17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 5 MAYIS 2009 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Karabağ, Bir Masal Değil... Benim soyadım gerçekten Akbal değil, Ak- bala!.. Soyadı yasası çıktığında, babamla amcam gitmişler Eyüp’te yatan dedelerinin mezarına, yazıları incelemişler... Böylece Akbal değil, Ak- bala olduğumuz anlaşılmış!.. Azerbaycan’ın Ka- rabağ Hanlığı’ndan bugüne uzanan eski bir anı... Yıllardır Karabağ konusu tartışılır, ama işin içindeki gerçekler tam aydınlatılmaz. Ben kı- sa bir tarihsel özet versem mi? Karabağ Hanlığı Cevanşir aşiretinden Ali Pe- nah Han tarafından 1747’de kurulmuş. Bugün adı Şuşa olan kenti Penah Han kurmuş... Ölün- ce yerine oğlu İbrahim Halil Han geçmiş. Şuşa’yı, o zamanki adıyla Penahabad’ı uygar bir yer haline getirmiş; sağlık, kültür, sanat alan- larında yapıtları hâlâ ayakta duran, şairleri, bes- tecileriyle yaşanası güzel bir kent... Türlü serüvenler. Bu arada Gence Han- lığı’nı ele geçirmek, Kafkasya’da tüm hanlık- ları birleştirmek atılımları... Bu konuda en çok çaba gösteren de ünlü şair, Vakıf... 1747’den 1822’ye kadarki sürede Kafkas- ya’da pek çok Türk hanlığı var: Gence, Revan, Şeki, Bakû, Şirvan, Kobe, Dervent, Nahcıvan, Karabağ... Rus-Osmanlı-İran çekişmeleri so- nunda bütün bu hanlıklar Rus Çarlığı’nın eline geçer, yalnız dayanabilen bir Karabağ Han- lığı’dır; o da 1806’ya kadar. İbrahim Halil Han’ın hainlerin ihbarıyla yakalanıp idam edil- mesi, yakınlarının da aynı cezalara çarptırıl- masından sonra, yani 1822’de Karabağ Han- lığı ortadan kalkar, Rusya’nın bir eyaleti olur... Hanın oğulları da kurban gider; kala kala en küçük iki torun kalır; Akbala ile Karabala... On- ların da öldürülmekten kurtulmaları medrese öğrencisi olmaları ve din adamı sayılmaların- dandır. Akbala, gerçek adıyla Hüseyin Nâzım bir süre Anadolu’da bir valinin yanında yaşamı- nı sürdürür, sonra İstanbul’a gelir. Karabala ise İran’a sığınır. Söylentilere göre Nâzım Bey Ab- dülmecit döneminde ünlü bir din adamı ol- muştur... Derken, kuşaklar kuşaklar birbirini izler. Ak- bala da bugüne dek, Akbal olarak adını sür- dürür! Bir tarihsel öykü. Biraz derme çatma da ol- sa şu günlerde Ermenilerle Azeriler arasında ye- niden çekişme nedeni olan önemli sorunun çö- zümlenmesinde yararlı olur mu bilmem! Gerçek şu: Karabağ başlangıçtan beri bir Türk toprağıdır. Tarih denen bir bilim varsa Ka- rabağ’ı, Şuşa Kalesi’ni, bu topraklarda yetişmiş binlerce insanın elinden kimse koparıp alamaz. Türkiye Cumhuriyeti ‘İki devlet bir millet’ de- diği Azeri topraklarını, en başta Karabağ’ı, Er- menilere veremez. Obama’lar, bilmem kimler ne derse desin! Bir utançtır, silinmez bir leke olur hepimiz için!.. PENCERE Gatakulli Programı... Fethullah Gülen bu ara kendi lakabını bizzat kendisi saptadı: - Gatakulli Fethullah... Bu sıfat, yüce İslam dinini kendi çıkarları ve si- yaseti için kullanan Türkiye kaçkınına yakışıyor... Şaka değil... Merkez sağ yönetimleri şemsiyesi altında pa- lazlanan ‘cemaatçilik’ şimdi koskoca Türkiye’yi avuçları içine almış durumda... İskenderpaşa cemaatinin yetiştirmeleri AKP’de takıyye yöntemiyle politikayı evirip çeviriyorlar... Saidi Nursi - Fethullah Gülen cemaati ise doğ- rusu pek yaman bir stratejiyi uzun yıllar sabırla uy- guladı... Neydi o strateji?.. Devleti ele geçirmek için önce bürokrasiyi ele geçireceksin... Polis mi, asker mi, yargı mı, devlet memuriye- ti mi, öğretim mi, ne varsa içine sızacaksın... Yıllar ve yıllar, sabırla, güleryüzle, gerçek kim- liğini saklayarak, yumuşaklıkla, takıyyecilikle, cemaatçilikle örgütlenip önemli kazanımlar sağ- layan Gatakulli Fethullah bir tek ‘ordu’ya sıza- madı... Olsun... Cemaat, asker yerine polisi kullanırdı... Ve şimdi kullanıyor... Gatakulli Fethullah zamanlamayı kaçırırsa, bu- günkü fırsatın bir daha eline geçmeyeceğini bi- liyor... Kendisi ve medyası bu yüzden gerilimli... Ve saldırgan... Hazır İskenderpaşa cemaatinin yetiştirmeleri ik- tidardayken Ergenekon tertibiyle ilericileri te- mizlemenin tam zamanı... Şimdi dönüp dolaşıp nereye geldik?.. Sıra Anayasa Mahkemesi’nde... Ergenekon tertipçileri AKP’yi laikliğe karşı odak noktası sayan Anayasa Mahkemesi’nin ica- bına bakmak için harekete geçmiştir... Saidi Nursi - Fethullah Gülen cemaati siyasi par- ti kurmadan; ama, iktidardaki AKP’yi kullanarak hedefine ulaşabilir mi?.. RTE, Gatakulli Fethullah’a mahkûm... Gatakulli Fethullah da AKP’ye mahkûm... Aradaki kutsal ittifak nasıl bozulabilir?.. AKP sandıkta inişe geçtiği zaman, Feto yenil- giyi paylaşmak istemez... Şimdi yürürlükteki Ergenekon rejimini birlikte yü- rüten ortakların önlerindeki zaman dilimi pek ge- niş değil... Fırsat bu fırsat... Ya Ergenekon tertibiyle bütün Atatürkçü Ay- dınlanmacıların icabına bakılacak... Ya da Türkiye ortaçağ cemaatçiliğinden kur- tulup yüzünü çağdaş demokrasiye çevirecek... Ergenekon, Börtücene ve Sonrasõ Y aşõ altmõş küsuru bulan yurttaş- lar hatõrlayacaklardõr. Bir dö- nemlerin sloganlaşmõş politik kavramlarõ içinde günümüzdeki ülkücülük, aşõrõ milliyetçilik ile belki biraz bağlantõlõ olan, ama farklõlõklarõ da bulunan daha saf duyuşlu ‘turancılık’ öz- lemleri yer alõrdõ. Lise ya da üniversite ça- ğõndaki bazõ ağabeyler gruplar halinde yüksek sesle bir şeyler bağõrõrlardõ. Biz en küçükler de biraz irkilerek ama açõkçasõ etkilenerek bir ke- nardan onlarõ dinlerdik. ‘Ergenekon Yurdun Adı, Börtücene Kurdun Adı; Ergenekon; Börtücene; Ergenekon; Ergenekon…’ Hangi özlemlere bağlõ olduğu ve tam anla- mõ bilinmese bile Ergenekon ve börtücene söz- cüklerinin şiirsel bir hece birleşmesinin de yar- dõmõyla gizemli bir çekiciliği vardõ. Orta As- ya coğrafyasõ ile mağara, ateşte demir dövül- mesi ve kurt kavramlarõnõn hep birlikte bir po- litik mesajõ yansõtmakta oluşu elbette biraz ga- ripti, ama doğaya yakõn düşen bir saflõğõ yan- sõttõğõ için kafalarda izler bõrakabiliyordu. O günlerden bu yana dünyada ve Türkiye’de inişli çõkõşlõ çok değişik şeyler yaşandõ. Ulus- lararasõ ilişkilerdeki karmaşõklõk, ulusal ba- ğõmsõzlõğõ tehdit edicilik, ülkelerin ayrõ ayrõ ken- di çõkarlarõnõ kollayõşlarõndaki becerikli sert- lik ve diğer bazõlarõnõn bunlarõ kabul edişindeki teslimiyetçilik kol kola girdi, yürüdü gitti. Ergenekon ve Börtücene sözcük olarak da unutuldu, kavram olarak da çok gerilerde kaldõ. Günümüz Türkiyesi insanlarõnõn büyük bir çoğunluğu Ergenekon sözcüğünü ve bunun gerçek ya da mecazi anlamõnõ bilmediği ke- sindir. Ama ne oldu? Bir iki yõl önce bu Er- genekon sözcüğü bu kez Börtücene’siz olarak tek başõna Türk sosyal yaşamõnõn göbeğine dü- şüverdi. Eski Ergenekon’da mağara koşulla- rõndan fõrlamõşlõğõn doğayla ilgili betimleme- ler içeriyor olmasõna karşõlõk, şimdiki Erge- nekon bir mağaranõn sadece karanlõğõnõ yan- sõtõyor. Işõksõzlõk, ilkellik, akõldõşõlõk ve bun- larõn hepsinin kaçõnõlmaz ürünü olarak aman- sõz bir kuraldõşõlõk bu iki Ergenekon’u birbi- rinden uzaklaştõrõyor. Ürküntünün dozajı Son Ergenekon hamlesi gösteriyor ki, Türk sosyo-politik arenasõnda bu tür iyimserliklere henüz sõra gelmemiştir. Davanõn hukuki bo- yutlarõnõ deneyimli avukatlar, yargõçlar, seç- kin üniversite hocalarõ tartõşõyor, daha da tar- tõşacaklardõr. Yalancõktan eski solcu, sonradan mühtedi ve neredeyse hõyanet içinde bazõ okumuşlar da kendi uzmanlõk alanlarõ ne olursa olsun bu işin hukuksallõğõnõ savunma yo- luna girmişlerdir. Herhalde devam da ede- ceklerdir. Ancak toplumun çeşitli kesimleri üze- rinde yaratõlmak istenen ürküntünün dozajõ faz- la kaçarsa, vicdani ve akõlcõ tepkileri gittikçe daha fazla kuvvetlendirebileceği açõktõr. Siyasal iktidarõn ve yandaşõ çok ucuz, gev- şek okumuşlarõn bu tür bir toplumsal tepki do- ğabilme olasõlõğõnõ düşünmeleri zor gözükü- yor. Bu tepkinin arkasõnda insan sevgisi, yurt sevgisi, ulusal çõkarlara bağlõlõk, demokratik toplumsal dengeleri gözetleme araçlarõnõn yer alacağõ aşikârdõr. Sözü edilen bu arayõşlarla il- gili en küçük çaba içinde bile olmayõp, ayrõ- ca beyin gri maddesinden yeterince nasibini ala- mamõş bulunmak bu kesimlerin gafletinin ana kaynağõdõr. Sağ basõnõn bazõ sözcüleri televizyon ekranlarõnda ya da yazõlarõnda Er- genekon olayõnõn topluma korku salõşõnõn son seçimlerde hafifçe de olsa CHP’nin lehine bir kaymaya yol açtõğõnõ bazõ kereler dile getirdiler. Akılcılıktan uzakta Bu satõrlarõn yazarõ, seçim sosyolojisiyle arit- metiği arasõnda yõllardõr kurmaya çalõştõğõ bağlantõlar õşõğõnda 29 Mart’ta yurttaşlarõn sos- yo-politik davranõşõnda Ergenekon’un ağõrlõ- ğõnõn henüz çok az olduğunu düşünmektedir. Ancak geçtiğimiz günlerde tanõk olunan ölçüsü tamamen kaçmõş sertlik, bundan sonra yapõ- lacak herhangi bir seçimde Ergenekon olgu- sunun iktidar lehine hiç mi hiç çalõşmayaca- ğõnõ düşündürtmektedir. AKP ve lideri sertlik politikasõnõ alõşõlmõş siyasal söylemlerden başka taraflara doğru çekmektedir. Yürütülüş biçimi ve kanõtlarõyla zaten tartõşmaya çok açõk olduğu görülen bir hukuki oluşumun arkasõna sõğõnarak, ortalõkta toz duman attõrtmasõ akõl- cõlõktan çok uzaktõr. Bir yõğõn balistik atõş ya- põlmõştõr. Bunlarõn tesadüfi uçuşlar gösterme- diği açõktõr. Türbana karşõ net ve açõk tavõr ko- yan eski rektörler ve rektör yardõmcõlarõ bir po- litik hesaplaşmanõn sonucu olarak hedef alõn- mõşa benzemektedir. İnsani, toplumsal ve en- telektüel hizmetler yönünden benzersiz bir per- formans göstermiş olup masalõmsõ bir çağdaş iyilik melekliği sergileyen bir dernek Atatürkçü düşüncelere olan bağlõlõğõ dolayõsõyla mitral- yöz ile taranmõştõr. Tüm toplumun övünç kaynağõ, olağanüstü bir insan olan Türkan Ho- ca, hedef tahtasõnõn ortasõna yerleştirilmiştir. Derinlemesine ulusalcõ tavõr koyuşlarõn önde gelen simgelerinden bir Manisalõ Hoca õşõk- sõzlõğõn ve karartmanõn cüppesi üzerine giy- dirilerek alõnõp götürülmüştür. Sonuç Toplumsal tepki köpürme ve taşma nokta- sõnda henüz değildir ama bardak dolmaktadõr. Korku ve ürküntü, toplum nüfusunun küçük bir kesiminde elbette kendini gösterebilir. Ancak daha kalabalõk ve ayrõca daha bilinçli bir top- lum kesimi korkunun yaratacağõ moral bo- zukluğuna kendini kaptõrmayacaktõr. Kendin- den geçmiş bir siyasal iktidarõn politika içi ve dõşõ tüm unsurlarõ kullanarak topluma dehşet saçma arayõşõ, korkudan ziyade üzüntüye yol açmaktadõr. Toplum katmanlarõnõn ve grupla- rõnõn bizden olanlar ve olmayanlar diye yapay ayrõlõm çõğlõklarõ içinde kin ve nefrete sürük- leniyor olmalarõ büyük kaygõ yaratmaktadõr. Toplum içinde bu kaygõyõ, siyasal partilerin de dikkatle gözlemesi ve ona karşõ net ve kuvvetli tepkiler koymasõ zamanõ çoktan gelmiştir. Ana muhalefet partisinin toplum içine sürük- lenmesine gayret edilen bu tehlikeli curcuna- ya karşõ duyarlõ bir gözleme ve davranõş biçi- mi belirleme mecburiyeti ortadadõr. Toplumun aklõ başõnda, vicdanlõ, namuslu, Cumhuriyet ge- tirilerine saygõyla bağlõ yurtsever tüm insanlarõ muhalefetten ve özellikle ana muhalefet par- tisinden bu görevi bekleme ve hatta talep etme haklarõ vardõr. Bu anlamlõ ve güçlü talep ge- cikmeden yerine getirilmek zorundadõr. Erhan KARAESMEN Toplumsal tepki köpürme ve taşma noktasõnda henüz değildir ama bardak dolmaktadõr. Korku ve ürküntü, toplum nüfusunun küçük bir kesiminde elbette kendini gösterebilir. Ancak daha kalabalõk ve ayrõca daha bilinçli bir toplum kesimi korkunun yaratacağõ moral bozukluğuna kendini kaptõrmayacaktõr.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle