16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 28 NİSAN 2009 SALI 16 KÜLTÜR AYNA ADNAN BİNYAZAR İlkellik Göstergesi “Marie Claire” dergisinde, 235’i kız, 324’ü er- kek 559 üniversite öğrencisine, “Tek gecelik iliş- ki yaşasanız kiminle olmasını isterdiniz” sorusu yöneltiliyor. Erkeklerin çoğu “Hadise”, kızların çoğunlu- ğu da “George Clooney” demiş. Erkekler Ay- sun Kayacı, Adriana Lima, Angelina Jolie, Tu- ba Ünsal, hatta Müjde Ar’ı da boynu bükük bı- rakmamışlar! Kızlar ise Tom Cruise’u ikinci sı- rada anarken, bizden de Teoman’ı, Tarkan’ı, Beyaz’ı yeğlemişler. HABERTÜRK de başlığı atıvermiş: Bir gece- lik Hadise! Üniversitelilerin fantezilerini de yansıtıyor so- ruşturma sonucu: Çift katlı otobüste seks, uçan helikopterde seks, tecavüz edercesine seks... Bilgi yarışmalarında tökezleyen üniversite gençliği, kızıyla erkeğiyle meğer neler bilirlermiş... Konuyu deştikçe kokuşmuşluk her tarafı sa- rıyor... Şöyle eli yüzü düzgün bir kadın sanatçı ba- şarı göstermesin, tensellik pazarlamacıları bir- biriyle yarışa giriyor. Oysa Hadise’nin yaşamı gerçekten hadise... Hadise, Belçika’ya göçen Sivaslı bir Türk ai- lenin kızı. Okulu kıvıramayıp “sanatçı” olduğu- nu söyleyenlerden değil. Pazarlama dalında uz- manlık diploması almış. Yurtdışında doğup büyümesine karşın anadili Türkçeyi kusursuz ko- nuşuyor. Felemenkçe, Fransızca, İngilizce, Al- manca biliyor. Kişiliği, kendini şarkı sektörünün dişlilerine kap- tırmayacak denli güçlü. Medyanın gözünde ise tensel bir varlık. Sektörün kurtları bakalım neresinden kapacak! Geçen yazımda sözünü etmiştim. Bir, Fran- sa’da lise bitirme sınavında felsefe, edebiyat, bi- lim, ekonomi dallarında öğrencilere yöneltilen “İdrak (algılama yeteneği) eğitilebilir mi?”, “Can- lıyı bilimsel olarak tanımak mümkün mü?”, “İn- sanın başarısı nerden geliyor?”, “Başkasını ta- nımak kendimizi tanımaktan kolay mı?”, “Sanat, bizim gerçeklik üstüne bilincimizi değiştirir mi?” türünden sorulara bakın, bir de üniversite dü- zeyinde sorulan “tek gecelik ilişki” sorusuna... Düzeyliyle düzeysizin ne olduğu bu sorular- dan belli. Medya, üniversiteliye nasıl böyle bir soru yö- neltebiliyor? Hadi, medyanın paparazzileri bu- nu yaptı; kızlı erkekli gençler nasıl oluyor da böy- le ağzı ballı yanıtlar verme düzeysizliğini gös- terebiliyorlar? Onlar; kitap kapağı açmamışlar, sanatsal re- simlere bakmamışlar, iyi müzik dinlememişler mi?.. Oysa üniversiteli, hiçbir dinsel ya da politik baskı altında kalmadan, özerk bir düşünce or- tamı yaratarak gerçeğe bilimsel araştırmalarla varma yolunda kendini sürekli geliştirmeyi amaçlamalı; bilimselliğini felsefeyle, sanatla donatarak gerçek aydın olmanın yollarını ara- malıdır. O düzeydeki öğrencilere bu tür soruların kurbanı olmak yakışıyor mu? Bu görüntü, üniversitenin aydınlanmacı işleviyle de bağdaşıyor. Aydınlanma, ancak kitlenin beğeni düzeyi yük- seltilerek gerçekleştirilir. Bu dengedeki bozul- ma, politikadan günlük yaşama, toplumu ilkel- liğe sürükler. Öğrenim görmüş kişiler, kaçak yapı olduğu- nu bile bile seçimden önce evini istediği yere kondurmasına göz yumup, seçimden sonra ada- mın başına yıkıyorsa, toplumda temel bir bo- zukluk var demektir. Düzeni bozulmuş bir toplumda, adam Ka- laşnikofu omuzlayıp belediye de basar, on ki- şinin kanına giren bir meczup, başarısını ser- gileyerek halkın önünde kahkahalar da atar... Halk da onu alkışlar! [email protected] [email protected] M emet Baydur, tiyatromuzun 80’li ve 90’lõ yõllarõnda fõrtõna gibi es- tikten sonra 2001 yõlõnda aramõz- dan sessizce ve çok erkence ayrõlõverdi. Bi- ze bõraktõğõ -kimi tek, pek çoğu da iki perdelik- yirmi altõ oyunuyla ‘ezber bozucu’ bir oyun yazarõ olarak geçti tiyatro tarihimize. Bu özelliği onu iki başka yazarõmõzla, bir açõdan -tiyatromuzun ‘beklenti yıkma’ ustasõ- Me- lih Cevdet Anday ile, bir açõdan da, ‘fante- zi’ kullanõmõyla, ‘bilinen’i ‘kural dışı’ kõl- mada rakip tanõmayan Ferhan Şensoy ile bu- luşturur. Baydur, sahip olduğu geniş kültür birikimi içinde oluşturduğu ‘gönderme’leri zekice bu- luşlarla keskinleştiren bir dil ve diyalog iş- çisidir. Yalnõz oyunlarõ değil, Cumhuriyet’in kültür sayfalarõnda çõkmõş -şimdi de kitap- laşmõş- olan haftalõk köşe yazõlarõ da onun dü- şünce-bilim-yazõn dünyasõnda yaptõğõ uçsuz bucaksõz yolculuklarõn dilsel kanõtõdõr. “Yeşil Papağan Ltd.” bir ‘kara güldü- rü’dür. Oyunun başkişisi Talat, kõrmõzõ õşõk- ta duran arabalarõn camlarõnõ silmekle/kâğõt mendil satmakla başlayan var oluş serüveni- ni yirmi yõl içinde güçlü bir mafya babasõ ko- numuna gelerek doruğa ulaştõrmõş yakõşõklõ bir Anadolu erkeğidir. Erk düşkünü kentli ka- dõnlarõ büyülemesi bundandõr. (Zengin bir sev- gilisi bulunmaktadõr.) Ne ki Talat’õn aynõ zamanda ‘kural dışı’ özellikleri de vardõr. Ferhan Şensoy’un ‘Üç Kurşunluk Opera’ (1995) oyununun ‘maf- ya babası’ nasõl ‘koyu Atatürkçü’ ise, Baydur’un -elini yirmi yõldõr sürekli olarak kana bulamakta ve her türlü kirli işe bulaş- makta- olan Talat karakterinin de Baydurca ‘uyumsuz’ özelliği, ‘hüzünlü’ bir kişiliğe sahip olmasõdõr. (Artık ‘Hollywood klasik- leri’ arasında yer alan ‘Baba’ filmlerinin Marlon Brando’suna mı ‘gönderme’ yapıl- maktadır?..) Dahasõ, Talat doğa ve doğanõn yaratõklarõ- na değer veren bir kişilik olarak çõkar karşõ- mõza. Ekranda yalnõzca deniz ve kumsalõn gö- ründüğü videolar izlenmekte, lüks bir ofis gö- rünümündeki işyerinin değerli halõsõ üstünde kafalara kurşun sõkõlõrken, kocaman akvaryum içindeki renkli balõklar özenle beslenmekte- dir. Çocuk yaşta terk ettiği Doğu’daki köyü- nü ‘dağlar’la betimleyen Talat’õn ‘hüznü’nü ve belki özgürlük ve huzur özlemini -epey- ce geç olarak tanõştõğõ anlaşõlan- deniz/kum- sal/balõk örgeleriyle buluşturmasõ da oyundaki bir başka ‘uyumsuzluk’ göstergesidir. Oyunun ‘kural dışı’ dokusunu, yapõlan top- lum eleştirisi ile Talat’õn ‘kendine özgü’ ki- şilik yapõsõnõn bir araya getirilmesiyle ortaya çõkan ‘kara alay’ oluşturur. Bir başka deyişle, 1980’li yõllarõn ortalarõndan başlayarak gü- nümüze ulaşan ve ekonomimiz ‘liberal’leş- tikçe ve ‘yasaların bir seferlik çiğnenme- sinden zarar gelmeyeceği’ düşüncesi yer- leştikçe, gölgesi siyasetten iş dünyasõna, mü- zikten spora, basõndan görüntülü medyaya dek pek çok ‘kazanç alanı’na düşen ‘mafya’ ol- gusu eleştirinin oklarõna hedef olurken, bir yandan da ortaya ‘kural dışı’ incelikleri/hõn- zõrlõklarõ olan bir seyirlik çõkmaktadõr. Sadri Alõşõk Tiyatrosu yapõmõnda oyunun farklõ bir boyutta değerlendirildiği görülüyor. Yönetmen Yiğit Sertdemir -belki de ‘maf- ya’ konusu, oyunun yazõldõğõ 1991 yõlõndan bu yana iyice ayağa düştüğünden- Baydur’un metnini ‘bulvar komedisi’ atmosferine yer- leştirilmiş bir ‘taşlama’ olarak sahneye taşõ- mõş. Oyuncular da bu çizgide -çoğunlukla ‘tip- leme’ye dayalõ eğlendirici kompozisyonlar oluşturmuşlar. Bu oyunculuk biçemi içinde ‘babaların babası’ Enver’i oynayan Yusuf Atala, yorumunu oyunun iki ‘motor’ kişi- sinden biri olarak doğallõğõnõ hiç yitirmeden sürdürüyor. ‘Talat’õ canlandõran Ahmet Saraçoğlu ise -herhalde yönetmenin bakõş açõsõ doğrultusunda- ‘hüzünlü’ değil de ‘endişeli’ bir mafya önderi kimliğine bü- rünmüş. Çolpan İlhan ise kõsacõk rolünde hoş bir sürpriz oluşturuyor. Yine de temposu yüksek, iyi çalõşõlmõş, ke- yifle seyredilen, ‘hoş bir komedi’ etkisi bõ- rakõyor oyun. Memet Baydur bugün izle- yebilseydi, belki bu yorumu da onaylardõ, kim bilir... ‘Yeşil Papağan Ltd.’ şimdi de Sadri Alõşõk Tiyatrosu sahnesinde Bir hüzünlü mafya babasõ‘Yeşil Papağan Ltd.’, mafya olgusunun ülkemizde yaygõnlaşmaya başladõğõ 1990’lõ yõllarda oluşturulmuş bir ‘kara güldürü’ olarak bir kez daha gündeme geliyor.. Kültür Servisi - İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları (İBBŞT), ölü- münün 30. yõlõnda büyük usta Muhsin Er- tuğrul’u bir dizi etkinlikle anõyor. Dün Ka- dõköy Haldun Taner Sahnesi’nde yapõlan etkinlikler, İBBŞT Genel Sanat Yönetmeni Orhan Alkaya’nõn açõlõş konuşmasõnõ yapmasõyla başladõ. Bennu Gerede’nin sunuculuğunu yap- tõğõ etkinlik, Mimar Sinan Üniversitesi Si- nema Televizyon Bölümü arşivinden ‘Muhsin Ertuğrul Belgeseli’nin gösteri- minin ardõndan Toron Karacaoğlu, Efdal Sevinçli’nin yazdõğõ Muhsin Ertuğrul’un ayrõntõlõ biyografisini okudu. Etkinlik, moderatörlüğünü Zeynep Oral’õn yaptõ- ğõ, Şakir Eczacıbaşı ve Beklan Algan’õn konuşmacõ olarak katõldõğõ ‘Anılardaki Muhsin Ertuğrul’ konulu söyleşiyle de- vam etti. Yıldız Kenter konuşmacõ olarak bildirildiği halde söyleşiye katõlamadõ. “Türkiye Cumhuriyeti için Mustafa Ke- mal Atatürk ne ise, Türk tiyatrosu için de Muhsin Ertuğrul odur” diyen Zeynep Oral, Muhsin Ertuğrul’un düşüncelerini ve düşlerini yaşama geçirmek için sürekli ey- lem içinde olduğunu belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu engellendiği zaman da direnmiş ve sonuna kadar düşün- düklerinin arkasında olmuştur. Özü sözü bir biridir. Çok da iyi bir yazardır. Muhsin Ertuğrul, aynı zamanda bir idealistti. Çevresindeki yaratıcı insanlara olanak sağlardı. Türk tiyatrosuna ev- rensel ve çağdaş özellikler katan biriy- di.” Şakir Eczacõbaşõ ve Beklan Algan, Muhsin Ertuğrul ile ilgili anõlarõnõ seyirciyle paylaştõlar. Taner Barlas’õn moderatörlüğünü yap- tõğõ, Macit Koper, Ümit Denizer, Turgut Denizer, Beklan Algan’õn konuşmacõ ola- rak katõldõğõ ‘Eğitimde, Çocuk ve Genç- lik Tiyatrosu’nda ve Deneysel Tiyatro’da Muhsin Ertuğrul’ konulu söyleşi, Efdal Sevinçli’nin ‘Muhsin Ertuğrul’dan Ka- lan Sorular’la devam eden etkinlik, Gök- han Akçura ve Cemal Ünlü’nün sundu- ğu ‘Muhsin Ertuğrul Operet -Film Mü- zikleri’ dinletisiyle sona erdi. Ayrõca Ka- dõköy Haldun Taner Sahnesi’nin fuaye- sinde ‘Muhsin Ertuğrul’a Saygı’ sergi- si de açõldõ. 3 Mayõs’a dek sürecek olan ser- gide ‘Tiyatro Sahnesi ile Tanışma’, ‘Si- nema Denemeleri ve Darülbedayi’, ‘Si- nema Tarihimize Geçen Filmler ve Fe- rah Tiyatrosu’, ‘Sovyetler Birliği, Si- nema ve Darülbedayi’, ‘İlk Sesli Film ve İstanbul Şehir Tiyatrosu’, ‘İBŞT’nin Al- tın Çağı...’, ‘Yeniden İBŞT’ konulu bö- lümlerle Muhsin Ertuğrul’un sanat yaşa- mõ görseller eşliğinde anlatõlõyor. 29 Nisan Çarşamba günü saat 11.00’de ise Muhsin Ertuğrul, Zincirlikuyu’daki mezarõ başõn- da anõlacak. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrolarõ, Muhsin Ertuğrul’u ölümünün 30. yõlõnda bir dizi etkinlikle anõyor Onun‘özüsözübirdi’... Kültür Servisi - Efsanevi ozan-şarkõcõ, Kanadalõ ya- zar, şair, söz yazarõ ve mü- zisyen Leonard Cohen, 2009 Dünya Turnesi kap- samõnda iki özel konser vermek üzere İstanbul’a geliyor. İstanbul Kültür Sa- nat Vakfõ ve BKM işbirli- ğiyle gerçekleşecek Leo- nard Cohen konserleri, 5 Ağustos Çarşamba ve 6 Ağustos Perşembe günleri Cemil Topuzlu Açõkhava Sahnesi’nde yapõlacak. Bi- let satõşõ ve diğer detaylõ bil- gilerin daha sonra açõkla- nacağõnõ belirtiliyor. 74 yaşõndaki Kanadalõ yazar, şair, söz yazarõ ve müzisyen Leonard Cohen, 26 Nisan’da Kanada’da başladõğõ 2009 Dünya Tur- nesi’ne Amerika konserle- rinin ardõndan Avrupa ile devam edecek. Daha önce, 5-6 Ağustos 2008’de İs- tanbul Arena’da konser ve- receği açõklanan Cohen’in programõnõn son yõllarda kendisini Budizm’e ada- masõndan dolayõ iptal edil- diği söylentileri dolaşmõştõ. Çalõşmalarõnda genellikle din, yalnõzlõk, cinsellik ve kişiler arasõ karõşõk ilişkileri konu edinen Cohen’in şar- kõlarõnõn, 1000’in üzerinde farklõ yorumu var. ‘Suzan- ne’, ‘I’m your man’ ve ‘Dance Me To The End of Love’ gibi şarkõlarõyla dün- ya çapõnda milyonlarca hayran edinen, Cohen Ka- nada’nõn en büyük sivil şe- ref madalyasõ olan ‘Com- panion of the Order of Canada’ nõn da sahibi. Efsane değil gerçek: LeonardCohengeliyor ? Balbay’ın, ? Prof. Dr. Manisalı’nın ve ? Tüm Aydınlarımızın Yanı Başındayız! Nöbet: Pazartesi - Perşembe saat 11.00-13.00’te Cumhuriyet Gazetesi’nin Bahçesinde BASKI VE İŞKENCELER ATATÜRKÇÜLERİ YILDIRAMAZ AYDINLIK GÜNLER YAKIN “BALBAY ÇIKACAK YİNE YAZACAK” İSTANBUL CUMOK HAYKIRIYOR www.cumok.org Nüfus Cüzdamõnõ kaybettim. Hükümsüzdür. MURAT BAYAR İngilizceyi İngilizce kaynaklardan öğrenin... Westminster University ve Premier College sertifikalarõna sahip, London School of Business Administration’da master yapmõş, ÖĞRETMENDEN BRITISH ENGLISH ? Gramer, konuşma, derslere yardõmcõ, sõnavlara hazõrlõk ? İş İngilizcesi (Business English) ve İngilizce iş görüşmelerine (Interview) hazõrlõk Acıbadem /İstanbul 05327018041 TEŞEKKÜR 13.04.2009’da yaptõklarõ başarõlõ ameliyatla sevgili annemi yeniden sağlõğõna kavuşturan Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi Doktorlarõ Sn. Prof. Dr. Serdar SAYDAM’a (Genel Cerrahi Anabilim Dalõ) Sn. Doç. Dr. Haluk VAYVADA’ya (Plastik Cer-Rek. Anabilim Dalõ) Sn. Yrd. Doç. Dr. Mert AKAN’a (Anestezi Anabilim Dalõ) ve ameliyat ekiplerine, ameliyat sonrasõ bakõmõnda emeği geçen asistan doktorlara, Genel Cerrahi hemşirelerine ve personeline En içten teşekkürlerimi sunarõm. Arda KOVANLIKAYA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle