18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 17 OCAK 2010 PAZAR 14 PAZAR YAZILARI [email protected] Ingmar Bergman’õn Mata Hari’si Ünlü yönetmenin oyuncularõndan biri için yakõştõrõlmõş bir benzetme değil Mata Hari. Her şeyden önce bir oyun kahramanõ değil. Aslõnda oyuncu ama oynadõğõ rollerin Mata Hari ile uzaktan yakõndan ilgisi yok. Mata Harilik onun gerçek hayatõn içinde oynadõğõ rol. Kõsacasõ o bir ajan. Ve o Ingmar Bergman’õn 22 yaşõnda baba evinden ayrõldõktan sonra birlikte yaşadõğõ ilk kadõn. Adõ Karin Lannby. Bergman’dan iki yaş büyük. Bergman çiçeği burnunda bir yönetmen. Karin Lannby, tiyatro oyuncusu ve gazeteci. Almanca, İngilizce, Fransõzca ve İspanyolca konuşabiliyor. Diplomatlarõn, ajanlarõn cirit attõğõ kokteyllerin en alõmlõ kadõnlarõndan biri. Güzelliği, bilgisi ve vakur davranõşlarõyla dikkatleri üzerinde toplamayõ bilen Karin Lannby ile genç yetenek Ingmar Bergman’õn 1940-41 yõllarõnda yaşadõğõ fõrtõnalõ aşkõ bilmeyen yok. Bergman yaşamõnõ anlattõğõ “Sihirli Lamba”da ondan Maria diye söz ediyor. Anders Thunberg’in kaleme aldõğõ Ingmar Bergman’õn Mata Hari’si adlõ kitap işte o Maria’nõn ya da istihbarat servisindeki kod adõyla Annette’in ajanlõk serüveni. Yazarõn kitaba bu adõ vermesi tabii ki dikkati çekmek için. Yoksa Karin Lannby’nin Mata Hariliği Ingmar Bergman için değil. O vatanõ için Mata Hari. Karin Lannby, varlõklõ, köklü, bütün bireyleri iyi eğitim görmüş görgülü bir aileden geliyor. Daha çok genç yaşta hak ve adalet arayõşõ için yaptõğõ çõkõşlarla göze çarptõ. 15 yaşõndayken komünist gençlik hareketine katõldõ. Birkaç yõl sonra kendini İspanya iç savaşõnõn içinde buldu. Savaş koşullarõnda, ünlü film yönetmeni Luis Bunuel ile sanatçõ arkadaşlarõ ve komünist entelektüeller ile beraber hareket etti. Bu grup onu Komintern’e tanõttõ. Zekâ, bilgi, yetenek ve fiziği, karşõ tarafa sõzõp bilgi elde etmeye çok elverişli bulunduğundan Komintern kendisine özel görevler verdi. Bu özel görevlerden birinde Frankocular tarafõndan yakalandõ ama kurtulmayõ başardõ. Dikbaşlõlõğõ, ilişkilerinde özgürlüğünden taviz vermemesi, Komintern’in karşõ çõktõğõ kişilerle dostluk kurmasõ tepkilere yol açtõ. Bir süre sonra da Troçkist diye damgalanarak Komintern’den dõşlandõ. Karin Lannby 1939’da İsveç’e döndü. Döndüğü henüz çevreden duyulmadan istihbarat servisi kapõsõnõ çalõverdi. Yeteneklerinden, zekâsõndan, bilgisinden ve fiziğinden bu kez istihbarat servisi yararlanmak istiyordu. Çünkü İsveç savaşta tarafsõz kaldõğõndan Stockholm adeta ajanlarõn istilasõ altõndaydõ. İsveç karşõ casusluk teşkilatõ, yabancõ diplomatlarõn ve ajanlarõn arasõna kadõn istihbaratçõlarõ sokmak istiyordu. Karin Lannby de gazeteci rolüyle bu iş için biçilmiş kaftandõ. Her şey planlandõğõ gibi yürüdü. Karin Lannby diplomatlarla flört ederek, ajanlarõ oltasõna takarak görevinde büyük başarõ gösterdi. Ingmar Bergman için de zararsõzdõr diye rapor yazdõ. Savaştan sonra Paris’e yerleşti. 2007’de öldüğünde 91 yaşõndaydõ. Fransa’da 55 yõl başka bir adla yaşamõştõ. Belki Ingmar Bergman bile onun ajan olduğunu öğrenmemişti. [email protected] Ergen intiharlarõna karşõ kriz merkezi Geçen hafta Milano’nun ünlü fen liselerinden birine devam eden 15 yaşõndaki bir genç Latince’den 5 aldõğõ gerekçesiyle camdan atlayarak yaşamõna son verdi. Okul dönüşü babasõ ile öğlen yemeği yiyen genç, banyoya gitmek için babasõndan izin istedi. Ardõndan oturduklarõ apartmanõn beşinci katõndan kendini boşluğa bõraktõ. Birkaç gün sonra yine Milano’da bir başka lisede okuyan 16 yaşõnda bir genç kõz, bu kez okulun dördüncü katõndan atlayarak intihar girişiminde bulundu. Facebook’ta yüksek sesle şarkõ söylediği için arkadaşlarõ dalga geçmişti genç kõzla ve o bunu kabullenemeyerek yaşamõna son vermeyi denedi. Kuzey İtalya’da özellikle 12-18 yaş dönemi ergenler arasõnda son 5 yõlda intihar girişimlerinin dikkat çekici bir şekilde arttõğõ gözleniyor. Milano, genç nüfusun intihara yöneldiği şehirler arasõnda birinci sõrada. Kuzeyin başkentinde her yõl bin ergen intihar girişiminde bulunuyor. Çocukluktan yetişkinliğe geçişte duyarlõ bir dönem yaşayan ergenler en ufak bir gerilim, ailesel sorun, uyuşturucu bağõmlõlõğõ, sosyal problemler karşõsõnda yaşamõna son vermeyi bir çözüm yolu olarak seçiyor. Milano ve çevresinde intihar olaylarõnõn gitgide artmasõ üzerine Fatebene Fratelli Hastanesi Adolesan (Ergen) Sorunlarõ Merkezi, ögretmenler ve aileler için çocuklarõnõ daha dikkatli bir biçimde gözlemeleri ve intihara sürükleyen nedenleri fark edebilmeleri amacõyla kurs düzenlemeye başladõ. Ergen dönemi intiharlarõ Avrupa’daki genç nüfus arasõnda trafik kazalarõnõn ardõndan ikinci ölüm nedeni. Veriler, intiharõ deneyen ergenlerin yüzde 40’õnõn ilk girişimde başarõlõ olamamalarõ durumunda ikinci kez denediklerine dikkat çekiyor. Her yõl bin dolayõnda intihar girişiminin yaşandõğõ Milano’da kurulan Kriz Merkez’i ergen intiharlarõnõ mercek altõnda tutarken gerek eğitmenlere gerekse ailelere destek vermeyi sürdürüyor. Milano’nun başkenti olduğu Lombardiya bölgesinde intihar girişiminde genç kõzlar erkeklerin önünde gitse de, ölümle noktalanan intiharlarda erkekler birinci sõrada. Uzmanlar en hassas dönemin 14-17 yaş olduğuna vurgu yaparak anne babalara şu mesaji veriyor: “Çocuklarınızla sürekli konuşun, içlerine kapanmalarına izin vermeyin.” Babasõ ile öğlen yemeği yerken aniden sofrayõ terk ederek bir not bile bõrakmadan kendini boşluğa bõrakan örnek öğrenci G.F. ile Facebook’ta arkadaşlarõnõn kendisiyle dalga geçmesini sindiremeyen C.A, bugünün “kırılgan” ergenlerinden yanlõzca ikisiydi. [email protected] Uzaktan davulun sesi... Yurtdõşõnda yaşamak kimi zaman zor. Hele evli ve çocuklu iseniz başka zorluklara da göğüs germek gerekiyor. Özellikle çocuklarõnõzõn eğitimi ve farklõ kültürlerle uyumluluğu, zaman zaman evin içine bile yansõyabiliyor. Kimilerine göre “göçebe” hayatõ sürmek bir kader, kimileri ise bundan zevk alõyor. Sürekli bir tek yabancõ ülkede yaşamanõn dõşõnda her birkaç yõlda bir farklõ ülkede yaşamak zorunda olanlar için ise yaşam ilginç olduğu kadar zorluklarla dolu. Bekâr dönemlerimde 4 ayrõ ülke arasõnda mekik dokurken her ülkede barõnacak bir ev kiralanmõştõ. Sabah kalkõp o gün giymeyi düşündüğüm bir gömleği arayõp bulamadõğõmda, hangi ülkedeki evde olduğunu bulmaya çalõşõrdõm. İlginç bir yaşam biçimi idi o zamanlar. Öğrencilik yõllarõnda otobüsün ön koltuklarõndan birinde yerimi alõp kent kent, kasaba kasaba dolaşõrken duyduğum haz, yõllar geçtikçe azap olmaya başlamõştõ. Uzun saatler süren otobüs yolculuğundan gözümü bir an bile kõrpmadan gece gündüz çevreyi izlerken mesleğe atõldõktan sonra “dünyayı keşfetme” arzusu bir süre sonra uçak yolculuklarõnõ bile dayanõlmaz hale getirmişti. Artõk, uzun mesafeli uçak yolculuklarõ bile sõkõntõ veriyor. Güzel Türkiye’nin güzel ve sakin bir kasabasõnda doğa ile iç içe bir yaşamõ arzuluyorum son yõllarda. Uzun yõllar önce bir grup gazeteci ile ABD’ye İngilizce öğrenmek üzere gönderilmiştik. Kursun sonunda bazõlarõmõz ABD’de kalmanõn hesaplarõnõ yapõyorduk. O zaman TRT’de kameraman olan, soyadõnõ hatõrlayamadõğõm (özür diliyorum), sonradan Şansal Büyüka’nõn spor programlarõnda rejide görev yapan Uğur arkadaşõmõn sözünü hiç unutmadõm: “Çamurlu yollar, rüşvet, adaletsizlik ve birçok daha olumsuzluk da olsa ben döneceğim. Memleketimi bütün olumsuzluklarına rağmen çok seviyorum.” Ülke bu. Doğup büyüdüğünüz, yoğrulduğunuz yer. Kimse bunun aksini söylemiyor aslõnda. Sevilmeyen, onaylanmayan aslõnda uygulamalar. Ben ABD’de birkaç yõl daha kalõp gazetecilik yaptõm. O süre zarfõnda dünyanõn birçok ülkesinden insanlarla tanõştõm. Kendi ülkelerinde kariyer sahibi olan ve ekonomik sõkõntõsõ olmayan çok sayõda insan sadece ve sadece adaletsizliklere ve siyasi baskõlara dayanamadõklarõ için ABD’ye gidip sõradan işler yaparak hayatta kalmaya çalõşõyorlardõ. Peki huzurlu muydular? Hayõr. Bu kez özlem başlamõştõ her şeye, ülkeye ve dostluklara... İki arada bir derede kalmak gibi. Şimdiki son durağõm Kõrgõzistan. Bu ülkenin yabancõsõ değilim. Ama yine de benzer sorunlarõ yaşayanlardan biriyim. Bu ülkede gününü gün eden birçok işadamõ ya da işadamõ görüntüsündeki kişiler ile öğrenciler var Türkiye’nin değişik kentlerinden. Kafelerde (müzikli eğlence yerleri olarak biliniyor burada) sabahlayan yüzlerce Türk bulmak mümkün her gece. Hatta Türkler tarafõndan açõlan kafeler bile var. Karşõ cins ile ilişkilerin rahat olduğu bu ülkede birçok işadamõ, birden fazla evlilik ve çocuk sahibi. Geçenlerde pazarda limon alõrken satõcõ Türk olup olmadõğõmõzõ sordu. Kendisinin babasõnõn da Türk olduğunu söyledi. 19 yaşõndaki bu genç, babasõnõ hiç görmediğini de ekledi. Böyle yüzlerce örnek var bu küçük ülkede. Sosyal ilişkileri “belden aşağıdan yukarıya bir türlü çıkamayan” bu “en kahraman Türkler” yüzünden Kõrgõzistan’da kötü bir imajõmõz var aslõnda! Peki ya “memleket” dedikleri? İşte can alõcõ soru bu! Türk kanallarõnõ bile artõk izlemek istemiyor insan. Adaletsizlik, komplo, Türkiye’nin parçalanmasõ, kurumlarõnõn zayõflatõlmasõ, Atatürk düşmanlõğõ, rüşvet, hortumlama gibi haber ve sorunlarõ her gün dinlemek ve en acõsõ bir şey yapõlmadõğõnõ fark etmek insana acõ veriyor! Atasözü de olduğu gibi görünmüyor buradan bakõnca Türkiye’nin durumu. Uzaktan davulun sesi “hoş” değil, “acı” geliyor insana. Yürek sõzlatõyor!.. [email protected] Almanlar, şaşkõnlõk, karamsarlõk ve sinirli günlerle yeni yõlõ karşõladõlar. Haftalardõr kutup soğuklarõyla cebelleşen ülkede yaşam kilitlenirken aslõnda en çarpõcõ olay banka kartlarõnõn devre dõşõ olmasõydõ. Almanya’da banka kartõ EC sahibi 25 milyon kişi kodlama hatasõ nedeniyle 2010 rakamõnõ okuyamayan cihazlar yüzünden mağdur oldular. Kartlarõn yenilenmesi ise 250 milyon Avro’ya mal olmasõ bir yana, her yerde ilk günün şokuyla sadece nakit para geçti. Bereket son anda kredi kartõ kullanõmõndaki bu sorun acilen plastik kartlarla çözülebildi. Ancak sistemdeki bu dev arõza düzenli yaşamaya alõşkõn Alman tüketiciyi nasõl kõzdõrdõ, tahmin edersiniz. Her yerde peş peşe kaoslar yaşanmakta kõsacasõ... Münih’in sokaklarõnõ bu dehşet havada bile üst üste kazaklarõ çekip atkõlara bürünüp arşõnlamadan da yapamõyorum. Görülen çarpõcõ manzaralar evsizlerin sõğõndõğõ metrolarõn alt katlarõnda yaşanõyor... Aslõnda kentlerin gerçek yüzüdür metrolar. Almanya genelinde 2008 yõlõnda 132 bin evsiz insanõn yaşadõğõnõ hatõrlayacaksõnõz! Bu sayõ giderek artõyor. Öyle ya, Münih gibi rengârenk bir kentte, çöplerden geçinen, yoksulluğun alt basamağõndaki insanlarõ gördükçe insan şaşkõna uğruyor gerçekten. İşşizliğin 3.5 milyondan çok fazla olduğu da bir gerçek. Bu arada arka arkaya bindiren yeni yõl zamlarõ keyifleri kaçõrttõ. Tezatlarõn iç içe yaşandõğõ kentte, şehri köşe bucak turlarsanõz çok şey dikkatinizi çekecektir. Ve gözleriniz sinema ve konser afişlerine takõlmadan duramaz. Günlerdir kapalõ gişe oynayan Fatih Akın’õn “Soul Kitchen” filmine zar zor bir bilet bulabildim. Alman basõnõ hâlâ ona “göçmen filmi yapıyor” damgasõnõ vursa da o duygularõnõ dizginleyemeyen, gözlemlerini saklamayan usta bir yönetmen artõk... Venedik Film Festivali’nde “jüri özel ödülü”, 51. Lübeck Kuzey Ülkeleri Film Festivali’nde “en iyi senaryo” ve 17. Uluslararasõ Hamburg Film Festivali’nde “art cinema” ödüllerini de bu film aldõ... Bu arada tõpkõ filmde anlatõlan mekânlarõn benzerleri Münih’te de yõğõnla... Ancak bir pazar sabahõ keyfinin yaşanacağõ tek yer ünlü Schwabing semtinin en eski kahvesidir. Burasõ “Alt Schwabing” olarak tanõnõyor. Schelling Caddesi 56 No’daki bu güngörmüş ve ayrõcalõklõ yer Münih’in en eski kahve/restoranõ olarak biliniyor... Yapõlõşõ 1887’ye kadar giden bu kahveden Thomas Mann’dan tutun da Kandinsky, Franc Marc ve Paul Klee gibi sanatçõlara kadar nicelerinin gelip geçmesi bir yana, yapõ Barok tavan süsleri, antika tablo ve aynalarõ ve de rustikal masalarõyla özelliğini koruyor. 2001 yõlõndaki onarõmdan sonra şu anda bir Türk aile tarafõndan işletilen kahvenin bizce en ilginç tarafõ lokantanõn kahvaltõ mönüsünde Nâzım Hikmet, Aziz Nesin ve Yaşar Kemal’in olmasõ. Sevgili Mustafa Balbay’õn da çok sevdiği bu kahvenin romantik eskiliğinde bir pazar saatlerce oturabilirsiniz... Ve düşler kuracaksõnõz pek tabii. Balbay’õn kulaklarõnõ çõnlatõrken kar atõştõran bir ikindi dinginliğinde insan nasõl hüzünlenmez onca yaşananlara! Ve metroyla eve dönerken gözlerim tekrar gazete manşetlerinde... Telefonlar dilsiz haftalardõr... Dinlenme korkusu her yere sõçradõ... Almanlar bile şaşkõn. Ardõndan yeni yõlla birlikte yağmur gibi yağan zamlar. Özellikle bizde sigara ve içkiye yapõlan zamlar akõl alacak gibi değil. Bütün Avrupa yavaş yavaş “İslamlaştırılan Türkiye” imajõna tedirgin gözlerle bakõyor... Tekel işçileriyle, itfaiyecilerin direnişi ise gazetelerde. Kaos her yerde artõk... Ve Almanlar yeni yõla karamsarlõklar içinde girdiler... Ceplerinde ise işe yaramayan milyonlarca EC kartlarõ... erolozkan66@hotmail. com MİLANO ASLI KAYABAL BİŞKEK OSMAN KARAKAŞ STOCKHOLM OSMAN İKİZ MÜNİH EROL ÖZKAN Şaşkõnlõklarla karşõlanan bir yeni yõl
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle