23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B Oturdum, geçmiş yılları düşündüm. Zaman zaman böyle yapmak gerekli.. Yalnız belirli bir anda yaşa- mıyoruz. Tek bir anın insanı değiliz. Dün de var, ya- rın da!.. Yanılgılarımızı, düşlerimizi, umutlarımızı, bezginliklerimizi birer birer çözümlemek zorundayız. İnsanoğlu boş bir süreci doldurmak için yeryüzüne gelmiyor. Birtakım sorumlulukları var, yalnız kendi- mize değil, çevremize karşı da görevlerimiz var. Radyoda Louis Armstrong’un eski havaları. Hem trompetini çalıyor; hem söylüyor. O kendine vergi çat- lak sesiyle... Sisli bir hava var dışarda. Soğuk var... Gazeteleri okudum, hiçbirinde aydınlık bir açılım yok. Gazeteler her zaman böyledir! Hep kötü, umut kırı- cı haberler verirler. İyi, aydınlık işlere, görüşlere bu- run kıvırırlar. Neden? İnsanoğlu güzellikten çok çir- kinlikten, iyilikten çok kötülükten yana mı? Yıllar geçti gitti. Yaşarsak daha nice yıllar geçip gi- decek. Yaşamak!.. Nice şiirler geliyor aklıma, yarım yamalak. Yaşamakla ilgili ne çok şiir yazılmış! Ama nerden arayıp bulmalı? Ben bir dizeyi yanlış yaz- maktan korkarım. Bir tek sözcük yer değiştirirse şi- ir ortadan kalkar da ondan... Arayıp bulmalı yaşam- la ilgili şiirleri, ama yerimden kalkmak istemiyorum. Armstrong’un sesi zamanların ötesinden geliyor. Pi- kaba bir plak koysam, Fitzgerald’le Armstrong’un o unutulmaz “Santral Parkta Güz” şarkısını... Yıllar ötesindeyim. Bir resim var karşımda. Yıl 1949, ya da 50. Güz mü, ilkyaz mı? Bilmem. Cahit Küle- bi ile ben... Ankara’da Görçek’te çektirdiğimiz bir re- sim. Külebi 32 yaşında ünlü bir şair, konservatuvar müür yardımcısı, edebiyat öğretmeni. Ben 27 yaşında bir öykü yazarı. Ankara’ya ilk gelişimdi. Külebi aldı, Ulus’ta bir fotoğrafçıya götürdü. Nasıl da eskimez bu fotoğraflar. Nasıl da capcanlı kalır o resimlerdeki in- sanlar! Antonio Gramsci’nin “Hapishane Mektupları”nı okudum, orasını burasını çize çize... “Öğle yemeği- nin geliş saati on ikiyle üç arasında değişiyor. Çorbayı ısıtıyorum, et veya sebze suyu veya şehriye, küçük bir parça et yiyorum, dana olmak şartıyla; sığır eti yemeyi henüz başaramadım, küçük bir ekmekle küçük bir par- ça peynir de yiyorum, meyveleri sevmiyorum, bir de küçük sürahi şarap veriyorlar, onu içiyorum” diyor 4 Nisan 1927’de kız kardeşine yazdığı mektupta... Gramsci, İtalyan Komünist Partisi’nin önde gelen bir kişisi. Marx’çı bir düşünür. Faşist Mussolini’nin İtal- ya’sında yıllarca hapis yatmış, genç yaşta ölmüş. Ama hapishanede et yiyebiliyor, şarap bile içebiliyor! Armstrong bitti. Alaturka şarkılar başladı. Raydo- yu kapattım. Uyumak, uyutulmak istemiyorum. Öy- le çok uyutulduk ki! Başarısız yönetimler halkı hep uyutmak ister. Politikadan uzaklaştırmak, başlıca is- tekleridir. Ne güzel! Herkes susacak, yalnız sen ko- nuşacaksın! Meydanlarda, TV’lerde, radyolarda ba- ğıra bağıra!.. Not: Değerli dostlar, biraz rahatsızım, kısa bir sü- reliğine yazılarıma ara vermek zorundayım. Son olarak size, eski, ama eskimeyen bir yazımı sunmak istiyorum. Yakında buluşmak üzere... PENCERE Edep!.. Yıl 2003.. Ocak’ın 16’sı.. Gazetelerde fotoğraflar, haberler, televizyon- larda filmler, çekimler.. Bu kaçıncı?.. Yine bir tarikat basılmış.. Kadınlar yakalanmış.. Kadınlar.. Bizim kadınlarımız.. Tesettürlü.. Örtülü.. Yüzlerini, saçlarını, burunlarını, ağızlarını, bo- yunlarını kapamışlar.. Hepsi Şeyh’in malı.. Şeyh, kimini imam nikâhıyla nikâhlamış.. Kimini nikâhlamamış.. Okumuş, üflemiş.. Kadınlar.. Bizim kadınlarımız.. Üniversite kapılarını şeriat siyaseti üzre talimatla zorlayan kızlarımızın kardeşleri.. Gönüllü cariye adayları.. Erkeklerin köleleri.. Şeyh’in haremleri.. Şeyh’in adı Yaşar Yılmaz.. Tarikatın adı: “Edep Grubu” Oysa Şirazlı Sadi’ye sormuşlar: “- Edebi kimden öğrendin?..” Demiş ki: “- Edepsizlerden!..” Cumhuriyet Devrimi 1925’te çıkarılan bir yasayla tekke, zaviye, dergâhları kapatmıştı. Kemal Atatürk ne demişti: “- Baylar ve ey Ulus!.. Biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar ülkesi olamaz!.. En doğru ve gerçek tarikat, uygarlık tarikatıdır. Tarikat başkanları, bu dediğim gerçeği bütün açıklığıyla anlayacak ve kendiliklerinden hemen tekkelerini kapatacak; müritlerinin artık ‘rüşte’ ka- vuştuklarını elbette kabul edeceklerdir. Biz uygarlıktan, bilim ve fenden güç alıyoruz ve ona göre yürüyoruz. Başka bir şey tanımıyoruz. Tekkelerin amacı, halkın ussal dengesini yitirt- mek ve onları aptal yapmaktır. Oysa halk, ussal dengesini yitirmemeye ve ap- tal olmamaya karar vermiştir.’’ (Atatürk’ün “Söylev ve Demeçleri”nden) 1925’ten bu yana 78 yıl geçti... 1950’den bu yana, çok partili rejim, Türkiye’de demokrasiyi yaratacağına karşıdevrime dönüştü... Bu gidişatın üstesinden “muhakkak’’ gelmeliyiz. (19 Ocak 2003 tarihli yazısı) EVET / HAYIR OKTAY AKBAL ‘Bir Günün Sonunda Arzu’
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle