17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Bülent Arınç ne bakanı oldu? Şeyin Şeyi Bakanı! YağmurDeniz CMYB C M Y B GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Nedim Gürsel ve ‘Allah’ın Kızları’... Bu sabah programınızı bilmiyorum. Belki çok do- lusunuz. Ama günün ilk saatlerinde Şişli 2. Asliye Ce- za Mahkemesi’ne giderseniz, orada Nedim Gürsel’in davasına güç verebilirsiniz. Nedim bu sabah “Allah’ın Kızları” kitabını yazdığı ve birileri de ısrarla bundan rahatsız oldukları için yargılanacak... Ne yazık ki ben o duyguyu çok iyi bilirim. Defa- larca adliye koridorlarını arşınladım. “Kemik” topla- tıldığında 8 ay sonraki beraatına kadar içim parça- landı... Sonra Piramid’den yayımladığımız nere- deyse tüm Erje Ayden ve Murat Hiçyılmaz kitap- ları da sistematik olarak toplatıldı. Hiçbirinde az ce- zayla kurtulmak için “suçu” kabul etmedim, dava- ya girdim. Ya da makalelerimden rahatsız olan yo- baz lüks tarikatlar aleyhime davalar açtılar. Bir ara mesaiye gider gibi haftada üç gün saçma davala- ra gidiyordum. Sonuçta hep beraat ettim. Ama ru- humu kirleten o günlerin hesabını kim ödüyor? Nedim en sevdiğim, en önemli yazarlarımızdan. Ki- tapları onlarca dile çevriliyor. Her kitabı çıktığında, Nedim heyecanla eline alır ve sımsıkı tutar, koklar. O heyecanı kaybetse yazamaz. Bir de, olur olmaz yerlerde Kürt-Ermeni muhabbetlerine girip, AB’nin yönlendirmelerine tenezzül ederek kariyerini sür- dürenlerden değildir. Bunu yapsaydı, zaten çok ta- nındığı Fransa’da altın heykelini diktirirdi! Hani bu tren AB’ye gidiyordu? Nedim de açık mektubunda bu- nu sormuş Başbakan’a: “Hani siz ‘Türkiye artık ya- zarlarını yargılayan bir ülke değil’ demiştiniz.” Ga- ripliğe bakın ki, laik Türkiye Cumhuriyeti’nde, kim- se bir talepte bulunmamışken Diyanet İşleri, durduğu yerden ayaklanıp davaya müdahil olmuş ve kitap aleyhine maddi hatalarla dolu tahammülsüz bir ra- por yayımlamış. Böylece cadı avına katkıda bulun- muşlar! Kötü niyet o kadar açık ki: Diyanet, kitapta “çırılçıplak uzanmış Allah’ın sevgilileri...” yazdığını id- dia ediyor. Halbuki gerçekte, “...cennette Allah’ın sev- gili kulları ile şehitleri bekleyen huriler vardı” yazmış Gürsel! Aslında yazarımızın çok şaşırması yanlış: Ülke “ar- tık” değişti ve AKP usulü laik düzene geçti. O ne- denle kalkıp tepkisini ortaya koyarken “Bu bir ede- biyat eseridir ve Diyanet bunu yorumlama ve görüş bildirme yetkisine sahip değildir” dediğinde, günü- müz Türkiyesi’ni ıskalamış oluyor! Kendileri de söz- de yazar-çizer olan o utanılası “liberal-faşist”lerin yo- bazlarla el ele şekillendirdikleri Türkiye artık burası. Baksanıza, yıllardır “muhalif” gazetemiz Vatan’da bi- le kendini “Kemalist” olarak tanımlayan bir yazara yer yok, ama günlük hayatta “ne caizdir ne değildir”, hepsini bize en ince noktasına kadar anlatan bir ho- caya yer var. Yani Nedim, bu yeni “F” tipi ortamda, Diyanet meseleye dalıvermiş, çok mu? “AB usulü de- mokrat-İslam”ın nefes alış tarzı bu! Şimdi sen kal- kıp “İnanca olan saygım, inancı eleştirmeme, eğer teokratik bir ortamda yaşamıyorsak engel değildir. İnanç özgürlüğüne olduğu kadar düşünce ve yarat- ma özgürlüğüne de saygı göstermeliyiz” dediğinde, Atatürk Türkiyesi’nden söz ediyorsun. Ya da “Le Monde”da Marc Levy, seni yargılaya- cak mahkemeye, “Peki siz okulları yakarak, kadınla- ra eğitimi yasaklayarak, masum sivilleri öldürerek İs- lamın gerçek değerlerine en büyük zarar verenlere kar- şı bu mahkemenin kapılarını açıyor musunuz” diye sor- duğunda, şaşkınlığım daha da artıyor. Yıllardır AB ayarlı demokrasi, devlet dairelerinden Atatürk res- mi indirme peşinde değil miydi? Nasıl kabiliyetsiz sah- te doktor girdiği ameliyatta hastayı öldürürse, Nedim de şimdi gitsin Le Monde’a ve tüm AB demokratla- rına anlatsın: “Dehşetengiz cehaletle yüklü yorum- larınızla liberal faşistlere kandınız ve Türkiye’yi kurt- lar sofrasına gardını düşürerek sundunuz. Biraz da- ha saflığınızı sürdürüp bu son Ergenekon davasının da ‘demokratik bir çıkış ve darbelere karşı önlem’ ol- duğuna inanırsanız, yatağa mıhladığınız hastanızın an- cak cenazesine yetişeceksiniz!” Türkiye şimdi yine ele güne karşı savunmasız bı- rakıldı: Bernard Henry-Levy’den Tahar Ben Jel- loun’a, John Berger’den Edgar Morin’e, onca ya- zar yine imzalar atıyorlar bu ortaçağ mantığına kar- şı. Halbuki belki birileri artık bu havanın iyice esip dün- yaya duyurulmasını istiyor da, biz hâlâ geri kalmış yorumlarımızla kendi kendimizi aldatıyoruz! [email protected] Faks: 0212 227 34 65 PERİHAN ERGUN Geçen haftanın her günü şaşırtıcı ve düşündürücü olay- larla doldu taştı. Bir e-mail ihbarıyla ve Er- genekon soruşturması kap- samında 21 Nisan’da Poy- razköy’de kazı çalışmalarıyla ortaya çıkan patlayıcı, öldürü- cü bomba ve silahların arama işlemi haftanın ilk günü 27 Ni- san’da da sürdürüldü. İkinci derecede askeri bölge olan ye- re gömülen mühimmatın kime ve nereye ait olduğu saptan- madan taraflı gazetelerin man- şetlerinde önce İSTEK Vakfı Başkanı Dalan, sonra da ge- ne TSK karşıtlıklarıyla bilinen medyaca ganimet bulmuşça- sına yazılıp çizildi. Konu, 29 Ni- san günü Genelkurmay Baş- kanı İ. Başbuğ’un karargâ- hında yaptıkları basın toplan- tısındaki açıklamalarında bun- ların emniyette de var oldu- ğunu, kendilerindekilerde ek- siklik bulunmadığını, gerçek saptanmadan kamuyu yanıltı- cı haberlerin manşetlenmesi- nin etiğe uymadığını, Basın Ahlak Yasası’na aykırılığını be- lirtti. Bu toplantıyı 90 dakika- da bitireceğini söylemesine karşın, sorulara verilen ce- vaplarıyla 2.5 saatte sonuç- landırabildi. Doğrusu açıkla- malarındaki niteliğiyle TSK’nin vatan korumacılığının dışında akademik, hukuk ve genel kültür birikimleriyle üst dü- zeyde olduğunu da kanıtladı. Darbelere karşıtlıklarını, laik, demokratik Cumhuriyete, Ata- türk’ün tam bağımsızlık baş- ta olmak üzere tüm ilkelerine bağlılıklarını, bunlara ters dü- şenlerin aralarında buluna- mayacağını kesin tümcelerle ortaya koydu. Bu övünç veri- ci basın toplantısının yapıldığı saatlerde, ne acıdır ki önce Li- ce’de zırhlı asker aracında PKK’nin patlattığı mayınla do- kuz, Şırnak’taki çatışmada da bir erimizi şehit verdiğimizin esefle acısını yaşadık. Haftanın ikinci günü salı sa- bahının ışıklarıyla ekranlardan emniyet güçlerinin, Bostancı Gösteri Merkezi’nin karşısında bir daireye düzenlediği trajik bir film görüntüsündeki operas- yonunu şaşkınlıkla izledik. 6.5 saat süren ve tek kişiye yapı- lan bu baskının istihbarat ek- sikliği dikkate alınmadan çok nitelikli buna karşın tedbirsiz- ce binaya girmeye kalkan em- niyet amiri Semih Balaban’nın teröristin savurduğu bombayla yaşamını yitirmesi çok kötü ol- du. Ona eşlik eden altı polisi- miz de yaralandı. Bir de 16 ya- şın verdiği çocuksu merakla emniyet şeridini geçen Maz- lum Şeker, hedefsiz kurşun- la canını yitirdi. Bunlara neden olan Devrimci Karargâh örgü- tünün lider kadrosundan ol- duğu söylenen Orhan Yıl- mazkaya’nın öğrenim duru- mu, “Türk Hamamları” adlı ki- tabın yazarı oluşu, kınama ya- nında acındırıcılığı da getiriyor. Telsizden polislere seslenirken, Şeyh Bedrettin’den başlaya- rak İbrahim Kaypakkaya, Deniz Gezmiş ve Mahir Ça- yan yolunda devrim savaşının devam edeceğini söylemesi, bende o anda tepki uyandır- mış, bir devrimci bu kadar can alıcı olamaz, bunda PKK’lilik var demiştim. Cum- huriyet yazarlarından Meh- met Faraç’ın 1 Mayıs günlü yazısıyla ekranlarda PKK kamplarında eğitim gördüğü- nün sergilenmesi yanılmadı- ğımı kanıtladı. Ayrıca; kentin en seçkin semtinde daire kirala- mak, o denli patlayıcıyla Ka- laşnikof ve pahalı silahları de- polamak, ancak ülkeyi dağıt- mayı amaçlayan iç ve dış güç- lerin desteklemesiyle oluşabi- lir. Bu olayları hep söylediğim gibi ancak ve ancak Cumhu- riyet ilkelerini benimsetecek eğitim ve bir de ekonomik kalkınmayla toplumsal den- gesizliklerin giderilmesi önle- yebilir.. Hafta perşembe günü de gene üzücü bir olayla sürdü. Eski Adalet Bakanı, hukuk duayeni Sayın Hikmet Sami Türk’ü Bilkent Üniversite- si’ndeki dersine girerken, onu öldürmeye kasteden canlı ka- dın bombacıdan çok şükür ki korumalarının önlemesi kur- tabildi. Üzüldüğüm bir konu da B. Obama’nın istemi olan Hey- beliada’daki ruhban okulunun açılması için hükümetçe öne- rilen formüller. Birincisi meslek liseleri gibi 2 yıllık ilahiyat fa- kültesine bağlanması; ikincisi azınlık okulları statüsünde MEB’e teslimi; üçüncüsü de beni en çok düşündüren ve olamaz dedirten, AB ülkele- rinden Yunanistan’ın dini eği- tim veren fakültesine hem de Rum Patriği’nin de onayı alı- narak bağlanması. Geçmişte misyonerlik suçu saptanarak eğitimine son verilişine bu for- mül büyük yol açacaktır. Dı- şabağımlılığın bu kadarı da olamaz!.. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 5 Mayıs Gündemle Dolup Taşan Bir Hafta HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] SAYFA CUMHURİYET 5 MAYIS 2009 SALI 14 Tezgâh Erol Barutçugil: “Manav Recep, ezikleri ayıklamak isterken çürükleri tezgâha diziverdi!” Yöntem Faruk Yıldız: “Her türlü yolsuzluk parti içinde ise mutlaka ‘ak’lanır parti dışında ise derhal ‘şaibeli’ sayılır!” Gâvur Zekai Buluç: “Ermenistan’la normalleşmek için Azeri kardeşlerine gâvur eziyeti yapanlar hangi dinden acaba?” Çağdaş Yaşam’ın 20. yılında ÇAĞDAŞ Yaşamı Destekleme Derneği’nin 20. kuruluş yılı, Fazıl Say ve müzisyen arkadaşlarının verdiği muhteşem bir konserle kutlandı. Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı salonundaki bin 800 küsur koltuğa karşılık satılan 2 bin küsur bilet vardı ve konukların bir kısmı sahnede oturdu. Fazıl Say, yurtdışı konserlerindeki gibi ilk kez burada da dinleyicilerle yan yana oldu. Konser de muhteşemdi salon da. Ama en muhteşemi; 2,5 saat boyunca sahnede gençlerin arasında oturan ve konuştuğu zaman salonu ayağa kaldıran güzel insan Türkan Saylan’ın anıtsal duruşuydu! Hastalığının en ağır koşullarında evini basanlar ve ona “terörist” muamelesi yapanlar utansın! Doğrusunu söylemek gerekirse, Ergenekon müneccimleri geçen cumartesi gecesi büyük bir fırsat kaçırdı. Konser sonrası Lütfi Kırdar’ın kapılarını f tipi polisle kuşatıp salondakileri terör örgütüne yardım ve yataklık suçundan gözaltına alabilirlerdi! Sonra bu insanların ev ve işyerlerini basıp binlerce gizli belgeye ve yeni bilgiye ulaşabilirlerdi. Fazıl Say bile notaları arasına bazı suikast planları saklamış olabilir! Mutlaka bakmak lazım. Ergenekon dalgaları bu kadar çok olunca demek ki dalgaya düşüp unutmuşlar. “Çağdaş insan avı” için bir başka çağdaş konser çıkışına inşallah! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” LAİKLİĞİN demokrasinin vazgeçilmez yaşam kanallarından biri olduğunu görmezden gelen şerefsizlere. Laikliğin demokrasinin temel unsurlarından biri olduğunu anlayamayan ve anlamak istemeyen salaklara. Laikliğin demokrasinin güvencesi olduğunu inkâr eden ahlaksızlara. İktidarın laiklik karşıtı eylemlerin odağı haline geldiğini unutanlara, unutturmaya çalışanlara. Karşıdevrim sürecini inkâr edip rüşvetin belgesi gibi karşıdevrimin belgesini arayanlara... Alın size karşıdevrimin belgesi! Üstelik bu belge “Ergenekon dalgası”nın içinden çıktı. İktidar yalakalarının dört elle sarıldığı ve her bir satırındaki her türlü iddiayı tartışmasız doğru kabul ettiği Ergenekon’un son dalgasında haklarında adli işlem başlatılan kişilerle ilgili “değerlendirme raporu”nu Milliyet’ten Tolga Şardan haberleştirdi. Ergenekon dalgasında, Ulusal Sivil Toplum Kuruluşları Birliği Genel Sekreteri Hamdi Gökhan Ecevit’e yüklenen suç, f tipi polis gücüyle yürütülen karşıdevrim sürecinin belgesi niteliğindeydi: “Yüksek öğrenim öğrencilerinin parasızlık ve çaresizlikten dolayı tarikatların tuzağına düşmelerini, dinci faşizmin esiri olmalarını önlemek ve gerici zihniyetin baskılarına uğramadan öğrenimlerini tamamlayabilmeleri için Atatürkçü, laik, demokratik, sosyal hukuk devleti kazanımlarına sahip çıkabilecekleri öğrenci yurtlarında kalabilmeleri için ‘Ata Evleri Projesi’ isimli dokümanı hazırlamak.” Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin genel merkez ve şubelerini, Çağdaş Eğitim Vakfı’nı, çağdaş eğitim veren İstanbul Eğitim ve Kültür Vakfı’nı, Yeditepe Üniversitesi’ni, Başkent Üniversitesi’ni polisin niye bastığını, çağdaş eğitimi savunan eski ve yeni rektörlerin niye gözaltına alındığını ve tutuklandığını, türbanı savunanların niye rektör atandığını, dinci faşistlerin niye yüksek öğrenimde karar sahibi yapıldığını herhalde bundan daha güzel kanıtlayan bir belge olamaz! Türkiye Cumhuriyeti’nde cumhuriyetin temel ilkeleri doğrultusunda öğrenci yetiştirmenin ve yurtlarda barındırmanın suç unsuru sayıldığını gösteren ve karşıdevrim sürecini ortaya seren bu çarpıcı belgeye rağmen hâlâ bildiğini ya da kendisine belletileni okumaya çalışanlar ya salaktır ya da şerefsiz ve ahlaksız. Karşıdevrim SESSİZ SEDASIZ (!) BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Hakkâri ilinde, kaya resimleriyle tanõnmõş vadi. 2/ Akdeniz Bölge- si’nde bir akarsu... Kabadayõ. 3/ İnce deri ya da ince ka- buk... Örnek. 4/ Bir çemberin için- de kalan düzlem parçasõ. 5/ Uzak... Halkõn sadakala- rõyla geçinen gezici Ka- tolik tarikatlarõn üyeleri- ne verilen ad. 6/ “Bana derler --- yükünü sen gö- tür/Benim yük götürür dermanõm mõ var” (Ka- racaoğlan)... İtalya’nõn en uzun õrmağõ... Bir no- ta. 7/ Öleceği kesinlikle bilinen bir hastanõn,acõ- sõnõ dindirmek için dok- tor tarafõndan öldürülmesi. 8/ Tanrõ bağõşlamasõndan yoksunluk... Bir sanayi kuruluşumuzun kõsa yazõlõşõ. 9/ “Bir kez gönül yõktõn ise/Bu kõldõğõn --- değil” (Yunus Emre)... Utanç duyma. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Afyonkarahisar ilinde bir kaplõca. 2/ Bir göz rengi... Güneydoğu Asya’da yetişen ve mobilya yapõmõnda kul- lanõlan bir cins kamõş. 3/ Gemilerde korkuluk olarak kul- lanõlan kalõn halat. 4/ Güzel sanat... Bir renk... Havadaki su buharõ. 5/ İstanbul’un bir semti... Oyunda berabere kalma. 6/ Eti lezzetli bir balõk. 7/ Acõ, üzüntü... Parola. 8/ Demir elementinin simgesi... Notada durak işareti... Akõm şiddeti birimi kiloamperin kõsa yazõlõşõ. 9/ Bisik- letin en eski şekli olan, iki tekerlekli taşõt aracõ. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 K A L A F A T D A M A Z O N L A L A L R O M A N A Z P A N A M A F O R A İ Ş B A N O N İ M S U T M A Ş P İ R L A M S İ O N D A N A B U R N U 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. HAYRİYE UYGUN Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. İsmail HATİPOĞLU TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ ELELE VAKFI Vakıfbank Ankara Merkez Ş. 205 0000 YTL Tel: 0312 431 99 36, www.elele.org.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle