20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 26 EYLÜL 2009 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 5 POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Fasa Fiso... Türkiye iki aydır açılımı tartışıyor... Önce “Kürt açılımı” denildi, sonradan vazgeçi- lip “demokratik açılım” oldu. Şimdilerde ise “milli birlik” denilmeye başlandı... Bugüne değin ortada elle tutulur, gözle görülür bir şey yok! Başbakan Erdoğan ABD’ye gitti, korumalar bir- birine girdi. Eh, açılım denilince böyle olur... Elle tutulur gözle görülür! İlk açılımı ABD’de yaptığımıza göre, gerisi kolay, hele Türkiye’ye bir dönülsün... Benim anlayamadığım bu açılımın nereden baş- layacağı. Üniversitelerde “sıkmabaş” yasağını kaldırmak- la mı? Bakın, Kral Abdullah, Cidde’de Bilim ve Tekno- loji Üniversitesi açtı... Kızıldeniz kıyısında 36 kilo- metrekare alanı kapsayan görkemli bir kampus... Kampus üç yılda bitirilmiş ve 3 milyar dolar har- canmış... Üniversitenin bilimsel araştırma bütçesi ise 10 mil- yar dolar. Daha bitmedi! Öğretim üyelerinin ücretleri yıllık 90 bin dolar... Bu arada harcama giderleri de işin cabası! Üniversitede dünyanın en hızlı bilgisayar ağı ku- rulmuş... Yok yok! Suudi Arabistan’da baskıcı bir rejim var. Kadınlar otomobil kullanamıyor. Kadın kapalı orada! Kralın üversitesinde ise herkes özgür. Açıl açılabildiğin kadar... Açılım dediğin böyle olur! Ama küçük bir nokta var, o da şu: Kadının kapandığı bir toplumda çağdaşlıktan söz edilir mi? Çağdaşlık 3 milyara üniversite kurup milyarlar- ca dolar harcanarak gerçekleşir mi? Bireyin özgür olmadığı yerde bilim, sanat, edebiyat olur mu? Demokrasi bir yaşam biçimidir... Demokrasi gökten zembille inmez! Ara sıra Almanya, İtalya, Fransa, İspanya, Yu- nanistan gibi ülkelerin yakın tarihlerini okumakta ya- rar var! Sık sık Türkiye’nin “örtülü sivil faşizme” doğru kaydığını yazıyorum... Önce laik sistemin altını oydular “başörtüsüne öz- gürlük” diye diye. Böylece demokrasinin laiklik temelinde yüksele- ceğini topluma unutturdular. Okuldan çok cami, Kuran kursu açmayı “inanç özgürlüğü” kılıfına soktular; kız çocuklarını okula göndermediler, evlere kapattılar. Tüm bunlar ülkemizde “Demokratik açılım”ın ha- bercisiydi. İki buçuk yıl önce de “Ergenekon” adı verilen ope- rasyona başladılar... Hep birlikte sevindik! Devlet içindeki örgütlü çete ortaya çıkacak, faili meçhul cinayetler aydınlanacak, Uğur Mumcu ve Hrant Dink’in kanı yerde kalmayacaktı. Musa Anter’i kimlerin öldürttüğünü öğrenecektik. Bu uğurda yaşamını yitiren arkadaşlarımız ol- hikmet.cetinkaya@ cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212 343 72 69 muştu! Her ortamda Türkan Saylan gibi sesleniyor- duk: “Ne şeriat ne darbe!” Sağımıza solumuza baktık, bir iki mafya lide- ri, Susurluk’ta ortaya dö- külen birkaç kişi... Cumhuriyet Gazete- si’ni ele geçirmek için yapılan planlardan habe- rimiz vardı öteden beri. İlhan Selçuk ve arka- daşlarını (bizleri) tasfiye gi- rişimlerini duyuyorduk. Cumhuriyet’i ele ge- çirmek istediler ama ba- şaramadılar! Oyun planlarından, ça- lışanların ve okurların direncini bildikleri için vazgeçtiler. İddianameye göre Er- genekon örgütü Cumhu- riyet Gazetesi’ni ele ge- çirmeye çalışmış. Bunu da “Ulusal Medya 2001” adlı örgüt belgesi kanıtlı- yormuş. Peki ne diyor bu bel- genin içeriğinde?.. İlhan Selçuk ve arka- daşları Cumhuriyet Ga- zetesi’nden tasfiye edil- melidir, onlarla bu iş ol- maz!.. Bunlar iddianamede var... İşin ilginç yanı bu kişi- lerle ne İlhan Selçuk’un ne de Mustafa Balbay’ın uzaktan yakından ilişkisi vardı! Kimi yurtsever bazı rek- törler ve aydınlar da Er- genekon torbasına ko- nulmuştu. Gelelim işin püf nokta- sına: Darbe günlüklerini ya- zan emekli Oramiral Öz- den Örnek ne şüpheli ne de tanık ama bizim Mustafa Balbay nere- deyse yedi aydır tutuklu... Açılım maçılım, Erge- nekon mergenekon! ABD’nin bir yol harita- sı var birilerinin elinde... Gerisi mi? Fasa fiso! Haber Merkezi - Frank- furt Savcõlõk Sözcüsü Mül- ler Scheu, Deniz Feneri so- ruşturmasõyla ilgili Ankara tarafõndan talep edilen dos- yayõ temmuz ayõnda Türki- ye’ye yolladõklarõnõ, ancak Ankara’dan talep ettikleri bilgilerle ilgili henüz bir ya- nõt alamadõklarõnõ açõkladõ. CHP Kõrklareli Milletvekili Turgut Dibek, Tekel’in Bit- lis’teki sigara fabrikasõ ye- mekhanesinin Bitlis Feneri Yardõmlaşma Derneği tara- fõndan depo olarak kullanõl- masõ ve müfettişlerin dene- timlerinin engellenmesi gi- rişimlerini bir soru önerge- siyle TBMM gündemine ta- şõdõ. Frankfurt Savcõlõğõ’nca haklarõnda soruşturma yü- rütülen ve aralarõnda Kanal 7’nin sahibi Zekeriya Ka- raman ve RTÜK Üyesi Za- hid Akman’õn da bulundu- ğu 15 kişi hakkõnda Alman- ya tarafõndan Ankara’ya bir dosya yollanmõş ve söz ko- nusu 15 kişinin banka he- saplarõ, adresleri, banka ha- reketlilikleri gibi konularda bilgi ve yine söz konusu şa- hõslarõn ifadelerinin alõna- rak Almanya’ya yollanmasõ istenmişti. Ankara Cumhu- riyet Başsavcõlõğõ ise Al- manya’dan yollanan talep dosyasõnda hukuki eksiklik- ler olduğu gerekçesi ile Frankfurt Savcõlõğõ’na bazõ sorular içeren bir yazõ yol- lamõştõ. ‘Dosya kapanmaz’ Frankfurt Savcõlõk Sözcü- sü Müller Scheu, Gazete- port internet sitesine yaptõ- ğõ açõklamada şunlarõ söyledi: “Türkiye’den gelen yazıyı hemen cevaplayarak temmuz- da Ankara’ya yolladık. Ancak henüz bir ce- vap gelmedi. Zekeriya Karaman ve Zahid Akman hakkında Frankfurt Savcılığı tara- fından yürütülen soruşturmanın gelişimi ve haklarında dava açılması Ankara’dan ge- lecek bilgilere bağlı. An- kara’nın söz konusu bilgi- leri ne zaman yollayacağı- nı ve ne kadar bilgi gelece- ğini bilmiyoruz. Bekliyo- ruz.” Müller Scheu, “Bilgi veya yeterli bilgi gelmezse dos- yayı kapatır mısınız?” şek- lindeki soruya ise “Hayır. Daha 2014 ve hatta 2024’e kadar vakit var. Alman- ya’da zamanaşımı uzat- malarla birlikte normal bir dava için 10, ağır suçlarda ise 20 sene. Deniz Feneri davasından Frankfurt Mahkemesi’nde ceza alan üç kişinin suçu ağır dolan- dırıcılık kapsamındaydı ve zamanaşımı bu dava için 20 seneydi. Karaman ve Ak- man’ın da suçları sabit gö- rülürse, zamanaşımı süre- si onlar için de bu üç kişi için olduğu gibi 20 sene olacaktır” yanõtõnõ verdi. CHP’den Bitlis sorusu Ankara Büromuzun habe- rine göre, CHP’li Dibek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’õn yanõtlamasõ is- temiyle verdiği önergede, “Tekel’e ait Bitlis Fabri- kası yemekhanesi kimin izni ile hangi şartlarda Bit- lis Feneri Derneği’ne tah- sis edilmiştir? Olaydan iki yıl geçmesine rağmen hâlâ yemekhanenin boşaltıla- mama sebebi nedir? Te- kel’e ait Bitlis Fabrikası ye- mekhanesiyle ilgili rapor hazırlayan müfettişlerin rapor sonrasında sicil not- ları ve görev yerleri değiş- ti mi? Hükümetiniz, Deniz Feneri Derneği’ni koru- duğu gibi, alt kuruluşu olduğu iddia edilen Bitlis Feneri Derneği’ni de korumakta mı- dır? Müfettiş raporları ile usulsüzlüklerin ortaya çıkması nedeniyle mi, Tekel Teftiş Heyeti İstanbul dışındaki tüm görev mer- kezlerini kaldıracak çalışma yapmakta- dır?” sorularõna yanõt istedi. Frankfurt Savcõlõğõ, haklarõnda soruşturma yürütülen Deniz Feneri zanlõlarõ hakkõnda Ankara’dan istediği bilgilere 2 aydõr ulaşamadõ. Savcõlõk Sözcüsü Müller Scheu, aralarõnda Zahid Akman ve Zekeriya Karaman’õn da bulunduğu zanlõlar hakkõnda yapõlacak işlemlerin bu bilgilere bağlõ olduğunu belirtti. Müller Scheu, bilgilerin gecikmesinin davayõ etkilemeyeceğini çünkü Deniz Feneri gibi ağõr suçlarda zamanaşõmõnõn 20 yõl olduğunu söyledi. SENDİKA YASASINDA DEĞİŞİKLİK ÇALIŞMASI ‘Hükümetin amacı sendikalara baskı’ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Çalõşma ve Sosyal Güvenlik Bakanlõ- ğõ’nõn, sendikacõlõk sisteminde değişik- likler öngören taslağõ sendikalarõn tepki- sini çekti. DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün, “Sendikalar baskı altına alın- mak isteniyor” derken, Hak-İş Konfe- derasyonu Başkanõ Salim Uslu, ocak ayõndan itibaren Türkiye’yi bir kaosun beklediğini söyledi. Çalõşma ve Sosyal Güvenlik Bakanõ Ömer Dinçer’in, 2 Eylül’de gerçekleşen Üçlü Danõşma Kurulu toplantõsõnda genel hatlarõyla konfederasyon başkanlarõna açõkladõğõ savunulan yeni taslak çalõş- masõna göre, sendika başkanlarõnõn ma- aşlarõ en yüksek devlet memuru maaşõnõn 2 katõnõ yani 9 bin TL’yi geçemeyecek. Taslakta ayrõca sendika üye aidatlarõnõn da elden toplanmasõnõn öngörüldüğü belir- tiliyor. Bakanlõk sendikalõ işçi sayõlarõnõ da Sosyal Güvenlik Kurumu kayõtlarõ ile karşõlaştõrmayõ planlõyor. Konuya ilişkin sendikalarõn değerlendirmeleri şöyle: DİSK Genel Sekreteri Tayfun Gör- gün: Türkiye’deki sendika yasalarõ, 12 Ey- lül döneminden kalma yasalardõr ve dün- yada bir benzeri daha yoktur. Çünkü ILO nezdinde de kara listeye alõnmõştõr ve Türkiye bu konuda uyarõlmõştõr. Şimdi ILO ile ilgili sürece AB süreci de eklen- di. Hükümet, sendikalarla ilgili demokratik süreç yerine tartõşmayõ, aidat sistemi gi- bi, sendika başkanlarõnõn maaşlarõ gibi so- runu suni alanlara kaydõrõyor. Bizim za- ten aidat sistemi için bir sorunumuz yok. Olsa da olmasa da problem değil. Bizim asõl problemimiz sendikaya üye olacak- larõn, olmak isteyenlerin, önündeki ya- saklarõn kaldõrõlmasõdõr. Noter şartõnõn, ba- kanlõğõnõn yetki prosedürünün demokra- tikleşmesidir, işkolu barajõnõn kaldõrõl- masõdõr. Şimdi uluslararasõ yaptõrõmlar ne- deniyle hükümet sõkõştõ. Bir adõm atmak zorundalar. Burada da sendikalarõ baskõ al- tõna almak istiyorlar. Sanki sendika baş- kanlarõnõn maaşlarõ çok yüksekmiş gibi bir propaganda yapõyorlar, aidat toplama sis- temini tartõşmaya açõyorlar... Bugün DİSK’te, 9 yönetim kurulu üyesi vardõr. Bu üyeler içinde genel başkanõn maaşõ 2 bin 800 TL’dir. Genel Sekreter olarak ben de 2 bin 500 TL alõyorum. Biz zaten yük- sek maaş almõyoruz ki. Hükümet bu tar- tõşmayla konuyu sulandõrõyor. Hak-İş ve Türk-İş’e baskõ yapmak istiyorlar. Küçük sendikalar olsun, hükümet tarafõndan kontrol edilsin istiyorlar. Hak-İş Konfederasyonu Başkanı Sa- lim Uslu: Sendikalar aleyhine bir kam- panya sürdürülüyor ve bu taslaktan cõm- bõzla çekilmiş iki konu öne çõkarõlõyor. Sendikacõlarõn maaşlarõ ve aidat gelirle- ri... Bunlar sendikalarõ yõpratmak için bir dolgu malzemesi olarak kullanõlõyor. Bizim esas itirazõmõz bir an önce yasanõn çõkmasõ. Çünkü 1 Ağustos’ta yürürlüğe gi- ren başka bir yasa var. Şimdi, buna göre, Çalõşma Bakanlõğõ’na göre, 5 milyon si- gortalõ işçi var; SSK’ye göre 8.5 milyon sigortalõ işçi var. Yüzde 10 barajõnõ mu- hafaza edeceksek, biz istatistikleri Çalõş- ma Bakanlõğõ’na göre mi yoksa SSK’ye göre mi belirleyeceğiz? SSK kayõtlarõnõ baz alõrsak, ocak ayõndan itibaren hiçbir sendika yüzde 10 barajõnõ aşmõş olarak top- lusözleşme yapamayacak. Bu da sosyal ci- nayet olacaktõr. Kaos olacaktõr. Ocak ayõnda Türkiye çalõşma yaşamõnõ kaos bekliyor. Bir an önce barajsõz, notersiz sen- dikal haklarõn güvence altõna alõndõğõ ye- ni bir sendikal mevzuata ihtiyaç var. Bu- nun referansõ da bellidir. ILO, AB uygu- lamalarõ. Frankfurt Savcõlõğõ’nõn yolsuzluğun Türkiye ayağõna ilişkin istedikleri belgeler 2 aydõr gönderilmiyor Feneri soğutma çabasõ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle