21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 8 ARALIK 2009 SALI 16 KÜLTÜR AYNA ADNAN BİNYAZAR Din Sömürgeni Üreten Düzen Milli Eğitim Bakanlığı’nın görevi, aklın kılavuzluğunda düşünebilecek bilinçli kuşaklar yetiştirmektir. Ne yazık ki, 1950’lerden bu yana, sorumluluk üstlenen bakanların büyük bir kesimi, kadroları yandaşlarıyla şişirirken, işe yarayanları sağa sola savurmanın ötesinde bir iş yapmamıştır. Eğitimde geçmişin birikimlerine saplanmamalı, öğrenciyi aydınlanmanın gerçeğine yöneltecek yollar aranmalıdır. Ancak bu amaçla öğrenciye geçmişin birikimleri aktarılır, çağını kavrayacak bilgiler verilebilir. Onu dinselliğin durağan ortamına hapsederek değil, tam tersine, eğitime çağdaşlığın gerektirdiği devingenlik kazandırılarak... Öğrencinin, aklını özgürce kullanması ise, geniş ölçüde, düşünce ve duygusunu geliştirecek kültürel ortamlara bağlıdır. Aklını kullanmasına ortam yaratılmamış bir öğrenciden, kendini geçmişin çağdışı değerlerinden de, düşünce gelişiminin önünü tıkayan eylemsizlikten de kurtarması beklenemez. Öyle olunca, tıpta, kimyada uzmanlar insan bedenini hücre hücre irdeleyip sağaltım yolları ararken, biri çıkar, en başta kanser, tedavisi olanaksız tüm hastalıkları dualarla sağaltma seansları düzenler; saf insanlar da umuda kapılıp bu seanslara avuç avuç para dökerler... Ülkemizde üfürükçülük, dua aldatmacaları ticarete dönüştü. 500 kişilik salonları 1500 kişi üst üste dolduruyor. Kentin yönetiminden sorumlu kişilerin çoğu da, büyük olasılıkla onları tıpta Nobel almış gibi karşılayıp ağırlıyorlar... Bununla kalınsa iyi; aklını kılavuz eylemeyenlerin mucizeler yarattığına inandıkları bir adam alkışlar arasında sahneye çıkarak, “Şimdi hep birlikte dua edeceğiz. Bunun için, elinizi kalbinize koyun, gözlerinizi kapayın” diyebiliyor. Yardım umanların gözlerini kapattırarak beyinlerini de körelttiği, kimsenin aklının ucundan geçmiyor! Din taciri seansa başlarken yüzlerce kişiye “estağfurullah” çektirerek tövbe ettiriyor. Bu sırada vecde gelip dualar mırıldanırken, özürlü çocuklarını sağaltma umuduyla seansa katılan kadınlar, gözyaşlarıyla duaya katılıyorlar. Öylesine profesyonel ki din simsarı, dil cambazı vapur satıcılarına taş çıkartırcasına, bilet alanları çoğaltmak için kapının önüne çıkıp bağırıyor: “İçerdekiler birazdan çıkacak, siz de biletlerinizi alıp salona girin. Bakın bu salonu tuttuk, 2 gündür otelde kalıyorum, ses cihazlarına da para ödüyorum. (...) 48 bin telefon aldık. 21 bini namaza başladığını, 27 bini hastalığına şifa bulduğunu söyledi.” Deniz Feneri, Milli Görüş yolsuzluklarının dibinde kim bilir ne oyunlar yatıyor... Uyan güzel halkım, uyan da kurtul beyninin karanlığından!.. Seanslarda satıcı ne sattığını biliyor; alıcı ise, boş umuda kapıldığının ayırdında bile değil! Duymamış ki Orhon Murat Arıburnu’nun, “Umut, fakirin ekmeği, ye Memet ye!” ince alaylı dizesini... Türkiye, son on yıldır iyiyi umut ettikçe beyninin kara boşluğuna gömülüyor. Çırpındıkça; bilgisizlik kumsalının insan yutan dev ağzı onu daha da derinlere çekiyor. Ona “yoksul ekmeği” bile umut değil artık. Akıl kuşakları yetişmedikçe sömürgen din tacirlerinin kökü kazınamayacak; Memet de, Memet’in ekmeğine umut bağlayanlar da, boş umutların derin karanlığında çırpındıkça daha da batacaklar... [email protected] [email protected] İ ngiliz yazar ve besteci William Russell’õ, 1980’de iki oyuncu için yazdõğõ ‘Rita’nın Şarkısı’ yanõnda, yõllar ön- ce İBBŞT’de Ayşe Sarıkaya’nõn parlak yorumuyla izlediğimiz tek kişilik kadõn oyunu ‘Shirley Valentine’ ve yine yõllar ön- ce Tiyatro Stüdyosu’nun sahnelediği ‘Kan Kardeşler’ müzikali ile tanõyoruz. Üçü de ödüllü olan bu oyunlarõy- la üne kavuşan Russell, bir an- lamda ‘düzeyli tecimsel tiyatro yapıtı’ yazmanõn gizini de çöz- müş görünüyor. Duygularõ ucuzlatmadan etkili kõlabilen bir diyalog/monolog akõşõ, ka- rakterlerin iç dünyasõna göl- geli bir derinlik sağlayan iliş- kiler ve çelişkiler, kişilerin kendilerine özgü duruşlarõna vurgu yapan yalõn dokunuş- lar yoluyla, büyük çaplõ ol- mayan, ama seyirciyi kucak- layõveren konular, oyun do- kusuna -hem gülümseten hem de burukluk yaratan biçimde- işleniyor. Russell’õn ürünleri hem sahnede, hem sinemada, hem de televizyonda kolayca alõ- cõ buluyor. ‘Rita’nın Şarkısı’, eğitimini yarõm bõrakarak bayan kuaför salonu açan, daha sonraki yõllarda ise üniversiteye dönüp öğret- men çõkan yazarõn yaşamõndan izler taşõyor. Yollarõ kesişen üniversite profesörü ile cahil berber kõzõn öyküsü, Yunan mitolojisindeki - kendi elleriyle yaptõğõ kadõn heykeline âşõk olan- yontu ustasõ Pygmalion’un öyküsünü çağ- rõştõrõyor. Doğal olarak da G.B. Shaw’un -da- ha sonra ‘My Fair Lady’ olarak müzikali de yapõlan- ünlü ‘Pygmalion’ (‘Bir Kadın Ya- rattım’) oyunu ile koşutluk gösteriyor. Russell, bu tanõdõk izleğin farklõ bir çeşit- lemesini sunuyor. Özel yaşamõndaki sorunlarla baş edemeyen İngiliz edebiyatõ hocasõ Frank, ‘Açık Üniversite’ uygula- masõ nedeniyle yaşamõna giren berber kõz Rita’yõ eğitmeye çalõ- şacak. ‘Rita’nın Şarkısı’ sahneleri- mize ilk kez 1981 yõlõnda Sevgi Sanlı’nõn çevirisiyle getirilmiş, Çetin Tekindor’un ve Derya Baykal’õn soluklu yorumlarõy- la Ankara DT’de çok uzun sü- re oynanmõştõ. Geçen tiyatro döneminde yeniden sahnelenen oyun, İstanbul DT yapõmõ olarak Işıl Kasapoğlu’nun rejisi ve yi- ne Sanlõ’nõn Türkçesiyle sunulu- yor. Bu kez Rita’yõ Tülay Günal, Frank’i ise yine Çetin Tekindor yorumluyor. Bir kadõn ve bir erkek için yazõlmõş tipik bir ‘oyuncu oyunu’ var karşõmõz- da. ‘Rita’nın Şarkısı’nõ ‘özel’ kõlan, kadõn ile erkeği bir araya getiren etkenin ‘İngiliz ede- biyatı eğitimi’ olmasõ, böylece oyunun duy- gu/düşünce ortamõnõn büyük yazarlarõn ve yapõtlarõnõn incelikleriyle zenginleştirilmesine olanak sağlanmasõ... Çetin Tekindor’un yõllar önce de yorumla- dõğõ role oyunculuktaki ustalõğõnõ tüm bo- yutlarõyla seferber ettiğini görüyoruz. Yaşam enerjisini yitirmiş, yalnõzlaşmõş erkeğe daha yoğun vurgu yapõyor bu kez. Dr. Frank’õ, eği- tici kimliğinden anlayõşlõ dosta, şakacõ arka- daşa, âşõk erkeğe uzanan bir çizgide yorum- lamanõn keyfini de daha çok çõkarõyor bu kez. Oyunculuğunun nüanslarõnõ zenginleştirir- ken kimi zaman söylediklerinin anlaşõlma- masõna neden olan abartmalarõ bile göze alõ- yor. Yõllar önce Elisabeth Hauptmann’õn ‘Mutlu Son’ oyununda bir ‘müthiş ikili’ oluş- turduklarõ Tülay Günal’a olan güveni de se- re serpe bir oyunculuk sergilemesini kolay- laştõrõyor. GÜNAL’DAN KİŞİLİKLİ BİR ‘RİTA’ YORUMU Yalnõz DT’de değil, konuk sanatçõ olarak katõldõğõ Dostlar Tiyatrosu, Oyun Atölyesi, DOT gibi özel topluluklarda da çarpõcõ yo- rumlara imza atan Tülay Günal, çalçene Ri- ta’nõn ‘işlenmemiş zekâ’sõnõ, şaşõrtõcõ dü- zeydeki doğallõğõnõ, yaşam koşullarõnõn yok edemediği neşesini, sevimli ama denetimli darbelerle çiziyor. Eğitimin olumlu sonuç- larõnõn gerçekleştiği aşamada ise ‘yaratılan kadın’õn giyimi yalõnlaşõrken söylemi de- rinleşiyor. Avuntuyu çoktandõr içkide ara- makta olan kõdemli profesörü yaşamla bir kez daha buluşturacak denli güçlü mü bu kadõn? Merakla izlenen, belki gerektiğinden de ki- şilikli bir Rita yorumu sunuyor Günal. Hem kalabalõk, hem de göz göze oynanan yakõn çekim oyunlarõn usta yönetmeni Işıl Kasapoğlu’nun sahne düzeninin, Hakan Dündar’õn dekor, Esra Selah’õn giysi, Özer Kuşkaya’nõn õşõk tasarõmõ ile buluş- tuğu düzeyli bir yapõm ve hoş bir oyuncu- luk gösterisi izliyoruz. Işõl Kasapoğlu’nun sahneye koyduğu “Rita’nõn Şarkõsõ” İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda oynanõyor Özgün başlõğõ ‘Rita’yõ Eğitmek’ olan oyun, Willy Russell’õn kaleminden çõkmõş bir ‘Pygmalion öyküsü’. “Rita’nõn Şarkõsõ”nda düzeyli bir yapõm ve hoş bir oyunculuk gösterisi izliyoruz. ABİDİN YAĞMUR MERSİN - Mersin Devlet Opera ve Balesi, bugün saat 20.00’de, Kültür Merkezi’nde İstanbulname operetini sahneliyor. Ferdi Merter’in kaleme aldõğõ, Turgay Erdener’in besteleyip Murat Atak’õn sahneye koyduğu İstanbulname operetinin orkestra şefliğini Vladimir Lungu üstleniyor. Geçen sezon büyük ilgi gören İstanbulname, Beyoğlu’nun arka sokaklarõnda yaşananlarõ komedi ve macera ile harmanlayarak, hareketli bir şekilde sahneye taşõyor. İşgal yõllarõ İstanbulu’nu anlatan eserde, o dönemlerde yangõnlara müdahale ile görevli olan bir tulumbacõnõn kõzõ ile bir külhanbeyi arasõndaki aşk, işgal yõllarõnõn Galata ve Pera’sõnõn atmosferiyle ele alõnõyor. Eserin sahne tasarõmõ Seyhan Atamer’e, õşõk tasarõmõ ise Tarı Deniz’e ait. Oyunda Nazlı Alptekin, Kıvanç Uğraşbul ve Işıl Cavga’nõn yanõ sõra Mustafa Özer, Ufuk Kasar, Korhan Dinçer de rol alõyor. “Rita’nın Şarkısı”nda başrolleri Çetin Tekindor ile Tülay Günal paylaşıyorlar. 1980’lerinpopüleroyunu Kültür Servisi - Krek Ti- y a t r o Toplulu- ğu’nun yeni oyunu ‘Bomba’, dün garajis- tanbul’da ilk kez sahne- lendi. Berkun Oya’nõn yaz- dõğõ ve yönetmenliğini yap- tõğõ oyun, yalnõzca 15 da- kika sürüyor. Bir akşamda üç kez; 19.00, 20.00 ve 21.00’de sahnelenen oyun- da Bartu Küçükçağlayan, Batur Belirdi, Bülent Emin Yarar, Canan Ergüder ve Görkem Yeltan rol alõyor. Oyun, 14 ve 28 Aralõk’ta ve ocak ayõ boyunca her pazartesi tekrar sahne- lenecek. Seyirciye “15 dakikanõz varsa ‘Bomba’ patladõğõnda orada olun!” slo- ganõyla seslenen ekip geçen sezon ‘Bayrak’ adlõ oyunuyla büyük beğeni toplamõştõ. TİYATRO KREK ‘Bomba’ garajistanbul’da patladı Andante bundan böyle aylık Kültür Servisi - “Türkiye’nin Klasik Müzik Dergisi” sloganõyla 2002 yõlõnda yola çõkan Andante, bundan böyle aylõk periyotta yayõmlanacak. Geçen ekim yedinci yaşõnõ dolduran dergi, Aralõk 2009 tarihli 42. sayõsõyla yenilenmiş haliyle okurlarõnõn karşõsõna çõkacak. Piyanist Özgür Aydõn’õn kapağõnda yer aldõğõ yeni sayõda; Maksim Vengerov, Gülsin Onay, Faik Canselen, Elliott Carter ve Maria Callas hakkõndaki yazõlarõn yanõnda, Bükreş George Enescu Festivali, Antalya Piyano Festivali gibi etkinliklerden haberler yer alõyor. (0 216 325 27 13) Beyoğlu’nun arka sokaklarõ Mersin’de ‘İSTANBULNAME’ OPERETİ ‘Ekonomi Sempozyumu’ Kültür Servisi - Osmanlõ Bankasõ Müzesi, İstanbul’u ekonomik, sosyal ve kültürel açõdan irdeleyen “İstanbul Sempozyumlarõ” serisinin ikincisini hayata geçiriyor. “Küreselleşen İstanbul’da Ekonomi Sempozyumu” 11-12 Aralõk tarihlerinde, İTÜ’nün Taşkõşla Kampusu’nda gerçekleştirilecek. Sempozyuma Prof. Dr. Aydõn Uğur, Prof. Dr. Ayşe Öncü, Prof. Dr. Binnaz Toprak, Prof. Dr. Çağlar Keyder, Prof. Dr. Fuat Keyman, Prof. Dr. Zafer Toprak katõlõyor. Sinemanın özgür ruhları Kültür Servisi - Bağõmsõz Sinema’nõn Oscar’õ ünvanõnõ taşõyan “İndependent Spirit” (Özgür Ruh) ödüllerinin 2010 yõlõ adaylarõ açõklandõ. Ödüller, 5 Mart 2010 tarihinde Los Angeles’ta gerçekleşecek olan törenle sahiplerine kavuşacak. Törende Ethan ve Joel Coen Kardeşler’in “A Serious Man” (Ciddi Bir Adam) filmine, 2006 yõlõnda hayata veda eden Amerikalõ Yönetmen Robert Altman anõsõna ödül verilecek. “En İyi Film” dalõnda, “500 Days Of Summer” (500 Yaz Günü), “Amreeka”, “Precious” (Kõymetli), “Sin Nombre” (İsimsiz), “The Last Station” (Son İstasyon) filmleri yarõşacak. “En İyi Yönetmen” dalõnda ise Coen Kardeşler’in dõşõnda, Lee Daniels, Cary Joji Fukunaga, James Gray ve Michael Hoffman yer alõyor. CananErgüder
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle