19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 AĞUSTOS 2009 CUMARTESİ 18 KÜLTÜR [email protected] CMYB C M Y B Gloria Estefan geliyor Kültür Servisi - “Latin pop müziğinin kraliçesi” olarak tanõnan Küba asõllõ Gloria Estefan, 3 Ağustos’ta Kuruçeşme Arena’da konser verecek. 1975’te “Miami Sound Machine” adlõ grubun vokalisti olarak sanat hayatõna başlayan Latin pop müziğinin ünlü solo sesi Estefan solo çalõşmalarõyla Dr. Beat (1984) ve Conga (1986) ile uluslararasõ üne kavuşmuştu. Albümleri tüm dünyada toplam 70 milyondan fazla satan Estefan, 5 defa da Grammy ödülü kazandõ. Cronenberg’in yeni filmi Kültür Servisi - ‘Şark Vaatleri’, ‘Şiddetin Tarihçesi’, ‘Çõplak Şölen’ ve ‘Ölü İkizler’ gibi ünlü filmlere imza atan Kanadalõ yönetmen David Cronenberg, ülkemizde ‘Beyaz Gürültü’, ‘Koşan Köpek’ gibi kitaplarõyla tanõnan son yõllarõn gözde ABD’li yazarõ Don DeLillo’nun ‘Cosmopolis’ romanõnõ beyazperdeye taşõmaya hazõrlanõyor. Cronenberg’in hem senaryosunu yazõp hem yöneteceği filmde Josh Hartnett’in rol almasõ bekleniyor. Film önümüzdeki yõl, Toronto ve New York’ta çekilecek. Büyükada’ya ‘Bir Tutam Baharat’ Kültür Servisi - Tür-Yunan ortak yapõmõ “Bir Tutam Baharat”õn yönetmeni ve senaristi Tassos Boulmetis, filmin bugün Büyükada’da yapõlacak gösterimi için İstanbul’da. Yunan yönetmenin 2003 yõlõ yapõmõ olan bu filmi, Selanik Film Festivali’nde yõlõn filmi seçilmiş, 10. Nürnberg Türkiye/Almanya Film Festivali’nde “Mahmut Tali Öngören Ödülü”nü almõştõ. Robert Plant yardım konserinde Kültür Servisi - 11 Eylül’de Londra’da gerçekleştirilecek ‘Rockwell Gig’ adlõ hayõr konserinde Tom Jones ile Led Zeppelin’in efsane vokalisti Robert Plant sahne alacaklar. Tüm geliri ‘Nordoff-Robbins Music Therapy’ adlõ yardõm kuruluşuna bağõşlanacak konserde ayrõca, Joss Stone, Razorlight, Boyzone, Gabriella Cilmi ve Beverley Knight da bulunacak. Sanatçıların Küba çıkarması Kültür Servisi - Aralarõnda Benicio del Toro, Bill Murray, Robert Duvall ve James Caan’õn da olduğu Hollywood’lu bir grup sinemacõ, Küba’nõn başkenti Havana’ya gitti. Gelişmekte olan ABD-Küba ilişkilerine işaret eden ziyaretin nedeni, Kübalõ yazar ve sanatçõlarõn, Steven Soderbergh’in yönetmenliğini yaptõğõ 2006 tarihli ‘Guerilla’ filminde Che Guevara’yõ canlandõran Benicio del Toro’ya bir ödül vermek istemesi. Daha önce de ülkeyi Robert Redford, Arnold Schwarzenegger ve Steven Spielberg gibi isimler ziyaret etmiş, ancak ilişkiler önceki hükümetin baskõlarõ yüzünden bir türlü iyileşememişti. Kadıköy’de bedava tiyatro Kültür Servisi - Bu yõl yedincisi yapõlan Kadõköy Belediyesi Tiyatro Festivali kapsamõnda 1-10 Ağustos tarihleri arasõnda Selamiçeşme Özgürlük Parkõ Açõkhava Tiyatrosu’nda her akşam saat 21.00’de ücretsiz oyun izlenebilir. Etkinlik kapsamõnda Tuncay Özinel Tiyatrosu’ndan ‘Hõrsõzistan’, Kartal Sanat’tan ‘Bekçi’, Tiyatro Kedi’den ‘Çalõkuşu’ gibi pek çok tiyatro oyunu ücretsiz sahnelenecek. Ayrõca, Kadõköy Belediyesi tarafõndan düzenlenen “Mavi Nokta Sokakta Doya Doya Sanat” etkinlikleri çerçevesinde Kadõköy’ün sokaklarõnda sokak konserleri, dans ve çocuklar için kukla gösterileri 30 Ağustos’a dek izlenebilir. Irmak’ın son filmi ‘Montreal’de Kültür Servisi - Yönetmen Çağan Irmak’õn son filmi ‘Karanlõktakiler’in ilk gösterimi Kanada’daki Montreal Film Festivali’nde yapõlacak. Yapõmcõlõğõnõ Mustafa Oğuz’un üstlendiği, başrollerini Derya Alabora, Meral Çetinkaya ve Erdem Akakçe’nin paylaştõğõ film, 26 Ağustos - 6 Eylül tarihleri arasõnda düzenlenecek festivalin ‘Gösterime Girmemiş Filmler’ kategorisinde gösterilecek. Film, Türkiye’de ise 2 Ekim’de gösterime girecek. Leonard Cohen 5 - 6 Ağustos’ta Açõkhava Tiyatrosu’ndaki konserlerle ilk kez Türkiye’de Hayatõnõnüçüncüperdesinde L eonard Cohen, 75 yõllõk yaşa- mõnõn 40 yõldõr süregelen mü- zik yolculuğunda günümüzün en önemli ve etkili şarkõ sözü yazar- larõ arasõnda yer alõyor. Cohen’in eserlerine, zaman geçtikçe daha derin bir anlam ve gizem yükleniyor. Şiir- lerinde, şarkõlarõnda seks, ruhaniyet, din, güç temalarõ ile insan hayatõnõ acõ- masõzca sorgularken, bu sorulara ver- diği kaçamak cevaplarla sinir bozucu olmayõ da ihmal etmiyor. İşte bu so- rularõn cevaplarõnõ arayõş yolculuğu, aslõnda Cohen’in tüm çalõşmalarõnõn özünü oluşturuyor. İşte bu yüzden şar- kõlarõ gücünü tüm zamanlarda koru- yabiliyor. İstanbul, bu gizemli ve derin ozanõ dünya turnesi kapsamõnda 5-6 Ağus- tos tarihlerinde Harbiye Cemil To- puzlu Açõkhava Sahnesi’nde ağõrlar- ken şarkõlarõnda onun kişisel tarihin- den izler bulacak. Depresif-melankolik Leonard Co- hen’in önündeki depresyon perdesi 65 yaşõnda birdenbire kalkõyor ve ilk defa huzur buluyor. 2001’de The Ob- server’a verdiği röportajda şöyle diyor: “Bir sabah mutfağımın bir köşe- sinde otururken pencereden ara- baların krom çamurluklarında pa- rıldayan güneşi gördüm ve ‘Ne gü- zel’ dedim, ‘herkes gibi hissetmek böyle bir şey işte’. Hayat yalnızca da- ha kolay olmakla kalmayıp, daha da basitti bu şekilde.” Kendinden sürekli şüphelenen bu adam, kurtuluşu kendini yok say- makta bulmuştu. Bunu da 30 yõldan beri takipçisi olduğu Kaliforniya’da Baldy Dağõ’ndaki Budist tapõnağõna 5 yõl kapanarak başardõ. Shunbhala Sun dergisindeki 2007 tarihli röportajda ba- kõn süreci nasõl anlatõyor: “Manastırda uzun süreli medi- tasyonlara davet edilirsiniz. Süre o kadar uzundur ki kafanızda haya- tınızın nasıl olabileceğine dair tüm senaryoları enine boyuna, sınırsız olasılıkları düşünerek yazarsınız. Ancak bir an gelir ki artık yazacak senaryo kalmaz ve her şey ölesiye sı- kıcı olmaya başlar. Düşünme et- kinliği durur, iç sesiniz susar ve ken- dinizi daha farklı ve mahrem bir ko- nunun karşısında bulursunuz: Sokrat’ın sözleriyle ‘kendini bilmek’.” GENÇLİK YILLARI 1934’te Montreal’de doğan Co- hen’in ailesi hali vakti yerinde, orta sõ- nõf bir Yahudi ailesiydi. Babasõ geri- de oldukça yüklü sayõlabilecek bir mi- ras bõrakarak Cohen dokuz yaşõnday- ken vefat etti. Cohen çocukluğunu, başkalarõnõn travmalarla bezenmiş çocukluklarõyla karşõlaştõrdõğõnda, “nezih” olarak tanõmlõyor. 15 yaşõn- dayken gitar çalmaya, Amerikan folk şarkõlarõ toplamaya ve yazmaya baş- ladõ. 17’sinde McGuill Üniversite- si’ne girerek İngilizcede ustalaştõ ve ilk grubu “Bucksin Boys”u kurdu. The Observer’a müzikle olan ilişkisinin başlangõcõnõ şöyle anlatõyor: “Müzi- ğin cazibesi, müzikten başka hiçbir şeyi bu kadar iyi yapamamamdan kaynaklanıyor. Tanrı vergisi bir yeteneğimin olduğunu keşfetmenin yanı sıra müzik, kendimi ve başta kızlar olmak üzere, başkalarını et- kilemenin yoluydu.” Cohen 1956’da ilk şiir kitabõnõ ya- yõmladõktan sonra, Manhattan’da Co- lumbia Üniversitesi Hukuk Fakülte- si’ne kaydoldu. Bu süreçte Cohen’in hormonal coşkusundan New Yorklu genç kadõnlar da hisselerine düşen pa- yõ aldõ ve bir okul arkadaşõ, yaz oku- lunda çalõşan bir bakõcõ ve aynõ kam- põn hemşiresi ile hõzlõ bir ilişkiler ağõnõn ortasõna düştü. KADINLARA DAİR Üniversiteden ayrõlmasõnõn ardõndan ilk inzivasõnõ Ege’deki Hidra adasõn- da yaşadõ. Burada Norveçli roman ya- zarõ Axel Jensen’õn kõz arkadaşõ Ma- rianne’i baştan çõkardõktan sonra, 1966 Ekim’inde onu da koluna takõp kendini tekrar New York’a attõ. 1967’de bir kadõn Vietnam savaş kar- şõtõ konserinde Cohen’i sahneye fõrlattõ ve dinleyicisiyle bitmeyen aşk hikâyesi de bu şekilde başlamõş oldu. 1968’de- ki ilk albümüyle Marianne’e veda ederken, içinde yeni bir aşkõn ateşi yanmaya başladõ: Suzanne. Oğlu Adam Cohen de bu yõllarda dünya- ya geldi. 1979’da Suzanne Elrod’dan ayrõldõktan sonra oyuncu Rebecca De Mornay ile birlikte oldu. Şimdi- lerde hem gönül hem de iş arkadaşõ Anjani Tomas ile birlikte. Kadõnlarla olan ilişkisini şöyle an- latõyor Cohen: “Baldy Dağı tapına- ğında yalnız geçirdiğim tüm gece- lerde şikâyet etmekten vazgeçmeyi, kabuğumu kalınlaştırmayı öğren- dim. Sanki ben dünyada kadınlar hakkında bu şekilde hisseden ilk ve tek adam, karşı cinsle bu kadar de- rin bağı olan tek insanım... Oysa her şeyi kadınlardan öğreniriz. Girdi- ğimiz o özel bölgede öğrenebildiği- miz kadar bilgelik ya da delilik miras kalır.” Cohen’e eninde sonunda herkesin yalnõz kalacağõ hatõrlatõldõğõnda ise şöyle yanõt veriyor: “İnanın bana is- tediğiniz zaman birlikte akşam ye- meği yiyip, iki çift laf edebileceğiniz, zaman zaman birlikte uyuyacağınız, her gün telefonlaşıp, yazışacağınız birinin varlığı önemli. Tüm güzel- likleri baltalayan şey ise kafanızdaki kurgular. Bu kurguların basit ol- ması gerek. Kendine hata yapma hakkı tanı. Birazcık umursamaz ol. Hiçbir şeyin nihai olması gerek- miyor.” Leonard Cohen, Observer’a 2001’de 67 yaşõnda verdiği röportajõnda ise ha- yatõnõn üçüncü perdesini oynadõğõnõ Tennessee Williams’tan “Hayat üçüncü perdesi hariç oldukça iyi ya- zılmış bir oyundur” alõntõsõnõ yapa- rak belirtmişti. 2009’da The Guardi- an’daki röportajõnda bu sözü hatõrla- tõlõnca Cohen şöyle dedi: “Evet benim için hayat güzel yazılmış bir oyun, üçüncü perdenin başlangıcı da gü- zel yazılmış hatta. Perdenin sonun- da tabii ki kahraman ölür, ama ar- kadaşım Irving Layton’un dediği gibi korkutan, endişelendiren ölüm değil, ön hazırlıkları!” (Derleyen: RİNA ALTARAS) Leonard Cohen, 75 yaşında, hayatının üçüncü perdesinde ilk kez İstanbullu müzikseverlerle buluşuyor. Efsane ozanın ağzından “Dance Me To The End Of Love”, “Ain’t No Cure for Love”, “Bird on a Wire”, “Suzanne”, “Hallelujah”, “So Long, Marianne”, “I’m Your Man” gibi unutulmaz şarkıları dinleme şansına erişenler onun hayat hikâyesinden bir kesitin de tanığı olacaklar. AKM PROJESİ ‘Amaç tarihi dokuyu yok etmek’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Kamu Emekçileri Sendikalarõ Konfederasyonu (KESK) Genel Başkanõ Sami Evren, Kültür Sanat-Sen Genel Başkanõ Yavuz Demirkaya ile düzenlediği basõn toplantõsõnda, AKM’nin yenileme çalõşmasõnõn hukuksal dayanaktan yoksun olduğuna dikkat çekti. Evren, “Amaç oradaki tarihi dokuyu ortadan kaldırmak” dedi. Sendikalarõnõn girişimi sonucu tadilatõn “Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası’na ve Koruma Yüksek Kurulu ilkelerine aykırı yapıldığı” gerekçesiyle mahkemece durdurulduğunu anõmsatan Evren, tadilatõn bilirkişi raporu dikkate alõnarak, tarihsel dokuyu koruyarak yapõlmasõ gerektiğini söyledi. Demirkaya da tadilatõn “evrensel restorasyon normlarının dışına çıkılarak, telafisi olmayan tahribatlara yol açacak şekilde” yapõldõğõna işaret etti. Demirkaya, İstanbul 9. İdare Mahkemesi’nin yürütmeyi durdurma kararõnda, binanõn duvar, döşeme ve kolonlarõnda büyük tahribatlar yapõldõğõnõn, sosyokültürel ve tarihsel kimliğini oluşturan mekânsal, biçimsel ve yapõsal özelliklerin değiştirildiğinin ifade edildiğini kaydetti. Kültür ve Turizm Bakanõ Ertuğrul Günay’õn mahkeme kararõyla ilgili demecini üzüntüyle karşõladõklarõnõ dile getiren Demirkaya, “Sayın Bakan’ın, mahkeme kararını okuduğunda restorasyon projesinin, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası’na ve Koruma Yüksek Kurulu’nun ilke kararlarına aykırı olduğunu göreceğini ve mahkemenin almış olduğu karar çerçevesinde sendikamıza hak vereceğini umut ediyoruz” diye konuştu. Tim Burton hayranlarına müjde Kültür Servisi - New York’taki ünlü MoMA (Modern Sanatlar Müzesi), sõra dõşõ ve karakteristik bir sinema diline sahip olan 51 yaşõndaki ABD’li yönetmen Tim Burton’õn dev bir retrospektif sergisini açmaya hazõrlanõyor. ‘Batman’, ‘Büyük Balık’, ‘Sweeney Todd: Fleet Sokağı’nın Şeytan Berberi’, ‘Beterböcek’, ‘Charlie’nin Çikolata Fabrikası’, ‘Bir Noel Gecesi Kâbusu’ ve ‘Ölü Gelin’ gibi kült filmlere imza atan yönetmenin adõna 22 Kasõm’da açõlacak sergide resimler, çizimler, yayõn taslaklarõ, maketler ve kuklalarõn da içinde bulunduğu 700’den fazla parçanõn yanõ sõra, 14 parçalõk kapsamlõ bir film serisine de yer verilecek. Daha önce gösterilmemiş amatör çalõşmalarõ ve etkilendiği ‘Frankenstein’, ‘The Cabinet of Dr. Caligari’, ‘The Pit and the Pendulum’ gibi filmlerin de yer alacağõ sergi için çok heyecanlõ olduğunu belirten Burton, bir film yaparken dahi kendini bu denli ‘izleniyor’ gibi hissetmediğini ve üzerinde gururla birlikte tuhaf bir gerginlik de olduğunu söylüyor. Yönetmenin merakla beklenen ve Mart 2010’da vizyona girecek ‘Alice Harikalar Diyarı’nda filminden herhangi bir parçanõn dahil olmayacağõ sergi, 26 Nisan’a kadar ziyaret edilebilecek. Zeynep Devrim Gürsel, ‘Neyse Halim Çõksõn Falim’de 50 yõllõk serüveni anlatõyor Üç vakte kadar AB üyeliği yolda SELCEN AKSEL Falda, kim fincanõ eline alsa adõ E ile başlayan birini görüyor. Fil- min sonunda anlaşõlõyor ki kavu- şulmaya çalõşõlan ‘Europe’. Zey- nep Devrim Gürsel, 22 dakikalõk “Neyse Halim Çıksın Falim” ad- lõ filminde, fincanla başlõyor söze. 50 yõl öncesine dayanan AB’ye baş- vuru sürecini anlatan filmi yönet- men, baştan sona falõn aşamalarõyla örtüştürerek ve belgesel görüntü- lerle destekleyerek işliyor. Avrupa Parlamentosu dahil Avrupa’da bir- çok yerde gösterilmesi tasarlanan filmin Pera Müzesi’ndeki ilk gös- teriminin ardõndan, Türkiye’nin AB serüveninin 50. yõlõnda Gür- sel’le konuştuk. - AB konusunu bu senaryoyla ele almak düşüncesi nasıl oluştu? Yurtdõşõndayken herkes Türki- ye’nin AB üyeliğini konuşmak is- tiyordu, ama insanlarõn fikrimi öğ- renmek için değil önceden düşün- düklerini doğrulamam için bana dü- şüncemi sorduklarõ izlenimini edin- dim. Film fikri de o zaman doğdu. Yõllardõr özel bir anlatõm tarzõ ola- rak ilgilendiğim kahve falõnõ gör- sel olarak ifade edebilmeyi arzu- larken iyi bir göze sahip olan Eb- ru Karaca ile tanõştõm ve 2008 ya- zõnda bu filme başladõk. - Filminizde nasıl bir sinema dilini tercih ettiniz? AB üyeliği o kadar çok konu- şuluyor ki, bunu anlatmanõn da aynõ kahve falõ gibi kendine has an- latõm biçimleri ve kalõplarõ var. Filmin bir senaryosu yoktu. Ayrõ- ca filmin ana fikri Jean Rouch’un ‘Les Maitres Fous’ isimli filmin- den esinle çõktõ. - Belge ve tarihsel anekdotlar için nasıl bir araştırma yaptınız? 32. Gün ve CNN Türk’ün arşiv- lerinden yararlandõm, yüzlerce de- meç izledim... - Eleştiri mizahi bir dille iki ta- rafa da yapılıyor sanki... Filmden bir replikle cevap ve- reyim: Ollie Rehn’in de dediği gi- bi: “Zorluklar olmuştur ve ola- caktır, ama birbirimizi suçlayıp eleştirmeden önce aynaya bak- mamız gerekir.” Bu Türkiye’nin AB üyeliği konusunda fikir yürü- ten herkes için geçerli. AB sürecini kahve falõyla anlatan filmin Avrupa Parlamentosu da dahil, Avrupa’da bir çok yerde gösterilmesi tasarlanõyor. ABD’li yönetmen Tim Burton’õn New York MOMA’daki kapsamlõ retrospektif sergisinde çok sayõda resim, çizim, yayõn taslağõ, maket, kukla ve film yer alacak. Yönetmenin merakla beklenen son filmi Alice Harikalar Diyarõ’nda ise bu sergiye dahil değil. Ölü Gelin Filmden bir kare Benicio del Toro Che rolünde
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle