22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Yurtseverlik “Yurtseverlik nedir?” sorusuna, “Yurdu her şeyiyle koşulsuz sevmektir,” biçiminde verebiliriz. Doğal ki bu sevme edimi “olumsuzu, kötüyü” içermez. Yurt, insanın doğumuyla başlayan yaşam sürecini geçirdiği ya da sonradan gönüllü olarak gelip yerleştiği yer- dir. Bu tanıma göre Türkiye burada doğup yaşayan bir insanın olduğu kadar buraya göç edip yaşamı- nı sürdüren insanın da yurdudur. Yurt, sınırları belli bir toprak parçasıdır; dolayısıyla yurtseverlik de bu toprak parçasının üzerindeki tüm canlı ya da cansız varlıkları benimseyip sevmektir. Cansız varlıklardan örnek vermek gerekirse, dağlar, ovalar, denizler, göller, kıyılar, kentler, yeraltı, yer- üstü zenginlikleri, tarihsel kalıtlar sayılabilir. Canlı var- lıklar ise başta insanlar olmak üzere, hayvanlar, or- manlar ve bitki örtüsüdür. Yurtseverlik bir yanıyla in- san sevgisi gibi doğa sevgisini ve korumacılığını ge- rektirir. Ülke insanlarının yurtseverliğinin aynası ülkenin ovalarının, ormanlarının, hayvanlarının, göllerinin, de- nizlerinin, kıyılarının, kentlerinin, tarihsel kalıtlarının sergilediği görüntülerdir. Eğer o ülkenin ovaları çölleşiyorsa, ormanları tükeniyorsa, gölleri kurutu- luyorsa, denizleri kirleniyorsa, kıyıları betonlaşıyor- sa, kentleri çirkinleşiyorsa, tarihsel kalıtları yağma- lanıyorsa o ülkenin insanlarının yurtseverliğinden söz etmek güçtür. Türkiye, ortak ve resmi dili Türkçe olan üniter/teklik yapıda bir ulus devlet olmakla birlikte çok dilli, çok dinli, çok mezhepli, çok etnik kökenli, çokkültürlü bir ülkedir. Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olan herkes, is- ter doğumundan, isterse buraya göç ettiğinden iti- baren olsun, anayasa ve yasalar karşısında eşittir. Buna göre Türkiye Cumhuriyeti uyruğundaki herkes, sayısal varlıklarına ve sosyal konumlarına bakıl- maksızın Türkler, Kürtler, Araplar, Çerkesler, Ab- hazlar, Boşnaklar, Gürcüler, Osetler, Ermeniler, Yahudiler, Rumlar, Romanlar, Sünniler, Aleviler, Şa- filer, Keldaniler, Nasturiler, Yezidiler vd. eşit hakla- ra ve yükümlülüklere sahiptirler. Devletin, cami- cemevi örneğinde görüldüğü gibi yanlış uygulamaları bu gerçeği ortadan kaldırmaz. Yurtseverlik tanımına dönecek olursak; yurtseverlik, etnik kökenine, diline, dinine bakmaksızın bu yur- dun tüm insanlarını eşit ölçüde benimsemek, çı- karlarını ve haklarını kendi çıkar ve hakları gibi ko- rumaktır, koruyabilmektir. Bu yaklaşım her şeyden önce insan sevgisini ve hoşgörüyü gerektirir. Türkiye, uzunca bir süredir sonu henüz görün- meyen, feodal ve yarı-feodal ilişkilerin çözülerek ye- rini kapitalizmin aldığı sancılı bir geçiş süreci yaşa- maktadır. Kentlerdeki göç kaynaklı asayişsizlikten kırsaldaki töre cinayetlerine, kanlı toprak husumet- lerinden teröre kadar toplumu bunaltan birçok olay bu geçiş sürecinin ürünüdür. Benzer süreçleri daha önce yaşamış başka ül- kelerde de örnekleri görüldüğü gibi (İtalya’da Gü- ney Tirol, İspanya’da Bask vd.) bu sancılı geçiş dö- nemlerinde belli etnik gruplar içinden ülkenin top- rak bütünlüğünü parçalamayı amaçlayan ayrılıkçı güçler ortaya çıkabilirler, kanlı terör olaylarına yol aça- bilirler. Bunlara karşı gerekli askeri ve siyasal savaşım verilirken yapılabilecek en büyük yanlış o terör ör- gütü ile içinden çıktığı etnik grubu özdeşleştirerek toplumun bir kesimini başta temel hak ve özgürlükler olmak üzere “eşit alandan” soyutlamaktır. Adını koymak gerekirse, 20 yıldan fazladır Gü- neydoğu’da yaşayan Kürt kökenli yurttaşlarımız, özel- likle de kanaat önderleri bir yanda, PKK terörü öbür yanda devlet arasında sıkışmış bir durumda en bu- nalımlı dönemlerinden birini yaşamaktadırlar. Onlar bizim, bizlerle eşit haklara sahip yurttaşlarımızdır. Toplumsal, siyasal ve kültürel dayanışmamıza her zamankinden daha fazla gereksinimleri vardır. Bu dayanışmayı göstermek yurtseverliğimizin gereğidir. Korkmayalım; ülkemiz parçalanmayacaktır. Bu- na kimsenin gücü yetmez. Yaşadığımız sancılı sü- recin sonu mutlaka güzel gelecektir. Geleceğin mut- lu, aydınlık, barışçı Türkiyesi’ni, o özlediğimiz huzurlu kardeş bahçesini bu ülkenin her dilden, her dinden, her etnik kökenden yurtsever insanlarıyla el ele, omuz omza, birlikte kuracağız. [email protected] www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 15 HAZİRAN 2009 PAZARTESİ 22 ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL Aydõnlõğa Açõlan Kapõlar: Köy Enstitüleri Köy Enstitüleri, Türkiye’nin “aydınlığa açılan” kapõlarõydõ. Köy Enstitüleri, Milli Eğitim Bakanõ Hasan Âli Yücel ile Köy Enstitülerinin mimarõ İsmail Hakkı Tonguç’un büyük çabalarõyla oluşturulmuş bir eğitim devrimidir. Köy Enstitülerini, UNESCO “dünyanın örnek alması gereken öğretim kurumları” olarak göstermiştir. Kentsel ve kõrsal alanlar arasõndaki eğitim eşitsizliğini kaldõr- mak amacõyla, 1936 yõlõnda dönemin Milli Eğitim Bakanõ Saf- fet Arıkan, “Köy Eğitmeni Yetiştirme Projesini” uygulama- ya koyar. Askerlikleri sõrasõnda başarõlõ olan gençler, gelişen tarõmsal tek- nolojiyi önce öğrenip sonra da öğretmek üzere, “Ziraat Bakan- lığı’nın” desteği ile eğitilip yetiştirilir ve öğrendikleri “modern tarım tekniklerini” köylülere aktarmak için köylere gönderilir. Bu gençler ayrõca“öğretmenlik” görevini de üstlenir. İsmail Hakkõ Tonguç’un yönetip, yönlendirdiği bu proje çok ba- şarõlõ olur. Kõsa bir süre sonra çõkarõlan yasalarla “köy eğitmeni” yetiştirilmesi giderek yaygõnlaşõr. Bu uygulama gelecekte kuru- lacak “Köy Enstitüleri” için çok başarõlõ bir deneme olmuştur ve Türkiye’nin “aydınlığa açılan kapıları” olan Köy Enstitüleri ku- rulmasõ için uygun ortamõ oluşturmuştur. 1936’da başlayan, “Köy Eğitmenleri Yetiştirme Projesi” de- nemesinin başarõya ulaşmasõ üzerine, 1940 yõlõnda çõkarõlan “Köy Enstitüleri Yasası” yürürlüğe girer. Yasanõn yürürlüğe gir- mesiyle, köy okullarõna “öğretmen” yetiştirmek için yurdun çe- şitli yörelerinde toplu yerleşim yerlerinin uzağõnda, geniş arazi- leri olan bölgelerde, “Köy Enstitüleri” kurulmaya başlar. Devletin bu kurumlara katkõsõ hemen hemen yok denecek ka- dar azdõr. Öğrenciler, bir yandan eğitim görürken diğer yandan da kendi dersliklerini, barõnaklarõnõ, kõsaca kendi gereksinimlerini, konularõnõn uzmanõ olan “öğretmenlerin ve usta öğreticilerin” gözetimi ve rehberliği ile kendileri yapar. Öğrenciler elleriyle kurduklarõ okullarda, modern tarõm, de- mircilik, yapõ ustalõğõ, arõcõlõk ve el sanatlarõ üzerine uzmanlaşõrlar. 1943 yõlõnda Köy Enstitüleri için gereken yönetici, müfettiş, öğ- retmen yetiştirmek üzere Hasanoğlan Köy Enstitüsü bünyesinde “Yüksek Köy Enstitüsü” açõlõr. İlkokulu bitiren çocuklarõn sõnavla alõndõğõ Köy Enstitülerinde öğretim süresi beş yõl olarak belirlenir. Bu eğitim süresi “kültür dersleri, tarım dersleri ve sanat ya da teknik dersleri” olmak üzere ayrõlmõştõr. Dersler uygulama- lõ olarak yapõlmaktadõr. “ (…) 1936’larda deneme amaçlı başlayıp 1940’ta resmen kurulan Köy Enstitüleri Anadolu’nun meşaleleri olmuştur. Bu dönemde köy çocukları eğitildikten sonra köylerine tarımda, işte, sanatta, zenaatta ve sağlık alanlarında öğretmen olarak geri gönderilmişlerdir. Ancak feodal yapı bu aydınlanma sü- recinde rahatsız olmuştur. (…)” Demokrat Parti ile toprak ağalarõ, laik cumhuriyet düşmanlarõ ve dini siyasete alet edenler el ele vererek, 1954 yõlõnda Köy Ens- titülerinin “aydınlığa açılan kapılarını” kapatõrlar. Ve Türkiye’yi “ortaçağa” götürecek “karanlığın kapılarını” açarlar. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 15 Haziran Hamdolsun Bunalım emeği nasıl vuru- yor, SBF öğretim üyesi Doç. Dr. Seyhan Erdoğdu’dan öğ- renelim: “ABD 1929 buhranından sonraki en büyük işsizlik krizini yaşıyor. Son bir yılda ABD’de 4 milyon 100 bin kişi işini kaybetti. Japonya’da işsizle- rin sayısı hızla artıyor. 20 mil- yon Çinli, kentlerde işlerini kaybederek köylerine geri döndü. Güney Afrika’da 250 bin kişinin kriz işsizi olduğu tahmin ediliyor. Hindistan’ın ihracat sektörlerinde istihdam yüzde 3 oranında azaldı. Ge- lişmekte olan ülkelerin tü- münde giysi, ayakkabı, işlen- miş gıda, elektronik gibi ihraç sektörlerinde yığınsal işsizlik yaşanıyor. Orta ve Doğu Av- rupa ülkeleri kapitalizme ge- çişin ilk dönemlerinde yaşa- dıkları işsizlik ve yoksulluk günlerine geri dönme tehdidi ile karşı karşıyalar. Afrika’da da ihraç pazarları için mal üreten sektörlerde ve turizmde işsizlik hızla artıyor.” Uluslararası Çalışma Ör- gütü’nün raporuna göre de, bu yıl dünya emekçilerinin yüzde 40-50 arasında bir bö- lümü, kişi başına 2 dolarlık yoksulluk sınırında yaşaya- cakmış... Gelelim Türkiye’ye... Sey- han Erdoğdu diyor ki: “Türkiye’nin istihdam krizi- nin tek boyutu işsizlik değildir. Gerçek ücretlerde azalma, çalışma koşullarının kötüleş- mesi, kayıt dışılık ve sendika- sızlaşma kriz döneminde ça- lışma yaşamının diğer sorun alanlarını oluşturmaktadır.” Bak gördünüz mü, bizdeki hiçbir şeymiş! Hamdolsun, hamdolsun, teğetin pergeli başımızdaki- lerin koynuna dolsun... Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu emir vermiş, bürokratlar da rapor hazırlamışlar. Okulların yetkileri valilikten alınıp yerel yönetimlere verilecekmiş. Yapılmak istenenin anlamı belli: Devlet televizyonundan sonra eğitim birliğini şeşleştirecekler. Yani? Federasyon saatine bir guguk daha ekleyecekler... Eğitimci Dr. Niyazi Altunya, tehlikeli bir işe girişildiğinin ayrımında olunmasını dilerken federal sistemle yönetilen ülkelerden örnekler veriyor: “ABD, 1960’lardan başlayarak eğitimini merkezileştirdi. Almanya’da da ulusal birliği sağlamak için benzer uygulamaya gidilmiştir.” Kendi ülkelerinde yapmadıklarını hınk deyicilerine dayatıyorlar, onlar da hemen baş eğiyor. Araştırmacı-yazar Ümit Sarıaslan, “tarihsel-toplumsal pusula” olarak nitelendirdiği Amasya Genelgesi’nin 90. yılında Ankara büromuzda bir sergi açtı. Ümit Sarıaslan’a göre: “Çökmüş bir imparatorluktan Cumhuriyet’e açılan kapının kilittaşıdır Amasya. Lozan, Cumhuriyet’in tapu senedi ise; Amasya, yeni yapının temel blokudur.” Bu temeli kurgularken Atatürk, hiç de çılgın filan olmamıştır. Tam tersine aklını kullanmış, akıllı olmuştur. İstanbul’da kimi aydınlar miting üzerine miting düzenleyip tepkilerini alanlarda tüketirken Atatürk, ayakları yere basan ileriye dönük bir tasarım ve örgütlenme içindedir. O günlerde söylediği açık ve seçiktir: “Yalnız mitingler ve gösteriler, büyük amaçları hiçbir zaman gerçekleştiremez. Bunlar, ancak doğrudan doğruya ulusun bağrından doğan ortak güce dayanırsa kurtarıcı olur.” Aykırı yönetmelik Ormanlarımızın dostu Doç. Dr. Yücel Çağlar, 30 Nisan’da yürürlüğe giren Ağaçlandırma Yönetmeliği’nde değişiklik yapan yönetmeliğin kesinlikle gözlerden kaçmaması gerektiği kanısında. Yönetmeliğin Anayasa, Çevre Yasası, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası, Milli Parklar Yasası, Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Yasa ile Türkiye’nin taraf olduğu çok sayıda ülkelerarası sözleşmenin yaptırımlarına aykırı olduğunu saptayan Çağlar, duyarlı olan herkesi uyarıyor: “Yönetmelikteki değişiklikler, bence ormancılık biliminin gereklerine, hukuka ve kamu yararına aykırı çok sayıda yeni düzenleme içeriyor. Devlet ormanı sayılan alanların anayasa ve yasalara karşı hileli olarak özelleştirilmesine yönelik türlü çeşitli oyunlardan birisi olduğuna inandığım bu değişikliklerin iptal edilmesi için yargıya başvurulması zorunludur.” Özelleştirme tutkusu, güzelim Bartın ve Amasra’yı kavuracak! Kavga dövüş, kimseyi dinlemeden kömür ocaklarını Hema’ya devretmişlerdi. Şirket, doğal olarak bölgede kuyu açmaya hazırlanıyor. Nereyi delecek? Yalnız Bartın için değil, Türkiye için bir önemli kaynak olan “Kavşak suyu”nun bulunduğu bölgeyi... Deldi mi ne olacak? Su, açılan çatlaklardan yitip gidecek, ara ki bulasın! Bartın Kent Konseyi Çevre Meclisi’nden Ahmet Bayar, Çevre Bakanı’na mektup gönderdi: “Bartın Kavşak suyu havzasının koruma altına alınması çalışmalarımız doğrultusunda DSİ Genel Müdürlüğü’ne ve Kastamonu Bölge Müdürlüğü’ne defalarca yaptığımız resmi başvurular sonucunda Kavşak suyu havzasının koruma altına alınma konusunda tüm incelemeler yetkili kurumlarca yapılmış olup koruma alanı ilan çalışması DSİ Genel Müdürlüğü’nce bitirilmiştir. Yapılan bu çalışmanın bakanlığınızca imzalanmak üzere tarafınıza sunulduğu bildirilmiştir. Söz konusu imzanın bir an evvel atılıp gerekli resmileştirme çalışmalarının yapılması, Bartın halkının içme suyu havzasının korunması, burada yaşayanlar için çok önemlidir.” Bartın, Çevre Bakanı’nın onayını bekliyor. Pırıl pırıl su içmeye devam etmek için... Çevre Bakanı’na HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Yurdumuzda da yaşayan siyah sor- guçlu bir kuş. 2/ Ka- rõşõk renkli... Heybe, yaygõ, kolan, kuşak, yastõk gibi şeylerin yapõmõnda kullanõ- lan bir dokuma türü. 3/ Güneydoğu Ana- dolu’ya özgü acõ kahve... Muğla’nõn bir ilçesi. 4/ Sahip... Nazilerin politika- sõnda Germen õrkõndan kimselere yakõştõrõlan ad... Bestelenmiş her tür şiire Batõ’da verilen ad. 5/ “Gel- se o --- meclise naz ü te- gafül eylese” (Şarkõ)... Hi- tit. 6/ Utanç duyma... Ce- maate namaz kõldõran kim- se. 7/ Büyük akarsu... Or- han Hançerlioğlu’nun bir romanõ. 8/ Geçmişe duyu- lan, tanõmlanamaz ve iç sõzlatan özlem. 9/ Hõristiyan sa- natõnda, ölü İsa’nõn vücudunu kollarõnda tutan Meryem Ana betimlemesine verilen ad... Bir nota. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yurdumuzun sulak alanlarõnda da yaşayan bir kuş. 2/ Batman’õn Hasankeyf ilçesini sular altõnda bõrakacak olan baraj... Çoğu tek parça kadõn giysisi. 3/ Tavlada kul- lanõlan oyun aracõ... Bir balõk. 4/ Eski Mõsõr’da güneş tan- rõsõ... Çalõştõğõ sanat alanõnda başarõ gösteremeyen, yete- neksiz sanatçõ. 5/ Özsu... Yemen ve Etiyopya’da yetişen, yapraklarõ uzun süre çiğnenince sarhoşluk veren bir ağaççõk. 6/ Pasta hamuru... İtici neden, güdü.... Lantan ele- mentinin simgesi. 7/ İstek, arzu... Bir topluluk ya da ki- şinin başkalarõnda bõraktõğõ izlenim. 8/ Telefon sözü... Has- talõklõ, sakat. 9/ Yüksekokul. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 H Ü N K A R İ Y E A R A L A F E L S E M A H A T İ A R U Z İ Z V A Z O İ S M A A V S A B A Ş İ P T İ R S İ A Z A P D A İ M K O L O Ç İ T H A 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Amasya dersi Eğitimde değişiklik İngilizceyi İngilizce kaynaklardan öğrenin... Westminster University ve Premier College sertifikalarõna sahip, London School of Business Administration’da master yapmõş, ÖĞRETMENDEN BRITISH ENGLISH ? Gramer, konuşma, derslere yardõmcõ, sõnavlara hazõrlõk ? İş İngilizcesi (Business English) ve İngilizce iş görüşmelerine (Interview) hazõrlõk Acıbadem /İstanbul 05327018041
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle