25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Venedik’te Chavez rüzgârı ASLI KAYABAL VENEDİK - Vene- züella lideri Hugo Chavez, Amerikalõ yönetmen Oliver Sto- ne’un kendi hayatõnõ beyaz perdeye aktar- dõğõ ‘South of the Border’ adlõ belgese- li izlemek üzere, Ve- nedik Film Festiva- li’ne katõldõ. Kõrmõzõ halõda yürüyen ilk dev- let başkanõ olan Cha- vez, yönetmen Stone ile birlikte seyircileri selamladõktan sonra, belgeselin dünya pro- miyerini izledi. Yarõşma dõşõ göste- rilen “South of the Border” adlõ belge- selinin tanõtõmõ nede- niyle basõn toplantõsõ düzen- leyen Oliver Stone, Amerikan medyasõnõn tiran, diktatör ve ABD karşõtõ olarak tanõttõğõ Chavez’i yakõndan tanõmak amacõyla filmi çektiğini söy- ledi. Belgeselde çok farklõ bir Chavez portresi çizdiğini anlatan Stone, Venezüella’da medyanõn şeytanlaştõrdõğõ çok farklõ bir Chavez’le; halkõ için çalõşan, sevilen ve kariz- matik bir liderle tanõştõğõnõ söyledi. Amerikan medyasõnõn Cha- vez’e karşõ takõndõğõ tavrõ an- lamakta güçlük çektiğini söy- leyen Stone, Chavez’in IMF’nin gelişmekte olan ül- kelere uyguladõğõ po- litikalarõ eleştirdiğini, IMF’ye karşõ mücade- le başlatan ilk lider ol- duğunu kaydetti. Bir sonraki projesinin İran Devlet Başkanõ Mah- mud Ahmedinejad’õ konu alan bir belgesel çekmek olduğunu be- lirten Stone, bu konu- da Tahran yönetimi ile görüşmelerin sürdü- ğünü söyledi. Toplantõnõn ardõn- dan söz alan Arias ga- zetesinden Chavez karşõtõ bir gazeteci, “Bu film resmi ger- çekleri yansıtmıyor. Gerçek Chavez’i an- latmıyor” diye eleşti- ride bulundu. Toplan- tõnõn ardõndan Cha- vez’in, korumalarõndan uzak- laşarak, 15 dakika boyunca kendisini karşõlamaya gelen- lere imza vermesi ve halkla sohbet etmesi dikkat çekti. Stone’la birlikte sinema sa- lonuna giren Chavez’e çok sayõda Venezüella vatandaşõ sevgi gösterisinde bulundu. CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 8 EYLÜL 2009 SALI 16 KÜLTÜR AYNA ADNAN BİNYAZAR Kadının Tutsaklığı... Ürdün Kralı Abdullah’ın, Birleşmiş Milletler sözleşmesinin 15. maddesinde yer alan “devlet- ler, erkek ve kadınlara kalacakları ya da yaşaya- cakları yerleri seçme ve serbestçe dolaşma ko- nularında aynı hakları tanır” ilkesini onaylaması, din- ci kesimlerin tepkisine yol açtı. Birçok İslam ülkesinde olduğu gibi, kişi özgür- lüğünü ve halk iradesini hiçe sayan Fetva Kuru- lu kararını anında verdi: Bu uygulama şeriata ay- kırı olup, şer’i hükümlere dayalı aile kavramını yok edecektir! Kadının yüzyıllardır şeriat tutsaklığından kurtu- lamadığı bu tür yönetimlerde Fetva Kurulu karar verdi mi, artık ne halk iradesi, ne tartışma, ne eleş- tiri... Bizde de, bir iki yıl önce, hem de en yetkili ağız; halk iradesine dayanan TBMM, Anayasa Mah- kemesi, Yargıtay, Danıştay, bağımsız mahkeme- ler varken, böyle bir kurula gerek duyulduğunu söylememiş miydi? Fetvacılar öyle düşünürken, töre savunucuları durur mu; onlar da kadının yerinin, evi ve koca- sının yanı olduğunu; kadına kocasının evini terk edip istediği yerde yaşama hakkı verilmesinin ai- leyi ortadan kaldıracağını; hükümetin, kadın hak- larını ileri sürerek, geleneksel değerlerin ve kim- liğin yok edilmesine yol açtığını ileri sürdüler. Ürdün Hükümeti ise bunu, kadın hakları diye de- ğil, BM sözleşme maddesinin şeriat hükümlerine ters düşmediği için onaylandığını açıklıyor. Böyle düşünenlerin, Kuran’dan da İslamın ku- rallarından da habersiz oldukları; onların şeriat de- yince, kafalarını örümcek ağına çeviren ilkel var- sayımları anladıkları; Diyanet İşleri Başkan Yar- dımcısı Şevki Aydın’ın açıklamalarından da bel- lidir: “Bilgisizlikle savaşmayı ilke edinmiş bir dinin mensupları bugün bilgisiz ve eğitimsizdir. Kadın gibi çok önemli bir eğiticiyi, kendi varlığından ha- bersiz olacak kadar cehaletin karanlığına gömdük. Toplumdaki sorunların temelinde yatan en önem- li nedenlerden biri de budur.” Aydın, “Ailelerin kızları okutmama gerekçesini Kuran’a, sünnete dayandırmak mümkün değil. (...) İyi insan yetiştirmek istiyorsak, kadın-erkek ayır- madan herkesin beynini, kalbini geliştirmesini sağlayacak ortamı hazırlamalıyız” önerisinde bu- lunuyor. Aydınlanma, aklı özgürleştirme edimidir. Kuran’ı, bir günahlar kitabı olmaktan, ancak özgürleştiril- miş akıl kurtaracaktır. Şevki Aydın, “beynin ve kal- bin geliştirilmesi” sözüyle bunu anlatmak istiyor. Albert Einstein, “Bilimsiz din kör, dinsiz bilim topaldır” diyor. Bunu, bilimin dinle, dinin bilimle bağdaşmadığını; dinin sınırında bilimin, bilimin sı- nırında dinin durması gerektiğini bilmediğinden söylemiyor; dolaylı yoldan, dinin, bilimin ışığı al- tında irdelenmesi gerektiğini ima ediyor. Dinsel söylencelerin ya da nice buluşun öncesinde in- sanın o engin düşleme yeteneği yadsınabilir mi? Nesnel bir saymaca yapılsa, ettiği duada ne gi- bi öğütler verildiğini anlayamayanların oranı ke- sinlikle yüzde 90’ı aşacaktır. Kadının tutsaklığı, aydınlanma sürecinden geç- memiş olmasıyla ilgilidir. Kadın, beynine aydınlanmanın ışığını düşür- medikçe; güzel gözlerini aşk tellallarının elinden kurtarmadıkça; narin bedenini çağımızın esir pa- zarı sayılan ekranlarda, podyumlarda satılığa çı- kardıkça; aklının din tacirlerinin çöplüğü gibi kul- lanılmasına boyun eğdikçe.. İnsanlığını kadınlığına mahkûm ederek yaşa- yacaktır. binyazar@gmail.com kultur@cumhuriyet.com.tr İ ngiltere’nin ünlü müzayede evi Sot- heby’s’in Türkiye’de bir şube açmasõ ve Mart 2009’da Londra’da düzenlediği Çağdaş Türk Sanatõ Müzayedesi’nde Mübin Orhon, Fahrelnisa Zeid, Taner Ceylan, Erol Akyavaş gibi sanatçõlarõn yapõtlarõnõn yüksek fiyatlara satõlmasõ birkaç soruyu da be- raberinde getirdi. Bunlardan ilki bu dünyaca ünlü müzayede evinin Türkiye’deki modern ve çağdaş sanata ilgisinin neden birdenbire orta- ya çõktõğõna ilişkindi. Aslõnda Sotheby’s Türkiye’de ilk kez 9 Ara- lõk 1990’da çağdaş Türk sanatõ konulu bir mü- zayede düzenlemişti, ancak KÜSAV (Kültür ve Sanat Varlõklarõnõ Koruma ve Tanõtma Vak- fõ) yararõna düzenlenen bu müzayede ticari bir nitelik taşõmõyordu. Yaklaşõk 20 yõl sonra sa- nat ortamõnõn o yõllara oranla çeşitlendiği, ulus- lararasõ ortamda görünürlüğün azõmsanama- yacak denli arttõğõ göz önüne alõndõğõnda, bu- günkü durum şaşõrtõcõ olmasa gerek. Ayrõca, Sotheby’s ile birlikte dünyanõn en bü- yük iki müzayede şirketinden biri olan Christie’s’in de 2008 Ekim’inde ve 2009 Nisan’õnda Dubai’de gerçekleştirdiği mü- zayedelerde çağdaş Türk sanatõndan ya- põtlara yer verdiğini unutmamakta yarar var. Ancak bu neden, yani uluslararasõ or- tamda görünürlük, yine de kafamõzda be- liren sorularõ tümüyle yanõtlamõyor; ak- sine ulusal sanat piyasasõnda olup bi- tenlere ilişkin birtakõm sorularõ da be- raberinde getiriyor. Sotheby’s yetkili- leri, müzayelerde yer alacak sanatçõlar ve yapõtlarõ hangi ölçütler ve stratejilerle belirli- yor? Fiyatlandõrma nasõl gerçekleşiyor? Sot- heby’s Ortadoğu Stratejik İş Geliştirme As Baş- kanõ Ali Can Ertuğ’un müzayede öncesi verdiği bir röportajda, 1980-90 yõllarõ arasõnõ “ölü bir dönem” olarak nitelemesi, sanat or- tamõnõ manipüle etmeye yönelik bir tanõmla- ma olarak görülebilir mi? Bu müzayedelerdeki alõcõ profili nasõl? Kü- resel anlamda stratejik planlamalarõ olan bu müzayede evlerinin yüzlerini Türkiye’deki sa- nat ortamõna çevirmeleri bir gereklilikten mi doğuyor, yoksa uluslararasõ sanat ortamõnda son yõllarda iyiden iyiye kendini gösteren üçün- cü dünya ülkelerine yönelik trendden mi kay- naklanõyor? Öte yandan, bu yönelimi, Türkiye’deki sa- nat ortamõnõn küreselleşen sanat ortamõ- na eklemlenmesinin bir parçasõ olarak de- ğerlendirebilir miyiz? Uluslararasõ şir- ketlerin Türkiye’deki çağdaş sanata iliş- kin bu tavrõ ulusal müzayede evlerine na- sõl yansõyor, iç pazarõ nasõl etkiliyor? Ve tabii en önemlisi, bu satõşlarõn sanat orta- mõna katkõsõ nasõl? Bu sorularõ çoğaltmak mümkün. Yeni bir sanat mevsiminin başladõğõ, önemli modern ve çağdaş sanat sergilerinin birbiri ardõ sõra açõldõğõ, Uluslararasõ İstan- bul Bienali’nin başlamak üzere olduğu bu- günlerde, bu ve benzeri sorularõ konunun uz- manlarõna sorduk. (Sorularõmõzõ Galerist’in sa- hibi Murat Pilevneli’ye de yönelttik, ancak asistanõndan kendisinin sorularõmõzõ yanõtla- mak istemediğini öğrendik.) Bu arada, ko- nuyla ilgili bazõ sorularõ Sotheby’s yetkilile- rine de yönelttik, Çağdaş Türk Sanatõ müza- yedesini düzenleyen bu dev kuruluşun yak- laşõmõnõ öğrenmeye çalõştõk. Sanat dünyamõz, Sotheby’s’in Çağdaş Türk Sanatõ müzayedesini değerlendirdi (Portakal Sanat ve Kültür Evi) S otheby’s örneğinde olduğu gibi, Türk resminin Batõ’ya açõlmasõ elbette ki faydalõdõr. Zaman içinde bienallerde, fuarlarda veya müzelerde yapõlacak sergiler, Türk resminin tanõtõlmasõnõn diğer kaçõnõlmaz ve gerekli faktörleridir. Son Sotheby’s satõşõ, kanaatimce, yurtdõşõndaki piyasadan çok yurtiçindeki piyasayõ etkiledi. Fiyatlarõn yukarõya doğru tõrmanmasõna yardõmcõ oldu. Bunun sebebi, muhtemelen, Türk koleksiyoncularõn Londra’daki müzayedelerdeki eserlerin yabancõ koleksiyonerler, müzeler tarafõndan alõndõğõnõ zannetmeleriydi. Bugüne kadarki deneyimlerime baktõğõm zaman, sanatõn hangi dalõnda olursa olsun fiyatlarõn baş döndürücü hõzla yükselmesinin yakõn gelecekte bir durgunluk ve düşüşe yol açacağõnõ düşünüyorum. Bu bakõmdan, çağdaş sanat piyasasõndaki hõzlõ fiyat yükselmelerini endişeyle izliyorum. Bence, fiyat politikasõ bakõmõndan sağlõklõ olan, fiyatlarõn sürekli ama daha yavaş yükselmesidir. Doğal olarak, bir yabancõ müzayede kurumunun esas işi para kazanmaktõr. Bence, burada Sotheby’s Türk resmini tanõtmak yerine, Türk koleksiyoncular ve alõcõlara göz kõrpmõştõr. ‘Sotheby’s Türk alıcıya göz kırptı’ (Antik AŞ) Y urtdõşõndaki müzayede firmalarõnõn ülkemiz sanatçõlarõna ilgi göstermesi ve özel satõşlar düzenlemesini çok olumlu buluyorum. Bu tür satõşlarda müzayede firmasõnõn kendi müşterisine hitap eden, satabileceğini düşündüğü eserlere yer vermesi ve kendi tecrübesine göre fiyatlandõrmasõ çok doğal. Yurtdõşõnda düzenlenen bir müzayedenin çağdaş Türk sanatõnõn tüm yönlerini yansõtmasõnõ beklememek gerekir. Sonuçta bu sadece ticari amaçlõ bir organizasyondur ve satõşõ hazõrlayan uzmanlar ve danõşmanlarõn çoğunun piyasa koşullarõndaki fikirlerini yansõtõr. Yurtdõşõnda Türk eserlerini kolay bulamama ve bulunan eserlerin taşõnma zorluklarõ gibi etkenler de eklenince satõşa sunulan eserlerin kõsõtlõ sayõda olmasõ da çok doğaldõr. Burada önemli olan, Türk sanatçõsõ ve sanatõna uluslararasõ piyasalarda bir şekilde yer veriliyor olmasõdõr. Antik AŞ olarak öncelikli amacõmõz, Türk sanatõ ve sanatçõsõnõn uluslararasõ piyasada hak ettiği yere gelmesidir. Son yõllarda müzayedelerimizde gerçekleşen rekor satõşlar dünya piyasasõnda da yankõ bulmuş ve bunun sonucunda Türk alõcõlarõn sahip olduklarõ potansiyel fark edilmiştir. Uzakdoğu çağdaş sanatõndaki müthiş yükselişi oldukça geç fark eden dünya sanat tacirleri henüz yolun çok başõnda olan Türk sanat piyasasõna geç kalmadan girebilmek için adõmlar atmaktadõrlar. Ülkemiz sanatõnõn en büyük ihtiyacõnõn da bu tür girişimler ve yenilikler olduğunu düşünüyorum. Londra’da yapõlan müzayede öncesi ve sonrasõnda Türk sanatõ hakkõnda uluslararasõ basõnda çõkan makaleler bile ülkemiz piyasasõ için çok sevindiricidir. (Galeri Baraz) 1- Uluslararası müzayede şirketleri 1990’lı yıllardan itibaren Türk sanat ortamıyla ilgilenmeye başladı. Özellikle çağdaş sanat yapan sanatçıların seçildi- ği bir durum söz konusu ve eserleri pahalı sanat- çılarla çalışmak istiyorlar. 2- Burada büyük bir yanılgı var. Türkiye’de çağdaş re- sim en önemli ivmesini 80 ile 90 arası yapmıştır. Ömer Uluç gibi, Erol Akyavaş gibi, Burhan Do- ğançay gibi ve daha birçok sanatçı en verimli ve en hırslı dönemlerini 1980-90 arasında geçirmişler- dir. Bana öyle geliyor ki Ali Can Ertuğ bu deme- ci araştırma yapmadan vermiştir. 3- 2000 yılından itibaren dünyada sanat merkezleri çok kutuplu olmuştur. Bunun başını da Çin çekiyor. Hindistan, Güney Kore, Japonya gibi ülkeler de bunlar arasında sayılabilir. Bu çok kutupluluk da uluslararası müzayede firmalarının ilgisini çekti. Özellikle Çin’de 45-50 yaşlarındaki sanatçılar ya- pıtlarını 10 milyon dolara kadar satma olanağı bul- dular. Türkiye, İran ve Ortadoğu ülkelerinden de geride kaldı. Yakın zamanda büyük bir artış ya- kalayacağını da düşünüyorum. 4- Evet, kesinlikle eklemlendirebiliriz ama sadece açık arttırma merkezleri ile dünya sanat ortamına girmek yeterli değildir. Galericilerin de uluslararası fuarlara katılması, yeni uluslararası projeler ge- liştirmeleri gerekir. 5- Türkiye’deki çabalar tabii küçümsenemez, fakat Sot- heby’s, Phillips de Pury ve Christie’s gibi uluslar- arası müzayede evleri Türkiye’de şubeler açarlar- sa buradaki müzayede şirketlerinin ekonomik du- rumu sarsılabilir. Daha sistemli ve daha büyük büt- çelerle çalışan yabancı müzayede evlerinin han- dikapı kendi ekipleri ile gelip Türkiye’yi tanımadan çalışmaları. Böyle davranırlarsa büyük başarısız- lığa uğrarlar. 6- Çok dikkat çektiği için olumlu. Tekrar edilmesi de Türk sanat ortamında fiyatların yükselmesini sağ- layacaktır. ‘Çok olumlu buluyorum’ ‘Dikkat çektiği için olumlu’ Asaroğlu’nun rol aldığı film Oscar’a aday Kültür Servisi - Oyunculuğa 17 yaşõnda başlayan Ezgi Asaroğlu’nun oynadõğõ “For a Moment Freedom” (Bir Anlõk Özgürlük) adlõ film, Avusturya sinema platformu tarafõndan 7 Mart 2010’da yapõlacak olan 82’nci Oscar ödülleri dağõtõmõnda “En iyi Yabancõ Film” dalõnda aday adayõ olarak seçildi. Uluslararasõ alanda 22 ödülü alan filmde, Asaroğlu “Jasmin” adlõ karakteri canlandõrõyor. Arash T. Riahi’nin yönettiği Avusturya -Fransõz ortak yapõmõ film İran’dan Avrupa’ya kaçmak isteyen iki mültecinin Türkiye, Avusturya ve Fransa’da yaşadõklarõnõ konu alõyor. Kültür tanıtımına AB’den destek İstanbul Haber Servisi - AB Komisyonu, “Sivil Toplum Diyaloğu - İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti” başlõklõ hibe programõ ile İstanbul’un kültürel mirasõnõ ve kapasitesini ortaya koymasõ için kültür ve sanat alanõnda faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarõna toplam 1 milyon 578 bin 900 Avro hibe desteği sağlayacak. Yapõlan açõklamada, hibe programõna ilişkin tekliflerin de açõldõğõ, Türkiye veya AB üyesi ülkelere tabi sivil toplum kuruluşlarõnõn, 2 Aralõk Çarşamba gününe kadar Merkezi Finans ve İhale Birimi’ne başvuru yapabilecekleri ifade edildi. Açõklamada, ayrõca proje başvurusuna ilişkin detaylõ bilgiye ise İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansõ’nõn “www.istanbul2010. org” veya Merkezi Finans ve İhale Birimi’nin “www.cfcu.gov.tr” internet adreslerinden ulaşõlabileceği kaydedildi. Küreselpazarlaraaçõlõm SÜRECEK Tamer Ceylan’ın ‘Ruhani’ adlı yapıtı müzayede kataloğunun kapağındaydı. Şükran Moral’ın müzayededeki yapıtı ‘Sanatçı’. CMYB C M Y B Kendisi hakkõnda hazõrlanan belgeseli izledi Chavez ve Stone, Venedik’te bir araya geldi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle