Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
9 EYLÜL 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ [email protected]
[email protected]
Bu eylül ayının bir özelliği de
küresel krizin başlangıcı ola-
rak kabul edilen ABD’li yatırım
bankası Lehman Brothers’ın
iflasının birinci yıldönümü ol-
ması... İflasla birlikte peşpeşe
yaşanan gelişmeler; önce fi-
nans piyasalarında yaşanan
çöküş kısa sürede reel sektö-
rü de etkisi altına aldı... Geli-
nen noktada ise başta ABD ve
İngiltere olmak üzere pek çok
ülke, bir yıl önce hayal bile edi-
lemeyecek olan bütçe açıkla-
rıyla karşı karşıya. Belçika ül-
ke iflasından bahsetmeye
başladı...
Tüm dünyayı kıskacına alan
işsizlik ise daha uzun yıllar ka-
nayan en büyük yara olacak...
Peki bir yıl boyunca devlet-
lerinin bankalarını kurtarmak
için kasalarından harcadıkları
trilyonlarca doların, artan ba-
tık kredilerin sonunda doğru
dersler alındı mı?
ABD’li Madoff’un yarattığı
ve 1990’lardan beri var olan
65 milyar dolarlık saadet zin-
ciri aslında yaşanan küresel
krizin bir prototipi idi. Yaratılan
sanal varlıklarla dönen bir eko-
nomi... Sistem içinde kalan
herkesin bir şekilde kazanç
sağlaması ile sürdürülen sus-
kunluk...
Kriz başgösterince hemen
hemen bütün devletler gibi
Fransa da BNP Paribas’ya
yardım elini uzatmıştı. Yıl için-
de devletten 5 milyar Avro
yardım alan bu dev bankanın
ise, durumunun hızla düzel-
mesi üzerine, bir süre önce
“trader”lerine teşvik primi da-
ğıtmak amacıyla 1 milyar Av-
ro’luk bir rezerv hazırladığı öğ-
renilmişti... BNP Paribas da
onlarca örnekten biri sade-
ce....
Ya küresel krizde payları ol-
duğu bilinen kredi derecelen-
dirme kuruluşlarının aynı ce-
saretle ve aynı saygınlıkla rey-
ting yapmalarına ne demeli?
Küresel sistemin ciddi bir re-
vizyona gereksinimi olduğu en
liberal kesimlerde bile sıklıkla
dile getiriliyordu. 12 ay geçti
aradan. Köklü ve sistematik
değişiklik bir yana en küçük
yapısal bir adım bile atılmadı.
Tek yapılan geçen hafta Lon-
dra’daki toplantıda hazırlanan
taslak metninde, banka yöne-
ticilerinin prim, ikramiye, yük-
sek emeklilik maaşı gibi para-
sal menfaatlarına uluslararası
bir standart ve sınırlama geti-
rilmesinin benimsenmesi ve
bu konuda Mali İstikrar Kuru-
lu’nu bir çalışma yapmakla
görevlendirilmesi oldu. Bu ya-
pılması gerekenler listesinin
içinde sadece küçük bir ayrın-
tı değil de nedir?
Anlayacağınız içi boş söy-
lemler dışında küresel krizden
ders alındığını gösteren bir işa-
ret yok ortada. Bu da var olan
kapitalist sistemin yeniden dü-
zenleneceğine ilişkin umutları
boş çıkartıyor. Son haftalarda
ise tüm dünyaya bilinçli şekil-
de pompa edilen iyimserlik ha-
vası hâkim olmaya başladı.
Kapitalist düzen o taptığı
tamtamlarını yeniden çalmaya
başladı: Büyüme, büyüme ne
pahasına olursa olsun büyü-
me....
Uluslararası Çalışma Örgütü
istediği kadar önümüzdeki yıl
dünyada işsiz sayısının 50 mil-
yon artarak 300 milyona çıka-
cağını, 200 milyon çalışanın
ise günde 2 dolardan az bir
para ile geçineceğini bağıra-
dursun....
Türkiye’de ekonomi yöneti-
mi de krizden dersler çıkarmış
değil.
Bugüne kadar tek yapılan
tüketimi arttıracak enstrüman-
ları devreye sokmak: ÖTV ve
KDV indirimi gibi.
Son icraat TOBB’un da kat-
kısı ile düzenlenen “Eve ka-
panma, pazara çık” kam-
panyası.
İç talep eksikliği sorununun
çözümü için tek yapılan tuzu
kuru tüketicileri esas almak.
Talebini ertelemiş, “harcaya-
cağım ama gelirim düşebilir”
korkusu içinde olan kesimler
ÖTV ve KDV indirimleriyle har-
camaya teşvik ediliyor. Evine
ekmek götüremeyen milyon-
lar ise hibe yardımlara muhtaç
hale getiriliyor.
Öyle görülüyor ki, sistem hâlâ
birilerini besliyor. Kimse değiştir-
mek için kılını kıpırdatmıyor.
O zaman bir soru ortaya çı-
kıyor: Mağdur olan milyon-
larca insan neden sessizli-
ğini sürdürüyor?
Krizin Birinci Yıldönümündeyiz...
Hangi dersler alındı?
Krizden çıkış takvimi üzerine çelişkili tahminler ulus-
lararası ekonomi gündeminin ayrılmaz parçası hali-
ne dönüştü. IMF 2009’da tüm küresel ekonomi için
eksi büyüme öngörmüş iken, 2010 yılı tahminini ar-
tı yüzde üçe yükseltti. Ancak bu öngörünün hemen
ardından, söz konusu artı büyümenin ancak tüm “bü-
yük ekonomilerin” koordineli bir şekilde destekleme
paketlerini sürdürmeleri halinde gerçekleşebileceği
uyarısında bulundu. IMF’ye göre, “eğer krizden çıkı-
şı destekleyen destekleme paketleri zamanından
önce geri çekilirse toparlanma daha da gecikebile-
cekti...”
IMF’nin kaygıları ABD Columbia Üniversitesi’nin No-
bel ödüllü iktisat hocası Joseph Stiglitz’in “dur-
gunluğun aşılmasının daha uzun zaman alacağı” ön-
görüleriyle daha karamsar bir havaya büründü. Bu ka-
ramsarlık ve belirsizlik ortamına hafta başında Ame-
rika’da ağustos ayında 216 bin yeni istihdam kaybı-
nın yaşandığı ve işsizlik oranının yüzde 9.7’ye yük-
seldiği haberleri eklendi. ABD’de erkek nüfus arasında
gözlenen yüzde 10.1 düzeyindeki işsizlik oranının İkin-
ci Dünya Savaşı sonrasındaki en yüksek işsizlik ra-
kamı olduğu belirtilmekteydi.
Tabii bütün bu karamsar verilerin yanında küresel
ekonomide olumlu gelişmelerin de yaşandığı göz-
lenmekteydi. Başta Çin, Hindistan, Fransa ve Almanya
olmak üzere bir grup ülkenin üretim rakamlarında ya-
şanan yüksek oranlı büyüme, küresel ekonomiye sağ-
lanabilecek yeni bir ivmenin ön habercisi olarak muş-
tulanıyordu. Ancak, söz konusu ülkelerin “esnek ol-
mayan işgücü piyasaları” ve küreselleşmenin temel
kıstası olan “serbestlik” ilkesine göreceli uzak dur-
maları nedeniyle yıllardır neoliberal muhafazakâr
ideologlar tarafından yapılan eleştirilerin gözlenen bü-
yüme olasılığı karşısında “hasır altı” edilmesi gere-
kiyordu. Muhafazakâr iktisat dünyasının inançlar ve
gerçekler arasındaki çelişkileri su yüzüne çıkmakta,
ezberler bozulmaktaydı.
Bütün bu karmaşanın ardında krizin ana nedenle-
rinin doğru kavranılamaması (ya da kavranılmak is-
tenmemesi) yatmaktadır. Mevcut kriz, daha öncele-
ri 1990’lar boyunca yerel olarak yaşanan bankacılık
ve finansal krizlerden farklı bir yapıya dayanmakta-
dır. Krizin yapısal nitelikleri kapitalist sistemin doğ-
rudan doğruya üretim-ticaret ve finans kalıplarının sür-
dürülemez bir aşamaya gelmesine dayanmaktadır.
Kriz öncesinde, 2003-2007 arası dönemde Amerika
muazzam bir tüketim ve borç ekonomisi olarak kü-
resel ekonomiye bir talep patlaması yaşatmaktaydı.
Amerika’nın vermekte olduğu cari açık, bol ve ucuz
likidite ile kapatılmaktaydı. Çoğunluğu likit Amerikan
dolarlarından ve ABD Hazine kâğıtlarından oluşan söz
konusu finansal varlıklar, başta Çin ve Japonya ol-
mak üzere tüm “yükselen piyasa ekonomilerince” ka-
pışılmakta ve merkez bankalarında “güvenlik ve
kredibilite” öğesi olarak sergilenmekteydi.
Örneğin, “yükselen piyasa ekonomilerine” yönelen
özel sermaye akımları 1996’da sadece 161 milyar do-
lar iken bu rakam 2003’te 236 milyara, 2007’de kri-
zin hemen öncesinde de 928 milyar dolara (yaklaşık
1 trilyon $!) ulaşmış durumdaydı. Oysa küresel kriz
sürecinde, söz konusu ülkelere olan net sermaye gi-
rişinin 2008’de yarı yarıya düştüğü, 2009’da da 165
milyar dolara (yani 1996 düzeyine) gerileyeceği tah-
min edilmektedir. Dolayısıyla, dünya ekonomisinin
2007 öncesindeki ticaret ve finans akımları daha uzun
bir süre yeniden geliştirilmesi olanaksız bir biçimde
tahrip edilmiş durumdadır. Küresel ekonomiyi daha
uzun yıllar düşük bir kredi hacmi ve düşük finansal
değerler sistemi beklemektedir.
Bu gerçeklerden hareketle, küresel krizin sonunu
getirecek olan dönüşüm ancak ve ancak ileriye doğ-
ru bir yeni teknoloji atılımı ile gerçekleştirilebilecek-
tir. ABD’nin tüketim ve borç çılgınlığına dayalı bir fi-
nansal genişlemenin tekrarlanması, yani eski dengeye
dönüş olasılıklar kümesi içinde değildir. Bu teknolojik
atılımın gerçekleştirileceği sektörler ise yeni yeni şe-
killenirken küresel coğrafyada uluslararası yeni iş-
bölümünün nasıl gerçekleştirileceği henüz somut-
laşmaktan uzaktadır. “Toparlanma” olgusunun bun-
ca belirsizlik ve inişli çıkışlı seyir izlemesinin nedeni
de burada yatmaktadır.
Ancak bir gerçek çok açık ve nettir: Bu dönüşüm
ile birlikte, Türkiye’nin 2000’li yıllar boyunca nema-
landığı ucuz ara malı ithalatının tornavida teknoloji-
ler ile montaj hattında ucuz ihracata dönüştürülme-
si modelinin artık tekrarlanmasının olanak dışı oldu-
ğunun anlaşılması gerekir.
Yarın Türkiye İstatistik Kurumu milli gelirin ikinci çey-
reğine (Nisan-Mayıs-Haziran 2009) ait verileri açık-
layacak. Bütün bu toparlanma söyleminin neresin-
de yer aldığımızı görmek için önemli bir fırsat olacak.
Doğan’a bir vergi ‘şoku’ dahaEkonomi Servisi - Doğan Yayõn
Holding’in doğrudan ve dolaylõ bağ-
lõ ortaklõklarõ Doğan TV Holding, D
Yapõm, Doğan Prodüksiyon ve Alp
Görsel İletişim’e 2005, 2006 ve 2007
yõllarõna ilişkin vergi incelemeleri so-
nucunda, toplam 3.76 milyar lira ver-
gi aslõ ve cezasõ kesildi.
Doğan Yayõn Holding’in KAP’a
yaptõğõ açõklamada, vergi inceleme ra-
porlarõnda yer alan tüm iddialara kar-
şõ, uzlaşma dahil her türlü yasal hak-
kõnõ kullanacağõ belirtildi.
Yerleşik uygulamalar dikkate alõn-
dõğõnda, ilmühabere bağlanmõş hisse-
lerin değişiminde KDV hesaplanma-
sõ gerektiği yönünde bir yorumla ilk
kez karşõ karşõya kalõndõğõna dikkat çe-
kilen açõklamada, vergi inceleme ra-
porlarõnda eleştiri konusu yapõlan uy-
gulamalarõn yasal düzenlemelere ve
Maliye Bakanlõğõ’nõn tebliğ, sirküler
ve muktezalarõna uygun olduğu vur-
gulandõ.
Açõklamada, “Yurtdışında yerle-
şik yabancı yatırımcıların özellikle
son beş yılda ülkemize önemli yatı-
rımlar yaptığı ve bu kapsamda, iş-
tirak hissesi satın almak suretiyle,
birçok şirketimize iştirak ettiği bi-
linmektedir. Vergi inceleme rapo-
rundaki iddia kabul gördüğü tak-
dirde, son beş yılda iştirak hissesi-
ni satmış birçok gerçek ve tüzelki-
şi için vergi matrah farkı ve vergi zi-
yaı cezası hesaplanması gündeme
gelecektir” denildi.
Sermayeden çok ceza
Finans Yatõrõm tarafõndan ya-
yõmlanan notta Doğan TV Hol-
ding, D Yapõm, Doğan Prodüksiyon ve
Alp Görsel İletişim’e 2005, 2006 ve
2007 yõllarõna ilişkin vergi incele-
meleri sonucunda kesilen cezanõn da-
ha önce diğer grup şirketlerine verilen
başka vergi cezalarõnõn üzerine gel-
diği ve miktarõn Doğan Yayõn’õn ser-
mayesinin çok üzerinde olduğuna
dikkat çekildi.
Doğan Yayõn Holding’in serma-
yesi, 4 Eylül tarihli İMKB verilerine
göre 802 milyon lira sevi-
yesinde. Doğan Hol-
ding’in sermayesi 2.45
milyar lira. Bu verilere göre Doğan
Yayõn’õn piyasa değeri 1.17 milyar li-
raya, Doğan Holding’in de 2.94 mil-
yar liraya geriledi.
Toplam ceza 4.5 milyar
Finans Yatõrõm’õn notunda ayrõca
daha önceki cezadan farklõ olarak
yönetim kurulu üyeleriyle ilgili bir
suçlama olmamasõ nedeniyle son ver-
gi cezasõ kararõnda resmi makamlar-
la uzlaşma ihtimalinin daha yük-
sek olduğu da vurgulandõ.
Maliye denetmenleri önceki gün
saat 18.00’de tebliği edilen 3.76 mil-
yar liralõk ceza ile bu yõlõn ilk aylarõnda
yine Doğan Yayõn Holding’e 2006’da-
ki Doğan TV hisselerinin yüzde 25’nin
375 milyon Avro’ya satõşõnõ 2007’de
yapmõş gösterip vergi kaçõrdõğõ ge-
rekçesiyle 826 milyon lira ceza olmak
üzere toplam 4 milyar 581 milyon li-
ra ceza kesti.
Doğan Yayõn Holding’in piyasa
değeri sadece 1.1 milyar lira. Nere-
deyse kesilen cezanõn dörtte biri. Do-
ğan Yayõn Holding’in yüzde 34’ü de
halka açõk. Yüzde 10’u da Alman
Axel Springer’in kontrolünde... Ay-
rõca Axel Springer, grubun içerisin-
deki en değerli varlõğõ olan Doğan
TV’nin de yüzde 20’sini elinde tutu-
yor. Yani Doğan Yayõn Holding’in
yaklaşõk yüzde 51’lik kõsmõ Doğan
Grubu’nun kontrolünde.
Ayrõca şirketin yurtiçi ve yurtdõşõnda
irili ufaklõ yüzlerce iştiraki bulunuyor.
Şirketin bağlõ ortaklõklarõnõn başõnda
yüzde 65 pay ile Hürriyet geliyor. Do-
ğan Ofset’in yüzde 65’i, Doğan Haber
Ajansõ’nõn yüzde 81’i, Doğan TV’nin
yüzde 74’ü, Kanal D’nin yüzde 70’i,
Star TV’nin sahibi Işõl TV’nin yüzde
74’ü, Smile Holding’in yüzde 100’ü
Doğan Yayõn Holding’in en önemli iş-
tirakleri arasõnda.
Buğdayõ elinde
tutan kazandõ
Kamu çalõşanlarõnõn bankalara yönelik yakõnmalarõnõn başõnda yõllõk kart ücreti geliyor
Memurdan izinsiz krediye tepki
Ekonomi Servisi - Çukurova’da ma-
yõs sonlarõnda başlayan buğday hasa-
dõnõn ardõndan oluşan 40 kuruş civa-
rõndaki piyasa fiyatõ, üreticilerin ürü-
nünü bekletip satmamasõ nedeniyle 52
kuruşa kadar yükseldi.
Adana’nõn Ceyhan ilçesi Ziraat Oda-
sõ Başkanõ Yavuz Tezcan, “Geçen
yıl üreticimiz dekara 350-400 kilo-
gram alırken bu yıl iklim koşulları sa-
yesinde bu oran 400 ile 650 kilogra-
ma kadar çıktı. Bu yıl ilk zamanlar-
da oluşan 40 kuruşluk fiyat adeta ha-
yal kırıklığı yaşattı. Hasat zamanı it-
hal buğday girişinin sürmesi, hubu-
bat alım fiyatlarının düşüklüğüne
tuz biber oldu” dedi. Hasadõn başladõğõ
ilk günlerden itibaren üreticiye, ihtiya-
cõ yoksa satmamasõ uyarõsõnda bulun-
duklarõnõ belirten Tezcan, uyarõlarõ dik-
kate alan ve ürününü bekleten çiftçinin
kazandõğõnõ söyledi.
EKONOMİ POLİTİK
ERİNÇ YELDAN
Toparlanma Sürecinin
Belirsizlikleri
Maliye Bakanlõğõ, 3.76 milyar lira ile Cumhuriyet tarihinin en büyük vergi cezasõnõ Doğan Grubu’na kesti
Söz konusu tutarõn 1.88 milyar liralõk bölümünü vergi aslõ, 1.88 milyar liralõk bölümünü
vergi ziyai cezasõ, 60 bin liralõk kõsmõnõ usulsüzlük cezasõ ve 282.173 liralõk bölümünü de özel
usulsüzlük cezasõ oluşturuyor. Cezalar grubun sermayesinden daha fazla.
Türk Sağlõk-Sen’e göre memurlarõn yüzde
85’i bankalarõn kendilerine sorulmadan maaş
kredisi açmasõndan ve yüzde 92’si de kredi
kartõ gönderilmesinden memnun değil.
Ekonomi Servisi - Türk Sağlõk-Sen’in yaptõğõ araş-
tõrma, memurlarõn, kendilerine sorulmadan ‘maaş
kredisi’ açõlmasõ ve kredi kartõ çõkartõlmasõ başta
olmak üzere, maaşlarõnõ aldõklarõ bankalardan bir-
çok konuda şikâyetçi olduklarõnõ ortaya koydu.
Sendika, memurlarõn maaşlarõnõ aldõklarõ bankalar-
dan memnuniyetini belirlemek amacõyla bir araş-
tõrma yaptõ. Araştõrmaya, Ankara’da çalõşan 500
memur katõldõ. Katõlõmcõlarõn yüzde 85’i kendile-
rine sorulmadan maaş kredisi açõlmasõ uygulama-
sõndan memnun olmadõklarõnõ bildirdi. Uygula-
madan memnuniyet duyduğunu belirtenlerin ora-
nõ ise yüzde 6’da kaldõ. Araştõrmaya göre, me-
murlarõn çok daha büyük çoğunluğu, kendilerine
sorulmadan adlarõna kredi kartõ düzenlenmesin-
den de memnun olmadõğõnõ ifade etti. “Sorulma-
dan kredi kartı çıkartılması uygulamasından
memnun musunuz?” sorusuna “Hayır” yanõtõnõ
verenlerin oranõ yüzde 92’yi buluyor.
Memurlarõn bankalara yönelik yakõnmalarõnõn ba-
şõnda ‘yıllık kart ücreti alınması’ uygulamasõ
geliyor. Memurlarõn yüzde 95’i bu uygulamayõ
doğru bulmuyor.
B‹LG‹ TOPLUMUNA DO/RU / ÖZLEM YÜZAK
TÜRKİYE HİNDİSTAN İŞBİRLİĞİ TİCARETİ ARTTIRACAK
Devlet Bakanı Mehmet Aydın, Türkiye ve
Hindistan arasında Serbest Ticaret An-
laşması yapılmasını talep etti. Aydın, Tür-
kiye-Hindistan Karma Ekonomik Komis-
yonu Toplantısı’nın ardından yaptığı ko-
nuşmada, iki ülke arasındaki ticaret hac-
minin birkaç yıl içinde 1.8 milyardan 3 mil-
yar dolara çıktığını belirterek, bunun ya-
kın gelecekte 5 milyar dolara çıkacağına
inandığını belirtti. Hindistan Ticaret ve Sa-
nayi Bakanı Anand Sharma da bilişim,
enerji, tekstil ve otomotivde işbirliği ya-
parak, bu kapsamda ortak çalışma grubu
oluşturulması gerektiğini ifade etti.
Türkiye - Hindistan
KEK toplantısı ve protokol
imza töreni yapıldı.
A
lmanlarõn hisseleri ve halka açõk kõsõm da
dahil olsa Doğan Yayõn Holding’in piyasa
değeri, bugünkü piyasa değeriyle bile ke-
silen verginin cezasõnõ karşõlayacak bir büyüklüğe sa-
hip değil.
Bir önemli ayrõntõ da Doğan Yayõn
Holding hisselerinin yüzde 15’i,
Hürriyet hisselerinin yüzde 18.5’i
ve Kanal D hisselerinin yüzde
49’u grubun uzun vadeli finansal
borçlarõ nedeniyle finansal
kuruluşlarda re-
hin.
Doğan TV’nin yüzde 54’ü ve 405 bin liralõk teminat mek-
tubu bir önceki vergi cezasõ nedeniyle Maliye’ye temi-
nat olarak verilmiş durumda.
En değerli varlık Hilton
Grubun diğer şirketleri Ditaş Doğan, Çelik Halat, Mi-
paz’õn toplam piyasa değeri yaklaşõk 100 milyon lira. Ray
Sigorta’da ise holdingin yüzde 10 payõ kaldõ. Doğan ai-
lesinin elindeki varlõklar kalõyor ki, bunlarõn içerisinde
de en önemli olanõ Taksim’deki Hilton arazisi. Mecidi-
yeköy’de inşa edilen ve kõsa bir süre önce satõşa sunu-
lan Trump Towers da grubun önemli gayrimenkul
projeleri arasõnda yer alõyor. Bu projenin yüz-
de 50 ortağõ olan Taşyapõ’nõn patronu Em-
rullah Turanlõ geçen günlerde Trump Towers’taki yüz-
de 50 payõnõ 125 milyon dolara Doğan Grubu’na dev-
retti. Öte yandan, Maliye’nin 2008 incelemelerinin bir
ceza gerektirip gerektirmeyeceği bilinmiyor.
HİSSELER FİNANSAL BORÇLAR NEDENİYLE REHİN
Doğan Holding
Yönetim Kurulu
Başkanı Aydın
Doğan.