Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ekonomi@cumhuriyet.com.tr
5 OCAK 2010 SALI CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 13
CMYB
C M Y B
Eğer bir ülkede işsizlik varsa
bütçelerin açık vermesi istenen bir
durumdur. Keynes’in
düşüncelerinin yayıcısı olan İngiliz
iktisatçı Sir William Beveridge’nin
savunduğu “telafi edici bütçe”
sistemi işsizlik zamanlarında işe
yaradığı ileri sürülen bir sistemdir.
Bu bütçe sistemi Keynes’in
işsizliğe bakışından etkilenen
modern maliyecilerin klasik
maliyecilerin savunduğu denk
bütçe sistemine (muhasebe
denkliği sağlayan bütçe sistemi)
karşı getirdikleri bir maliye
politikasıdır.
Keynes’e göre işsizlik varsa milli
gelir düşer ve yani milli üretimin
sabit giderleri artar. Bu işsizliğin
ekonomik yönünü gösterir. İşsizlik
toplam talebi azaltır ve harcamalar
düşer. Bu harcamalardaki
yetersizliği devlet gidermek
zorundadır. Hem devlet toplam
talebi arttırır hem de toplam arzı
talebe göre ayarlar. Bunun için
devlet bütçe giderlerini arttırarak
bütçe açıkları verir.
İşsizliği önlemeye yönelik
bütçe açıklarını kabul etmek
mümkündür
Ülkemizde işsizlik bütçe
açıklarına paralel yıllardan
beri artmaktadır. 2004-2007
arasında yüzde 10 civarında
olan işsizlik oranı, 2008 de
yüzde 11’e, 2009/9. ay
itibarıyla yüzde 13.4’e
çıkmış, işsiz sayısı 2007’de
2.3 milyon, 2008’de 2.6
milyon iken 2009/9. ay
itibarıyla 3.3 milyon kişiye
ulaşmış durumdadır. Bütçe
açıkları var ve işsizlik de
artıyorsa bütçelerimizin işsizliği
önlemeye yönelik olmadığını
belirtmek yanlış olmaz.
Peki işsizlik bu seviyelere
ulaşmışsa ekonomi yönetimi bütçe
açıkları ile bu işsizliğe çare
aramakta mıdır? Hayır, bütçeler
devamlı açık vermekte, ama bu
açıklar işsizliği önlemeye ve
büyümeye yönelik harcama
fazlalığından
kaynaklanmamaktadır. Faiz
ödemelerinden ve cari
transferlerden dolayı bütçe açık
vermektedir.
Keynes, toplam talebi arttırmak
için vergi indirimleri, sosyal
yardımların yapılmasını önerir. Ancak
bizde vergi gelirleri arttırılır ve vergi
gelirleri içinde de harcamaları kısıcı
dolaylı vergilere yüklenilir. (2009 vergi
gelirleri içinde yüzde 63’ünü dolaylı
vergiler oluşturmaktadır.)İşsizlik
önlenecekse toplam talebi arttırıcı
bütçe giderlerinin arttırılması ve vergi
indirimlerinin yapılması gerekirken
tam tersi uygulandığından bütçemiz
açık verdiği halde işsizliğin
azaltılmasına katkı yapmaz.
2010 bütçesi de işsizliği
önlemeye yönelik
hazırlanmadı
Hükümet 2010 bütçesi ve
yılın son gününde de yapmış
olduğu vergi zamları ile
durumun 2009’dan farklı
olmayacağını ilan etmiş
durumda. Genel bütçe gelirleri
231.2 milyar TL, harcamalar
281.0 milyar TL, net finansman
50.2 milyar TL olarak
öngörüldü; bu da net
borçlanma ile finanse edilecek. Yine
istihdam arttırmaya yönelik bir bütçe
geliri ve gideri gerçekleşmeyecek.
IMF’nin ilgi alanında işsizlik
hiçbir zaman olmaz
Bu arada IMF ile de 2 yıllık bir
stand-by anlaşması yapılacağı da
ilan edildi. IMF sürekli olarak
harcamaların kısılması ve vergi
gelirlerinin artması yönünde reçete
verdiğinden işsizliğin önümüzdeki 2
yıl içinde azalmasını beklemek ve
istihdama yönelik yatırımların
olacağını ummak başka bahara
kalacak gibi.
Bütçe açıklarımız faiz
ödemelerimizden kaynaklandığına
göre toplam kamu borç stokunun
durumuna da bakmak gerekir.
Yaklaşık olarak 2002’de 215,
2003’te 250, 2003’te 274, 2005’te
270, 2006’da 258, 2007’de 248,
2008’de 268 milyar TL olan kamu
net borç stoku 2009 yılının 9 ayında
303 milyar TL (145.8 milyar dolar)
olarak gerçekleşmiştir. Yıllar
itibarıyla kamu net borç stokunun
gayri safi milli hasılaya oranı
düşmekle birlikte borç stoku tutar
olarak arttığından faiz ödemeleri de
bütçede vergi gelirlerini aşındırmaya
devam etmektedir.
Dolayısıyla kamu net borç stoku
azalmadan veya borçlanmanın
çarpan etkisinden yararlanılarak milli
gelirin arttırılması sağlansa bile
işsizliği giderici bütçe politikası
uygulanmadan işsizliğe çare bulmak
zor gözüküyor. İşsizliği önlemeyen
iktidarların iktidarda kalmadığının
siyasi tarihte bolca örneğinin
olduğunu da ayrıca hatırlatmakta
yarar var.
Bütçe Açıklarımız İşsizliği Önlemeye Yönelik mi?
M A L İ Y E C İ G Ö Z Ü Y L E / M U S T A F A P A M U K O Ğ L U pamukm superonline.com
İŞÇİNİN EVRENİNDEN
ŞÜKRAN SONER
Merkez Medyada
Gerileme Devri
Mustafa Sönmez arkadaşımızın dünkü
yazısındaki “Merkez medyada gerileme devri”
saptamasından, kaldığı yerden devam etmek
gerektiğini düşünüyorum. Medya çağında,
insanların kendi akılları ile kendi çıkarlarından
yana sonuçlara ulaşmalarının söz konusu
olamadığı, medyatik güdüleme, yönlendirmeler ile
gerçeklerin yerine sanal gerçeklerin çok kolay
pazarlanıp gerçekmiş gibi bilinçlere kazındığı bir
süreçte, merkez medyanın gerileme sürecini
yaşamasının anlamı çok büyük...
44 yıllık bir profesyonel gazeteci, üstüne üstlük
sendikal görevler başta, mesleki örgütlenmeler
içinde yer almış, gazetecilik etiği üzerinde kafa
patlatmaya çalışmış biri olarak, ülkemizde merkez
medyanın işlevlerinden hoşnut kaldığımızı
söyleme şansımız yok. Bizim merkez medyamız,
gazetecilikte işlevin, etiğin kirletilmesinde, dünya
ölçeğinde etkin rol oynamış, dahası önderlik
yapmış sayılabilir...
Tabii ki raslantı değil, 12 Mart, 12 Eylül süreçleri
merkez medyanın kimlik erozyonunda dönemeç
taşları sayılabilir. Ama asıl deformasyonu,
Bâbıâli’den İkitelli’ye, simgesel gazeteci
patrondan holding patronuna geçişte yaşadık.
Hele de piyasalar düzenine kuralsız geçişte,
holdingleşme, yasasız, amipvari bir yapılaşmada
büyüme, renkli basın, sözde çoksesli televizyonlar
patlamasında.. olmsuzluklarda dünya medyasına
öncülük yapan bir süreç yaşandı...
Gazeteciye, insana, haber kalitesine yatırım
grafiği aşağı doğru, negatif büyüme yaşarken,
teknolojiye, promosyona yatırım devleşti.
Gazetecilik, zengin kuzey dünyasından daha
pahalıya mal olan bir yatırım alanı niteliğini
kazanırken, kalite ve etiğin olmazsa olmazı yazı
işleri güdükleşti. İlan, promosyon müdürleri genel
yayın müdürlerinin üzerinde etkinlik, işlev
kazandılar. Gazeteci patronların yerine geçen
holding patronlarının, holding çıkarları, gazetecilik
etik kaygılarının çok üstünde anlam kazanınca da,
holding çıkarlarına hizmet edecek gazeteci
arayışları, transferleri, özel ücretliler statüsü
ortaya çıktı. Asıl gazetecilik işlevi için kimlik,
sendikal, yasal güvenceleri aşağı çeken, ortadan
kaldıran, kuralsız çalışma düzeni giderek
yaygınlaştı...
Doğal olarak medya-siyaset-sermaye kirli çıkar
ilişkilerinde, gerçeklerle medyatik sanalın yer
değiştirmesi, kitlelerin çıkarlarının tersine
güdülenmesinde merkez medyanın olumsuz
etkileri, bir köşe yazısına sığamayacak boyutlar
kazandı. Gelin görün ki Türkiye’nin arkasından
olsa da benzer sorunları yaşayan dünya
medyasında, tek kutuplu dünyada, insan hakları,
demokrasi ile tersine gelişmelerin, emperyal çıkar
odaklarının en etkin silahı, aracı medyanın
olumsuz tablosunda da beterin beteri var...
Gerçi dünya sendikal örgütlenmeleri,
uluslararası işçi-gazetecilik sendikal örgütleri,
insanlığın başına gelen bu kötü gelişmelerde,
insan beynine ulaşan işkollarında, gazetecilik,
eğlence, iletişim alanlarında sendikasızlaştırma,
kuralsız çalıştırmanın başrolü oynadığını
keşfettiler. Birilerinin satın alınıp beyinlerine
ahtapot gibi sokulan emperyal çıkarlar
talimatlarıyla, kuralsız çalıştırılan çoğunluğun
güdülenmesiyle, buna paralel insanlığın dünya
çapında çıkarlarına, gerçeklere
yabancılaştırılmaları doğrudan ilişkisini ortaya
koydular.
Şimdilerde sil baştan bu üç işkolunda
demokratik, yasal, sendikal örgütlülükler güç
kazanmadan, kurallı düzene geçilemeden, insan
haklarında yaşanan erozyon, sosyal damping,
kuralsızlaştırma, insanlığın dibe çekilmesi
sürecinin durdurulamayacağı acı bir gerçeklik
olarak kabul ediliyor...
Türkiye nasıl ki merkez medyanın kirlenmesi,
sonuç olarak insan hakları, demokrasi, sendikal
örgütlenmelerin yara almasında Batı
demokrasilerine göre olumsuzluk bayrağını
taşıdıysa; merkez medyanın gerilemesi, göçmesi,
yerine askeri diktatörlüklerden daha da beter, sivil
diktatörlüklerin, siyasetin, iktidarların, tarikat,
cemaatlerin sahipliğini yaptığı yandaş medyaya
geçişte de rejimi demokrasi olarak görülen ülkeler
içinde başı çekiyor...
Türkiye Başbakanı ile İtalyan Başbakanı’nın
kankalık ilişkileri, dostluklarında yandaş medya
yaratma güçlerinin payı var mıdır bilinmez...
Bildiğimiz, 2002’li yıllarda AKP’nin gökten
zembille inmesi, Erdoğan’ın lider olarak
yaratılmasında öncülük yapmış merkez medyanın,
yandaş medya kullanma kolaylığı, ucuza işe
yaraması gerçeği karşısında hedef alınıp
tüketildiğidir. Eksiği gediği ile rejimi demokrasi
sayılan ülkelerin hiçbirinde bu kadar çabuk
gelişmiş, büyümüş, güç kazanmış, zenginleşmiş,
sonra da erimiş merkez medya örneği yok. Yine
eksiği gediği ile biçimsel bile olsa demokrasimizin
yürüyebilmesi, sivil diktatörlüğe
dönüşmemesinde, merkez medyanın erimesi,
yerini yandaş medyaya terk etmesi en büyük
tehdit göstergesi...
soner@cumhuriyet.com.tr
GENEL BÜTÇE (30.09.2009) Milyar TL
Vergi gelirleri 154.2
Diğer gelirler 33.9
Bütçe Gelirleri Toplamı 188.1
Faiz dõşõ harcama 183.0
Faiz dõşõ denge 5.1
Faiz ödemeleri 47.0
Genel Bütçe Dengesi -41.9
İlaç fiyatlarõ düştü, Glaxo Türkiye’deki üretimini bitirdi
GlaxoSmithKline, 789
kişinin çalõştõğõ Gebze’deki
üretim tesislerini kapattõ.
Kapatmanõn gerekçesinin
ise son dönemlerde
Türkiye’de düşen ilaç
fiyatlarõ olduğu belirtiliyor.
Ekonomi Servisi - İngiltere merkezli ilaç devi
GlaxoSmithKline’nin (GSK) Türkiye’de ilaç fi-
yatlarõnda yaşanan fiyat indirimi gerekçesiyle Geb-
ze’deki üretim tesisini kapattõğõ kaydedildi. Şirke-
tin Türkiye’de satacağõ ürünleri Hindistan’da üre-
teceği ve Türkiye pazarõna buradan getireceği be-
lirtiliyor. GSK’nin Gebze tesisleri 35 bin metrekare
alanda faaliyet gösterirken tesiste 789 kişi çalõşõyor.
Çalõşanlarõn yüzde 23’ünün kadõnlar, yüzde 77’si-
nin erkeklerden oluştuğu tesiste antibiyotik üreti-
mi ve paketleme yapõlõyordu.
Cumhuriyet’in sorularõnõ yanõtlayan GlaxoS-
mithKline’den yapõlan açõklamada ise şu görüşle-
re verildi: “GSK üretim faaliyetlerini daha verimli
yürütebilmek, hastalara yeni ve etkin ilaçları sür-
dürülebilir bir zeminde sunabilmek için tüm dün-
yada üretimini yeniden yapılandırmaktadır.
Bu kapsamda, Gebze’deki üretim tesisimizin ka-
patılması yönünde alınan karar uygulamaya ko-
nulmuştur. Bu karar GSK’nin Türkiye’deki faa-
liyetlerini ve ürün portföyünü hiçbir şekilde et-
kilemeyecek, üretim faaliyetleri ise sektörde
var olan ve kurulacak stratejik işbirlikleri üze-
rinden devam edecektir.”
Türkiye’nin 2009 yõlõ ihracatõ yüzde 20.3’lük düşüşle 101 milyar 629 milyon dolar olarak gerçekleşti
TİM verilerine göre ihracat
2009’da psikolojik sõnõr olan 100
milyar dolarõ aştõ. Bakan
Çağlayan’a göre Türkiye kõran
kõrana çalõştõ.
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Devlet Bakanõ Zafer Çağlayan, 2009
yõlõ genel ihracatõnõn 101 milyar 629
milyon dolar olarak gerçekleştiğini bil-
dirdi. 2008’de 127 milyar 499 milyon
dolar olan ihracat bir yõlda yüzde 20.3
düşerken, Çağlayan elde edilen rakamõ
“Kıran kırana çalıştık” diye açõkladõ.
Çağlayan, 2009 ithalatõnõn da 138 mil-
yar dolar olacağõnõ tahmin etti.
Türkiye İhracatçõlar Meclisi (TİM)
aralõk ayõ ve 2009 yõlõ ihracat rakamla-
rõnõ açõkladõ. Buna göre Türkiye’nin yõl-
lõk ihracatõ 97 milyar 74 milyon 673 bin
dolar oldu. Buna işlenmemiş altõn ih-
racatõ da eklendiğinde toplam ihracat
101.629 milyon dolar oldu. İhracat ra-
kamlarõnõn açõklandõğõ toplantõda ko-
nuşan TİM Başkanõ Mehmet Büyü-
kekşi, ihracat odaklõ bir büyüme döne-
mi yaşandõğõnõ kaydederek “100 mil-
yar doların üzerinde ihracat yapan
100’ler kulübünün içerisinde kaldık.
2009’da bu sayı 33’e inmiş vaziyette.
Biz 33 ülke arasında yer aldık” dedi.
TİM verilerine göre 2009 ara-
lık ayında ihracat yüzde 32.32
oranında yükselerek, 9 milyar
513 milyon 214 bin dolar olarak
gerçekleşti.
Türkiye’nin aralık ayındaki
toplam ihracatının yüzde
81.44’ünü gerçekleştiren sana-
yi grubunda, yüzde 32.01 artışla
7 milyar 747 milyon 807 bin do-
larlık, yüzde 3.21’ini oluşturan
madencilikte yüzde 97.54 artışla
305 milyon 775 bin dolarlık ih-
racat yapıldı. İhracatın yüzde
15.34’ünü oluşturan tarım ala-
nında ise yüzde 25.20’lik artış-
la 1 milyar 459 milyon 632 bin
dolarlık ihracat rakamı elde
edildi. Aralık ayının ihracat li-
deri 1 milyar 754 milyon dolar
ile taşıt araçları ve yan sanayi
oldu. Bu sektörü 1 milyar 232
milyon dolar ile hazır giyim ve
konfeksiyon takip etti.
ZAFER ÇAĞLAYAN:
Devlet Bakanõ Zafer Çağla-
yan ihracat rakamlarõnõn açõk-
landõğõ toplantõda yaptõğõ ko-
nuşmada, “Kıran kırana ça-
lıştık. 2009’da yıllık ihracatı-
mızın 80 milyar dolarlar ci-
varında olacağı, 90 milyar
doları geçemeyeceği belirtili-
yordu. Biz farklı bir hedef
koyduk ve ‘100 milyar dolarõ
aşacağõz’ dedik. Gece-gün-
düz, saat farkı, zaman, dilim
farklı demeksizin, hem müs-
teşarlığımız tüm kadrolarıy-
la hem de ihracatçılarımızla
uyum içinde çalıştık” değer-
lendirmesinde bulundu. Küresel
krizin dünyaya bõrakacağõ en
önemli mirasõn işsizlik olacağõnõ
belirten Çağlayan, “Kimsenin
bu mirası reddetme lüksü ol-
madığına göre, çözüm bul-
mak da bizim görevimizdir”
diye konuştu.
47.3milyarTL’lik
vergiaffõ
1.5milyarTLgetirdi
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Maliye Bakanõ Mehmet Şimşek, hü-
kümetin “Varlık Barışı” adõnõ verdi-
ği vergi affõ uygulamasõ sonucunda
26 milyar 949 milyon 937 bin TL’si
yurtdõşõndan 20 milyar 352 milyon
608 bin TL’si de yurtiçinden olmak
üzere toplam 47 milyar 302 milyon
545 bin TL beyan edildiğini açõkladõ.
Şimşek, bu beyanlar üzerinden 1 mil-
yar 546 milyon 629 bin TL’lik vergi-
nin tahakkuk ettirildiğini bildirdi.
Maliye Bakanõ Mehmet Şimşek, Ba-
kanlõk’ta düzenlediği basõn toplantõ-
sõnda “Bazı Varlıkların Milli Eko-
nomiye Kazandırılması Hakkında
Kanun” ile 2008 Kasõm ayõnda yü-
rürlüğe giren, 2009 Aralõk ayõnda so-
na eren uygulama kapsamõnda vergi
dairelerine yaklaşõk 64 bin adet be-
yanname verildiğini belirtti.
Şimşek, toplam kaynağõn 14 milyar 832
milyon TL’sinin 2 Mart 2009’da sü-
resi dolan birinci uygulama dönemin-
de, 32 milyar 470 milyon 476 bin
TL’sinin ise 31 Aralõk 2009’da sona
eren ikinci uygulama döneminde be-
yan edildiğini söyledi.
Hasankeyf’e kredi vermeyin
Ekonomi Servisi - Doğa Derneği Akbank ve
Garanti Bankasõ’na çağrõda bulunarak
Hasankeyf ve Dicle vadisini yok edecek Ilõsu
Barajõ projesine kredi vermemesini istedi.
Dernek konuyla ilgili iki bankaya birer
mektup da gönderdi.
Doğa Derneği, Çevre ve Orman Bakanõ
Veysel Eroğlu’nun, Ilõsu baraj projesinin
hayata geçirilmesi için gerekli krediyi
aralarõnda Garanti Bankasõ ve Akbank’õn da
bulunduğu yerli bankalardan temin etmeye
çalõştõğõna işaret etti. Doğa Derneği Başkanõ
Güven Eken yaptõğõ açõklamada “Hasankeyf
ve Dicle Vadisi, UNESCO dünya mirası
kriterlerinin onda dokuzuna uyan
dünyadaki tek doğa ve kültür mirasıdır.
Çevre koruma projelerine desteğiyle
tanınan Garanti Bankası ile Birleşmiş
Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi’ne
(Global Compact) imza atan Akbank’ın bu
dünya mirasını yok edecek olan Ilısu baraj
projesini desteklemelerinin hiçbir nedeni
olamaz. Doğa Derneği, her iki bankadan da
kamuoyunda büyük bir hassasiyet
yaratmış olan Ilısu baraj projesi
konusunda rahatlatıcı birer açıklama
beklemektedir” dedi.
ADANA (Cumhuriyet Bürosu) - Adana Tica-
ret Odasõ (ATO) Başkanõ Şaban Baş, 2009 yõlõn-
da 30 bin şirket ve 130 bin küçük işletmenin ka-
pandõğõnõ açõkladõ. 2009 yõlõnõ değerlendiren Baş,
yaptõğõ açõklamada ekonomide bir türlü gerçek-
leşmeyen umut ve istikrar beklentilerinin yeni yõ-
la kaldõğõnõ anlattõ. Bu durumdan kaygõlandõklarõ-
nõ söyleyen Baş, işsizliğin daha fazla sosyal olay-
lara yol açmadan önlenebilmesi için öncelikle is-
tihdamõn artõrõlmasõnõ istedi. Baş, “İşsizlik önlen-
meli ve istihdam arttırılmalı. Bunun için de fab-
rikaların, işletmelerin kapatılmasının önlen-
mesi, yeni yatırımların önünün açılması, Teşvik
Yasası’nda gereken değişikliklerin yapılması ve
yatırımların özendirilmesi gerek” dedi.
Bir yılda 30 bin şirket
kepenk indirdi
Doğa Derneği, önce Dünya Bankası,
ardından da Avrupa’daki yatırım
bankalarının doğaya ciddi zararlar
verecek Ilısu projesinden çekildiğini,
Garanti ve Akbank’tan da aynı
hassasiyetin beklendiğini dile getirdi.
İhracat psikolojik sõnõrõ aştõ
Krizin mirasõ
işsizlik
Lider taşıt araçları oldu