16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Sevgi, Hukuk, Siyaset ve Çelişkiler… Önceki pazar günü, sanatçı dostum Ahmet Gü- neştekin’in “Çağdaş Sanatımızın Ustaları İle Ana- dolu” projesiyle Batman’a gittik. Çalışmalarımın Ah- met’inkilerle beraber Hasankeyf’te, efsanevi bin- lerce yıllık etkileyici mağaralarda sergilenmesi heyecan vericiydi. 20 yıl önce başkanlığını yaptı- ğım “Hasankeyf Kurtarma Komitesi” günlerinin ar- dından, yine keyifli anlar yaşadım. Bu son pazar gününü ise California’da, dünyanın öbür ucunda, 80’lerden arkadaşlarımla doğum gü- nümü kutlayarak geçirdim. Bunlardan biri, 40 yıllık kar- deşim Rick Reifer idi. Günü onun ailesiyle, geceyi sa- natçı dostlarımla Berkeley’de geçirdim. Zaman ve in- sanoğlu kuş misali, çok duygulandım… Geçen pazar Batman’da beraber resim yaptığımız tatlı çocuklara Avrupa şekerleri dağıtıyordum. Bu pa- zar ise Rick’in üç kızını Bebek badem ezmesi ile ta- nıştırdım. Çocuklarla her şey umut dolu. Onları se- vemeyen herkesin kendi çocukluğunu merak ederim. Mesela geçen hafta, Hakkâri’de elinde devletin tü- feğinin dipçiğiyle 14 yaşındaki S.T’yi öldüresiye dö- ven polis… Ya da son çıkan olaylarda Diyarbakır’daki eylemlere karıştıkları iddiası ile çocukları “23 yıl ha- pis” istemiyle mahkemeye yollayan yargı mensubu… Size de dehşet verici gelmiyor mu? Emeline ulaşsa, mutlu mu olacak? Güneydoğu’da çeyrek asırdır sü- ren olayları böyle mi aşacaksınız? Değerli Atatürkçü dostum Hıncal Uluç da köşe- sinde DTP’lilere reva görülen son uygulamalar üze- rine yazmış. “Legal imkânım olsa ben de 23 Nisan’da DTP’lilerle beraber protesto için Meclis’te otururdum” diyor. Peki, Uluç haksız mı? Siz sorunu Meclis’in dı- şına atarsanız, hedefiniz “kökünü kurutarak kanla çö- züm” mü olacak? Bir yandan da çoluk çocuğun ki- nini besleyerek… DTP’yi ve düşüncesiz gerilim si- yasetini tabii ki hiç savunmuyorum ama barış “dili- mizin ucunda, mantıkta ve sevgide”… Şimdi lütfen çok dikkatli dinleyin ve oynanan oyu- nun malum II. Dünya Savaşı öncesi Nazi Alman- yası’ndakilerle benzerliği olup olmadığına siz karar verin. “Ergenekon” bindirmesiyle, akla hukuka sığmayacak şekilde Atatürkçülerin üzerine gelinirken DTP’lilerde “çıt yok”! Tam tersine sanki Kemalist aydınların “kontrgerilla” sepetine atılmalarını iştahla seyrediyorlar. Çünkü Kemalistlerle yolları çok farklı! Bir an için de DTP’nin tüm örgütlerine yapılan son ağır bindirme- lere bakalım. Bana sorarsanız mesela CHP’nin o an- da “Van minüt kardeşim, n’oluyor burada, siz Gü- neydoğu ile ilgili siyasi çözümü, o bölgede son seçim mağlubiyetiniz ile çöpe mi attınız? Herkes birden te- rörist mi oluverdi?” şeklinde ciddi bir çıkış yapması şık olurdu. Ama CHP bir taşla üç kuşu vuramadı. “Bana dokunmayan yılan…” hikâyesi, ne yazık ki bu ülkede her noktada geçerli. Birileri de bunu çok iyi kullanıyor! Bilinçaltında hep aynı gülünç sa- vunma mekanizması: “Nasıl olsa o kadarına cesaret edemezler, bize de gelecek halleri yok ya?”… Par- don efendim, niye? Hukuka saygı mı dediniz? Başımızın üstünde de, hangi hukuk? Deniz Feneri hukuku mu yoksa atv iha- le hukuku mu? Kimi insanların “Tanrısal” Meclis ve halk üstü güçlere, kimilerinin de anlaşılmaz doku- nulmazlıklara sahip olmadıkları bir dünyanın hukukunu artık görebilsek, hiç de fena olmayacak… Ters giden bazı işler varsa, halk tepkisini ortaya ko- yar. Koyamadığı yer, zaten demokrasi değildir. Şim- di ADD önderliğinde Cumhuriyet Mitingleri yeniden başlıyor. Önce, basında ÇYDD’nin katılmayacağını okudum, çok üzüldüm. Baskılara boyun eğiyor gö- rüntüsü verirdi bu karar ve dayanışmayı bozardı. Ama pazar günü ADD Genel Sekreteri sevgili Suay Ka- raman, katılacaklarını umduğunu söyledi. Bugün açık- lama yapacakmış ÇYDD, haydi hayırlısı… Bu son olayları belki 20.000 kilometre ötede, Tür- kiye’de büyümüş ve dilimizi her zerresiyle bizim ka- dar konuşan kardeşim Rick’e sordum: “Burada, bir grup insan yarın George Washington veya Lincoln’ün fikirlerini savunuyorlar diye içeri alınabilirler mi?” Acı acı güldü Rick trajik halimize. O İstanbul’u 70’ler- de terk ettiğinde, Atatürk Cumhuriyeti yaşanıyordu topraklarımızda dolu dolu… PERİHAN ERGUN 1. Dünya Savaş’ında M. Ke- mal’in askerlerinin Gelibolu, Çanakkale ve Anafartalar’da vatan toprağını savunmada gösterdikleri kahramanlıkla binlerce şehadete karşın müt- tefiklerimizin yenilgileriyle Os- manlı Devleti de yenilmiş sa- yıldı. Mütarekeler sonucu boy- numuza geçirilen ölüm fer- manı niteliğindeki Sevr Mua- hedesi, İstanbul hükümeti ve padişahça karşı konulmadan kabul edildi. Bir avuç yurtse- verin tepkisi etkisiz kaldı. Osmanlı’nın tutumunu içine sindiremeyen M. Kemal ve yakın arkadaşları yurt toprak- larının düşman çizmeleriyle ezilerek, insanlarımıza reva görülen küçültücü işkencele- rine seyirci kalamayıp çareler aramaya başladılar. İlk hare- ket mayıs ortalarında M. Ke- mal’in Bandırma vapuruyla Karadeniz sahillerindeki halk kalkışmasını bastırma gör- eviyle ordu müfettişi olarak Anadolu’ya gönderilmesini sağlaması oldu. Karadeniz’in çılgın dalgalarıyla zorlanan ge- mi ancak 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ulaşabildi. Samsun’a adım atar atmaz kurtuluş planı çizilmeye baş- ladı. Amasya Tamimi bunun ilk ve cesur adımıydı. Fevzi Çakmak, Kazım Karabekir, Rauf Orbay ve daha birkaç paşanın desteklemesi ve uy- gun görmeleriyle yapılacaklar planlandı. İlk önce M. Kemal asker rütbelerinden vazgeçe- rek sivil bir vatandaşın işgale direnişinin örneği oldu. Erzu- rum, Sıvas kongrelerinde başta Bektaşiler olmak üzere din adamlarının, tüm meslek erbabının yani Anadolu hal- kının bileşimiyle Milli Müca- dele başladı. Halk iradesinin bu harekette oynayacağı rolün önemi yönünden milli bir mec- lisin kurulmasını öngören M. Kemal Ankara’da onların tem- silcileriyle daha Samsun’a çı- kışının birinci yılı dolmadan I. Meclis’i 23 Nisan 1920’de topladı. Tüm Kurtuluş ve Ku- ruluş kararlarının verileceği bugün önemi nedeniyle bay- ram sayıldı. “Egemenlik kayıt- sız şartsız ulusundur” ilkesini baştacı eden bu beraberliği - Deha Adam- M. Kemal, ge- leceğin bağımsız, uygar, çağ- daş ışıklarının yıldızları olaca- ğına inandığı bu toprağın etnik, inanç, yöre farkını öncelleştir- meden harekete katılanların çocuklarına armağan etti. Bu dünyada ilk ve tek çocuk bayramı oldu. Bizler ilköğretim çağımızda bu armağanın coşkularını o günlerin ekonomik zor koşul- larında sevinç ve kıvançla bay- ramın neşeleriyle yaşadık. Anı- larımda bu coşkunun sarhoş- luğuyla 4. sınıftayken tören giy- silerimizdeki beyaz spor pa- buçla plastik kemer istemimi, anacığım zatürreeden yatar- ken, ısrarla tutturuşumun acı- masızlığını hiç unutmuyorum. O günlerde bu hastalığın en etkin ilacı antibiyotik yoktu. Te- davi zor ve pahalıydı. Ama bizim bayramımız her şeyin üs- tündeydi. Işıklar içinde yatsın ilkokul öğretmenim Nuriye Çakaloz Afyonkarahisarlıydı. Savaşın ateşleri içindeki aile- sinin işgalcilerden neler çek- tiklerini, hatta canlarını kay- bettiklerini tarihi gerçekleriyle hep anlatır, Atatürk Cumhuri- yeti’nin kıymetini bilerek gö- revlerimizi unutmamamızı, emanetini sakınmamızı söy- lerdi. Bu vatansever öğret- menimiz, felsefeci yazar eşi Hayrettin Çakaloz’la birlikte Kızılçullu Köy Enstitüsü’nde görev almış, enstitüler kapa- nıncaya kadar da orada öğ- retmen yetiştirmeye devam etmişti. Bugün de TBMM’de Meclis Başkanlığı’nın arkasında o günlerin öz sözü “Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur” ke- lamı yazadurmakta. Yasama- nın yüceliğini simgelemekte. Sayın Başbakan da herkese hep bunu hatırlatmakta. Gelin görün ki Yavru Vatan Kıbrıs’ta UBP, genel seçimi iktidarda- kilerin Ergenekon tertibiyle suçlamasına karşın kazandı- ğında onları kutlamadığı gibi bir de eleştirdi. Kıbrıs Cum- huriyeti’nin kurucusu Denk- taş’la UBP’nin genel başkanı D. Eroğlu’nun yurtlarını sev- mekten başka hangi suçları var? 2008’in nisanında Kıb- rıs’ın değişik yerlerinden 20’yi aşkın kadın kuruluşu temsilci- si Kadın Hakları Derneği’nin Başkanı Avukat Gönül İşler ve benimle -INT Net’ten sapta- yarak- tanışmaya gelmişlerdi. Beraber olduğumuz günler- de uygulanmakta olan üzücü işlemlerden iktidarı sorumlu tutuyor, değişmesi gerektiği- ni savunuyorlardı. Bu seçimin sonuçlarını anlatılanlar belli ediyordu. Bunu Başbakan da bilmeli, onların yanında oldu- ğunu kutlayarak belirtmeliydi. Yazmak istediğim beni çok duygulandıran M. Bal- bay’ın‘görülmüştür’ damgalı mektuplarıyla Karabağ konu- suna yer kalmadı!.. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 28 Nisan 23 Nisan 89. Yaşında HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ [email protected] 28 NİSAN 2009 SALI CUMHURİYET SAYFA 15 Adalet tanrıçasını gözü açık köylü kızı yapmışlar... Hüseyin Üzmez’i teşhis etsin diye mi! Güven Necati Cebe: “Recep Azerbaycan’a, Abdullah Ermenistan’a güvence vermiş. Gel de çık işin içinden!” Kir izi Sami Aktaş: “Ekonomik krizi atlatırız da, Ermenistan kir izini zor temizleriz!” Okşan Anıl Öçal: “Kendileri el bebek, gül bebek okşanarak iktidara taşınırken iyiydi ama!” YağmurDeniz Kanlı çatışmanın canlı yayını! 15 küsur yıl önce polis yine Kadıköy’de bir “hücre evi”ni basmış ve Çiftehavuzlar’daki çok katlı apartmanın en üst katı darmaduman edilmişti. Bu kez Bostancı’da bir apartmanın birinci katı basıldı. Çatışmada binlerce mermi atıldı, onlarca bomba patlatıldı, bölge savaş alanına döndü; bir polis ve kaldırımda duran bir yurttaş yaşamını yitirdi. Yaşananların, polisin televizyonlar için hazırladığı “tatbikat”lardaki senaryolara hiç benzemediği görüldü. Üç kişi olduğu söylenen teröristler (bir kişi olduğu anlaşıldı) polise altı saat direndi. Onlarca aile, çatışmanın yaşadığı apartmanda ve yan binalarda ölümle burun buruna geldi; çevre güvenliği sağlanmadığı için kaldırımda duran bir yurttaş öldü, bir kameraman yaralandı. Hakkâri’de polisin bir çocuğun başını dipçiklemesini “bireysel hata” olarak niteleyen Emniyet Genel Müdürü, acaba İstanbul’daki olayı nasıl yorumlayacak; “kurumsal eksiklik” diyebilecek mi? Tabii ki demeyecek! Saatler süren çatışmanın en “kanlı” anları televizyonlardan canlı yayımlanırken, olay biterken getirilen yayın yasağına ne demeli? Yayın yasağından önce teröristlerle Ergenekon dalgaları arasında canlı yayında kurulmak istenen bağlantıya ne deniyorsa onu demek yeterli olacaktır sanırım! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” ARTIK bir karabasana dönüşen 24 Nisan’ı bu yıl da “soykırımsız” atlatmanın ‘rehavet’ine kapılan Ceyhun Balcı diyor ki: “Karizmatik başkan Barack Obama’dan ‘soykırım’ sözcüğünü duymamış olmamız başarılı(!) dış politikamızın biricik kanıtı sayılmalıdır. Her ne kadar Ermenice ‘meds yeghern’ yani ‘büyük felaket’ diyerek Ermenilerin gönlünü aldıysa da bizleri de gözeterek büyük bir incelik sergilemiş oldu! Üzerinde yaşadığımız coğrafyanın insanlarına geçen yüzyılın başında verdiğimiz bağımsızlık savaşı ve onu izleyen devrim yılları unutturulmakta olduğu için ne yazık ki; gerçek böyledir! Böyle olmasa, bu yurdun insanları ‘özürcü’ kılıklı işbirlikçi tayfasından da, ‘soykırım’ demedi diye düğün-bayram yapan kimliksiz takımından da gerekli tepkiyi esirger miydi? Obama bu yıl ‘soykırım’ dememiş olabilir ama gelecek yıl demeyeceğinin güvencesi var mıdır? Hiç kuşku duymuyorum ki; gelecek yılın bugünlerinde de bir karabasan yaşayacağız! Çünkü özellikle son yıllarda biz verici oldukça ve bu tavrımızı tüm açıklığı ile dışa vurmakta sakınca görmedikçe isteklerin sonu gelmiyor! Örneğin ‘Sınırı açın’ diyorlar, yanıtımız ‘hemen’ oluyor! Sınırın açılması istekçilerin isteklerinin bitmesini sağlar mı? Tam tersine iştahları daha da kabartacaktır! Bugün sınır ve diplomatik ilişki ile başlayan bu yol haritasına gelecek yıl ‘soykırımı tanımamız’ isteğinin eklenmeyeceğinin güvencesi var mı? O da yapıldığında durulacaklar mıdır? Asla! Arkasından gelecek istek bellidir: Tazminat! Borcu yarım trilyon dolara yaklaşmış bir ülkenin ‘tazminat’ ödeyebilme yeterliliği olamayacağına göre George Soros’un da saptadığı gibi en iyi dışsatım ürünümüz olan ordumuza topraklarımızı da eklememiz gerekecektir. Bu kez parayla da satılamayacaktır o topraklar. Başımızı dertten kurtarma uğruna, ‘ver-kurtul’ ürünü olacaktır! ‘Soykırım’ demedi diye sevindirik olan aymaz takımına önerimdir: Birkaç yıl sonrası düşünüldüğünde ‘meds yeghern’e yatıp kalkıp dua etmemiz gerekir. Dolayısıyla büyüklük bizde kalsın! Bir jest daha yapalım: Bu yılı ‘meds yeghern’ yılı olarak duyuralım ve kutlayalım! Belki de çok hoşlarına gider, isteklerini birkaç yıl ertelerler!” Meds yeghern SESSİZ SEDASIZ (!) BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Taze peynir ve şekerle yapõlan bir tatlõ. 2/ Tamir et- me... Eski dilde su. 3/ Bir Asya ülkesi- nin başkenti... Ge- nellikle yakmak için kullanõlan iri saman. 4/ Akõl... Geçimi yaşlõ ve zengin bir kadõn tarafõndan sağla- nan genç erkek sevgili. 5/ Kõsa ve kestir- me yol... Yüz metrekare tutarõnda yüzey ölçüsü birimi. 6/ Kayak... “Fena değil” örneğinde olduğu gibi, bilinçli hafifsemeye dayanan söz sanatõ. 7/ Utanma duygusu... Liste başõ olmuş hafif müzik parçasõ... Eski ve bilin- meyen bir tarihi anlat- makta kullanõlan deyim sözü. 8/ Öleceği kesinlikle bili- nen bir hastanõn, acõlarõnõ dindirmek için doktor tarafõn- dan öldürülmesi. 9/ Huzur... Yürürken dayanmak için kullanõlan kalõn sopa. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Ankara’nõn Kõzõlcahamam ilçesinde, “ulusal park” kapsamõna alõnmõş orman alanõ. 2/ Ses... Bölüm, kesim. 3/ “Git, defol” anlamõnda argo sözcük... Bir nota... Boru sesi. 4/ Üstü şekerli, renkli ve parlak bir maddeyle kap- lanmõş hap... “Yiyin efendiler yiyin, bu --- -õ iştiha sizin” (Tevfik Fikret). 5/ Okuyup yazmasõ olmayan... Bilge Ol- gaç’õn, hiç kadõn oyuncu kullanmadõğõ bir filmi. 6/ Rad- yum elementinin simgesi... İnsan dõşkõsõ. 7/ Tenis oyna- nan alan... Güney Afrika Cumhuriyeti’nin plaka imi. 8/ Gerçekleştirilmesi zamana bağlõ güçlü istek... İşyeri. 9/ Birbirini tutar renk ve yapõda olan. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 A R U S İ Y E P M E R E K T Ü L E N L A P İ N A D E V A O K Z İ T İ D A L B A Y Z O L O T A E Z İ N E A R A A T K A T A R F R E N O L O J İ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 [email protected] Faks: 0212 227 34 65 Sahibinden kiralık Acõbadem Telekom’a yakõn 96 metrekare, iki artõ bir, merkezi õsõtma. 850 TL Telefon: 0532 712 59 50
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle