20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Veliler okul temizliğinde. Öğretmenler devriye nöbetinde! YağmurDeniz CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Göteborg’dan Merhaba Dört gündür Göteborg’dayım. 30 yıl yurtdışında yaşamışlığıma karşın bu İsveç’e ilk gelişim; The Economist’in dünyaca kabul gören derecelendir- mesine göre yeryüzünün “en demokratik ülkesi” olan bu soğuk kuzey ülkesinin insanlarını gözlem- liyorum. Güler yüzlü, birbirlerine saygılı insanlar. Göteborg çevresiyle birlikte 700 bin nüfuslu bir li- man kenti, üniversite ve yüksekokullarında 60 bin- den fazla öğrenci okuyor; öğrenci sayısı, ortalama yaşam süresi açısından da dünyada ilk sıralarda yer alan İsveçlilerin sokak görüntüsünü yaş itibarıyla aşağıya çekmiş. Buna karşın sessiz, dingin bir kent. Bir “büyükşehir” değil, fakat bir büyük şehrin in- sanlarına sunduğu hemen her şeyi burada bulmak olası. İstanbul’dan birlikte geldiğim arkadaşlarıma, “Hiç kravatlı erkek gördünüz mü” diye soruyorum. Kısa bir düşünme molasından sonra, “Görmedik,” diye yanıtlıyorlar sorumu. İlginç değil mi? Ne otelde, ne iş çıkışı saatinde sokakta, ne alışveriş merkezlerin- de kravatlı bir erkeğe rastlanıyor. Erkekler ya spor ya da klasik-spor giyinmişler, kadınlar da öyle; bu giyim tarzı insanlara daha rahat davranma özgürlü- ğü sağlıyor. Demek ki buranın insanlarında “Aman, ciddi giyinip kuşanayım da beni bir şey sansınlar!” yapaylığı yok. İnsanlar karşısındakinin ceket krava- tına değil, giysilerinin içindekine bakıyorlar. İsveç yeryüzünün hem en demokratik hem de en özgür ülkesi. Burada özgürlük denen o müthiş ay- rıcalık, aynen demokrasi gibi evde, bebeklikte baş- layıp hayatın tüm alanlarında bir ömür boyu sürüp gidiyor. En demokrat, en özgür, aynı zamanda da 1990’lı yılların ikinci yarısından itibaren belli ölçüde budanmış da olsa “sosyal refah toplumu” olma ay- rıcalığı İsveç’te 1932 yılında iktidara geçen ve 40 yı- lı aşkın bir süre ülkeyi ve toplumu emek ekseninde yeniden yapılandıran sosyal demokrasinin eseri. Köklü yapılar kolay yozlaştırılıp çökertilemiyor. Burada bulunma nedenim 25. Göteborg Kitap Fuarı. İsveçliler, Kuzey Avrupa’nın en büyük kitap et- kinliği olan ve son yıllarda ziyaretçi sayısı 100 bini aşan kitap fuarları ile övünüyorlar. Fuar, kapladığı alan itibarıyla TÜYAP ve Türkiye Yayıncılar Birliği iş- birliğiyle düzenlenen İstanbul Kitap Fuarı’nın dört- te biri büyüklüğünde, fakat katılımcı yayınevi, kurum ve kuruluş sayısı 900’ü buluyor. TÜYAP’ta ise bu sa- yı yeni yeni 600 rakamına yaklaşıyor. Bu da yayın- cılık sektörünün sanayileşmesi açısından toplam nüfusu 24 milyon 542 bin olan İskandinav ülkeleri ile (İsveç, Norveç, Danimarka, Finlandiya) 72 milyon nüfusa sahip Türkiye arasındaki farkı ortaya koyu- yor. Ziyaretçi profili açısından Göteborg Kitap Fua- rı’nın bir özelliği profesyonel ziyaretçiler dışında ka- lan ziyaretçi toplamında ilk sırada öğretmenlerin gelmesi. Yayınevleri ve kitapçılar İsveç toplumun- da kitaba en meraklı kesimin öğretmenler olduğu- nu belirtiyorlar. Bizde ise istatistikler düzenli kitap okuyan öğretmenlerin toplam öğretmen sayısı için- de yüzde 10’u bile bulmadığını gösteriyor. Dilerim bu istatistikler yanlıştır ya da ben yanlış okumu- şumdur. Beş gün süren Göteborg Kitap Fuarı gerek hem profesyonel ziyaretçilere hem de okurlara hizmet vermesi, gerekse uluslararası açılımının boyutları açısından dokuz gün süren İstanbul Kitap Fuarı ile benzerlikleri de var. Her iki fuarın yabancı katılımcı- ları neredeyse eşit sayıda ve iki fuar da önümüzde- ki yıllarda uluslararası katılımı arttırma gayreti için- deler. Bu çerçevede İstanbul Kitap Fuarı bu yıl ye- ni bir uygulama başlatıyor; buna göre bu yıldan iti- baren uluslararası katılımcılar, “Uluslararası Forum” adı altında kitaplarını kendileri için hazırlanan özel bir salonda sergileyecekler ve bu salon fuarın yal- nızca ilk dört günü ziyarete açık olacak. Ziyaretçi sayısı açısından Avrupa’nın en büyük kitap fuarı olan İstanbul Kitap Fuarı’na bu yıl katılan yabancı ülkelerin sayısının 30’u aştığını buraya bir not olarak düşüyorum. [email protected] www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Yurdun ‘Sivil’ Bekçileri... Demokrasi tarihimizde “si- vil”liğe en düşkün görünen ikti- darherhaldeAKPhükümetidir... Merhum ve yaşayan başbakan- larõmõz arasõnda sivil toplum ku- ruluşlarõndan en şikâyetçi olan da Erdoğan... “Topluma, çevreye ve ülke- ye zararlı” rant projelerini dur- durmak için yargõya başvuran si- vil kuruluşlara çatmakla yetin- miyor; yeni hazõrlanan “sivil anayasa”da, aynõ davalarõn “açılmaması” için de önlemler alõnõyor; üstelik şu “demokra- tik açılım”õn da artõk “sü- reç”leştiği söylenen bir dönem- de... Sivillikteki bu çelişki, 3. köp- rüden, kimi TOKİ projelerine kadar hemen tüm rant amaçlõ ya- tõrõmlarõn “gizli kapaklı” karar- larõnda da yaşanõrken, asõl ve “en demokratik açılım”larõ ise yine sivil toplum örgütlenmesi gerçekleştiriyor. İşte, çevre ve yaşam haklarõnõ tehdit eden girişimlere karşõ, yurdun değişik bölgelerindeki sadece son birkaç haftanõn “sivil direniş”lerinden bazõlarõ: Mustafakemalpaşalılar Atatürk’ün adõnõ taşõyan il- çelerindeki dünyaca ünlü “do- mates”leriyle de gururlanan Mustafakemalpaşalõlar haftalar- dõr ayaktalar. Bursa’nõn bu do- ğa, tarõm ve hayvancõlõk cenne- tinde, yõllardõr Gebze ve Dilo- vası’nõ zehirleyen demir-çelik fabrikalarõnõn “Baca Tozu Ge- ri Kazanım Tesisi” kurulmasõ- nõ istiyorlar. Verimli topraklarda “akla bi- le gelmesi” tüyler ürpertici olan “çevre sabıkalı” tesisi “önce hükümet”in engellemesi gere- kirken “yasal izin!” sürecinin başlatõlmasõ “yerel ve sivil di- reniş”le durdurulmaya çalõşõlõ- yor. Yatõrõmcõ Marzinc firmasõ, yõlda 200 bin ton baca tozu ve 120 bin ton da oksitlenmiş me- tal tabakasõ işleyerek 70 bin ton çinko oksit, 130 bin ton cüruf ve 200 bin ton sünger demir elde edileceğini açõklamõş. Yöre halkõ ise bu “korkunç” rakamlarla doğanõn zehirlenme- sini durdurmak için “Çevre ve Orman İl Müdürlüğü”ne baş- vurdu. Yõlda, tüm ilçenin bir yõl- lõk ihtiyacõ olan 900 bin ton su kullanacağõ belirtilen; aynõ ne- denle daha önce Tekirdağ’dan da kovulan tesis için “sivil plat- form”un sözcüsü Ali Seyit Ge- çici diyor ki; “Bölgemizde hiç demir-çelikfabrikasıyok.Baş- kasının atığını temizleyeceğiz; buna izin veremeyiz”… Çayelililer... Rize’nin Çayeli ilçesinde Se- noz vadisindeki hidroelektrik santral projesine karşõ çõkan yö- re sakinleri birbirlerini zincirle bağlayarak ulaşõma kapattõklarõ yolda çalõşmalara izin vermedi- ler. Eski başbakanlardan Mesut Yılmaz’õn da köyü olan Çatal- dere’deki iki santral inşaatõna açõlan davada yargõ yürütmeyi durdurmuştu. Buna rağmen va- liliğin çalõşmalara izin vermesi üzerine “hukuk devleti”ni sa- vunan köylüler geçenlerde in- şaatõ protesto ettiler. Köy mey- danõnda toplanarak “Hukuk Karadeniz’de yıkılmıştır”, “Karadeniz isyandadır”, “Çevreciler burada, daniskası nerede” gibi pankartlarla eylem yapan Çayelilileri Senoz Vadi- si’ndeki diğer köylerin sakinleri de destekliyorlar... Samsunlular... Samsun’un Ca- nik ilçesi Hasköy Teknepınar Ma- hallesi’nde 60 m’lik “baz istas- yonu kulesi” ku- rulmasõ yöre sa- kinlerinin eylem- leriyle protesto edilince, yapõmcõ firma çalõşmalarõnõ durdurdu... Görüntülü ha- berleşme sistem- leri için öngörülen baz istasyonu çalõşmalarõ 10 Ey- lül sabahõ aniden başlayõnca, yüzlerce yöre sakini “Buradan gidin, bizi zehirleyemezsiniz, sizi istemiyoruz” diyerek inşa- at alanõnda toplandõlar. Çevik Kuvvetin müdahalesi- ne rağmen eylemlerini sürdüren Samsunlular, iş makineleri ve iş- çiler çalõşmayõ bõrakõncaya ka- dar şantiyeden ayrõlmadõlar. So- nunda Canik Belediyesi de is- tasyonun “kaçak” yapõldõğõnõ saptayarak inşaatõ mühürledi... Bakalõm, Mustafakemalpa- şa’da,Çayeli’nde,Samsun’dave daha birçok yerdeki en “demo- kratik açılım”larla yurdun ya- şam değerlerini savunan siville- re karşõ şu en “sivil” siyasetçiler nasõl bir tutum izleyecekler... KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN HARBİ SEMİH POROY 27 Eylül 27 EYLÜL 2009 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 15 Duygu Avni Kurtuldu: “Recep’i sofrasına alan Obama, Recep gecekondu iftarında ne hissediyorsa aynı duyguları hissetmiştir!” Gerilla Soner Önal: “Recep, teröristlere gerilla demeye başladı. Amerika dönüşü, özgürlük savaşçısı derse şaşırmayın!” Yürrü! Ahmet Duman: “Açıl açılabildiğin kadar; Yeşilçam arkanda, Holivut’u da taktın peşine, kim tutar seni, yürü! Bir de şu Obama’nın korumaları olmasa!” Guusje ter Horst ile bizim Recep HOLLANDA’DA yaşayan Nihat Yenentürk, Hollandalı eşiyle beraber 24 Temmuz’da Amsterdam Schiphol Havaalanı’ndan Adana’ya gitmek üzere Pegasus Havayolları’nın uçağına biniyor: “Pegasus’u seçmemizin nedeni, sadece ve sadece ucuz olduğu içindi. Amsterdam, aynı uçakta iki Hollandalı bayan da bizimle beraber seyahat ediyordu. Eşim, o iki bayandan birini işaret ederek, ‘Ben bu bayanı bir yerden tanıyorum’ dedi ama çıkaramadı. İstanbul’a geldikten sonra Adana uçağına aktarma olduk ve o iki Hollandalı bayan da yine bizimle aynı uçakta Adana’ya gidiyordu. Ve yanımıza oturdular. Tanıştık. Eşimin tanıyamadığı bayan Hollanda İçişleri Bakanı Guusje ter Horst idi. Yanındaki ise kız kardeşiymiş. Kız kardeşi ile beraber bir haftalığına Mersin kıyılarında tatil yapmak için Türkiye’ye gelmişler... Bizimkiler olsa korumaları ile beraber birinci sınıfta uçarlar... Ama Hollanda İçişleri Bakanı ucuz bir biletle herkes gibi seyahat ediyor. Üstelik uçağı bekletme gibi bir lüksleri ve ‘hak’ları da yok.” Bırakın halkın arasında uçağa binmeyi sokağa çıktı mı ortalığı birbirine katan Recep de Türkiye’nin 50 yıldır Avrupa kapısında niye bekletildiğine akıl erdiremez ve “Adalet istiyoruz” der! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” AKF-FG koalisyonunun başı Recep, Atlantik’in öteki kıyısında kendini çok daha rahat hissetmiş olmalı ki “Kürt açılımı” için “Açılım hazmede hazmede, hazmettire hazmettire sürecek” diye buyurdu. Recep’in sözleri bu kez gerçekten önemli... Çünkü Recep, ciddi bir vurgu yapıyor ve “açılım”ın iki taraflı olduğunu anlatmaya çalışıyor: Hazmedecek olanlar yani Türkler ve hazmettirilecek olanlar yani Kürtler! Recep, hazmedecek olan Türkler ile hazmettirilecek olan Kürtler arasında hakem pozisyonunda! Hazım için Recep’in hangi yöntemleri izleyeceğini önümüzdeki günlerde hep birlikte göreceğiz. Yöntem deyince, insanın aklına Recep’in aynı tezgâhtan çıkmış gömlek arkadaşı Bekir Yıldız’ın yöntemi geliyor. Ankara’nın Sincan ilçesindeki Refah Partili belediye başkanı Bekir kardeşimiz “Şeriatı bir ilaç gibi şırınga edeceğiz” demişti. Alıştıra alıştıra şırınga etmek de bir yöntem. Şırınga yöntemi Bekir’e nasip olmadı ama unutmayın Recep’in son partisi, şeriat ilacının dozunu öyle güzel ayarladı ki laiklik karşıtı eylemlerin odağı oldu; Anayasa Mahkemesi bile hazmetti! Recep, başarısı sabit şırınga yöntemini Kürt açılımında niye kullanmasın! Hele koskoca Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, bölünmenin söz konusu olmadığını açıklamışsa; halka “Boş verin siz televizyon seyretmeyi, gönlünüzü ferah tutun” demişse. Şeriat, “tehdit” olmaktan çıkıp yaşam biçimine dönüşmüşse ve bölücü terörle “mücadele”den “müzakere” aşamasına gelinmişse gerisi latügüzaf! Bu iş o kadar kolay değil diyorsanız... Hazım, çoktan başladı. 25 yıl önce askerimize ilk kurşunun sıkıldığı ve bölücü teröre ilk şehidimizi verdiğimiz Eruh’ta şenlikler yapıldı. Tatvan’da teröristler için saygı duruşuna geçildi. Genelkurmay Başkanı’na “Türkiye’nin başındaki bela” denildi. Ve daha dün Recep’in İstanbul’daki daimi temsilcisi Muammer Güler adındaki vali, Kürtçüleri rahatsız etmemek için şehit yakınlarının şehitlikte konuşmasını yasakladı! Sıra, toplumu böldüğü gerekçesiyle şehit ve gazilik unvanlarının kaldırılmasına da gelecek. İnanmıyorsanız, Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı’nın raporuna bakabilirsiniz. Şırıngalar elimizde, uzun ip belimizde! Şırınga SESSİZ SEDASIZ (!) [email protected] Çayeli’nde demokratik açılım. BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Körpe sür- günleri yenen bir bitki. 2/ Takõmada... Kirliliği gös- teren iz. 3/ Kaldõrõlacak bir şeyin üze- rine geçirmek için halattan yapõlan çem- ber... Hastalõk, dert. 4/ Maksat... Neodim elementinin simgesi. 5/ Bir Av- rupa ülkesinin baş- kenti... Türlü ne- denlerle başarõlõ ola- mayan kimse. 6/ Na- zi partisinin hücum kõtasõnõ simgeleyen harfler... Dikilitaş. 7/ Katõşõksõz, saf... Tayin. 8/ Gençliği ve körpeliği kalmamõş olan... Saz şairi. 9/ Antik çağlarda meşale olarak kulla- nõlan ve Ege Bölgesi’nde de yetişen sarõ çiçekli bir bitki. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Adale... Japonya’da bir kent. 2/ Mersin’in Si- lifke ilçesinde antik bir kent... Büyük delikli kal- bur. 3/Küçük kilise... Soy, sülale. 4/ İzmir’in Men- deres ilçesinde ünlü bir antik kent... Uzaklõk işa- reti. 5/ Bir soru sözü... Tantal elementinin simgesi. 6/ Hollanda’nõn plaka imi... Ketenden dokunan bir tür basma ya da patiska. 7/ Düz ve ensiz kõlõç... Dö- külen tohumlarla ertesi yõl çõkan tahõl. 8/ Ödenmesi gereken bir paranõn, alacağa sayõlarak bir bölü- münün ödenmesi... Başõyla kanat ve kuyruk uç- larõ aynõ renkte olan güvercin. 9/ Safranla renk ve koku verilen bir tür pirinç peltesi... Hatõra. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 K A F K A S Ö R A B A Ş U R U P L U S A K A A R A J A N R E M İ M A R İ F E T M A Y L A L A K L A R O S İ T İ S E R İ N Ç D A N A L İ F 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle