20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Nereden - başlasam? Aklımın ucuna takılan düşünceler, bir saçaktan damlayan son yağmur taneleri gibi. Her birini toplamak mı gerek tek tek, yoksa izlemeli mi? Her birinin peşinden gidebildiğim kadar gitmek isterdim ama bilemiyorum şimdi nasıl izlerim onca ayn yolun hepsini birden. Menzille bir sorunum yok dogrusu; arzum içlerinden birine haksızlık etmemek. Düşünmeye değer çok şey olmadığına kanaat getirdiğimden bu yana yazmaya değer olanın daha da az olduğunu fark etmekle sıkışıyor kalbinı. Erenlerden değilim ki her sözüm öz sayılsın! Filozof da değilim, bir küçücük anlam içinde dünyalar keşfedeyim. Yazar da sayılmam yazıyor olsam bile. Ben sadece oyuncuyum, oynanıayı bilirim. Onu da ne kadar iyi bildiğimden emin bile değilim. tçimden geçirdiğim ruhlann kattığı nefeslerle soluğum kıvamlanıyor gitgide. Eski beni aradığım yerlerdeki anılanm mı değişiyor acaba ben zihnimin köşelerini her yeni karakter için kurcaladıkça? Çünkü salt kendi hatırama ihtiyacım varken bulamıyorum hiçbirini olması gereken yerde. OYUNCU... Birine acı, birine şuur, birine sevinç, birine bilinç vs. ararken nasıl hallaç pamuğu gibi attınyorum biriken dünlerden kalanı ve nasıl yeni bir kurmaca karakter için kanyorum kendimdeki beni bana? Oyuncunun nesi varsa kendinde, hiçbiri kendinin değil. Oyuncu her şeyini paylaşrr. Hayatı kendinin kılar önce paylaşabilmek için. Ne ince bir acıdır ki, hayatı kendinin kılmak için yaptıklan ayıplanır evyelinde. Sevinçleri alır hayattân, acılar sadece onundur, zaferlerin tümü ona aittir, itilmişliklerle yılgındır, kayıplan ayıptır, keşifleri taptaze tüter burnunun ucunda, aşklann en kuytulannı gezer, inancın katmanlannı arşınlar, varoluşun sıkıntısıyla feylesoftur, cehaletin alnında derin çizgilere gizlenir, serseriliğin delikanıyla göz ahpıdır. Bilinci bile salt kendine ait değildir. Kim bilir ne zaman, hangi rastlantıyla bambaşka bir akıl- ruh bütünleşmesiyle konuşacaktır yeni kimliğinin dudaklan arasmdan? Ve kim bilir kendi var olma çabasının neresinde iken tam tersi bir halet-i ruhiye ile yürümek zorunda kalacaktır? Kim bilir belki de yeni olan, aklını ve ruhunu cezbederek az önceye kadarki yolundan ediverecektir; belli mi olur? Bilinç, sarp yollardan geçilerek elde edilebilecek bir aydınlık vaha iken üstelik. Bilinç, üstüne iki cümle sarfedilip anlatılabilecek ve anlaşılabüecek bir olgu değil elbet ama kalp hiç değil. Tanımı, tarifi ne olursa olsun bilinç denen şeyin çocukluğumuzdan başlayarak ilk önce hissettiklerimizle oluşmaya başladığını düşünürüm ben. Duyu organlanmızla nesnel olarak algıladığımız dünyanın somut açıklamalannın üstüne deneyimlerimizin tozu serpilerek oluşan, herkesçe tarifi başkalaşan bir harman. Ateş sıcaktır, buz soğuk. Gece karanlıktır, gün aydınlık. Ama kimi deneyimlerimizle geceyi daha aydınlık sayanz bazen, bazılanmızın tecrübesiyle de buz yakıcıdır. Dünyayı yorumlama işi kalbin işidir. Akıl ne derse desin insan kalbinin esiridir. Çocuk kalbine benzemiyor mu biraz oyuncunun kalbi? Her şeye aç ve meraklı, her dem taze ve kınlgan, içine dünyayı tıkıştırmaya hevesli ve her yeniyle pompalanan, çabucak yorulabilen ve bir o kadar da çarçabucak her şeye hazır olabilen, asla unurmayan fakat tertemizce affediveren, keşifçi bir bilge ve ürkek bir ceylan... ATES DENİZİ Oyuncu olduğum için biraz hassas davranıyor*olabilirim oyunculara; bunu inkar etmeyeceğim. Ama oyuncular bunu hak ediyorlar. Gerçek oyunculardan söz ettiğimi eklememe gerek var mı, bilmiyorum. Eklediğime göre, bir şey beni dürtmüş olmalı. SİYAHKALEM Şebnem Sönmez Mesleğimin içerdiği anlamlan gün geçtikçe daha genişleyen bir algıyla fark ettikçe daha da incelmiş bir hüzün ve ters orantıyla artan bir kanşık isyan duyuyorum içimde. Hüznün sebebi sanınm oyuncunun işinin çok kolay olduğunun düşünülmesi ve hâlâ oyunculuğun ciddi bir meslek olarak algılanmayışı. "Nasıl ezberliyorsunuz onca lafı!" şaşkınhğı kaçıncı yüzyıldan beri sürüyor acaba? Ve bizlerin de "O işin en kolay yanı!"yanıtımız trajikomik bir durum. Yani bir ezberleyebilseler hemen oyuncu olacaklanna inanıyor bu soru sahipleri. Ve enteresan olan şu ki; oyuncunun ne olduğunu hiç mi hiç anlamadan, anlamaya gerek duymadan, anladıklanndan hiç mi hiç kuşku da duymadan kolayca adım atabiliyorlar bu ateş denizine. Ama ayaklan hiç yanmıyor. Busatın yazdığımanne kadar acı bir tebessüm ettiğimi bilemezsiniz. Isyanın sebebi ise... Bunu açıklayabilmek için en az üç bin yazı karakterine ihtiyacım var. Bir sonraki yazıda! •Cumhuriyet NAFTAr g0NU Imtlyaz Sahibl: Cumhuriyet Vaklı adına llhan Selçuk, Genel Yayın Yönetmenl: Ibrahlm Yıldız Yayın Yönetmenl: Ayse Yıldırım, Sorumlu Yazılşlerl Müdürü: Mlyase llknur, Görsel Yönetmen: Ellf Tokbay Yayınlayan: Yeni Gün Haber A|ansı Basın ve YayıncılıK AŞ, Yönetlm Yerl: Prot. Nurettln Mazhar ûktel Slt. No.2 Şlsll-lstanbul Tel: 0 212 343 72 74 Fax: 0 212 343 72 64, Reklam: Cumhuriyet Reklam, Genel Müdür: özlem Ayden, Genel Mudür Yardımcısı: Nazende Pal, Reklam Koordlnatörlerl: Hakan Çankaya, Neşe Yazıcı Rezervasyon Yönetmenl: OnurTunalı, Tel: 0 212 251 98 74-75,0 212 343 72 74 Cumhuriyet gazeteslnln ekldlr. Baskı: DPC Doğan Medya Teslslerl [email protected] 2 26 EYLÜL 2009 CUMARTESİ •Cumhuriyet •gONU Moore: Kapitalizm şeytandır, yok edinMichael Moore'un son filmi gelecek ayın 2'sinde yani ABD yönetiminin "kurtarma planını" açıkladığı tarihten tam bir yıl bir gün sonra gösterime giriyor. Venedik Film Festivali ne katılan film, büyük ilgi topladı. Filmin temel teması "Kapitalizm şeytandır. Şeytanı düzenleyemezsiniz. Onu yok etmelisiniz ve yerine tüm insanlık için iyi olan, demokratik bir şey koymalısınız" diyor. A- ÜAlVİZh ERBİL ABD'li yönetmen ve yapımcı Michael Moore'un "Kapitalizm: Bir Aşk Hikayesi" adlı son filmi Venedik Film Festivali 'ndeki gösterimden sonra uluslararası alanda dikkatleri üzerine çekti. Temel teması, "Kapitalizm şeytandır. Şeytanı düzenleyemezsiniz. Onu yok etmelisiniz ve yerine tüm insanlık için iyi olan, demokratik bir şey koymalısınız" olan film, popüler kavrayışa hitap ediyor. Derin araştırma ve bulgular kadar, keskin gözlem ve çelişkileri öne çıkartıyor. lğneleyici bir üslupla üretilen filminin Venedik'teki gösteriminde Moore, "Insanlar Wall Street'in daha fazla kar edebilmek için ülkemizin endüstriyel altyapısını talan etmesine izin veriyor. Hepimiz değişmesi gereken bu sistemin parçasıyız. Wall Street, şirketler, hükümet ve Amerikan vatandaşları sistemin hissedarlarıdırlar" diyc korSıştu.' Filmin Paramount Vantage tarafından finanse edilmesine ilişkin olaraksa ünlü yönetmen "Kapitalistler eğer kâr edeceklerse onları idam edeceğiniz ipi bile satarlar. Benim ne düşündüğümü ve neye inandığımı umursadıklarını sanmıyorum. Bir gün bu şirketlere ihtiyaç duymadan filmlerimi kendim çekmek istiyorum" dedi. Bir 'yıldönümü' filmi Film 23 Eylül'de Toronto Film Festivali'nde gösterilecek ve 2 Ekim'de de yaygın gösterime girecek. 2 Ekim tarihi, ABD senatosunun Wall Street'i Her gün 14 bin kişi işsiz kalıyor Thomas Jefferson'un 1816 tarihli mesajının Moore'a esin kaynağı olduğu söyleniyor: Bankacılık kurumlan mevcut ordulardan daha tehlikelidir. Film bugünkü ABD ile çöküş sürecindeki Roma Imparatorluğu'nun karşılaştırılmasıyla başlıyor. Havayollan pilotlarına ödenen düşük ücret ve bıınun yolcular için nasıl bir güvenlik riski olduğundan bahsediliyor. Pennsylvania'daki özel bir çocuk hapishanesinde yaşanan şok edici gelişmeler ve bankerlerin ABD'yi nasıl bir plütokrasiye çevirdiğinin görüntüleri eşliğinde ABD'deki kapitalist sistemin çelişkileri gözler önüne seriliyor. Moore, Marx'tan hiç bahsetmiyo/, ı çok Roosevelt ve Carter örnekleri ı bir Amerikan demokrasisine t,- Brmeler yaptlıyofi Zaman zaman yönetmerifn saf ve duygusal olduğu izlenimi veren bu tercih fçin Moore, "Sizl güldüren, ya da ağlatan, ya da düşündüren bir film istedim. Bu sonuçlara ulaşırsam kendimi mutlu hissedec Bir altıncı sınıf öğrencisinin anlayabileceği şekilde son bir yılda yaşanan ekonomik gelişmeleri anlattığını belirten yönetmen "Son yirmi yılda öyle şaşırtıcı şeyler oldu ki, ben artık her şeyin olabileceğine înanıyorum" diyor. Nitekim ABD'de son krizle birlikte yaşanan gelişmeler gerçekten de son derece basit ve herkesin anlayabileceği ilişkileri ortaya döküyor. 1980'den bu yana işgücü verimliliğinin yüzde 45 arttığı ülkede gerçek ortalama ücretin sabit kaldığı söyleniyor. Nütusun en zengin yüzde biri servetfn yüzde 95'inl kontrol ediyor. Her gün 14 -bln kişi işsiz kalıyor. 117 dakikalık filmin kurgusunu John VValter ve Conor O'Nelll yaptı. Kamera (renkli, HD) Dan Marraclno ve Jayme Roy tarafından kullanıldı. kurtarmak için 700 milyar dolarhk bir kurtarma planı açıklamasından bir yıl bir gün sonraki tarih olarak önem taşıyor. Filmin ilk anonsu geçen yıl Cannes Film Festivali'nde yapılmıştı. 1989 tarihli Roger & Me filmiyle General Motors (GM) CEO'su Roger Smith'i karşısına alan Moore, sonrasındaki tüm filmlerinde de ABD'deki büyük sermaye ve fınans tekelleriyle çatışmayı sürdürdü. Bu defa ise "bütün sistemi hedef aldığını" söylüyor. Bir söyleşisinde "GM sözkonusu olduğunda ben insanları 20 yıl önce uyarmıştım. Hayatta hiç bir şeye Başkan Obama'nın GM başkanını görevden aldığında sevindiğim kadar sevinmedim. Bu her Flint'li gencin rüyasıdır" diyen Moore, Obama karşısındaki tavnnı kimi rezervlerle dile getiriyor. "Benim çağrısını yaptığımı düşündüğünüz ayaklanma aslında başladı. Bu ayaklanma 4 Kasım'da başladı" diyerek Obama'nın seçilmesini sağlayan dinamikleri olumlayan Moore, öte yandan Başkan'ın en büyük kampanya finansörü Goldman Sachs'a işaret ederek "şüphelerini" dile getiriyor. Anadolu'nun gözyaşlarıYaşar Yılmaz Istanbul Teknik Üniversitesi mezunu bir mühendis. Gençliğinde Zap Suyu'na köprü kampanyasında rol almış, Boğaziçi Köprüsü'ne karşı kampanya yürütmüş. Anadolu'daki antik tiyatrolann envanterini çıkararar önemli bir boşluğu dolduran Yıhnaz, bugün ise, Anadolu'dan kaçmlan tarihi eserlerin envanterini çıkartmaya çalışıyor. - Yurtdışına kaçırılan tarihi eserlerin dökümünü yapma ilkri nasıl doğdu? Aspendos ya da Perge gibi tiyatrolardan yurtdışına birçok eser çıktığını biliyordum. Buradan giden heykeller nerelerde sergileniyor, diye araştırmaya başladım. Burdur'un güneyindeki Kremna Antik Kenti'nden mermer heykellerin Getty Müzesi'nde olduğunu anladım. 57 kadar heykel. Ben resim almak istiyorum, dedim. Hayır dediler, telif sorunu var. British Museum'da da aynı sorunla karşılaştım. Moskova'da Puşkin müzesine gittim, Truva hazineleri orada. Yine bana fotoğraf çektirmediler. Somut olarak böyle başladı. Daha sonra başka müzeleri gezdim. Berlin'de Bergama Müzesi, Alte, Bode müzelerini gezdim. Viyana'daki Hofburg yani Efes Müzesi'ni... On binlerce eser Türkiye'den yurtdışına gitmiş. Herkes Bergama Tapınağı'nı söylüyor ama örneğin "Milet Pazar Yeri Kapısı" boyu 33 metre 60 santim, yüksekliği 14 metre 40 santimetre. Türkiye'den sökülmüş. Bu devasa ccphe Berlin'e taşınmış ve orada kurulmuş. Bunu Türkiye'de kitap halinde yayımlamak gerekir ki yeni nesiîler görsün, mevcutlann değerini anlasın. Bundan önce 30- 40 kitap yapılmış olmalıydı. Belki benden sonra devam eder. - Eserlerin nerelerden, ne zaman gittiğini nasıl tespit ediyorsunuz? İlk araştırmamı internetten yaptım. Yöntem olarak şöyle, mesela bir siteye giriyorum, diyelim Boston Müzesi. Ben oraya daha önce gitmiştim ve fotoğraf da çekmiştim. Elimde yüz kadar fotoğraf var, Anadolu'yla ilgili. Ama aslında bunun sayısımn daha fazla olduğunu anlıyorum. Mesela Assos'tan oraya giden eser sayısı 976. Adamlar 1850'li yıllarda gelmiş, iki Amerikan gemisi demirlemiş, kamp kurmuş, Assos'u yağmalayıp gitmiş. Bu arkeolojik kazı değil. îki yılda ancak yağma yapılır. Şimdi oraya gidip daha sistemli çekmem lazım fotoğraflan. Ben Louvre Müzesi'ne çok gittim. Ama şimdi daha sistemli gidiyorum, önceden hazırlık yapıyorum. Antik tiyatrolarla ilgili çalışmamın şöyle bir yaran oldu, örneğin Anadolu denmiyor müzelerde, Kibirya diyor. Ben bunlan kaçırmıyorum tabii. - Bu konuda daha önce yapılmış başka çalışma var mı peki? Yok, benim bildiğim yok. Müzeler için var, ancak böyle bir envanter yok. Kitabın ismi için bir dostum "Anadolu'nun gözyaşlan" önerisi yaptı. Projenin ismini de bu şekilde belirledik. Biraz Ortadoğu usulü, dramatik bir ifade ama... Bir yılda bitiririm - Hangi ülkelerde yoğunlaşıyor bu eserler? British Museum'da 27 salonda toplanıyor. Hermitage Müzesi'nde yine 20'den fazla salonda. Puşkin Müzesi'nde üç büyük salon yalnızca Truva hazinesiyle ilgili. Kızılordu, "Ben savaşta 24 milyon yurttaşımı kaybettim, bu da onun diyeti" diyerek el koymuş. Aslında biz Almanlar'a çaldırmışız yani. Almanlara söylenecek sözüm var benim. Berlin'de dört müze çektim bitirdim. Viyana'da üç müze. ABD'de başladığım yerler var, devamını getireceğim. Danimarka'da var. Tahmüıimce yedi - sezik aylık bir süreye ihtiyacım var. Elimde sekiz binden fazla fotoğraf var, ama 30 bin kadar çekmem lazım toplam. Şimdi neyi yapacağımı bildiğim için daha hızh hareket edebilirim, toplam olarak bir yılda bitirebilirim bu çalışmayı. - Bütün bunlar için herhangi bir destek ahyor musunuz? Hayır, almıyorum. Aslında destek olsa, hem hazırlık hem de yayın aşamasında daha hızh ilerleyebilirim. Ben bu çalışmalarun için telif ya da herhangi bir getiriyi düşünmüyorum. Bunun ulusal bir görev olduğunu düşünüyorum. Gelecek kuşaklara ışık tutacak bir çalışma olduğunu düşünüyorum. Kimse desteklemezse de ben bu işi yapmaya devam edeceğim ancak destek olursa daha muntazam ve güzel olacaktır. « • • * • •
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle