25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Yayarın diye bir şey yoksa ı Ya yoksa gerçekten? Sürgit bir düzen (-sizlik) bugünümüzü mühürlüyorsa. Altı üstü tek bir gün ise ömrümüz. Dünün ve yannın bekaretine dokunabilir miyiz? Dün bizi istediği kadar dürtükleyip kendini dayatabilir çünkü namussuzdur. Ne yaptık neler ettikse dırdırcı, usanmaz bir böcek gibi ense kökümüzden hepsini vızıldar durur; koca bir mıknatısmışçasına kendine doğru çeker. Yapışınz ona, sanlınz ona, aldanınz ona, boyun eğeriz ona, isteyelim ya da niyetsizce kaçalım ondan yine de aldırmz ona; sadece ona. Sözünü dinlediğimiz hüküm sahibi dün mü? Ama dün denen şey bugün yok ki! Biz de dünde yok değil miyiz? Acı gelen şu ki; her anını tarihe kazımak isteyen insanoğlunun bunu asla başaramayacak olduğunu bilse de zamana imzasını koyu koyu atmak isteyiş çabasının hiç'ten başka bir yere yolunun düşmeyişi. Elbette dünün içindeydik. Kanıtlanmız da var. Fotoğraflar, videolar, kağıtlarda yazılanmız, yanımızdakilerin zihnine düşmüş kayıtlanmız, birilerinin kulaklarında sesimiz, sevilenin gölgesi olmaya tutuşan flu suretlerimiz... Şahitlerle kanıtlar olmasa bir gün önce yaşadığımızı iddia bile edemezdik. Ama ısrar ediyorum ki dün bitti! Biz de dünde bittik. Yarm... Olmama ihtimali tüyler ürpertici. "Yann yoksa ne yapanm şimdi ben?" Beynin tüm gri hücreleri en küçük bir panik, korku, endişe anında birbirine tutunduklannı belki de en kuvvetlice hissettirir. "Ne yapanm şimdi ben?" Insan bir tek an, sadece tek bir an bunu düşündüğünde yaşamın salt bir ana sımsıkı bağlı olduğunu öyle bir anlar ki! Hiçbir dünün kudretiyle karşılaştmlamaz şimdi! Şu an kadar gerçek ne olabilir? Var isek eğer, bu yalnızca şu an için geçerli. Ve ne düşünüyor, ne yapıyorsak şu anı belirleyebilir; becerebiliyorsak eğer biçimleyebiliriz de. Nereye gidiyor olduğumuzu anlamak için ayak uçlanmıza bakmak yeterli değil mi? Topuklar dündür. Hiçbir zaman yanna dönük olmadılar, olamayacaklar. Vazgeçin dünden. tnsan dilediği gibi bir yarmı ayaklannın bastığı yerde hayal# edebilir ancak. Bütün yıkımları dünün, bütün acılan, öfkeleri, hayal kınklıklan, kayboluşları, kayıplan, ayıplan, hatta zafer çığlıklan bitti. Hepsi geçmiş bir zamanda vardılar; şimdi yoklar. n Unutun dünü yalvannm. . Ne.büyük savaşlar yaşadı kendi kocamışlığıyla bu dünya! Ne devletler devrildi, ne kanlar - döküldü, ne çok gözyaşı aktı; hala akmakta. Bugün. Okyanuslar kuruyor gözyaşlan kurumuyor. Bugün, bütün dünlerden ders .çıkarmazamanı. tstediğimiz ölçekle anlamak ve -• r - hayata geçirmek elimizde. Bu sadece bizim elimizde, kimsenin değil. Azeriler Ermeniler'e öfkelerini bugün de taşırsa; lsrail 2. Dünya Savaşı'nın öcünü Filistin'e attığı bombalarla dindirmeye uğraşırsa; PKK ile Türk Devleti hala sınırlarda savaşırsa bugün biz ölümün içinde yaşıyor sayılmaz mıyız? "Kana kan, göze göz!" diye yaşıyorsak bugünümüzü ne kanımız, ne de gözlerimiz var demektir artık. Bugün canımızı dişimize takarak "Ya yoksak yann?" demeli değil miyiz? Ama... Ya yann diye bir şey varsa... Dünden bugüne dönen ayaklarımızın ucu nereye gitsin? Parmaklarımızın ucuna değil, topuklanmızın istikametine mi dönsün gözlerimiz? Gözü arkada tasarlanmamış hiçbir canlı. Gözlerimiz ileriye bakabilir sadece, sağa sola da dönebilir ama hiçbir perspektif geriye dönük çizilemez ki! SİYAHKALEM Şebnem Sönmez lnsanın insan olmaktan başka anlayacağı hiçbir şey yok. Hepimiz, hakikati anlamakla mükellefiz. Ve bunun için de smanır dururuz parayla, aşkla, savaşla, kibirle, nefsle... Kimin ne ise dersi onunla yürür hakikat yolunda, terk etmesi gerekeni sırtında taşıyarak. Neyin yüküyle dolu olduğumuzu anlar isek şayet, huzura kavuşacak olan ruhumuzun esaretinden kurtulabiliriz sadece şimdi! Yann varsa eğer, hayal ettiğimiz gibi olmasın mı? Nasıl bir yann diliyoruz, önemlisi bu. Bir arkadaşımın beş yaşındaki oğlunun, anaokulunda bir arkadaşını pataklarken annesine yakalanıp "Anne; sus! Ben bunu dünya barışı için yapıyorum!" cümlesini nasıl panikle kurduğunu hep hatırlıyorum. Vann siz çözün bu denklemi! Beş yaşında bir çocuğun paniğiyle binlerce savaş dolu bugün bu dünya. Aldatmacasına kanmak da, kanmamak da bize kalır. Banş, savaşarak elde edilmez, şu an savaşıyorsak dün yüzündendir! Dün dündü; bugün sadece bugündür! Yann ise nasıl olsun olacaksa eğer? •Cumhuriyet FTA Imtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına llhan Selçuk, Genel Yayın Yönetmeni: Ibrahlm Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım, Sorumlu Yazılşlerl Müdürü: Mlyase llknur Görsel Yönetmen: Elif Tokbay Yayınlayan: Yenl Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Yönetim Yerl: Prof. NureHln Mazhar Öktel Sk. No.2 Şişll-lstanbul Tel: 0 212 343 72 74 Fax: 0 212 343 72 64 Reklam: Cumhuriyet Reklam, Genel Müdür: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal, Reklam Koordlnatörleri: Hakan Çankaya, Neşe Yazıcı Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı, Tel: 0 212 251 98 74-75,0 212 343 72 74 Cumhuriyet gazeteslnin ekldlr. Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri 2 Cumhuriyet FTA 12 EYLÜL 2009 CUMARTESİ Bu, çoğu Bodrum olaylannda rastladığınız gibi, kınk bir kaçıp sığınma öyküsü değil, doğru zamanda, doğru yerde, doğru adamla işe girişen iki kadının lezzetli başan öyküsüdür. Berna Yavuzlar ile Özben Saygün, yaşadıklan lstanbul'da da başanyı yakalamış iki genç, onlan Bodrum'da harikulade bir maceraya iten, kendi işlerini kurmak, yeni uftıklarda yeni tatlar aramak karan. Dünyanın sayılı otelleri arasında kendine yer edenmiş Ada Otel'in sahibi Vedat Bey'i bulmuşlar ve onunla işbirliği yaparak, 1602'de inşa edilmiş bir gözetleme kulesi olan Mustafa Paşa Kulesi'ııin restorasyonu sonucunda, eşsiz tek süitlik bir otel mckanı yaratmışlar. Bu hafta salı günü, Ada Sofra'ya gittiğimizde, masaya oturmadan, hatta içkilerimizi bile yudumlamaya başlamadan önce, Ahmet Iğdırlı tarafından gerçek anlamda restore edilen kule süiti gezdik. Tavsiye edcrim siz de gittiğinizde aynı şeyi yapın! Önce orayı gezin. Daha sonra dilerseniz, Ada Sofrası'mn avlusunun dibindeki ralıat mekanda içkilerinizi yudumlayarak devam edebilirsiniz. Ortakent'te vadiye hakim bir tepede kurulmuş olan Ada Sofrası, mimari olarak, çok hoş, mekan hem kapalı, hem de yöreye uygun olarak tamamen açılan camekanıyla açık. Gelecek yıl avlunun da hizmete gireceğini söylüyor, Berna Yavuzlar, ama hemen ekliyor: - Kııver sayımızı artırmayacağız, burada kaliteden ödün vermemckte kararlıyız. Aşina tatlarla yeni lezzetler Sofra serüveninde yaratıcı yeni lezzetler ile geleneksel tatlar taraftarlarının çekişmesinin iki ucunda da olmadığımı belirtmek isterim. Tabii ki, sofrayı şenlendiren yaratıcı yeniliklerin karşısında değilim. Ama kimi zaman yenilik diye sunulanlann nasıl bir uyumsuzluk örneği olduklannı, kullanılan malzemeye uymayan düzenlemelerin damağmızı tatlandırmak yerine haşat ettiğini veya yenilik diye sunulan şeyin hiçbir yaratıcılığınm olmadığını gördüğüm için oldukça çekingen davranınm. Ama kabul etmek gerekir ki, son yıllarda ülkemizde, yerel tatlarla ahenk içinde geliştirilmeye çalışılan lezzetlere tanık oluyoruz. Birbirleriyle iyi evlenen tatlar içinde yeni buluşlarla tanışıyoruz. Daha masaya oturur orurmaz, hoş sürprizler sunuyor Ada Sofrası. Diyarbakır'dan gelen bulgur ekmeği çok hoş, şimdiye kadar hiç tanımadığım güzel bir tat. Bamya turşusu, yeni bir tat değil, ama bölgenin iri bamyalanndan çok başanyla hazırlanmış olduğunu söylemem gerek. Sürprizler, soğuk mezelerle sürüyor. Salatalık, kavun, yeşil biber, maydanoz ve çam fısrığıyla yapılmış "efe salata" masada çok beğeni topluyor. Ben soğuk başlangıçlardan özellikle ikisini çok merak ediyorum: "Kırmızı erik ve cevizli pancar" ile "tahinli patlıcan salatası." Doğrusu her ikisini de çok başanh bulduğumu söylemek isterim. Tahinli patlıcan salatasında, patlıcan tahinin egemen tadına feda edilmemiş, ücisinin birleşmesinden, her birinin tadının alındığı güzel bir kombinasyon oluşturulmuş. Fava benim, her zamanki favorilerimdendir. Uzun yıllar, Istanbul alışkanlığıyla, Ege'nin üzerine kavrulmuş soğan konarak servis edilen favasına kendi yöreminkini yeğ tutmuştum. Son yıllarda ne denli hatalı olduğumu anladığımı da itiraf etmeliyim. Ada Sofrası'nda tattığım karamelize soğanlı fava (ki dereotunu da ihmal etmemişlerdi) bir nefasetti. Karides ve kayısılı lahana sarma da, masadakilerin genel beğenesini kazandı. Zaten hemen söyleyeyim ki, salı gecesi masaya gelip de herkesin beğenmediği hiçbir şey olmadı. Bu arada, hardal soslu çiğ levreği de çok beğendim. Hemen ara sicaklara da değineyim: Bizim yediğimiz iki ara sıcaktan ahtapot karides ve midyeli "ada güveç" çok iyiydi. Aynca nedense pek sevmediğim, ahtaporu da, bu kez patates üzerinde fınnlanmış haliyle sunulduğunda beğendim. ki gençkadının başarı öyküsü Bu durumda bizim evde, hanısili pilav tartışması son zamanlarda fazla yapılır olmuştu. Salı akşamı Mine Hanım, Ada Sofrası'nda tattığı "barbunlu pilav"dan sonra, sanmam ki, ilk göz ağnsı hanısili pilavı eskisi kadar hararet ve celadetle savunabilsin. Barbunlu pilav hafıf, lezzetli tam anlamıyla bir nefasetti. Ana yemekler içinden, doğrusu en fazla tatnıak istediğinı, köy usulü "zcytinli tavuk" olmasına rağmen, artık sanayii tavuklarınm tadı kalmadığından, ülkemizde de gerçek çiftlik ya da yem tavuğu bulunnıadığından rotayı, yoğurt ve paprika soslu kuzu tandır ile fasulye püresi ve kırmızı lahana salatasıyla sunulan "ızgara dana ciğer"e çevirdim ve sonuncusunda karar kıldını, hem püresinden hem kıvanıında peşerilmiş ciğerinden çok memnun kaldım. Yukanda da belirttiğim gibi kağıtta levrekler de güzeldi. Ada Sofrası'mn mönüsü size anlattıklanmdan daha zengin, yalnızca tadabildiklcrimi yazdım. Öbüılerinde de akhmın kaldığını belirtmek isterim. Gelelim, tatlılar bölümüne: Hemen belirteyim, eğer kalabalık bir grup giderseniz (biz beş kişiydik) bütün tatlılardan birer tane söyleyip, deneyin. Şcftalili profıterol dc, taze şeftali limoncello soslu yoğurtu sorbe de, lor peynirli ılık kavunlu incir tatlısı da çok güzel. Hatta benim önce "burada bunca şey arasında ona yer kalnıaz" dcdiğim krem brüle de güzel. Güzelin ötesi olağanüstü servis Ada Sofrası'mn iki zarif sahibesi de servise yardım ediyorlar. Onlar her zaman salonda hazır ve nazırlar. Zaten Özben Hanım, iş başa düşünce mutafağa girip, bu olağanüstü tatlan hazırlayabilecek formasyonda. Ama servis iki genç ve çok sevimli kişinin özeniyle yürütülüyor ve kendinizi gerçekten müşteri değil de evin davetlisi hissettiğiniz bir özenle yapılıyor. Burada her daim güler yüzlü, muzip gülücükleriyle içinizi ısıtan Sema Süsler ile, ciddiyet ile somurtmayı birbirlerinden çok iyi ayırmış olan Özgiir Örgen'in güzel geceye katkılannı anmamak, haksızlık olur. Lezzetin arka planında mutfakta duran Şef ise Oktay Güler. Yolunuz Bodrum'a düşürse, bütün yıl boyunca Pazartesiler dışında, her akşanı saat 20.00- 02.00 ayatsında servis veren (pazarlan kahvaltı da var) Ada Sofrası'na mutlaka gidin. Tabii önceden rezcrvasyonu anımsatmaya gerek yok sanınm. ADA SOFRASI BODRUM ORTAKENT MUSTAFA PAŞA KULESİ KULE SOK. NO 29 TEL. (0252) 358 74 14 Hamsili pilav 'ouf, barbunlu pilav V hafla@cumhuriyet.com.tr Anne tarafrndan Karadenizli olan Mine Sirmen hamsiye hiç dayanamaz. Bense son yıllarda hamsiyi, ızgarası ve buğulanıası dışında, ağır geldiği için pek tutmaz oldum. : Teşvikiye Caddesi No: 6 Nişantaşı İstanbul www.galeriisik.com Pazartesi - Cumartesi: 10:00 - 20:00. Gateri Işık Teşvikiye, pazar ve resmi tatil günleri kapalıdır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle