Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ekonomi@cumhuriyet.com.tr
3 ŞUBAT 2009 SALI CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 11
CMYB
C M Y B
Davos’ta Başbakanımızın hayran-
lık uyandıran tepkisi ekonomik ilişki-
lerimizi etkiler mi? Tepki tutarlı mı, ger-
çekçi mi, samimi mi ve çelişkili mi?
Tutarlılık yönünden baktığımızda İs-
rail ile yoğun ekonomik ilişkiler, kü-
resel ekonomide Musevi lobisinin oy-
nadığı etkin rol, dış borçlarımızın
muazzamlığı ve yabancı sermayeye
ister sıcak olsun ister soğuk olsun ih-
tiyacımızın şiddeti bu tepkinin orta-
ya konuş biçiminde tutarlılık olma-
dığını gösteriyor. Üstelik her zaman
söylediğimiz gibi Türk ekonomisi
bağımlılıktan kurtulduktan sonra an-
cak ordunuzun gücünü ikinci plana
atabilirsiniz. Ekonomik bağımlılık
dünyanın en önemli ve nitelikli or-
dularından biri olan ordumuz üzeri-
ne titrememizi gerektirir ki tepkileri-
mizi karşı taraf ciddiye alsın. Oysa biz
böyle mi yapıyoruz?
Gerçekçilik bakımından tepkiyi in-
celediğimizde tepkinin devamında
yapmanız gereken birçok işi de yap-
manız lazım. Örneğin İsrail’i artık
Türkiye’de ihalelere sokmamanız,
alışverişi azaltmanız gerekir. Bu ya-
pılamayacaksa ki yapılamaz; bu du-
rumda tepkiniz gerçekçi değildir.
Samimiyet yönünden olaya baktı-
ğımızda insani duygular içerdiğini ka-
bul edebiliriz. Başbakan ibadetini ya-
parken hep masum insanları düşü-
nüp yoğun üzülmüş ve tepkisi de bu
üzüntünün sonucu refleks biçiminde
gerçekleşmiş olabilir. Ama gece ya-
rısı ve ertesi gün bu tepkinin yarat-
tığı havayı siyasal faydaya çevirme-
si baştaki samimiyeti ortadan kal-
dırmazsa bile gölgelemiş olmaktadır.
Çelişkiye düşme yönünden tepki-
yi irdelediğimizde Başbakan Pe-
res’e, “..çok bağırıyorsun. Demek ki
suçluluk psikolojisi içindesin. Çok ba-
ğıran suçludur…” derken kendisinin
herkese bağırarak konuştuğunu
unutmuş veya çelişkiye düşmeyi
göze almıştır. Ancak eşzamanlı
IMF’ye de rest çekmesi, “ben ülke-
min menfaatı için dik duruyorum” an-
layışında olduğu mesajını pekiştir-
meyi sağlamıştır.
Bu durumda yukarıda saydığımız
hususları bir araya getirirsek bu tep-
kiye, tutarlı ve gerçekçi olmayan, çe-
lişki yaratan ancak samimi kabul
edilebilir bir karşı koyuş diyebiliriz.
İnsan şunu da düşünmeden ede-
miyor; acaba Başbakan şöyle bir
üslup kullanarak yine tepki verseydi
“..sayın Peres öncelikle konuşma üs-
lubunuzu yadırgadığımı, ileri sürdü-
ğünüz birçok şeyi yanlış bulduğumu
belirtmek istiyorum. Bizim hassasiyetle
üzerinde durduğumuz husus ma-
sum insanların kim tarafından olursa
olsun öldürülmesidir. Nobel Barış
Ödülü’ne sahip bir kişi olarak bu
hassasiyetimizi en iyi sizin anlamanız
gerektiğini düşünüyoruz. Biz Ha-
mas’ın yaptıklarını da onaylamıyoruz.
Sizi ve ülkenizi bu konuda hassas ol-
maya davet ediyorum. Umarım bu
sözlerimiz sizde etki bırakır da her yön-
den mutluluk duyduğumuz ilişkileri-
miz bundan zarar görmez. Bir sözüm
de moderatöre; sayın… panel yöne-
tim biçiminde adil davranmadığınızı ve
iyi bir yönetim göstermediğinizi üzü-
lerek belirtiyor sizi kınıyorum.”
Tepkinin konuluş biçimine göre
ekonomik ilişkilerin etkileneceğini dü-
şünmüyoruz. Tepkiler unutulur ama
paranın sıcaklığı unutulmaz. Ekonomik
menfaatlar her zaman öncelik ve öne-
me sahiptir. Kapalı kapılar arasında-
ki tepki üzüntü yaratmaz “…ne kadar
bağırırlarsa bağırsınlar neticede bize
bağımlılar ya. Saman alevi gibi sö-
nerler…” deyip ilişkiler eski tas eski
hamam devam eder. Fakat bu olay
öncesi ve sonrasında küresel ekono-
mi patronları AKP’den vazgeçmişler-
se iş değişir. Ekonomimiz bundan cid-
di biçimde etkilenir.
Diğer yandan bu tepkinin Arap ser-
mayesinin ve petrolünün oluk oluk ak-
masına, İran’ın doğalgaz fiyatını dü-
şürmesine ve kısıntı yapmamasına,
tüm Arap ülkelerinin bizimle olan dış
ticaret hacmini arttırmak için genel se-
ferberlik ilan etmesine yol açacağı
beklenebilir; ama öyle olmayacaktır.
Çünkü paranın matematiği duygula-
rın önündedir. Duygular gelip geçecek;
ekonomik menfaatlar ve büyük küre-
sel ekonomik oyuncular yine belirle-
yici olacaktır. Çünkü bir ülkenin dik du-
ruşu ekonomisi ve ordusunun gücü ile
doğru orantılıdır…
Davos Tepkisi Ekonomimizi Nasıl Etkiler?
M A L İ Y E Y A Ş A M I N D A N / M U S T A F A P A M U K O Ğ L U pamukm superonline.com
İŞÇİNİN EVRENİNDEN
ŞÜKRAN SONER
Görmemişin...
Sokakta, sohbet ortamı doğan her yerde, merak-
lı vatandaş keyifle sorusunu yöneltiyor, daha doğrusu
sevincini paylaşmak istiyor..”Uluslararası ilişkilerde
doğrudan bir anlamı, yaptırımı sıfır, elbette çok vit-
rinde, eğer kontrol edilemeyen bir öfkenin ürünü de-
ğilse, bilinçli yapılmışsa çok başarılı, bir o kadar da
ucuz şov nasıl olur da bu kadar etkili olabilir?” diye-
meyiz. Medya çağında yaşadığımızı, aslında siyasette
değil sadece yaşamın her alanında sanalın, medya-
tik görüntünün kimi zaman gerçeklerden daha etkin
sonuçlar vermekte olduğunu atlayamayız..
Yıllardır kimliksiz siyasetin ezikliğini yaşayan va-
tandaş, dünyanın gözünün önünde, vitrinde yapılmış
bu çıkışı, ülke çıkarlarına uysa da uymasa da pek sev-
di. “Başbakan’ın çıkışını nasıl buldunuz” sorusunu so-
ran vatandaş, kendine göre olumsuz yanıt almamak
için hemen gardını da alıyor; “Ben çocuklarımın rız-
kını doğru dürüst kazanabilen biri değilim. Ama ne
olursa olsun, ne kadar pahalıya patlarsa patlasın, be-
delini ödemeye razıyım. Başbakan o masayı terk eder-
ken İsrail Cumhurbaşkanı’nın yüzüne o sözleri söy-
ledi ya.. Yüreğimin yağı eridi..” diye devam ediyor..
Sözün özü dünkü Radikal’in manşetinde yer alan
politik psikoloji uzmanı Prof. Vamık Volkan’ın “dip-
lomatik hata, politik kazanım” değerlendirmesine hak
vermemek elde değil. Uzman Hoca’nın söylediğinin
çok daha anlaşılır bir değerlendirmesini, beni Davos
flaş haberinin ilk verildiği dakikalarda uyaran, Erdal
İnönü’nün özel kalemi olarak siyasal deneyim ka-
zanmış, sosyoloji eğitimi de almış okul arkadaşım
Uğur Büke yapmıştı: “Kendi seçim çıkarları için ül-
kenin geleceği, çıkarları ancak böyle satılır..” diyerek
ilk tepkisini vermişti..
Günler süren ayrıntılı haberler, tartışmalardan
sonra ayrıntılar, satır aralarından çıkardıklarımızla Baş-
bakan Erdoğan’ın, oturumun düzenlenmesini isteyen
kişi olarak da özgür iradesi ile bu türden medyatik
bir çıkışı programladığı gerçeklik kazanıyor. Ancak
kontrol edilemeyen öfkesi, eşinin ağlaması da balans
ayarının istenildiği ölçekte yapılamadığını ortaya
koyuyor. Zaten küçücük gibi görünen, özü belirleyen,
cepheleşmeyi de getiren ayrıntılar, “Türkiye’nin ne öl-
çeklerde zararlı çıkacağı“ sorgulaması işte bu balans
ayarının bozulması noktasından gelişiyor.
Bizim coşkulu, uçmuş habercilerimizin Gazze’den
nefes almaksızın en yüksek perdeden yaptıkları
canlı yayınlarda yer alan Erdoğan fotoğrafları, Türk
bayraklarının uluslararası siyaset, çıkarlar dengele-
rindeki yeri, anlamı üzerinde söz söylemek için he-
nüz çok erken. Ancak dün Gazze’den Hamas’ın sal-
dırıları gerekçe gelen yeni İsrail operasyon haberle-
ri, çatışmaların canlanabileceği riski, kolay sevindi-
rik olma hallerimizi daha şimdiden kursağımızda bı-
rakacağa benziyor.
Zaten AB ilişkilerinde, Kıbrıs’ta, en çok da 2 mil-
yona varan insanın öldüğü kanlı Irak işgalinde,
“stratejik suç ortaklığına hayır“ diyebilmiş ve hükü-
metinin düşürülmesi operasyonu hemen gündeme
gelmiş; Ecevit Hükümeti gerçeği ortada dururken..
Başından ABD’nin Ortadoğu stratejik ortağı olmayı
kabullenmiş, bu sayede gökten zembille inmişçesi-
ne yaratılmış AKP’nin, Gül-Erdoğan ikilisinin, ABD’den
baş yandaş Gülen’in siyasal rollerinin travmasını ya-
şayan siyasal yandaşlarının, İsrail Cumhurbaşkanı’na
söylenen sözcüklerle sevindirik olmalarının neden-
leri bunlar değil mi?
“Tabii ki Başbakanımızın çıkışı ile onur duyarız. Ama
önce, Irak işgalinde, sahibi ve sorumlusu oldukları tez-
kereler için özür dilemeliler. BOP’ta hâlâ stratejik or-
tak olarak rol almayacaklarını dünyaya ilan etmeliler.
İsrail’e karşı gerçekten yaptırım anlamı olabilecek ka-
palı kapılar arkasındaki kimi anlaşmaları gözden ge-
çirmeliler.. Fethullah Gülen artık Türkiye’ye dönmeli
ABD ile olan, dünya çapındaki okullar, örgütlenme-
ler aracılığı ile siyasal dayanışma, işbirliğini bozduğunu
ilan etmeli..” türünden cümleler kurmaya kalkıştığı-
nızda, onurla, sevinçle gülümseyen yüzler donup ka-
lıyor..
Haydi gelin bir kez daha bu sanal, medyatik tar-
tışmaları bir yana atalım, yaşamın kendisine, gerçe-
ğine dönelim.. Piyasaların son birkaç gündür vermekte
olduğu sinyaller, Obama’nın görkemli iktidara geliş
törenlerinin piyasalardaki sonuçlarının beklentilerin
çok altında kaldığını gösteriyor. Artık 20 yıldır piya-
salara egemen olan paradigmaların çöktüğü Davos’un
bile kabul ettiği gerçek haline gelmiş bulunuyor.
IMF’nin gelişmiş ülkeler için öngördüğü yüzde 0.5’lik
büyüme, eksi yüzde ikiye düşürüldü. 2009 kayıp, an-
cak 2010 belki toparlanma yılı olabilir gözüyle bakı-
lıyor. Türkiye’de ocak ihracatı yüzde 27.91 gibi bir re-
kora ulaşmış bulunuyor.. Sanayi ihracatı düşüşü yüz-
de 31’le büyük işsizlik, yoksulluk artışının belgesi...
soner@cumhuriyet.com.tr
KRİZ GÜNLÜĞÜ...
OYAK Renault, global
kriz nedeniyle ulusal ve
uluslararasõ pazarlar-
da meydana gelen talep
daralmasõ ve belirsiz-
likler nedeniyle dün üre-
timine ara verdi. Şirket, Karoseri-Montaj Fabri-
kasõ’nda otomobil üretimini 10 Şubat’a kadar dur-
durdu. Mekanik ve Şasi Fabrikasõ’nda da motor,
vites kutusu ve şasi üretimi de, 2-8 Şubat arasõnda
duracak.
TOFAŞ, yurtdışı ve yurtiçi ürün talebindeki azal-
ma sonucunda, 2-9 şubat tarihleri arasında al-
tı işgünü üretime ara verecek. Şirketin İMKB’nin
cuma günkü bülteninde yer alan açıklamasına
göre, bu dönemde ürün geliştirme ve kalıp yapım
faaliyetleri devam edecek, çalışanlar ise yıllık izin-
lerini kullanacak.
Federal-Mogul İzmit Piston, İMKB’ye gönderdi-
ği yazõda, iptal edilen siparişler nedeniyle dizel pis-
ton ürettikleri bantta 2 Şubat - 29 Mart 2009 ara-
sõnda, benzinli piston üretim bandõ ile pim üretim
tesislerinde 23 Şubat - 29 Mart 2009 arasõnda üre-
time ara verileceğini duyurdu.
Çin’de küresel finansal kriz
nedeniyle yaklaşık 20 mil-
yon göçmen işçi işini kay-
betti. Çin Merkezi Kırsal
Çalışma Grubu tarafından
yapılan açıklamada, Çin’de 130 milyon olan
göçmen işçinin yüzde 15’i olan 20 milyon iş-
çinin işini kaybederek evlerinin olduğu eya-
letlere döndüğü belirtildi. Açıklamada, Çin’de
küresel kriz öncesinde her yıl 5-6 milyon ara-
sında insanın göçmen işçi statüsünde başka
eyaletlerde çalışmaya gittiği belirtildi.
Japonya’da otomobil satõşlarõ ocakta son 37 yõ-
lõn en düşük düzeyine geriledi. Japonya Oto-
mobil Satõcõlarõ Birliği’nin açõklamasõna göre,
ocakta otomobil satõşlarõnõn, geçen yõlõn aynõ dö-
nemine göre yüzde 27.9 azalarak 174 bin
281’e gerilediği belirtilerek söz konusu raka-
mõn 1972‘den bu yana en düşük düzey olduğu
kaydedildi. Ülkede kasõmda yüzde 3.9 olan iş-
sizlik oranõ aralõkta yüzde 4.4’e yükselmişti.
Fransa’da aralık ayında işsizler ordusuna katı-
lanların sayısı, bir önceki aya oranla 45 bin ki-
şi artış gösterdi. Fransa’da toplam işsiz sayısı 2
milyon 68 bin 500 kişi. Kriz ile birlikte Fransa’nın
büyüme hızının yüzde 1.9’a düşmesi bekleniyor.
Dört aydõr sürekli gerileyen
ihracattaki düşüş ocakta yüzde 27.9
oldu. TİM Başkanõ Büyükekşi yanlõş
politikalar nedeniyle son 8 yõldõr
Türk ihracatçõsõnõn üretmeyerek,
istihdam yaratmayarak fatura
ödemek zorunda kaldõğõnõ söyledi.
HASAN ERİŞ
İSKENDERUN - Küresel kriz nedeniyle
azalan talep ihracatõ olumsuz etkilemeye devam
ediyor. Türkiye’nin ihracatõ ocakta yüzde 27.9
gerileyerek 7 milyar 51 milyon dolar oldu. Son
bir yõllõk ihracat ise 124.8 milyar dolarda kaldõ.
Türkiye İhracatçõlar Meclisi (TİM) 2009’un
ilk ihracat rakamlarõnõ Hatay’õn İskenderun il-
çesinde açõkladõ. TİM verilerine göre ocakta ih-
racatõnda gerileme yaşanan sektörler sõralama-
sõnda ilk sõralarõ yüzde 53.24 ile taşõt araçlarõ ve
yan sanayii, yüzde 45.34 ile kimyevi maddeler
ve mamulleri, yüzde 45.21 ile fõndõk ve ma-
mulleri, yüzde 41.91 ile diğer sanayi ürünleri ve
yüzde 38.54 ile değerli maden ve mücevherat
olarak sõralandõ. Hazõr giyim ve konfeksiyon sek-
törünün ihracatõ yüzde 19.6 azalarak 1 milyar 152
milyon dolara gerilemesine karşõn bu dönemde
en fazla ihracat yapan sektör oldu. Türkiye’nin
ocak ayõndaki toplam ihracatõnõn yüzde 81.76’sõ-
nõ gerçekleştiren sanayi grubunda, yüzde 31.08
düşüş ile 5 milyar 765 milyon 780 bin dolarlõk
ihracat yapõldõ. Madencilik sektörü ihracatõ da
yüzde 30.05 azalõşla 156 milyon dolara, tarõm
sektörü ihracatõ yüzde 5.25 azalarak 1 milyar 130
milyon dolara geriledi. Geçen ay Türkiye ihra-
catõnda ilk 10 ülke ise Almanya, Irak, İtalya,
Fransa, İngiltere, ABD, Mõsõr, Rusya Federas-
yonu, İspanya ve Hollanda oldu.
TİM
toplantısının
ardından
İskenderun
Kaymakamı
Cengiz
Horozoğlu’na
ve 2008’de
Hatay’da en
fazla ihracat
gerçekleştiren
Nursan Çelik,
Tosçelik ve
İSDEMİR
firmaları
temsilcilerine
plaket verildi.
İşsizlik sosyal patlamaya dönüşmesin
TİM Başkanõ Mehmet Büyükekşi, ihracat
rakamlarõnõn açõklandõğõ toplantõda yaptõğõ
konuşmada piyasada büyük bir güven
sõkõntõsõ yaşandõğõnõ kaydederek
bankalarõn reel sektöre güvenmediğini,
dolayõsõyla reel sektörün yeni kredi bulma
konusunda büyük sõkõntõlar yaşadõğõnõ
söyledi. Büyükekşi, “Güven bunalımını
aşmak amacıyla, 1 milyar dolar
sermayeli bir kriz garanti fonunun
kurulması ve bu fonun 5 milyar dolara
kadar kefalete imkân vermesi şeklinde
bir önerimiz var” dedi. Büyükekşi, kriz
yüzünden istihdamõn giderek daha da
azaldõğõnõ, işsizliğin artmasõnõn bir sosyal
patlamaya dönmemesi için istihdamõn
teşviki ve korunmasõ için acil tedbirler
alõnmasõ gerektiğini vurguladõ.
Büyükekşi, “Biz kısa çalışma ödeneği
yerine vergi ve SSK pirim borcu
olmayan firmaların işçi çıkarmamak
koşuluyla SSK ve muhtasarlarının
yüzde 25’inin 2009 yılı için bir yıl
süreyle işsizlik fonundan ödenmesini
öneriyoruz” diye konuştu. Dünyada
olumsuz hava sürerken artõk bazõ
politikalarda õsrar etmenin
anlamsõzlõğõnõn net bir şekilde ortaya
çõktõğõnõ kaydeden Büyükekşi, “Bunun
sebebi, dünyada krize neden olan
spekülatif atağın bizde yüksek faiz
biçiminde cereyan etmesi ve bunun
faturasının son 8 yıldır Türkiye’nin
ihracatçısı tarafından günü gününe
ödenmiş olmasıdır. Türkiye’nin
ihracatçısı, üreticisi, yatırımcısı
bu faturayı ödemiştir. Daha az
üreterek ödemiştir, istihdam
üretemeyerek ödemiştir” dedi.
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - Başbakan Tayyip Erdo-
ğan’õn Uluslararasõ Para Fonu
(IMF) ile anlaşmaya karşõ çõk-
masõna “mali disiplinin sıkılaş-
tırılması ve faiz dışı fazla ora-
nının yüksek tutulması” ile ilgili
maddelerin neden olduğu ifade
edelirken, piyasa uzmanlarõ da an-
laşmazlõğõn “kısa vadeli harca-
ma kısıtlamalarından çok, da-
ha temel ve ileriye yönelik ‘or-
ta vadeli yapõsal mali reform’
alanlarında olduğu” kaydedildi.
IMF Birinci Başkan Yardõmcõsõ
John Lipsky’nin “Türkiye ile
anlaşma yolunda çok yol kat et-
tik” açõklamasõna karşõn, IMF ile
görüşmelerde Türkiye’nin, istih-
damõ arttõrõcõ, ekonomiyi can-
landõrõcõ program üzerinde õsrar
ettiği, IMF tarafõnõn ise daha sõ-
kõ bir mali disiplin ve faiz dõşõ faz-
la istediği öğrenilirken, Erdo-
ğan’õn yerel seçimler öncesi
IMF’nin ekonomiyi daha da da-
raltacak olan bazõ yeni koşullarõ-
na karşõ çõktõğõ ifade edildi.
Fortisbank’õn konuya ilişkin
raporunda da şu görüşlere yer ve-
rildi: “Küresel piyasalardaki
dalgalanmanın doruk nokta-
sına çıktığı kasım ayı başla-
rında gündeme gelen IMF ile
yeni stand-by anlaşması, ara-
dan neredeyse üç aya yakın
bir süre geçmesine rağmen ha-
yata geçirilemezken, tarafla-
rın genel bir mutabakattan
bahsetmesi, anlaşmazlığın med-
yada ağırlıklı olarak öne çıka-
rılan ek mali tedbirler tarafın-
da olmadığını düşündürmüştür.
Buna karşılık, IMF’nin açıkla-
masında ‘orta vadeli yapõsal ma-
li reforma’ vurgu yapılması, so-
runun daha temel ve daha ile-
riye yönelik alanlarda olabile-
ceğini akla getirmiştir.
‘IMF’NİN PARASINA İHTİYACIMIZ YOK’
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Hükümet
Sözcüsü Cemil Çiçek, IMF ile görüşmeler ko-
nusunda “IMF’nin yereceği paradan çok önem-
lisi, onun bir akreditasyon kuruluşu olarak
Türkiye’nin bu çalışmalarını desteklediğini
sembolik göstermesidir” dedi. Bakanlar Kuru-
lu’nun ardõndan sorularõ yanõtlayan Çiçek, şunlarõ
kaydetti: “Biz şu an IMF ile düzgün bir ilişki gö-
türmek istiyoruz. IMF’nin vereceği paradan
çok önemlisi, onun bir akreditasyon kuruluşu
olarak Türkiye’nin bu çalışmalarını destekle-
diğini sembolik göstermesidir. Yoksa Türki-
ye’nin şu an parasal bir ihtiyacı söz konusu de-
ğil. Tabii bu anlaşmayı yaparken Türkiye’nin
şartlarını da geriye dönük yapılmış olanları da
dikkate alarak bu anlaşmanın yapılması lazım.”
MURAT GÜLDEREN
Aras Holding’in kuru-
cusu Celal Aras’õn yaşa-
mõnõ yitirmesi sonucu gru-
bun başõna geçen kõzõ Ev-
rim Aras, son bir yõlda
krize rağmen yüzde 16
büyüme gerçekleştirdik-
lerini belirterek 2008’i
sektör ortalamasõnõn üze-
rinde bir büyümeyle ka-
pattõklarõnõ kaydetti.
Aras, “2008’i 450 mil-
yon TL ciro ile kapadık”
dedi. 2009 yõlõnõn da ilk
ayõnõn kaybedildiğini vur-
gulayan Aras şöyle ko-
nuştu: “Kriz nedeniyle
mevcut pazarlardan is-
tenilen verimi alamıyo-
ruz. Biz dünyanın en
büyük jojistik ve kargo
şirketi olmak için yola
çıktık. Bu açıdan hedef-
lerimiz büyük. 7 kıtada
en üst seviyede hizmet
vermek istiyoruz. Gö-
zümüzü şu an İran, Ku-
veyt ve Katar’a çevirdik.
Buralarda lojistik mer-
kezleri kuracağız. An-
cak bu yatırım 2010’u
bulur.”
“Kriz olmasaydı en az iki kat büyürdük” di-
yen Evrim Aras, 2009’da yüzde 25 büyüme-
yi hedeflediklerini ve yılı 580 milyon TL ciroyla
kapamayı planladıklarını dile getirdi.
Benzine 3 kuruş
indirim, 5 kuruş zam
Ekonomi Servisi - Geçen hafta benzine 3 ku-
ruş indirim yapan akaryakõt şirketleri, hafta-
ya başlarken 5 kuruş zam yaptõ. 95 oktan kur-
şunsuz benzin İstanbul’da 2.83 Türk Lira-
sõ’ndan 2.88 TL’ye yükseldi. Petrol varil fi-
yatõnõn 42 dolar seviyesinde bulunmasõna rağ-
men, Ankara ve İzmir’de ise Petrol Ofisi ile
OPET istasyonlarõnda kurşunsuz benzin 2.87
TL’ye çõktõ. Araç sahipleri pompa fiyatla-
rõndaki hareketliliği ‘Kaşıkla verip kep-
çeyle alıyorlar’ sözleriyle yorumladõ.
Demir: En önemli
sorun gazõn bulunmasõ
ANKARA (A.A) - Enerji Güvenliği Analisti Fa-
ruk Demir, Nabucco boru hattõ projesi geli-
şim sürecinin doğasõ gereği karmaşõk oldu-
ğunu belirterek, Nabucco için ilk ve en
önemli sorunun projeye başlamak için gerekli
başlangõç gazõnõ bulmak ve bir kontratla gü-
vence altõna almak olduğunu söyledi.
Nabucco’nun planlama aşamasõnda temel ola-
rak İran doğalgazõnõn ve yanõ sõra Hazar do-
ğalgazõnõn AB’ye taşõnmasõnõn hedeflendi-
ğini anlatan Demir, ancak bugün için İran’õn
projeye hõzlõ katõlõmõnõn gerçekçi olmadõğõ-
nõ ve söz konusu sürecin 2018 dönemini bu-
labileceğini söyledi.
İhracatçõ 2009 yõlõna kötü başladõ. Önceki aylarõn ihracat şampiyonu otomotivdeki düşüş yüzde 53’e ulaştõ
Krizvuruyorihracatdüşüyor
Aras gözünü Ortadoğu’ya dikti
Anlaşmazlõk kõsa vadeli harcamalarõn kõsõlmasõnda değil orta vadeli harcama planlarõnda
IMF’deanlaşmazlõkdüğümü