18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 5 OCAK 2010 SALI 16 KÜLTÜR AYNA ADNAN BİNYAZAR Basını İşlevinden Saptıranlar Basın üzerinde kuşku gölgelerinin dolaşması, bir ülkedeki siyasal karmaşanın en somut göstergesidir. Oysa Cumhuriyet, basını sağlam temeller üzerine oturtmuştur. Bu temelin, Cumhuriyetin ilanından hemen sonra demokratik bir yaklaşımla atıldığı, Atatürk’ün, buraya yalınlaştırarak aktardığım şu sözlerinden de anlaşılmaktadır: Her türlü yasal kurallardan çok, bir kalem sahibi, bilime, gereksinimlerine ve siyasal anlayışına olduğu kadar, yurttaşların hukukuna ve ülkenin, her türlü kişisel görüşün üstündeki yüksek çıkarlarına da özenle saygı göstermek zorundadır. Genel düzeni onun bu zorunluluğu duyması sağlar. Bunda yanılma ve kusur olsa bile, bu kusuru düzeltecek etkili araç, asla geçmişte sanıldığı gibi, basına bağlayıcı kurallar koymak değildir. Tam tersine, basın özgürlüğünden doğacak sakıncaları ortadan kaldıracak tek güç, yine basın özgürlüğü olacaktır. Bu bağlamda, sapkınları yola getirme, basının görevleri arasındadır. Ulusal birliği gözetmeden, ağızlarına geleni söyleyenlerin, basında bu mekanizmanın işlemediği kuşkusu yaratması böyle bir özdenetimsizliğin sonucu olamaz mı?.. Demokratik anayasalar, yurttaşların düşündüğünü söyleme hakkını temel ilke saymıştır. Hemen bunun altında da, bir hakka sahip olanın, başkalarının hakkına saygı sorumluluğu taşıdığı belirtilir. Ulusal güvenlik, kamu düzeni söz konusuysa, demokrasiyi özümsemiş yurttaş, özgür düşünmenin ağza gelen her şeyi söylememek olduğunu bilir. Bilmem, TSK’yi uluorta sözlerle yıpratmaya yönelik yazılar yazmak, toplumu çatışmaya götürecek yayınlarda bulunmak, basın özgürlüğüyle bağdaşır mı?.. Hele medya dünyasında, Amerikalı şu ünlü gazetecinin 1880’lerde söylediklerini haklı çıkaracak yazıcılar baş üstünde tutuluyorsa... “New York Times”ta yazan Marx’ın arkadaşı Swinton’ın, gazetesinden istifa ettiğini açıkladığı bir veda toplantısında söyledikleri, şu sıralarda internette dolaşıp duruyor: “Gazetecilerin işi; gerçeği yok etmek, düpedüz yalan söylemek, saptırmak, kötülemek, servet sahiplerine dalkavukluk etmek, kendi gündelik ekmeği uğruna yurdunu ve soyunu satmaktır. Bunu siz de biliyorsunuz, ben de. Bizler, sahnenin arkasındaki zengin adamların oyuncakları, kullarıyız. Bizler ipleri çekilince zıplayan oyuncak kuklalarız... Onlar ipleri çekiyorlar ve biz dans ediyoruz. Yeteneklerimiz, olanaklarımız ve yaşamlarımız, hepsi başkalarının malı. Bizler entelektüel fahişeleriz...” Ülkemizin gittikçe siyasal gerilimlere sürüklendiği bir ortamda, bu tür sözlerin yüz yıl öncesinden alınıp şu günlere getirilmesi, daha tütmemiş dumanın kokusunu almak değil midir? Şu soruyu sormadan da edemiyorum: Son üç- beş yıldır, acaba neden yüzyıllar öncesinde söylenenler, bir yerlerden bulunup internette dolaşıma çıkarılıyor? Yanıtı hem kolay, hem zor bir soru! Swinton’ın bunları söyledikten sonra kendisi için düzenlenen toplantıyı terk ettiğini, o günden sonra “John Swinton’s Paper” adlı tek yapraklı bir gazete çıkarmaya başladığını yazarsam, sanırım bu, sorunun kolay yanıtı olacaktır... Yanıtı zor soru ise şudur: Açıkça dile getirilmiyorsa da, evlerde, işyerlerinde, sokakta Swinton gibi düşünenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor... Neden, neden?.. [email protected] [email protected] T ennessee Williams’õn ‘Sırça Kü- mes’ oyunu Eskişehir BBŞT tara- fõndan, genç kuşak kadõn tiyatro yö- netmenlerinden Emre Koyuncuoğlu’nun (hem ‘özenli’ hem de ‘yadırgatıcı’ anla- mõnda) ‘sıra dışı’ yorumuyla sunuluyor. ‘Gerçekçi biçem’in, ‘gerçek ötesi’ öğe- lerle buluşturulduğu bir oyun ‘Sırça Kü- mes’. Amerika’daki ilk sahnelenişinden baş- layarak çoğunlukla, ‘değişime uğramış ger- çekçilik’ (modified realism) anlayõşõ doğ- rultusunda, ‘gerçekçi anlatım’ merkeze alõ- narak gerçek ötesi öğeler de yalnõzca ‘mo- tif’ (örge) düzeyinde kullanõlarak yorum- lanmõş. Yönetmenin ‘konsept’i ise bu oranlarõ tersine çeviriyor. Sahnedeki olay, ‘ekonomik bunalım’õn egemen olduğu 1930’lar Amerikasõ’nda, Amanda’nõn, kõzõ Laura ve oğlu Tom’la ya- şadõklarõnõn, yõllar sonra Tom tarafõndan anõmsanõp yeniden canlandõrõlõşõnõ içeriyor. Williams, bildiğimiz ‘geriye dönüş’ (flash- back) tekniğini, bir oranda ‘incelikli’ kõlarak uygulamõş. ‘Gerçek’ ile ‘düş’ün yünyumak olduğu psikolojik sarmalda yaşayan ailenin öykü- sü dile geliyor sahnede. Uluslararasõ tele- fon santralõnda görevli olan ‘baba’ evini çoktan terk ederek açõk denizlere açõlmõş. Laura bir ayağõ aksayan, içine kapanõk bir genç kõz. Annesinin zoruyla gittiği daktilo kursunu da -utangaçlõğõ nedeniyle- terk et- miş; camdan hayvancõk biblolarõnõ dizdiği küçük vitrini ‘düş’ dünyasõ bellemiş... Tom ise ayakkabõcõda tezgâhtar. Onun öz- gürlük düşlerini süsleyen de, babasõ gibi bir gün uzak denizlere açõlmak... Zor koşullarõ göğüslemede yapayalnõz ka- lan Amanda, Laura’yõ evlendirmeyi düş- lüyor. Oyunun odak noktasõ, bu amaçla ye- meğe çağrõlan Jim adlõ gencin Laura ile bu- luşturulduğu gece... Yönetmen, gerçek/düş karmaşasõ içinde sõkõşmõş oyun kişilerinin öyküsünü, yaza- rõn önerdiği gibi, ‘gerçeğe bağlı kalma- dan’, ‘şairce bir gerçeklik’ algõsõ doğrul- tusunda canlandõrmayõ seçerken oyuna görsel-işitsel düzeyde ‘estetik boyut’lar ek- lemiş. ‘Cam’, gerçek ve düş iç içe yansõtõlõrken düş kõrõklõklarõnõ da dile getiren ana mal- Emre Koyuncuoğlu, Tennessee Williams’õn ‘Sõrça Kümes’ adlõ oyununu Eskişehir’de sahneliyor Yönetmen, gerçek/düş karmaşasõ içinde sõkõşmõş oyun kişilerinin öyküsünü, yazarõn önerdiği gibi, ‘gerçeğe bağlõ kalmadan’, ‘şairce bir gerçeklik’ algõsõ doğrultusunda canlandõrmayõ seçerken oyuna görsel-işitsel düzeyde ‘estetik boyut’lar eklemiş. Parçalanmõşdüşlerianõmsamak zeme olarak seçilmiş. Esin Küçükbiç- men’in ürettiği, boşluğa, yere sabitlenmiş ya da hareketli ayna/cam parçalarõ ve cam panolardan oluşan -‘enstellasyon’ niteli- ğindeki- çevre tasarõmõ içine, ‘hazır alın- mış’ (ready-made) -izleyende tanõdõk bir geçmişi çağrõştõran- antika mobilya parça- larõnõn yerleştirildiği dekorda Adnan On- gun’un imzasõ var. ALGILAMADA SORUN Tülay Kale Yılmaz’õn giysileri de aynõ anlayõşla seçilmiş. Oyun kişilerinin kendi dünyalarõ içine kapanmõşlõğõ ise Çiğdem Borucu Erdoğan’ın her biri için ayrõ ay- rõ yazdõğõ sahne müziği ile vurgulanmõş. Er- sen Tunççekiç’in õşõk tasarõmõ da oyunda amaçlanan dokuyu tamamlõyor. Koyuncuoğlu, yorumunu oluştururken ar- tõk kimsenin yaşamadõğõ apartman dairesine dönerek, yõllar önce yaşanmõş ‘olay’õ anõm- sayan ve anlatan Tom’un bakõş açõsõnõ te- mel almõş. ‘Geçmiş’te kalmõş birer imge olarak sahnede beliren Amanda ve Laura’yõ 1930’lardaki yaşlarõnda, Tom’u ise geçen zaman içinde ilerlemiş yaşõyla ve kişiliğiyle ‘şimdi’de göstermeyi seçmiş. Dahasõ, Wil- liams’õn -çoğunlukla kullanõlmayan- ‘sah- ne betimleyici’ yaftalarõnõ Tom’un anõm- sama süreçlerinin belirleyicisi olarak pa- nolarda yansõtmõş. Kõsacasõ, sahnedeki olayõ, Tom’un zihninden ve duyarlõğõndan geçtiği gibi göstermeyi amaçlamõş. Ne ki bu şõk yorumu algõlayabilmek için oyuna baştan sona uygulamacõlarõn göz- lükleriyle bakmak gerekiyor. Bakõlamõ- yorsa, algõlamada bir dolu sorun yaşanõyor. Sözgelimi, oğul annesiyle yaşõt gibi görü- nüyor sahnede. Bu yüzden Elif Melda Yıl- maz’õn Amanda rolünde çok genç kaldõğõ düşünülüyor. Tom’un ‘içsesi’ olarak be- lirlenip panolarda yansõtõlan -‘Aç Kapıyı Bezirgânbaşı’ gibi- ‘sahne geçişleri’ni gös- teren yaftalar ‘uçukluk’ olarak nitelendi- rilebiliyor. GENÇ BİR EKİP Sermet Yeşil’in ‘anlatıcı’ ve ‘oyun ki- şisi’ olarak Tom’u aynõ yorumla oynama- sõ ‘oyunculukta nüans yetersizliği’ olarak algõlanõrken baskõn kişiliği yönetmence hafifletilmiş olan Amanda’nõn seyirci ta- rafõndan duyulmayacak düzeyde alçak sesle konuşmasõ da, ‘aksaklık’ olarak ni- telendiriliyor. Koyuncuoğlu’nun yoru- mundan başarõlõ sonuç alan oyuncunun Laura’da Bilge Cezayirli olduğu, Serhat Onbul’un Jim’deki ‘solo’suna ise yeterince duyarlõk yüklenemediği görülüyor. Genç bir ekiple deneysel, öncü bir ça- lõşma yapõlmasõna kim ne diyebilir? Anca, bu tür çalõşmalarda, ağõrlõklõ olarak ‘söze dayalı’ olan oyun metinlerinden önemli ke- sintiler yapõlmasõ, oyuna eklenen görsel- işitsel göstergelerin topluca algõlanõp an- lamlandõrõlabildiği yeni bir ‘performans metni’ oluşturulmasõ gerekli. Koyuncuoğlu, Williams’õn uzun metni ile kendi yorumu arasõnda bir seçim yap- mayõnca, hem sözel, hem de görsel-işit- sel bağlamda tekdüzeleşmenin tehlikeli su- larõna girilmiş. ‘Gerçekçi biçem’in, ‘gerçek ötesi’ öğelerle buluşturul- duğu bir oyun ‘Sırça Kümes’. Kültür Servisi - Geçen yõl tüm sektörleri etkileyen ekonomik krizin, İngiltere tiyatrosunun seyircisini arttõrdõğõ ortaya çõktõ. Krizden etkilenen pek çok İngiliz kemerleri sõkarken, kendilerine kalan tek ‘lüks’ olarak tiyatroyu tercih etti. Londra Tiyatro Derneği’nin açõklamasõna göre 2009’da 14 milyondan fazla tiyatro bileti satõlarak yeni bir rekor kõrõlmõş oldu. Sahnelenen oyunlar arasõnda Jez Butterworth’un sahnelediği ‘Kudüs’, Lucy Prebble’õn sahnelediği ‘Enron’, bir at kuklasõnõn başrolü oynadõğõ ‘Savaş Atı’ ve Hollywood yõldõzõ Keira Knightley’in rol aldõğõ ‘İnsandan Kaçan’ yer alõyor. Ulusal Tiyatro Müdürü Nicholas Hytner yaptõğõ açõklamada, seyirciye hitap eden oyunlarõn sahnelenmemesi durumunda tiyatronun ayakta kalamayacağõnõ, insanlarõn kendilerine yakõn gördükleri, kaliteli ve ciddi oyunlara daima sadõk kalacağõnõ belirtti. Londra dõşõndaki küçük çaplõ, sponsor problemi yaşayan topluluklar için tablonun daha sorunlu olduğu görülen İngiliz tiyatrolarõndaki durumun, 2012 olimpiyatlarõ için öngörülen bütçe kesintileriyle daha da zorlaşacağõ düşünülüyor. Kriz İngiliz tiyatrosuna yaradõ Kültür Servisi - Evrensel Kabare Tiyatrosu, Seden Kızıltunç’un yazõp yönettiği politik güldürü “Hergelekon”u bugün saat 20.30’da Yunus Emre Kültür Merkezi’nde, 8 Ocak’ta saat 20.30’da ise Akatlar Kültür Merkezi’nde sahneleyecek. Kadõköy, Kartal ve Beşiktaş belediyelerinin düzenledikleri tiyatro festivali kapsamõnda da sahnelenen oyun ikiyüzlü bir siyasetçi ile Ergenekon operasyonu kapsamõnda suçsuz yere gözaltõna alõnan eşini konu alõyor. Oyun Türkiye gündemindeki çeşitli konulara da değiniyor. Kültür Servisi - Beliz Güçbilmez’in yazdığı Mahir Günşiray’ın yönettiği İstanbul Devlet Tiyatrosu oyunu “Kül Bellek”, Üsküdar Stüdyo Sahnesi’nde sahneleniyor. Oyunda dekor ve giysi tasarımı Claude Leon’a ışık tasarımı ise Nejat Karaorman’a ait. Yeşim Gül ve Bedir Bedir’in rol aldığı oyunun müziği ise Ümit Kıvanç imzası taşıyor. Kimliği, cismi, insanları yok olmuş hayatları ziyaret eden bir adam ve bir kadın… Küllerin altından çıkardıkları bu hayatlara can verip, seyirciyle birlikte bir belleği yeniden oluştururlar. Adam ve kadının kurduğu oyunlarla, girdiği kimliklerle ve ziyaret ettiği anılarla, yakın Türkiye tarihi küller gibi sahneye saçılır. (Oyun 9,10,12,15 Ocak tarihlerinde görülebilir.) ‘Masumiyet Müzesi’ Londra’da ayın kitabı LONDRA (AA) - Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk’un İngilizceye çevrilen “Masumiyet Müzesi” adlõ romanõ, İngiliz kitabevi Waterstone’s tarafõndan ayõn kitabõ seçildi. Kitabevinin Londra’nõn en işlek ve turistik caddelerinden Oxford Street’teki şubesinin vitrinlerinde yer alan kitap, 15 sterline (36 lira) satõlõyor. Kitapla ilgili olarak vitrinde yer alan posterde ise, “Nobel ödüllü yazardan, modern İstanbul’da geçen, saplantõlõ bir aşkõ anlatan roman” yazõsõ yer alõyor. Küllerin arasõndan doğan yaşam Politik güldürü: ‘Hergelekon’ Bilimi temel alan bir aydınlanmanın toplumun bütününe yayılması yaşamsal önemdedir! İmece içinde birlikte çalışarak aydınlanmayı toplumun en uç noktalarına ulaştırmaya ve öncelikle yurttaşların seçimlerde siyasal tercih haklarının çıkarlar karşılığı el değiştirmesiyle mücadeleye var mısınız? Ücretsiz Aydınlanma Seminerlerine ve etkin çalışmalara Siz de katılabilir; sorunlara karşı sadece üzülmek yerine, bilinç ve deneyimle mücadelede yer alabilirsiniz! PROGRAM HAKKINDA İLETİŞİM - BİLGİ: 0536 739 02 29 - 0555 967 24 79 0533 422 28 78 - 0532 461 21 47 CUMOK İSTANBUL KIŞ AYDINLANMA SEMİNERLERİNE KATILIM www.cumokistanbul.org 9 OCAK 2010 Cumartesi S: 09.00’da ANITKABİR’deyiz. S: 12.00’de TEKEL İŞÇİLERİ ile ANKARA’da DAYANIŞMA EYLEMİNDEYİZ! Direnişçilere yiyecek yardımı ve etkin destek götürecek, aynı gün döneceğiz. SEN GELMEZSEN BİR EKSİĞİZ Lütfen yer ayırtınız. Gidiş Tarihi: 09 Ocak 2009 Saat 01.00 Kalkış Yeri: Eski Salı Pazarı-Barış Manço Durağı- Kadıköy Varış Yeri: Türk-İş Genel Merkezi Önü. (SAAT 12.00) Bayındır Sokak No: 10 Kızılay - ANKARA. Telefon : 0536 739 02 29 - 0555 967 24 97- 0532 461 21 47 0533 422 28 78 - 0532 556 65 12 - 0532 281 54 54 CUMOK İSTANBUL ÇAĞRISI www.cumokistanbul.org SİYASAL İKTİDAR HER AÇILIMDA YENİ BİR BATAĞA SAPLANIYOR! YURTTAŞLARA VE KURUMLARA SALDIRARAK; DİNLEMELERLE, ERGENEKON KORKUTMACALARIYLA ARTIK YÜRÜYEMİYOR, SENDELİYOR! ERKEN GENEL SEÇİM UFUKTA GÖZÜKTÜ, GELİYOR! CUMHURİYETÇİLER, HAREKETE GEÇME VAKTİDİR! CUMHURİYET GÖNÜLLÜLERİ OLARAK YEREL SEÇİMLERDEKİ İMECEYİ, EMEK ve TERLE YENİDEN YOĞURARAK, GENEL SEÇİMLERDE ULUSÇA UTKUYA ULAŞMAYA ÇAĞIRIYORUZ! İletişim: 0536 739 02 29 - 0555 967 24 97 0532 461 21 47- 0533 422 28 78 CUMOK 2010’DA UTKUYA ÇAĞRI www.cumokistanbul.org
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle