Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 13 MAYIS 2009 ÇARŞAMBA
4 HABERLER
İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN
namikzafer@yahoo.com
GLOBALPOLİTİKÜLTÜR
ERGİN YILDIZOĞLU
‘Dip’te ‘U’ Dönüşü
İnanılır gibi değil ama, tam piyasalarda “dibe ula-
şıldığına” ilişkin bir algı oluştuğu sırada, The Eco-
nomist, ani bir “U” dönüşüyle, düne kadar yerden
yere vurduğu Fransız modelini öven uzun bir ya-
zı yayımladı . “Bu kriz o kriz” derken öngördüğü-
müz ideolojik kültürel değişimler, anlaşılan artık
neo-liberalizmin en bağnaz kesimlerini bile etki-
lemeye başlamış.
‘Dip’ ama neyin ‘dibi’?
Dünya ekonomisinin ekonomik göstergelerin-
deki gerileme hızında yavaşlamalar görülüyor. Bor-
salar iki ayda yüzde 20’den fazla toparlandılar.
Bu nedenlerle kimi ekonomistler, 2007 mali kri-
ziyle başlayan şiddetli küresel resesyon içinde di-
be vurduğumuzu ileri sürüyorlar. OECD, “topar-
lanmanın yeşil filizlerini görüyor” olabilir. Pazar gü-
nü Will Hutton’un The Observer’de anımsattığı gi-
bi, 1930’dan bu yana tüm resesyonlar 12-15 ay
gibi bir sürede dibe vurmuşlar. Gerçekten de bor-
salarda yüzde 45’e varan gerilemelerden, 50 tril-
yon dolara ulaşan mali kayıplardan, trilyonlara ula-
şan banka kurtarma operasyonlarından sonra, re-
sesyonun dip noktasını arkada bırakmaya baş-
lamış olabiliriz. Ancak bu saptama, krizin geride
kaldığı, yeni canlı bir ekonomik toparlanma dö-
nemine girildiği anlamına gelmiyor.
2007’de patlak veren mali “krizin” arkasında, aşı-
rı üretim/birikim, talep yetersizliği sorunlarından,
“artı değerin” üretildiği emek süreçlerine kadar
uzanan, daha kesin bir ifadeyle “sermaye birikim
rejimini” içeren, çok katmanlı bir süreç var. Bu
yüzden kriz, hemen verili ekonomi yönetim mo-
deline olan güveni sarsmaya, yeni model arayış-
larını gündeme getirmeye başladı.
‘French Model’
1980’lerin, 1990’ların giderek şişen bir mali kö-
pükle beslenen “büyüme” günlerinde, “her der-
de deva piyasa iksiri” satan şarlatan ekonomist-
ler, izleyicilerin dikkatini dağıtmak, gözlerini ka-
maştırmak için hep Avrupa, ama esas olarak
“Fransız modelini” nefret nesnesi olarak kullan-
dılar. Bir türlü refah devletinden kurtulamayan,
emek piyasalarını serbestleştirmeyen, tarımını ko-
rumaya devam eden (neo-liberalizme direnen) bu
ekonomilerin büyüme hızları ne kadar da yavaş-
tı, işsizlik oranları ne kadar yüksekti, devlet eko-
nomi üzerinde ne büyük bir yüktü…
Gerçekteyse Almanya ve Fransa ekonomileri,
vatandaşlarına, daha yavaş büyüme oranlarında,
ABD ve İngiltere’ye göre daha yüksek refah dü-
zeyleri sağlayabiliyor, yüksek verimlilik oranları-
na ulaşabiliyorlardı; işsizlik oranları ABD ve İn-
giltere’den çok farklı değildi. Her şeye karşın, ABD-
Avrupa ilişkilerinde, “French Model”, başka al-
ternatif yok, saçmalığına direnenlere, uluslarara-
sı ilişkilerde ABD kuyruğuna takılmayanlara iliş-
kin bir metafor olmaya devam etti.
Şimdi başka bir yerdeyiz. The Economist’in ak-
tardığına göre Fransız ekonomisindeki gerileme,
ABD, Almanya ve İngiltere’ye göre daha yavaş.
Gelişigüzel harcama yapmakla suçlanan Fransız
devletinin bütçe açığı, ABD ve İngiltere’ninki ka-
dar büyük değil. İngiltere ve ABD’de işsizlik
oranları Fransa’yı yakaladı ve geçiyor. Fransız ban-
ka sistemi ABD ve İngiltere’ye göre çok daha sağ-
lam. Günlük yaşam, vatandaşın ruh hali, krizden
pek fazla etkilenmişe benzemiyor. The Econo-
mist’in yükselen toplumsal muhalefetten yakın-
mamayı seçmesi de ilginç.
Böylece The Economist, geçmişte karalanan
Fransız modelinin, krizde çok daha iyi bir per-
formans gösterdiği sonucuna ulaşıyor. The Eco-
nomist’in özellikle devletin ayrıca harcama yap-
masına gerek bırakmayan “otomatik düzenleyi-
cilere”, diğer bir değişle neo-liberalizmin “nefret
nesnesi”, refah devleti kurumlarına dikkat çekiyor:
Sosyal güvenlik, gelir destek sistemleri, uzun
dönemli planlama ve denetim geleneği.
Sosyal güvenlik sistemi, vatandaşın reses-
yondan, işsizlikten boğulmasını, dayanılabilir bir
yaşamı, tüketim düzeyini sürdürmesini sağlıyor;
toplumsal dokuyu koruyor. Uzun dönemli plan-
lama, tüketiciye sadaka dağıtmaktan daha çok,
ulaşım, enerji, turizm, kültür, eğitim, sağlık alan-
larında yoğunlaşan altyapı yatırımlarına odakla-
nıyor, durgunlukta ülke ekonomisini destekliyor,
yenilenmesine yardım ediyor. Düzenlemeler ise
hem mali sistemin kırılganlığını azaltıyor hem de
sanayide tedarik zincirinin, dolayısıyla sanayici-
nin korunmasına yardım ediyor.
The Economist’in Fransız modeline yönelik
eleştirileriyse durgunlukta dayanıklı, ama büyüme
döneminde yeterince dinamik olmadığına ilişkin.
Diğer bir deyişle ekolojik ve insani nedenlerden
dolayı, zaten artık terk edilmesi gereken, “her ne
pahasına hızlı büyüme” saplantısından kaynak-
lanıyor…
erginy@tr.net
http://erginyildizoglu.blogspot.com
MHP liderinden Gül ve Erdoğan’a soru: Bizden, hangi ihanete katkõda bulunmamõz isteniyor?
Bahçeli: Açõlõmõ açõnANKARA (Cumhuriyet Bürosu)
- MHP Genel Başkanõ Devlet Bahçeli,
Cumhurbaşkanõ Abdullah Gül’ün
Kürt sorununun çözümüne yönelik gi-
rişimlerinin “izaha muhtaç” oldu-
ğunu belirterek “Bizden hangi reza-
lete, hangi ihanete katkıda bulun-
mamız için servis yapmamız isten-
mektedir” diye sordu.
Bahçeli, partisinin grup toplantõsõnda
Mardin-Mazõdağ’a bağlõ Bilge kö-
yündeki “korucu katliamı”nõ de-
ğerlendirirken, katliamõn koruculuk
sisteminin yeniden tartõşõlmasõna ne-
den olduğuna dikkat çekti. Koruculuk
sisteminin de eleştirilecek ve õslaha
muhtaç yönleri olduğunu belirten
Bahçeli, her kamu görevlisi gibi bun-
larõn arasõnda da suç faaliyetlerine ka-
rõşanlar olabileceğini, ancak bütün
bunlarõn koruculuk sisteminin sor-
gulanmasõna bahane olmamasõ ge-
rektiğini savundu. Bahçeli, “Ve bu ko-
nuda hâlâ koruculuğun kaldırıl-
ması için ısrarcı olmak, PKK’nin
yıllardır ve her platformda üze-
rinde durduğu siyasallaşma talep-
lerinden birinin bilerek veya bil-
meyerek avukatlığına soyunmak
anlamını taşıyacaktır” dedi.
Siyasi gelişmeleri de değerlendiren
Bahçeli, son yõllarda iktidar odaklõ sis-
tematik bir “yönlendirme, dayat-
ma, bıktırma ve teslim alma” şek-
linde formüle edilebilecek teslimiyet
şablonunun kamuoyu önüne konul-
maya başlandõğõnõ bildirdi. Bahçeli,
bazõ sivil toplum örgütleri, siparişle so-
nuç çõkaran kamuoyu şirketleri, söz-
de aydõn ve yandaş medyanõn bu lo-
binin başlõca ayaklarõnõ oluşturduğu-
nu ve en son MHP’yi eleştirdiklerini
belirterek “Terk ettikleri hareketi-
mizin ‘eski MHP’li’ kontenjanından
köşe tutmuş olanların işi gücü bı-
rakıp MHP’nin siyasetini sorgula-
ması dikkat çekicidir” dedi. Lobi faa-
liyetlerinin MHP’yi hedef almaya
başlamasõnõn toplumun direnç nokta-
larõnõn bu odaklar tarafõndan belli bir
kõvama getirildiğinin işaretini verdi-
ğini belirten Bahçeli, özellikle Cum-
hurbaşkanõ Abdullah Gül’ün “Kürt
sorunu Türkiye’nin birinci soru-
nudur” açõklamasõyla eşzamanlõ ola-
rak medya üzerinden Kandil Da-
ğõ’ndan mütareke ve müzakere çağ-
rõlarõ yapõlmasõnõn dikkat çekici ol-
duğunu söyledi. Gül’ün açõklamalarõ
ve Kandil Dağõ’ndaki elebaşõ (Murat
Karayılan) ile yapõlan mülakatõn tar-
tõşmalarõ alevlendirdiğine işaret eden
Bahçeli, özellikle devletin başõ olan
Cumhurbaşkanõ’nõn bu konudaki ro-
lünün büyük önem taşõdõğõnõ ifade et-
ti. Gül’ün son 2 ay içinde bu konuda
yaptõğõ açõklamalarõn “izaha muhtaç”
olduğunu kaydeden Bahçeli, “İddia
edilen bu mutabakatın içeriğinin,
anlaşma zemininin ve taraflarının”
bir an önce açõklanmasõnõ istedi. Bu sü-
reçte Başbakan Tayyip Erdoğan’õn
“sütre gerisine” çekilerek kamuo-
yunun psikolojik olarak hazõrlanma-
sõ sürecini izlediğini kaydeden Bahçeli,
“Cumhurbaşkanı’nın ön safta yer
alarak Türk toplumuna şifreli me-
sajlar vermesi, bu konuda rol pay-
laşımının yapıldığını da akla getir-
Kürt sorununun çözümüne yönelik açõlõmlara sert tepki gösteren MHP lideri Bahçeli,
Cumhurbaşkanõ Gül’ün son 2 ay içinde bu konuda yaptõğõ açõklamalarõn “izaha muhtaç”
olduğunu söyledi. Bahçeli, “İddia edilen bu mutabakatõn içeriğinin, anlaşma zemininin ve
taraflarõnõn” bir an önce açõklanmasõnõ istedi. Koruculuk sistemini de savunan Bahçeli,
“Koruculuğun kalkmasõnõ istemek PKK’nin avukatlõğõna soyunmaktõr” diye konuştu.
mektedir” kuşkusunu di-
le getirdi. Kendilerinden
ne istendiğini soran Bah-
çeli, sözlerini şöyle sür-
dürdü:
“Yapay azınlıkların
yaratılmasına seyirci ka-
lınmasını mı? İmralı ca-
nisine uzanacak PKK
affına göz yumulmasını
mı? Türkiye’nin bölün-
me senaryolarının de-
mokratikleşme reçetesi
olarak pazarlanmasına
rıza gösterilmesi mi? Adı
telaffuz edilmeye başla-
nan bir siyasi sınırın çe-
kilmesi için taşeronluk
yapılması mı? Yoksa bin
yıllık kardeşlik huku-
kunun çiğnenmesi ve
sosyal dokunun bozul-
masına kayıtsız kalın-
ması mı? Hangisi için
bizden destek aranmak-
ta, hangi rezalete, hangi
ihanete katkıda bulun-
mamız için servis yap-
mamız istenmektedir.
Cumhurbaşkanı Gül’ün
Kürt sorunu tanımıyla
sözde çözüm için ümit
dağıttığı ve müjde ver-
diği bir ortamda, Türk
devletinin, Türk hükü-
metinin ve kendisinin
mutabık kaldıkları ze-
min bunlardan hangisi-
dir? MHP ve milletimiz
Gül ve Erdoğan’dan bu
soruların cevabını acilen
beklemektedir?”
ALEMDAR YALÇIN:
Hasbelkader
sağcıları
ikna edelim
DSP’de ‘Rahşan Ecevit’in adayõ’ Alemdar
Yalçõn, “Rahşan Ecevit DSP’nin õşõğõdõr, gölge
değildir” dedi. DSP’de yeni bir rüzgâr
oluşturmak istediklerini söyleyen Yalçõn,
‘‘Birinci hedef, solda önce birliği sağlayacak,
toplumsal barõşõ sağlayacak bir yapõyõ
oluşturmak’’ diye konuştu.
TÜREY KÖSE
ANKARA - DSP’nin
kurucu Genel Başkanõ
Rahşan Ecevit’in Genel
Başkan adayõ Prof. Dr.
Alemdar Yalçın, “La-
yık görmelerini onur ve-
rici buldum. Rahşan E-
cevit DSP’nin ışığıdır,
bir gölge değildir” dedi.
DSP’nin 17 Mayõs gü-
nü yapõlacak kurultayõ ön-
cesinde aday adaylarõ ya-
rõşa hazõrlanõyor. 57. hü-
kümet döneminde Bülent
Ecevit’in danõşmanlõğõnõ
yapan daha sonra da DSP
Toplumsal Kalkõnma Pro-
jeleri Merkezi’ni kuran
Prof. Dr. Alemdar Yalçõn
adaylõğõyla ilgili sorularõ-
mõzõ yanõtladõ:
- DSP’de “vesayet yö-
netimi” eleştirilerini na-
sıl karşılıyorsunuz?
- Bu konu DSP için
ciddi bir handikap. Kendi
üstünlüğünü dezavantajõ
gibi sunan bir parti görü-
nümü oluyor. Cumhuriyet
kuşaklarõ erkeğinin ne
önünde, ne arkasõnda, el
ele yan yana giden bir
kadõn istemiyor muydu?
Böyle bir komplekse ka-
põlmaya gerek yok. Rah-
şan Ecevit DSP’nin bir õşõ-
ğõdõr, bir gölge değildir. 50
yõl siyasal yaşamõ izle-
miş, katõlmõş, en kritik
dönemleri yaşamõş, onca
deneyimi olan bir kişi-
nin, bir aydõnõn deneyim-
lerinden yararlanõlmazsa
aptallõk olmaz mõ?
- “Bülent Ecevit sonra-
sõnda DSP misyonunu ta-
mamladõ” değerlendir-
meleri hakkında ne dü-
şünüyorsunuz?
- Biz hep sağ yönetim-
ler tarafõndan yönetildik.
Bunlar her mahallede bir
zengin yaratacağõz, diye
çõktõlar, sonra vahşi kapi-
talizm geldi. Liberal eko-
nomi bilimdir, inanma-
yan bilim dõşõdõr, dendi.
İnsanlar “kamu yararı”
derken utanmaya başladõ,
“Acaba bilim dışı mı-
yım?” diye. Ecevit, top-
lumun en yoksul kesim-
lerinden kalkõnmayõ baş-
latmalõyõz, diyordu. E-
cevit’in düşüncelerine cid-
di bir gereksinmemiz var.
- DSP için nasıl bir ge-
lecek vaat ediyorsunuz?
- Birinci temel hedef,
solda önce birliği sağla-
yacak, toplumsal barõşõ
sağlayacak bir yapõyõ oluş-
turmak. “Hasbelkader
sağcılar” var, Sayõn E-
cevit’in sözü bu. Kendisi
işçi, yoksul, dar gelirli,
ama gidiyor sermayenin
gelişmesi yönünde hareket
eden partiye rey veriyor.
“Hasbelkader sağcıla-
rı” ikna ederek olmalarõ
gereken yere davet ede-
lim. Önce DSP’de bir rüz-
gâr oluşturmak, kendi par-
tilimizi ümitlendirmek is-
tiyoruz.
Kürtçe için ‘Kosova’ modeli
DTP Genel Başkanõ Türk, Kürt sorununun çözümü için iyi bir fõrsat yakalandõğõnõ
söyledi, siyasi partilerin Kürtçe propaganda yapabilmesi için düzenleme istedi
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - Cumhurbaşkanõ Abdullah
Gül’ün Kürt sorununa ilişkin açõ-
lõmõna destek veren DTP Genel
Başkanõ Ahmet Türk, sorunun
çözümü için iyi bir fõrsat yaka-
landõğõnõ, hükümetin inisiyatif
alarak politika üretmesi gerektiğini
söyledi.
Ahmet Türk partisinin grup
toplantõsõnda yaptõğõ konuşma-
da, Türkiye’nin Kürt sorununun
çözümü için artõk bir karar verme
süreciyle karşõ karşõya olduğunu
söyledi. Cumhurbaşkanõ’nõn açõk-
lamalarõna destek veren Türk,
Gül’ün kendisi ile yaptõğõ görüş-
mede, Türkiye’nin en temel so-
rununun Kürt sorunu olduğunu ve
mutlaka çözülmesi gerektiğini
dile getirdiğini anlattõ. Türk, Cum-
hurbaşkanõ Gül’ün sorunu kabul
edip adõnõ koyarak bu konuda
önemli bir ufuk açtõğõnõ, bu nok-
tada hükümetin inisiyatifi eline
alarak çözüm adõmlarõnõ geliştir-
mesinin tarihi bir zorunluluk ol-
duğunu anlattõ.
Hükümetin anayasa değişikliği
çalõşmalarõnõ da değerlendiren
Türk, Kürt sorunuyla bağlantõlõ
olarak Siyasi Partiler Yasasõ, Türk
Ceza Yasasõ ve Terörle Mücade-
le Yasasõ’nda köklü bir reforma
gidilmesinin zorunlu olduğunu, si-
yasi partilerin farklõ dil ve lehçe-
lerde propaganda yapabilmesi
gerektiğini söyledi.
Türk, grup toplantõsõ sonrasõn-
da gazetecilerin “Bölgedeki köy-
lere Kürtçe isim verilmesine
yönelik çalışmalara” ilişkin so-
rularõnõ yanõtladõ. Sadece köyle-
rin isimlerinin değiştirilmesinin bir
anlam ifade etmeyeceğini kayde-
den Türk, Kosova’da Kosova
Demokratik Türk Partisi’nin da-
veti üzerine kültür bakanlarõ top-
lantõsõ yapõlacağõnõ hatõrlatarak,
“Orada isimler Türkçe, söy-
lemlerini Türkçe söylüyorlar,
her tür demokratik haklardan
yararlanıyorlar. Meclis’te Türk-
çe konuşma hakkına sahipler.
Bir azınlığın olması gereken
haklar konusunda elbette ki
biz tam destek veriyoruz. Ko-
sova’daki yaklaşım neyse, Tür-
kiye hükümetinin oradaki Türk
azınlığı için istediği, yerine ge-
tirilen talepler neyse bugün bu-
rada uygulansa sorun kalmaz
diye düşünüyoruz” açõklamasõ-
nõ yaptõ.
PARTİ YÖNETİCİLERİ SON KARARI ERDOĞAN’IN VERMESİ İÇİN SEÇENEKLER HAZIRLADI
AKP’nin sürprizli paketi hazõrANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
AKP’nin anayasa paketini hazõrlamak
üzere oluşturduğu komisyon, Başbakan
Tayyip Erdoğan’a sunulmak üzere
seçenekli bir paket hazõrladõ. Sürpriz
maddelerin de yer almasõnõn beklendi-
ği pakette, Anayasa Mahkemesi’nin
yapõsõ ve siyasi partilerin kapatõlmasõ-
nõn zorlaştõrõlmasõna ilişkin düzenle-
meler yer alõyor.
AKP yöneticileri, anayasa paketi
üzerindeki çalõşmalarõnõ büyük oranda
tamamladõ. Paketi oluşturmak üzere
partide oluşturulan komisyonun bir
üyesi, paketin büyük oranda tamam-
landõğõnõ belirterek “Noktayı koymak
üzereyiz. Her maddeyle ilgili müza-
kare yapılabilecek şekilde seçenekli
bir çalışma yaptık. Başbakan Erdo-
ğan’a sunacağız. Başbakan’dan ge-
lecek önerilere göre pakete son şek-
lini verip siyasi partilere sunacağız”
dedi. Aynõ üye, pakette bugüne kadar
kamuoyuna yansõmayan bazõ sürpriz
maddelerin de yer alacağõnõ söyledi. 10-
20 madde arasõnda planlanan pakette şu
düzenlemelerin yer almasõ bekleniyor:
Anayasa Mahkemesi’nin yapısı:
Anayasa Mahkemesi’nin üye sayõsõnõn
artõrõlmasõ ve üyelerin bir bölümünün
TBMM Genel Kurulu’nca seçilmesi dü-
şünülüyor. Üye sayõsõ, 17 ve 21 olarak
iki seçenekli olarak öngörüldü.
Siyasi partilerin kapatılması: Siyasi
partilerin kapatõlmasõnõn Venedik kri-
terlerine bağlanmasõnõn öngörüldüğü
düzenlemede, şiddet ve terörü doğrudan
ya da dolaylõ olarak destekleyen parti-
ler hakkõnda kapatma davasõ açõlabil-
mesi formülü üzerinde duruluyor. Ka-
patma davasõnõ kimin açacağõ konu-
sunda da seçenekli bir düzenleme ön-
görüldü. Yargõtay Cumhuriyet Baş-
savcõsõ’nõn ya TBMM’den ya da Yar-
gõtay’da oluşturulacak bir kuruldan
onay almasõ koşuluyla kapatma dava-
sõ açabilmesi düşünülüyor. Bir partinin
kapatõlmasõna neden olan parti üyele-
riyle ilgili siyasi yasak uygulanõp uy-
gulanmamasõ konusunda da iki formül
üzerinde duruluyor. Birinci seçenekte 5
yõllõk siyasi yasağõn tamamen kaldõrõl-
masõ, ikinci seçenekte ise siyasi yasak
yerine bir sonraki genel ya da yerel se-
çime girmeme cezasõ verilmesi düşü-
nülüyor.
Kadınlara pozitif ayrımcılık: Ka-
dõnlara pozitif ayrõmcõlõk öngören bir
düzenleme getirilmesi planlanõyor.
Kamu denetçiliği: Kamu denetçili-
ği kurumu oluşturulabilmesi için ana-
yasaya bir madde konulacak.
Türkiye milletvekilliği: 100 mil-
letvekilinin baraj olmadan siyasi parti-
lerin oy oranlarõna göre belirlenmesine
ilişkin bir düzenleme getirilecek. Böy-
lece yüzde 1 oy alan bir parti bile
TBMM’de temsil edilebilecek.
Taş atan çocuklara 23 yıl istendi
DİYARBAKIR (Cumhuriyet) - Başbakan
Tayyip Erdoğan’õn Diyarbakõr gezisi sõrasõn-
da gerçekleştirilen izinsiz gösterilere katõldõk-
larõ, polise taş attõklarõ gerekçesiyle haklarõn-
da dava açõlan yaşlarõ 15 ile 17 arasõndaki 4
kişinin yargõlanmasõna devam edildi. Mahke-
me heyeti, sanõklarõn yaşlarõnõn 18’den küçük
olduğu gerekçesiyle duruşmanõn kapalõ yapõl-
masõna oybirliğiyle karar verdi. Cumhuriyet
savcõsõ, sanõklarõn toplam 23’er yõla kadar ha-
pis cezasõyla cezalandõrõlmalarõnõ talep etti.
Kartal ve Doru’nun iadesi
MADRİD (AA) - BM Mülteciler Yüksek
Komiserliği (BMMYK) ve Uluslararasõ Af
Örgütü’nün eski DEP milletvekili Remzi Kar-
tal ile terör örgütü PKK üyesi Eyyüp Do-
ru’nun İspanya tarafõndan Türkiye’ye olasõ ia-
desine karşõ çõktõğõ bildirildi. İspanyol Ulusal
Mahkeme hâkimi Fernando Andreu’ya bir
mektup gönderen BMMYK, söz konusu kişi-
lerin iade edilmeleri halinde “işkence görme
riskinin” bulunduğunu savundu. Uluslararasõ
Af Örgütü’nün dõş politika temsilcisi Monica
Costa da aynõ gerekçelerle iadeye karşõ çõktõ.
Ahmet Türk.