20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 27 EYLÜL 2009 PAZAR 10 DIŞ HABERLER Bugün genel seçimler için sandık başına gidilecek ülkede halk krizin faturasını ödemek istemiyor Almansağõpanikteamasoldaşaşkõn OSMAN ÇUTSAY FRANKFURT - “Türkiye’sizlik” Avrupa’nõn en büyük demokrasisinde sağ cepheyi fena vurdu. Federal Almanya Cumhuriyeti’nde, bugün 62.2 milyon seçmen sandõğa gidiyor. Bu toplamõn içinde yer alan 700 binden fazla Türkiye Cumhuriyeti’nin eski, Almanya Federal Cumhuriyeti’nin de yeni vatandaşõ, oylarõyla yeni hükümeti belirlemeye çalõşacak. Yeni federal meclisin birçok sürprize gebe olduğu ileri sürülüyor. Sağ partilerin, 2009 başõndan beri adeta “çantada keklik” gördükleri bu seçimlerden, beklentilerin tersine bir sonuçla çõkmasõ ve yeni iktidar bileşimlerinin gündeme gelmesi kimseyi şaşõrtmayacak. Uluslararasõ finansal ve sonra da ekonomik krizin giderek derinleştiği Almanya’da, halkõn 27 Eylül’den itibaren tasarruf adõ altõnda kemerleri sõkma politikasõ izlenmesinden, dolayõsõyla ağõr bir faturanõn altõna girmekten korktuğu ve yüzünü sosyal demokratlar (SPD), sosyalistler (Sol Parti) ve çevreci harekete (Yeşiller Partisi) döndüğü gözleniyor. Birinci yõlõnõ geride bõrakmaya hazõrlanan krizle birlikte GSYİH’si bu yõlõn ilk çeyreği itibarõyla yüzde 6.9 oranõnda küçülen Almanya’da, banka sisteminin çökmemesi için ilk elde 500 milyar Avro’ya yakõn bir fon ayrõlmõştõ. Daha sonra iyice şişen bu kamu fonlarõnõn şimdi nereden finanse edilebileceği araştõrõlõyor. Burada da önce geniş halk yõğõnlarõ, yani reel gelirleri bu yõl da düşen çalõşanlar, işsizler, emekliler tabloya giriyor. Sandõğa bir hafta kala patlak veren “seçmen, solun dile getirdiği taleplere giderek daha duyarlı oldu” şeklindeki saptama, işte buradan kaynaklanõyor. Sendikaların rolü Şimdiye kadar hep, şu ya da bu çekinceyle de olsa, sosyal demokratlarõ destekleyen sendikalarõn, son 4 yõlda ağõrlõklõ olarak Sol Parti’nin çekim alanõna girmesinin bu gelişmede çok etkili olduğu genel kabul görüyor. Hatta bugün gündemi önemli ölçüde belirleyen Sol Parti’nin sendikalar ve sendikacõlarõn “meşru çocuğu” olduğu örneklerle kanõtlanabiliyor. Nitekim 2.3 milyon üyesiyle dünyanõn önde gelen sektör sendikalarõndan IG Metall’in seçimlere yönelik talepleri saptamak amacõyla yaptõğõ 450 bin kişinin katõlõmõyla gerçekleşen kitlesel bir araştõrma, sendikalõlarõn Sol Parti programõyla büyük ölçüde örtüşen görüşlere sahip olduğunu ortaya çõkardõ. Bu nedenle, sadece Alman değil, Avrupa sendikacõlõğõnõn da öncü müfrezesi sayõlan IG Metall, ilk kez açõkça SPD’yi desteklenecek parti olarak gösteremedi. Tabanõn Sol Parti tezlerine çok yaklaştõğõ üst yönetim tarafõndan da saptanmõştõ. Dolayõsõyla SPD’nin eski başkanlarõndan ve Sol Parti’nin yeni Eşbaşkanõ Oskar Lafontaine’in yaz aylarõnda sürekli vurguladõğõ “Seçimden sonra kemerleri sıkacaklar, üretim düşecek, işsizlik patlayacak ve krizin tüm faturasını halka çıkaracaklar” yolundaki propagandasõ hedefe kolay ulaştõ. Sendikalõ işçiler üzerinde etkili olan taleplerin hõzla aşağõ katmanlardan yoksullaşan orta sõnõflara yayõldõğõ, sürecin ilerlemesiyle de sağ partilerin halkõn ana çekim alanõndan uzaklaştõğõ belirlendi. Oysa çok değil daha üç hafta öncesine kadar, medya, Başbakan Angela Merkel’in liberal Hür Demokrat Parti (FDP) ile birlikte hükümet kuracağõnõ yineliyordu. Krizin etkileri sadece tablolarda kalmayõp halkõn cebinde de “reel olarak” kendisini hissettirince, seçmen tercihlerinin hõzla değiştiğine tanõk olundu. Avrupa’nõn motor ve lider ülkesi konumundaki Almanya’da krizle mücadelede, yolun CDU, CSU ve FDP’nin çözüm önerilerinde yer aldõğõ gibi zenginlerin vergi yükünü azaltmaktan değil, halk yõğõnlarõnõn reel gelirlerini arttõrmaktan geçtiğini savunan politikalar, seçmeni cezbetmeye başladõ. Bu konuda Sol Parti ve Lafontaine’in õsrarlõ çağrõlarõnõn ve ikna çabalarõnõn son derece etkili olduğu ortaya çõktõ. Sol Parti’nin her düzeydeki seçim toplantõlarõnda temel talebi, halkõn gelir düzeyini yükseltmek, bunun için gerekirse kamu borçlanmasõna gitmek oldu. Türkiye sorunu yoksa sağ da yok Oskar Lafontaine ve arkadaşlarõnõn krizle mücadele için önce halkõn cebindeki parayõ arttõrmak gerektiğini savunmasõ ve bunun en etkili iktisat politikasõ olduğunu anlatmasõ, sonunda etkisini gösterdi. Hatta Sol Parti’nin bu çağrõlarõnõ, zamanla diğer partilerin de paylaştõğõ gözlendi. Üstelik sadece SPD ve Yeşiller değil, Hõristiyan demokrat partiler de halktan yana “sosyal politikalara” yakõnlõklarõnõ anlatmaya başladõlar. Kitle tabanlarõnõ yitirmemek için geniş yõğõnlar lehine bir gelir dağõlõmõ politikasõnõ, programlarõna olmasa bile, propagandalarõna dahil ettiler. Hava böyle döndü. Ancak kamuoyu araştõrmalarõna da yansõyan bu dönüşümde, daha önceki seçimlerin tersine, büyük ölçüde “Türkiye’siz bir seçim kampanyası” yaşanmasõnõn etkili olduğuna inananlarõn sayõsõ az değil. Gerçekten de yõllar sonra ilk kez bu seçimlerde, Türkiye ve Müslümanlarõn uyumu veya uyumsuzluğu, demokrasi bilincinden yoksunluğu ve Ankara’nõn AB üyeliğine henüz hazõr olmadõğõ gibi başlõklar altõnda sevimsiz tartõşmalar yaşanmadõ. Sağ partilerin son anda ortaya çõkan büyük düşüşünü buna bağlayanlar, tümüyle haksõz değil. Sandõktaki tercih sonucu, Almanya’da siyasetin ya aynen kalacağõ ya da kökünden değişebileceğini ileri sürenler var. Bugün, önemli ölçüde yaşlandõğõ gözlerden kaçmayan Alman siyaset sõnõfõnõ, yoğun bir kadro değişikliği bekliyor. Gençlerin görevi devralmaya hazõrlandõğõ gözleniyor. Son kamuoyu araştõrmalarõ, Hõristiyan demokrat iki partinin, CDU ile onun Bavyera eyaletindeki “kardeşi” CSU’nun, bu seçimden liberal FDP eşliğinde ve önde çõkmasõnõn kolay olmayacağõnõ gösterdi. Daha üç hafta öncesine kadar medya, Başbakan Merkel’in liberal Hür Demokrat Parti ile birlikte hükümet kuracağını yineliyordu. Krizin etkileri sadece tablolarda kalmayıp halkın cebinde de “reel olarak” kendisini hissettirip de, emekçiler sokaklara dökülünce seçmen tercihlerinin hızla değiştiğine tanık olundu. (Fotoğraflar: AP /AFP) Nasıl seçiliyorlar? Oy kullanmaya 18 yaşõnda başlayan Almanya’daki seçmenlerin 32.2 milyonu kadõn, 30 milyonu da erkek. Emekliler ülkesi konumundaki yaşlõ Almanya’da seçmenlerin 20 milyonu aşkõn bir bölümü 60 yaşõndan yukarõ. Federal Meclis 598 milletvekilinden oluşuyor. Bunlarõn 299’u partilerin eyaletlerdeki listelerinden, 299’u da seçim bölgesinden ve “doğrudan aday” olarak seçiliyor. Bir partinin meclise girebilmesi için oylarõn yüzde 5’ini almasõ veya en az 3 seçim bölgesinde “doğrudan aday” olarak 3 milletvekili çõkarmasõ gerekiyor. Bir parti eğer listeden çõkardõğõ milletvekili sayõsõndan daha çok doğrudan aday milletvekili kazanmayõ başarõrsa, eyalet kontenjanõndan, birkaç milletvekili daha fazla çõkarma olanağõna sahip oluyor. Alman seçim sisteminin bu özelliğinin sert tartõşmalarõ tetiklediği gözlenirken Federal Anayasa Mahkemesi kararõnca en geç 2011 yõlõnda bu uygulamanõn yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Türk usulü kampanya... Bu seçimlerin bir özelliği Türkiye ve Türk toplumuna yönelik saldõrõlarõn öne çõkmamasõ, hatta neredeyse hiç tartõşma konusu yapõlmamasõ oldu. Oysa 2.8 milyon Türkiye kökenli insanõn yaşadõğõ bu ülkede, seçme ve seçilme hakkõna sahip 700 bini aşkõn yeni Alman vatandaşõ var. Türkiye kökenli bu yeni Almanlarõn, diğer Müslüman topluluklar gibi sol partilere eğilimli olduğu araştõrmalar eşliğinde son aylarda sõk sõk gündeme gelmişti. Alman sağõnõn, 4.2 milyonu bulduğu sanõlan Müslüman nüfusun siyasi tercihlerindeki yeri yüzde 10 civarõnda. Dolayõsõyla, seçimlere milletvekili adayõ olarak katõlanlar arasõndaki Türkiye kökenli 33 kişinin toplanma yeri ağõrlõklõ olarak sol partiler. Seçmen bileşimindeki bu özelliğin bazõ bölgelerde önemli ağõrlõk taşõmasõ, buralarda Türk adaylarõn yoğunlaşmasõnõ getirdi. SPD’li Lale Akgün Köln’de, Yeşiller Partisi Eşbaşkanõ Cem Özdemir, Stuttgart’ta doğrudan aday olarak seçmen karşõsõna çõkma kararõ aldõlar. Adõ geçen politikacõlarõn buralardaki Türk kökenli seçmenlerin desteğine güvenerek böyle bir riske yöneldikleri kimse için sõr değil. 2002 seçimlerinde Gerhard Schröder’in seçimi 6 bin oy farkla kazanmasõ ve Türk toplumunun neredeyse tamamen SPD ve Yeşiller’in arkasõnda olmasõ, “bizimkilerin” dikkate alõnmasõnõ isteyen çevrelere hak verdirmişti. Ancak bu küçük farkõ Schröder, 2005’te sürdüremedi ve yüzde 34.2 gibi bir oranla Hõristiyan Demokratlarõn bir puan arkasõnda kaldõ. Neoliberal politikalarla bütçe dengesini sağlamak için, çalõşan yõğõnlarõ, işsizleri ve emeklileri vuran “Agenda 2010” programõna tepkinin bir sonucu olarak SPD, hükümet kurma yetkisini kaybetti. Schröder hemen akabinde sõcak politikaya veda etti ve ünlü bir Rus enerji şirketinde üst düzey yöneticilik başta olmak üzere çeşitli yerlerde “para kazanmaya” başladõ. Aynõ şeyi eski Dõşişleri Bakanõ ve Yeşiller Partisi’nin gayriresmi lideri ve ideoloğu Joschka Fischer de yapõyor. Türk adayların şansı 2009 seçimlerinde Türk milletvekili adaylarõnõn durumu tam bir belirginlik kazanmõş değil. Halen 5 olan parlamentodaki Türkiye kökenli milletvekili sayõsõnõn düşmesi mümkün. Fakat bu sayõnõn 6 veya 7’ye çõkmasõ da kimseyi şaşõrtmayacak. İlk kez 1998 yõlõnda Yeşiller Partisi’nden çok genç bir aday olarak parlamentoya girdiğinde, partideki Türk arkadaşlarõna bile “Çok değil birkaç yılda bu kız ortadan kaybolur” dedirten Ekin Deligöz, şaşõrtõcõ bir istikrarla yerini sağlamlaştõrdõ. Şimdi dördüncü kez milletvekili olma hazõrlõklarõ yapõyor ve şansõ büyük. Lale Akgün de partisi SPD’den üçüncü kez bu göreve gelmeyi umut ediyor. Sol Parti’den Sevim Dağdelen çok büyük bir terslik olmazsa ikinci kez görev alabilecek gibi görünüyor. Hakkı Keskin’in milletvekilliği bitti Sol Parti’nin diğer iki Türkiye kökenli milletvekilinden Prof. Dr. Hakkı Keskin, yeniden aday olmayacağõnõ iki yõl önce açõklamõştõ. Dolayõsõyla milletvekilliği bitti. Hüseyin Kenan Aydın ise Kuzey Ren Vestfalya eyaletinde doğrudan aday olarak şansõnõ deneyecek. Sol partilerdeki Türk kökenli milletvekili adaylarõnõn seçilmeleri yine de koşullara bağlõ. Hamburg’daki Aydan Özoğuz’un SPD listesinden seçilme şansõ büyük. Berlin’de halen eyalet milletvekili olan SPD’li Ülker Radziwill de eyalet listesinin 9’uncu sõrasõnda federal meclise geçiş için şansõnõ deneyecek. Sol Parti’nin çeşitli bölgelerdeki listelerinde İrfan Cüre, Erkan Diner, Zeynep Dere, Figen İzgin, Neriman Göktaş, Olcay Kanmaz, Alişan Gül, Hamiyet Köse gibi isimler de dikkat çekiyor. Ancak bu isimlerin pek şanslarõ bulunmuyor. Yeşiller Partisi’nde Ekin Deligöz ve Cem Özdemir dõşõnda Özcan Mutlu, Mehmet Kılıç, Derya Gür, Hakan Kısa, Engin Eroğlu gibi isimler de çeşitli listelerde kendilerine bir yer bulmuş görünüyorlar. Alman sağ partilerinde Türklerin neredeyse adõ bile geçmiyor. FDP’nin Hessen listesinde bulunan Yankı Pürsün’ün seçilmesi çok zor. CDU Hamburg listesinde de David Erkalp listenin en umutsuz sõralarõnda yer bulabildi. Sağ partilerin, 2009 başõndan beri adeta “çantada keklik” gördükleri bu seçimlerden, beklentilerin tersine bir sonuçla çõkmasõ ve yeni iktidar bileşimlerinin gündeme gelmesi kimseyi şaşõrtmayacak. Uluslararasõ finansal ve sonra da ekonomik krizin giderek derinleştiği Almanya’da, halkõn seçimin hemen sonrasõnda tasarruf adõ altõnda kemerleri sõkma politikasõ izlenmesinden, dolayõsõyla ağõr bir faturanõn altõna girmekten korktuğu ve yüzünü sosyal demokratlar (SPD), sosyalistler (Sol Parti) ve çevreci harekete (Yeşiller Partisi) döndüğü gözleniyor. Federal Almanya, Türkiye açõsõndan dünya sistemiyle ilişkilerinde en önemli ve kilit ülke. Almanya’nõn geniş arka bahçesindeki Türkiye ekonomisi tüm hücreleriyle merkeze bağõmlõ bir nitelik taşõyor ve bunu Türkiye’nin dõş ticaret rakamlarõndaki “Made in Germany” damgasõnõn rakipsiz yeriyle görmek kolay. Berlin, ekonomideki bu belirleyiciliğini, Ankara’nõn Avrupa ile ilişkilerinde de kullanõma sokuyor. Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkileri Almanya’nõn kanatlarõ altõnda yürütülüyor. Yine de Ankara’nõn AB üyeliği konusunda Alman siyaset sõnõfõnda tam bir görüş birliği bulunmuyor. CDU, CSU ve FDP gibi sağ partiler tam üyeliği uygun görmez ve yalnõzca “imtiyazlı ortaklık” önerirken sol partiler, gerekli koşullarõ yerine getirmesi halinde Türkiye’nin bir AB ülkesi olabileceğini savunuyor. Fakat bu alanda partilerin kendi içinde de farklõ görüşler yayõlõyor. Özellikle Alman halkõndaki Türkiye karşõtõ eğilimin parti yönetimlerince dikkate alõndõğõ ve Türkiye’nin AB üyeliğinin halkoylamasõna sunulmasõ yolunda eğilimlerin güçlendiği gözleniyor. AB yolunda farklı görüşler Alman sağının, 4.2 milyonu bulduğu sanılan Müslüman nüfusun siyasi tercihlerindeki yeri yüzde 10 civarında. Dolayısıyla, seçimlere milletvekili adayı olarak katılanlar arasındaki Türkiye kökenli 33 kişinin toplanma yeri ağırlıklı olarak sol partiler. Türkiye kökenli adaylar son güne kadar kampanyalarını sürdürdü. Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Cem Özdemir (sağda), geçen hafta Bremen’de ringe çıkarak boks maçı yaptı. Yeşiller Partisi’nden aday Özcan Mutlu, Berlin’de bir organizasyonda yemek hazırlarken. EV ZİYARETİ - Sosyal Demokrat Parti’nin başbakan adayı Steinmeier, Türkiye kökenli seçmenin oyunu kazanmak için ev ev dolaştı. (Fotoğraflar: AA) Irkçı Ulusal Demokratik Parti (NPD) hakkında göçmen adaylara gönderilen tehdit mektupları nedeniyle soruşturma açıldı. (AFP)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle