19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B PERİHAN ERGUN TC tarihinde ilk kez 2009’un 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın Ankara kutlamalarında Kıbrıs dahil 60 sancak Ata’ya selam durdu. Askeri kurallardaki anlatıma göre, 60 sancağın her ne olur- sa olsun bir araya gelmesi, an- cak “seferberlik” ilanı sayılabi- lirmiş. Bayram kutlamasında Genelkurmay’ın ilk kez bu karara varması, elbette seferberlik ol- mayıp Cumhuriyetin özellikle “ulus devlet”in demokratiklik, la- iklik ilkelerinin muhafazasının gösterimini anlatma amacını ta- şımasıdır. Sayın İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın “demokratik açı- lım” konusunda yapacağı basın toplantısından bir gün önceki bu görünümün meydanlarda su- nulması, ciltlerce kitabın yerine geçtiği anlamını da taşımaktadır. Taraflı liboşların sütunlarında her zamanki gibi hayali evham- larla konuyu saptırmaya kalkış- ları, Kurtuluş ve Kuruluş’tan çı- karları doğrultusunda dümen kırmış olmalarıdır. Onlar da ben ve birçoğumuz gibi 1. Cihan ve Kurtuluş savaşlarında sülalesinin yok edilişinin acılarının gerçek öykülerini yaşayan anasından öğrenmiş olsalardı, pek öyle kolayca taraflı olamazlardı. Yunan’ın İzmir’e çıkışıyla ai- ledeki bütün erkekler, Frenk Çarşısı’nda veya cephelerde kaybedilmişler. İki dayımdan büyüğü meçhul asker; küçüğü de rüştiyeyi terk ederek annesi ve annem olan kız kardeşiyle Ba- yındır’ın köylerinden Çakır Meh- met’in himayesinde Hasköy’e göçerler. İlkokul çağındaki anam, olayların ağabeyi Hasan kadar farkında olmayıp onun gerillaya yiyecek taşırken dizinden Ef- zon kurşunuyla vurulup kan- grenden öldüğünün bile tarım iş- leriyle uğraştırılırken ancak bir süre sonra farkına varabilir. İzmir ve çevresinin işgaliyle bir tek er- kek bile kalmayan köydeki acı- larını ona, Konak’ta yıllardır çe- kili duran Yunan bandırasının di- rekten indirilip yerine sancağı- mızın çekilişiyle, Gazi M. Ke- mal’in durmaksızın anlattığı kah- ramanlık öyküleri unuttururdu ancak. Türk askeri ve Başku- mandan, anacığımın en büyük kutsalıydı. Bir hafta önce içeriği hiç bel- li olmayan “demokratik açılım”ı anlayıp öğrenemeyişin kafa ka- rışıklığı içindeyken bir de Erme- ni açılımı senaryosuyla karşı- laşmaz mıyız? Meğer uzun sü- redir “Soykırım düzmecedir” di- yenlere ceza davaları açan İs- viçre’de, Ermenistan Türkiye sı- nırının açılması tartışılıp karara bağlanmak isteniyormuş. ABD ile AB’nin eteklerine zil çaldıran bu taraflı diplomasi, çok endişe yaratıcı. Öncelikle Azeri kar- deşlerimizin “Tek millet iki dev- let” diye gönül verdikleri bera- berliğimize karşın Yukarı Kara- bağ’ın kanlı işgali kaldırılmadan bu girişim, Azerbaycan’la As- ya’ya tam bir ihanet ve dış si- yasette büyük kayıptır. Sırtını dış güçlere dayamış bulunan Ermenistan Devlet Baş- kanı ısrarla “Karabağ’dan çekil- memiz söz konusu olamaz” der- ken bizim dış kaynaklı etkilere boyun eğmemiz, ancak Os- manlı’nın son yıllarındaki zilleti- ne benzer. Kürt açılımıyla Er- menilerinki aynı düzeyde dü- şünülemez. Ermenistan Kars Antlaşması’nı yadsır. Öyle ki Ağrı Dağı’na Ararat diyerek Do- ğu Anadolu’yu anayasalarıyla kendi haritalarında gösterirler. Nahçivan ve daha önceleri iki kez Azerbaycan’a gittiğim- de oradaki soydaşlarımızın hak- lı, kanıtlı anlatımlarına da tanık- lığım nedeniyle bu istemleri işit- mek dahi istemiyorum. Şu anda Türkiye’de görevli karıkoca iki hekimden, acımasız Karabağ baskını sırasında yaşadıklarını, büyük zorluklarla kaçarak can- larını zor kurtarışlarını dehşetle dinlemiştim. Bu ve daha birçok nedenlerle sınırın açılması o ka- dar kolay olamaz... Hafta sonunda bir de YÖK’ün TSK ile Polis Akademileri’nden ilişkisi kesilmiş 800 öğrenciyi emirle, sınavsız, ölçüsüz, ken- dince seçtiği üniversitelere yer- leştirme komutunun şaşkınlığı- nı yaşadık. YÖK’ün özerkliği nerede kal- dı? Binlerce öğrenci, lise sınıf- larından itibaren sınav kurslarıyla ailelerini yükümlülük altında bı- rakırken ve bir iki puan eksiğiy- le şanslarını yitirirken, uzaklaş- tırılma nedenleri bile sorulmadan, Meclis kararıyla, seçilmiş fakül- telere nasıl yerleştirilebilirler? Bu işlem kuraldışı olduğu kadar vicdanları da titreten bir uygu- lama. Benim adımı taşıyan küçük to- runum, üç yıldır, yaz, kış, tatil de- meden, Heybeliada’da otur- dukları halde denize bile gire- meden kurslara koşmakta. Bu durumda hevesi kırıldığı için kurslar neye yarayacak? ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 8 Eylül 60 Sancak Selamda! HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ [email protected] 8 EYLÜL 2009 SALI CUMHURİYET SAYFA 15 Sapıklar hadım edilecek: Cüppeli Hadım Hoca! Sahte Şefik Alan: “Türk insanı para gibidir. İçine ışık tut, Atatürk yoksa sahtedir!” Önce Aydın Türkaydın: “Demek ki neymiş; açılmadan önce, ‘deniz’in durumuna bakacaksın!” Şerefe! Mete Apak: “Bu saatten sonra en iyi açılım; içelim de açılalım!” SS’ler Doğan Kapkıner: “Recep’in Özel Harekâtçılara yaptığı konuşma büyük alkış almış. SS’ler nasıl kurulacak diye boşuna merak etmişiz!” YağmurDeniz Devletin zirvesindeki zevata uyarı! TÜRKİYE’NİN sınırları henüz “açılım”a uğramamışken haritayı açıp baktığını anlatıyor tiyatro sanatçısı Utku Erişik ve başta Çankaya’daki AKP’li Abdullah, AKP-FG koalisyonunun AKP’li başı Recep, Dışişleri’ndeki AKP’li Ahmet olmak üzere devletin zirvesindeki zevatı uyarıyor: “DTP Iğdır Milletvekili Pervin Buldan, yerel seçimlerden sonra, ‘Kürdistan sınırını belirledik’ demişti. Çankaya’daki AKP’li de 90 yıllık meseleyi, 90 dakikalık futbol maçıyla halledeceğini düşünüp Erivan’a gitmiş ve İstiklal Marşımızın yuhalanmasını dinlemişti. Şimdilerde ‘Kürt açılımı’ ile ağızdaki baklalar çıkmaya başladı; eğer beklentiler karşılanmazsa, ‘ayrılık’ tartışılacak. ‘Ermeni açılımı’ ile iki ay içinde Türkiye-Ermenistan sınırı açılacak! Fakat AKP’liler her iki konuda da boş yere kafa yoruyorlar. Çünkü Buldan’ın söylediği gibi ‘Kürdistan’ sınırı belirlendi ve çizilen harita ile Iğdır’daki Ermenistan sınır kapısı ‘Kürdistan’a geçti. Yani sınır kapısının Türkiye ile bir ilgisi kalmadı! Bu bakımdan Ermenistan’la yapılan ve yapılacak protokoller başka bir devletin içişlerine ve dışişlerine karışmak oluyor. Büyük Ortadoğu Projesi’nin eşbaşkanına hem oruç durumu hem de işlerinin yoğunluğundan atladığını sandığım bu durumu hatırlatıverin!” Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” İSTANBUL Barosu Yönetim Kurulu üyesi avukat Hüseyin Özbek, komşu ülkelerle mevcut sorunların sorumlusu ve uzlaşmaz tarafı olarak Türkiye’yi gösteren anlayışın iktidarda olduğunu söylüyor, “İktidar, Atlantik ötesinden ve Brüksel’den kulaklarına üflenen reçeteler doğrultusunda sorunları sıfırlamak için fazla mesai yapmaktadır” diyor: “Suriye, Hatay’ın 1939’da Türk toprağı haline gelmesini hâlâ kabullenememiştir. Hatay’la birlikte Fırat’ın sularını istediği gibi tasarruf edebilmek istemektedir. Türkiye, Hatay ve Fırat konusunda Suriye istemlerini kabulle sorunu sıfırlayabilir! Yunanistan, Ege’de karasularının 12 mile çıkarılmasını, patriğin ekümenikliğinin kabulü ile İstanbul’da bir çeşit devlet başkanlığına yükseltilmesini, Ege’nin uluslararası hava sahasında jetlerimizin uçurulmamasını, Kıbrıs’tan birliklerimizin geri çekilmesiyle ada Türklerinin Kıbrıs Rumlarının insafına bırakılmasını, başkaca talepleri olursa onların da sorun çıkarmadan yerine getirilmesini istemektedir. Ermenistan, sorunların sıfırlanması için; öncelikle koşulsuz olarak sınırın açılmasını, soykırımcı olduğumuzun itirafını, tazminat ve toprak taleplerinin de dikkate alınacağının taahhüt edilmesini beklemektedir. Sıfırcılığı bir an için bırakıp tarihin ve bilimin prizmasından ortaya çıkan tabloya bakarsak... Günümüz Türkiye’si çağdaş devletle ilkel cemaat kültürü ve hiyerarşisi doku uyuşmazlığı içindedir. Çağdaş devletle cemaat anlayışı arasındaki uzlaşmaz çelişkide kendi ulus devletine karşı emperyalist devletlerle ittifaka girmekte hiçbir sakınca görmemektedirler. Cemaat atmosferi içinde ulus devlete karşı intikam, rövanş hıncıyla yetişen kadrolar gelinen aşamada kendi ulus devletlerini tasfiye edecek, dönüştürecek güce ulaştıklarını düşünmektedirler. Komşularla sıfır sorun söylemiyle isteneni fazlasıyla veren bir Türkiye’nin öncelikle itibarı sıfırlanıp yerle bir olur. Sonrasında varlığının sıfırlanmasına sıra gelecektir elbette! Emperyalistlerin umuma açık karnelerinde bizim sıfırcıların sıfırlama komedisine 10 üzerinden 10 verdikleri görülüyor. Siz, siz olun, sistemin efendilerinin gizli karnesinde bizim sıfırcıların baştan aşağı sıfır çektiklerini sakın unutmayın! Çünkü emperyalistler, işbirlikçileri her devirde kullanırlar ama asla saygı duymazlar. Basarlar sıfırı!” Sıfırlamak SESSİZ SEDASIZ (!) GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM ‘Açılım’(!) ve Açılım… Berkeley sergimin açılışında ailemden, asistanla- rımdan ve İstanbul’dan kimse yoktu… Yalnız “eski kö- yüm”den arkadaşlarım ve Amerikan sanat ortamın- dan yüzlerce yeni yüz… Deli miyim neyim? Tam 46 yıldır “Batı’ya sanat taşıyorum” sergilemek üzere… 2013’te 50 yıldır profesyonel ve uluslararası olarak bu mesleği yapıyor olacağım. Devletin yok saydığı, medyanın “gereksiz işler bunlar” gözüyle baktığı bir alanda yarım asırdır inatla bu mesleği tüm gerekle- riyle yapıyorum. Böyle uluslararası sergiler açarken 1001 zorluk, zah- met, masraf birbirini kovalar… Her bir işle boğuşmaya ve bulmacayı çözmeye, herhalde genetik olarak programlıyım biraz. Yoksa normal insan katlanamaz. Ne devlete, ne sponsorlara güvenerek yapılmaz bu sergiler. Çünkü zaman beklemez. Genellikle her şe- yimi kendim yaparım, yağımla kavrulurum: Resimden başka da hiç gelirim yoktur. Ama inanarak yapınca, herhalde Allah da yardım ediyor! Sonuçta tüm emeklere değdi. Açılış çok güzel geç- ti. Amerikalılar artık Türk izleyicilerin sergilerimde ka- nıksamaya başladıkları 4 D’leri ilk defa gördüler. Sa- nat ortamından bu işlerin nasıl üretildiğini anlayan tek Allah’ın kulu çıkmadı. Bu da güzel bir duygu… Te- reciye tere satmak… En ünlü eleştirmenler, yazarlar, sanatçılar şaşkınlıkları geçtikten sonra sihirin içeriğini anlamak için ahiret soruları soruyorlar. Batı’ya bunu yaşatabilmek bir keyif benim için! Batı dışında da on- ların kafasını altüst edebilecek şeylerin yapıldığını gö- rüp kabullenmeleri, yaşam üstünden mücadelemiz. Eski film ve resim hocalarım, CCA’nın rektörü S. Be- al, sanatçı dostlarım, herkes aynı, yalnız üzerlerine kar yağmaya başlamış. Film hocam Larry Clark’ın bal- dızı, 68 kuşağından ünlü Angela Davis… Larry onu da getirecekti açılışa ama şehir dışındaymış. Bu sa- tırları 30 yıldır bu kentte yaşayan misafirperver ar- kadaşım Süleyman Erdem’in evinden, “Bear Hou- se”dan, Türk öğrencilerle Estonya maçını izleyerek ya- zıyorum: Korku filminin sonu iyi bitti… İnsani ilişkiler burada çok önemli: Yapaylık, hava bas- ma, arkadan yalan, dolan, dedikodu ile adam eksilt- me taktikleri yok. Her noktası çekici bir küçük kent dü- şünün… Sokaklar bizdeki gibi her gün kırılıp dökül- müyor, o tatlı halleriyle 50 yıldır aynılar… Köksüzlük gösterisi olarak her yere beton dökülmüyor, üstüne iş- porta suratlı iki-üç kat eklenmiş binalar her köşede mantar gibi bitmiyor. Berkeley, Amerikan hayatının ra- hatlığıyla, Avrupa’nın şirinliğini bir araya getirmiş. Amerika’da ilericilik adına her hamlenin yüzde 80’inin temeli burada atılmış. Siyah ve feminist ha- reketler, barış ve Amerikan emperyalizmiyle müca- dele hareketleri… Tüm bu olaylarda buluşma noktası tarihi “People’s Park”… Şu anda sade bir yeşil alan. Dwight Way ve Haste arasında. Geçen yıllarda bir ara University of California Berkeley o alanı imara açmaya kalktığında az daha kent üzerlerine yıkılıyordu… Yani onlar da kendi “AKM”lerini yıktırmadılar! Oğlum Suphi buradayken parkta tanımadığı her renkten insanla frisbee ve basket oynarken ırkçılığın insani değerlerle yenildiği bir alanın keyfini çıkarı- yordu… Amerikalılar kendi büyük “açılım”larını John F. Kennedy ile yaşadılar. Ama o gerçek açılımdı. Sı- nır koymak için değil, maddi, her manevi sınırı kal- dırmak üzere yapılan bir devrimdi. Bizde şimdi ya- şadığımız gibi “Açılım” adı altında ortaçağa dönme- ye çalışmıyorlardı(!). Hedefleri beyaz-siyah-sarı de- meden herkesin aynı çatı altında yaşayacağı bir dün- yaydı. Bu devrimleri de bedellerini ödeyerek başar- dılar. Başta en büyük kayıp verildi, Kennedy… Ar- dından Malcolm X, Martin Luther King ve Robert Kennedy… Tüm bu cinayetleri, ABD’nin Viet- nam’dan çıkmasını istemeyen, siyah-beyaz eşitliği- ni reddeden, savaş endüstrisi adına ölüm çığlıkları atan faşist grup örgütledi. Tutucu güçler, ABD’nin dünyaya barışçı-demokrat bir yüzle bakmasını istemiyorlardı ve emellerine ulaştılar. Vietnam Savaşı, Şili, Orta Ame- rika ve sonra Ortadoğu adımları… Kennedy, Viet- nam’dan çıkma ve nükleer silahlanma çılgınlığını Rus- ya ile beraber durdurma ve hatta Küba ve Castro ile “yapıcı” diyaloğa girme kararlılığı nedeniyle resmen infaz edildi. Şimdi buralarda her ne kadar herkes Obama’yı da eleştirmeye başlamış olsa bile, yine de onun da ba- şına aynı nedenlerle bir şey gelmesin diye ciddi te- dirginlik yaşıyor… BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Küçük bir deniz balõğõ... Bir nota. 2/ Trabzon’un bir ilçesi... Güney Anadolu’da bir dağ. 3/ Argo- da, aşağõ yuka- rõ gidip gelme- ye verilen ad... Katõşõksõz, saf. 4/ Padişah ahõr- larõna ve onlarla ilgili gereçlere bakmakla görevli kimse. 5/ İs- kambildeki karo ren- gine verilen bir başka ad... “Elif dedim be dedim / --- ben sana ne dedim” (Türkü). 6/ Bir ilimiz... Rus köylü topluluğuna ve- rilen ad. 7/ Pulcukla- rõn belirmesiyle ortaya çõkan bir deri hastalõğõ... Bir nota. 8/ Düz dam, taraça... Bir yarõşõn belirli uzak- lõğõ kapsayan bölümlerinden her biri. 9/ Telli bir çal- gõ... Hamağõ yatõlabilir konuma getirmek için baş ve ayak ucuna konulan ağaç. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Başõ aslana benzeyen, Çin kökenli bir köpek õr- kõ... Bir gösterme sõfatõ. 2/ Kimliği belirlenemeyen uzay cisimlerine verilen ad... Gökcisimlerini gö- zetleme. 3/ İshal, hafif sürgün. 4/ Döşemelik bir ku- maş cinsi... Bir meyve. 5/ Çõkar yol, çare... Kuzu se- si. 6/ Radyum elementinin simgesi... Yeraltõ suyu- nu taşõyan geçirimli katman. 7/ Sõğõr sürüsü... Tan- tal elementinin simgesi. 8/ Bir ağ atmada çõkarõlan balõk miktarõ... Güneydoğu Anadolu’da, daha çok ka- dõnlarõn çeşitli yerlerine yaptõrdõklarõ bir tür dövme. 9/ Yüzyõl... Kupes balõğõna verilen bir başka ad. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 P U M P U M R A I R A D A M A L T A K S O N O M İ P R İ N G İ D I R A K O K A T O M A S R O T M E T A N E T M A İ K A M E T A N A F O R L İ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SATILIK YAZLIK Sakarya-Kocaali’de, deniz kenarında, havuzlu, tenis kortlu sitede, sahibinden satılık eşyalı tripleks villa. TEL: 0533 259 54 29 [email protected];www.bedribaykam.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle