20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 9 EYLÜL 2009 ÇARŞAMBA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER NE müthiş dildir şu bizim Türkçemiz; öyle sözcükleri var ki, üstlerine yüklediğimiz an- lamlar kitaplara sığmayacak kadar çeşitli olabiliyor. Üstelik, iyi kullanılmak ko- şuluyla, anlamların hepsi de ay- nı yöndedir. Olumlu ya da olumsuz, iyi ya da kötü. “Adam” sözcüğünü alın. Ni- hayet Arapçada bir peygamber ya da ilk insan adı olan “Âdem”i alıp o kadar çok olumluluk yüklemişiz ki üzerine, olum- suza çevirebilmek için mutlaka olumsuz bir fiil eklememiz ge- rekiyor: “Tam da adamına çat- mak” gibi. Olumsuzluğu ancak “çatmak”la sağlayabiliyorsu- nuz. Böyle olduğu içindir ki, Hâ- kimler ve Savcılar Yüksek Ku- rulu ile Anayasa Mahkeme- si’nin niteliği ve oluşturulması tartışılıp o konularda anayasa değişikliğinden bile söz edilir- ken sıra oralara üye seçmeye gelince “adam” kavramını kur- calamadan olur mu? Oralara seçilenlerin, erkek ya da kadın, şunun bunun veya kendilerini seçenlerin “adamı” değil, düpedüz “adam gibi” olmasını istersiniz her- halde. Yani, bulunduğu mev- kiye yakışır, “o işin adamı”, uzmanı ya da ustası olmasını. Bu görevler kimsenin “adam yerine” koymadığı kişilere ema- net edilmez elbet. Ne var ki, o mevkilere üye se- çerken “adamlık” aramayı ye- terli bulmayıp ötesinde başka nitelikler aranınca ister iste- mez birtakım güçlükler ortaya çıkar. Örneğin, “meşruluk” aranır. Çok kişi, böyle durumlardaki meşruluğu söz konusu üyele- ri seçecek olanların “halk tara- fından seçilmiş” olmasında arar. Yani, milletvekillerince ya da milletvekillerinin seçtiği cum- hurbaşkanı gibi bir kişice se- çilmiş olmak. Başka türlü meş- ruluk geçmez akıllarından. Şöyle bir düşününce, ister is- temez “Peki, hükümdarlıkla yö- netilen İngiltere ya da İskandi- navya ülkeleri gibi yerlerde kra- lın yahut kraliçenin seçip ata- dıkları meşru olmuyor mu” di- ye sormak geçer içinizden. Ya da şöyle soralım: Seçen- ler ya da atayanlar, şu ya da bu nedenle “adam” sıfatına layık değillerse? Tartışma böylece sürüp gi- der. Demek ki, basit hukuk dü- zenlemeleriyle sorun çö- zülmüş olmuyor. “Adam seç- mek, karpuz seçmek değildir” desek de karpuz seçiminin bi- le iyi olabilmesinde birinci ko- şulun, aralarından iyisini seç- meye çalışacağınız karpuzların iyi yetiştirilmiş olması gerekti- ğini unutabilir misiniz? Eğitimini anaokullarından pahalı üniver- sitelere kadar her kademede gitgide ticarete dönüştüren bir düzenin güçlüklerine karşın yi- ne de adam gibi yetiştirilebilmiş insanlarını kolayca harcayan bir ülkede adam seçme alanı- nız da daralmış olur. Artık, böyle bir ülkede adam seçmekten de önemli olan, doğru siyasal çizgiyi ve o uğurda mücadele etmeyi seç- mektir. AÇI MÜMTAZ SOYSAL Adam Seçmek PENCERE ‘Bilimsel Devrim’ ve Kemalizm... Copernicus, Keppler, Galileo, Vesalius, Bacon, Newton, Leibnitz, vb... 16’ncı ve 17’nci yüzyıllarda bu adların başını çektiği ‘Bilimsel Devrim’ insanlığın 2000 yıllık ge- leneklerini 150 yılda değiştiriyor; ‘Aydınlanma’ sü- recini gündeme getiriyor... 1789’da ‘İnsan Hakları Bildirisi’ Fransa’da ya- yımlanıyor... Dinci hukuk (şeriat) yerine insanın insanlaş- masında büyük atılımı gerçekleştiren yeni kural- lar geçerli oluyor... Osmanlı o dönemde uykudadır... Ama Osmanlı’yı suçlamayalım... Bütün dünya uykudadır... Halklar ne yapıyorlar?.. Hiç!.. Ancak Rusya’da Çar Büyük Petro ve Alman- ya’da İmparator 2’nci Joseph Bilimsel Devrim’in ve Aydınlanma sürecinin bilincine varıp “tepeden inme” reform yönetimiyle halklarını silkeliyorlar... Ve Aydınlanma tarihine yazılıyorlar... Osmanlı mışıl mışıl... 16 ve 17’nci yüzyıllarda gerçekleşen ‘Bilimsel Devrim’ ve ‘Aydınlanma’ Türkiye’de ancak 20’nci yüzyılda hayata geçirilebiliyor... Nasıl?.. ‘Kemalist Devrim’le!.. Sanayileşmemiş bir İslam ülkesinde Bilimsel Devrim’in ürettiği Aydınlanma felsefesini ve fi- kirlerini devlette ve toplumda yaşam düzenine dönüştürmenin adıdır Kemalizm... Bu yıl Hacıbektaş Şenlikleri sırasında “Bilimsel Devrim ve Kemalizm” konulu bir açık oturum var- dı... Prof. Ali Naki Selmanpakoğlu’nun yönettiği panelde, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Rektörü Prof. Ferit Bernay, Gazi Üniversitesi Rektörü Kadri Yamaç ve Mustafa Balbay konuştular... Konu felsefi, bilimsel, siyasal, güncel boyutla- rıyla irdelendi... Ortadoğu Savaşı, Üçüncü Dünya Savaşı teh- likesini gündeme getirirken Türkiye kendine öz- gü büyük bir tehdit altında bulunuyor... Nedir o?.. Bilimsel Devrim’ini çoktan gerçekleştirmiş Ba- tı’nın emperyalizmi ile Aydınlanma’nın dışında kal- mış İslam dünyası arasında sıkışarak Kemalist Devrim’in kazanımlarından uzaklaşmak tehlike- si toplumu kuşatmıştır... Bu çelişkiyi çözmek Türkiye için insanlığa bir armağan, uygarlığa bir katkı sunmak olacaktır... İslam dünyasında ‘Aydınlanma’yı, geç de olsa ‘Kemalizm’le benimseyen Türkiye tektir... Bu tekliği, özelliği, onuru ‘ılımlı İslam devleti mo- deli’ne dönüşerek tarihe gömmek, uygarlığa ay- kırı gidişatın akrebiyle yelkovanını tersine çevir- mek utancını alnımıza yazar... Anadolu’da Bilimsel Devrim ve Aydınlanma an- lamına gelen Kemalizm’den vazgeçmek, Türki- ye için irticanın ta kendisidir. (19 Ağustos 2006 tarihli yazısı) C HP’nin kökleri “Kuvayı Milli- ye”ye dayanõr; onun kökleri “misakı milli” (milli sõnõrlar) ve Ulusal Kur- tuluş Savaşõ’nõn içindedir. Çünkü CHP’nin kökleri “Anadolu ve Rumeli Müda- fai Hukuk Cemiyeti”dir (ARMHC). Bu cemiyet, ulusal bağõmsõzlõk ve Kurtuluş Sa- vaşõ’mõzõn ideolojisini yürüt- müş, “Kuvayı Milli”ye ru- hunun halk arasõnda yaratõl- masõnõ ve örgütlenmesini sağ- lamõştõr. Bu nedenle CHP’nin kökleri ARMHC’nin yani Kuvayõ Mil- liye’nin ta kendisidir, özü- dür... Ulusal Savaşõn baş ör- gütleyicisi işte bu Kuvayõ Mil- liye derneğinin (ARMHC) 9 Eylül 1923’te Cumhuriyet Halk Fõrkasõ’na (CHF) dö- nüşmesiyle CHP’nin yaşamõ başlamõştõr. CHP’nin kurucusu da as- lõnda ARMHC’nin başkanõ Gazi Mustafa Kemal’dir. Gerçekten Ulusal Kurtuluş Sa- vaşõ’nõn zaferle 9 Eylül 1922’de sonuçlanmasõndan 3 ay sonra 6 Aralõk 1922’de Atatürk Ankara’da bir siyasal parti kurmak istediğini açõk- ladõ. Mustafa Kemal konuşma- sõnda özellikle ülkenin top- lumsal, sosyal ve ekonomik durumunun ileriye götürül- mesi için çalõşmalar yapõlma- sõ gerektiğini belirtiyor, bu konularõ kapsayan halkçõlõk ideolojisinin geniş olarak ele alõnmasõnõ istiyordu. Tüm bu konularda halkõn görüşlerini öğrenmek ama- cõyla bir yurtiçi geziye çõka- cağõnõ da belirtiyordu. Bu ko- nuşmada, kuracağõ partinin en temel ilkesini şöyle açõklõyor- du. “Halk Fırkası’nın asıl ru- hu bağımsızlık ve kayıtsız- şartsız milli egemenliktir.” Bu çalõşmalar sürerken Mec- lis 1 Nisan 1923’te yeni se- çimlere gidilmesine karar ver- di. Mustafa Kemal ve arka- daşlarõ yeni seçimlere “Ana- dolu ve Rumeli Müdafai Hu- kuk Cemiyeti”nin örgütlü şemsiyesi altõnda katõldõlar. Cemiyet, seçimlere, Cemiye- tin Başkanõ Gazi Mustafa Ke- mal’in imzasõnõ taşõyan ve 9 maddeden oluşan halkçõlõk programõyla katõlmõştõ. Seçimlerle oluşan II. TBMM çalõşmalarõna başladõ ve hemen sonra 9 Eylül 1923’te Cum- huriyet Halk Fõrkasõ’nõn (CHF) resmi kuruluş dilekçesi, Genel Başkan Mustafa Kemal’in im- zasõyla İçişleri Bakanlõğõ’na verildi ve böylece CHP resmen kurulmuş oldu. Ancak yukarõda verdiği- miz bilgiler temelinde CHP’nin asõl manevi kurulu- şunun 4-11 Eylül 1919 tarih- lerinde gerçekleşen Sõvas Kongresi olduğu, bütün ya- bancõ ve yerli bilim adamla- rõ tarafõndan vurgulanõr. Kökeni Kuvayı Milliye CHP’nin kuruluş bildirge- si, ilk tüzük ve programõ 1919-1923 tarihleri arasõnda gerçekleşen efsanevi Ulusal Kurtuluş Savaşõ destanõnõn ruhundan oluşuyordu. Bu des- tansõ bağõmsõzlõk savaşõnõn ideolojik belgeleri başta, Amasya bağõmsõzlõk bildir- gesi, Erzurum ve Sõvas kon- greleri kararlarõ, Ulusal Ba- ğõmsõzlõk Savaşõ sürerken TBMM’nin aldõğõ kararlar ve Başkomutan Mustafa Ke- mal’in yaptõğõ açõklamalarla ortaya çõkan temel görüşler CHP’nin programõnõn temel felsefesini oluşturuyordu. Bu nedenle Türkiye Cum- huriyeti’nin temel felsefesini oluşturan ve anayasamõzõn değiştirilemez hükümünde- ki temel ilkeleri ile CHP’nin temel görüşleri birbiriyle ör- tüşür. Aslõnda Türkiye Cum- huriyeti’nin kuruluş felsefe- si, ARMHC’nin temel fikir- lerinden oluşmuştur. CHP’nin kökleri de bu büyük ve des- tansõ Kuvayõ Milliye Cemi- yeti’ne dayanõr. Daha sonra Atatürk’ün önderliğinde, aydõnlanma devrimleri gerçekleştirildi. Kültürde, hukukta, devlet yö- netiminde çağdaş, laik toplum düzeninin gerçekleşmesi sağ- landõ. CHP, Atatürk’ün aydõn- lanma dervimlerinin Meclis içinde oluşmasõnda, ve bu çağdaşlaşma hareketinin halk kitlelerine yayõlmasõnda en zor ve en etkin görevleri yük- lendi. II. Cumhurbaşkanõ İnö- nü’nün önderliğinde ülke- mizin demokratik sisteme geçişi sağladõ. 14 Mayõs 1950’de Türk tarihinde ilk kez yargõç yönetim ve dene- timinde yapõlan dürüst, eşit ve özgür seçimlerle siyasal ik- tadarõn barõş içinde el değiş- tirmesi sağlandõ. Bu önemli demokratikleşme hareketi- nin gerçekleşmesi CHP’nin taçlanmõş zafer anõtlarõndan birisi olarak tarihte yerini al- mõştõr. Demokratik yaşamla bir- likte her türlü düşünce doğal olarak ortaya çõktõ. Kuşkusuz karşõdevrimciler de örgüt- lendiler güçlendiler. Tarihsel görev İşte bu noktada CHP tarih- sel olarak yeni görevler üst- lendi bu görevler nelerdir? ? Öncelikle kurtuluşunda etkin bir biçimde görev aldõ- ğõ Türkiye Cumhuriyeti’nin ülke bütünlüğünü ve milli sõnõrlarõnõ (Misaki Milli) ko- rumak ? Kuruluşunda da etkin bir biçimde görev aldõğõ laik ve çağdaş Cumhuriyetimizin te- mel ilkelerini ve felsefesini savunmak ve korumak. Türkiye bugün tarihinin engüç dönemlerinden bi- risini yaşõyor. Siyasal ik- tidarõ elinde tutan parti la- ikliğe karşõ hareketlerin odak noktasõ olarak Ana- yasa Mahkemesi tarafõn- dan hüküm giymiştir. Bu- gün, Türk milli eğitimin- de tarikatlar egemendir. Ülkedeki tüm öğrenci yurtlarõnõn üçte ikisi tari- katlarõn elindedir. Laik Cumhuriyetin tek- like altõnda olmadõğõnõ düşünmek büyük bir ay- mazlõktõr. Çünkü Türkiye bugün adeta bir tarikatlar koalisyonu ve demokra- sisine dönüşmektedir. Bugün ülkemizin üniter yapõsõ, hukuk devleti, yar- gõ bağõmsõzlõğõ tehdit al- tõndadõr. İşte bu noktada, CHP’ye çok önemli görevler düş- mektedir. Bir zamanlar CHP kadrolarõnda yer alõp bakanlõk koltuğuna kadar yükselen kimilerinin “CHP zamanla bitecek... CHP seçmeninin gözü laiklikten başka bir şey görmüyor” diye yazma- larõnõ ve 50 yõldõr politi- kanõn içinde bulunmalarõ- na karşõn gözlerinin nasõl olupta böylesi bir siyah bir bantla sarõldõğõnõ gör- mek çok düşündürücüdür. AKP içeriği belli olma- yan açõlõmlarla (demokra- tik açõlõm, Ermeni açõlõmõ, hukuk açõlõmõ vs.) toplumu altüst etmeye çalõşõyor. Bu zihniyete karşõ CHP canla başla savaş vermektedir. Başta Genel Başkan Baykal olmak üzere CHP Milletvekilleri ve tüm CHP örgütleri laik cum- huriyetin, üniter yapõnõn, ülke ve toplum bütünlü- ğünün korunmasõ yönünde ciddi bir tavõr ve eylem içindedir. Bugünün şartla- rõ bize yepyeni bir yakla- şõmõ dayatmaktadõr. Atatürkçüler, yurtsever- ler, çağdaş Türkiye sev- dalõlarõ, aralarõnda farklõ- lõklarõ ve küçük çelişkile- ri bir yana bõrakmalõdõrlar. Atatürkçü aydõnlar, yurt- severler ayrõlõklarõ, eleşti- rileri bir süre askõya almak zorundadõrlar. Çağdaş Türkiye’yi bul- dozer gibi ezip geçmek planlarõ yapan bir zihni- yetle her cephede savaş- mak kolay değildir. Artõk CHP’nin etrafõnda birleş- me günüdür. Artõk köken- leri Kuvayõ Milliye’de olan büyük CHP’yi yeniden ya- ratma günüdür. 86. Yõlõnda CHP ve Kuvayõ Milliye Alev COŞKUN Atatürkçüler, yurtseverler, çağdaş Türkiye sevdalõlarõ, aralarõndaki farklõlõklarõ ve küçük çelişkileri bir yana bõrakmalõdõrlar. Çağdaş Türkiye’yi buldozer gibi ezip geçmek planlarõ yapan bir zihniyetle her cephede savaşmak kolay değildir. Artõk CHP’nin etrafõnda birleşme günüdür. [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle