18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
M Y BC MYBC 28 HAZİRAN 2009 / SAYI 12144 S azlardan yapõlmõş elektriksiz, susuz kulübelerde, kendilerine özgü âdetleriyle birçok farklõ kabilenin yaşadõğõ, siyahla-beyazõn kelimenin tam anlamõyla birbirinden ayrõldõğõ bir ülke, Namibya. Suç oranõ yüksek. Sağlõk sistemi berbat. Aybike Budak’õ hiç tanõmadõğõ bu ülkeye getiren tam da bu. O, Pfizer Dünya Sağlõk Dostlarõ Programõ’na Türkiye’den katõlan ilk gönüllü. Programõn amacõ gelişmekte olan ülkelerde sağlõk altyapõsõnõn inşa edilmesine katkõ sağlamak. Budak, bu programla Namibya’ya gitti. Orada “Catholic Health Services” ekibinde dünyanõn dört bir yanõndan gelen gönüllülerle çalõştõ. Afrika’ya çalõşmaya gitme kararõnõ ilk verdiğinde tõpkõ reklamdaki gibi annesini arayõp “Anne ben Afrika’ya gidiyorum” dediğini anlatõyor. Ailesi ilk başta onu pek ciddiye almamõş, ardõndan destek olmuş. Budak’õn altõ ay boyunca orada yaşamadõğõ kalmamõş, onunla bu macerasõnõ ve Namibya’yõ konuştuk... - Namibya nasõl bir ülke ? - Namibya’lõlar orayõ Afrika’nõn rüya ülkesi olarak tanõmlõyor. 1990’da kurulmuş, genç bir Cumhuriyet. Yüzölçümü Türkiye’den az daha büyük, ama nüfusu iki milyon! Birçok farklõ kabile var. Kendileri için çok değerli olan sõğõrlarõna benzemekten keyif alõp, Viktorya dönemi renkli elbiselerinin üzerine boynuz şeklinde şapka takan Herrerolar, dillerini şaklatarak, şaşõrtacak hõzda konuşan Damaralar, avcõlõkta üstlerine olmayan Sun insanlarõ diğer deyişle Bushmenler, teknolojiyi, modern dünyayõ reddeden, şehre geleneksel takõlarõnõ satmak için inen kõrmõzõ çamurla sõvanmõş Himba kadõnlarõ... Zamanõnda kolonileştirdikleri ülkeye yerleşmiş, birçok iş kolunun başõnda olan Almanlar... Otoyol yapõmõndan, damacana su satõmõna kadar birçok işe el atmõş inanamayacağõnõz kadar çok sayõda Çinli... STK’larda çalõşmak için dünyanõn dört bir yanõndan gelmiş yabancõlar da var. Hayat Namibya’da gerçekten enteresan; eğitimsizlik ve fakirlik nedeniyle kalifiye iş gücü bulunmuyor. Bakanlõklar, hastaneler, yardõm kuruluşlarõ birçok şey başka ülkelerin vatandaşlarõ tarafõndan yapõlõyor gibi. - Peki oralõlar Namibya için neden “Afrika’nõn rüya ülkesi” diyorlar? J osé Maria Vieira Mendes 1976 Lizbon doğumlu. Üniversitede önce hukuk sonra da Portekiz ve Alman Edebiyatõ eğitimi alan Mendes, 1998 yõlõnda “Artistas Unidos” isimli tiyatro topluluğunun daveti üzerine, Kafka’nõn yazdõğõ bir metinden yola çõkarak ilk monoloğunu kaleme aldõ. 1999 yõlõnda Ruhr Tiyatro Akademisi’ne katõldõ. 2005 yõlõnda “Casa da Imprensa” ödülüne lâyõk görülen Mendes, “Tek Odalõ Daire”, “Karõm”, “Cimri ya da Son Parti” ve “Yaşayacağõmõz Yer Neresi” isimli oyunlarõ ile tanõnõyor. Yazar, “Karõm” isimli oyununda farklõ nesillerin çatõşmasõnõ anlatõyor. Oyundaki genç karakter içinde sõkõşõp kaldõğõnõ düşündüğü bu rutinleri kõrmak isterken ebeveynlerinin cümlelerini kullandõğõnõ fark edince trajedi başlõyor. - Yazmaya Kafka sayesinde başlamõşsõnõz. Sizde özel bir yeri olmalõ? - Kafka benim tiyatro için yazdõğõm ilk metnin “sorumlusu”. Kafka’nõn sözcüklerini ya da başka bir deyişle düşüncelerini kullanarak kendi yazõm üslûbumla bir monolog yazdõm. Temsil oldukça “başarõlõ” oldu. Sonra da Kafka’nõn kaleme aldõğõ her şeyi okumaya çalõştõm. - “Karõm” oyununuzda kuşak çatõşmasõnõ anlatõyorsunuz. Bu çatõşma anlaşmazsõzlõk kadar rutinin egemenliğinden de doğuyor gibi. Buna katõlõyor musunuz? - Bu oyunu yazmaya başladõm çünkü benim jenerasyonumdan genç bir kişiyle bu kişinin ebeveynlerinin jenerasyonuyla arasõndaki ilişkiyi anlamaya ihtiyacõm vardõ. Ebeveynlerimin jenerasyonu 50 yõllõk bir diktatörlükten sonra bizim özgürlüğümüz uğruna savaşmõş ve bu savaşta galip gelmişti. Onlar “iyi adamlardõ”. Benim problemim de aslõnda şöyle bir şeydi: Eğer ebeveynlerim iyi adamlarsa, biz kötü adamlar mõ oluyoruz? Bizim aramõzdaki çatõşma ne? Böyle bir çatõşma var mõ gerçekten? Sanõrõm sonunda aramõzda bir çatõşma olmadõğõ sonucuna vardõm. - Ya rutinin egemenliği? - Tekrar fikri üzerinde durmak, bunun üzerine çalõşmak istedim. Biraz da müzikal “çeşitleme / varyasyon” fikri üzerine... Bu benim için çoğunlukla biçimsel bir oyun gibiydi. Tabii ki okumalardan en belirgin olanõ bir jenerasyonun kendinden önceki jenerasyonu tekrarlamasõ durumu. Bu da günün 24 saat, yõlõn 12 aydan ibaret olmasõyla, vs. ilgili (Ne sõkõcõ!). Oyundaki genç karakter içinde sõkõşõp kaldõğõnõ düşündüğü bu rutinleri kõrmak istiyor. Babalarõnõn cümlelerini tekrarlarken buluyor kendisini. Bu da çok acõ verici. Bir şekilde, Harald Bloom’un da sözünü ettiği, edebiyatta geçen bir terimden, Etkinin Anksiyetesi’nden söz ediyorum burada. METAMORFOZ HALİ - Oyun yazarken katõ kalõplarõnõz var mõ? - Bazen bir gösteriye bir metinden değil de bir fikirden, bir kelimeden, bir başlõktan ya da bir kavramdan yola çõkarak başlõyoruz. Metin daha sonra kendiliğinden gelişiyor ya da bir metin bile olmayabiliyor ortada ya da bir kolaj gibi kalõyor veya başka bir şeye dönüşüyor. Oyuncular temsilin yaratõcõlarõ, her şeyden onlar sorumlular. “Sembolik gerçekler” adõ verilen şeyleri sorgulamaya çalõşõyoruz. Her zaman değişime dönük, sürekli bir metamorfoz hali içinde olmaya ve önceden kestirilemeyecek “çeşitlemelerde” bulunmaya çalõşõyoruz. - Hayatõ hep başkasõ gibi yaşamak zorunda bõrakõlmõşõz gibi bir his var üstümüzde. Bu da samimiyetsizlik ve eksik dürüstlükten doğan bir mesafe yaratõyor. Aile bireyleri, arkadaşlar ve hayatla çarpõşma da bu noktada başlõyor. Bunu anlatarak, göstererek çözmek, üstesinden gelmek mümkün mü? - Benim “kurumlara” güvenim yok denecek kadar az. Bununla kastettiğim şey, Anne ben Afrika’ya gidiyorum Aybike Budak, Pfizer Dünya Sağlık Dostları Programı’na Türkiye’den katılan ilk gönüllü. Programla Namibya’ya giden Budak, orada yaşadığı ve gözlemlediği her şeyin ilginç birer anı olduğunu söylüyor. Doğal güzellikleriyle insanı cezbeden Namibya’da gündüzleri bile sokağa tek başına çıkmanın tehlikeli olduğunu anlatıyor. DENİZ YAVAŞOĞULLARI kalan kişilerin hikâyelerini anlattõklarõ bir kitap, olayõn ne denli ciddi boyutlarda olduğunu anlamamõ sağladõ. - Pek güvenli bir ülke değil o zaman, sizin başõnõza bir şey geldi mi? - Çarşõda cüzdanõm için takip edildim, evime girerken telefonum için bõçakla tehdit edildim. En korkuncu ise, bir akşam takside giderken diğer bir arabadaki sarhoş adam tarafõndan silahla tehdit edilip, uzun bir süre takip edilmemdi! Gündüzleri bile tek başõna yürüyüşe çõkmak çok büyük risk. Her zaman demir parmaklõklarõn ve elektrikli tellerin arkasõnda yaşõyorsunuz. Bu bazen çok boğucu olabiliyor. İnsanlar zor koşullarda yaşadõklarõndan beyazlarõ potansiyel zengin olarak algõlõyor, en yakõn arkadaşlarõnõz bile bundan çõkar sağlamaya çalõşõyor. Sağlõğõnõz konusunda da dikkatli olmalõsõnõz. Bazõ bölgelere giderken içme suyunuzu yanõnõzda taşõmanõz, sõtma ilaçlarõnõ almayõ ihmal etmemeniz gerek. Toplu taşõmanõn yokluğu, program nedeniyle araba kullanamamak gibi nedenlerle sürekli özel taksilerle seyahat yapma zorunluluğum vardõ. Saatleri taksiciye önceden söylemek gerekiyor yoksa hiçbir zaman istediğiniz saatte istediğiniz yerde olamõyorsunuz. Taksici “Şimdi geliyorum” diyor, bu yarõm saati buluyor. “Şimdi şimdi geliyorum” deyince biraz daha kõsa sürüyor! - Yani büyük bir zamanlama sorunu var! - Evet! Doktor bulmak, randevu almak da çok meşakkatli mesela. Diyelim ki aldõnõz, saat 13:00’te olan randevunuza 16:00’da kabul ediliyorsunuz. Bankalarda uzun kuyruklar oluyor, uzun kâğõt bürokrasisi var. - İlginç bir anõnõz oldu mu? - Yaşadõğõm her şey benim için farklõ birer anõ. Nambiya kurak bir ülke, büyük bölümü de çöl olduğu için sebze, meyve pek yetişmiyor, temel besin maddesi et. Sen ne yedin derseniz, kudu, springbok, gemsbok gibi antilop türlerinin yanõ sõra timsah, zebra, devekuşu da yedim! Hayvanlar o kadar hayatõn içinde ki, Kudu aynõ zamanda radyo kanalõ, döviz bürosu, mağaza ve kokteyl ismi; birçok anõnõn, fõkranõn, karikatürün konusu olabiliyor. - Bir daha böyle bir projeye katõlmayõ düşünür müsünüz? - Orada yapõlacak çok şey var. Bunlarõ gördükten sonra, dönüşüm zor oldu. Pfizer Dünya Sağlõk Dostlarõ Programõ’na ikinci kez katõlma şansõm yok, ama ilk fõrsatta Namibya’ya tekrar gitmek istiyorum. G Şehirlerde insanlar modern gece klüplerinde eğlenirken, kõrsal alanda ucuz olduğu için kendi ürettikleri biralarõ içip, aralarõnda geliştirdikleri oyunlarõ oynuyorlar. - Çalõşma sõrasõnda nelere şahit oldunuz? - AIDS olduğunu öğrenen insanlarla tanõştõm, yaşadõklarõ toplumsal sorunlarõ, psikolojik etkileri gözlemledim. 120 yataklõ bir hastanenin tek bir doktorla işlediğini, birçok sağlõk kuruluşunda teşhis ve tedavinin hemşireler tarafõndan yapõldõğõnõ, tamamen farklõ bölümlerde tedavi edilmesi gereken tüberküloz hastalarõnõn yatak yetersizliği nedeniyle diğer hastalarla hatta çocuklarla aynõ koğuşlarõ paylaştõğõnõ gördüm. Hastalarõn, ambulans olmadõğõ için kamyonetlerin arkasõnda taşõndõğõna şahit oldum. Yoksulluk nedeniyle hayatlarõnõ çok kötü koşullarda devam ettirmeye çalõşan arkadaşlarõm oldu. Mutsuz, hiç gülmeyen çocuklar gördüm. Bir Afrika ülkesi olan Namibya’da bile siyah insanlarõn õrkçõlõk nedeniyle kimi zaman restorantlardan kovulduğuna, istediği bölgelerde ev kiralamayadõklarõna şahit oldum! Neredeyse her gün çõkan tecavüz haberlerinde kadõnlarõn, çocuklarõn hayatlarõnõn trajik bir şekilde nasõl değiştiğine tanõk oldum. Bu olaylara maruz - Çok güzel bir ülke. Turizm imkânlarõ çok geniş ve giderek zenginleşiyor. Yaban hayatõ, hayvan türleri açõsõndan da çok zengin. - Sosyal hayat nasõl? - Başkentte ve birkaç küçük şehirde daha modern bir hayat hâkim. Windhoek’te filmleri sõklõkla değişmese de bir sinema, tiyatro ve birçok kültür merkezi var. Onun dõşõnda hayvancõlõkla geçinen zengin köylerin yanõ sõra insanlarõn hâlâ sazlardan yapõlmõş kulübelerde yaşadõklarõ elektriğin, suyun olmadõğõ çok fakir yerleşim birimlerine rastlamak da mümkün. Aybike Budak Himba kabilesinden bir kadõn ve bebeğiyle... Beklentilerle oynamayõ seviyorum... José Maria Vieira Mendes, Portekizli bir tiyatro metin yazarı. Oyunlarında kuşak çatışmasının çıkmazını anlatıyor... artõk sorgulamadõğõmõz, “nizami” yaşama biçimleri. Neden aile benim kendimi en rahat hissettiğim yer olmalõ? Ya babam bir moronsa ne olacak? Ya da annem bir fahişeyse? Eğer büyükannemi ve büyükbabamõ veya kõz kardeşimi sevmiyorsam ne olacak? Bir aileyi tanõmlayan şey nedir? Baba, anne ve oğullar mõ? Niçin? Biyolojide temel alõndõğõ şekliyle tanõmlayabiliriz o zaman. Benim problemim hayatla. - Eylem hissi harekete geçmeyince anlam taşõmõyor. Siz bunu karşõnõza alarak işe başlõyorsunuz. Hareketi hareketsizlikle doğurmanõn peşinde misiniz? - Öyküyü eylemlerle doldurup seyircinin dikkatini başka yöne çekmek bir tercihtir. Benim yapmaya çalõştõğõm şeyse, insanlar sonuna kadar bizimle kalsõnlar diye, orada bir yerlerde bir aksiyon olacakmõş gibi yapõp aslõnda hiçbir aksiyon ortaya koymamak. - Ama bu aynõ zamanda seyirciyi bilerek yanlõş yöne doğru yöneltmek. - Beklentilerle oynamayõ seviyorum. İnsanlarõn ve seyircinin çok fazla beklentisi var. Bir tiyatroya seyirci olarak adõmõmõzõ attõğõmõzda neredeyse olacak her şeyi biliyor gibiyiz. Ben tam da bununla oynuyorum. Kendimi sorgulamanõn da bir yolu bu, “neden her zaman bir giriş, bir gelişme ve bir de sonuç olmak zorundadõr” sorusuna da bir eleştiri. G ALİ DENİZ USLU Vieria Mendes’in “Karõm” oyunundan...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle