19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 1 AĞUSTOS 2009 CUMARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Tehlikenin Sinsiliği PENCERE ‘Enkaz’ın Mimarı AKP... Perşembe günü bu köşede çıkan yazının baş- lığı “Enkaz”dı... Enkaz Osmanlıca bir deyiş, sözlüklere bakar- sanız birkaç anlamı var... 1) Yıkılmış bir yapıdan arta kalanlar... 2) Yıkılmaya yüz tutmuş bir yapı... 3) Bir yönetimin ya da devletin yıkımından ge- ride kalanlar... Gerçekte enkazın daha başka anlamları da var; ama, bu üçü bize yeter... Perşembe günü bu köşede çıkan yazıda AKP’nin 7 yıllık iktidarında yaptıkları sıralandık- tan sonra şöyle bir tümce ekleniyordu: “AKP giderken bir enkaz bırakıyor...” Yazıyı okuyan bir dost dedi ki: - AKP gidiyor mu?.. Yanıtladım: - Her iktidar gidicidir... Ne var ki AKP iktidara sanki hiç gitmeyecek- miş gibi oturdu... Çünkü ABD Başkanı Bush yönetiminin deste- ğinde 1923 Cumhuriyeti’nin köküne kibrit suyu ekmek istiyordu. Bir ölçüde kibrit suyunu ekti de... Ama yol göründü... Gidiyor... Giderken de bir enkaz bırakıyor... AKP’nin oyları yüzde 47’ye kadar tırmanmış- tı... Yerel seçimlerde yüzde 38’e düştü... İki muhalefet partisinin oy toplamı AKP’ninki- ni geçti... Bu durumda ne olur?.. Önümüzdeki seçimde AKP’nin oyları ya yük- selir... Ya da düşer... Göstergeler ne diyor?.. AKP’den ayrılan Abdüllatif Şener bir parti kur- du... Hüsamettin Cindoruk da DYP - ANAP or- taklığıyla bir parti kurdu... Demek ki her ikisi de AKP’nin inişe geçtiğini gör- düler... Seçimlerde AKP’nin yüzde 38’inden ne kada- rını alabilirler?.. Evet, AKP son yerel seçimde RTE’nin tüm ça- balarına, Fethullah Gülen’in büyük desteğine kar- şın yükselmedi... Düştü... Piyasanın eski kulağı kesikleri hemen buna mim koydular... Biri dedi ki: - AKP şimdi azgınlaşacak... Ve AKP azgınlaştı... Ergenekon tertibi bunun göstergesidir... Gidiş o gidiş ki AKP genel seçimlere kadar da- ha da azgınlaşacak... Azgınlaştıkça kendi kuyusunu kazacak... RTE ekonomik kriz için ne demişti: “- Türkiye’ye teğet geçecek...” Laf tutmadı... Önümüzdeki günler daha beter mi olacağız?.. Türkiye ekonomik krizde ve işsizlikte dünya şampiyonlarıyla yarışıyor... Halkın canına okunuyor... Bu süreç, AKP’nin gidiciliğini ikirciksiz pom- palıyor... Ufukta iyi şeyler görünmüyor... Ne yapalım ki gidişat şimdilik böyle... AKP gidici... Türkiye büyük bir sınav karşısında... AKP kendisinin de altında kalacağı büyük bir enkazın mimarlığını yapıyor... B ilindiği üzere, yürürlükte olan anayasanõn 138/f.2. hükmüne göre, “Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisi- nin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat vere- mez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz.” “Yargı bağımsızlığı” ve diğer bir deyişle “yargı erki” ile ilgili anaya- samõzõn bu çok açõk ve kesin hüküm- lerine rağmen, bugünkü Türkiye’de yargõnõn “tarafsız ve bağımsızlığın- dan” ve onun varlõğõndan ve hatta sa- de bir vatandaşõn “adil yargılanma hakkını” tam olarak kullanabildiğin- den ve bu arada “yargının siyasal- laşmadığından” söz edebilmek, her gün yargõda olup bitenleri görme- mezlikten gelmek anlamõndan, asla öteye geçemez. Çok partili siyasi hayat Bilindiği üzere, Türkiye, 1945 yõ- lõnda “çok partili siyasi hayata” geçtikten sonra “hâkim teminatı” ve diğer bir deyişle “yargı bağımsız- lığı” çok büyük bir önem taşõmaya baş- ladõ ve bu nedenle de 1950-1960 yõl- larõ arasõnda, o dönemin ana muhale- fet partisi, Türkiye’de “yargı bağım- sızlığı ve hâkim teminatı” olmadõğõnõ ileri sürerek, bu ilkelerin bir an önce yasalaşmasõ için parlamento içerisin- de pek çok uğraş verdi ve fakat o gün- lerin parlamento aritmetik şartlarõ içe- risinde bu arzusunu bir türlü gerçek- leştirememişti. Nihayet, hâkim teminatõ ve yargõ ba- ğõmsõzlõğõ; 1960 ihtilalini müteakip ku- rulan “Temsilciler Meclisi”nin, o dönemdeki üniversite hocalarõna ha- zõrlattõğõ “Türkiye Cumhuriyeti Ana- yasası”nõn 143 ve 144. maddeleri hü- kümleri ile kurulan ve hepsi de “seçim yolu” ile belirlenen 17 kişiden oluşan “Yüksek Hâkimler Kurulu” saye- sinde gerçekleşmiş idi. Kurulun tümü hâkimlerden oluştuğu gibi, kurul baş- kanõ da yine kendi içerisinden üye tam sayõsõnõn “salt çoğunluğu” ile seçi- lirdi. Politika ile ilgilenen yok Daha açõk bir deyimle, o zamanki “Yüksek Hâkimler Kurulu” içeri- sinde politika ile uzaktan ve yakõndan ilgisi olan tek bir kişi yoktu. Bu kurul sayesinde hâkimler kendi kendilerini idare ediyor ve herhangi bir siyasi ki- şinin -doğrudan doğruya veya dolay- lõ olarak- müdahale ve etkisinden ta- mamen uzak bir şekilde ve “tam ba- ğımsız” bir ortamda, Türk milleti adõ- na hâkimlik görevlerini sürdürüyor- lardõ... Ancak, 14 Mayõs 1981 tarihinde yürürlüğe konulan 1261 ve 1262 sayõlõ “Askeri Konsey Kanunları” ile, her- kesin güven kaynağõ olan “Yüksek Hâkimler Kurulu”nun ortadan kal- dõrõlmasõ (lağvõ) cihetine gidilerek, güya, o güzelim teşkilat yerine kaim olmak ve aynõ görevleri yapmak üze- re, siyasi bir partiye mensup olan Adalet Bakanõnõn başkanlõğõnda ve o bakanõn emrinde olan Bakanlõk Müs- teşarõnõn da içerisinde bulunduğu “Hâkimler ve Savcılar Yüksek Ku- rulu”nun çalõşmaya başlamasõ ile bir- likte Türkiye’de “yargı bağımsızlığı”, fiilen ve hukuken, o tarihte, tamamen ortadan kaldõrõlmõştõr. Kişisel kanõmõzca, “tarihi vebal”, bu kaldõrõlõşa suskun kalan ve “Bana dokunmayan yılan varsın bin yıl ya- şasın!..” bencilliği içerisinde, hiçbir gi- rişimde bulunmayan o zamanki Yar- gõtay temsilcileri ile aynõ suskunluk yo- lunu tercih eden yargõ ile ilgili kurum ve kuruluşlarõn kendi kabuklarõ içeri- sine çekilip “sus-pus” olmalarõndadõr. Bizce, Türk yargõ sistemi için en büyük talihsizlik ise o günlerin askeri ve siyasi şartlarõnõ olabildiğince is- tismar eden ve o sene “yaş haddi” nedeniyle emekli olan Yargõtay Bi- rinci Başkanõ Cevdet Menteş’in, -ih- tilâl lideri Trabzon Tümen Komuta- nõ iken aynõ yerde ağõr ceza mahke- mesi başkanõ olan ve daha sonra Yargõtay üyesi seçilen bir zatõn tav- siyesi ile- Adalet Bakanlõğõna geti- rilmiş olmasõdõr. Adõ geçen bu kişi, emeklilikten he- men sonra, Senato Başkanõ merhum İhsan Sabri Çağlayangil’in cum- hurbaşkanlõğõna vekâlet ettiği dö- nemde kendisini kontenjan senatörü seçtirmiş ise de, ihtilâl idaresi TBMM ile birlikte Senato’yu da feshettiği için, bu göreve başlayamadan, askeri hükümetin ilk Adalet Bakanlõğõna ge- tirilmiş ve Bülent Ulusu’nun Başba- kanlõğõ zamanõnda da Adalet Bakan- lõğõndan uzaklaştõrõlmõştõr. Özel kanun çıkarıldı İçerisinde hiçbir siyasi kişinin yer al- madõğõ o “güzelim” Yüksek Hâkim- ler Kurulu, adõ geçen Adalet Bakanõ- nõn, beş generalden oluşan “Askeri Konsey” üyelerine, kurul aleyhine “aslıastarı” olmayan gerçek dõşõ ihbar ve suçlamalar sonucu, 13 Mayõs 1981 gün ve 2461 sayõlõ olup bir gün sonra yürürlüğe konulan özel bir kanunla, bu- günkü “vesayetli şekline” sokulmuş bulunmaktadõr. Bir kurul ki, kendi baş- HSYK Bağõmsõzlõğõnõ Şimdi Kaybetmedi İsmail DOĞANAYYargõtay Emekli Daire Başkanõ 14 Mayõs 1981 tarihinden önceki gibi, yargõnõn sevk ve idaresi -hep- si hâkimlerden oluşan ve içerisinde tek bir siyasi kişi bulunmayan- bir “Yüksek Hâkimler Kurulu”na bõrakõlmadõğõ sürece, Türkiye’de “yar- gõ bağõmsõzlõğõnõn” varlõğõndan asla söz edilemez. kanõnõ seçmek olana- ğõndan yoksun ve siya- si bir kişi olan Adalet Bakanõ her zaman ku- rulun başkanõ ve o ba- kanõn emrindeki müs- teşar da daimi üye. Bakanın emrinde Kurulun, bağõmsõz bir binasõ yoktur ve ancak Adalet Bakanlõğõnõn ön- gördüğü bir binada top- lanabilir ve kurulun iş- leri (sekreteryasõ) Ada- let Bakanlõğõnca yürü- tülür ve müfettişler Adalet Bakanõnõn emri altõndadõr ve Adalet Ba- kanõnõn emri olmadõkça kurul başkan vekili bir müfettişe görev vere- mez ve bu şekilde çalõ- şan bir kurulun bağõm- sõzlõğõndan söz etmek mümkün mü?.. Şu anda, Adalet Ba- kanõ ve müsteşarõnõn katõlmadõğõ bir toplan- tõda, geriye kalan Yar- gõtay ve Danõştay’dan seçilmiş beş üyenin her- hangi bir karar almasõ- na hukuken olanak bu- lunmamaktadõr. Bu nedenle, 14 Ma- yõs 1981 tarihinden ön- ceki gibi, yargõnõn sevk ve idaresi -hepsi hâ- kimlerden oluşan ve içerisinde tek bir siya- si kişi bulunmayan- bir “Yüksek Hâkimler Kurulu”na bõrakõl- ma“yargı bağımsızlı- ğının” varlõğõndan asla söz edilemez. Bana ayrõlan gazete sayfasõnõn kõsõtlõlõğõ ne- deniyle, kurulun lağ- võndan sonra bağõmsõz kurul binasõnõn levha- sõnõn nasõl indirildiğini ve kurul bölüm baş- kanlarõ ile üye ve mü- fettiş hâkimlerin reak- siyonlarõnõ ve özel eş- yalarõnõ bile almalarõna müsaade edilmemesini burada daha geniş bir şekilde anlatmaktan yoksunum. Ayrõca, kurulun lağvõ söylentileri üzerine o zamanki, halen hayatta olan, Yargõtay Birinci Başkanõ nezdinde lağvõ önlemek için şahsen yazõlõ teşebbüslerimi ve üçü hukuk, ikisi ceza dairesi başkanlarõndan oluşan beş kişilik ko- misyonun ikiye karşõ üç oyla bu işi “buzdo- labına kaldırma” şek- lindeki kararõnõ, yine yer darlõğõ nedeniyle açõklayamõyorum. CUMHURİYET’İN “Far- kında mısınız?” kampanyası üzerinden iki yılı aşkın bir sü- re geçti. Dönüp süreye şöyle bir ba- kıldığında, tehlikeyi yaratanla- rın izledikleri strateji kendili- ğinden ortaya çıkıyor. Geniş za- mana yayılan, atılacak her adım için en elverişli fırsatı kolla- yan, karşı koyabilecek güçleri tedirgin etmekle birlikte fazla ürkütüp sert tepki gösterme- lerine kadar gitmeyen, ama bir yandan da onları hafiften ha- fife zayıflatmayı, saygınlıklarını ve sistem içindeki ağırlıklarını azaltmayı hedefleyen bir stra- teji oldu bu. Aldığı mesafe asla küçüm- senemez. Bununla birlikte, “meslek li- seleri” mezunları konusunda yapılan son değişiklik ile Hâ- kimler ve Savcılar Yüksek Ku- rulu’na yöneltilen baskı da gös- teriyor ki, stratejinin sahipleri aynı yöntemleri uygulamayı sürdürmekte, hatta yavaş ya- vaş yoğunlaştırıp hızlandır- maktadırlar. Yıl, 2000’di. Türkiye’de İngi- lizce olarak çıkan bir gaze- tede imzasız ve haberimsi bir yazı yayımlanmıştı. Belliydi ki, ABD’nin resmi “düşünce ku- ruluşları” ile Fethullahçı çevre- ler arasında dolaşan birinin ürünüydü o yazı. “Efendi”nin belirlediği hedefe varılması için müritlere tavsiye edilen strate- jiyi neredeyse onun ağzından çıkmışcasına yansıtmaktaydı. Söylenmek istenenler şöyle özetlenebilir: Yalap şalap bir aceleciliğe gerek yoktur. Sat- rançta son taşın oynanması için, sonuçta egemen olunacak sistemi daha başlangıçta tela- şa verip sert ve erken tepki uyandırmak büyük yanlış olur. Her şey alttan alta, uzun erim- li yöntemlerle yapılmalı, ara hedefler sağlam bir düşünce silsilesine uygun olarak iyi se- çilmeli ve teker teker gerçek- leştirilmelidir. Hareketin önüne çıkabilecek en büyük ve en et- kili engel Kemalist eğitimle ye- tiştirilen ordudur. Ama ona cepheden hücum etmek yan- lıştır ve vakitsiz bir yenilgiyle so- nuçlanır. Sızılması gereken ilk hedefler, yakın geleceğin ku- şaklarını yetiştiren eğitim ku- ruluşları ile “cemaat”e karşı olanlarca kullanılmasına engel olunması gereken emniyet ve yargı olmalıdır. Bu hedeflerin gerçekleştirilmesi o büyük en- geli dolaylı yoldan sinsice za- yıflatarak son taşın oynanma- sını da kolaylaştıracaktır. Süre on yıl olduğuna ve 2009’da bulunduğumuza göre, Kemalist başlayan cum- huriyetin başka bir şeye dönüştürülüp sonuçta uyuz- laşmasını önlemek için en faz- la bir-bir buçuk yılımız var de- mektir. Cumhuriyetçi kesimin derlenip toparlanmasını ve er- kene alınma olasılığı da olan bir genel seçim için gerekli eşgü- düm mekanizmalarının kurul- masını bu dar zamana sığdır- mak gerekiyor. Karşı-devrimci dalgalara kar- şı cumhuriyeti ayakta tutacak inancın, ustalığın ve önderliğin mutlaka gösterilmesini bekle- yen kritik bir döneme girmek- te olduğumuzun farkındasınız- dır herhalde. [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle