25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 13 MAYIS 2009 ÇARŞAMBA 4 HABERLER İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN namikzafer@yahoo.com GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU ‘Dip’te ‘U’ Dönüşü İnanılır gibi değil ama, tam piyasalarda “dibe ula- şıldığına” ilişkin bir algı oluştuğu sırada, The Eco- nomist, ani bir “U” dönüşüyle, düne kadar yerden yere vurduğu Fransız modelini öven uzun bir ya- zı yayımladı . “Bu kriz o kriz” derken öngördüğü- müz ideolojik kültürel değişimler, anlaşılan artık neo-liberalizmin en bağnaz kesimlerini bile etki- lemeye başlamış. ‘Dip’ ama neyin ‘dibi’? Dünya ekonomisinin ekonomik göstergelerin- deki gerileme hızında yavaşlamalar görülüyor. Bor- salar iki ayda yüzde 20’den fazla toparlandılar. Bu nedenlerle kimi ekonomistler, 2007 mali kri- ziyle başlayan şiddetli küresel resesyon içinde di- be vurduğumuzu ileri sürüyorlar. OECD, “topar- lanmanın yeşil filizlerini görüyor” olabilir. Pazar gü- nü Will Hutton’un The Observer’de anımsattığı gi- bi, 1930’dan bu yana tüm resesyonlar 12-15 ay gibi bir sürede dibe vurmuşlar. Gerçekten de bor- salarda yüzde 45’e varan gerilemelerden, 50 tril- yon dolara ulaşan mali kayıplardan, trilyonlara ula- şan banka kurtarma operasyonlarından sonra, re- sesyonun dip noktasını arkada bırakmaya baş- lamış olabiliriz. Ancak bu saptama, krizin geride kaldığı, yeni canlı bir ekonomik toparlanma dö- nemine girildiği anlamına gelmiyor. 2007’de patlak veren mali “krizin” arkasında, aşı- rı üretim/birikim, talep yetersizliği sorunlarından, “artı değerin” üretildiği emek süreçlerine kadar uzanan, daha kesin bir ifadeyle “sermaye birikim rejimini” içeren, çok katmanlı bir süreç var. Bu yüzden kriz, hemen verili ekonomi yönetim mo- deline olan güveni sarsmaya, yeni model arayış- larını gündeme getirmeye başladı. ‘French Model’ 1980’lerin, 1990’ların giderek şişen bir mali kö- pükle beslenen “büyüme” günlerinde, “her der- de deva piyasa iksiri” satan şarlatan ekonomist- ler, izleyicilerin dikkatini dağıtmak, gözlerini ka- maştırmak için hep Avrupa, ama esas olarak “Fransız modelini” nefret nesnesi olarak kullan- dılar. Bir türlü refah devletinden kurtulamayan, emek piyasalarını serbestleştirmeyen, tarımını ko- rumaya devam eden (neo-liberalizme direnen) bu ekonomilerin büyüme hızları ne kadar da yavaş- tı, işsizlik oranları ne kadar yüksekti, devlet eko- nomi üzerinde ne büyük bir yüktü… Gerçekteyse Almanya ve Fransa ekonomileri, vatandaşlarına, daha yavaş büyüme oranlarında, ABD ve İngiltere’ye göre daha yüksek refah dü- zeyleri sağlayabiliyor, yüksek verimlilik oranları- na ulaşabiliyorlardı; işsizlik oranları ABD ve İn- giltere’den çok farklı değildi. Her şeye karşın, ABD- Avrupa ilişkilerinde, “French Model”, başka al- ternatif yok, saçmalığına direnenlere, uluslarara- sı ilişkilerde ABD kuyruğuna takılmayanlara iliş- kin bir metafor olmaya devam etti. Şimdi başka bir yerdeyiz. The Economist’in ak- tardığına göre Fransız ekonomisindeki gerileme, ABD, Almanya ve İngiltere’ye göre daha yavaş. Gelişigüzel harcama yapmakla suçlanan Fransız devletinin bütçe açığı, ABD ve İngiltere’ninki ka- dar büyük değil. İngiltere ve ABD’de işsizlik oranları Fransa’yı yakaladı ve geçiyor. Fransız ban- ka sistemi ABD ve İngiltere’ye göre çok daha sağ- lam. Günlük yaşam, vatandaşın ruh hali, krizden pek fazla etkilenmişe benzemiyor. The Econo- mist’in yükselen toplumsal muhalefetten yakın- mamayı seçmesi de ilginç. Böylece The Economist, geçmişte karalanan Fransız modelinin, krizde çok daha iyi bir per- formans gösterdiği sonucuna ulaşıyor. The Eco- nomist’in özellikle devletin ayrıca harcama yap- masına gerek bırakmayan “otomatik düzenleyi- cilere”, diğer bir değişle neo-liberalizmin “nefret nesnesi”, refah devleti kurumlarına dikkat çekiyor: Sosyal güvenlik, gelir destek sistemleri, uzun dönemli planlama ve denetim geleneği. Sosyal güvenlik sistemi, vatandaşın reses- yondan, işsizlikten boğulmasını, dayanılabilir bir yaşamı, tüketim düzeyini sürdürmesini sağlıyor; toplumsal dokuyu koruyor. Uzun dönemli plan- lama, tüketiciye sadaka dağıtmaktan daha çok, ulaşım, enerji, turizm, kültür, eğitim, sağlık alan- larında yoğunlaşan altyapı yatırımlarına odakla- nıyor, durgunlukta ülke ekonomisini destekliyor, yenilenmesine yardım ediyor. Düzenlemeler ise hem mali sistemin kırılganlığını azaltıyor hem de sanayide tedarik zincirinin, dolayısıyla sanayici- nin korunmasına yardım ediyor. The Economist’in Fransız modeline yönelik eleştirileriyse durgunlukta dayanıklı, ama büyüme döneminde yeterince dinamik olmadığına ilişkin. Diğer bir deyişle ekolojik ve insani nedenlerden dolayı, zaten artık terk edilmesi gereken, “her ne pahasına hızlı büyüme” saplantısından kaynak- lanıyor… erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com MHP liderinden Gül ve Erdoğan’a soru: Bizden, hangi ihanete katkõda bulunmamõz isteniyor? Bahçeli: Açõlõmõ açõnANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - MHP Genel Başkanõ Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanõ Abdullah Gül’ün Kürt sorununun çözümüne yönelik gi- rişimlerinin “izaha muhtaç” oldu- ğunu belirterek “Bizden hangi reza- lete, hangi ihanete katkıda bulun- mamız için servis yapmamız isten- mektedir” diye sordu. Bahçeli, partisinin grup toplantõsõnda Mardin-Mazõdağ’a bağlõ Bilge kö- yündeki “korucu katliamı”nõ de- ğerlendirirken, katliamõn koruculuk sisteminin yeniden tartõşõlmasõna ne- den olduğuna dikkat çekti. Koruculuk sisteminin de eleştirilecek ve õslaha muhtaç yönleri olduğunu belirten Bahçeli, her kamu görevlisi gibi bun- larõn arasõnda da suç faaliyetlerine ka- rõşanlar olabileceğini, ancak bütün bunlarõn koruculuk sisteminin sor- gulanmasõna bahane olmamasõ ge- rektiğini savundu. Bahçeli, “Ve bu ko- nuda hâlâ koruculuğun kaldırıl- ması için ısrarcı olmak, PKK’nin yıllardır ve her platformda üze- rinde durduğu siyasallaşma talep- lerinden birinin bilerek veya bil- meyerek avukatlığına soyunmak anlamını taşıyacaktır” dedi. Siyasi gelişmeleri de değerlendiren Bahçeli, son yõllarda iktidar odaklõ sis- tematik bir “yönlendirme, dayat- ma, bıktırma ve teslim alma” şek- linde formüle edilebilecek teslimiyet şablonunun kamuoyu önüne konul- maya başlandõğõnõ bildirdi. Bahçeli, bazõ sivil toplum örgütleri, siparişle so- nuç çõkaran kamuoyu şirketleri, söz- de aydõn ve yandaş medyanõn bu lo- binin başlõca ayaklarõnõ oluşturduğu- nu ve en son MHP’yi eleştirdiklerini belirterek “Terk ettikleri hareketi- mizin ‘eski MHP’li’ kontenjanından köşe tutmuş olanların işi gücü bı- rakıp MHP’nin siyasetini sorgula- ması dikkat çekicidir” dedi. Lobi faa- liyetlerinin MHP’yi hedef almaya başlamasõnõn toplumun direnç nokta- larõnõn bu odaklar tarafõndan belli bir kõvama getirildiğinin işaretini verdi- ğini belirten Bahçeli, özellikle Cum- hurbaşkanõ Abdullah Gül’ün “Kürt sorunu Türkiye’nin birinci soru- nudur” açõklamasõyla eşzamanlõ ola- rak medya üzerinden Kandil Da- ğõ’ndan mütareke ve müzakere çağ- rõlarõ yapõlmasõnõn dikkat çekici ol- duğunu söyledi. Gül’ün açõklamalarõ ve Kandil Dağõ’ndaki elebaşõ (Murat Karayılan) ile yapõlan mülakatõn tar- tõşmalarõ alevlendirdiğine işaret eden Bahçeli, özellikle devletin başõ olan Cumhurbaşkanõ’nõn bu konudaki ro- lünün büyük önem taşõdõğõnõ ifade et- ti. Gül’ün son 2 ay içinde bu konuda yaptõğõ açõklamalarõn “izaha muhtaç” olduğunu kaydeden Bahçeli, “İddia edilen bu mutabakatın içeriğinin, anlaşma zemininin ve taraflarının” bir an önce açõklanmasõnõ istedi. Bu sü- reçte Başbakan Tayyip Erdoğan’õn “sütre gerisine” çekilerek kamuo- yunun psikolojik olarak hazõrlanma- sõ sürecini izlediğini kaydeden Bahçeli, “Cumhurbaşkanı’nın ön safta yer alarak Türk toplumuna şifreli me- sajlar vermesi, bu konuda rol pay- laşımının yapıldığını da akla getir- Kürt sorununun çözümüne yönelik açõlõmlara sert tepki gösteren MHP lideri Bahçeli, Cumhurbaşkanõ Gül’ün son 2 ay içinde bu konuda yaptõğõ açõklamalarõn “izaha muhtaç” olduğunu söyledi. Bahçeli, “İddia edilen bu mutabakatõn içeriğinin, anlaşma zemininin ve taraflarõnõn” bir an önce açõklanmasõnõ istedi. Koruculuk sistemini de savunan Bahçeli, “Koruculuğun kalkmasõnõ istemek PKK’nin avukatlõğõna soyunmaktõr” diye konuştu. mektedir” kuşkusunu di- le getirdi. Kendilerinden ne istendiğini soran Bah- çeli, sözlerini şöyle sür- dürdü: “Yapay azınlıkların yaratılmasına seyirci ka- lınmasını mı? İmralı ca- nisine uzanacak PKK affına göz yumulmasını mı? Türkiye’nin bölün- me senaryolarının de- mokratikleşme reçetesi olarak pazarlanmasına rıza gösterilmesi mi? Adı telaffuz edilmeye başla- nan bir siyasi sınırın çe- kilmesi için taşeronluk yapılması mı? Yoksa bin yıllık kardeşlik huku- kunun çiğnenmesi ve sosyal dokunun bozul- masına kayıtsız kalın- ması mı? Hangisi için bizden destek aranmak- ta, hangi rezalete, hangi ihanete katkıda bulun- mamız için servis yap- mamız istenmektedir. Cumhurbaşkanı Gül’ün Kürt sorunu tanımıyla sözde çözüm için ümit dağıttığı ve müjde ver- diği bir ortamda, Türk devletinin, Türk hükü- metinin ve kendisinin mutabık kaldıkları ze- min bunlardan hangisi- dir? MHP ve milletimiz Gül ve Erdoğan’dan bu soruların cevabını acilen beklemektedir?” ALEMDAR YALÇIN: Hasbelkader sağcıları ikna edelim DSP’de ‘Rahşan Ecevit’in adayõ’ Alemdar Yalçõn, “Rahşan Ecevit DSP’nin õşõğõdõr, gölge değildir” dedi. DSP’de yeni bir rüzgâr oluşturmak istediklerini söyleyen Yalçõn, ‘‘Birinci hedef, solda önce birliği sağlayacak, toplumsal barõşõ sağlayacak bir yapõyõ oluşturmak’’ diye konuştu. TÜREY KÖSE ANKARA - DSP’nin kurucu Genel Başkanõ Rahşan Ecevit’in Genel Başkan adayõ Prof. Dr. Alemdar Yalçın, “La- yık görmelerini onur ve- rici buldum. Rahşan E- cevit DSP’nin ışığıdır, bir gölge değildir” dedi. DSP’nin 17 Mayõs gü- nü yapõlacak kurultayõ ön- cesinde aday adaylarõ ya- rõşa hazõrlanõyor. 57. hü- kümet döneminde Bülent Ecevit’in danõşmanlõğõnõ yapan daha sonra da DSP Toplumsal Kalkõnma Pro- jeleri Merkezi’ni kuran Prof. Dr. Alemdar Yalçõn adaylõğõyla ilgili sorularõ- mõzõ yanõtladõ: - DSP’de “vesayet yö- netimi” eleştirilerini na- sıl karşılıyorsunuz? - Bu konu DSP için ciddi bir handikap. Kendi üstünlüğünü dezavantajõ gibi sunan bir parti görü- nümü oluyor. Cumhuriyet kuşaklarõ erkeğinin ne önünde, ne arkasõnda, el ele yan yana giden bir kadõn istemiyor muydu? Böyle bir komplekse ka- põlmaya gerek yok. Rah- şan Ecevit DSP’nin bir õşõ- ğõdõr, bir gölge değildir. 50 yõl siyasal yaşamõ izle- miş, katõlmõş, en kritik dönemleri yaşamõş, onca deneyimi olan bir kişi- nin, bir aydõnõn deneyim- lerinden yararlanõlmazsa aptallõk olmaz mõ? - “Bülent Ecevit sonra- sõnda DSP misyonunu ta- mamladõ” değerlendir- meleri hakkında ne dü- şünüyorsunuz? - Biz hep sağ yönetim- ler tarafõndan yönetildik. Bunlar her mahallede bir zengin yaratacağõz, diye çõktõlar, sonra vahşi kapi- talizm geldi. Liberal eko- nomi bilimdir, inanma- yan bilim dõşõdõr, dendi. İnsanlar “kamu yararı” derken utanmaya başladõ, “Acaba bilim dışı mı- yım?” diye. Ecevit, top- lumun en yoksul kesim- lerinden kalkõnmayõ baş- latmalõyõz, diyordu. E- cevit’in düşüncelerine cid- di bir gereksinmemiz var. - DSP için nasıl bir ge- lecek vaat ediyorsunuz? - Birinci temel hedef, solda önce birliği sağla- yacak, toplumsal barõşõ sağlayacak bir yapõyõ oluş- turmak. “Hasbelkader sağcılar” var, Sayõn E- cevit’in sözü bu. Kendisi işçi, yoksul, dar gelirli, ama gidiyor sermayenin gelişmesi yönünde hareket eden partiye rey veriyor. “Hasbelkader sağcıla- rı” ikna ederek olmalarõ gereken yere davet ede- lim. Önce DSP’de bir rüz- gâr oluşturmak, kendi par- tilimizi ümitlendirmek is- tiyoruz. Kürtçe için ‘Kosova’ modeli DTP Genel Başkanõ Türk, Kürt sorununun çözümü için iyi bir fõrsat yakalandõğõnõ söyledi, siyasi partilerin Kürtçe propaganda yapabilmesi için düzenleme istedi ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Cumhurbaşkanõ Abdullah Gül’ün Kürt sorununa ilişkin açõ- lõmõna destek veren DTP Genel Başkanõ Ahmet Türk, sorunun çözümü için iyi bir fõrsat yaka- landõğõnõ, hükümetin inisiyatif alarak politika üretmesi gerektiğini söyledi. Ahmet Türk partisinin grup toplantõsõnda yaptõğõ konuşma- da, Türkiye’nin Kürt sorununun çözümü için artõk bir karar verme süreciyle karşõ karşõya olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanõ’nõn açõk- lamalarõna destek veren Türk, Gül’ün kendisi ile yaptõğõ görüş- mede, Türkiye’nin en temel so- rununun Kürt sorunu olduğunu ve mutlaka çözülmesi gerektiğini dile getirdiğini anlattõ. Türk, Cum- hurbaşkanõ Gül’ün sorunu kabul edip adõnõ koyarak bu konuda önemli bir ufuk açtõğõnõ, bu nok- tada hükümetin inisiyatifi eline alarak çözüm adõmlarõnõ geliştir- mesinin tarihi bir zorunluluk ol- duğunu anlattõ. Hükümetin anayasa değişikliği çalõşmalarõnõ da değerlendiren Türk, Kürt sorunuyla bağlantõlõ olarak Siyasi Partiler Yasasõ, Türk Ceza Yasasõ ve Terörle Mücade- le Yasasõ’nda köklü bir reforma gidilmesinin zorunlu olduğunu, si- yasi partilerin farklõ dil ve lehçe- lerde propaganda yapabilmesi gerektiğini söyledi. Türk, grup toplantõsõ sonrasõn- da gazetecilerin “Bölgedeki köy- lere Kürtçe isim verilmesine yönelik çalışmalara” ilişkin so- rularõnõ yanõtladõ. Sadece köyle- rin isimlerinin değiştirilmesinin bir anlam ifade etmeyeceğini kayde- den Türk, Kosova’da Kosova Demokratik Türk Partisi’nin da- veti üzerine kültür bakanlarõ top- lantõsõ yapõlacağõnõ hatõrlatarak, “Orada isimler Türkçe, söy- lemlerini Türkçe söylüyorlar, her tür demokratik haklardan yararlanıyorlar. Meclis’te Türk- çe konuşma hakkına sahipler. Bir azınlığın olması gereken haklar konusunda elbette ki biz tam destek veriyoruz. Ko- sova’daki yaklaşım neyse, Tür- kiye hükümetinin oradaki Türk azınlığı için istediği, yerine ge- tirilen talepler neyse bugün bu- rada uygulansa sorun kalmaz diye düşünüyoruz” açõklamasõ- nõ yaptõ. PARTİ YÖNETİCİLERİ SON KARARI ERDOĞAN’IN VERMESİ İÇİN SEÇENEKLER HAZIRLADI AKP’nin sürprizli paketi hazõrANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - AKP’nin anayasa paketini hazõrlamak üzere oluşturduğu komisyon, Başbakan Tayyip Erdoğan’a sunulmak üzere seçenekli bir paket hazõrladõ. Sürpriz maddelerin de yer almasõnõn beklendi- ği pakette, Anayasa Mahkemesi’nin yapõsõ ve siyasi partilerin kapatõlmasõ- nõn zorlaştõrõlmasõna ilişkin düzenle- meler yer alõyor. AKP yöneticileri, anayasa paketi üzerindeki çalõşmalarõnõ büyük oranda tamamladõ. Paketi oluşturmak üzere partide oluşturulan komisyonun bir üyesi, paketin büyük oranda tamam- landõğõnõ belirterek “Noktayı koymak üzereyiz. Her maddeyle ilgili müza- kare yapılabilecek şekilde seçenekli bir çalışma yaptık. Başbakan Erdo- ğan’a sunacağız. Başbakan’dan ge- lecek önerilere göre pakete son şek- lini verip siyasi partilere sunacağız” dedi. Aynõ üye, pakette bugüne kadar kamuoyuna yansõmayan bazõ sürpriz maddelerin de yer alacağõnõ söyledi. 10- 20 madde arasõnda planlanan pakette şu düzenlemelerin yer almasõ bekleniyor: Anayasa Mahkemesi’nin yapısı: Anayasa Mahkemesi’nin üye sayõsõnõn artõrõlmasõ ve üyelerin bir bölümünün TBMM Genel Kurulu’nca seçilmesi dü- şünülüyor. Üye sayõsõ, 17 ve 21 olarak iki seçenekli olarak öngörüldü. Siyasi partilerin kapatılması: Siyasi partilerin kapatõlmasõnõn Venedik kri- terlerine bağlanmasõnõn öngörüldüğü düzenlemede, şiddet ve terörü doğrudan ya da dolaylõ olarak destekleyen parti- ler hakkõnda kapatma davasõ açõlabil- mesi formülü üzerinde duruluyor. Ka- patma davasõnõ kimin açacağõ konu- sunda da seçenekli bir düzenleme ön- görüldü. Yargõtay Cumhuriyet Baş- savcõsõ’nõn ya TBMM’den ya da Yar- gõtay’da oluşturulacak bir kuruldan onay almasõ koşuluyla kapatma dava- sõ açabilmesi düşünülüyor. Bir partinin kapatõlmasõna neden olan parti üyele- riyle ilgili siyasi yasak uygulanõp uy- gulanmamasõ konusunda da iki formül üzerinde duruluyor. Birinci seçenekte 5 yõllõk siyasi yasağõn tamamen kaldõrõl- masõ, ikinci seçenekte ise siyasi yasak yerine bir sonraki genel ya da yerel se- çime girmeme cezasõ verilmesi düşü- nülüyor. Kadınlara pozitif ayrımcılık: Ka- dõnlara pozitif ayrõmcõlõk öngören bir düzenleme getirilmesi planlanõyor. Kamu denetçiliği: Kamu denetçili- ği kurumu oluşturulabilmesi için ana- yasaya bir madde konulacak. Türkiye milletvekilliği: 100 mil- letvekilinin baraj olmadan siyasi parti- lerin oy oranlarõna göre belirlenmesine ilişkin bir düzenleme getirilecek. Böy- lece yüzde 1 oy alan bir parti bile TBMM’de temsil edilebilecek. Taş atan çocuklara 23 yıl istendi DİYARBAKIR (Cumhuriyet) - Başbakan Tayyip Erdoğan’õn Diyarbakõr gezisi sõrasõn- da gerçekleştirilen izinsiz gösterilere katõldõk- larõ, polise taş attõklarõ gerekçesiyle haklarõn- da dava açõlan yaşlarõ 15 ile 17 arasõndaki 4 kişinin yargõlanmasõna devam edildi. Mahke- me heyeti, sanõklarõn yaşlarõnõn 18’den küçük olduğu gerekçesiyle duruşmanõn kapalõ yapõl- masõna oybirliğiyle karar verdi. Cumhuriyet savcõsõ, sanõklarõn toplam 23’er yõla kadar ha- pis cezasõyla cezalandõrõlmalarõnõ talep etti. Kartal ve Doru’nun iadesi MADRİD (AA) - BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) ve Uluslararasõ Af Örgütü’nün eski DEP milletvekili Remzi Kar- tal ile terör örgütü PKK üyesi Eyyüp Do- ru’nun İspanya tarafõndan Türkiye’ye olasõ ia- desine karşõ çõktõğõ bildirildi. İspanyol Ulusal Mahkeme hâkimi Fernando Andreu’ya bir mektup gönderen BMMYK, söz konusu kişi- lerin iade edilmeleri halinde “işkence görme riskinin” bulunduğunu savundu. Uluslararasõ Af Örgütü’nün dõş politika temsilcisi Monica Costa da aynõ gerekçelerle iadeye karşõ çõktõ. Ahmet Türk.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle