19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 8 EYLÜL 2009 SALI 6 HABERLER BİLİM ve SİYASET ORHAN BURSALI Depremi Bilmek İTÜ’den Cenk Yaltırak’ın araştırmasına göre, 1999 büyük Kocaeli depreminden bu yana, ülkemizdeki Marmara depremi üzerine 162 uluslararası bilimsel ma- kale yayımlandı! Bu büyük bir sayı! Büyük depremden sonra araştır- maların çığ gibi büyüdüğünü gösteriyor! Bilim insanlarımız iyi çalışıyor! Bir kıyaslama için: Deprem öncesi, yani 1979-1999 arası, 20 yıl içinde Marmara- İstanbul depremi üzerine yayımlanan bilimsel çalışmaların sayısı sadece 28 idi! Bu araştırma makalelerinden 12’si yerli, 9’u ortak, 4’ü yabancı bilim insanlarınca yayımlanmış! Makale ya- zarlarından 37’si Türk, 21’i yabancı! Deprem sonrasındaki döküm ise şöyle: 1998/99-2009 arasında yayımlanan 163 bilimsel makalenin 93’ünün li- derliğini bizim bilimciler yapmış. 70 makale ise 60 ya- bancı bilim insanının liderliğinde yayımlanmış. Aslında bu doğal bir durum. İstanbul ve Marmara to- pun ağzına gelince herkes kolları sıvadı! Deprem nerede olabilir, İstanbul’u ne kadar etkiler, hangi faylar tehlikeli, geçmişte hangi depremler Mar- mara’yı etkiledi, faylar kırıldı mı, ne kadarı kırıldı, faylar nereden geçiyor, depremin büyüklüğü ne olacak vb?.. Bütün bu ve benzer sorular yanıt bekliyor çünkü! Bir yandan da senaryolar ve hazırlıklar! Bu bilgiyi niye verdim? Hem bilim insanlarımızın ça- lışkanlıklarını vurgulamak hem de önceki gün medya- ya “bomba gibi düşen”, depremi 4 gün önceden bi- lebileceğimize ilişkin haberi ele almak için.. Pazar günü gazetelerin ilk sayfalarına, bizim gazete- nin manşetine de “Deprem dört gün önceden bilinecek” haberi taşındı. Haberi Anadolu Ajansı geçmiş, kayna- ğı İstanbul Üniversitesi’nden Doç. Dr. Oğuz Gündoğ- du. Diyor ki Günoğdu: “Fay hattındaki hareketlerle, top- rak, su ve havadaki hareketleri sürekli izleyerek, bölge- nin deprem haritasını oluşturan sistem, depremi 4 gün önceden haber veriyor.” Çok iddialı söz! Olayın ayrıntılarına baktığınızda, bu sistem yeni de- ğil, üzerinde 10 yıldır çalışılıyor ve sistemi kuranlar da İTÜ elektrik ve elektronik bölümlerinden genç bilim in- sanları, başlarında da Berk Üstündağ var. Bu arkadaşlar büyük bir çaba içinde bir sistem ge- liştirmeye çalışıyor. Yerin manyetik alanıyla ilgili, çeşit- li katmanlardan veriler topuyor ve bunları anlamlandır- maya çalışıyor. Bu “anlamlandırma” çabaları içinde, top- ladıkları verileri sonradan değerlendirdiklerinde, bazı dep- remlerin önceden kaydedilebildiğine ilişkin birkaç veri yakalamışlar. Ancak Marmara bölgesinde 10 yıl içinde yüzlerce deprem oldu... Anlamlı bir istatistiki bilgiye da- yanarak ortaya koyabildikleri bir bilimsel çalışma yok. Yakaladıkları tamamen raslantısal da olabilir! Bu arkadaşlar 10 yıldır üzerinde çalışıyorlar sistemin ancak bugüne kadar tek bir uluslararası hakemli der- gilerde bilimsel makale yayımlayabilmiş değiller! Yukarıda bahsettiğim, 1999’dan sonra yayımlanmış Marmara depremi üzerine bilimsel makalelerin hiçbirinde bu arkadaşların isimleri yok. İstanbul Üniversitesi’nden Oğuz Gündoğdu adı ise, iki makalede, birinci yazar ol- mayan yazarlar arasında geçiyor. Sanırım, bu konuyla ilgili değil. Televizyonlarda, basında en çok adı geçen profesör unvanlı pek çok kişinin de, bilimsel bir çalışmaya imza atmadıklarını görüyorsunuz! Ama en çok onlar konu- şuyor! Lak lak lak! Yıllardır üzerinde çalışılan bir konudur, depremi ön- ceden kestirebilmek! Amerikalılar, Japonlar, Çinliler baş- ta olmak üzere, yüzlerce bilim insanı bu konuda çalışı- yor. Peki önceden bu kestirme Türkiye’de olamaz mı? Ta- bii ki olabilir! Ama burda söz konusu “sistemi”, depremi 4 gün ön- ceden haber veriyor diye açıklamak, zırvalıktır ve bilimsel değildir! Henüz, sistem, fiziksel bir gözlem ve sistematiğe dayanmıyor!.. Diyorlar ki, “her bölgenin kendi özelliklerini dikkate alan bir standart ölçüm geliştirdik, bütün bölgeleri bu stan- dartlar açısından dikkate alan bir algoritma geliştirdik ve bu çalışıyor”.. Ancak bu algoritmanın ne olduğuna ilişkin bugüne ka- dar tek bir bilimsel makale de yayımlanmamış, ne ol- duğunu da bilen yok. Erken horozluğa soyunmak, bilimsel olarak yanlış ve etik de değil! Şüphesiz ki sistemin üzerinde çalışmanıza kimse kar- şı çıkmıyor ve engel olmuyor! Ama somut bilgilerle bilim dünyasının karşısına çı- kabileceğiniz güne, anladığımız kadarıyla daha çok za- man var.. Eğer tabii, sistem gerçekten çalışırsa! ‘Topbaşmerkezeboyuneğdi’ÖZLEM GÜVEMLİ İstanbul Metropoliten Planlama ve Kentsel Tasarõm Merkezi’nin (İMP) kurucu başkanõ Prof. Hüseyin Kap- tan, istifasõndan önce son bir yõllõk görev süresince İBB Başkanõ Kadir Topbaş’a kendisini görevden al- masõ için baskõ yapõldõğõnõ belirterek “İMP’nin başı, 3. köprüye, gök- delenlere, sanayi bölgelerine kar- şıydı. Bakanlıklardan beni tanıyan arkadaşlardan uyarı telefonları al- dım. İMP’ye bir şans vermek için benim orada durmamam gereki- yordu” dedi. Prof. Kaptan, 2005 yõlõnda kur- duğu ve 2008 yõlõnda istifa etmek zo- runda kaldõğõ İMP’deki günlerini ga- zetemize anlattõ. Kaptan, en başõn- dan beri 3. köprüye, Haydarpaşa, Ga- lataport, Dubai Kuleleri, Bakõrköy sahillerinin pazarlanmasõna, karayolu tünellerine, İMP’nin net tavõr koya- rak karşõ çõktõğõnõ anõmsattõ. Karşõ çõktõklarõ bu projelerin çoğunun An- kara menşeli olduğunu dile getiren Kaptan, “Topbaş’tan bize parsel boyutunda tek bir talep gelmedi. Meslek odaları tarafından 2006’da mahkemeye verilmiş olan 1/100 bin ölçekli İstanbul Çevre Düze- ni Planı’nı kendi özgür irademiz- le gerçekleştirdik. Meclis’te oy- birliği ile onaylandı. Şimdi sa- vunmak görevimiz” diye konuştu. İMP’de 1/100 bin ölçekli çevre dü- zeni planõnõ ve 1/25 bin ölçekli nâ- zõm imar planlarõnõ tamamladõklarõnõ da anlatan Kaptan, böyle bir yerde çalõşan insanlarõn merkezi yöne- timle ters düşerse çok zor anlar ya- şayabileceğini ifade etti. Kaptan “Topbaş’ın hayalleri bizim ha- yallerimizle beraberdi ama.. baş- kan aynı zamanda merkezi yöne- time sadakat göstermek zorun- daydı. Biz onun paralelinde gide- mezdik. Çok ciddi projelerde ay- rışma oldu. 3. köprü bunlardan sa- dece biri” diye konuştu. Kaptan, İMP’ye hukuki statü ve- rilmemesini eleştirerek merkezin departmanlarõnõn da şu anda kapa- tõldõğõnõ söyledi. İMP’nin Bimtaş’õn alt birimi haline getirildiğini ifade eden Kaptan, şunlarõ söyledi: “Ma- aşları Bimtaş veriyor. İMP’yi ya- şatacak olan belediyenin mali kaynaklarıydı. Ama belediyenin bürokrasisi ekonomik kaynakla- rını buraya açmadı. İhale yapıl- madan çok büyük işler yapıldı. Mesela 1/100 binlik Çevre Düze- ni Planı, 1/25 binlik nâzım plan- ları, Marmara Bölge Planı ihale- siz yapıldı. Böylece büyük bir ekonomik uçurum oluştu. Bimtaş, bürolara ödeme yapamaz duruma geldi. Belediyenin ihaleleri yap- mamasının mantığını çözemiyo- rum. Çevre Düzeni Planı, ihalesiz yapıldığı gibi sebeplerle İdare Mahkemesi’nce iptal edildi. Ancak Danıştay kararı bozdu. Böylece İs- tanbul 3 yıl kaybetti.” Kaptan, Başbakan Recep Tayyip Er- doğan ile İBB başkanı olduğu dönem- de başlayan ilişkisini ve sonraki geliş- meleri şöyle anlattı: “Başbakan, İBB Başkanı iken Ali Müfit Gürtuna aracı- lığı ile beni davet etti. Başakşehir’in planlamasını yaptık, aramız çok iyiydi. Ama Başakşehir’in planlaması çok ba- şarılı olmadı. O sırada beraber çalış- tık. Güveniyordu bana. Başbakan ol- madan önce bir iki törende karşılaştık. Tahmin ediyorum ki bu görevi bana Topbaş, Başbakan’ın onayı ile verdi. İMP kurulduktan sonra Başbakan, merkez ofisimize gelerek 3 saat kaldığı halde, kendisini bekleyen 40 civarında- ki öğretim üyesine bir merhabayı esir- gedi. İstanbul planlaması üzerine bilgi almak gereğini duymadı. Zor bir süre- ce doğru gittiğimizi fark ettik.” ‘Erdoğan bizi hiç dinlemedi’ ‘Şiddet konusuna kadın eli değsin’ MELTEM YILMAZ Türkiye İş Kadõnlarõ Derneği (TİKAD) Türkiye’de her geçen gün sayõlarõ ve boyutlarõ artan şiddet olaylarõna dur de- mek için çeşitli projeler geliştiriyor. “Şid- det konusuna kadın eli değmesinin zorunlu hale geldiğine” dikkat çeken Tİ- KAD Başkanõ Nilüfer Bulut ile Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Neşe Kavak, derne- ğin konuyla ilgili kõsa dönem çalõşmala- rõ arasõnda 20 Ekim 2009 tarihinde Four Seasons Hotel’de düzenlenecek uluslar- arasõ bir konferans ile ZTV’nin sponsor olduğu bir eğitim kampanyasõ bulundu- ğunu, kampanyanõn yurttaşlara “sevgi dilini” öğreteceğini ve bu an- lamda Türkiye’de bir ilk olduğunu ifade ettiler. TİKAD Başkanõ Bu- lut ve Yönetim Kurulu Üyesi Kavak, Türki- ye’de siyasetin erkek egemen bir dille yürü- tüldüğünü, yapõlan açõ- lõmlarõn da bu nedenle başarõsõz oldu- ğunu ifade ederek “Erkeklerin çok fazla etkin olduğu bu dünyada yaşa- mak giderek zorlaştı. Gerek siyaset ge- rek günlük yaşamda hâkim olan erkek egemen dil, sorunlara barışçıl çö- zümler getirilmesine engel oluyor” diye konuştular. DTP lideri Ahmet Türk’e “Siz bugün TBMM’de bulu- nuyorsanız, bu demek oluyor ki Tür- kiye’de kazanımlar demokratik yol- la elde edilebiliyor, PKK’yi çözüm ola- rak sunmayın” çağrõsõnda bulunan der- nek üyeleri, Mardin katliamõnõn ise “bölgede kadınların bastırılmış ol- masından kaynaklandığını” söylediler. 2004 yõlõnda kurulan TİKAD, Türki- ye’de sayõlarõ ve dozajõ giderek artan şid- det olaylarõnõn azaltõlmasõna katkõ sağ- lamakta kararlõ. Colin Powell gelecek TİKAD Yönetim Kurulu Üyesi Ka- vak, derneğin hiçbir şekilde siyasi bir oluşum olmadõğõna dikkat çekerek şöy- le devam etti: “Tamamı annelerden oluşan derneğimizin son bir yıldır özellikle şiddet konusuna eğilmesinin nedeni, şiddetin anneler tarafından daha iyi algılandığını bilmemiz ola- rak açıklanabilir. Hepimiz anneyiz ve şiddet istemiyoruz.” Kavak, 20 Ekim’de İstanbul’da düzenlenecek uluslar- arasõ şiddet konferan- sõnõn “global şiddet” üzerine yoğunlaşaca- ğõnõ, belirterek, “Kon- feransta dünyanın çe- şitli ülkelerinden ko- nuşmacılarımız ola- cak. Konuşmacılar arasında Colin Po- well da bulunacak” diye konuştu. DTP liderine çağrı Bulut, “demokratik açılım” konu- sunda ise DTP lideri Türk’e “Barışı des- tekliyorsanız PKK’yi çözüm masası- na oturtamazsınız. Siz bugün TBMM’de iseniz demek ki Türki- ye’de haklar demokratik yolla elde edi- lebiliyor. Bunun bilincinde olup tari- he imza atabilirsiniz” çağrõsõnda bu- lundu. Mardin katliamõnõn hemen ar- dõndan TİKAD’õn olay yerini ziyaret et- tiğini belirten Bulut,”Kadınlar bize ko- ruculuk sisteminin kalkması gerekti- ğini, erkeklere verilen silahların yan- lış kullanıldığını söylediler” dedi. Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastane- si’nde çalışan ve yaklaşık 2.5 aydır maaşlarını alamayan, çoğunluğu DİSK’e bağlı Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası (Dev Sağlık-İş) üyesi 305 işçi, dün iş bırakma eylemi yaptı. Okmey- danı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne sabah saatlerinde gelen işçilere Türk Tabipleri Birli- ği, İstanbul Tabip Odası, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası, KESK’e bağlı sendikaların yöneticileri ile çok sayıda hekim de destek verdi. Dev Sağlık-İş Sendikası Baş- kanı Dr. Arzu Çerkezoğlu, “Sağlık alanında taşeronlaştırma olmaz. Burada çalışan iççile- rin bu ay başından itibarıyla Jetpa denilen bir firmaya verildiği söyleniyor. Daha önceden iş- çiler Tuana, Arc, Megapol gibi şirketlere bağlı çalışmışlar. Her seferinde bir şirket iflas ettiği gerekçesiyle kapatılarak işçiler başka bir şir- kete devredilmiş. İşçiler 1 yıl bir yerde çalışa- madıkları için ne izin hakları olmuş ne de sos- yal haklarını alabilmişler” diye konuştu. Sendika yöneticileri ile başhekimlik yetkili- lerinin uzun süren görüşmelerinin ardından varılan anlaşma sonrasında işçiler, maaşları- nın bir kısmının ödenmesi üzerine işbaşı yap- tılar. (Fotoğraf: SİBEL BAHÇETEPE) Maaşalamayanişçilerdenişbõrakmaeylemi İMPkurucubaşkanõKaptan,İBBbaşkanõylaaynõhayalleripaylaşmalarõnakarşõnyollarõnõnayrõldõğõnõsöyledi TİKAD düzenlediği kampanyalarla yurttaşlara ‘sevgi dilini’ öğretmek için analizler yaparak projeler geliştiriyor TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ [email protected] - www.mehmetfarac.com Baykal Tuzağa Düşmemeli!.. Kandil’in Son Sözü!.. Sorun Etnik mi?.. Hizbullahçılık Oynayan PKK!.. Kürt açılımında herkes kırmızı çizgisi üzerinde politika geliştiri- yor!.. Radikal dincilerin çizgisi de so- runun İslami kurallarla çözülmesine dayanıyor!.. Türk Hizbullahı’nın ön- ceki gün açıkladığı “Kürt Açılımına Hizbullah’ın Bakışı” başlıklı açıkla- ma da Güneydoğu sorununun bi- lindiğinden daha fazla bela içerdi- ğini gösteriyor. Hizbullah, “Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca yaşanan ve günümüze kadar süregelen top- lumsal sorun ve çatışmaların tümü- nün laik Kemalist rejimden kaynak- landığını” öne sürüyor! Bakın Hiz- bullah neler istiyor: “Bu aşamada anayasal vatandaş- lık, yerinden yönetim, eyalet sistemi, özerklik, federasyon ve hatta ba- ğımsızlık gibi tartışmalara girmiyoruz. Çünkü bunların ya bir referandum veya halkın tüm kesimlerinin ortak bir çözüm üzerinde anlaşarak gündeme getirilmesi gerektiğine inanmaktayız. Bizim çözümümüz; Kuran’ın ilahi hükümlerinin hakemliğinde ve İslam dairesi içinde tüm kavimlerin eşit haklara sahip olarak beraber yaşa- yacağı toplumsal mutabakatı sağla- yan bir düzendir. Bu, ümmet anla- yışımız gereği hedefimizdir.” Aşağıda okuyacağınız satırlar Deniz Baykal’ın “demokratik açılım” konusundaki tavrının ne ka- dar doğru olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. PKK, Kürt açılımıyla ilgili tartışmalar sırasında bildiği- ni okumaya devam ediyor. Yani örgüt devlete açıkça “Siz ne derseniz deyin biz Öcalan’a ba- karız” diye adeta çığlık atıyor! Koma Civaken Kurdistan (KCK) yani “Kür- distan Topluluklar Birliği”nin Başkanı Murat Ka- rayılan’ın dünkü konuşması da örgütün “Tek mu- hatap Öcalan” şeklindeki yaklaşımında ne ka- dar ısrarlı olacağını gösteriyor. PKK liderinin İmralı Cezaevi yönetimine tes- lim ettiği “Yol Haritası”nın kendilerine verilme- mesi halinde “eylemsizlik süreci”nin bozulaca- ğına dikkat çeken Karayılan’ın pozisyonu için ise Güney Afrika’daki Mandela örneğini çözüm ola- rak sunuyor! Karayılan’ın şu sözlerini özellikle CHP’yi oyuna getirmeye çalışan AKP’lilerin çok iyi okuması gerekiyor. İşte PKK’nin son söz- leri: “Bize deniliyor ki tek karar organı İmralı mıdır? İmralı bizim önderliğimizdir. Bu hareket önder- liğin onaylamadığı herhangi bir projeyi uygula- maz. Bunun için eğer siz çözüm istiyorsanız o za- man önderliğin koşullarını değiştirin. Hareketle doğrudan ilişki kurabilecek imkânları yaratın. Bu biçimde çözüm gelişir. Bize diyorlar ki ‘Siz İm- ralı’dan çıkacak kararları gerçekten uygulayacak mısınız?’ Biz elbette uygularız. Nitekim Güney Af- rika da böyle yaparak sonuca gitmiştir.” AKP, Kürt açılımı tartışmalarında giderek çıkmaza giriyor. Bir yandan toplumsal bas- kı, diğer yandan durmayan terör de hükü- metin rotasını şaşırtıyor!.. Dahası iktidarı en çok CHP ve MHP’nin muhalefeti eziyor! AKP’nin açılım iddiasıyla başlattığı giri- şimlerin fos çıkması da Erdoğan’dan umut- lanan çevreleri hayal kırıklığına uğratıyor. Hü- kümet son çare olarak Öcalan’ın İmralı yö- netimine verdiği “yol haritası” raporundan medet umuyor! İktidar bu rapo- ra bakarak çözüm yolu bulmaya çalışıyor ancak üniter yapıyı he- def alan beklentiler nedeniyle işin içinden çıkamıyor!.. İşte bu belirsizlik ve karmaşa içinde AKP, Kürt açılımı tartış- malarının ileride yaratacağı kao- sa sorumlu bulmaya çalışıyor. AKP, batıda oyları giderek yük- selen CHP’yi bu yüzden olası bir gerginlik planına dahil etmek is- tiyor! Yani devlet kuran partiyi devleti böl- me tartışmalarına ortak ederek riski pay- laşmayı amaçlıyor!.. Ancak son genel seçimlerde Güneydo- ğu’da yüzde 2 ile yüzde 8 arasında oy ala- bilen CHP’yi bölgenin kanlı sorunlarına yoldaş etmeyi demokrasinin gereği sanan zihniyetin hiç de iyi niyetli olmadığı biliniyor. AKP, gerçekte Kürtlerin ağzına bir parmak bal çalarak DTP’nin bölgedeki etkinliğini yok etmek ve aşiretçi-ümmetçi politikalarla Güneydoğu’da tek hâkim güç haline gelmek istiyor!.. Peki iktidarın bu planı başarıya ulaş- tığında CHP’nin hanesine ne yazılması bekleniyor?.. CHP’yi Kürtler için MHP’den bile tehlikeli bulan PKK ve DTP de, Atatürk’ün partisi- ne Güneydoğu’da yıllardır yaşam hakkı tanımıyor. Kürt hareketinin tüm organları AKP’nin ikiyüzlülüğünü bir tarafa bırakıp CHP’yi ve Deniz Baykal’ı her fır- satta faşistlikle suçluyor, asılsız iddialarla yerden yere vuruyor!.. Oysa Baykal son dönemde oldukça tutarlı ve sorumlu bir po- litika izliyor. Hem 1989’daki Kürt Raporu’yla hem de son dönem- de “PKK silah bıraksın affı bile dü- şünürüz” şeklindeki cesur çıkı- şıyla Güneydoğu’daki yurttaşla- rımıza yönelik demokratik bakış açısını ortaya koyan Baykal, “Te- röre hayır Kürtlere evet” yaklaşımıyla aklı- selim davranıyor. Baykal, önüne, ülkenin kırmızı çizgilerini ihlal etmeyecek ve toplumun tamamını huzursuzluğa sürüklemeyecek bir çözüm önerisi getirilmediği sürece AKP’nin sinsi tu- zağından kesinlikle uzak durmalıdır!.. Bu du- ruş, yarın 87 yaşına girecek olan CHP’nin Güneydoğu sorununu da çözebileceği 2011’deki iktidarı için elzemdir!.. İşte bu Hizbullah, 2000 yılının başlarında çöker- tilmeden önce PKK’nin kentlerdeki milis yapısıyla savaşıyordu. Örgüt kendi ahlaki kurallarını topluma dayatmak için de şiddeti bir yöntem olarak kullanı- yordu. Örneğin Tekel ba- yilerini kundaklıyor, içki içilen mekânları he- def alıyordu. Hizbullahçılar kı- sa etek ya da nay- lon çorap giyen kız- ların yüzlerine ve bacaklarına kezzap ve jilet atıyordu. Özellikle Diyarba- kır’da çok sayıda kadın da “ahlaki kurallara uymadığı” gerekçesiyle bıçaklanarak öldürülmüştü. Namus bek- çiliğine soyunan örgütün bu vahşi saldırıları nede- niyle Diyarbakır, Batman ve Mardin gibi kentlerdeki sosyal yaşam cendere al- tına alınmıştı... Bir dönem Hizbullah’ın bu saldırılarına tepki gös- teren PKK milisleri son aylarda benzer eylemlere başladı! Örgüt ajansının dün yayımladığı şu haber PKK’nin yeni misyonunu da duyuruyordu: “Diyarbakır’ın Bağlar il- çesi Kaynartepe Mahalle- si’nde ‘Apocu Gençlik İni- siyatifi’ tarafından fuhuş yapıldığı ve esrar satıldığı belirtilen iki eve molotofkof- teyli atıldı. Evler kullanılamaz hale getirildi. Burada Abdullah Öcalan ve PKK lehine slo- ganlar atarak bay- raklar taşıyan gençler bu tür saldırıların devamının geleceği uyarısında bu- lundu.” Fuhuş ve uyuşturucu tabii ki toplum sağlığını derinden sarsıyor. Ancak bu sorunla Hizbullahçılık oynayan PKK’liler değil, devletin ilgili birimlerinin mücadele etmesi gerek- miyor mu? [email protected] İstanbul Metropoliten Planlama ve Kentsel Tasa- rõm Merkezi’ni kurucu baş- kanõ Prof. Kaptan, yaşanan tüm sorunlarõn temelinde belediye bürokrasisinin İMP’yi benimseyememesi- nin yattõğõnõ vurguladõ. Türkiye İş Kadõnlarõ Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Kavak “Şiddet olaylarõnda her zaman ezilen ve üzülen tarafõn kadõnlar olduğunun farkõndayõz. Hepimiz anneyiz ve şiddet istemiyoruz” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle