusu’nun Yunanistan Genelkurmay’ınca atanan Komutanı Korgeneral Petros Çalikidis ve üst düzey subaylar; Türk askerinin adadan tamamen çekilmesi amacıyla görüşme masasında silahsızlanma isteyen Rum lider Dimitris Hristofyas’a bir muhtıra vererek, olası bir çözümden sonra da ordunun görevine devam etmesini istemişler.Tarafların Federal Kıbrıs Cumhuriyeti altında birleşmesi için anlaşması halinde adanın askerden arındırılarak 10 bin kişilik bir BM gücünün görev yapmasını, dolayısıyla KKTC’de bulunan Türk Barış Kolordusu’nun anavatana dönmesini amaçlayan BM Genel Sekreteri’nin önergesini, Egemen Bağış da, kimi aydınlarımız ve medyamızın önde gelen seçkin yazarları da acaba nasıl yorumluyorlar? Özellikle AB bu asker muhtırası için niçin sessiz kalmayı yeğliyor? Simerini, komutanların sert muhtırası karşısında Hristofyas’ın sessizliğini koruduğunu yazıyormuş. Rum Cumhurbaşkanının sürdürdüğü sessizliği, acaba Bülent Arınç bozmak ve boşluğu doldurmak istemez mi? Faks: 0 216 302 82 08 obirgit@e-kolay.net 2009, değişimlerin, karmaşanõn, kavram karõşõklõğõnõn yaşandõğõ çalkantõlõ bir yõl oldu Dõş politikada kõrõlma 2009 yõlõ, karmaşanõn, kav- ram karõşõklõğõnõn yaşandõğõ çalkantõlõ bir yõl olarak Türk siyasal tarihinde yer alacaktõr. 2009 yõlõna damgasõnõ vu- ran temel gelişmeler üzerin- de özetle durulacaktõr. Önce- likle dõş konulara bakalõm: Dõşişleri Bakanõ Sayõn Ah- met Davutoğlu, “komşu- larla sıfır sorun” ilkesine dayalõ bir dõş politika izlen- diğini belirtiyor. 2009’da Türk dõş politika- sõndaki önemli bir gösterge İs- viçre’de Ermenistan’la im- zalanan protokoldür. Ermenistan açılımı 10 Ekim 2009’da İsviç- re’nin Zürich kentinde Türk ve Ermeni dõşişleri bakanla- rõ iki protokole imza attõlar. Ancak bu krizli bir imza tö- reni oldu. ABD, Fransa, Rus- ya, İsviçre, Türkiye dõşişleri bakanlarõ ile AB temsilcisi Solana, imza töreninin yapõ- lacağõ salona geldiler. An- cak Ermenistan Dõşişleri Ba- kanõ Nalbantyan imza töre- ninde yoktu. ABD Dõşişleri Bakanõ Bayan Clinton’õn ça- balarõ sonunda, imza töreni 3 saatlik bir gecikmeyle 21.17’de gerçekleşti. Kriz her iki tarafõn imza töreninde ya- pacaklarõ konuşmadan vaz- geçmeleriyle aşõldõ. Potokollerin ayrõntõlarõna girecek değiliz. Protokolün te- mel iki noktasõ vardõr: 1) Türkiye’nin, tek taraflõ iradeyle kapattõğõ Ermeni sõ- nõrõnõ açmasõ. 2) Dağlõk Karabağ soru- nunun çözülmesi. “Sıfır sorunlu dış politi- ka” işte bu noktada kõrõlma- ya uğradõ. Komşularõmõz ara- sõnda en yakõn ilişkilerimizi “tek millet, iki devlet” söy- lemiyle sürdürdüğümüz Azer- baycan, bu protokoller üze- rindeki hassasiyetini açõkça belirtti. Hatta Azerbay- can’daki Türk bayraklarõ bir süre kaldõrõldõ. Başbakan Er- doğan Azerbaycan Millet Meclisi’nde yaptõğõ konuş- mada “Karabağ’dan Erme- ni işgali kalkmadığı sürece, sınırları açmayız” diyerek bu hassasiyeti gidermeye çalõştõ. Öte yandan Ermenistan Dõşişleri Bakanõ Nalbantyan, yaptõğõ açõklamalarla defa- larca protokol karşõlõğõ Kara- bağ pazarlõğõ yapmadõklarõnõ, ayrõca, protokole imza koy- makla soykõrõm iddialarõn- dan asla vazgeçmediklerini belirtmiştir. Protokollerin hayata geç- mesi için her iki ülkenin mil- let meclislerinde onaylanma- sõ gerekmektedir. Öyle görünüyor ki, bu pro- tokollerin her iki Meclis’ten geçmesi bu koşullarda çok zordur. Kafkaslar’da etkinlik mücadelesi Aslõnda durum, Kafkas- lar’da iki gücün ABD ve Rus- ya’nõn etkinlik mücadelesi olarak ortaya çõkõyor. Sõfõr po- litika üretelim derken, siyasal iktidarõn apar-topar girdiği Ermeni açõlõmõ sorunlar sar- malõ içindeki, Türkiye’nin iç politikasõnõ da etkileyecek yeni sorunlarõn tohumlarõnõ da bünyesinde taşõmaktadõr. İsrail açılımı İsrail sõnõr komşumuz ol- masa da, Ortadoğu’da önem- li bir devlettir, ayrõca, ABD’de İsrail lobisinin yõl- larca Türkiye için olumlu ça- balar ortaya koyduğu unutul- mamalõdõr. İsrail ile ilişkiler Davos’daki ünlü “One Minute” hareke- tiyle ilk sarsõntõsõnõ yaşadõ. Gerçi bu hareket sayõn Baş- bakan’a Ortadoğu’da Arap ülkelerinde ve İran’da büyük bir prestij kazandõrdõ. Tam bu hava sürerken ekim ayõnda “Anadolu Kartalı” adlõ Konya’da yapõlacak müş- terek “askeri tatbikat”õn uluslararasõ bölümünün iptal edilmesi İsrail’le ilişkilerin gerginleşmesine neden oldu. El Beşir’in, İstanbul’da gerçekleşecek İslam Konfe- ransõ’na davet edilmesi tar- tõşmayõ yeniden ateşledi. Başbakan’õn “Bir Müslü- man soykırım yapamaz” ve “Darfur’da biz soykırı- mı tespit edemedik” deme- si, (9 Kasõm 2009) uluslar- arasõ gözlemciler tarafõndan, Erdoğan’õn ülkesinde 300 bin kişiye karşõ yaptõrõm uy- gulayan “El Beşir’in avu- katlığına soyunduğu” biçi- minde yorumlandõ. İran’la ilişkiler Komşularla “sıfır prob- lem” politikasõ en iyi ürünle- rini Suriye ve İran’da veriyor. Başbakan Erdoğan ekim sonunda gerçekleştirdiği İran gezisinde, dõş basõndaki eleş- tirilere yanõt olmak üzere Türkiye’nin dõş politikasõnda eksen kaymasõ olmadõğõnõ, Davos’taki tavrõn planlõ değil “spontane” olduğunu ve Tür- kiye’nin bir yüzünün Batõ’da, bir yüzünün Doğu’da oldu- ğunu belirtti. Uranyum zen- ginleştirme konusunda İran yetkilileri tarafõndan yapõlan açõklamalar üzerine, İran ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya’nõn sert ültimatom- larõna neden olmuştu. (Ekim 2009) Böylece İran konu- sunda ABD ve AB’nin bir- likte hareket ettikleri bir kez daha görüldü. ABD ile ilişkiler Erdoğan aralõk ayõnõn ilk haftasõnda ABD’ye gitti ve Başkan Obama ile konuştu, ayrõca yine teke tek görüş alõşverişinde bulundu. Bu görüşmelerde Oba- ma’nõn bir önceki Başkan Bush’tan farklõ olarak Tür- kiye için verdiği önemli bir mesaj, aşağõya çõkarõlmõştõr: Bilindiği gibi Bush, Türki- ye’nin “Müslüman bir cum- huriyet” olduğuna vurgu ya- pardõ. Oysa, Obama “laik, de- mokratik, hukukun üstün- lüğüne saygı duyan ve ço- ğunluğu Müslüman olan bir ülke” tanõmõnõ yapmõştõr. - Obama, Irak’tan asker çekmek zorunda, Afganis- tan’da da sõkõşmõş bir du- rumdadõr. Bu nedenle Afga- nistan için savaşan asker is- temektedir. Washington gö- rüşmeleri üzerinde somut bir şey söylemek çok erkendir. Foreign Affairs etkin bir dõş politika dergisidir. Bu derginin kasõm/aralõk sayõsõnda, ABD’nin eski An- kara Büyükelçisi Morton Abramowitz ve İstanbul do- ğumlu siyaset bilimci Prof. Dr. Henry Barkey müştere- ken bir makale yayõmladõlar. 2009 yılında İsrail ile ilişkiler Davos’taki ünlü “One Minute” hareketiyle ilk sarsıntısını yaşadı. Abramowitz ve Barkey şöyle ya- zıyorlar: “Davos’ta İsrail Cumhurbaşka- nı’nı azarlarken, hakkında savaş suçlusu olarak iddianame düzen- lenmiş olan Sudan Cumhurbaşka- nı’nı ağırlamakta bir sorun görül- memesi, Erdoğan’ın İran’da itiraz kaldırır bir seçimden sonra Vene- züella Cumhurbaşkanı Hugo Chavez ile birlikte Ahmedinejad’ı kutlayan az sayıda lider arasında yer alma- sı, kendisini hedef alan Ermeni soy- kırımı suçlamalarına karşı çıkarken Çin hükümetini soykırımla suçla- ması, NATO Genel Sekreteri seçi- minde İslami hassasiyetlerin liberal demokratik değerlerin üstünde tu- tulması...” Makalede dõş politika alanõnda ge- tirilen en önemli eleştiri, hükümetin Batõ ile her geçen gün artan bir uyum- suzluk içinde görünüm vermesi olarak özetlenebilir... - Abramowitz - Barkey ikilisi, Er- doğan hükümetini ayrõca liberal de- mokrasiden uzaklaşmõş buluyor. Şöy- le ki: “Son zamanlardaki basını he- def alan gaddarca önlemler de ül- kede alttan alta hâkim olan kuvvetli hoşgörüsüzlük eğilimlerinin bir gös- tergesidir.” (Tõrnak içindeki metin, Sedat Ergin’in Hürriyet, 10 Kasõm 2009 tarihli yazõsõndan alõnmõştõr.) Bu makale, AKP-ABD ilişkilerinin pek toz pembe olmadõğõnõ gösteriyor. Şimdi iç politikadaki gelişmeleri kõ- saca özetleyelim. Kürt Açılımı ya da Demokratik Açılım 2009’un son 6 ayõnda Türk iç poli- tikasõ açõlõmla yattõ, açõlõmla kalktõ. Mayõs ayõnda Cumhurbaşkanõ Gül, Suriye’ye yaptõğõ gezide, “Kürt so- rununda çözüme hiçbir zaman bu kadar yakın olmamıştık” dedi. Bu söylemden hemen sonra ikti- darca önce “Kürt Açılımı” sonra “Demokratik Açılım”, en sonunda da “Milli Birlik Açılımı” adõ verilen bir politika başlatõldõ. Açõlõm için partilerle görüşmeler yapmak gerekiyordu. Erdoğan, Ahmet Türk’le görüştü ama muhalefet liderleri Baykal ve Bahçeli ile görüşmedi. İmralõ Cezaevi’nde yatan Öcalan da açõlõma etkin bir biçimde dahil olmak istiyordu. Muhalefet ise iktidarõn bu paketinin açõk olmadõğõnõ, açõlõmõn içeriğinin tam olarak belli olmadõğõnõ ileriye sü- rüyordu. Erdoğan ise açõlõmõn yavaş yavaş “hazmettirileceğini” ifade ediyor- du. Açõlõmõn somut bir adõmõ 21 Ekim’de, 34 kişilik PKK heyetinin Ha- bur sõnõr kapõsõndan giriş yapmasõdõr. Kapõda savcõlar ve seyyar bir mahke- me görevlendirilmişti. Gelenler, Pişmanlõk Yasasõ’ndan yararlanacaklar ve tutuklanmayacak- lardõ. Ancak hiçbiri yargõca bu yasa- nõn gereklerine göre yanõt vermedi, ter- sine Öcalan’õn talimatõ gereği Habur kapõsõna geldiklerini söylediler. Gelenler adeta bir şölenle karşõla- nõyor, terör giysileriyle PKK’yi çağ- rõştõran bayraklar taşõyan otobüsün üzerinde yerleşim yerlerine doğru yol alõyordu. Aynõ gün Başbakan Erdoğan AKP grup toplantõsõnda “Habur sınır kapısında yaşanan manzara kar- şısında umutlanmamak mümkün değildir. Türkiye’de güzel şeyler oluyor, umut verici şeyler oluyor” dedi. MHP Genel Başkanõ Bahçeli, “Bun- lar hacı kafilesi mi? Merasimle kar- şılanıyorlar. Bu alçaklık tablosu hazmettirilmek istenen seri alçak- lıkların birisidir, PKK Türkiye’ye değil; aslında AKP, PKK’ye teslim oluyor” dedi. CHP Genel Başkanõ Baykal ise “Teslim olmaya değil, teslim alma- ya geliyorlar. Özel savcılar, özel mahkeme, İçişleri Bakanlığı Müs- teşarı, MİT yetkilileri.. yani devlet tam kadro, gelenleri bekliyor ve karşılıyorlar” diyerek tepki gösterdi. Terör giysileri ile Habur kapõsõndan şölenle yapõlan girişler kamuoyu ta- rafõndan hoş karşõlanmadõ. Bu kez, bir- kaç gün önce “Güzel şeyler oluyor” diyen Başbakan bu hareketlere karşõ gelmeye başladõ. Konuyla ilgili Meclis müzakerele- ri 10 Kasõm’da başladõ ve 13 Kasõm’da da sürdü. CHP ve MHP başkanlarõ açõ- lõmõn içeriğinin belirgin olmadõğõnõ söylediler. DTP Genel Başkanõ Ahmet Türk nispeten õlõmlõ bir dil kullandõ. Hükümet adõna konuşan İçişleri Bakanõ Atalay’õn konuşmasõ içerik ola- rak doyurucu olmadõ. Meclis’teki bu tartõşmalarda, õlõm- lõ olmasõ gereken Başbakan Erdo- ğan, tersine, konuyu geren bir tutum sergiledi; muhalefete karşõ sert söy- lemleri konunun daha da sertleşmesi- ne yol açtõ. Hatta, bu gerginlik politi- kasõ nedeniyle, Erdoğan’õn aslõnda bu açõlõmõ istemediği ileriye sürüldü. AKP Batõ’dan uzaklaşõyor mu? Açılımın somut bir adımı olarak 21 Ekim’de, 34 kişilik PKK heyeti Habur sınır kapısından giriş yaptılar. D T P K A P A T I L I Y O R : Bu aşamada, hakkõnda daha önce dava açõlan DTP’yi Anayasa Mahkemesi oybirliğiyle kapattõ. Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk’a siyaset yasağõ getirildi. Bu parti kapatma, olaylarõn daha da yoğunlaşmasõna neden oldu. Tõrmanan gerilimle korkulan noktaya ne yazõk ki 15 Aralõk günü gelindi. Muş’un Bulanõk ilçesinde DTP’nin kapatõlmasõna karşõ basõn açõklamasõ yapõlõrken, toplanan kalabalõğõn içinden bir grupla polis arasõnda çatõşma çõktõ. Grup, kepenk kapatmayan kimi dükkânlara yönelince olan oldu.. Manifaturacõ Turan Bilen, dükkânõna doğru gelen gruba Kalaşnikof’la ateş açtõ ve sonuç iki ölü, sekiz yaralõ. Ruhsatlõ olduğu öne sürülen silahõyla yakalanan Bilen, “Nefsi müdafaa yaptım” dedi. Bir gün önce de İstanbul Dolapdere’de, topluluğa karşõ silahla savunma yapan üç kişi uzun sorgulamalarõndan sonra serbest bõrakõldõ. Silahlarõn kurusõkõ olduğu anlaşõldõ. Olaylar sürerken, 24 Aralõk günü, Türkiye çapõnda Nisan 2009’da başlayan KCK Operasyonu’nun son dalgasõ gerçekleştirildi. PKK’nin gizli şehir içi sivil yapõlanmasõ olarak bilinen KCK örgütünü çökertmek için yapõlan operasyonda 11 ilde 100’e yakõn zanlõ gözaltõna alõndõ. Bunlar arasõnda 9’u halen görevli, 6’sõ eski, toplam 15 belediye başkanõ var.. Operasyonda gözaltõna alõnanlarõn PKK’nin kent yapõlanmasõ olan KCK’ye bağlõ faaliyet gösterdikleri ve KCK’nin Türkiye sorumlusu Sabri Ok’tan emir aldõklarõ belirtiliyor. Bu gözaltõna almalar sonucunda Diyarbakõr Belediye Başkanõ Osman Baydemir, operasyonu eleştiren ve açõkça küfürlü bir basõn açõklamasõ yaptõ. ( 25 Aralõk 2009) Açõklamada şunlarõ söyledi: “Daha dün meşe ağacının dallarının bu ülke için umut olacağını söylemiştiniz. Başbakan’a, kabinenin bütün üyelerine soruyorum. Meşe ağacının hangi dalı nerenize battı? Bizi şahin, güvercin diye ayırmayın. Hass...tir diyoruz, hass...tir. Sahtecilik operasyonu İstanbul Haber Servisi - Fatih’te kiraladõğõ evde sahte pasaport düzenlediği öne sürülen yabancõ uyruklu bir kişi tutuklandõ. İstanbul Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince, 10 Kasõm 2009’da Fatih’te “sahtecilik” suçlarõna ilişkin gözaltõna alõnarak sõnõr dõşõ edilen İran uyruklu 3 kişiden M. P. K’nin, kaçak yollardan tekrar Türkiye’ye döndüğü belirlendi. Teknik takip sonucu Fatih’te kiraladõğõ evde kalan şüphelinin evindeki aramada 150 adet sahte boş pasaport, bankamatik kartõ düzeninde 150 adet kimlik belgesi, mühür, Avrupa ülkelerindeki öğrencilere ait öğrenci tanõtma kartlarõ, sahte ehliyet, pasaport ve vize düzenlenmesinde kullanõlan baskõ makinesi, özel boya ve teknik cihazlar ele geçirildi. M. P.K’nin, kendisine başvuran kişiler adõna düzenlediği sahte pasaport karşõlõğõnda 4 bin Avro aldõğõ öne sürüldü. Şüpheli, tutuklanarak cezaevine konuldu.SÜRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle